18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 MART 2012 PAZAR [email protected] 10 PAZAR KONUĞU Mısır’ın Ankara Büyükelçisi Abdelrahman Salaheldin Arap Baharı’nın Mısır deneyimini anlattı: Yasal temelimiz şeriat SÖYLEŞİ P O R T R ABDELRAHMAN E SALAHELDİN Yükseköğrenimini Kahire Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaptı. 1980 yılında Mısır Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Dokuz yıl Washington’da, New York’ta Mısır’ın BM nezdindeki diplomatik misyonunda dört yıl, San Francisco Başkonsolosu olarak dört yıl görev yaptı. Son iki yıl Arap İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcılığı’nı yürüttü. Mart 2010’da Mısır’ın Ankara Büyükelçiliği’ne atandı. LEYLA TAVŞANOĞLU Mısır’ın Ankara Büyükelçisi Abdelrahman Salaheldin’le Arap Baharı’nı konuşuyoruz. Salaheldin Mısır’daki halk hareketlerinin Tahrir Meydanı’yla sınırlı kalmadığını, bütün kentlerin meydanlarında benzer gösterilerin olduğuna dikkat çekiyor. Mısır halkının daha çok özgürlük ve gerçek demokrasi istediğine dikkat çeken Salaheldin şu anda Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten ordunun da 1 Temmuz’da yapılacak şeffaf cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra kışlasına döneceğini vurguluyor. Bir de ilginç bir haber veriyor: Yakında Çankaya’da bir parka Tahrir Meydanı adı verilecek. Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas’ın son Ankara’ya gelişinde kendisini karşılamaya gittiniz ve görüştünüz. Neler konuştunuz? A.S. Filistin sorununu. Çünkü Mısır sadece El Fetih ve Hamas arasındaki uzlaşma temaslarını değil, Hamas’ın kendi içindeki liderleri arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi müzakerelerine de başkanlık ediyor. Biz, gerek barış görüşmeleri gerek Filistin topraklarında yapılacak seçimler gerekse de Filistin içinde yeni bir hükümet kurulması bağlamında birleşik bir Filistin cephesi oluşmasını istiyoruz. Filistin Cumhurbaşkanı Ankara’ya Mısır’ın girişimlerini çok destekleyen Türk hükümeti yetkililerine bilgi vermek amacıyla geldi. B iz anayasada 2. maddeyi koruduk. 2. madde şöyle der: Devletin dini İslamdır. Şeriat yasamanın temel kaynağıdır. Bu maddeyi bütün anayasa değişikliklerinde koruduk. Biz laiklik ya da laik devlet kavramlarını kullanmıyoruz. B iz devletimizi laik değil, sivil devlet olarak tanımlıyoruz. Mısır’da bu konuda İslam kimliğini öne çıkaran siyasi partiler ve gruplar arasında bile zımni bir anlaşma vardır. Yemen, ardından Libya’da, şimdi de sıra Suriye’ye gelmek üzere sözüm ona Arap Baharı esti. Sadece Libya’ya dış müdahale oldu. Bunun nedeni nedir sizce? A.S. Bana göre, bu saydığınız ülkelerde ortak tek unsur halkın siyasi değişim gerçekleştirme ve daha demokratik yönetim kurulması iradesidir. Siyasi sistemi daha demokratik bir yapıya dönüştürmeyi ve hiç olmazsa Mısır’da daha fazla sosyal adaleti amaçlayan halkın iradesi yegâne ortak paydadır. Ama geri kalan etkenler, ülkelere göre değişmektedir. Mısır’a gelince... Devrime ve değişim çağırılarına bir grup gencin önderlik etmesi bizim şansımızdır. Bu gençler Mısır halkının çoğunluğu, bütün siyasi gruplar ve de silahlı kuvvetleri tarafından desteklenmiştir. Bu nedenle Mısır’da geçiş dönemi yumuşak ve pürüzsüz, asgari kan dökülmesiyle gerçekleşti. Bugün bunun meyvelerini topluyoruz. Bugün parlamentonun iki meclisi de seçimle işbaşında. Yeni parlamento yeni anayasayı oluşturacak yeni bir komisyon seçmek üzere. 1 Temmuz’dan önce de yeni seçilmiş bir cumhurbaşkanına sahip olacağız. 1 Temmuz’a geldiğimizde geçen ocakta meydana gelen devrim 30 Haziran’da meyvelerini vermeye başlayacak. Peki, hangi cumhurbaşkanı adayı en fazla seçilme şansına sahip? A.S. Bütün demokratik seçimlerde bunu tahmin etmek çok zor oluyor. Ama pek çok güçlü adayımız var. Üstelik daha adaylıklarını açıklamayan pek çok kişi olduğunu da duyuyoruz. Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilecek. Halkımız kapalı kapılar arkasında yapılacak her türlü muhtemel siyasi anlaşmaya şiddetle karşı çıkıyor. “Bu bizim şansımız” diyorlar. istemlerimiz daha demokratik olmalı Tunus’tan başlamak üzere Mısır, S Asker 1 Temmuz’da kışlasına dönecek Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Yüksek Askeri Konsey hiçbir zaman siyasete müdahaleye ya da ortamı manipüle etmeye çalışmadı. Seçimler için bir tarih oluşturdu ve o tarihte seçimlerin özgürce yapılmasına saygı gösterdi Mısır’da siyaset sahnesinin en güçlü aktörü şu anda silahlı kuvvetler görünüyor. Bu durumda demokratik bir geçiş dönemi yaşadığınızı düşünüyor musunuz? A.S. Son parlamento seçimleri bizim değil uluslararası standartlara göre gayet özgürce yapıldı. Seçimlerde her ülkeden sivil toplum kuruluşları, uluslararası gözlemciler vardı. Hepsi, bu seçimlerin şeffaf, özgür, demokratik bir biçimde yapıldığına dair fikir birliğine vardı. Bu seçimler halkımız için hayat memat meselesiydi. Sadece gençler değil, benim yaşımdaki insanlar da böyle düşündüler. Eskiye kıyasla, bu seçimlerde attıkları oyun ciddi bir değişim getireceğine inandılar. O nedenle cumhurbaşkanlığı seçimi de bundan farklı olmayacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri de uluslararası ve Mısırlı siyasi kuruluşlar tarafından denetlenecektir. Bugün Mısır’da her konu geniş katılımlı tartışmalara açık. Anayasa yapımı da böyle olacak. Anayasa için de özgür, açık, şeffaf tartışmalar yaşanacak. Askerin rolünden söz etmediniz... A.S. Bugün askerin rolü bütün kurumların kendilerine düşen görevleri yerine getirdiğini denetlemesi bağlamındadır. Askerin öncelikli rolü, ülke güvenliğini güvenceye almaktır. Çünkü devrimden sonra ülkemizin güvenliğini tehdit eden olaylar oldu. Asker, Cumhurbaşkanı Mübarek’in görevini bırakmasından önce göstericileri de korumuştu. Bakın, devrim sırasında halk ve polis gücü arasında ciddi ayrılıklar vardı. Polis, yeniden yapılanıp güçlerini reformdan geçirene kadar ordu ülke asayişini koruma görevini üstlendi. Böylece de halkın gözündeki imajı çok daha iyileşti. Ordu bütün bunları yaparken de ciddi güçlüklerle karşılaştı. Bu durumu mutlaka televizyon haberlerinde de izlemişsinizdir. Son olarak ordu parlamento seçimlerinde güvenliği sağlama görevini üstlendi. Bütün seçim sandıkları ordu görevlileri tarafından korundu. Polis de vardı ama ordunun rolü çok daha fazlaydı. Bu sayede seçimlerde hiçbir olay yaşanmadı. Bütün bunların ötesinde Yüksek Askeri Konsey gelecek seçimlere kadar aydınlanmacı bir cumhurbaşkanlığı görevini de üstlendi. Konsey hiçbir zaman siyasete müdahale etmeye, ortamı manipüle etmeye çalışmadı. Seçimler için bir tarih oluşturdular ve o tarihte de seçimlerin özgürce yapılmasına saygı gösterdiler. 1 Temmuz’da da kışlalarına geri dönecekler. Sizce cumhurbaşkanlığı seçim kampanyaları nasıl geçecek? A.S. İki ay boyunca sanıyorum çok ilginç olaylar yaşayacağız. Mısır’da bugünkü devlet yapısı nedir? İhvan’ın (Müslüman Kardeşler) iktidarda olmasını nasıl karşılıyorsunuz? A.S. Size biraz tarihten örnek vererek bu sorunuzu yanıtlayayım. Mısır ve Türkiye’nin ortak bir tarihi var. Ama Mısır Türkiye modelini izlemedi. İlk cumhuriyet anayasası da aşağı yukarı Türkiye’dekiyle, yani 1923’te ilan edildi. Ama biz anayasada 2. maddeyi koruduk. 2. madde şöyle der: Devletin dini İslamdır. Şeriat yasamanın temel kaynağıdır. Bu maddeyi bütün anayasa değişikliklerinde koruduk. Bu da Türkiye anayasalarının tamamıyla zıttıdır. Bizde devletin dinle ilişkisi devletin sivil faaliyetleri çerçevesindedir. Biz laiklik ya da laik devlet kavramlarını kullanmıyoruz. Çünkü dinin ülkemizde çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyoruz. Ama siyasete karışmamak koşuluyla... Biz devletimizi laik değil sivil devlet olarak tanımlıyoruz. Mısır’da bu konuda, İslam kimliğini öne çıkaran siyasi partiler ve gruplarla bile zımni bir anlaşma vardır. Herkes Mısır devletinin sivil olması gerektiğinde hemfikirdir. İyi de Mısır’da önemli bir Hıristiyan topluluğu var. Onlar bu işe ne diyor? A.S. Onlar da bu anlaşmaya dahiller. Mısırlı Hıristiyan toplum ibadetlerini özgürce yapıyor. İkinci olarak, devlet yasalarını ilahiyattan almıyor. Devlet bugün sivil yasalarla yönetiliyor. Bu yasalar evet, şeriattan esinleniyor ama bunlar dini değil, sivil yasalar. Yasaları halkın seçtiği parlamento yapıyor. Bunları da yargı uyguluyor. Tunus domino etkisini başlattı Arap baharının zamanlaması ve söz konusu ülkelerde domino etkisi yapması konusunda ne düşünüyorsunuz? A.S. 2010’da Mısır’da binlerce protesto gösterisi yapılmıştı. Öbür ülkelerde de yönetimleri protesto gösterileri başını almış gitmişti. En azından Mısır’da insanların değişim istedikleri artık çok belli olmuştu. Tunus’ta olanlar öbür ülkelere esin kaynağı olmuştu. İşin başını gençler çekti. İnternet gençlerin birbirleriyle haberleşmelerini kolaylaştırdı. Ama esas olarak bu genç öncüler, benim ülkemde Mısır halkının çoğunluğu tarafından desteklendi. Televizyonlarda ağırlıklı olarak hep Kahire’deki Tahrir Meydanı gösterildi. Ama Tahrir Meydanı tek değildi. Ülke çapında pek çok meydanda gösteriler sürüyordu. Halkın çoğunluğu bu gösterileri destekledi. Libya’da ve öbür ülkelerdekinin aksine ordu da halkın değişim çağrılarına kulak verdi. Size ilginç bir haber vereyim. Ankara Çankaya’da bir park var. Buna yakında Tahrir Meydanı adı verilecek. Çin ve Rusya da barış arayışlarına katılmalı Türkiye’ye Suriye’ye askeri müdahale için baskı yapıldığı haberleri yaygın. Sizce Suriye’de bu aşamadan sonra neler olabilir? A.S. Türkiye’nin, Suriye krizini barışçı yollardan çözmeyi hedefleyen Arap Birliği’nin girişimini yürekten desteklediğini biliyorum. Dışişleri Bakanınız Ahmet Davutoğlu bu konudaki bütün Arap Birliği toplantılarına katıldı. Üstelik Suriye’nin önemli bir komşusu olarak Türkiye’nin burada oynayacağı önemli bir rol vardı. Ayrıca Türkiye’nin, Suriye krizinin barışçı yollardan çözülmesi konusunda Arap Birliği’yle hemfikir olduğunu da biliyorum. Biliyorsunuz, Tunus’ta Suriye’nin dostları toplantısı yapıldı. Mısır ve Türkiye de o toplantıya katıldı ve dünyanın birlik içinde olduğunu güvence altına almak amacıyla önemli roller üstlendi. Ama orada Suriye’ye kalkan olan Rusya ve Çin var... A.S. Rusya ve Çin’i de aramıza almamız lazım. Birlik olmayı gereksiniyoruz. Sonuç olarak müzakereler devam ediyor. Suriye’ye askeri müdahaleyi kimse istemiyor Peki, barışçı bir çözüm bulunmasından umutlu musunuz? A.S. Siz bu soruyu bir diplomata soruyorsunuz. Sorunu çözecek insanları bulmak bizim görevimiz. Çözüm bu konuda dünyanın ne kadar birlik içinde olmasına ve Suriye hükümetine gidecek mesajın ne kadar kararlılık ifade ettiğine bağlı olacaktır. Bu aşamada fikir birliği sağlamaya çalışıyoruz. Tunus ilk aşamaydı. Bu ay içinde İstanbul’da ikinci bir Suriye dostları toplantısı olacak. Çalışmalarımız ilerledikçe barışçı çözüm koalisyonunun da o derece güçleneceğinden eminim. Ayrıca, Suriye’ye bir askeri müdahaleye hiç kimsenin iştahla baktığını da hiç sanmıyorum. Sizce Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad görevi bırakır mı? A.S. Suriye’de değişim için yapılan gösteriler halkın malıydı. Bugün Suriye halkı Esad’ın gitmesi gerektiğine karar verirse gitmesi gerekir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle