15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 4 ARALIK 2012 SALI AB, başdenetçi Ömeroğlu’nun seçilme yöntemi ve yaptığı açıklamalarını not ettiklerini belirtti Demokrasi Yalanı Tayyip Erdoğan’ın başı, BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda çok ağrıyacağa benziyor. Nitekim AKP içinde dokunulmazlıkların kaldırılmasına, kendilerine göre doğuracağı olumsuz sonuçlar yüzünden homurdanmalar artmakta. AKP’nin kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat da bunlardan biri. Böyle bir davranışın, Kürt seçmenler arasında AKP’nin oylarını düşüreceği ve PKK’yi güçlendireceğini söyleyerek, dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı çıkıyor. Dengir Mir Mehmet Fırat, kendisiyle söyleşi yapan Aslı Aydıntaşbaş’ın bunca eleştiri ve karşı çıkışa rağmen sonunda BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kalkıp kalkmayacağı yolundaki sorusuna şu ilginç yanıtı veriyor: Tanıdığım Sayın Başbakan kolay kolay kararından dönmez, devam edecektir. Ama inşallah olmaz diyelim. Temennim olmaması yönünde. Aydıntaşbaş söyleşi sırasında ilginç bir noktaya değinerek şu soruyu soruyor: Kenarda köşede bu hamleden rahatsız olduğunu söyleyen bazı siyasilerin Başbakan’ın huzuruna gelince ağızlarını açmadığını duyuyorum. Neden? Meslektaşımızın sorduğu bu soru, siyaset hayatımızın önemli gerçeklerinden birini yansıtmaktadır. Bizde egemen davranış biçimi, lider karşısında önüne ilikleyip “isabet buyurdunuz efendim” demektir. ??? Dengir Mir Mehmet Fırat, Türkiye siyasal yaşamının en önemli konularından biriyle ilgili dehşet bir itiraf niteliğinde olan yanıtında bakın ne diyor: Sistem meselesi... Siyasi Partiler Yasası o kadar antidemokratik ki gelen vekiller pozisyonlarını halka değil partiye borçlu. Mehmet Fırat parti derken neyi kast ettiğini açıklığa kavuşturarak şunları söylüyor: “Buna ben de dahilim. Halk tarafından seçilen vekiller değiliz biz. Genel başkanın ya da parti genel merkezinin iki dudağı arasında seçilen insanlarız. Sizi halk seçmediğine göre halkın taleplerini iletme durumunda değilsiniz diyorum buna ben de dahildim. Türkiye’nin demokratikleşmesi tabii ki yeni anayasadan geçer ama yeni anayasadan çok daha önce daha demokratik bir Siyasi Partiler Yasası lazım.” Bu lafları söyleyen AKP’nin kurucu üyelerinden bir zamanlar parti içindeki konumu önde olan ve daha sonra Tayyip Bey’in Kürt politikasındaki rotası değişince, önce parti hiyerarşisindeki yerini Abdülkadir Aksu’ya bırakıp sonra da seçimlerde aday gösterilmeyen, tecrübeli bir siyasetçi. Demek, bu deneyimli siyasetçinin böylesine bir itirafta bulunabilmesi için, bizzat lider tarafından saf dışı bırakılması gerekiyormuş. ??? Dengir Mir Mehmet Fırat’ın bu acı itirafında dile getirdiklerini biz söylemiş olsaydık iğrenç bir iftira olurdu. Oysa söylenenler temel bir gerçeği yansıtıyor ve bir zamanlar ikinci cumhuriyetçi apoletiyle gezip sonra da göğüslerine “yetmez ama evet” kokartı takanların da pek dahiyane bir buluş olarak ileri sürdükleri “atanmışlar, seçilmişler” ayırımının ne kadar geçersiz olduğunu da gösteriyor. Biz yıllarca söyledik. Şimdi Mehmet Fırat da ilan ediyor; kendilerine seçilmiş sıfatı yakıştırılanlar da aslında liderin atanmışlarından başka hiçbir şey değillerdir. Hatta diyebiliriz ki AKP, iktidarı ele geçirip her türlü demokratik denetim mekanizmalarını saf dışı bırakana kadar “atanmışların” atanma kriterleri, “seçilmiş” denenlerin atanma ölçütlerinden çok daha nesneldi. Durum böyle olunca, milletvekillerinin sıfatları da gerçeği yansıtmıyor, o sıfatın gerçeği yansıttığı varsayılan yeminleri de bir anlam ifade etmiyor. Türkiye demokrasisi halkın temsiline falan dayanmayan, aslında filan beyin atanmışlarıyla, fişmekan beyin atanmışları arasındaki çekişmeyle yürütülen bir rant paylaşım oyunundan başka bir şey değildir. Türkiye’deki “demokratik!” sistem Orhan Gencebay’ın şarkısı gibi feryat ediyor: Tanrım Beni Baştan Yarat! Avrupa da rahatsız ANKARA TBMM Genel Kurulu’nda Türkiye’nin ilk kamu başdenetçisi (ombudsman) seçilen Mehmet Nihat Ömeroğlu’nun geçmişte verdiği kararlar ile AKP iktidarına yakınlığına ilişkin iddialar Avrupa Birliği tarafından yakından takibe alındı. Cumhuriyet’e açıklama yapan AB Komisyonu sözcülerinden Peter Stano, “Başdenetçinin Meclis’te seçiminde izlenen yöntemi ve seçilmesinin ardından yaptığı açıklamalar ile bunlara ilişkin yorum ve tepkileri not ettik. Bu kurumun Türkiye’de hukuk devletinin işlemesinde tarafsız ve bağımsız olması gerekir” mesajı verdi. Ömeroğlu’nun kamu başdenetçiliği görevine seçilmesinin ardından, geçmişte yargıç olarak verdiği kararlar ile hükümete yakınlığı mercek ‘Hrant Dink kararı etkiledi’ UTKU ÇAKIRÖZER altına alındı. Ömeroğlu’nun Hrant Dink’in 301. maddeden mahkumiyetinin onanmasında etkili olduğu ortaya çıkmıştı. Ömeroğlu bu konuda basına yaptığı açıklamalarda, “O kişinin Hrant Dink olduğunu bilmiyordum” derken bu savunmanın da doğru olmadığı hem Dink’in avukatları tarafından hem de Yargıtay kaynakları tarafından belirtilmişti. Başdenetçi ayrıca, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, oğlunun nikâh şahidi olması nedeniyle de eleştirilmişti. ağımsız ve tarafsız olmalı’ Ömeroğlu hakkında kamuoyunda sürmekte olan tartışmaya dün Avrupa da katıldı. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu komiseri Stephan Füle’nin sözcüsü Peter Stano, Cumhuriyet’in “Türkiye’nin ilk ombudsmanı Mehmet Nihat ‘B Ömeroğlu hakkında yaşanan tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna şu karşılığı verdi: “AB Komisyonu bu yıl açıkladığı Türkiye İlerleme Raporu’nda ilk kamu başdenetçisi seçiminin bu kurumun saygınlığı için hayati önem taşıdığını vurgulamıştı. İlk kamu başdenetçisinin seçimi için TBMM’de izlenen prosedürü, seçilen başdenetçi Ömeroğlu’nun ilk açıklamalarını ve Türkiye’de onun hakkında yapılan yorum ve tepkileri not ettik. Türkiye’de hukuk devleti ilkesini gözlemek için tarafsız ve bağımsız rolünü oynamaya tam yetkin bir kurumun oluşturulması için elimizden gelen desteği vermeye hazırız. AB Komisyonu aynı zamanda bu kurumun kuruluşunu ve işleyişini de yakından takip edecektir.” SAPLANAN POLİS KURŞUNU AB kaynakları, komisyonun Ömeroğlu’nun seçimi hakkında bu değerlendirmeyi yapma noktasına gelmesinde, Avrupa kamuoyunda yakından takip edilen Hrant Dink dosyasının etkili olduğunu vurguladı. Ayrıca, AB Komisyonu’nun, Ömeroğlu’nun yardımcılığına seçilen 5 denetçinin de AKP’ye yakın isimlerden belirlenmiş olmasından rahatsızlık duyduğu belirtildi. Tek delili belinde taşıyacak HİLAL KÖSE Görevden alınan Dikili Belediye Başkanı ‘Verilen ceza sürpriz değil’ dedi Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) üyesi, işçi Alaattin Karadağ’ı (32) içinde yolcuların da bulunduğu bir minibüsle takip edip ateş ederek öldüren polis Oğuzhan Vural’ın tutuksuz yargılandığı dava 28 Şubat 2013’e ertelendi. Mahkeme, davanın seyrini değiştirecek tek delil olan, olay sırasında yaralanan minibüs şoförü İsmail Durmuş’un beline isabet eden kurşunun çıkarılmamasına karar verdi. Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki oturuma katılan minibüs şoförü Durmuş, kurşunun çıkarılmasını istemediğini söyledi. “Polis arkadaşlarla Cerrahpaşa’ya gittik. Felç kalabileceğimi söylediler. Felç kalmak istemiyorum, kurşunun çıkarılmasını istemiyorum” dedi. Mahkeme de kurşunun çıkarılmamasına hükmetti. Müdahil avukatlarından Zeycan Balcı Şimşek, “Durmuş’un vücudundaki kurşunun polisin silahından çıktığı tespit edilseydi sanık ceza alacaktı. Davanın tek delili bu kurşun. Mahkemenin aldırdığı iki rapor var. Kurşunun çıkarılmasının riskli olmadığı ve kalıcı sağlık sorununa neden olmayacağı belirtiliyor. Ama kişi bunu istemiyor. Bir yönlendirme olduğunu da düşünüyoruz. Olaya ilişkin Mobese görüntüleri de Terörle Mücadele Şubesi’nde kaybedilmişti. Dava tıkanmış oldu” diye konuştu. Özgüven: Siyasi infaz ‘Karşı çıktık cezalandırıldık’ ÖZGÜVEN Halkın desteği büyük. Dört dönemdir başkanlığı kazanıyorum. Sosyal belediyecilikte çığır açtık. Birçok ilke imza attık. Bu arada çevre bilincinin gelişmesi için çok çalıştık. Siyanür kullanarak altın çıkaranlara karşı mücadele ettik. Bu mücadele yaygınlaştı. Bölgemiz altıncıların adeta işgali altında. Kaz Dağları’nı delik deşik ediyorlar. Siyanür havuzları çevreyi zehirliyor. Çevrede kanser vakaları arttı. Altın madenlerine su vermek için her tarafa küçük barajlar yapıyorlar. Tarımda kullanılacak sular madenlere veriliyor. Bu doğa ve insanlık düşmanı politikalara karşı çıkıyoruz. Şu anda BM iklim konferansında insanlığı tehdit eden küresel ısınma tartışılıyor. Enerjide yenilenebilir kaynaklara dönülmesinin zorunluluğuna dikkat çekilirken bizde termik santral kurmak istiyorlar. Biz bunlara karşı çıkmayacağız da ne yapacağız? İşte bölgede bu mücadelenin başını çektiğim için beni cezalandırıyorlar. Partiniz ne düşünüyor? ÖZGÜVEN Genel Başkanımız arayıp beni desteklediğini, partinin yanımda olduğunu bildirdi. OSMAN İKİZ ‘Polis arkadaşlarla gittik’ STOCKHOLM İsveç’te izin yapmakta olan Osman Özgüven, görevinden alınmasını siyasi infaz olarak niteledi. Sudan sebeplerle iki davadan 8 yıl 4 ay ceza verilmesini ve görevden alınmasını siyasi karar olarak değerlendiren Osman Özgüven, “Siyasi infazları kabullenemeyiz” diye konuştu. Avukatının görevden alınma kararını durdurmak için girişimde bulunacağını söyleyen Özgüven, hukuksuzluğa karşı sonuna kadar mücadele edeceklerini belirtti. Yargıtay’ın onadığı 8 yıl 4 aylık cezanın bozulması için sırasıyla HSYK’ye ve Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını ifade eden Özgüven, bu kurumlarda adaletin gerçekleşmemesi halinde Avrupa di. Peki kendisi neden adil davranma cesaretini gösteremedi? Öte yandan CHP yönetiminde olan hukukçular da, görüştüğüm akademisyenler de dosyalardaki suçlamaları çok saçma buldular. Bu yüzden Yargıtay’ın siyasi baskılara rağmen infaz anlamına gelen böyle bir kararı onaylamaması gerekiyordu. Bu adalete aykırı, hukuku yaralayan bir karardır. Bu kadarını göze almaları sürpriz. Sürpriz olmayan tarafı siyasi baskıdır. Halka bedava su dağıtmanız da dava konusu oldu ama ondan beraat ettiniz. ÖZGÜVEN Halka bedava su dağıtılması konusunda büyük bir kamuoyu oluştu. Mahkeme sürecinde protestolar oldu. Kanımca bu yüzden adaleti çiğnemeye cesaret edemediler. Mahkum olduğum iki dosya ise belirttiğim gibi o kadar sudan suçlamalar ki kimse mahkumiyet çıkabileceğini tahmin etmedi. Bu sessizlik ortamını fırsat bildiler. Eski garaj yerini satışa çıkardık. Bir firma ihaleyi kazanıp peşinatı yatırdı. Ne var ki bu firma henüz kuruluş aşamasını tamamlamamış. Biz bunu öğrenince anlaşmayı iptal ettik. Aldığımız peşinatı da geri ödemedik. Anlaşmayı iptal etmemize rağmen, kuruluş aşamasını tamamlamamış bir şirkete ihale yoluyla satış yapmamız ihaleye fesat karıştırma olarak değerlendirilip ben ve 8 arkadaşım cezalandırıldık. Bu haksızlık değildir de nedir? Bu siyasi infaz değildir de nedir? Araç alımındaki suçun niteliği de ihaleye fesat karıştırma mı? ÖZGÜVEN (Osman Özgüven gülüyor) Bir cenaze arabasına, bir et nakliye aracına, öğrencileri okullara getirip götürecek üç de servis aracına ihtiyacımız vardı. Ama belediyenin parası yoktu. Araçları belediyenin yüzde 91 hissesine sahip olduğu jeotermal enerji şirketimiz satın aldı. Biz de onlardan kiraladık. Bir yıl sonra da ihale yoluyla araçları belediyeye satın aldık. Fesat şuymuş: Jeotermal enerji şirketinin sosyal sigortaya borcu varmış. Sosyal sigortaya borcu olan şirket ihaleye katılamazmış. Ben ve 8 arkadaşım bu yüzden mahkum olduk. Güler misiniz, ağlar mısınız? Güler misiniz, ağlar mısınız? Polis kurşunuyla ölüme 13 yıl İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceklerini söyledi. Özgüven, kar yağışı altındaki Stockholm’de, yürüyüş yaparak, ardından demli çay içerek yılların yorgunluğunu atmaya çalışıyor. Başına gelenlere rağmen oldukça sakin. ÖZGÜVEN Bu davalar siyasi. İktidarın CHP’li belediyelere yönelik baskılarını görüyoruz. Önce sudan sebepler yaratılarak, yolsuzluk iddialarıyla itibarsızlaştırma operasyonları yapıyorlar. Sonra formalite hatası sayılabilecek işlemleri yolsuzluk gibi ağır ithamlarla yargıya götürüyorlar. Mahkemelerin baskı altında olduğu belli. Yargıç ilgili dosyanın Yargıtay’dan döneceğini, endişelenmeme gerek olmadığını söyle t Bürosu) ANKARA (Cumhuriye 2006’da, lül Ey 1 ta ık’ Ankara Ovac iplerinin ek s uygulama yapan yunu kaçan rak ya ma uy na ‘dur’ ihtarı rıpoySa t ku araçta bulunan Ay kkari Ha ru mu me lis po ra’nın (16), kuran çık an Ziya Sürer’in silahınd ine es etm yb ka ı tın ya şunlarla ha i. Ankara 7. ilişkin dava sona erd deki duruşi’n es em hk Ağır Ceza Ma enen sanık ist ı mada son savunmas yok” deyim şe bir k ce Sürer, “Diye nucu so a am di. “Kasten yaral ’e 13 rer Sü nık sa an nd ölüm” suçu e, em hk ma yıl hapis cezası veren yıl 10 ı zay ce bu rak na takdir kulla e, ayrıca sa10 aya indirdi. Mahkem ğı getirdi. sa ya ış çık na nığa yurtdışı ‘Hem sürpriz hem değil’ TUTUKLU TIP ÖĞRENCİLERİ ? İstanbul Haber Servisi Özgür Ülke gazetesine 1994 yılında yapılan bombalı saldırı sonucu hayatını kaybeden Ersin Yıldız anıldı. Gazetenin 1994 yılında Kadırga’da bulunan merkez binası önünde gerçekleştirilen anma törenine eski milletvekili Ufuk Uras, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, BDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ali Rıza Bilgili, Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eren Keskin katıldı. Yıldız’ın katledildiği kaldırımın üzerine gazetecinin fotoğrafı ve kırmızı karanfiller bırakıldı. Ersin Yıldız anıldı Aileler TBMM’de ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, 13 tıp öğrencisinin 6 aydır tutuklu olmasını “AKP korku imparatorluğu yaratarak sorgulamayan bir toplum istiyor” diye değerlendirirken, çocuğu tutuklu öğrenciler arasında yer alan Saime Akın, “Çocuklarımızın yeri Sincan Cezaevi değil” dedi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan Cezaevi Komisyonu’nun CHP’li üyeleri Ağbaba ve Muğla Milletvekili Nurettin Demir, yarın ilk duruşmaları görülecek olan tutuklu tıp öğrencilerinin aileleriyle TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Demir, öğrencilerin tutuklanmasına neden olan “halk sağlığı komitesinin” üniversite bünyesindeki bir program olduğunu ifade ederek dinleme cihazıyla dinlenilen öğrencilerin, “komite” sözü nedeniyle takibe alındığını ifade etti. Tutuklu öğrenci Recep Kar’ın annesi Saime Akın “Çocuklarımızın yeri Sincan Cezaevi değil” dedi. Soruşturmada 2 savcı değişti, Başbakanlık izin yazısına 9 aydır yanıt vermedi Yeldan, Bilim Akademisi’nde MİT’çilere yine ‘yeni savcı’ İstanbul Haber Servisi MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski MİT müsteşarı Emre Taner, yardımcısı Afet Güneş ile 5 MİT mensubu hakkındaki soruşturma dosyası Başsavcı Vekili Oktay Erdoğan’ın resmi yazısı ile terör savcısı Adem Özcan’dan alındı. Özcan geçen hafta dosyaları göndererek soruşturmayı bıraktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen KCK ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Gazetemiz yazarı, Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan, Türkiye’den ve dünyadan ünlü üniversitelerden akademisyenlerin üye olduğu Bilim Akademisi’ne seçildi. Bilim Akademisi Derneği, bilimsel liyakat, özgürlük ve dürüstlük ilkelerini bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak tanıtmak ve gözetmek için geçen yıl İstanbul’da kuruldu. Prof. Dr. Yeldan, “Bu daveti almış olmaktan onur ve kıvanç duymaktayım” dedi. ? MİT Müsteşarı Fidan ile 8 MİT’çi hakkındaki soruşturma “yılan hikâyesi”ne döndü. Başbakanlık’tan martta istenen izne hâlâ yanıt gelmedi. Soruşturmada 2 savcı değişti, 3. ismi ise Başsavcı Vekili Erdoğan görevlendirecek. soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu 5 isim 7 Şubat 2012’de ifadeye çağrıldı. Bu işlemin ardından soruşturma dosyasına bakan savcı Sadrettin Sarıkaya dosyadan alındı. Daha sonra Sarıkaya’nın yerine özel yetkili savcı Adem Özcan görevlendirildi. Yaklaşık 9 aydır süren ve Başbakanlık’ın izin yazısına cevap vermediği soruşturmada yine görev değişikliği oldu.Terörle Mücadele Savcılığı’ndan sorumlu Başsavcı Vekili Erdoğan, geçen hafta söz konusu dosyayı istedi. Özcan, geçen çarşamba soruşturma dosyasını Erdoğan’a teslim etti. Soruşturmayı Erdoğan ya kendisi yürütecek ya da terör suçlarına bakan başka bir savcıyı görevlendirecek. Erdoğan geçen günlerde “Gazetecilere 7. kat yasağı”yla gündeme gelmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle