16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ARALIK 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 19 Geçen hafta işletmeler, tarihinden sonra ise bu durumda vergi ve muhasebe işiyle kesilen verginin tamamı 2013 uğraşanların biten yılı yılı beyannamesinde mahsup sağlıklı bir şekilde kapatma ediliyor. telaşında olduğunu Kredi faizlerini de gider vurgulayarak “dönem sonu” tahakkuku yoluyla 2012 yılı hatırlatmalarına başlamıştık. hesaplarında dikkate almak “Olmazsa olmaz” diğer mümkün. Eğer vadesi 2013 hatırlatmalarla devam yılı içinde dolan bir kredi edelim. kullanılmışsa, bu kredi faizinin 31 Öncelikle banka Aralık 2012 tarihine kadar olan hesaplarına değinelim. kısmı hesaplanarak, 2012 yılında Banka mevcutlarının ve gider yazılmalı. kredilerinin fiili envanteri Ticari mal değerlemesinde, hesap döneminin son günü kredi faizleri ile kur farklarına itibarıyla mutlaka yapılmalı. özen göstermek de önemli. Kredi Banka ekstreleriyle kayıtlarda kullanılarak ticari mal alımında yer alan tutarların kontrol oluşan kredi faizleri ve komisyonlar Bankalar vergi kesintisini vade tarihinde edilip varsa gerekli düzeltme kayıtlarının ister doğrudan gider yazılacak, isterse yapmakta. Ama faiz gelirinin dönem yapılması şart. malın maliyetine eklenebilecek. sonuna kadar olan kısmı, faiz tahakkuku Gerek mevduat hesaplarında, Mükellefler bu konuda serbestler. Ancak, yapılıp 2012 yılında dikkate alınıyor. gerekse kredi hesaplarında dönem aynı durum kur farkları açısından geçerli Bu durumda, banka tarafından kesilen faiz tahakkuklarına dikkat edilmeli. değil. Malın stoklara girdiği tarihe kadar verginin 2012 yılı beyannamesinde Yoksa işletmeler gereksiz bir finansman mahsubu tereddüt yaratıyor. Aslında işlem oluşan kur farkları malın maliyetine yüküyle karşılaşabilir. Mevduat, repo eklenmeli. Daha sonra oluşan kur farkları net. Eğer vade, beyanname tarihinden vb. hesaplarda vade 2013 yılına gelse ise doğrudan gider olarak dikkate (gelir vergisinde 25 Mart 2013, kurumlar dahi faiz geliri tahakkukun kayıtlarında alınabilir. vergisinde 25 Nisan 2013) önceki bir yapılmalı. Başka bir deyişle, faiz geliri Borçlanarak yatırım yapılıyorsa durum tarihse, banka tarafından yapılan vergi izleyen yılda elde edilecek olsa bile farklı. Kullanılan yatırım kredilerinin faizleri, kesintisinin, gelir tahakkuku yoluyla 31 Aralık 2012 tarihine kadar olan ilgili sabit kıymetin aktifleştirildiği dönemin vergilendirilen kısmına isabet eden tutarı, faiz hesaplanarak sonuç hesaplarına sonuna kadar olan kısmı maliyet olarak 2012 yılı beyannamesinde, hesaplanan aktarılmalı. Çünkü, Vergi Usul Kanunu’nun gelir veya kurumlar vergisinden mahsup dikkate alınacak. İzleyen yıllarda ise ister 281. maddesindeki tanım bu. doğrudan gider yazılabilir, istenirse de edilmeli. Vade tarihi beyanname Vadesi 2013 sabit kıymetin maliyetine eklenir. yılında dolacak Döviz cinsinden borçlanarak mevduat ve repo satın aldığımız sabit kıymetler ANNEM KIZINDAN ÖLÜM AYLIĞI ALABİLİR Mİ? hesaplarından nedeniyle oluşan kur farkları banka tarafından için de aynı durum söz Annem, Emekli Sandığı sigortalısı yapılan vergi konusu. 2012 yılında bu babamdan dul aylığı alıyor. Vefat kesintisinin, yıllık yolla satın aldığımız sabit SORU CEVAP eden SSK emeklisi bekâr ablamdan beyannamede kıymet için 2012 yılı sonuna ölüm aylığı alabilir mi? Ahmet Sorularınız için malicozuhesaplanan gelir kadar oluşan kur farkını m6ismmmo.org.tr adresine Gökkaya veya kurumlar sabit kıymetin maliyetine mail atabilirsiniz. Tüm sorular Ölen sigortalının anne ya da vergisinden eklememiz gerekiyor. Sonraki eposta ile tek tek babası SGK’den aylık alıyor ise cevaplanacaktır. mahsubu ise yıllarda oluşan kur farklarını çocuğundan dolayı aylık bağlanmaz. özellik arz ediyor. ise maliyete eklemek ya da Bu konuya dikkat doğrudan gider hesaplarına etmeli. Şöyle ki: almak mümkün. Çalışan Temsilcisi Seçtiniz mi? İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile getirilen yeniliklerden biri de, çalışan temsilcisi atanmasıdır. Seçimle belirlenmemişse, işverence aşağıda belirtilen sayılara göre atanması gerekir. Buna göre; çalışan sayısı 2–50 arasındaysa 1, 51–100 arasındaysa 2, 101–500 arasındaysa 3, 50–1000 arasındaysa 4, 1001–2000 arasındaysa 5, 2001 ve üzerinde ise 6 çalışan temsilcisi belirlenmeli. Birden fazla çalışan temsilcisi varsa seçimle “Baş Temsilci” de belirlenir. Çalışan temsilcileri, tehlike kaynağının yok edilmesi veya bu riskin azaltılması için işverene öneride bulunabilir. Çalışan temsilcisi, görevini destek elemanıyla birlikte yürütür. Bu kişilerin hakları kısıtlanamaz ve gereken imkânlar işveren tarafından kendilerine sağlanmak zorunda. İşyerinde sendika bulunması halinde, sendika temsilcisi çalışan temsilcisi olarak da görev yapar. Çalışan temsilcisi belirlenmezse bin liradan başlayan idari para cezası vardır. Dönem Sonu Hatırlatmaları – II Takke Düştü, Fena mı Oldu?!. İşte budur!.. Neymiş, demokrasinin olmazsa olmaz temel koşulu “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesiymiş, bu ilkenin en ufak şekilde bile zarar görmesi demek “totaliterlik”, “tiranlık”, “diktatörlük” yolunu açarmış... O pek öykündüğümüz Amerika’da, Almanya’da, İngiltere’de, adam gibi her ülkede kuvvetler ayrılığı ilkesi en güçlü şekilde tesis edilmemiş miymiş?.. Laf ola, beri gele!.. Biraz dürüst, biraz mert olalım; zaten yıllardır bu ülke, tüm kuvvetlerin tek elde toplandığı bir “ileri demokrasi!” düzeni yaşamıyor mu?.. Hakkını aramaya çalışan her canlı eninde sonunda polis copu, gaz bombası, biber gazı tatmıyor mu?.. Medyanın neredeyse tamamına yakını her Allah’ın günü bir yeni “pembe Rockefeller gazetesi” çıkarmıyor mu?.. Bu ülkenin “banisi” efendimiz, Ergenekon savcılığından “Muhteşem Yüzyıl” dizisine dek ülkede kıpırdayan her “yaprağa” çekidüzen vermek için gece gündüz kendini paralamıyor mu?.. Tayyip Bey yalnızca “yeni düzenin” adını koydu, olması gerekeni tüm “aççık seççikliği” ile ortaya koydu, gayet dürüstçe ne istediğini söyledi... Vallahi helal olsun!.. HHH Ne dedi Tayyip Bey?.. “Yapmak istediğimiz her işte bürokratik oligarşi, yargı bize engel oluyor” dedi... “Dışardan bakanlar yav işte 326 milletvekiliniz var, hâlâ mı bahane diyorlar” dedi. “Ama işte bu kuvvetler ayrılığı denen olay var ya, o önünüze gelip engel olarak dikiliyor” bile dedi!.. Yetinmedi, ana muhalefet partisinin yasama noktasında çıkardıkları yasaları geciktirdiklerini, vakit kaybettirdiklerini dahi söyledi... Daha ne desin, “ verin artık şu sultanlığı resmen de işimize bakalım” mı desin, insaf yani!.. Aslında adamcağız onu bile dedi.. de biz kavrayamadık kanımca!.. Bakın AKP’nin Anayasa Hazırlık Komisyonu’na getirdiği “başkanlık sistemi” önerisine, orada ne istediği, bir eşeğin bile kolaylıkla anlayacağı şekilde yazılı: Dilediğinde Meclis’i feshetme yetkisi istiyor... Kararname çıkarma yetkisi istiyor. Üstelik Meclis’in çıkardığı kararname üzerinde denetimi olmayacak, iyi mi?.. O zaman ne olacak? Her kararname “ferman” olacak!.. Ama Meclis’in çıkardığı kanunları veto yetkisi istiyor. Hem de veto edilen yasanın yeniden kabulünü beşte üç çoğunluk şartına bağlayarak... Ehh bu da zaten geçirilemezle eşanlama geliyor!.. Sekreterlerini, pardon bakanlarını Meclis dışından seçmek istiyor, bu seçimde Meclis denetimi de istemiyor... Sultanlık, ay dilim dolaştı, Başkanlık sistemi önerisi böyle. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun; saklamış mı, gizlemiş mi, ne istiyorsa açıkça dikte etmemiş mi?.. Gayet mertçe, “tüm davullar ve dahi tokmaklar benim elimde olacak” buyurmamış mı?.. Bravo vallahi!.. HHH Gelelim bizlere... Günlerdir bekliyorum; hadi bürokrasi “oligarşisi”nden vazgeçtim, 10 yılda taraf olmayan üst ya da orta düzey bir Allah’ın kulu bıraktılar mı onu da bilemiyorum, peki ya yargı?.. Kuvvetler ayrılığının üç tarafından biri olan yargıdan bir tanecik olsun ses çıkmaz mı, Yargıtay’dan, Sayıştay’dan, Danıştay’dan biri olsun çıkıp “bu söylem demokrasiye aykırıdır, yargının bağımsızlığına vurulan ağır bir darbedir” demez mi?.. Bu soruyu çok sevdiğim bir hukukçu arkadaşıma sordum, acı acı güldü ve referandumu hatırlattıktan sonra şöyle dedi: Sen ileri demokrasiyi hâlâ çözememişsin!.. Medya ise bildiğiniz gibi; yurtsever gazeteler, televizyonlar ve kalemlerle hayal kırıklığına uğramış bir, iki “yetmez ama evet”çi dışında bırakın tartışmayı, sözünü bile edemediler. Ama hiç kuşkunuz olmasın, direktifi alınca övgüler düzmeye başlarlar... Bana gelince; dönüp dolaşıp aynı şeyi düşünüyorum: Bu ülke bu kadar ucuza gitmez, bu ülkenin yurtseverleri var, aydınlık milyonları var, ‘kocca’ bir direniş tarihi var... Yanılıyor muyum?.. 13 Aralık 2012’de Ben de Silivri’deydim Perihan ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Duruşma savcısının 13 Aralık günü, yapay kanıtlarla, yalancı tanıklarla sürdürülen davaların 6. yıla, Ergenekon adı takılan davanın da 5. yılına girdiği süreçte mütalaasını vereceğini öğrendik. O gün tepkimizi gösterme duygularıyla Silivri’de bulunabilmek için sabahın 6’sında bir aile dostumuzun aracı ve lütfuyla yola çıktık. Trafik, kent içi ile dışından gelen otobüsler ve özel araçların yoğunluğuyla akışta zorlanıyordu. Özel mahkemeyle cezaevinin bulunduğu yere ulaştığımızda aracın kalabalıkları aşması ve park etmesi epeyce zor oldu. Bu yoğunlukta duruşmaya girebilmemizin zorluğunu düşünerek gönüllüler çadırının önünde oturmayı yeğledim. Gelinimle arkadaşları duruşmaya girebilme umuduyla mahkeme önüne gittiyseler de içeri giremedikleri gibi bir de biber gazına maruz kalmışlar. Saatlerce mahkeme önündeki kalabalığı aşıp bana ulaşamadılar. HHH Orada ellerinde al bayrağımızla aralıksız tepki sloganlarını seslendiren yüz binlere ulaşan halkım yeniden övüncüm oldu. 19 Mayıs günü Tünel’den Taksim yoluyla Dolmabahçe’ye TGB’nin öncülüğünde yürüyen kalabalık, 29 Ekim’de de Ankara’nın Ulus Meydanı’nda Cumhuriyet mitinglerini yansıttı. 10 Kasım’da da Atatürk’ümüzün Hakk’a yürüyüşünün 84. yılı nedeniyle yağmura ve soğuğa karşın toplandıkları Tandoğan Meydanı’ndan Anıtkabir’e ulaşabilmek için 45 saat, hatta bazıları çocuklarını da kucaklayarak yürüyen halkım Silivri’de de hukuksuzluğa tepkiyle hapishane duvarlarına dayandı. Yüz binleri aşarak, haksız yere uzun süredir tutuklanan, ATA’sının onlara emanet ettiği Cumhuriyeti sevip kollamaktan başka hiçbir suçu olmayan insanların, sayıları 98’e ulaşan seçkin gazetecilerin, yazarların, teğmenden başlayarak üst düzeydeki general ve amirallere kadar ulaşan TSK mensuplarının yanında oldular. Görünen o ki bu uygulamada amaç kişileri cezalandırmak olmayıp Cumhuriyeti ilkelerini esir almaktır. Türk ulusunun varlığının ilk adımı olan Orta Asya’daki Ergenekon’dan çıkış destanının adını vicdanları sızlamadan yapay mahkemeye verenleri kınamak kararıyla oradaydılar. Atamızın güvenerek vatanı ve Cumhuriyeti emanet ettiği yoğun bir yapıda gençliği temsil eden TGB tarafından düzenlenen meydanda yüz binler toplandılar. HHH Benim oturakaldığım çadırın önünde Ankara, Adana, Mersin, İzmir, Kuşadası, Muğla, Çanakkale ve daha birçok yöreden bir veya birkaç gün önce yola çıkarak Silivri zulümhanesinin duvarlarının yıkılması istemiyle gelmişlerdi. İP, CHP, ADD, ÇYDD gibi örgütlü ve örgütsüz, ayrıca tutuklu yakınlarıyla yurttaşlarımızın hepsi de kesinlikle çok yakında bu duvarların yıkılacağı inancındaydılar. Orada yaşayarak gördüğüm bu yurttaşlık bilinci bana ilaç gibi geldi. Uzun süredir halkımı duyarsızlıkla suçlamamın ayıbının utancını da duydum. Atamızın 10. yıl Nutuk’unda dile getirdiği ulusa güvenini tekrar benimsedim. Bu halkın, muhalefet partilerinin yetersiz siyasetleri karşısında, baskılarla, hapislerle korkutulmak, sindirilmek istenilse de bunlara göğüs gererek, gerçek benlikleriyle yollara düşüp ortaya çıktığını gururlanarak gördüm. HHH Akla ziyan bir uygulamayla gerçek vatanseverleri yıllardır tutsak etseler de susturamadılar. Hastalansalar da beyinleri dipdiri, hepsi ayrı ayrı değer taşıyan insanlarımızı tutsak ettiklerini sanan gafiller kesinlikle hesap vereceklerdir. Avukatlarının savunmalarını bile kısıtlayan bu düzmece özel mahkemenin geçen haftaki duruşmasında İzmir Milletvekili, Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay, yüz binlerin mahkemeye “çekilin” dilekçesi verdiğine işaret ettikten sonra, “Artık vereceğiniz hüküm çürümüştür” diyebilmiştir. Sayın Prof. Dr. M. Haberal’la Tuncay Özkan tutuklandıklarından beri öğrenmek istedikleri, işlemedikleri suçlarının, hâlâ neler olduğunun açıklanmasını beklediklerine değinerek hukuksuzluğu ortaya koymuşlar... Doğu Perinçek de Aydınlık gazetesindeki köşesinde her gün dışardaymış gibi yazmayı sürdürüyor. Bu durumda doğrusu kimin içerde, kimin dışarda olduğu görülüyor(!) HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Boş film şe 1 ridi. 2/ Bir tür 2 gemici düğümü. 3/ Dura 3 ğan yıldız... 4 Özbekistan’ın 5 plaka imi. 6 4/ Evrensel alıcı olan kan 7 grubu... Genel 8 likle polyester 9 ya da fiberglastan yapılan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 gazete satış kabini. 1 T U R U N Ç B A 5/ Çit, perde... Uygur 2 I R A K İ N E K hükümdarlarına ve 3 rilen unvan. 6/ “Ev 4 R A H A T F E Z A I İ L E T K E N rensel hayat enerjisi” T A A anlamına gelen, çok 5 Ş A B A N 6 K L E E S A S eski bir Japon sağ7 A T İ Ş A R E T lık tekniği... İlave. 7/ A L P İ N İ ZM İki tarla arasındaki 8 sınır... Demiryolu. 9 A Y A İ R İ N İ 8/ Bir tür bağımsızlığı olan büyük il... Notada durak işareti. 9/ “Yalan dolan, tuzak, düzen” anlamında argo sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Papaz, özellikle de Protestan papazı... Sözcük türetmek ya da sözcüğün görevini belirtmek için kullanılan biçim verici ses. 2/ Bir göz rengi... Osmanlı devletinin Müslüman olmayan uyruklarına verilen ad. 3/ Antalya yöresine özgü, kaburga eti ve pirinçle yapılan bir yemek... Ayak direme. 4/ “Çavuşkuşu, hüthüt” gibi adlar da verilen bir kuş... Bir nota. 5/ Giysi yapılan bir tür pamuklu kumaş... Taşıyıcı sütun. 6/ Ürenin kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık.. İskambilde koz. 7/ Lityum elementinin simgesi... 106 taşla oynanan bir oyun. 8/ Kadifemsi bir görünüş kazandırılmış sığır derisi... Yabancı. 9/ Mısıra verilen bir başka ad... İsyankâr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle