25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2012 CUMARTESİ 14 Ulu Hakan Spordaki Sultanlık Siyasetteki baskıcı ruh, hırçınlık, önlenemez hırs, futbol alanlarına da yansıyor... Al birini vur ötekine... Örneğin, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım. Epeydir sessiz kaldığı için kendi takımındaki yöneticiler de, diğer takımların yetkilileri de rahat bir soluk almıştı. Sporun kendine has çekişmeli, ama kardeşliği ve efendiliği bir yana atmayan havası geri gelmişti. Aziz Yıldırım, yine açtı ağzını yumdu gözünü! Kavgadan, itişmeden, bağırıştan, çağırıştan özel bir zevk alıyor olmalı. Eşi bile geçen günlerde, Aziz Yıldırım’ın bu karakteristik özelliği yüzünden evlerinde huzur kalmadığını duyumsatmıştı. İstanbul’daki spor yazarı arkadaşlarımızla konuştuk. Aziz Yıldırım’ın bu tavırlarından ve kişilik yapısından onlar da çok rahatsızdılar. “Madem rahatsızlık duyuyorsunuz, niye eleştirmiyor, yazmıyor, çizmiyorsunuz” diye sorduk. “Stattan içeri sokmaz, tribünleri kapatır, antremanı izlemeyi yasaklar, futbolcularla hatta teknik direktörle konuşmamızı önler” dediler. Orada da bir sultan var anlayacağınız! Dur durak bilmiyor, bilmez de. Yetinmiyor, yetinmez de. Eline fırsat geçmiş, dediğini yapıyor: “Durmak yok, yola devam.” Yolun sonu belli: Ulu hakanlık... Ergin Yıldızoğlu, ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin raporunu yazdı köşesinde. ABD, bölgede halifeliği yeniden geri getirmeyi öngören senaryolar üretiyormuş. Buldular halifelerini. Güçler ayrılığıymış filan, geçeceksin bunları. “Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” anayasanın değiştirilemez ilkeleriymiş. Unut gitsin! Teokratik, ileri demokratik, sadakacı guguk devleti kuruldu bile. Başına da halife sultanı oturttun mu, tadından yenmez hani... Tekin’in Adaylığı Gürsel Tekin, İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday olduğunu açıkladı. Tekin’in eleştirilecek çok yönü bulunabilir. Örneğin, kara çarşafa “altı ok” takmak gibi olmadık işler yapmıştır. Partide etkinken, genel merkez yönetimini ve milletvekili adaylarını belirleme sürecinde de yanlışlar yapmıştır. Ama Gürsel Tekin örgütten gelir, parti disiplinini bilir ve en önemlisi halkla iyi ilişkiler kurar. AKP karşısında güçlü bir aday olabilir. el ayak da öpmez, satılmaz, köleleşmez, kullaşmazlar. Bağımlılığı, boyun eğmeyi, kapılanmayı içselleştirmiş olanların onları algılaması, anlaması olası değildir. Tüm devrimleri ve kendi devrimini özümsemiş ulusalcılar, ne deliğe süpürülebilirler ne de kullanılırlar! İnönü Yalısı ve İş Dünyası Cumhuriyet Halk Partisi’nde SHP dönemi, CHP dönemi diye tuhaf bir ayrım yapılıyor. SHP’nin niye kurulduğu, Prof. Erdal İnönü’nün hangi koşullarda siyasete girdiği unutuldu. CHP kapatılmıştı ve Erdal İnönü babasının partisi yaşatılsın duygusuyla SHP’nin başına geçti. Zamanı geldiğinde de SHP’yi, CHP devam etsin diye tasfiye ettirdi. Ecevit’in manevi mirasına sahip çıkan CHP’nin, en az onun kadar Erdal İnönü’nün anısına da sahip çıkması beklenir. Kaldı ki Erdal İnönü bu ülkenin yetiştirdiği ender bilim insanlarından biriydi. Salt bu özelliği bile onun adının yaşatılması için yeterli bir sebep. İki gün önce Cumhuriyet’te “Kılıçdaroğlu’ndan İnönü Yalısı için işadamlarına çağrı” başlıklı bir haber vardı. Kısaca anımsarsak, Sevinç ve Erdal İnönü Vakfı’nın bulunduğu yalı, icra yoluyla geçen haziran ayında satışa çıktı. İşadamı olan kardeşine kefil olan Sevinç İnönü’nün mal varlığı kefalet bedelini ödemeye yetmedi. Dün görüştüğüm Sevinç İnönü, Kılıçdaroğlu’nun işadamlarına çağrısına “İyi niyetle söylemiş, eksik olmasın” diyerek teşekkür etti. HHH Kılıçdaroğlu’nun iş dünyasına çağrısı yankı bulacak mı? Sorunun yanıtına geçmeden önce İnönü Yalısı bağlamında CHP ve paydaş yönetimi konusunda pozitif eleştirel düşüncelerimi açıklamama izin istiyorum. Biliyorsunuz günümüz dünyasında sosyal paydaş yönetimi diye bir olgu var. Bir kurumsanız, sizden olumlu ya da olumsuz, doğrudan ya da dolaylı etkilenen herkes sosyal paydaşınız sayılıyor. Buna sizi etkileyenler de dahil. CHP’nin rakibi olan AKP paydaş yönetimini iyi yapıyor. AKP’nin yandaşları ile paydaşları arasındaki farkı ayırt ettiğini de izliyoruz. Her paydaş destekleyici olamaz, tehditkâr da olabilir. AKP sorun yaratan paydaşlarla da ilgilenerek oy potansiyelini artırmaya çalışıyor. CHP gibi entelektüel donanımı yüksek bir partinin bir paydaş yönetimi stratejisi var mıdır? Varsa bunu hangi metodolojiyle yapmaktadır? Paydaş haritası çıkarılmış mıdır? Farklı paydaşları tatmin etmek için hangi stratejiler uygulanmaktadır? Ayrıca CHP ideal paydaşları olan destekleyicileri için neler yapmaktadır? Yoksa onları çantada keklik görüp ihmal mi etmektedir? Tehdit edici potansiyeli en yüksek paydaşı olan AKP’ye karşı CHP’nin sabah akşam Başbakan’ı hedef alan konuşma yapmaktan başka bir yöntemi var mıdır? Bazı paydaşların ise hem tehdit hem de işbirliği potansiyeli sunan karma grupta yer aldığının CHP farkında mıdır? Ve son olarak CHP, paydaşlarının değişen ihtiyaçlarını izlemekte midir? HHH İş dünyası CHP’nin önemli paydaşlarından biri. CHP lideri İnönü Yalısı için işadamlarından yardım istiyorsa bunu yukarda anlatmaya çalıştığım paydaş stratejisinden yola çıkarak hazırlanan bir proje gibi düşünmelidir. Nitekim partinin genel başkan yardımcısı Umut Oran’dan sadece işadamlarını değil sanatçıları, bürokrasiyi ve kamuyu da içine alan bir proje düşündüklerini öğrendim. Bu devirde hangi işadamı İnönü Yalısı müze olsun diye para verir? O yalı icra yoluyla satılıp kapanın elinde kalırsa, bu durum Türkiye’de bir korku rejiminde yaşandığının kanıtı olacaktır. Umarım böyle bir kanıt oluşmaz. Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kuvvetler ayrılığı bizi engelliyor” sözü ile “Cumhuriyetten rövanş alınmıştır. Sıra demokrasiye gelmiştir. Demokrasinin artık rafa kalkması lazım, bundan sonraki süreç seçilmiş sultanlık sürecidir” demeye getirdiğinin altını çiziyor: “Korkunç bir şey. Kendisine yeni mağduriyet alanları yaratmak Korkunç için suçu demokraside buluyor. Sivil darbe söylemidir bu. Açıkça anayasaya aykırı bir söylem. Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti; demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. 10 yıllık başarısızlığını bu kez bürokratik oligarşiye, AKP çoğunluğuna rağmen parlamentonun yapısına ve yargıyı adını verdiği Cumhuriyet gazetesinin yazarlarına Anadolu Üniversitesi’nde konuşma olanağı verilmiyor! Yazıklar olsun. Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın’a, üniversitenin her görüşün özgürce tartışılması gereken özerk bilim yuvası olduğunu anımsatmak gerekiyor. Kendisini siyasi iktidarın özel görevlisi saymıyorsa eğer, uyguladığı sansürün ayrımına varmalı. değiştirdiği halde yargıya yüklüyor. Yasama ve yargıya savaş ilan etmiş oluyor. Oysa hem yasamayı hem de yargıyı kendisi kontrol ediyor.” Okay’a, “Muhalefet bu durumda ne yapmalı” diye sorduk. “Başbakan’ın demokrasiden ne anladığı ortaya çıkmıştır” dedi ve ekledi: “Bu anlayışla gidip Başbakan ile uzlaşarak daha ileri bir demokrasinin yönü ve yöntemi bulunamaz.” AKP’li Hüseyin Çelik, ODTÜ’de haksızlığa karşı koyan öğrenciler için “İflah olmaz ulusalcılar” nitelemesini kullanmış. Doğrudur; ulusalcıların gücü tükenmez, belleri kırılmak istense de dimdik dururlar. Kimseye yamanmaz, tapulanmaz, dizinin dibine oturmaz; postal da Değerli öğretmenimiz Mümtaz Soysal ve Bekir Coşkun ile birlikte geçen hafta Eskişehir’deydik. Anadolu Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü (ADT) bir açık oturum düzenlemişti, konuşmacı olarak bizler çağrılıydık. Toplantı, Anadolu Üniversitesi’nde öğrencilerin arasında düzenlenecekti. Düzenlenemedi, çünkü Anadolu Üniversitesi toplantıya izin vermedi. Tepebaşı Belediye Başkanı Ah met Ataç’ın konukseverliği sayesinde açık oturumu gerçekleştirebildik. Geldiğimiz duruma bakar mısınız: Devletin Van Üniversitesi’nde “Bediüzzaman Saidi Nursi Sempozyumu” yapılabiliyor da devleti kuran Atatürk’ün adını taşıyan bir öğrenci kulübü ile Atatürk’ün Yunus’a Bile Sansür... SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK İflah Olmaz İzin Vermediler behicak@yahoo.com.tr ‘Cennet cennet dedikleri/ Birkaç köşkle birkaç huri/ İsteyene ver onları/ Bana seni gerek seni’ 800 yıldır kimsenin yapmadığını yaparak Yunus Emre’yi sansürledik. Yukarıdaki dizeleri yüzünden… İçinden bilgelik akan ve 8 asırdır söylenebilen o sözler bugün, yani 21. asırda sakıncalı bulunuyor olsa gerek ki duyulmasından imtina ediliyor. 10. sınıf Türk Edebiyatı Ders Kitabı için uygun görülmeyen bu dörtlük önce kitabın yayınevi olan Fırat Yayıncılık tarafından çıkarıldı, arkasından da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Talim ve Terbiye Kurulu’nca sansürlenmiş hali onaylandı. Belli ki sembolizmle arası iyi olmayan kişilerce “Şiirden beklenen kazanımların söz konusu eksik haliyle de sağlandığı” hükmüne varıldı. Halbuki bu, yüzyılları aşıp gelen o güzel sözleri Yunus Emre’nin ağzına tıkmaktan farksızdı. Ona ait imge dünyasının bütünlüğünü bozmaktı. Düpedüz onu sansürlemekti. Yunus’un dünyevi olan her şeyden nasıl ustaca ve derin bir bilgelikle vazgeçtiğini en güzel anlatan dörtlüklerden birini sığ bir bakış açısının kurbanı ve buna bağlı olarak edebiyatı en güzel haliyle içine çekecek yaştaki öğrencileri asırlara hükmeden dizelerden mahrum etmek hangi anlayışın eseri olabilir?.. Ve bu anlayışın hüküm sürdüğü bir ortamda öküzlerin altından nice buzağılar çıkabilir… Yine Amerika Yine Kitlesel Katliam 20 yaşında genç bir adam. Eline, annesinin koleksiyonunun parçası olan son teknoloji otomatik silahları alıyor ve önce annesini, ardından da bastığı ilkokulda yaşları 57 arasında değişen 20 çocuğu ve 5 yetişkini gözünü kırpmadan öldürüyor. ABD’nin Connecticut eyaletindeki okul baskını ne ilk ne de son olacak. Bu ve benzeri katliamlar daha önce de yaşandı ve ne yazık ki gelecekte de yaşanmaya devam edecek gibi görünüyor. Çünkü toplum, saldırıyı gerçekleştiren bu insanları kendi elleriyle doğuruyor ve bu üretimi tetikleyen birden fazla etken var. Her biri haddinden fazla büyüyen ve güçlenen bu etkenlerden hepsini birden ortadan kaldırmak o kadar kolay değil. Cinayetleri, katliamları, korkuyu ticari birer malzemeye, bu suçların kurgusal faillerini toplumsal kahramanlara çeviren devasa oyun ve film endüstrileri… Artan ve git gide topluma egemen olan şiddet kültürü… Gerçek hayata ve insanlara yabancılaşan ve gerçek hayatta bu kahramanların yerine geçmek isteyen bireyler… Bu hastalıklı isteklerini gerçekleştirmelerini kolaylaştıran yerleşmiş bir silahlanma kültürü. Amerika’da bugün kişi başına bir silah düşüyor. Ve silahlar marketlerde, çerez paketlerinin yanındaki raflarda satılıyor. Bireysel silahlanmayla ilgili Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre ise 10 sene öncesine göre ülkede silahlı şiddet olayları yüzde 83 artmış. Ruhsatlı 2.5 milyon, ruhsatsız 17 milyon olmak üzere toplamda 20 milyondan fazla silah var; bir başka deyişle her 4 kişiden biri silahlı. Son dönemde hızla artan şiddet olaylarını düşünürsek Türkiye’nin yakın gelecekte Amerika’ya benzemeyeceğinin garantisini kim verebilir? ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN ODTÜ Sesini Yükseltti Başbakan’ın Göktürk2 uydusunun fırlatılmasını izlemek için ODTÜ’ye geleceğinin duyulmasıyla birlikte bir grup öğrenci protesto ve basın açıklaması yapmak üzere toplanıyor. Onların toplanması kıyametin kopmasına yetiyor. Polis orantılı orantısız demeden biber gazı, tazyikli su ve elektrikli coplarını cömertçe kullanıyor. 7 saat devam eden meydan savaşı sonucunda biri beyin kanaması geçiren 40 yaralı evladımız oluyor. Demokrasi? Özgürlükler? Protesto hakkı? Hepsi, öğrencisini üniversite kampuslarında sopaya çeken güvenlik kuvvetlerinin ellerindeki copların ucunda toz olup sonsuzluğa karışıyor. Protestocu öğrenci polisin gözünde de yargının dilinde de teröristle bir tutuluyor artık çünkü. Ülkede tehlikeli olarak görülen ve hapishanelerde tutulan öğrenci sayısı yüzleri buluyor. ODTÜ’deki olayların ardından rektörlük ve hocalar öğrencilerinin arkasında duruyor dimdik. Bu toplumun özgür birer bireyi olan öğrencilerinin protesto haklarını tüm cesaretleriyle savunuyor ve polisin şiddetini kınıyorlar. Böylece bir umut ışığı doğuyor küçük de olsa. Kamil Sönmez Hep gülen bir yüz ve dilinden düşürmediği Karadeniz fıkraları gibi şen bir zihin. Geleneksel Karadeniz müziğinin ünlü ustalarından Kamil Sönmez, bunca yalan dolan, hile hurda dolu yaşamın içinden geçen samimi bir çift bakışın ve kulaklarımızda yer etmiş o güzel sesin sahibiydi. Çift Jandarma’yı Artvin’den çıkarıp Karadeniz’in hırçın sularına katarak dramla nükteyi, hüzünle sevinci sesinden okutabilen, müziğiyle, yorumuyla ağlatan, güldüren, düşündüren, gençliğimizden doğru esip kulaklarımıza kazınan en güzel tınılardan biriydi. Oyunculuğu da sesi gibi Karadeniz üzerinden dalga dalga yayılarak belleklerimize kazındı. Ardı ardına yaşama veda ederek, bu ülkeyi biraz daha yoksunluğa, yoksulluğa, renksizliğe sürükleyen güzel insanların sonuncusu oldu. Nurlar içinde yatsın. sadik.celik.gorus@gmail.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Doğu Kara 1 deniz’de yeti 2 şen, turşusu ve salatası yapılan 3 bir bitki... İskam 4 bilde bir kâğıt. 2/ 5 Taş ya da maden 6 çıkarılan yer... Otellerde, müş 7 terilerin arabala 8 rını park etmek 9 le görevli kimse. 3/ 2 Temmuz 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1993’te Sivas’ta yo 1 M U H A Y Y E R bazlar tarafından ya 2 A C A R E R U H kılan ve 37 kişiye me 3 D U L P L A T O zar olan otelin adı. 4/ 4 A B İ Y E T İ K Eliaçık, cömert, yiğit... 5 M E L İ S A N E Rütbesiz asker... Tel6 P E L G S R lür elementinin simgeB E R A T si. 5/ Yumurta, biber 7 O T A B E S ve domatesle yapılan 8 L A R İ bir yemek. 6/ İşsiz, 9 T A K O F O B İ aylak... Utanç duyma. 7/ Halk dilinde ayrana verilen ad... Kırgızların ünlü destanı. 8/ Bir renk... İp cambazlarının dengeyi sağlamak için kullandıkları uzun sırık. 9/ Konut kapılarında menteşe ve kilidin takıldığı düşey konumdaki kalın parça... Mezar. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde bir şelale... “Kakım” da denilen kürk hayvanı. 2/ Bir ay adı... İskambilde bir kâğıt. 3/ Ufak yeşil yaprakları yenilen bir kır bitkisi. 4/ Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi... Koca... Bir cetvel türü. 5/ İzmir’in bir ilçesi. 6/ “Silkin ve sakin ol dedim gönlüme” (Y. K. Beyatlı)... Yüz metrekare tutarında alan ölçüsü birimi. 7/ Bir renk... Tarım bitkilerine ve ağaçlara büyük zarar veren bir böcek. 8/ Aldatma işi, hile... Bir burç adı. 9/ Meyve, sebze, tarhana gibi şeyleri kurutmaya yarayan genişçe ve üstü açık balkon... Yaşanılmış olan süre, yaş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle