17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER Avukat Ömer Kavili, ayağa kalkmak zorunda olmadıklarını söyledi CUMHURİYET 15 ARALIK 2012 CUMARTESİ Savunma ‘oturmayı’ tartışıyor OZAN YAYMAN Sessizce Beklenen ‘Konuşma’ 16 Aralık 2010 günü başlayan “Asrın İftirası Balyoz Davası” 21 Eylül 2012 tarihinde 325 sanık için 1620 yıllara varan ağır cezalarla “peşin hükme” bağlanmıştır. “Kararları ile konuştuklarını” beyan eden hâkimlerimiz, soruşturma süresi dahil, 33 ay sonra aldıkları hüküm ile hukukun evrensel değerlerinin ülkemizde uygulanmadığını ortaya koyan bir “konuşma” yapmışlardır. Tutuklu bulunan 325 sanık, bugünlerde mahkemenin suskunluğunu bozarak “gerekçeli kararını” yani “yeni konuşmasını” sessizce beklemektedir. Yeni konuşmanın, ulusal ve evrensel hukuk normlarına uygun olarak, verilen hükmü gerekçelendirebileceğini düşünüyor musunuz, diye sorsanız, cevabım koskoca bir “Hayır” olacaktır. Niye mi dersiniz? Akıl ve mantık dışı senaryolara itibar ederek gerçekleri görmezlikten gelen, delilleri tartışmayarak her ne pahasına olursa olsun maddi gerçeği “dijital” senaryoya mahkum eden bu mahkeme değil mi? Hukuki yollarla elde edilmemiş sahte dijital verileri, başkaca hiçbir maddi delil ve somut emare olmaksızın, sanıkları cezalandırılmak için yeterli ve hukuka uygun gören bu mahkeme değil mi? Delilleri kanunların uygun görmediği bilirkişilere incelettiren, iddiaların dayanağı CD’lerdeki yazılım programının en erken 2007 yılına ait olduğu yönündeki bilimsel görüşü kabul etmeyerek bilimi inkâr eden bu mahkeme değil mi? Kuşkulu ve aydınlatılmamış iddiaları, varsayımlara yaslayarak sanık aleyhine yorumlayan, kuşkudan sanık yararlanır ilkesini göz ardı eden bu mahkeme değil mi? Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın yanı sıra, Tekirdağ C. Başsavcılığı’nda verdiği ifadesinde, “2007 yılında Balyoz soruşturmasında delil olarak kullanılan belgeleri, … bir çuval içinde, uzun saçlı bir binbaşı ve Amerikalı senatörün getirerek, … İhsan Arslan’a teslim ettiklerini, … bu belgelere, İhsan Arslan’ın 22 katlı binasının 5’inci katında ilaveler yapıldığını” söyleyen O.A.’nın tanık olarak dinlenmesi talebimizi sürekli reddederek adil yargılanmanın önünü tıkayan bu mahkeme değil mi? Bırakın lehimize delil toplamayı, mevcut lehte delilleri kararttığı sabit olan bu mahkeme değil mi? İddia makamının dinlenen tüm tanık beyanları lehimize delil mahiyetinde iken, yeminli tanık ifadelerini görmezden gelen bu mahkeme değil mi? Polis tespit tutanaklarına istinaden hazırlanan iddianamenin içeriğini hüküm formatına dönüştürerek adalet çığlıklarımızı duymazlıktan gelen, maddi manevi büyük bir yıkıma uğramamıza neden olan bu mahkeme değil mi? Kurgulanan senaryonun sahteliğinin kamuoyunca fark edilmesi üzerine, alelacele insan haklarına aykırı hüküm verme yolunu seçen bu mahkeme değil mi? Yargılamanın başından bu yana, savunmayı taraf veya rakip, sanığı da suçlu olarak gören, verdiği kararlarla hak ihlalleri yaratarak tarafsızlığına ve güvenirliğine gölge düşüren bu mahkeme değil mi? Bu trajikomik duruma rağmen, “Bu deliller CMK gereğince hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilmiştir” diyenleri duyar gibiyim. Ama, CMK çok açıktır. “Hâkim kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurda tartışılmış delillere dayandırabilir.” Yani serbestlik keyfilik değildir. Yani delilsiz vicdani kanaat olamayacağı gibi, mahkemede tartışılmayan hukuka aykırı delillerin vicdani kanaat ile takdiri de olamaz. Meclis Başkanı’nın deyimi ile “Mahkemeler bağımsızdır ancak, sorumsuz değildir”. İşte bu yüzdendir ki, davanın başından beri dehşet bir şekilde kokan “hukuksuzluğun”, yeni konuşmada da kokmaya devam etmesi kaçınılmazdır. Şimdi, cevabımın niye “Hayır” olduğunu anlamışsınızdır. Üç kuruşluk üç adet imzasız sahte dijital veride sadece adım geçiyor diye 18 yıl ağır ceza paketine dahil edilen ve 650 gündür haksız yere tutuklu bulunan bir “insan” olarak, ben de soruyorum. Anayasamızın, “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; anayasa, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler” maddesinde, biz farkında olmadan bir değişikliğe mi gidildi? Türkiye Cumhuriyeti bir “hukuk devleti” değil mi? Devletin en temel görevlerinden biri “adalet” dağıtmak, dağıtırken de “tarafsızlığı ve eşitliği” sağlamak değil mi? Masum olan insanların sözde bir darbe nedeniyle sorgulanması, adının ve itibarının zedelenmesi, insan haklarına ve hukuk devletine yapılmış bir hakaret değil mi? Lütfen birileri çıksın, vicdanının da sesine kulak vererek, bu sorularıma mertçe cevap versin. En derin saygılarımla. Bora SERDAR Deniz Kurmay Albay Hasdal 21 Kasım 2012 İZMİR Eskişehir Adliyesi’ndeki bir duruşma sırasında Avukat Tuğba Aksoy’un oturarak savunma yapması ve oturma şekli nedeniyle hakkında tutanak tutulması, hukuki çevrelerde tartışma yarattı. Aynı gerekçeyle meslekten atılması için hakkında girişim başlatılan Avukat Ömer Kavili, “Yargı gücünü kullananlar denetlenmedikleri için, avukatlar dahil tüm kesimleri azarlamayı kendilerine hak sanıyorlar” dedi. Eskişehir’de geçen günlerde meydana gelen olayda, Avukat Aksoy hakkında oturarak savunma yaptığı için mahkeme heyetince tutanak tutulmuştu. Aksoy’un bildirmesi üzerine Eskişehir Barosu Başkanı Avukat Rıza Öztekin duruşma salonuna gelerek yaptırımın yasalarda yer almadığını vurgulamıştı. Oturarak savunma hukuk çevrelerinde yeni bir tartışma başlattı. Benzer şekilde savunma yaptığı için duruşma hâkimi tarafından meslekten atılması için girişim başlatılan Avukat Ömer Kavili, avukatların, hâkim, savcı ve müvekkille birlikte bağımsız kişilikler olduğuna dikkat çekti. Kavili, “Hâkimler duruşma salonunda, avukatları da terbiye etmeye çalışıyorlar ancak yasada, duruşma salonunda hangi hallerde ayağa kalkılacağı yazılıdır. Bu da yemin edilirken ve esas hakkında karar açıklanırken. Bu iki durum dışında avukatın ayağa kalkma zorunluluğu yoktur” dedi. Kavili, Eskişehir’deki olayda, baro başkanının görevi gereği meslektaşını savunduğunu belirterek şöyle devam etti: “Baro başkanı, avukatların duruşma salonunda hangi hallerde ayağa kalkacağını bildiriyor. Olayın özü budur.” Hukuksuzluk Bir yandan yeni davalar açılırken bir yandan geçmişe dönük, geçmişle hesaplaşma adı altında davalar açılıyor. Türkiye, aslında yıllardan beri aynı sorunu yaşıyor. O sorunun adı da “hukuksuzluk”... Bir hukuk devleti olamadıkça da tartışma, ayrışma, kavga, hesaplaşma bir türlü bitemiyor. Bir ülkede insanların bir bölümü o anki yönetime, hükümete inanmayabilir, onu beğenmeyebilir, orduyu, polisi beğenmeyebilir, onlara karşı da olabilir ama yargıya inanmazsa, güvenmezse orada demokrasi diye bir şey de olmaz. Türkiye’nin eskiden beri değişmeyen sorunu da bu... Her gelen hükümet yargıyı, zaten kendi emrinde olan güvenlik güçleri ve istihbaratla birlikte kullanmayı tercih ediyor. Mahkeme, güçsüzün güçlüye karşı hakkını koruyabileceği tek yer değil mi? Ama bizde devlete karşı gelen, iktidara karşı çıkanlar kendisini mahkemede ve sonra da hapiste buluyor. ??? Yasalar istenildiği gibi değiştirilip her eylem büyük bir suç haline getirilebiliyor. Protesto gösterisi yapan üniversite öğrencileri bile terör örgütü üyesi diye hapse atılıyor. Herkes telefonlarının dinlendiğinden korkuyor. Hatta sosyal medyada yazdıklarından bile hesap soruluyor. Hükümetle, ona yakın olanlarla ilgili iddialar, suçlamalar araştırılmazken bu suçlamaları yapanlar içeri atılıyor. ??? Geçmişe dönük hesaplaşma davalarına bakarken aklıma geldi. Uzun yıllar boyunca Türkiye neyi tartışmıştı? Yolsuzlukları, hırsızlıkları... Ama bugün öyle dev bir yolsuzluk davası var mı? Onun yerine muhaliflere dönük büyük davalar var. İktidarın kendisine karşı gördüğü kişilere, kurumlara karşı davalar var. Uzun yıllardır açılan tek büyük yolsuzluk davası ise ilginç bir biçimde bir türlü sonuçlanamıyor. Bütün bu davalarla ilgili şaibeler, tartışmalar bitmek bilmiyor. Bir ülkede sesi fazla çıkan neredeyse bütün muhaliflerin aynı gizli örgüte mensup diye dava edilip tutuklanmaları ve yıllarca tutuklu kalmaları akıl alır şey mi? Türkiye’nin bitmeyen sorunu hukuksuzluktur. Yıllardır herkes, “hukuk bir gün herkese lazım olur” dese de yıllardır bu durum değişmiyor. Direniş kazandı ? EnerjiSen, BEDAŞ Genel Müdürü ve taşeron şirket yöneticilerinin katılımıyla yapılan toplantının ardından işçilerin işe iade edilmeleri kabul edildi. İstanbul Haber Servisi 2 ay maaş alamayınca iş bırakma eylemi yaptıkları için işten çıkarılan BEDAŞ işçileri, direnişlerinin 208. gününde işe iade edildiler. Taksim’de yaptıkları yürüyüşle işe iadelerini kutlayan BEDAŞ işçileri,“Direnerek kazandık. Bundan sonraki süreçte de taşeronlaşmaya karşı örgütlü mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi. EnerjiSen’e üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan 120 işçinin işe iade edilmesi ve haklarının kabul edilmesi istemiyle dün EnerjiSen, BEDAŞ Genel Müdürü ve taşeron şirket yöneticilerinin katılımıyla toplantı gerçekleştirildi. Yapılan toplantının ardından BEDAŞ ve taşeron şirket yöneticileri işçilerin taleplerini kabul ederek işe iade edilmelerini kabul etti. Direnişçi işçilerden Ali Duman, yapılan görüşmede işe iade kararı çıktığını, bundan sonra mahkemenin vereceği uzlaşma kararını bekleyeceklerini ve olumlu sonuçlanacağını umduklarını söyledi. İşe iade kararının ardından her hafta Taksim’de yürüyüş düzenleyen BEDAŞ işçileri, son bir kez daha direnişi kazanmalarını kutlamak amacıyla Galatasaray Lisesi önünden Taksim Meydanı’na yürüdü.Çeşitli pankart ve dövizler taşıyan işçiler, “Yaşasın onurlu direnişimiz”, “ BEDAŞ’ta direniş kazandı”, “Susma haykır taşerona başkaldır” sloganları attı. Burada işçilere hitaben konuşan EnerjiSen Genel Başkanı Kamil Kartal, “AKP hükümetinin güvencesiz çalıştırılması kapsamında işçilerin sosyal haklarını elinden almak maksadıyla bu teşeron belasıyla sendikal mücadelemizi kazandık. Taşeronlaşmaya karşı mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi. DİSK Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu da “Başta elektrik işçileri, taşeron işçilerinin kendilerine özgü göstermiş oldukları mücadeleyle kazandıkları zafer için kendilerini kutluyorum. Bu başarının kitlesel bir mücadele için anlamı büyüktür” diye konuştu. Açıklamaların ardından işçiler halay çekerek direnişlerinin zafere dönüşmesini kutladı. İş bırakma eylemi yaptıkları gerekçesiyle işten çıkarılmışlardı BEDAŞ işçileri işe iade kararını Taksim’de yaptıkları yürüyüşle kutladı. DAYANIŞMA KONSERİNE İZİN VERİLMEMESİNİN GEREKÇESİ ‘GÜVENLİK’ İşçilerin şenliğine valilikten yasak İstanbul Haber Servisi İstanbul Valiliği, direnişteki Hey Tekstil, BEDAŞ, Roseteks, Darkmen işçileriyle dayanışmak amacıyla 16 Aralık’ta Bağcılar Olimpik Spor Salonu’nda yapılacak konseri yasakladı. Valilik etkinliğin yasaklanma gerekçesinin ise “güvenlik” olduğunu bildirdi. Yasağa tepki gösteren DİSK Genel Başkanı Erol Ekici, “Kime karşı neyin güvenliğinin sağlanmak istendiğini veya bir basın açıklamasına dahi panzerler ve toma araçlarıyla polis ordusu yığma ‘kabiliyetine’ sahip İstanbul Emniyeti’nin, bir konserin ‘güvenliğini’ sağlamaktan neden yoksun olduğunu anlamakta zorlandığımız tanıdık bir yasaklama gerekçesidir bu.” dedi. “İşçi direnişlerini büyütelim, kazanalım” sloganıyla düzenlenmesi planlanan konserde Grup Yorum, Hüseyin Turan, Grup Abdal ve Niyazi Koyuncu sahne alacaktı. Yazılı bir açıklama ile yasak kararını protesto eden Ekici, Valiliğin tutumunun taraflı ve siyasi olduğunu belirtti. Ekici, ÖDP’nin “AKP düzenini yıkalım, Türkiye’yi yeniden kuralım” sloganının yer aldığı afişlerin de yasaklandığına dikkat çekerek, “ınıf mücadelesinin baskı, zor ve yasaklamalarla engellenemeyeceğini bir kez daha duyuruyoruz” ifadelerini kullandı. dedi. ÖDP’ de yasağı protesto için bugün saat 13.00’de Taksim Meydanı’nda gösteri düzenleyecek. Yorum üyesi Rüzgar tutuklandı ? İstanbul Haber Servisi Yenibosna 75. Yıl Polis Karakolu’na düzenlenen saldırının ardından yaralı olarak hastaneye kaldırılan terörist Nebiha Aracı için Okmeydanı Hastanesi’nin önünde beklerken gözaltına alınan 18 kişiden Grup Yorum üyesi Ayfer Rüzgar ve 11 TAYAD üyesi tutuklandı. Grup Yorum üyesi Ali Aracı dahil 4 kişiye ev hapsi verildi. Tutuklanan Kadir Baylan, Mustafa Doğru, Deniz Kabak ve Deniz Şah hakkında gizli tanık beyanı olduğu belirtildi. GOP saldırganı cezaevinde ÖDP afişi de ‘sakıncalı’ ? İstanbul Haber Servisi Gaziosmanpaşa’da polis memuru Mücahit Daştan’ı vurarak şehit eden ve 3 yurttaşı da yaralayan N.A, “Anayasal düzeni değiştirmek”, “adam öldürmek” ve “örgüt üyeliği” suçlarından tutuklandı. N.A’nın savcılık ifadesinde, “Sakat bırakılan, işkence yapılan halkım için mücadele ediyorum. İşkenceciler ceza almıyor” dediği öğrenildi. Kampta facia: 1 çocuk öldü PROTESTO GÖSTERİSİNE GAZLICOPLU MÜDAHALEDE KOMİSERİN PARMAĞINI ISIRDI ? HATAY (AA) Suriye’nin Atme kasabasında, Türkiye sınırına yakın noktada kurulan çadırlardan birinde dün akşam saatlerinde yangın çıktı. Yangında, çadırda kalan 5 yaşındaki kız çocuğu hayatını kaybetti; 2.5 yaşındaki erkek kardeşi ağır yaralandı. Parmak ısırmaya 9 yıl hapis İstanbul Haber Servisi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Üsküdar’da özel bir hastanenin açılış törenine katıldığı sırada, öğrencilerin protesto gösterisine karşı yapılan polis müdahalesinde, bir başkomiserin parmağını ısırdığı iddia edilen Halk Cephesi üyesi Ali Ekber Kalender, 9 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, sanıklar katılmadı. Sanıkların avukatı Barkın Timtik müvekkilleri hakkında beraat kararı verilmesini istedi. Davayı karara bağlayan mahkeme ise sanık Kalender hakkında, Başkomiser müşteki Turan Çelik’e yönelik eylemiyle “kasten yaralama” suçunu işlediği ididasıyla 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi. Ayrıca mahkeme, sanıklar Kalender ile Celal Önkoyun, Müslüm Gönül, Murat Sur, Sevinç Bozdağ ve Sezgin Dereli’yi “terör örgütü üyesi olmak” suçundan 7 yıl 6’şar ay hapse çarptırdı. Böylece sanık Kalender, toplam 9 yıl 7 ay hapis cezasına mahkum oldu. İddianamede Kalender’in “DHKP/C örgütüne üye olmak”, “kanuna aykırı toplantılara katılmak”, “kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten yaralamak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla 25 yıla kadar haps istenmişti. Genç avukat yaşamına son verdi ? MUĞLA (Cumhuriyet) Marmaris’te duble yollar için ağaç kesimini eleştiren Özlem Önem Alınmışel, AKP Akyaka Belde Başkanı Mehmet Gümüş’ün şikâyeti üzerine açılan davada, Başbakan Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği savıyla 3 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Ceza ertelendi. Eleştiriye 3 ay 20 gün hapis TGB Almanya Başkanı’na gözaltı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) n Avukatlık mesleğine yeni başlaya Salet Ada ara Ank , (29) k Murat Karı ar rayı’nın 5. katından atlayarak intih çalıa may atla dan etti. Kanık’ı cam şırken gören bir mübaşir, Karık’a engel olmaya çalıştı. Ancak başarılı olamadı ve Karık’ın kazağı elinde kaldı. Mübaşir, intihar olayı nedeniyle baygınlık geçirdi. Psikolojik sorunları olduğu öğrenilen Karık, bir sosyal paylaşım sitesinde son olarak “Düştüğünde pes etme, inain dına kalk. Göreceksin yaşam sen m lnızı “Ya , cek” ede pes karşında korkuyorum” iletisini paylaşmış. ? Dış Haberler Servisi Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Almanya Genel Başkanı Beyhan Yıldırım, Almanya Federal Meclisi’nde bugün Patriotlar için yapılacak oylama öncesinde, Parlamento’da bir konuşma yaptı. Almanya’nın BOP’a alet olmaması için Alman vekilleri uyaran Yıldırım, bu konuşmanın hemen sonrasında gözaltına alındı. Yıldırım yarım saat sonra serbest bırakıldı. Duruşma çıkışı kavga: 1 ölü ? İstanbul Haber Servisi Üsküdar Adliyesi’nde görülen bir yaralama davasının ardından duruşmadan çıkan taraflar arasında bıçaklı sopalı kavga çıktı. Olayda bıçakla yaralanan Yılmaz Karaağaç (34) yaşamını yitirdi, 4 kişi de yaralandı. Polis, olaya karışan bazı kişileri gözaltına aldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle