16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2012 SALI 8 HABERLER TSK’nin kayıtları, Menemen’i irtica olarak değerlendirmeyen Orgeneral Özel’in açıklamasından farklı: İrtica eylemiydi BARKIN ŞIK Göktürk2 Bizim mi? “Yüzde yüz yerli malı, yazılımın yüzde 100’ü, donanımın yüzde 80’i yerli.” Bu sözler TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak’a ait, Çinlilerin uzaya fırlattığı Göktürk2 gözlem uydusu için böyle dedi. Biliyorsunuz, hükümet ve devlet ricali, fırlatılışı izlemek için ODTÜ’ye gitti. Kimisi geç kaldı, mizahi durumlar yaşandı; Çinlilere mesajlar çekildi, falan bakanımızı vb. yetişemiyor, fırlatılışı erteler misiniz gibi Laz fıkralarına benzer durumlar yaşandı... TÜBİTAK’ın uzay birimi ODTÜ yerleşkesi içinde. ODTÜ’lü bilim insanlarımız Göktürk2’nin yapımını gerçekleştirdiler. Bu şüphesiz önemli başarı.. Başbakan ve kolluk kuvvetleri ve de emirlerindeki adalet mekanizması, ne yazık ki bu güzel ve anlamlı günü protestocu öğrencilere karşı savaşa dönüştürerek berbat ettiler! Oysa Göktürk2’yi tartışırdık ne güzel.. ??? Türkiye’nin uzaya gözlem uydusu göndermesinin tarihi AKP’den önceye dayanır. 2000’den hemen önce veya başında, o zaman TÜBİTAK Başkanı olan Namık Kemal Pak ile görüşmemi anımsıyorum, Ankara’da makamında. Bir uyduyu uzaya gönderme meselesi gündeme gelmişti. Fakat bu konuda deneyimi yok ülkenin. İngiltere’ye sanırım, böyle bir sipariş verilmişti veya verilmek isteniyordu. Biz “ulusalcıyız” ya, her şeyin mümkün olduğunca kendi beyin gücümüze dayanarak ülkemizde üretilmesini istiyoruz ya (bu kötü istek, düşünce ve suçlanmayı hiçbir zaman üstümüzden atmayacağız, duyurulur!) Namık dostuma şöyle demiştim: “Yahu bunu bir meydan okumaya dönüştürsenize, uydu yapımı için gerekli bilgilere sahip insanlarımızdan oluşan bir tim kurmayı neden denemiyorsunuz.. Bu insanlar ister yurtdışında ister yurtiçinde olsun, bastırın parayı, bu proje için bir araya gelsinler. Yapabildiklerimizi yaparız, gerisini de dışardan alırız.. Böylece ülkemizde bu ileri teknolojinin temeli atılır..” Namık Pak yaklaşık şöyle yanıt vermişti: “Ne iyi olur, ama yetişkin insan gücümüz yok. İngilizlerin yanına üretim sürecine katılacak insanlarımızı göndereceğiz, onlar eğitimi alacaklar, inşallah sonraki üretime...” Neyse, bu proje Rasat gözlem uydusu adıyla (bu fırlatıldı, bildiğim kadarıyla uzayda kayıp durumda), Namık Kemal Pak döneminden TÜBİTAK’a kaldı. Bir şekilde sürdürüldü ve bugün yerli gözlem uydusu üretildi. Projenin sürdürülmesi ve gerçekleştirilmesi şüphesiz ki iyi bir şey! Destekçilerini ve üretimde emeği geçenleri, bilimcilerimizi, mühendislerimizi, teknokratları kutlarım... ??? Basında Göktürk2’nin bir sürü parçasının dışarıdan alındığına ilişkin haberler çıktı. Uydunun tasarımı ve bilgisayar yazılımları tamamen bize aitse bir sorun yok. Siz, dünyada seri üretilen parçaları, bir uydu için tek tek üretemezsiniz, mantıklı olmaz. Alacaksınız ve monte edeceksiniz. Daha ucuza gelecektir. Eğer stratejik parça ise ve size satmıyorlarsa, o zaman bedeli neyse üretir ve takarsınız! Dünyada da bu işler genellikle böyle gider. Basındaki haberlere bakıyorum, dışarıdan neler alınmış: Güç ünitesi (Apcon), Pyro sürücü ve kesici sistemleri (PDM), güneş panelleri, optik cihazları.. Tabii ki bunların arasında en önemlisi fırlatılışı, rampası, hesapları vb… Bilmiyorum ama bana göre en önemlisi uydunun tasarımı ve bilgisayar yazılımıdır! İçindeki satın alınan diğer parçaların, şüphesiz ki en nitelikli ürünler olması gerekir, ki uzayda sorunsuz ve uzun süre çalışsın... Şüphesiz bu parçalar çok ileri teknoloji ürünleridir. Türkiye’nin bu alanda dünya pazararında iddia sahibi olmasını kim istemez? Göktürk2’ye rağmen, aha şuraya yazıyorum: İktidar bilim ve teknoloji vizyonundan yoksundur. Nedenini yazacağım.. ANKARA Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı tarafından 1972 yılında yayımlanan ve “gizli” gizlilik derecesi 1992 yılında kaldırılan “Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar” adlı kitaba göre, 23 Aralık 1930’da Menemen’de yaşanan olaylar “irticai” faaliyet. Harp Tarihi Başkanlığı’nın yayınına göre, olaylar şöyle gerçekleşiyor: Dervişlik ve şeriat perdesi altında halkı aldatmaya çalışan altı gerici, olaydan 15 gün önce Manisa’nın kuzeyinde Paşaköy’e gidiyorlar. Melanetlerine devam eden bu mürteciler, köylüler va ? Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel’in Menemen’de yaşananlara “irtica” demekten kaçınmasına karşın komutasını yaptığı kurumun kayıtları olaya farklı yaklaşıyor. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı tarafından 1972 yılında yayımlanan kitaba göre, Menemen’de yaşanan olaylar “irticai” faaliyet. sıtasıyla silahlanıyor ve müteakiben Yağcılar köyünde yedi gün, Bozalan köyünde de iki gün irticai faaliyetlerde bulunduktan sonra bir gece Çukurköy üzerinden yürüyerek 23 Aralık 1930 sabahı namaz vakti Menemen’e geliyor ve ilçenin Batı Mahallesi’ndeki camilerden birine giriyorlar. Kendisine “mehdi” süsü veren bu şerir grubunun reisi, camiden bir bayrak alıp halkı da peşine takarak saat 07.00’ye doğru meydanlığa geliyor ve “Kendisinin peygamber olarak geldiği ve şeriatı yerine getirecekleri” mealinde nutuk vermeye başlıyor. oluyor. Aynı dakikalarda jandarma komutanı da telefonla alaydan kuvvet istemektedir. Derhal muhtelif istikametlere gönderilmek üzere üç bölük daha hazırlanıyor. Kubilay, bölüğünü biraz geride durdurarak halka nutuk vermekte olan şakilerin arasına giriyor ve nutuk verenin yakasına sarılıyor. O anda başka bir şakinin tabanca ateşi ile ağırca yaralanıyor ve kurtulmak için camiye kadar kaçıyor. Ancak şerirlerin reisi, Kubilay’ı yakalıyor ve binek taşına Komutan çaresiz Olay yerine gelen jandarma komutanı, mürtecilere bazı nasihatta bulunuyorsa da etkili olamayacağını anlayınca yanındaki dört jandarma ile birlikte hükümet konağına giriyor. Bu arada kışlaya giderken eğitime çıkmak üzere bölüğünü hazırlamakla meşgul Asteğmen Kubilay olaydan haberdar sürükleyerek belinden çektiği bıçağı ile yaralı subayın başını adeta koyun keser gibi gövdesinden ayırıyor ve elinde taşıdığı bayrağın ucuna takıyor. Bu durumda dahi hunhar canavar, hâlâ nutuk vermeye devam etmektedir. Cereyan eden bu kanlı olay karşısında manzara şudur: Jandarma komutanı da bu kanlı olaya seyirci kalıyor. Yalnız olayı görenlerden bir bekçi evine gidip tabancasını alıyor ve olay yerine gelerek şakilerin üzerine ateş etmeye başlıyor ve ağzından vurularak şehit ediliyor. Aynı anda hükümetin iç kapısında silahsız beklemekte olan diğer bir bekçi de şehit edilmiştir. YÖK Başkanı Çetinsaya Denetleme Kurulu’nu harekete geçirdi, çok sayıda üniversite ‘olayları’ kınadı ODTÜ’ye büyük kuşatma SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Üniversiteler sivil toplum kuruluşları ve siyasiler ODTÜ olaylarında kusuru bulunan Emniyet mensuplarının soruşturulması gerektiğini belirtirken YÖK önce davrandı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, ODTÜ’deki olayları incelemek üzere Denetleme Kurulu’nu görevlendirdi. Denetleme Kurulu rektör dahil öğretim üyelerinin olaylarda etkisi veya desteği olup olmadığını inceleyecek. Dün art arda açıklama yapan 12 üniversitenin ODTÜ’de çıkan olayları kınarken kampusta yaşanan polis şiddetine değinmemesi dikkat çekti. YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’nın, ODTÜ olaylarının incelenmesi için 21 Aralık’ta YÖK Denetleme Kurulu’nu görevlendirdiği öğrenildi. Çetinsaya, konuyla ilgili AA muhabirinin sorusu üzerine, üniversite kampuslarındaki şiddet içeren olayların üzüntüyle karşılandığını ifade etti. Üniversite kampuslarında şiddet, hoşgörüsüzlük ve baskının asla kabul edilemeyeceğini vurgulayan Çetinsaya, “YÖK olarak vazgeçemeyeceğimiz en temel ilkemiz akademik özgürlüktür. Akademik özgürlük, hem öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kendilerini özgürce ifade edebilmelerini hem de kampusa gelen misafirlerin ifade özgürlüğünü gerektirir. Bunu ihlal eden her davranış, akademik özgürlüğü ihlaldir ve kabul edilemez. Şiddete başvurarak akademik özgürlükleri sınırlamak, eğitim ve öğretimi engellemek asla mazur görülemez” dedi. Çetinsaya’nın talimatıyla YÖK Denetleme Kurulu, rektör dahil tüm öğretim üyelerinin 18 Aralık’ta yaşanan olaylarda etkisinin olup olmadığını inceleyecek. İnceleme sonunda öğretim üyeleri hakkında Disiplin Kurulu’nda soruşturma açılabilecek. ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği Genel Başkanı Ali Gökmen, “ODTÜ öğretim elemanları kendinden emindir. Öğretim üyeleri eğitimi ve öğretimi engellemez. 18 Aralık’ta eğitimi ve öğretimi polisin gaz ve ses bombaları engellemiştir” dedi. ‘AKP’ye direneceğiz’ SELDA GÜNEYSU ANKARA ODTÜ’lü öğrenciler, akademisyenler ve ODTÜ’den emekli çalışanlar, perşembe günü, “Devrim” yazısının bulunduğu statta, “ODTÜ ayakta, AKP’ye direniyor” başlıklı bir eylem gerçekleştirecek. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’ye yönelik söylemlerinin ve öğrencilerin apar topar gözaltına alınmalarının protesto edileceği eyleme, sanatçılar Pınar Aydınlar ve Grup Gündoğarken de türkülerle destek verecek. Eylem, daha sonra bir mitinge dönüşecek. ODTÜ’lü müzisyen Suavi de eyleme destek verdiğini açıkladı. Eylem için Türk halk müziği sanatçısı Pınar Aydınlar, “Ne yazık ki ODTÜ’lü arkadaşlarımız, AKP iktidarının hedefi haline geldi. Bir ülkenin Başbakan’ı, bu okula, koca ordusuyla girip insanların en demokratik hakları olan eylem ve protesto hakkına karşılık, coplar ve biber gazları kullanıldı. Bu affedilir gibi değil. Özür dileneceği halde öğrenciler ‘terörist’ ilan edildi, öğretim üyeleri de yargılandı” dedi. Aydınlar, “Kardeş halklara, ülkenin bütün renklerine karşı ötekileştirilen bir anlayışla karşı karşıyayız. Egemenler, AKP anlayışı, kendinden olmayanı kabul etmiyor” diye konuştu. ODTÜ’lü müzisyen Suavi de eylemin gerçekleştirileceği tarihte, Roboski olayının birinci yıldönümü nedeniyle Uludere’de olacağını belirterek, “Eyleme katılamasam da öğrenci arkadaşlarımın eylemini destekliyorum. Öğrencilerin kaygıları kaygımdır” ifadelerini kullandı. ‘Öğrencilerin yanındayız’ ‘Eğitimi polis engelledi’ Rektörün uygulamaları tepki çekiyor Uluslararası anlaşmalara da aykırı Soner Yalçın İçin Özgürlük Uydurukluğu, sahteliği ve intikamcı düşünce ürünü olduğu ortaya çıkan senaryolarla açılan Odatv davasının tutuklu sanığı gazeteci Soner Yalçın’ın bu perşembe günü duruşması yapılacak. Umarız ki bu adaletsizliğe mahkeme artık son verir ve Soner ile birlikte Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı’nın tutukluluklarını kaldırır... Avrupa’da protestolar yükseliyor. Avrupa Parlamentosu milletvekili Patrick Le Hyaric Avrupa Parlamentosu Komisyonu’na “Odatv davasına gözlemci gönderilecek mi, Türk makamlarını basın ve ifade özgürlüklerini güvence altına almak ve özellikle özel yetkili yargılama konusunda yasalarını değiştirmeye ikna için ne gibi önlemler alınması düşünülüyor” sorularını yöneltti. Yine Paris Belediye Meclisi üyelerinden Jan Brossat, Paris Büyükelçiliğimize gönderdiği mektupta, “Parisliler Türkiye’deki bazı gazeteciler ve entelektüeller için derin endişe içindeler. Özellikle ifade ve basın özgürlüğü onlar için son derece değerlidir” diyor... Mahkeme kendini baskı altında hissetmeden, kendi vicdanını harekete geçirmeli ve tutuksuz yargılama kararını vermelidir. Bekliyoruz, biz de orada olacağız... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’ye yönelik açıklamaları ve ODTÜ’lü öğrencilerin apar topar gözaltına alınmalarının ardından birçok üniversiteden ODTÜ’de yaşanan olayları kınayan açıklamalar geldi. Marmara, İTÜ, Yıldız Teknik, Galatasaray ve Mimar Sinan üniversiteleri tarafından yapılan açıklamada “Türkiye’nin uzay bilimleri ve teknolojileri alanında göstermiş olduğu tarihi başarı, ODTÜ yerleşkesinde bazı öğrencilerin şiddet eylemleriyle gölgelenmeye çalışılmıştır. Üniversiteler öğrencilerin ve bilim adamlarının fikir ürettiği, düşüncelerini özgürce paylaştığı; farklı, hatta katılmadığı düşüncelere tahammül etmeyi içselleştirdiği ortamlar olmalıdır. Öğrencilerin tek protesto aracı eleştirel fikirleri olmalı; taş, sopa ve molotofkokteyli öğrencilerle anılmamalıdır” denildi. Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Murat Tuncer ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Yunus Söylet, konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda benzer ifadeler kullanarak “Çok küçük bir azınlığın, ODTÜ gibi ülkemizin en önemli bilim ve eğitim kurumlarından birinin imajını olumsuz şekilde etkilemesine izin verilmemelidir” dedi. Bingöl, Uşak, Afyon Kocatepe, Sabahattin Zaim Üniversitesi Senatosu ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörlüğü’nden yapılan açıklamalarda da olaylar kınandı. Başbakan Üniversiteler Erdoğan’a destek verdi Hacettepe’ye çiftlik muamelesi MAHMUT LICALI Zorunlu din eğitimi olmaz FİGEN ATALAY ANKARA Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer’in arkadaşı olan ve 3 farklı göreve getirilen Muhammet Özgehan, şimdi de yükseköğretim mevzuatına göre akademik personel olmamasına karşın bu kapsamda görevlendirilerek yurtdışı gezilerine gitmeye başladı. HÜ’de bir yıl önce göreve başlayan Rektör Tuncer’in arkadaşı olan Özgehan’ın, yaklaşık 5 ay içerisinde hem fakülte sekreteri hem rektör danışmanlığı hem de teknokent yönetim kurulu başkanvekilliği görevlerine getirilmesi üniversite içindeki kadrolaşmayı gözler önüne sermişti. Hiçbir ekonomi eğitimi olmayan Özgehan’ın mali işlerden sorumlu danışman olması üniversite içinde tepkilere neden olurken, Özgehan’ın şimdi de akademik personel gibi yurtdışı gezile rine katıldığı ve bu kapsamda harcırah aldığı belirlendi. Öte yandan Rektör Tuncer’in üniversitenin 3 rektör yardımcılığı kadrosu dolu olmasına karşın vekâleten 3 rektör yardımcısı daha ataması da üniversitede rahatsızlık yarattı. Tuncer’in hem Yükseköğretim Yasası hem de Danıştay’ın daha önce verdiği kararlara aykırı olarak 3 kişiyi daha rektör yardımcığına getirmesi, HÜ’de rektör yardımcısı sayısını 6’ya çıkardı. CHP Milletvekili Turgut Dibek, tepki çeken uygulamaları verdiği soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Dibek, şu soruları yönetti: “Katma bütçeden döner sermaye bütçesine kaynak aktarıldığı doğru mudur? Danıştay kararlarına rağmen, tedviren rektör yardımcılığı atanmasının sebebi nedir? Tedviren atananlar ne kadar ücret almaktadır?” TBMM’ye taşındı Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in geçen hafta “din eğitiminin anayasal zorunluluk” olduğu yönündeki açıklamasına karşın Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar devlet okullarında, bir dinin benimsetilmesine yönelik zorunlu bir dersin bulunamayacağını ortaya koyuyor. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde “Taraf devletler çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler” deniliyor. EğitimSen Genel Basın Yayın Sekreteri Tuğrul Culfa, din öğretiminin kesinlikle “seçmeli” olması gerektiğini belirterek “Zorunludur tespiti, 12 Eylül cuntacılarının, darbe koşullarında dayattığı bir uygulamadır. Darbelerle hesaplaştığını söyleyen AKP iktidarı, sıkıştığı yerde ya da kendi zihniyetini ikame etmek iste diğinde darbe koşullarına dayanmaktadır” dedi. Zorunlu din eğitiminin insan hakları evrensel bildirgesine, çocuk hakları sözleşmesine, insani değerlere aykırı olduğunu vurgulayan Culfa, “Milli Eğitim Bakanı, toplumsal beklentiler doğrultusunda adım attıklarırı söylüor. Yalan söylüyor. Bu ülkede değişik talepler var. Bunlara yönelik adım atılmıyor” diye konuştu. Eğitim Reformu Girişimi’nin “Din ve Eğitim’’ konusundaki bazı önerileri ise şöyle: “Din eğitimi isteğe bağlı olmalıdır. İsteğe bağlı din eğitiminin içeriği Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin içerik ve felsefe boyutuyla çelişmeyecek şekilde tasarlanmalıdır. İsteğe bağlı din eğitimi pedagojik formasyon almış ve din eğitimini belirlenen ilkeler doğrultusunda uygulayabilecek din bilgisi öğretmenleri tarafından verilmelidir.” Aygün’den ‘ODTÜ’ sorusu ? ANKARA (ANKA) CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesiyle ODTÜ’de yaşananları Meclis gündemine taşıdı. Aygün, Erdoğan’a “Etkinlikler için gittiğiniz üniversitelerde, öğrencilerin girişleri neden yasaklanıyor? Öğrenciler neden demokratik haklarını kullanamamaktadır? ODTÜ ziyaretinizde görevlendirilen güvenlik görevlilerinin hiç mi suçu yoktur?” sorularını yöneltti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle