15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 2012 CUMA 8 İstanbul B Edirne Y Kocaeli B Çanakkale Y İzmir Y Manisa Y Denizli Y Zonguldak PB Sinop PB Samsun B 13 11 14 15 15 15 14 15 13 14 HABERLER TÜRKİYE Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sivas Antalya S S S S S S Y 15 13 9 7 9 6 19 Adana Mersin Erzurum Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B S S B B B S S S 18 17 11 12 13 9 13 7 5 4 Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih K Berlin PB 8 0 1 10 9 9 11 6 3 3 DIŞ MERKEZLER Budapeşte K 6 Madrid B 13 Viyana K 5 Belgrad K 5 Sofya PB 9 Roma B 16 Atina PB 17 Zürih Y 8 Moskova K 3 Aşkabat A 5 Taşkent A 0 Baku PB 9 Bişkek B 1 Tiflis PB 10 Kahire B 19 Şam PB 14 Tahran A 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Valilerin emrindeki emniyet müdürlerinin Başbakan’ın iki dudağı arasından çıkacak tek bir cümle ile kızağa alınmaları olası. Emniyet müdürlerinin emrindeki polis kıtaları. Her polisin pantolon kemerlerinin sağ yanında biber gazı, sol yanında gaz bombaları ve tabanca. Ellerinde de coplar! Arkalarında zırhlı araçlar! Öğrenci eylemlerinden nefret eden “tepedeki adamdan”; kulaklarına “görevlerini yapsınlar” duyumu fısıldanan ve ellerinde AKP iktidarını ve bu iktidarın zorbalığı meslek edinen Başbakan’ını protesto eden pankartlardan başka silah olmayan öğrencileri biber gazları ve gaz bombalarıyla karşıladıktan sonra “görevlerini yaptılar” övgüsü alan yalnız polis mi sorumlu? Balık baştan kokuyor. Öğrenci eylemlerine dehşet verici araç ve gereçlerle saldırma emrini veren sorumluların listesi: Birinciliği hiçbir konuda başkalarına bırakmayan Başbakan RTE ilk sırada. Arkasındaki sorumlular; emrindeki İçişleri Bakanı, bakanın emrindeki vali ve valinin emrindeki emniyet müdürü ve şimdi: Ekranlarda başta kendini, emrindeki bir dizi sorumluyu ve polisi mağdur, mazlum gösteren baş sorumlu Başbakan... ...fırsat bulsa öğrencileri şehir eşkıyası, öğrencilerin arkasında duran rektörü, öğretim üyelerini ise eşkıyayı koruyan, kollayan işbirlikçiler diye tanımlayıp suçlayacak! Oysa hepsi bu ve benzeri olayların sorumluları olarak Yüce Divanlık! ??? İmam hatip kültürü ile yetişen Başbakan; “böyle öğrenciler yetiştiriyor” diye suçlamadan önce her biri bilim adamı, örneğin başta ODTÜ mezunu, Amerika’da Pennsylvania Üniversitesi’nde okuyan Rektör Ahmet Acar ve öğretim üyelerinin geçmişlerini incelemek zahmetine katlandı mı acaba? Böyle bir olasılığa gönül kaptırmayalım. Zira okusa okusa polis raporlarını okuyor ve bu raporlardan aldığı feyizle yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın önde giden üniversitelerinden biri olan ODTÜ’ye saldırıyor. Bu kafadaki Başbakan’la o günü anlatmayı amaçlayan görüşmeler yapmak, bu görüşmelerde ODTÜ’de o gün yaşananların gerçek yüzünü anlatmayı umut etmek nafile! Sen gerçekleri ne denli içtenlikle anlatırsan anlat, kafası polis raporlarıyla yıkanan Başbakan’ı ikna etmek ne olanaklıdır ne de olası! Toplumu laiklerlaikliğe karşı olanlar, Cumhuriyetçiler Osmanlılar, SünnilerAleviler diye bölen RTE; üniversiteleri de ikiye bölerek birbirine adeta düşman birer yüksek eğitim kurumuna dönüştürdüğü için bugün mutlu! Bu uygulamalara küçük bir örnek verelim: Gazetecilere, ODTÜ’de yaşanan olayların, “Türkiye için üniversitenin özerkliği, özgür düşüncenin ifadesi açısından iyi bir model oluşturduğunu” söyleyen ve “O çocuklar bizim çocuklarımız” diyen Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Prof. Ali Gökmen’e; aynı günün gecesi, bir de baktık bir TV’deki açık oturum programında yanıt vermeye çalışan katılımcılardan kabadayı bıyıklı, başı kabak biri; öğrencilerin “Başbakan’ın izlediği politikaların neyini protesto ettiklerini” soruyordu. Adamın her cümlesi “Ben bir RTE yalakasıyım” diye bas bas bağırıyordu. ??? Bu örnek; yalakalığın söz ve düşünce özgürlüğünün arkasına gizlendiğinin ve yalakalıktan kimi üniversitelerin rektörlük düzeyinde hisselerine düşen payı aldığının kanıtı değil mi? ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, 18 Aralık’ta Göktürk2 uydusunun fırlatma töreni sırasında ODTÜ’de yaşanan olaylar sonrasında dün ilk kez Başbakan Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi. Acar, Başbakan ile 1 saat süren görüşmesinden sonra Çankaya Köşkü’ne çıkarak, Cumhurbaşkanı Gül ile de 45 dakika süren bir görüşme gerçekleştirdi. Acar’ın, Köşke çıkışı kulislerde “Erdoğan görüşmesi sonrasında istifa kararı aldı” iddialarının dillendirilmesine neden oldu. Akşam saatlerinde yaptığımız görüşmede Acar, bu iddiaları yalanladıktan sonra şu değerlendirmeleri yaptı: “Başbakan’ın televizyonda yaptığı değerlendirmeler sonrasında kendisinden geçen hafta randevu istemiştim. Bugüne (dün) randevu verdi. Görüşmede o gün yaşananlar hakkında kendisine bilgi verdim. Beni son derece nazik karşıladı. İyi bir görüşme oldu. Ümit ediyorum ki artık bu konu bitti.” şandı” diye konuştu. Acar, Cumhurbaşkanı Gül’ün daha önceki görüşmelerinde olduğu gibi yine ODTÜ’nün önemine ve başarılarına vurgu yaptığını belirtti. Acar, Erdoğan ile görüşürken ODTÜ stadyumunda öğrenciler yine protestodaydı. “ODTÜ’deki tepkiler devam edecek mi” sorumuza Prof. Acar, şu yanıtı verdi: “Evet yine tepkiler vardı. Ama bir anormallik yaşanmadan dağıldılar. Artık bu gerginlik sona ermeli. Önümüzdeki günlerde de öğrencilerle üniversitedeki hocalarımızla da bu konuyu değerlendireceğiz. Sık yaşanacak bir olay değil bu, aslında hiç yaşanmamasını temenni ederiz.” ‘Gerginlik sona ermeli’ ODTÜ Rektörü Acar: Başbakan’a Örneklerle Anlattım ğunu da sözlerine ekledi. dünya kalitesinde Erdoğan: ODTÜ Gül’ün üslubu farklıydı Başbakan randevu verince Prof. Acar Cumhurbaşkanlığı köşkünden de randevu talep etmiş benzer konuşmalar Gül ile Acar arasında da yaşanmış. Acar, Cumhurbaşkanı Gül ile görüşmesi konusunda da, “Dün (önceki gün) bu randevu verilince Köşk’e de görüşme talebimi ilettim. Sayın Cumhurbaşkanı’na da bilgi aktardım. Benzer konuşmalar orada da ya Prof. Acar’dan edindiğimiz bilgilere göre Başbakan Erdoğan görüşmede “ODTÜ’nün başarılı ve dünya kalitesinde bir üniversite olduğunu ve büyük projeler yürüttüğünü” vurgulamakla beraber o gün yaşananlardan duyduğu rahatsızlığı da dile getirmiş. ‘Rektörlere yorum yok’ ODTÜ Rektörü Acar’a, diğer üniversitelerin rektörlerinin ODTÜ’yü kınayan açıklamaları hakkında ne düşündüğünü de sorduk. Yanıtı, “Hepsinin kendi görüşleridir. Ben hiçbiri hakkında bir yorumda bulunmam” oldu. Anaokulunda AKP propagandası Bartın’da bir anaokulunda öğrencilere AKP logolu meyve paketleri dağıtıldığı ortaya çıktı. Olayı ortaya çıkaran CHP Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya’nın verdiği bilgilere göre Şehit Üsteğmen Aydın Aydoğmuş İlköğretim Okulu’ndaki “Yerli Malı Haftası” etkinliklerine, Bartın AKP İl Kadın Kolları Başkanı Dora Kurtkaya ve üyeleri katıldı. AKP’lilerin çocuklara dağıttığı meyve paketlerinde “AK Parti İl Kadın Kolları” yazdığı ve parti logosunu içeren kartların yer aldığı belirtilirken, sonrasında da AKP’lilerin anaokulu öğrencileri, öğretmenleri ve okul müdürü Ali Kadıncı ile hatıra fotoğrafı çektirdikleri bildirildi. Yalçınkaya, AKP’nin eğitim kurumlarında anasınıfı öğrencileri üzerinden siyaset yapmasını, bu siyasi partiye “yakıştıramadığını” belirterek, “Yaşananlar tek kelime ile rezalet” diye konuştu. Yalçınkaya, okul yöneticileri hakkında da derhal soruşturma başlatılması gerektiğini ifade etti. Okul müdürü Kadıncı ise “Bize parti olarak değil, mahalle sakinleri olarak geleceğiz dediler. Ben de izin verdim. Yoksa biz parti propagandasına müsaade etmedik” dedi. Kreşe atılan gaz bombası Acar, “Başbakan’a o günü nasıl anlattınız” sorusuna şu yanıtı verdi: “O gün niye tepki gösterildiğini örneklerle izah ettim. Binalara, dersliklere, ofislere ve hatta kreşe kadar ulaşan gaz bombalarını, arabalarda yaşanan hasarı anlattım” dedi. Acar, güvenlik güçlerinin o günkü orantısız güç kullanımı ile ilgili Başbakan’a, “Size verdiğim bu bilgileri isterseniz bağımsız kaynaklardan da rahatlıkla teyit edebilirsiniz” çağrısında da bulunduğunu ifade etti. Acar ayrıca, Göktürk2 töreninin ODTÜ’de ve Başbakan’ın katılımıyla yapılacağı bilgisinin de kendisine törenden sadece bir gün önce ve faksla duyuruldu TUNCER: ODTÜ’YE HAKSIZLIK YAPILIYOR Dün bu köşede Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Murat Tuncer’in ODTÜ’ye ilişkin açıklamaları ile üniversite yönetimine paylaştığı ifadeler arasındaki çelişkilere değinerek kamuoyuna net bir açıklama yapması çağrısını yapmıştık. Dün arayan Tuncer, sorularımıza şu yanıtları verdi: Genel algı diğer rektörler gibi sizin de ODTÜ’yü eleştirdiğiniz yönünde. Neden polisin orantısız güç kullanmasını vurgulamadınız mesela? Şiddetin her türlüsüne karşıyım. Polis şiddetinin daha baskın olduğu muhakkak. Ama öte yandan rektörlük binası basılmış, camlar çerçeveler indirilmiş. Bunu nereye koyacaksınız? lama yapmamak lazım. Kimseyi o haklı bu haksız diye yargılamamak lazım. ODTÜ’ye büyük haksızlık yapılıyor. Ahmet Hoca bu işte en az günahı olan insan. ‘Polis çağırmayınca olay çıkmıyor’ Hacettepe’de ODTÜ ile dayanışma eylemleri ve yürüyüşlerine ne diyorsunuz? Hoşgörüyle karşılıyoruz, izin veriyoruz. Vermesek belki daha da büyüyecek, olay çıkacak. Mesela dün başka bir toplantı vardı. Arkadaşlar “Acaba çevik kuvvet istesek mi?” dediler. Ben “Hayır, böyle bir ortamda daha da tetikleyici olabilir” diyerek karşı çıktım. Toplantı oldukça sakin geçti, bitti. ??? Prof. Tuncer’in yanıtları için teşekkür ederiz. Keşke ilk açıklamasında da bizimle paylaştığı “Polis şiddeti daha baskın”, “ODTÜ’ye haksızlık yapılıyor” gibi ifadeleri daha net vurgulamış olsaydı... ‘Rektörlerin kınaması doğru olmadı’ Diğer rektörlerin ODTÜ’yü kınayan bildirisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bence o da doğru olmadı. Konunun tüm yönlerini detaylı görmeden uzaktan böyle bir açık GENCİ VURAN POLİSLE İLGİLİ KARAR Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen bir dershanenin testlerinde yer alan soruda, kürtajın özgürlük istismarı olduğu belirtiliyor ‘Rasgele ateş edemezsin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başkentte ihtara rağmen durmayan araca ateş ederek 16 yaşındaki Aykut Sarıpoyra’nın ölümüne neden olan polis memuru Hakkari Ziya Sürer’e verilen 10 yıl 10 ay hapis cezasının gerekçesi açıklandı. Sanığın Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun (PVSK) verdiği yetkiye dayanarak silah kullandığı belirtilen gerekçeli kararda, buna karşın “havaya, otomobilin lastiklerine ve alt kısımlarına doğru ateş etme olanağı varken hareket sırasında arabaya rastgele ateş ettiği” vurgulandı. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, 1 Eylül 2006’da yaşanan olaya ilişkin açılan dosyanın bugüne kadarki süreci özetlendi. Eylemin, “kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak” suçu olarak kabul edildiği bildirilen kararda, TCK’nin bu suça ilişkin 87/4. maddesinin 2. cümlesinin, 1216 yıl arasında ceza öngördüğüne dikkat çekildi. TCK’nin 86. maddesindeki düzenleme doğrultusunda, eylemin silahla ve sanığın yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlendiğinden alt sınırdan uzaklaşılarak Sürer’e 13 yıl ceza verildiği anlatılan kararda, sanık hakkında takdiri indirim öngören 62. maddenin uygulanmasıyla cezanın 10 yıl 10 ay olarak belirlendiği ifade edildi. ‘Kürtaj özgürlük istismarı’ MERT TAŞÇILAR ANKARA Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen bir dershanenin öğrencilere yönelttiği sorulardan birinde, “Doğurmak istemiyorum, bu benim tercihim” denilerek kürtaj yapılması “özgürlük istismarı” olarak nitelendirildi. Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen bir dershanenin, bastırdığı test kitabında yer alan sorudaki ifadeler dikkat çekti. Soruda, “Bu parçada özellikle aşağıdakilerden hangisi eleştirilmektedir?” sorusu yöneltilerek verilen metinde, “Bu benim tercihim” diyerek özgürlükçü bir anlayışı savunanların, yapmak istediklerine “kılıf bulmanın hazzı ile toplumun onaylamadığı eylemleri rahatça yaptıkları” ifade edildi. Metinde şöyle denildi: “Bazen insanlar özgürlüğü yanlış algılıyorlar veya işlerine geldiği gi madığı eylemleri de rahatça yapıyorlar. Örneğin, doğurmak istemedikleri bir çocuğu, sanki yüksek çözünürlüklü bir televizyon alıp almamak arasındaki bir tercihmiş gibi rahatça, ‘bu benim tercihim, doğurmak istemiyorum’ diyerek kürtaj oluyorlar. Oysa herkes her istediğini bu gerekçelere dayandırarak yapacak olsa toplumda karmaşa yaşanır.” Doğru cevap A şıkkı! “Bu parçada özellikle aşağıdakilerden hangisi eleştirilmektedir?” sorusunun şıklarında “Özgürlüğün istismar edilmesi”, “Mutluluğu amaç edinmek”, “Eylemlerin faydaya dayandırılması”, “Özgürlüğün getirdiği sorumlulukların çok olması” ve “Evrensel ahlak yasasının reddedilmesi” seçenekleri yer aldı. Doğru yanıt “Özgürlüğün istismar edilmesi” olarak gösterildi. bi kullanarak ‘bu benim tercihim’ diyorlar. Bu yaklaşımı benimseyenler, yapmak istediklerine bir kılıf bulmanın hazzı ile toplumun onayla İnönü’nün 39. ölüm yıldönümü nedeniyle Başkent Üniversitesi’nde panel düzenlendi KARAKULLUKÇU’NUN İSTİFASINI İSTEDİ ‘Maraş’ta yapılan yeni katliam girişimi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu ) Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), katliamı anmak üzere Kahramanmaraş’a gitmek isteyen Alevi yurttaşların kent girişinde sert müdahaleyle durdurulması talimatını verdikleri gerekçesiyle İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ve Vali Şükrü Kocatepe hakkında suç duyurusunda bulundu. Ankara Adliyesi önünde açıklama yapan PSAKD Genel Başkanı Kemal Bülbül, 23 Aralık günü katliamı anmak için Maraş’a gitmek istediklerini, ancak kent girişinde polis ablukası ile karşılaştıklarını anlattı. Polis ve jandarmanın gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale ettiğini, bu sırada “plastik mermi” kullanıldığını ve bundan bazı arkadaşlarının yaralandığını söyleyen Bülbül “Üzerimize tamamen öldürmeyi, yaralamayı, darp etmeyi amaçlayan bir saldırı oldu. Oysa yasal bir hakkımızı kullanmak istiyorduk. Maraş’ta bize yapılan yeni bir katliam girişimidir” dedi. ‘Biz kaybettik, suçluyuz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanı ve Atatürk’ün silah arkadaşı İsmet İnönü’nün ölümünün 39. yılı nedeniyle İnönü Vakfı’nca düzenlenen panele katılan gazetemiz yazarı Bekir Coşkun, “Kabul etmek gerekir ki biz kaybettik. Böyle mi olur cumhuriyet? Yargı, laiklik, özgürlük, tam bağımsızlık, hukuk yok; gazeteciler hapiste. İsmet İnönü iyi ki bugünleri görmedi” dedi. Başkent Üniversitesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen ve Prof. Hilmi Yavuz ’un yönettiği panelde Coşkun, Türkiye’nin zor bir Bekir Coşkun dönemden geçtiğinin altını çizdi. Coşkun, “Kendimizi güzel şeylere inandırmak istiyoruz, güzel sözler duyunca mutlu oluyoruz ancak kabul edin hepimizin içi ağlıyor” dedi. “Sizce şimdi Lozan var mı” diye soru soran Coşkun, “Emin olun İsmet Paşa bugün hayatta olsaydı bize çok kızardı. Şimdi kendinize sorun. Balbay, Haberal mı tutuklu, yoksa biz mi? O askerler mi hapiste yoksa TSK mi? Anadolu’da, kahvehanelerde iki kişiye laf söylenmez. Biri Atatürk, diğeri peygamber. Ancak yine de kabul edin, biz kaybettik. Böyle mi olur cumhuriyet? Yargı, laiklik, özgürlük, tam bağımsızlık, hukuk yok; gazeteciler hapiste. İsmet İnönü iyi ki bugünleri görmedi. Gençler, bizi affedin. Bizim kuşağımız çok çaba sarf etti, ama yine de suçluyuz. Yani hepimiz suçluluk hissediyoruz. Lakin bizi de anlamaya çalışın” diye konuştu. Kart’tan Danıştay Başkanlığı’na dava ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu’yu istifaya çağırırken Danıştay Başkanlığı hakkında, “Karakullukçu için ceza soruşturması yapılmasını gerektiren bir durum olmadığına” yönelik kararı nedeniyle dava açtı. Kart, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Danıştay Başkanı’nın Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, “hayali ihracat, suç örgütü yöneticiliği, paravan şirketler kurma” suçlamasıyla yargılanan ve haklarında dinleme kayıtları, teknik takip tutanakları bulunan sanıklarla 15 Şubat 2012 tarihinde Danıştay’da görüşme yaptığını belirtti. Yolsuzluk tutarının 100 milyon lira olduğunu ifade eden Kart, 12 Mart’ta iş takibi yapan kişi ile Danıştay Başkanı’nın özel bir araçta baş başa görüştüğünü, daha sonra akşam yemeği yenildiğini öne sürerek “Hayali ihracat dosyasındaki bu iki sanık ile Danıştay Başkanı’nın görüşme tarihleri, dosyadaki suç tarihleriyle örtüşüyor” dedi. Kart, “Bir Danıştay başkanı, Danıştay’da iş takibi yaptığına dair dosya bulunan sanıkla neden baş başa görüşme ihtiyacı duyar?” diye sordu. ‘Gençler bizi affedin’ Ülkenin çoğunluğunun kendisini “Atatürkçü” addettiğini ancak bunun sandığa yansımadığını belirten Coşkun, “Mutlaka bu oylar sandığa yansımalı. Bu ‘Badem’i sandıkla göndermek zorundayız” dedi. Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu da Çağlayan Adliyesi’nde dün görülen Odatv davasına göndermede bulundu. Feyzioğlu, “Çağlayan’dan hepinize selam getirdim. Ancak en küçük ağır ceza salonunda duruşma yapıldı. Girmesinler, görmesinler diye...” dedi. İnönü’nün torunu ve CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan da bir ankette Türk halkının yüzde 82.3’nün kendisini “Atatürkçü” olarak tanımladığını belirterek, “Bu gerçeğe karşı siyaset yapanların gelecekleri yok. Ne kadar cumhuriyete saldırılsa da gerçekler değişmiyor” diye konuştu. Panelden önce konuşan İnönü’nün kızı Özden Toker de üniversitelere, bilim yuvalarına sahip çıkılması gerektiğini belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle