25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2012 PERŞEMBE 6 HABERLER İki ayda 1850 gözaltı İnsan hakkı ihlalleri raporu MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) şubat ayı insan hakları ihlali raporuna göre, bir aylık sürede 963 kişi gözaltına alındı, 168 kişi tutuklandı. Ocak ayında 887 kişi gözaltına alınmıştı. Böylece yılın ilk iki ayında gözaltına alınanların sayısı 1850’yi buldu. TİHV raporunda, Pozantı Cezaevi’nde yaşanan tecavüz ve işkence olayı, Vatan muhabiri Çağdaş Ulus’a gardiyanlarca tuvalet temizletilmesi ve KCK tutuklamalarına dikkat çekildi. TİHV şubat raporunda, Dersim Alevilik İnanç ve Kültür Akademisi Derneği’nin “amacı dışında faaliyet gösterdiği”, Batman Belediyesi tarafından açılan Orhan Doğan Eğitim Destek Evi’nin “sınıflarda Atatürk Portresi ve Gençliğe Hitabe bulunmadığı” gerekçesiyle kapatılmasına dikkat çekildi. Müyesser Yıldız Odatv davasından içeri atılan canlardan 4 gazeteci serbest bırakıldı. Nedim Şener ve eşi Vecide Şener, dün Medya Mahallesi’ndeydiler.(*) Nedim, anımsadıkça ikide bir gözlerini dolduran bir kişiyi özellikle vurguladı: Müyesser Yıldız... Onu yazacağım. Müyesser Hanım için belki de sadece şu olguyu vurgulamak yetebilir. 12 Mart’ta, 4 arkadaşımızın salıverildiği duruşmada söz aldı. Kısa konuşmasının sonunda şu satırlar vardı: “Sözde iddianameye göre İklim Ayfer Kaleli’nin işlediği öne sürülen suçlar ve onun için talep edilen ceza benden fazla. O tutuksuz, ben tutukluyum. Neden? Bir yıldır bunun cevabını arıyorum. ‘O sarışın, sen esmersin’ veya ‘O uzun boylu, sen kısa’ gibi bir cevap bile kabulümdür. Yeter ki bir cevap veriniz.” Mahkemenin yanıtı, tutukluluğunun devamına.. oldu. En kötü şey, bir mahkemenin “sanıklara” böylesine farklı davranışların nedenleri üzerine bir açıklama yapmaması. Bu güveni sarsmaz mı yargıladıkları insanlarda! Kendi sırtından hangi pazarlıkların yapıldığını düşündürmez mi!? ??? “Sanık” İklim Ayfer Kaleli de gazetecidir. Gerçekten de sarışın ve Müyesser Hanım’dan uzun boyludur! İklim Hanım’ın adı, CHP’yi karıştıran insan olarak medyanın manşetlerine çıkmıştı! Baykal’ın kendisini taciz ettiği savları! Bunları Odatv tutuklamalarından hemen önce, Ocak 2011’de yapmıştı, CHP içindeki bütün “gazetecilik faaliyetleri”, Odatv davasının “flaş” konularından biri olacak ve konu CHP’yi yıpratma propagandasına dönüşecekti... Çok doğal değil mi?.. İklim Hanım dışarıda, tutuksuz; çok iyi tabii ki; ama Müyesser Hanım neden içeride, tutuklu? Bir vicdan buna yanıt vermeli! ??? Müyesser Hanım, kendi davalarıyla Abdullah Öcalan davasını karşılaştırıyor: “PKK bir terör örgütü, Abdullah Öcalan da 40 bin insanın ölümünden sorumlu bir terörist. 14 Şubat 1999’da yakalandı. Sadece 3.5 ay sonra, 31 Mayıs 1999’da davası görülmeye başlandı. Yaklaşık bir ay sonra da, 29 Haziran 1999’da dava sona erdi. Yani toplam 4.5 ayda her şey bitti. 9 celse yapıldı. Tutukluluk ve yargılama sürecine, yandaşları/destekçileri dahil, hiç kimseden topluiğne başı kadar itiraz gelmedi. Yani böyle bir şahsa bile hukuk devletine yakışır bir şekilde muamele edildi. ‘İleri demokrasi’ hukukuna gelince: Bir kısmımız 14 Şubat, bir kısmımız 3 Mart 2011’de gözaltına alındık, tutuklandık. İddianamemiz 7 ay sonra hazırlandı. Huzurunuza 9 ay sonra gelebildik. 4 aydır da dava sürüyor, 12’nci celsedeyiz. Ve ne yazık ki hâlâ başladığımız noktadayız. Hâlâ delil aranıyor!.. Gelin siz buradaki genç arkadaşlara isnat edilen suçlar neyse, onları da benim hesabıma yazıp artık hükmü verin. Suçlu olduğumdan değil, hükümlü hak ve hukukundan yararlanmak için. Bir Öcalan’ın bizden çok hakkı var, onun hukuku bizden daha çok ve iyi korunuyor. Hükümlü hakkı derken; mesela yarın annem ağırlaşsa, en azından onu son bir kez görme imkânım olacak!..” ??? Şimdi, Savunma’sından değil, İtirazname’sinden! www.facebook.com/MuyesserYildiz adresinde savunma, yazı ve Twitter mesajları yayımlanıyor. Oradan, İtirazname’sinden satır başları alıyorum.. “Sorun yasalar veya zihniyette değil, “NİYET”tedir. Niyetiniz nedir? Devlete sızmış 35 virüs var. Nuri Alço’nun masum kızların gazozuna ilaç atması gibi, insanların bilgisayarına virüs atıyorlar. Silivri’ye düşürdüler, ama çok şükür kötü yola düşüremediler. Hâlâ gazeteci oğlu gazeteciyiz. Olmayan örgütün, olmayan medya kolu olarak, olmayan suçu anlatmamız isteniyor... Bir gazete bürosu ilk kez toptan “terörist” olarak yargılanıyor. Anlaşılıyor ki biz kobayız. Bünye kabul ederse, diğer gazete bürolarına da rahatlıkla yaygınlaştırılacak demektir. Bu bir iddianame değil iftiranamedir.. Mahkemenizden kendimle ilgili bir talepte bulunmayı da zul addediyorum. Yegâne talebim, bu gayri hukuki, gayri ahlaki ve gayri vicdani sürecin hesabının sorulmasıdır. Birkaç haftalık kursla “bilişim uzmanı” sayılmış polislerin verdiği raporlarla tutuklandık. Ülkenin üç üniversitesinin, bilişim uzmanlarının verdiği raporlarla neden tahliye edilmiyoruz? Emniyet devlet kuruluşu da üniversiteler değil mi? Nürnberg Mahkemeleri’nde yargıçlık yapmış Robert Jackson’un şu sözünü hatırlatmak istiyorum: ‘Mahkemeler davaları yargılar ama davalar da mahkemeleri.’ ??? Silivri’de kuş bakmaya izin var, ama kediye yok. “Bir kedim olsun istiyorum” diyor. Mahkemenin, nisan başında dosyasını yasal zorunluluk olarak gözden geçirdiği sırada, tahliyesine karar vereceğini umuyor ve diliyorum... Bir ay için de olsa, kedisini de versin Silivri yönetimi! MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır Valiliği, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97. yıldönümünde kentin çeşitli yerlerine Türkçe ve Kürtçe afişler astı. Diyarbakır ve Çanakkale valiliklerinin ortak çalışmasıyla yaşama geçen projeyle Diyarbakır’da başta valilik olmak üzere 10 değişik noktaya Türkçe ve Kürtçe afişler asıldı. Üzerinde Çanakkale Zaferi’nin sembol isimlerinden Seyit Onbaşı’nın 250 kiloluk top mermisini taşırken fotoğrafı bulunan afiş, yurttaşlar tarafından ilgiyle incelendi. Afişte Türkçe, “Kucaklaşmamız bayramları olacak” ve aynı anlama gelen Kürtçe, “Hembez kirina me, We bibe cejna wan” ifadeleri yer aldı. Bu arada BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Nevruz için BDP’nin bastırdığı “Ya özgürlük, ya özgürlük” yazılı afişlerinin yasaklanması konusunda “Devlete Kürtçe serbesttir, Kürdistanlılara yasaktır. Valilik gereksiz bir kurumdur. Bu afiş alanlarda meydanlarda olacak” dedi. Kürtçe Çanakkale afişi Kürtçe şarkı da raporda Raporda Bayburt M Tipi Cezaevi’nde kalan tutuklu Yılmaz Atlığ’ın “Toplumsal Ekonomik Yapılanma” adlı tez çalışmasının “devlete alternatif ekonomik yapılanma olduğu” iddiasıyla cezaevi yönetiminin şikâyeti sonucu imha edilmesi, Amasya E Tipi Cezaevi’nde yaklaşık 10 tutuklu ve hükümlünün “Kürtçe şarkı söyledikleri” gerekçesiyle gardiyanlar tarafından darp edilmesi olaylarına da yer verilidi. Matematik kitabı geliyor Hakkâri Üniversitesi öğretim görevlisi Yusuf Soyvural, Kürtçe matematik ders kitabı hazırlıyor. Soyvural, Kürtçe matematik ders kitabını 2003 yılında yazmak istediğini ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle çalışmasını ertelediğini belirterek, “2007 yılında Diyarbakır Kürt Enstitüsü tarafından çıkarılan bir kitap var. Bu kitap da sadece matematik terimleri üzerinde yapılan bir çalışma. Oysa matematiği tüm konularıyla anlatan ve Kürtçe yazılmış bir kitap yok, bu ilk olacak” diye konuştu. Soyvural, şimdiye kadar 10 konuyu tamamladığını anlattı. Matematiğin en zor konuları olan türev, integral ve limiti de kitaba dahil etmek istediğini kaydeden Soyvural kitapla ilgili ayrıntıları şöyle anlattı: “Kitap toplamda 250 sayfayı bulacak ve 22 Mayıs’a kadar hazırlanmış olacak. Kitap üniversite için önemli bir çalışma olacak.” (AA) Elazığ Belediyesi’yle ilgili yolsuzluk davası, sahte evrakın aslını isteyerek iddianameyi reddeden mahkemenin kararını, ‘Sahte belgenin aslı mı olur?’ diyerek kaldıran üst mahkeme sayesinde başlıyor ‘Sahte belge’ komedisi AYKUT KÜÇÜKKAYA AKP’li Elazığ Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili “46 şüphelinin suçlandığı” yolsuzluk davası bugün başlıyor. Elazığ’daki yargılamanın önünü açan Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Elazığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “iddianamenin iadesi”ne yönelik kararını kaldırırken hukuk dersi verdiği ortaya çıktı. Cumhuriyet Savcısı İrfan Sarıcı, yolsuzluk iddianamesinde sahte belgelerle belediye ihalesine girildiğine dikkat çekiyordu. 1. Ağır Ceza iddianameyi iade ederken gerekçelerinden birini “sahte resmi evrakın aslının bulunmaması ve bu aslı üzerinde kriminal inceleme yapılmaması”na dayandırdı. Savcı Sarıcı’nın itirazını değerlendiren üst mahkeme Elazığ 2. Ağır Ceza ise bu şaşırtan gerekçeyi, “sahte evrakın aslını elde etmenin işin mahiyeti gereği mümkün olmadığı” ifadesiyle kabul etmedi. Elazığ Cumhuriyet Savcısı Sarıcı’nın hazırladığı “41 sayfalık iddianamede” AKP’li Elazığ Belediye Başkanı M. Süleyman Selmanoğlu, “20052010 yılları arasında ihaleye fesat karıştırmak ve zincirleme görevi kötüye kullanmak”la suçlanıyor. Cumhuriyet’in 2011 yılının başından itibaren kamuoyunun gündemine taşıdığı AKP’li Elazığ Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili yargılama bugün sabah saatlerinde Elazığ Adliyesi’nde başlayacak. Davanın ilk duruşması ise iddianameyi iade eden 1. Ağır Ceza’da görülecek. Selmanoğlu’nun da aralarında bulunduğu 46 şüpheli içinde en dikkat çeken diğer isimler, geçen dönem AKP Elazığ Milletvekili olan Tahir Öztürk’ün kardeşleri Metin Öztürk ve Suat Öztürk. Öztürk kardeşlerin ismi iddianamede, “suç tarihi itibarıyla” AKP Elazığ Milletvekili Öztürk’ün eskiden sahibi olduğu aile şirketi “Hazar Limitet Şirketi” ve “Öztürk Limitet Şirketi”nin yetkilileri olarak geçiyor. Dikkat çeken beşinci madde İddianamenin kabul edilme sürecinde Elazığ Adliyesi’nde önemli gelişmeler yaşandı. Savcı Sarıcı, AKP’li Elazığ Belediyesi’yle ilgili yolsuzluk iddialarıyla ilgili yürüttüğü soruşturmayı tamamlayarak hazırladığı iddianameyi 2 Aralık 2011 tarihinde Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı’na sundu. 1. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi 19 Aralık 2011 tarihinde iade etti. 1. Ağır Ceza iade ederken 5 maddelik gerekçe sıraladı. Bu gerekçeler arasında 5. madde dikkat çekti. İddianamenin iadesine savcı Sarıcı tarafından yapılan itirazı inceleyen üst mahkeme (Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi) 26 Aralık 2011 tarihinde iade kararını kaldırarak davayı açtı. 2. Ağır Ceza iade kararını kaldırırken 5. maddeyle ilgili şu önemli tespiti yaptı: “5 No’lu iade gerekçesinde suça konu resmi senedin getirtilmesi ve imza incelemesi yaptırılması gerekçesiyle iade edilmiş ise de sözü edilen ihaleye Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü’nce düzenlenmeyen belgenin onaylı fotokopisinin sunularak kullanıldığı, aslının evrak sahte oluşuna göre kuruma ibraz edilmesinin beklenmeyeceği, sözü edilen onaylı fotokopi belgelerinin kullanılması nedeniyle sahte resmi evrakı kullanma suçu yönünden mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği, evrak aslını elde etmenin işin mahiyeti gereği mümkün olmadığı anlaşılmakla, verilen iddianamenin iadesine dair kararda isabet görülmediğinden itirazın kabulüne, iddianamenin iadesine dair kararın kaldırılmasına, dosyanın gereği için Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile kesin olmak üzere karar verildi...” Linç girişimine sıfır gözaltı CAN HACIOĞLU KÜTAHYA Kütahya’nın Emet ilçesinde “omuz atma” meselesiyle başlayan linç girişimiyle ilgili soruşturma başlatıldı fakat şu ana kadar kimse gözaltına alınmadı. Kütahya Valisi Kenan Çiftçi, “500 kadar Emetli genç toplanıp bu kişilerin PKK bayrağı açtığı iddiasıyla, böyle bir infial ilçemizde uyandı. Emniyet ve jandarma güçleri ilk tespitlere göre böyle bir şeyin olmadığını belirledi. Bazı vatandaşlar arkadan taş attınca 4 er hafif şekilde yaralandı” dedi. Emet Kaymakamı Sefa Güer de “Bu işçileri güvenli bir şekilde Kütahya’ya sevk ettik” dedi. Kütahya’nın Emet ilçesinde inşaatlarda çalışan 2 Kürt işçi sokakta yürürken karşılarından gelen bir gençle çarpışmış, Emetli genç onlarca kişiyi toplayarak işçilerin çadırına gitmiş, bazı çadırlar ateşe verilmişti. Olaya çevik kuvvet ekipleri müdahale etmişti. Raporda şu görüşlere yer verildi: “Mevzuatımız, disiplin amirlerine oda hapsi cezasını 4 haftaya kadar verebilme imkânı tanımaktadır. Ayrıca Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Yasası Kanunu uyarınca, disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü, asker kişilere verilen cezalar yargı denetiminin dışında tutulmaktadır. AİHM’nin ülkemizi mahkum ettiği kararlarında da belirttiği üzere, yetkili bir mahkeme tarafından verilen bir yargı kararı olmaksızın, kişilerin özgürlüğünden yoksun bırakılması ve bu cezalar için yargı yoluna başvurulamaması, insan hakları açısından sorunlu bir uygulamayı içerisinde barındırmaktadır.” Raporda insan hakkının ‘i’si yok İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, taslak raporunda ‘disko’da işkenceyle öldürülen er Uğur Kantar için tek kelime etmedi AYŞE SAYIN ANKARA KKTC’de askerliğini yaparken “disko” denilen disiplin koğuşunda işkence gördüğü için yaşamını yitiren er Uğur Kantar olayı ve bu olaydan hareketle askeri cezaevinde incelemelerde bulunan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu’nun taslak raporunda, Kantar olayından tek satır söz edilmedi. de incelemede bulunulduğu belirtildi. Raporda toplam 10 kişinin bulunduğu cezaevinin fiziki koşullarına tam not verilirken cezaevinde kalanların tepkisine karşın 24 saat kamerayla izlenmesinden de “olumlu bir eylem” gibi söz edildi. Değerlendirme ve sonuç bölümünde de tek şikâyet konusu “tek tip giysi” olarak rapora yansıdı. Rapor, dün alt komisyonda görüşülürken CHP’li üyeler, Kantar olayına değinilmemesine tepki göstererek düzeltilmemesi halinde muhalefet şerhi koyacaklarını bildirdi. CHP’lilerin eleştirileri üzerine komisyonun AKP’li Başkanı Murat Yıldırım ve diğer üyeler, komisyonun asıl görev alanının “cezaevi incelemesi” olduğunu belirtirken, Kantar olayının da komisyon raporuna eklenmesini benimsedi. Alt komisyon Pozantı çocuk cezaevindeki mağdurlarlarla da görüşme kararı da aldı. Cezaevini övdüler Cezaevinin fiziki koşullarını inceleyen ve kalan tutuklu ve hükümlülerle de görüşen komisyon üyeleri, olayın cezaevinde kalan faili ile de görüştü. Ancak komisyon raporunda, bu görüşmeye yer verilmedi, Uğur Kantar olayına da hiç değinilmedi. Raporda, sadece “komisyonun görev alanına girmemekle birlikte” Disiplin Cezaevi’nde (*) Bu mahallenin “patronu” Ayşenur Arslan’ın, medya üzerinde baskıların son derece arttığı ve ekranların karartıldığı bu dönemde, sınırları(nı) zorlayarak, daha özgür bir tartışma ortamının oluşmasına ve basın özgürlüğüne yaptığı önemli katkıyı hiç unutmayarak.. Ruşen Çakır’ın da bir “Yazı İşleri” vardı. Dün diyordu ki: “... Programın sonlandırılmasının önde gelen nedenlerinden biri, işverenimiz Ferit Şahenk’in, Ahmet ve Nedim olayındaki tavrımdan rahatsız olmasıydı. Ona göre bu, NTV’nin tarafsızlığına gölge düşürüyormuş… Söylenecek çok şey var ama şimdilik susma hakkımı kullanmak istiyorum. Ama bu yazının okurlarının böyle bir zorunluluğu yok...” Geçen ayın ilginç haberlerinden biri de Şahenk’in Dolmabahçe’de Başbakan ile 1.5 saatlik özel bir görüşme yaptığı idi. Vicdanlarımızın meselesi şu: Baskıların ayyuka çıktığı dönemde kim ne yaptı?.. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle