16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 ARALIK 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB 9 6 9 10 12 12 13 8 9 10 13 DIŞ MERKEZLER Budapeşte K 2 Madrid PB 12 Viyana Y 8 Belgrad Y 5 Sofya B 3 Roma Y 16 Atina B 14 Zürih Y 5 Moskova K 13 Aşkabat PB 2 Taşkent B 0 Baku B 0 Bişkek K 5 Tiflis K 3 Kahire Y 18 Şam PB 14 Tahran Y 5 TÜRKİYE Trabzon B Giresun PB Ankara S Eskişehir S Konya S Sivas PB Antalya B 8 7 4 4 4 1 18 Adana Mersin Erzurum Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B PB S PB B B K K K 16 16 4 8 10 7 8 0 1 5 Oslo K 2 Helsinki K 0 Stockholm K 0 Londra PB 10 AmsterdamPB 5 Brüksel B 9 Paris Y 10 Bonn Y 8 Münih Y 4 Berlin Y 4 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Rasmussen, mesajında Afganistan, yetenekler ve ortaklıktan bahsetti GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada kimi örgütler Silivri’deki tarihsel eylemi düzenledi, diyenler elbet olacak ama mahkeme kapısına dayanan, çevresini, yolları işgal eden halktı, halk! İçerideki halktan birileri de “Allah kurtarsın” yerine artık “Halk kurtarsın!” diyor. Kimden? Millet adına karar verecek olan özel mahkemelerden mi? Adalet literatürüne, ünlü bir şarkıdan esinlenerek “mahkememiz var, özel mi özel” diye geçecek olan Silivri’deki özel mahkemenin özel yargıçlarından mı? Ya da özel lafının altındaki özel amaçlarla özel mahkemeler kurduran AKP iktidarından, RTE’den mi? Halk bu iktidardan kurtulmamızı sağladığı gün, adalet terazisi de dengeye kavuşacak. Ülkedeki siyasal ve toplumsal gerginlik o gün yerini, hiç kuşku yok, engin bir dinginliğe bırakacak! ??? Silivri’de önceki gün meydan muharebesine, mahkeme binasını kuşatmaya benzetilen ve iktidar üzerinde etkili olabilmek için devam etmesi beklenen toplumsal büyük tepkinin yarattığı heyecan, dün mahkeme çevresinde acaba neden derin bir boşluğa, sessizliğe dönüştü? Bu iktidara “ana muhalefetin ve karşımızdaki örgütlerin organize edeceği eylem ancak bu kadar, bir gün sürer” dedirtmemek ve… .... adalet arayışındaki sürekliliği kanıtlamak gerek. ??? Silivri’de görülen davada usul hataları yapıldığını söylemeyen yok. Hukukçular, sanık avukatları değil sadece, iktidara bakışı olumlu olduğu bilinen kalemler bile usul hataları yapıldığını yazıyor. Avukatlar önceki sabah izleyicisi azalmış, sessizlikle kuşatılmış bir ortamda mahkemeye bir türlü ifadeye çağrılmayan tanıkların dinlenmesi ve delillerin birleştirilmesi taleplerini açıklamaya devam ettiler. Mütalaa açıklaması beklenen savcılık makamı ise hâlâ suçlamalarına dayanak arayan isteklerde bulunuyor. Ankara Savcılığı’nın yürüttüğü 28 Şubat soruşturmasına malzeme olan ve ne ki Ergenekon davasındaki darbeler iddialarına dayanak yapılması olası, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun açıkladığı raporun getirilmesini istiyor savcılık... Bu arada birleştirilen 22 davaya Danıştay davası da eklenerek sayı 23’e çıkarıldı. ??? Hükümet, dilinden düşürmediği söylemlerinde, açıklamalarında geniş yer verdiği yargı erkinin bağımsızlığını ve yargıya mutlaka saygı duyulmasını savunur. Ama gerçek böyle midir? Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın zehirlenerek mi öldürüldüğü savını cesedinden alınan bulgularla inceleyen Adli Tıp Kurumu raporunu yazdı. Savcılığa gönderdi. Raporun yazılma aşamasında çeşitli yayın organlarında günlerce Özal’ın dört maddeden zehirlenerek öldürüldüğünü yansıtan haberler yayımlandı. Bu yayınlarla kamuoyuna Özal’ın zehirlenerek öldürüldüğü kanısı yerleşir gibi oldu. Savcılığın Adli Tıp raporunu incelediği... ...Özal’ın zehirlenerek ölmediğini, vücudundaki zehirlerin hemen herkeste bulunabileceğini, öldüğü sırada otopsi yapılmadığı için yıllar sonra kalp krizinden ölüp ölmediğini somut biçimde saptamanın olanaksızlığını açıklamadığı sırada... .... AKP iktidarının yargıya ne ölçüde saygılı olduğunu kanıtlayan bir olay izlendi. En ufak saygısızlık karşısında yargıyı savunurken mangalda kül bırakmayan Başbakan Yardımcısı Bekir Özdağ... ...gazete haberlerine dayanarak, ne ki Adli Tıp raporunun içeriğini görmeden, savcılık açıklamasını beklemeden... ....bu raporun Özal’ın ölümüyle ilgili “şüpheleri” gidermediğini ve şüphenin sürdüğünü ilan eden demeçler verdi. Canlı yayınlarda, gazetelerde baş köşeye kuruldu ve… ...demecin yayımlandığı günün ertesi savcılık, Adli Tıp raporuna dayanarak Özal’ın ölüm nedeninin zehirlenmekten kaynaklanmadığını açıkladı. ??? Bu örnek bile yargının üstünlüğünü ve saygıyı içine sindiremeyen bu iktidarın yolcu edilmesi gerektiğini gösteriyor. Yoksa bu iktidar sürdükçe aşama aşama yitip giden adaleti nasıl bulacaksın? Öncelikte Suriye yok BAHADIR SELİM DİLEK ? Baştarafı 1. Sayfada Sabah uyanınca ilk işim 80 demir gözlü hücre penceresinden başımı cama dayayıp, ancak bu şekilde görebildiğim gökyüzüne bakmak oldu. Ohh iyi, yağış yok... Dün gece değişik kentlerden yola çıkıp Silivri’ye yaklaşmakta olanlar daha az zorluk yaşıyordur. Demir pencerenin demir kolunu açtım; keskin bir soğuk... Eh bu da beklenen bir şeydi. Belki bugün insan sıcaklığıyla ısınacağız. 7 Aralık Cuma günü görüştüğümüz CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, Çorum Milletvekili Tufan Köse, adalet arayışının Silivri’den başlayarak tüm Türkiye’ye yayılacağını vurgulamışlardı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 25 Ekim’deki bayram ziyaretinde, Tezcan’ın bu konuda sorumluluk alacağını duyurmuştu. Tezcan, Köse ve Bayraktutan’ı yardımcı seçerek, bir kurul ciddiyetinde işe koyulmuştu. Sabah sayımına gelen infaz koruma memurları, “İşe gelmekte zorlandık, yollarda, Silivri çevresinde büyük bir kalabalık var” deyince, “Yaşasın” dedim, “tuttu bu iş”. ??? Duruşma salonu, sözcüğün tek anlamıyla buluşma salonuydu. Daha salona girer girmez sağ yanımızda gazeteci dostlarımızın güler yüzüyle karşılaştık. Onların hemen önünde CHP milletvekilleri vardı. Bir çırpıda, başta grup başkanvekilleri Emine Ülker Tarhan ve Muharrem İnce olmak üzere 40’a yakın milletvekili saydım. Hıncahınç dolu izleyiciler bölümünde ailemiz, büyük ailemiz vardı. Tümünün yüzünde heyecan, hasret, umut, arayış ve bunlara ait bütün duygular yarışıyordu. 15 metre uzaktan da olsa gözlerimizle sarıldık. Onlara sesimi duyurmaya çalışarak şöyle haykırdım: “Salona giremeyen, yüreği bizimle çarpan herkese söyleyin ki; biz burada adalet arayışını hep diri tutuyoruz. Her şeye inat çürümeyeceğiz. Biz bu toprakların yediveren gülleriyiz. Dışarıdakilere bir tek şeyi yasaklıyoruz; umutsuzluğu...” Salona girişte tam karşımızdaki avukatlar bölümü tümüyle doluydu... Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Ankara Barosu Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu, İzmir Barosu Başkanı Sema Pektaş, temsil ettikleri kurumlardan heyetlerle birlikte gelmişti. Milletvekilleri, gazeteciler ve avukatlarla birkaç metre öteden konuşabilecek yakınlıkta olduğumuz için ilk sorumuz şu oldu: Dışarısı nasıl? Gelenler ne kadar? Yanıt veren herkesin gözleri parlıyordu. Bu satırları yazarken kulağımda çınlayanları paylaşmadan geçemeyeceğim: “İnsanlar akın akın geliyor...” “Otoyol sapağına kadar 1015 kilometreyi aşan kuyruk var... Otobüslerden inenler yürüyüşe koyuluyor...” “Korku çemberi kırıldı... On binler cezaevini çembere aldı...” Bütün özlemimiz buydu. Demek ki halk bizi duydu. Yukarıda sıraladığım güzelim yelpazenin yanı sıra 13 Aralık’ta Silivri’de olmak için yollara düşen, yüreği Silivri’yle atan herkese gökyüzü dolusu teşekkür ediyoruz. Davayı halktan kaçıramadılar. Halk Silivri’deki hukuksuz yargılamaya müdahil oldu. ??? Saat 10.00 sıralarında duruşma başladığında gördük ki, davaya bir iddianame daha eklenmiş. Cezaevi içinden cezaevi içindeki duruşma salonuna giderken davanın 4 sanığı, “Bizim hakkımızda yeni bir dava açılmış, burayla birleştirilmiş” dedi. İnanamadık. Kamuoyu günlerdir onca iddianamenin bir çuvala konmasını eleştirirken, bir iddianamemiz daha olmuştu. Yine de “Belki bir yanlışlık vardır” diye düşündük. Değilmiş. Yanlışlık yokmuş, bir usulsüzlük daha yapılmış, tasfiye halindeki mahkeme, yetkisi olmadığı halde bir dosyayı daha birleştirmiş. Avukatlar, başta bu usulsüzlük olmak üzere davanın geldiği noktaya ilişkin söz almak istediler. Saat 10.00’da başlayan istek, gün boyu süren yoğun mücadelenin ardından ancak saat 16.30’da koparılabildi. ??? 13 Aralık’taki uygulama Silivri’de hukukun olmadığını bir kez daha gösterdi. Uzunca süredir vurguladığımız gibi hukuk artık halkla birlikte aranacak. Halk davaya katıldı. Maya takvimine göre kıyametin 21 Aralık’ta kopacağı iddia ediliyordu. Maya tuttu! Bu maya 13 Aralık’ta Silivri’de adalet kıyametini kopardı. Silivri yollarına düşenlerin yolculuk duygularını, yaşadıklarını yazmalarını dilerim. O mektupları okumak bizi de yollara taşıyacak. Nâzım soruyor ya; “mutluluğun resmini yapabilir misin?” Yapılır mı bilmem ama, biz 13 Aralık’ta yaşadık... Kendimizi halkın yüreğinde hissetmenin mutluluğunu yaşadık... ANTALYA Suriye’den gelecek olası bir tehdide karşı Patriot füzelerinin Türkiye’ye konuşlandırılması için geri sayım sürerken, Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Naci Koru ve NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’den dikkat çekici açıklamalar geldi. Koru, Patriot füzelerinin Suriye sorununu çözemeyeceğini Türkiye’nin müttefikleri ile çalışmayı sürdüreceğini söylerken, Rasmussen’in NATO’nun önceliklerini sıraladığı mesajında ise Suriye konusunun yer almaması dikkat çekti. Türk Atlantik Konseyi’nin düzenlediği Uluslararası Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nın 19’uncusu Antalya’da dün başladı. Konferansın açılışında konuşan Koru, Suriye’deki gelişmeleri değerlendirirken “Kriz gerçekten çok kötü bir duruma gelmeye devam etmektedir, rejim artık militan bir güç haline gelmiştir” görüşünü ileri sürdü. Koru, “Suriye’deki bu çatışmaların uzaması sonucunda Suriye halkı güvenliğini kaybetmeye devam ediyor. 200 binden fazla Suriyeli Türkiye’ye sığınma başvurusu yapmış, 140 bini kamplarda yaşamaktadır” dedi. Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’nin, dolayısıyla da NATO’nun güneydoğu sınırında büyük bir tehdit haline geldiğine işaret eden Koru, NATO’nun Türkiye’ye Patriot gönderme kararının ittifak dayanışmasını gösterdiğini dile getirdi. Koru, “Patriotların Türkiye’ye getirilmesinin savunma amaçlı olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Patriot füze savunma sistemlerinin Suriye’deki krizi sona erdirmeyeceğini biliyoruz” diye konuştu. Koru, İran konusunu da gündeme taşıyıp, Türkiye’nin İran’ın nükleer silahları elde TÜRKİYE, İSRAİL’E VETOSUNDA ISRARLI Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Güvenlik İşleri Genel Müdürü Büyükelçi Bülent Meriç, İsrail hükümeti Türkiye’nin Mavi Marmara saldırısı sonrasında ortaya koyduğu “tazminat, özür ve Gazze’ye ablukanın kaldırılması” koşullarını yerine getirmeden NATO’nun da İsrail ile ilişkilerinde ilerleme olmasının söz konusu olamayacağını söyledi. TürkAtlantik Konseyi toplantısında konuşan Meriç, İsrail’in NATO ile ortaklığı konusunu değerlendirirken, “Bizim bu konuyla ilgili politikamızda herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Hiçbir şey yokmuş gibi davranamayız” dedi. etmesine de karşı olduğunu dile getirip, “Ama İran nükleer silahların yayılmasının engellenmesinin anlaşması kapsamında barışçıl nükleer enerjiyi kullanmakta serbesttir. İran ile iletişim kanallarımız açık ve açık tutmaya devam edeceğiz” dedi. Rasmussen de konferansa yolladığı mesajda, ittifakın 2013 önceliklerini, “Afganistan, yetenekler ve ortaklık” olarak açıkladı. Rasmussen’in mesajında Türkiye açısından en kritik konu olan Suriye yer almadı. Afganistan’ın NATO için birinci öncelik olduğunu vurgulayan Rasmussen, “Önümüzdeki sene Afgan güçleri ülkelerinde güvenliği sağlamak için sorumluluğu üstlenecekler. Böylece 2014’te ISAF başarılı bir şekilde sonuçlandırılabilir. Tabii muharebe görevimizin sonu, Afgan halkına taahhütlerimizin sona ermesi anlamına gelmiyor. Danışmanlık ve eğitim hizmeti vermeye devam edeceğiz” görüşünü dile getirdi. Rasmussen, ittifakın ikinci önceliğinin “yetenekler”, üçüncüsünün “ortaklıklar” olduğunu vurguladı. NATO’da Türkiye’nin sesinin önemli olduğunu belirten Rasmussen, “Türki ye’nin ittifakın ne yaptığı konusunda önemli bir rolü var. Türkiye’ye çok teşekkür ediyorum ittifaka verdiği sadık desteği için. Türkiye sayesinde geleceğe olumlu bakabiliyoruz” dedi. Konferansta konuşan Danimarka’nın NATO Daimi Temsilcisi Carsten Sondergaard, Bosna’dan bahsederek “Güçler tam anlamıyla bir caydırıcılık sağlayamadılar” diye özeleştiri yaptı. NATO’daki dengesizlik NATO Genel Sekreter Yardımcısı Hüseyin Diriöz ise NATO’nun mali yapısına değinerek şunları söyledi: “Özellikle EuroAtlantik kapsamındaki dayanışmadan söz etmek gerekiyor. NATO kuvvetleri 2020’de ortaya çıkabilecek tehditlere karşı geliştirilmiştir. Aynı zamanda eşit güç paylaşımını da dikkate almak gerekiyor. NATO tarihinde ABD, yeteneklerine göre orantısız bir biçimde katkı sağlamıştır. 2001’den bu yana dengesizlik kendini iyice göstermektedir. ABD’nin harcamalarının NATO içindeki payı yüzde 61’den yüzde 73’e yükselmiştir. Ayrıca stratejik yeterliliklerin yüzde 75’ini sağlamaktadır.” ‘ASIL AMAÇ HALK OLSAYDI GAZ MASKESİ DAĞITILIRDI’ Patriot üsler için BAHADIR SELİM DİLEK ANTALYA Dışişleri Bakanlığı’nın eski müsteşar yardımcılarından emekli büyükelçi Yusuf Buluç, Patriotların Türkiye’de konuşlandırılmasının asıl amacının halkı değil, belli tesisleri korumak olduğunu söyledi. Buluç, “Aksi halde, bölge halkına da gaz maskesi dağıtılırdı” görüşünü dile getirdi. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nda (AGİT) daimi temsilci olarak da Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanlığı’nın NATO ve güvenlik uzmanlarından emekli büyükelçi Buluç, hükümetin Patriotların Suriye’den kitle imha silahları ile gelebilecek bir saldırıya karşı konuşlandırıldığına ilişkin açıklamasını değerlendirirken, Suriye’nin, söylendiği gibi kimyasal ya da biyolojik kitle imha silahları ile saldırması halinde, Patriotların tek başlarına yeterli olmayacağını söyledi. Patriotların Türkiye sınırları içinde Suriye füzeleri menzilinde yaşayan halkı korumaya yetmeyeceğini dile getiren Buluç, bunun için İsrail’i örnek gösterdi. İsrail’in gerilim içinde olduğu ülkelerden gelebilecek olan kitle imha silahı saldırılarına karşılık, füze savunma sistemi yanı sıra, halkına gaz maskesi de dağıttığını anımsatan Buluç, “Oysa Türkiye, NATO’nun yardımıyla Patriotları topraklarına konuşlandırırken, halkına gaz maskesi dağıtmak gibi bir uygulama yapmıyor. Bu durumda, Patriotların sadece tesisleri korumak için getirildiğini düşünmek mümkün” dedi. Buluç sözünü ettiği tesisler konusunda ise “MalatyaKürecik’teki NATO radarları, İncirlik’teki üs ve Diyarbakır’da, Suriye’ye karşı olası bir eylemde kullanılabilecek olan hava üssünün korunması içindir” görüşünü dile getirdi. Uludere olayına ilişkin suç duyurusu Diyarbakır’a gönderildi Erdoğan’a yetkisizlik Taraf’ta istifa depremi İstanbul Haber Servisi Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, yardımcısı Yasemin Çongar ve yazar Neşe Düzel ile Murat Belge dün görevlerinden istifa etti. Gazetenin yönetici, yazar ve muhabir kadrosunda da istifalar bekleniyor. Medya dünyasında büyük yankı uyandıran istifaları dün gazetenin Yazı İşleri Müdürü Kurtuluş Tayiz Twitter hesabından duyurdu. Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Mehtap Genç ve Ekonomi Şefi Eylem Düzyol’un da aralarında bulunduğu bazı isimlerin de istifa kararı aldığı iddiaları ortaya atıldı. Bir süredir Ahmet Altan’ın doğrudan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ve hükümeti hedef alan yazıları gazete içinde rahatsızlık yaratıyordu. Yıldıray Oğur ve Markar Esayan, Altan’ın tutumunu köşelerinde eleştirmişti. Bazı yazarlar da sansüre uğradıklarını iddia ederek gazete ile yollarını ayırmıştı. Altan’ın yerine Yıldıray Oğur’un geleceği iddia ediliyor. Oğur, Twitter hesabından bu iddiayı yalanladı. Ahmet Altan’ın bugün çıkacak gazetede veda yazısının yer alacağı öğrenildi. Çongar, “Bu gazeteyi bugüne kadar beraber çıkarttık, bundan sonra da sizler çıkartacaksınız” derken Düzel, “Bütünlük bozulduğu için ayrıldım” ifadesini kullandı. Taraf gazetesinin sahibi Başar Arslan ise istifalarla ilgili “Taraf’ı lağvetme, kapatma söz konusu değil. Çok büyük hizmetleri oldu, çok önemli işler yaptılar. Türk demokrasi tarihine geçtiler. Ama yoruldular, geldiğimiz noktada bir anlayış farkı oluştu. Ahmet Altan’la elbette dostluğumuz sürecek” yorumunda bulundu. ALİCAN ULUDAĞ Ali Sirmen’in acı günü ? İstanbul Haber Servisi Yazarımız Ali Sirmen’in annesi Rahşan Işılay (93), yaşamını yitirdi. Avusturya Lisesi’nde, 40 yıl tarih öğretmenliği yapan, yüzlerce öğrenci yetiştiren Rahşan Işılay, yarın (16 Aralık Pazar günü) Zincirlikuyu Camisi’nde öğleyin kılınacak cenaze namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Rahşan Işılay, 3 aydır Balıklı Rum Hastanesi’nde tedavi görüyordu. EmniyetSen’den suç duyurusu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin ilk polis sendikası olan EmniyetSen, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mustafa Demirer, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar ve Ankara Vali Yardımcısı Fahri Aykırı hakkında, “Sendikal hakların kullanılmasını engelledikleri” iddiasıyla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Sendikanın avukatı Kürşat Üçüncü, Avrupa’da 500 binin üzerinde polisin sendikalı olmasına rağmen Avrupa Konseyi üyesi, Avrupa Birliği’ne aday ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye’de polislerin üye olabileceği sendikasının kurulamadığını söyledi. ANKARA BDP’nin; Şırnak’ın Uludere ilçesinin Irak sınırında 34 köylünün bombardıman sonucu ölümüne ilişkin Başbakan Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve diğer sorumlular hakkında Ankara’da yaptığı suç duyurusu, yetkisizlik kararıyla Uludere soruşturmasının yürütüldüğü Diyarbakır’a gönderildi. BDP, 16 Şubat 2012’de Uludere olayına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. 3 sayfalık suç duyurusu dilekçesinde, Başbakan Erdoğan, sorumlu bakanlar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve MİT’in sorumluları hakkında “soykırım ve insanlığa karşı işlenen” suçlardan ceza istenmişti. “İşlenen suçun insanlığa karşı olması nedeniyle sorumlular ayrıca terör suçu iş lemiş olup haklarında direkt soruşturma açılması gerekmektedir” denilen dilekçede, olay sırasında, yanlarında silah bulunmayan, güvenlik güçlerine karşı bir davranışı olmayan gruba “dur” ihtarında bulunulmadığı ileri sürülmüştü. Dilekçede, Başbakan Erdoğan’ın konuya ilişkin yanıltıcı açıklamalarda bulunduğu ve bilgi kirliliği yaratarak sorumluluktan kaçmaya çalıştığı savunulmuştu. Terör suçlarına bakmakla görevli Ankara Savcılığı, edinilen bilgiye göre suç duyurusu dilekçesini Diyarbakır Başsavcılığı’na gönderdi. Yetkisizlik kararının gerekçesinde, olayın Uludere’de meydana geldiği ve Ankara Başsavcılığı’nın olayı soruşturmakla yetkili olmadığı belirtildi. Diyarbakır Savcılığı, suç duyurusuna ilişkin ya takipsizlik kararı verecek ya da milletvekili sıfatı bulunan şüpheliler hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması için Meclis’e fezleke gönderecek. Bakan Şimşek’e Uludere protestosu SİİRT (Cumhuriyet) Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Siirt’te protesto edildi. Kurtalan Hükümet Sarayı’nın temel atma töreni öncesi Yahya Yağız adlı bir yurttaş, Şimşek ile görüşmek istedi, ancak korumaları buna izin vermedi. Bunun üzerine Yağız yüksek sesle, “Sayın bakanım Kurtalan’da cezaevi istemiyorum, ben Kurtalan’da iş istiyorum, neden cezaevi yapıyorsun? Uludere’de kaç insan öldürdünüz? Öldürdüğünüz 35 kişinin hesabını verin. Adalet bu mu? Bu böyle olmaz” dedi. Gözaltına alınan Ağız, daha sonra serbest bırakıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle