16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ARALIK 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Sanatçıların tasfiyesine yönetmelik formülü Bakanlık, sanat kurumlarının ‘özelleştirilmesine’ öncülük edeceği belirtilen ‘emeklilik’ formülü için yasanın çıkmasını beklemeyecek SELDA GÜNEYSU Kadının kulluğa isyanı Nezihe Araz’ın Tiyatro Ayna’da sahnelenen ‘Nakşıdil Sultan’ında başrolü Dilek Türker üstleniyor alıyor ve hangi açıKültür Servisi Tiyatro lardan bir barış proAyna, bu yıl, Osmanlı’dan jesi? günümüze uzanan bir ayKölelik Osmanlı’da dınlanma öyküsü niteliyaygın bir olgu. 11 ğindeki “Nakşıdil Sultan” kadın oyuncu ile geradlı oyunu sahneliyor. Neçekleştirdiğimiz oyunzihe Araz’ın yazdığı, da “Haremdeki 9 köMehmet Gökgöz’ün yöle” hem cariyeleri nettiği oyunda, 11 kadın hem halkı, paşaları, oyuncu rol alıyor. Bir vezirleri canlandırı“barış projesi” olarak hayor. Nakşıdil Sultan yata geçen oyunda, Nakşıve Zinnah, onlar da dil Sultan’ı canlandıran köle... Bu tamamen Dilek Türker’le konuşubenim konseptimdi. yoruz. Sadece kadınların oy Tiyatro Ayna bu kez, nadığı bir oyun yani. Nakşıdil Sultan oyunuyErkeklerin hâkim olla seyirciyle buluşuyor. duğu dünyada yanlışÖncelikle neden Nakşıdil ları ve doğruları kadın Sultan, oyundan biraz gözüyle yorumluyor. söz edebilir misiniz? Din, dil, ırk, cinsiyet Belki de bunun cevabını farklılıklarının çatışoyunun kitapçığında yer malar yarattığı dünyaalan Nezihe Araz’a yazdıda; kadın cinsinin bu ğım mektupta bulabilirsiolumsuzlukları yaraniz. “Nezihecim, seninle tan değerler için kullaiki yıl uğraşarak ortaya nıldığı bu dünyada, çıkardığımız ‘Nakşıdil tüm bunların değişebiSultan’ adlı oyun yeniden leceğine inanan bir hayat buluyor. Senin, in? Türker, ‘Erkeklerin kadın dünyası var. O dünyasan sevgisi adına, barış adına, nın zenginliğini, gücünü kulbizi biz yapan değerleri anlahâkim olduğu, din, lanarak yorumlamak istedim. mak ve anlatmak adına cödil, cinsiyet Sizin için Nakşıdil Sulmertçe sunduğun emeğine bir farklılıklarının tan’da öne çıkan özellikleri saygı duruşu olarak kabul çatışmalar yarattığı biraz anlatır mısınız? et...” Nakşıdil Sultan ile III. SeSöylenmemiş söz kalmayan bu dünyada, tüm lim’in büyük aşkı, Osmandünyada biz Tiyatro Ayna ekibi bunların lı’nın yüzünü Batı’ya dönmeolarak, barış, kardeşlik, özgür indeğişebileceğine si, II. Mahmut’un çağdaş bir san olarak var olabilme özlemini padişah olması, şiddet kavrayeniden dile getiriyoruz. ‘Nakşıinanan bir kadın mının iktidar anlayışında yeridil Sultan’ın Osmanlı İmparadünyası var’ diyor. nin olmaması gerektiği ve kötorluğu’ndan gelen Cumhuriyete Usta oyuncu, bu kadın leliğe ve kulluğa karşı çıkmauzanan bir önemi var. Temel dünyasının sı... katkısı III. Selim’den sonra Os Bu rolü kendinize hangi manlı tahtına oturan II. Mahzenginliğini, gücünü açılardan yakın buluyorsumut’u yetiştirmesidir. III. Selim yorumluyor sahnede. nuz? şair ve bestekâr ve Şeyh GaSevgi dolu ve güçlü bir kalip’in müridi olan bir Mevlevidın kişiliğinin hoyratlıklara, dir. Bu kişiliğinden dolayı kıyıcı haksızlıklara ve kabalıklara karşı aşkla sürdeğil. Ama kıyıcı olan yeniçeriler III. Sedürdüğü mücadele... lim’in kellesini alıyor. Okay Temiz’in müziklerinin oyuna naİşte Nakşıdil Sultan’ın önemi burada devsıl bir katkısı bulunuyor? reye giriyor. II. Mahmut’a çağdaş bir iktidar Bütün yaratıcı kadronun katkısı çok büyük sahibinin şiddet kavramından uzak durması tabii. Okay Temiz’e özellikle bir şükran borve şiddeti kullanmaması gerektiğini öğreticum var. Bana güvendi. Emeğini hiçbir karşıyor. Ve Osmanlı sarayında bir daha kelle lık istemeden sundu. Katkılar bitmiyor ki. alınmıyor. Ayrıca “Tanrı ile kul arasına giOlağanüstü rejisi ile Mahmut Gökgöz, dekor rilmez” anlayışının yeşermeye başlaması, ve kostümde harikalar yaratan Osman Şenyani siyasallaşmış İslam ile Anadolu Müslügezer, koreografide Yeşim Alıç, ışık tasarımmanlığının farklılığının bilincine varılması... da Yüksel Aymaz ve sahneyi paylaştığım 10 Demokrasinin olmadığı ümmet bilincinin geçerli olduğu yerlerdeki, birbirini dinleyip o kadın meslektaşım. Tiraje Başaran için zaten söylenecek söz yok. Ama hepsi akademi diyalogdan yeni bir şey üretmeyip, körü kömezunu yüksek lisanslar yapmış, dallarında rüne “taraf” olarak kapışmaktan başka bir iş uzmanlaşmış 9 genç meslektaşım benim geyapılmadığı gerçekliği anlatılıyor. leceğe dair umutlarımı güçlendirdi... Oyunda, neden 11 kadın oyuncu rol Bir Yıl Biterken Eskiye Bakış... Bundan sonraki yazım, bir başka yılda yazılacak. “Yeni yılda” demeye dilim varmıyor. Çünkü 2013, “eskilerden biri” olacak. “Ne yazık ki …” Ama böyle demeyelim aslında. Çünkü “ne yazık ki...” deyişi de hak edilmesi gereken bir deyiş. Bu hakkı kazanabilmek için, örneğin bir şeylerin “eskisi” gibi olmaması adına elimizden geleni yapmış olmamız gerekir. Ve buna rağmen olmamış ise o zaman “ne yazık ki…” diye hayıflanabiliriz. Buna karşılık kayda değer hiçbir şey yapmaksızın öylece oturmuş isek ve yağmur duasına çıkmışçasına: “Yâr bana farklı bir yeni yıl!” diye… O zaman olmaz. Zaten olmuyor da. Çağının, aklın, mantığın ve edinilmiş bütün bilgilerin hızla dışına çıkmak yarışına girmiş olan bu ülkede, hiçbir şey olmadığını söylemek istiyor değilim. Hayır. Hem de çok şey oluyor. Pek çok kapta pişen pek çok şey. Ama kaplar, bileşik kaplar ilkesine göre düzenlenmemiş. Uçsuz bucaksız bir denizde yüzen serseri kaplar. Birinde diyelim sanat, bir başkasında edebiyat var. Bir başkasında Silivri var. Onun hemen ötesindeki bir kapta, üstünde yaldızlı harflerle “ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR” yazılı bir plaket ya da bir duvar kalıntısı yüzüyor. Evet, burada “duvar kalıntısı” benzetmesi bence daha iyi. Bu ülkenin diyelim elli yıl önceki antikçağından kalma. Daha bir sürü yüzen kap var. Örneğin birinin içinde de “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR” diye soluk ve yosun tutmuş bir yazı. Üstü yer yer biber gazı artıklarıyla lekelenmiş. Bir sonraki kap, gazetelerin magazin sayfalarıyla tıka basa dolu ve bu sayfalarda çılgın yılbaşı eğlencelerinin binbir renkli ilanları göz alıyor. Sonra başka gazete ve dergilerden koparılmış başka ilanlar. Yeni çıkan kitapların ilanları. Bunların çokluğundan da anlaşılıyor ki, bu ülkede çok çeşitli kitaplar basılmakta. Seksen milyonu zorlayan bir nüfusla asla doğru bir orantı içerisine sokulamayacak, beş yüz, bin gibi sayılarda da olsa, bir şeyler basılıyor. Ama bu türden kaplar da tıpkı tiyatro ilanlarını taşıyan kaplar gibi, birbirinden kopuk, birbirinden uzak mı uzak, bir bileşik kaplar etkisini doğuramayacak kadar uzak. Tiyatroların seyircileri, birkaç bin polisin kuşatmasındaki üniversitelerin yanından geçip gidiyorlar. Kitapçı dükkânlarından alışveriş yapıp çıkanlar, kaybolmuş çocuklarını arayan anaların yanından hızla uzaklaşıyorlar. Evet, bu uçsuz bucaksız suda yüzen kaplardan neredeyse hiçbirinin tabanı bir başkasınınkine yapışık değil. Serseri mayınlar gibi yüzüyorlar. Ne zaman neye çarpacakları, çarpıp çarpmayacakları, çarptıklarında patlayıp patlamayacakları bile belli değil. O yüzden hiç beklenmedik zamanlarda, en uygunsuz yerlerde de patlayabiliyorlar. Yani, bir yıl biterken bir sonrakini görmek için bütün öncekilere bakmak yeterli. Çünkü bu ülke, yoluna hep geçmişin vizyonları ile çizilmiş haritalarla devam etmekte kararlı… Yazarımızın yazısı elimize ulaşmadığından yayımlayamıyoruz. ANKARA Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Tiyatroları (DT), Devlet Opera ve Balesi (DOB) ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) gibi sanat kurumlarının “özelleştirilmesine” yönelik hazırlanan yasa taslağında mevcut sanatçıların emekli edilerek yerine sözleşmeli sanatçı alımının kolaylaştırılmasını öngören “teşvikli emeklilik” düzenlemesini yasanın çıkmasını beklemeden yönetmelik ile gerçekleştirmeyi planlıyor. Düzenlemeye Maliye Bakanlığı’nın da onay verdiği belirtildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, geçen aylarda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tiyatroları özelleştiriyorum” sözlerinin ardından DT ve DOB gibi sanat kurumlarının “tüzel kimliklerini” yok etmeye dönük yasa tasarısı taslağı çalışmaları başlatmıştı. Söz konusu yasa taslağı çalışmasındaki “sanatkâr memurlara” yönelik “emekliliğe teşvik etme” ve “sözleşmeli personel istihdamı” düzenlemelerinin salt tiyatroya yönelik değil, DOB, CSO gibi sanat kurumları için de geçerli olacağı belirtilmişti. Yeni yasa taslağında, “sanatkâr memurları” emekliliğe teşvik için hazırlanan düzenlemede, “Emekli ikramiyesinin yaş haddinden emekliliğine en fazla 3 yıl kalanlara yüzde 30, 3 yıldan çok ve 6 yıl da hil olanlara yüzde 40, 6 yıldan fazla kalmış olanlara yüzde 50 oranında fazla ödenmesi” öngörülmüştü. Söz konusu düzenlemenin “yasa taslağı çalışması uzadığı ve görüş ayrılıkları olduğu” gerekçesiyle, Ocak 2013’te bir yönetmelik değişikliğiyle yaşama geçirileceği belirtildi. Maliye Bakanlığı’nın da söz konusu düzenlemeye onay verdiği kaydedildi. Kültür Sanat Sendikası yetkilileri ise söz konusu düzenlemenin olabilmesi için Sosyal Güvenlik Yasası’nın ilgili maddelerinin de değiştirilmesi gerektiğini savunurken, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, bakanlığın böyle bir yönetmelik çıkarmak için gerekli yetkiye sahip olduğunu belirttiler. ‘İş güvenliğini yok eder’ Öte yandan söz konusu düzenlemeye “Sanat kurumlarında bundan böyle çalışanların sözleşme ile alınacağı ve bu durumun çalışanların sosyal haklarını, iş güvenliğini yok edeceği” gerekçesiyle karşı çıkılıyordu. Düzenlemeyle ayrıca DT ve DOB gibi sanat kurumlarında “Kadrosuz çalışan istihdamının kurumlarda yaygınlaştırılarak, dışarıdan yapım alabilmenin önünü açacağı ve Başbakan’ın sözünü ettiği ‘özelleştirme’nin bu şekilde sağlanmak istendiği” de vurgulanıyor. ŞERAFETTİN ELÇİ’NİN ÖLÜMÜ ÜZERİNE YAŞAR KEMAL’DEN BAŞSAĞLIĞI MESAJI ‘O bir kahramandı’ Kültür Servisi Yaşar Kemal, 25 Aralık’ta yaşamını yitiren Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) Genel Başkanı, Diyarbakır bağımsız milletvekili Şerafettin Elçi için “O bir kahramandı” dedi. Yaşar Kemal, yaptığı yazılı açıklamada, Şerafettin Elçi’nin Kürt tarihini, kültürünü, edebiyatını derinlemesine bilen, Türkiye’deki Kürtlerin sorunlarını yakından bilen bir siyaset adamı olduğunu belirterek “Türkiye’nin demokratikleşme arayışı, namuslu ve tutarlı bir sesini yitirdi. Türkiye’de insanca ve kardeşçe yaşamak isteyen herkesin başı sağ olsun” dedi. Erksan mirasını asistanına bıraktı ? Kültür Servisi Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Metin Erksan’ın mirası mahkemede açıklandı. Erksan, kitapları, yazıları ve filmlerinin bütün yasal ve hukuki haklarını, eski öğrencisi olan asistanı Zeynep Özlem Havuzlu’ya bıraktı. Erksan’ın yeğenleri, vasiyetnameye itiraz ettiklerini ve iptali yönünde dava açacaklarını belirtti. ‘Sanatımızın Hatıra Defteri’ ? Kültür Servisi Nebil Özgentürk’ün hazırlayıp yönettiği “Sanatımızın Hatıra Defteri” belgeseli ve kitabının tanıtımı, Denizbank Genel Müdürlüğü’nde bugün yapılıyor. Toplam 600 dakikalık belgesel ve kitapta son yüz yıl boyunca sanat hayatımızda olup biten önemli olayların özeti, anekdot ve hatıralarla dile getiriliyor. Belgeselde Cihan Ünal ve Haluk Bilginer sesinden aktarılacak olaylara, Can Atilla’nın müzikleri eşlik etti. .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle