16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ Yazıişleri Müdürleri: Güray Öz (Sorumlu) Murat Ataş Miyase İlknur (Ek Yayınlar) Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara İstihbarat: Cengiz Yıldırım Ekonomi: Hasan Eriş Dış Haberler: Özgür Ulusoy Kültür: Celâl Üster Spor: Arif Kızılyalın Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), İbrahim Yıldız (Başkan Yardımcısı), Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Emre Kongar, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi: Utku Çakırözer Ahmet Rasim Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 4423050 Faks: (0312) 4423010 ? İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: (0232) 4411220, Faks: (0232) 4418745 ? Antalya Temsilcisi: Ahmet Oruçoğlu Cumhuriyet Meydanı Yıldız Ap. B Blok No: 80/5 Tel: (0242) 2480057 Faks: (0242) 2430509 ? Mali İşler: Bülent Yener ? Satış: Tunca Çinkaya ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden ? Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Tel: (0212) 251 98 74 75 /251 98 81 82 Faks: (0212)251 98 68 Rezervasyon: (0212) 343 72 74 Faks: 212 343 72 53 İmsak: 5.46 Güneş: 7.20 Öğle: 12.11 İkindi: 14.28 Akşam: 16.50 Yatsı: 18.17 Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt İstanbul 25 ARALIK 2012 İstanbul Haber Servisi Cağaloğlu’ndaki 5 katlı İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü merkez binasında dün sabaha karşı yangın çıktı. Eminönü itfaiyesi tarafından kısa sürede müdahale edilen yangın bir saatte kontrol altına alındı fakat ahşap olması nedeniyle bina tamamen tahrip oldu. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, yangının elektrik kontağından çıktığının tahmin edildiğini açıkladı. Yangının çıkış nedeni kesin olarak bilirkişi incelemesinden sonra netlik kazanacak. Yıldız yangında can kaybı olmadığını belirterek “Ama bina tarihi bir bina. Gerçekten ciğerlerimiz yanıyor” dedi. Yangının alt katlara kadar indiğini anlatan Yıldız “Binanın ikinci katında yani ara katta arşiv odamız vardı. Tabii bütün bölümlerde yoğun olarak evrak vardı. Ancak arşiv binamızda hasar yok” dedi. Cağaloğlu’nun simgelerinden 150 yıllık milli eğitim müdürlüğü binası alevlere yenik düştü Kapalıçarşı Bir tarih ‘Evrakı yok etmek için yaktılar’ Haber Merkezi Kapalıçarşı’nın Hasırcılar Kapısı’ndaki güvenlik ofisinde önceki gün çıkan yangın, Kapalıçarşı Esnaflar Derneği yönetimiyle muhalifler arasındaki çatlağı daha da büyüttü. 2011’deki dernek seçiminin ardından yönetim hakkında usulsüzlük iddiasıyla suç duyurusunda bulunan muhalif esnaf, yangının bilerek çıkartıldığını ve bu yolla delil olabilecek resmi belgelerin yok edildiğini iddia etti. Eski dernek yöneticilerinden Süleyman Ertaş “Seçimde buradan olmayan kişilere oy kullandırıldı. Mahkemeye taşıdık. Dava devam ederken İstanbul Vali Yardımcısı’nın imzasını kullanarak para toplamak istediler. 2009’a kadar Kapalıçarşı’nın güvenliği İstanbul Valiliği’ne bağlıydı. Kâğıtlar da İstanbul Valiliği Özel Güvenlik Teşkilatı anteti taşırdı. Biz bunu da savcılığa taşıdık. Ancak savcılık takipsizlik verdi. İtiraz ettik. Yazıların yazıldığı bilgisayarların incelenmesini istedik. Bu itirazdan sonra güvenliğe ait bilgisayarların olduğu yer yandı” dedi. Dernek Başkanı Hasan Fırat ise iddiaları yalanlayarak “Buradaki evrakın tamamı kayıt altında. Paralar da burada değil bankada. Valinin imzasıyla para toplamadım” dedi. Bir Düş Gördüm Koskoca bir yıl daha bitiyor ve ben düş görmekten vazgeçmiyorum, sanırım bu hep böyle gidecek. Düşümde milyonlarca insan ellerinde pankartlar yürüyorlardı. Ben durmuş onların geçişlerini izliyordum, F tipi cezaevlerini protesto edenler; KCK, Ergenekon, Balyoz davalarındaki hukuksuzluğu, adaletsizliği bangır bangır haykıranlar; tüketicinin dolaylı vergilerle nasıl yoksullaştığını kalem kalem ortaya dökenler; çocukları dağlarda vurulan, sokaklarda sürüklenen, cezaevlerinde işkenceden ölen Türk ve Kürt anaları; Diyanet’in laikliğe aykırı olduğunu haykıranlar; azıcık maaşlarına göz dikilen emekliler; bir türlü failleri bulunamayan faili meçhullerin anaları, kadınları, kızları, ağabeyleri; devletin attığı bombalarla ölen çocuklarını bağırlarına basmış, “katil kim” diye haykıran Uludereliler; sendikal hakları yok edilen, köleliğe mahkum işçiler emekçiler; bölgelerindeki yeşil alana cami değil, park yapılmasını talep eden mahalleliler; rüzgâr ve güneş enerjisinin es geçilip dışa bağımlı termik ve nükleer santral kurmanın bu ülkeyi yok edeceğini iyi bilenler; eğitim sisteminin köle beyaz yakalılar ürettiğine bizzat tanık olan kahraman öğretmenler; ayağında ayaklarına küçük gelen plastik bir terlikle karda yürüyerek okula gitmeye çalışan küçücük kızların anaları babaları; 12 yaşında çocuk gelinler ülkesinde yaşamanın bir zülüm olduğunu hissedenler; her gün bir kadın çığlığıyla uyanmanın derin acısını yüreklerinde duyanlar; yalaka ekonomistlerin sürekli yalanlarıyla beyni yıkanan, ama elinde avucunda ekmek parası olmayanlar; lüks alışveriş ve gökdelen yapmanın şehirleşme olmadığını bilen mimarlar; yalanlarla yükseltilen sağlık sektörünün nasıl bir zengin oyunu olduğunu bizzat oyunun içinde yaşayarak öğrenen doktorlar, sağlık görevlileri; bankalar astronomik kâr ederken kendilerine ödenmesi gereken ücret zammını elleri böğründe bekleyen beyaz yakalılar; artık Köy Enstitülerinin bu ülke için nasıl bir nimet olduğuna hayatları boyunca tanık olan Köy Enstitüsü mezunları ve bu büyük eğitim projesine yandı Yeniden yapılır İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, “1800’lü yılların sonlarında yapılmış. Böyle tarihi bir binanın tahrip olması üzüntü verici ama bunlar yeni baştan inşa edilir. Çünkü elimizde rölöveleri var. Aslına uygun olarak yeni baştan yapılacaktır” dedi. Mutlu, kundaklama iddialarıyla ilgili “Şüphe uyandıracak bir husus şu ana kadar intikal etmiş değil” dedi. 2007’de otele dönüştürülmesi gündeme gelen binanın müze olmasına karar verilmişti. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR, BAYRAM AKCANAA) vurgun olanlar; sosyetenin her gün değişik bir kılıkta boy gösterdiği resim galerilerinde değil, sokaklarda, varoşlarda resim yapmak isteyen ressamlar; muhteşem olduğu söylenen Türk aile yapısını, ensesti, tecavüzü, çocuk gelinleri sorgulayan film yapımcıları; Kahramanmaraş ve Sivas’ta Madımak otelinde diri diri yakılan, hunharca öldürülen insanların aileleri; köyleri yakılan, göç etmek zorunda kalan ve kentlerde yok olan göç aileleri; ellerinde seks işçiliği yapmaktan başka çaresi olmayan travestiler, kadın seks işçileri; Boğaz’da, deniz kıyılarında, meyhanelerde içkisini yudumlamayı bir yaşam keyfi olarak görenler; başları bağlı olduğu için kahvelere, okullara girerken küçümsenen başı örtülü genç kızlar; “sokaklar bizim de!” diyen milyonlarca engelli yurttaş; sürüp giden savaş nedeniyle canını yitirmemiş, ama akıl sağlığını ya da bedeninde en değerli organlarını yitirmiş, köşeye atılmış gaziler; “İnsan öldürmek istemiyoruz” diyerek her türlü aşağılanmayı göze alan ve vicdani ret ilkesini hayata geçirmeye çalışan askerlik çağına gelmiş genç insanlar; askerlik şubesinde “İb.. misin, o halde bize bir video getir” denilen, cinsel tercihleri nedeniyle aşağılanan insanlar; kendinden rütbe olarak küçük bir subayı sevdi diye ordudan atılan ve intihar eden genç bir kadın subayın ölümünü içine sindiremeyenler; bu cennet ülkenin her zaman kendi kendine yeteceğini savunanlar; yok edilen tarım için içleri yananlar; müzelerdeki 42 uygarlığın en güzel heykellerine bakıp “ucube” diye bir heykelin yıkılmasını canında hissedenler; Kurtuluş Savaşı’yla ilgili filmleri izlerken, Nâzım Hikmet’in, Dağlarca’nın ve daha birçok şairin bu konularda yazdığı şiirleri okurken gözleri yaşaranlar; ülkenin dört bir tarafındaki limanların satılmasını, köprülerin özel şirketlere devredilmesini güvenlik açısından çok sakıncalı bulanlar... Evet onlar ve daha pek çokları düşümde yürüyorlardı. Bu hayra yorulacak bir düştü, ülkenin yarısından çoğu oradaydı. Polis mi? İlk kez şaşırmışlardı. Çünkü böyle bir kalabalığa ne biber gazı, ne öldürücü bir gaz ne de soğuk su fayda etmezdi. Böyle bir kalabalık görmemişlerdi. Onlar da usulca biber gazlarını ve maskelerini yere bırakıp yürüyüşçülerle birlikte, fazla mesai ücretleri, aşırı çalışma şartlarının düzeltilmesi, risk parasının verilmesi ve insanca bir eğitim görmek için yürüyüşe katıldılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle