25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 ŞUBAT 2012 PERŞEMBE 8 KURULTAYA DOĞRU CHP CHP’Lİ GÖKHAN GÜNAYDIN 2B YASASINI ELEŞTİRDİ Türkiye’deki sosyal demokratların hemen her kurultayı tartışmalara sahne oldu Haydi yine, yeni, yeniden kurultaya MİYASE İLKNUR ‘Çevreye buldozer’ LEYLA TAVŞANOĞLU terilmemiş, olağanüstü kurultaylar toplanmıştır. “Aslan sosyal demokratlar” deyimini siBugünlerde aslan sosyal demokratlar yine kuyaset literatürünü rahmetli Erdal İnönü karultay topluyorlar. Üstelik “bir de yetmez iki zandırmıştı. Sosyal demokrat seçmen, lider kadtane” diyerekten çifte kurultay yapıyorlar bu rosu ve örgütüyle partilerinin “aslan” kesilekez. Kurultaysever CHP’liler için “çifte bayceği günü sabır ve özlemle bekledi yıllar yılı. ram” gibi bir şey bu. Onlar bayram yapadurAncak haklarını yememek lazım gerçekten “assun, taban bu garabeti yine anlayamıyor. lan” kesildikleri günler de oldu. Ama sadece Aslında Türk sosyal demokratlarının bütün kurultaylarda kükredi bu aslanlar. O da birikurultayları garabetler silsilesi olarak tarihe çokbirlerine karşı. tan geçti. Kurultayda yumrukların konuşma1980 sonrasında kısa ömürlü olanları saysı, sandalyelerin havalarda uçuşması, salona gimazsak günümüze kadar ulaşan iki riş çıkışta yaşanan arbedeler ya da sasosyal demokrat parti CHP ve lon içindeki keşmekeşlik değil DSP’de, işler iyi gitmedisözünü ettiğimiz tuhaflıklar. Bir haftaya iki kurultay ğinde, ataletten bunalGeçmiş zamanda yapılan sığdıran, naylon üyeliklere kurultayda maya başladıklarında kurultaylardaki tuhafmeşruiyet kazandıran, genel başkanı ayrı, partiye hareket etlıkları, “sizde de oluparti meclisini bir ay sonraki kurultayda seçmeyi menin yolu hep kuyor mu bu tür şeybaşaran, delegeler genel merkezin dayattığı tüzük rultaylarda aranler” diye birisi sordı. Eğer parti po değişikliğini reddettiğinde “bu sayılmaz” diyerek oylamayı sa tuhaf tuhaf balitikalarını beliriptal eden, partililerine “serseriler” diye hakaret edenleri karlar adamın yülemek, seçim sozüne. kurultaya divan başkanı seçen, jandarma gölgesinde ve nuçlarını değerM e s e l a ; dikenli tellerin ardında parti üyelerinin giremediği DSP’nin 1987 yılendirmek ya da kurultaylar yapan ve muhalefette iken “bu örgüt genel lında yaptığı gibi parti içi demokrabaşkana kapıkulu olmaz” diye kükreyen ancak parti içi bir hafta içinde dosiyi işler kılmak iktidarı ele geçirdiğinde ise partide “kavgalı ğal delege olan kuruadına tüzük tadilatcu üyelerle iki ayrı kuları için sık sık kugörüntüye izin vermem” diyen aslan sosyal rultay toplayıp birinde rultay yapmanın aslındemokratlar seçim başarıyla olmasa da Rahşan Ecevit, diğerinde da eleştirilecek bir yanı kurultay garabetleri ile tarihe Celal Kürkoğlu olmak üzeyok. Katılımcı demokrasinin çoktan geçti. re iki ayrı genel başkan seçmesi ve işlediğine delallettir. Ancak geiki genel başkanın da “hakiki genel başlin görün ki bizim aslan sosyal demokan benim, diğeri sahte” diye açıklama yapkratların sık sık kurultay toplamaları yukarıması başka bir ülkede yaşanmış mıdır? da sayılan nedenlerden ötürü olmaz. ToplanHer iki genel başkan da kurultayda oy kulma nedenleri çoğunlukla ya parti içi iktidar delanan delegelerin imzalarını göstererek gerçek ğişikliği talebi, ya parti içi oligarşinin örgüt üzegenel başkanın kendisi olduğuna inandırmaya rindeki tahakkümünü daha da pekiştirme arçalışmıştı kamuoyu ve mahkemeleri. Bu sorunu zusu, ya liderlerin ölümü veya zorunlu istifamuzip Türk basını şu başlıkla çözmeye kalları ya da önce bölünüp sonra da karşılıklı “hakışmıştı: “Bülent Ecevit: Doğal Genel Başdi gelin birleşelim” çağrıları nedeniyle olkan / Rahşan Ecevit: Atanmış Genel Başkan muştur. Bu tür nedenlerle toplanan kurutaylar / Celal Kürkoğlu: Seçilmiş Genel Başkan” için olağan kurultayları dahi bekleme sabrı gör CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Gökhan Günaydın’la yerel yönetimlerin durumunu ve hükümetin kentsel dönüşüm altında 400 milyar dolarlık bir rant kapısı açmasını konuşuyoruz. Uzun yıllar Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Başkanlığı sırasında arazi yağmalarına ve rantlara karşı verdiği mücadelelerle adını duyuran Günaydın, kentsel dönüşümle birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın istediği yere el koyabileceğini, doğayı ve çevreyi koruyan bütün yasaların üzerinden de buldozerle geçeceğini söylüyor. Sizin çok ağır eleştirdiğiniz 2B Yasası TBMM Başkanlığı’na getirildi. Hükümetin ısrarını nasıl değerlendiriyorsunuz? GÜNAYDIN Tasarının adı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanun Tasarısı. Bunun bir hükmüne dikkatinizi çekmek istiyorum. Uygulanmayacak mevzuat başlığını taşıyor. “Bu kanun uyarınca yapılacak planlar bu kanun kapsamındaki alanda bu kanunun öngördüğü uygulamaların zaruri kılınması hakkında aşağıdaki mevzuat uygulanmayacaktır: Zeytincilik Kanunu, Mera Kanunu, Orman Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Boğaziçi Kanunu, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu, Kıyı Gökhan KanuGünaydın nu...” Bu kanun şu nu söylüyor: Ben bir yeri kentsel dönüşüm alanı olarak ilan ettiysem bu yasaların hepsini yürürlükten kaldırırım. Bütün bu mevzuatı uygulanmaz kılacağım ve orada kentsel dönüşüm yapacağım. Böylesine devasa bir saldırı varken 2B’yi konuşmak bunun sadece bir bölümü oluyor. Orman Kanunu’nun tamamını işlevsiz kılıyorlar. Bunun mali boyutu 400 milyar dolar. Türkiye’nin 19 milyonluk yapı stokunun 12 milyonunun yenilenmesi söz konusu. Bunu söyleyen de eski TOKİ Başkanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar. Bütün bunlar için 400 milyar dolarlık iş hacmini önlerinde hiçbir engel bırakmayacak biçimde yapmak istiyorlar. İstedikleri yere el koyma hakkına da sahip olacaklar. Sanmayın ki kentsel dönüşüm sadece gecekondu bölgelerinde olacak. Arzu ettikleri yeri kentsel dönüşüm alanı ilan edebilirler. Örneğin oturduğunuz apartmana gelip orada kentsel dönüşüm yapmak istediklerini söyleyecekler. Eğer üçte iki çoğunlukla buna rıza gösterirseniz kentsel dönüşüm yapılacak. Rıza göstermeyenlerin ücretleri diğer kat malikleri tarafından ödenerek daireler satın alınacak. Türkiye’nin bugüne kadarki toplam özelleştirme geliri 40 milyar dolar. 2011’de AKP hükümetinin ödediği faiz tutarı 55 milyar lira. Demek ki fabrika, tesis satarak bütçe açığını kapatabilmek asla mümkün değil. Yönetim bir ay sonra İşte tarihe geçen bir tuhaf kongre daha... Partinin 2004 seçimlerinde aldığı oyu tartışmaya açan ve Deniz Baykal’ın istifasını isteyen muhalefete karşı, Baykal da karşı hamle yaparak olağanüstü kurultay çağrısı yaptı. “CHP için olağanüstü kurultaylar olağan bir şey, ne var bunda” diyenler olabilir. Ancak 3 Temmuz 2004’te yapılan 12. Olağanüstü Kurultay’da yaşananlar hiç de olağan şeyler değildi. Kurultay salonuna partililerin girmesinin yasaklandığı, girmelerini önlemek için kurultayın yapıldığı otelin etrafına dikenli tellerin çevrildiği ve bu önlem de yeterli görülmeyip jandarma barikatının oluşturulduğu bir kurultay, dünyasının neresinde görülmüş? Ama söz konusu Türkiye ve CHP ise bu da olağan sayıldı. Geçen yıl aralık ayında yapılan 15. Olağanüstü Kurultay’da yaşanan bir acemilik, daha doğrusu şaşkınlıkla da CHP’yi yine tarihe geçirdi. Genel merkezin çıkardığı kurultay listesine bakıldığında tüzükteki kadın kotasının 1 eksik olduğu görüldü. Muhalefet hemen bu şaşkınlığı fark edip kurultayın iptali için divana önerge verdi. Tek çare vardı, o da bilim kurulunda seçilecek üye sayısından fazla gösterilen adaylardan kadın olanlara muhalif de olsa oy yağdırmak. Öyle de yapıldı. Böylece CHP tarihinde bilim kurulunda ilk kez bu kadar çok kadın aday PM’ye seçildi. Ama muhalefet buna rağmen kadın kotasının ihlal edildiğini öne sürüyordu. Genel merkez ise tersini. Tüzüğe bakıldı. Tüzük, “havet” diyordu. Yani muğlaktı. Bir önceki PM seçimlerini belirleyen maddeye göre kurultay iptal edilebilir, ancak bir sonraki maddeye bakıldığında ise bilim kuruluna seçilen kadınlar da sayıldığında kadın kotası tamamdı. Mesele yargıya taşındı. Hâkimler “havet” diyen tüzüğün “vet” diyen kısmını esas alınca mesele de çözülmüş oldu. ‘Halkın sorunlarıyla ilgilenen bir CHP var’ Kamuoyunda CHP’ye, sadece kendi iç çekişmelerine odaklandığı için ciddi tepkiler var. Sizce CHP neden kendi iç dertlerinin üzerine çıkıp asli görevi olan ana muhalefeti yapamıyor? GÜNAYDIN Size hayatın içinden bir soru soracağım. Sakarya’nın Kocaali ilçesinde dört köyün arazisine özel bir banka tarafından icra aracılığıyla el konuldu. Köylü kredi çekmiş, geri ödeyememiş. Bunun üzerine özel banka da gidip topraklara el koymuş. Biz Kocaali’nin köylerine gittik. Kahvede köylü bize şunları söyledi: “Yirmi yıldır biz burada CHP milletvekili görmedik. Şimdi yedinizi bir arada görüyoruz.” Biz de “Burada bir sorun var. Bunu çözmeye geldik. Çözdükten sonra yeniden geleceğiz” dedik. Bunun üzerine köylüden şu tepkiyi aldık: “Biz şimdiye kadar hiç CHP’ye oy vermedik. Ama şimdi vereceğiz. Ama niye Uludere’ye gidiyorsunuz?” Ben de “Buraya geldiğimiz gibi oradaki sorunu da anlamaya gittik. Buradaki sorununuz ekonomik. Orada ise 34 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Dolayısıyla orada bulunma görevimizi yerine getiriyoruz” dedim. Bunun üzerine köylüler, “Biz meseleye böyle bakmamıştık” dediler. Yani CHP uzunca bir süreden bu yana halkın gerçek sorunlarını ilgilendiren konularda çalışıyor, raporlar düzenliyor. Mükemmeldir demiyorum ama halkla birlikte olmak için yollar arıyor. Eksiklerimiz var. Özeleştiri de yapıyoruz. Ama önemli ölçüde halkın sorunlarıyla gerçekten ilgilenmeye gayret eden, buna kafa yorup ürettiği çözümleri vatandaşla paylaşmayı amaçlayan bir CHP var. Ancak bunlar henüz etkili sonuçlar üretemediği için kamuoyu bu çalışmanın farkına varmıyor. Ayrıca, CHP bir il başkanı değiştirir. Kamuoyu bunu bir ay boyunca tartışır. MYK değişiklikleri zaten üç ay konuşulur. Kurultay altı ay konuşulur. Bizimle eşzamanlı olarak AKP’de il, ilçe başkanları görevden alınır, MKYK değişir. Bir tek haber çıkmaz. Dolayısıyla kamuoyu algısı gerçek olay üzerinden değil de biraz da şırınga edilen üzerinden şekilleniyor. CHP’li yerel yönetimlerle konuştuğumda genel merkezin yerele önem vermediği yakınmalarını işitiyorum. Sizce bu yakınmalarında haklılık payı var mı? Türkiye’de 2950 civarında belediye var. 535’i CHP’li. Sorun şu: Toplam 16 içinde CHP’nin dört büyükşehir belediyesi var. 11 il, 176 ilçe, 344 belde belediye başkanlığı bizde. Bu belediyelerin çok ciddi kendi iç sorunları var. Ayrıca, iktidarın baskılaması sonucu iş yapamama meseleleri bulunuyor. 29 Mart 2009 seçimlerinden bu yana İçişleri Bakanlığı belediyelerle ilgili 981 soruşturma izni vermiş. Bu soruşturma izninin dağılımına baktığımız zaman, AKP’li 406 belediyeye, 279 CHP’li belediyeye yönelik izin var. Burada sorun şu: AKP’li belediye sayısı 1628. Yani CHP’li belediyelere verilen soruşturma izni oranı çok daha yüksek. AKP’li belediyelere yüzde 25, CHP’li belediyelere yüzde 51 oranında soruşturma izni verilmiş. Bizim hayatımız belediyeleri dolaşmak ve belediyelere yardım etmeye çalışmakla geçiyor. Ben haftanın dört gününü Ankara’da, üç gününü de Ankara dışında belediyelerimizde geçiriyorum. Belediyelerimizin genel merkez olarak bizden proje yapmamızı beklediğini biliyorum. Ama bunlar kolay değil. Bunlar kurumsallaşma sonrasında yapılabilecek işler. Biz bu kurumsallaşma yolunda hızla ilerliyoruz. JANDARMA BARİKATIYLA KORUNAN ‘OLAĞAN KURULTAY’ TARİHE GEÇTİ 1999 yılı seçimlerinde baraja takılan CHP’de Deniz Baykal’ın istifasıyla boşalan genel başkanlık koltuğunun yeni sahibini bulmak üzere yapılan kurultayda yaşananlara ne demeli? Genel başkanlığa Altan Öymen’in seçildiği günün ertesinde Parti Meclisi listelerinin hazırlanması için verilen arada, Baykal yandaşları “listeler geldi, aha da genel başkanın listesi, hadi oylama başlasın” diyerek divan başkanını ve delegeleri kandırarak oylamayı başlatmış ve bundan haberi bile olmayan bir günlük genel başkan Öymen’in başvurusuyla oylama geçersiz sayılarak PM seçimi bir ay ötelenmişti. Yeni genel başkan yönetim ekibi olmaksızın iki ay çalışmak durumunda kalmıştı. Öymen, çalışacağı parti yönetimine ancak bir ay sonra yapılan kurultayda kavuşmuştu. ‘Hükümdarlık yetkisi’ Yıllar geçse de nesilden nesile aktarılacak bir garabet öyküsü de 2324 Ekim 2000’de gerçekleştirilen 30. Kurultay’da yaşandı. Bugün değiştirilmesi istenen PM’nin çarşaf liste yerine blok liste ile seçilmesi, genel başkan adaylığı için 60 delege yerine 266 delegenin imzasının aranacağı tüzük değişiklikleri ile genel başkanlara hükümdarlık yetkileri verilen o meşum kurultayda yaşanan olaylar yıllar geçse de unutulacak gibi değildi. Bu kurultayda divan başkanı, eski Niğde Senatörü Abdullah Emre İleri oldu. CHP’lilerin daha önce sırf yuhaladıkları ve ıslıkla protestoda bulundukları için kendi partililerine “serseriler” diye hitap eden bir divan başkanları olmamıştı. İleri’yi tarihe geçiren asıl eylemi, bu sözlerden ziyade, yaptığı oylamanın sonucu kendisini oraya seçtiren genel merkezin isteği dışında gerçekleşince seçimi iptal etmesi oldu. Tüzük değişikliğinin tartışma yaratmayan ilk maddelerini delegelerin yerlerinde el kaldırma yöntemiyle yapan İleri, bu maddelerin seçimine itiraz etmemişti. Ancak sıra, genel başkana hükümdar yetkisi veren blok liste ve genel başkanlık adaylığını zorlaştıran maddelerine gelince delegelerin büyük çoğunlukla “hayır” yönünde el kaldırması karşısında önce şaşırdı ardından da öfkelendi. Şaşırmıştı, çünkü kurultaydan bir gün önce bu tüzüğe karşı olduğu bilinen Genel Sekreter Önder Sav, yandaşlarına “hayır oyu verin” telkininde bulunup kendisi de dümenden hastalanarak hastaneye yatmış, ancak Baykal’ın onu hastaneden alıp kurultay salonuna getirmesiyle tüzüğün rahatlıkla geçebileceği sanılmıştı. Oysa şim di delegelerin çoğunluğu “hayır” diye el kaldırıyordu. Öfke patlaması yaşayan İleri, “Bu oylama geçerli değil, delegelerin arasına delege olmayan partililer karıştı, o nedenle oylamayı yenileceğim” dedi. Delegelerin “hani aramızda delege olmayan kim var, göster bakalım” diye bağırmalarını da duymazlıktan gelen İleri’nin oylamanın sonucunu garantiye almak için bulduğu yöntem de ilginçti. İsimlerini okuyacağı delegeler tek tek genel başkanın on adım ötesinde bulunan kürsünün önüne gelerek “evet” ya da “hayır” diyecekti. Birkaç ay sonra yerel seçimler olduğunu bilen delege sıkıysa “hayır” desin bakalım! Nitekim diyenlerin geldi de... Bir dahaki seçimlere hiçbiri milletvekili listelerine konmadı. Sonuçta İleri, delegeyi sıka sıka “evet” dedirtti. Naylon üye yazımına suçüstü Öymen’in genel başkanlığı döneminde üyeliklerin sağlıklı bir yapıya kuvuşturulması amacıyla başlatılan üyeliklerin yenilenmesi sırasında Mersin’de toplu naylon üye yazımı ortaya çıkmış, genel başkanın naylon üye yazımında suçüstü yakalanmış Mersin il yönetimini görevden alma isteği MYK’de reddilmiş ve parti meclisi de MYK’ye destek verince kurultaya gidilmişti. Baykal’ın yeniden genel başkanlığa seçildiği 30 Eylül 2000’de yapılan bu kurultay, aynı zamanda “naylon üyeliklere” meşruiyet kazandırmış oluyordu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle