15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ARALIK 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] DIŞ HABERLER 13 BM’de üye olmayan gözlemci devlet statüsüyle,1967’de işgal öncesi sınırlarıyla tanınmış oluyor Filistin’in doğum belgesi Dış Haberler Servisi Filistin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BM) önceki gün yapılan oylamada büyük bir zafer kazanarak “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü elde ederken Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, kararı Filistin’in “doğum belgesi” diye niteledi. BM Genel Kurulu’nda, Filistin’in talebine 138 ülke “evet”, 9 ülke “hayır” oyu kullandı, 41 ülke ise çekimser kaldı. 193 üyeli Genel Kurul’a 5 ülke ise gelmedi. “Evet” diyen ülkeler arasında Türkiye, Çin ve Fransa yer alırken İngiltere, Almanya, Polonya ve Hollanda çekimser kalanlar arasındaydı. Hayır oyu kullanan ülkeler ise İsrail, ABD, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Panama ve 4 Pasifik ada ülkesi olan Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru ve Palau. Karar Filistin’i, 1967’deki İsrail işgali öncesi sınırlarıyla tanıyor. Gözlemci devlet statüsü kazanan Filistin, böylece İsrail’in işgalini, yasadışı yerleşimleri ve saldırılarını Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) taşıyabilecek. Geçen yıl tam üyelik başvurusu yapan Filistin’in bu talebi BM Güvenlik Konseyi’nde engellenmiş ancak BM Eğitim, Bi olmayan gözlemci devlet statüsü elde etmesiyle sonuçlanan oylama sonucunun açıklanmasından sonra, Ahmet Davutoğlu, Mahmud Abbas’ı tebrik etti. Filistin’in BM’de üye lim ve Kültür Teşkilatı’nca (UNESCO) kabul edilmişti. ABD, bu kararından ötürü UNESCO’ya yardımları azaltmıştı. Mahmud Abbas, oylamanın ardından kararı “tarihi” diye niteleyerek “Bu bizim doğum belgemiz. Yarın gerçek savaşa başlıyoruz. Önümüzde uzun ve zorlu bir yol var” dedi. Abbas, “Sorumluluk duygusu içinde hareket edeceğiz. Kalıcı barış için iş birliğini güçlendireceğiz” diye konuştu. Kararın, İsrail ile doğrudan görüşmelerin yeniden başlaması için bir sıçrama tahtası olmasını umduğunu söyleyen Abbas, kararın soruna iki devletli çözüm için son şans olduğunu belirtti. Abbas, “Filistin hâlâ İsrail’in saldırılarında aldığı yaraları saran, çocuk, kadın ve erkeklerden oluşan şehitlerini defneden, İsrail’in Gazze’de yıktığı ev Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Abbas’ı telefonla arayarak kutladı. Filistin’in gözlemci devlet statüsünü kazanmasının ardından, New York’taki BM Genel Kurulu toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Abbas’ın katılımıyla New York Türkevi’nde bir resepsiyon düzenlendi. Davutoğlu burada yaptığı konuşmada “Bu sonuç, uluslararası toplumun bir çağrısıdır. Bu Filistin halkının zaferidir. Bu zafer, Filistin halkının kutsal toprakları için hayatlarını veren şehitlerindir. Hayatını verenleri, yakınlarını bütün Filistinlileri selamlıyorum” derken, Abbas da Türkiye’ye desteğinden ötürü teşekkür etti. Davutoğlu, Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada ise Washington’ın tutumunu eleştirerek “ABD’nin böyle bir kararda çok küçük bir azınlığın içinde yer alması bizi üzmüştür” dedi. Türkiye’ye teşekkür lerin enkazı altında kalan hayatları arıyor. İsrail, Gazze’deki aileleri katletti, barış ve özgürlük içerisinde yaşama hayallerini ve özlemlerini katletti” diye konuştu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada ise Abbas’ın sözleri kınanarak “Tüm dünya, İsrail vatandaşlarına ve İsrail Savunma Kuvvetleri’ne karşı yalan propaganda, iftira ve zehirle dolu konuşmayı izledi. Barış isteyen biri böyle konuşmamalı” denildi. BM Genel Kurulu’ndaki oylamanın ardından gelen ikinci açıklamada da “Bu anlamsız karar, hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Başbakan Binyamin Netanyahu’nun çok açık bir şekilde belirttiği gibi İsrail vatandaşlarının güvenliği garanti altına alınmadıkça Filistin devleti kurulmayacak” denildi. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da kararın İsrail ile Filistinliler arasında “barışa giden yolda daha fazla engel yarattığını” söyledi. Clinton, kararı “talihsiz ve amaca zarar verici” diye niteleyerek “Filistin ve İsrailliler hak ettikleri barışı sadece taraflar arasında doğrudan müzakereler yoluyla başarabilirler” dedi. “Evet” oyu kullanan Çin’den gelen açıklamada ise “Filistin, bağımsız bir devlet olma yolunda olumlu bir sonuç daha aldı” denilirken yine “Evet” oyu kullanan Fransa’nın Cumhurbaşkanı François Hollande, İsrail ve Filistin’e koşulsuz olarak barış görüşmelerine yeniden başlamaları çağrısında bulundu. Üniformanın Dönüşü… Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine! “Özgürlük” bahanesiyle Türkiye’de öğrencilere yasak listesiyle birlikte sunulan kıyafet özgürlükleri getirilirken İtalya gibi moda merkezi bir ülkede dahi üniforma okullara dönüş yaptı… Üniformaya geri dönüş öncülüğünü, “liberallik” ve “liberalizm” bayrağını taşıyan Berlusconi hükümetleri üstlendi. Tarihi dönüşün altyapısını ekonomik kriz hazırladı. Üniforma uygulaması dört yıl önce Çizme’de yeniden dolaşıma sokulurken tartışmaları yerinde izledim… Kabinedeki en genç bakanlardan olan, ’73 doğumlu Eğitim Bakanı Maria Stella Gelmini, “Marka yarışına bir ‘dur’ demek zamanı geldiğini” öne sürerek isyanı ateşledi ve “üniformaya geri dönüş” için düğmeye bastı. “Ceketlerinde okul rozeti taşıyan çocukların bir örnek forma giymesi yaşamı pratikleştirir. Anaların hayatını kolaylaştırır. Marka baskısıyla ezilen ailelerin bütçesine katkıda bulunur” diyen bakan, “Ayrıca” diyerek ilave etti: “Aynı üniformayı giymek, ‘ortak aidiyet’ duygusunu pekiştirecek, okul sıralarına tekrar bir adap ve insicam getirecektir…” Forma, kişiliği güçlendirir 2008 yazına damga vuran “üniforma” konusu, İtalya’da epeyce tartışıldı… “Giyim özgürlüğü kişilik geliştirir, çocuğun birey olma aşamasını destekler!” tezine karşı; “Hayır bilakis asıl üniforma kişiliği güçlendirir” diyenler ön plana çıktı... Üniformanın dönüşüne destek verenler, körpe yaşlarda çocukları teslim alan “tüketim çılgınlığının” yanında tek tip giyimin “sınıfsal ırkçılığa” karşı da etkin bir zırh sağladığını söylüyordu. Öğretmenler bile bazen gelir düzeyi düşük öğrencilere, giyimlerinden ötürü ayrımcılık yapıyordu. Şımarık, züppe veletler, ezik görünümlü sınıf arkadaşlarını itip kakıyor; acımasızca tiye alıyordu… Üniforma bu sorunları asgariye indirgiyor; öğrencilerin bilgi ve donanımlarıyla öne çıkmalarına yardımcı oluyordu. Yarış; ana babaların alım gücü ve markalar üzerine değil, entelektüel çaba ve yetenek üzerine yoğunlaşıyordu. Üniforma, işadamı çocuğu ile işçi çocuğunu “psikolojik” düzlemde eşitliyordu. ’68 döneminde “geri fikirli bir otoriterlik simgesi” olarak görülerek devreden çıkarılan formanın erdemleri böylece yeniden keşfedilir olmuştu. Psikologlar (tüketim baskısı ve ekonomik kriz beraberinde) değişen bu konjonktür içinde konuyu sil baştan masaya yatırıyordu… Kriz, Çizme’nin eğitim sektörünü de ağır biçimde vurmuştu… Devlet okullarında maddi olanaksızlıklar ve sözleşmeli öğretmenlerin artması eğitimin kalitesini düşürmüş, gençlerde yüzde 35’lere varan işsizlik hadleri öğrenci motivasyonunu olumsuz etkilemişti. Prag’tan savunma Kararın ardından Batı Şeri ve Gazze’de sokaklara çıkan Filistinliler coşkulu kutlamalarda bulundu. Batı Şeria’da sokaklar bayram yerine dönerken Gazze sokakları ellerinde bayraklarla dans eden binlerce kişiyle doldu. Ramallah’ta Yaser Arafat meydanında daha karar açıklanmadan toplanmaya başlayan Filistinliler, Abbas’ın ABD ve İsrail’in yoğun çabalarına rağmen elde ettiği zaferi şenlik havasında kutladı. Oylamada çekimser oy kullanan İngiltere, Abbas istenen güvenceleri vermediği için çekimser kaldıklarını bildirdi. Dışişleri Bakanı William Hague açıklamasında, Abbas’ı müzakerelere önkoşulsuz başlamaya ve UCM’ye gitmemeye çağırdıklarını ancak bu güvenceleri alamadıklarını söyledi. Tarihi oylamada “hayır” diyen tek Avrupa Birliği üyesi ülke olan Çek Cumhuriyeti, tutumunu savundu. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Çek Cumhuriyeti yıllardır Filistin yönetimini ilgili devlet yapılarının inşası çabasında desteklemektedir. İsrail devletiyle barış ve güvenlik içinde yan yana yaşayacak bir Filistin devleti ancak doğrudan müzakereler sürecinde gerçekleştirilebilir” denildi. NASA: Bu yıl kıyamet yok Dış Haberler Servisi Dünyanın “sonuna” bir ay kala, ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), endişeye mahal olmadığını söyledi. NASA, Maya takvimine göre Dünya’nın 21 Aralık’ta yok olacağıyla ilgili iddiaları bertaraf etmek için internet sitesinde özel bir bölüm hazırladı. İnternet sitesinde (http://www.nasa.gov/topics/earth/features/201 2.html), Dünya’nın sonu ile ilgili iddiaların kökeni, Maya takvimi, gezegenlerin sıralanması gibi sorulara yanıt veren NASA, ayrıca 4 milyardır yuvarlanıp giden gezegenimize bu yıl da bir tehdit bulunmadığını bildirdi. NASA, Dünya’nın sonu ile ilgili iddiaların Sümerler tarafından bulunduğu öne sürülen Nibiru adlı sözde bir gezegenin aralık ayında Dünya ile çarpışacağı varsayımına dayandığını ifade etti. Çarpışma için önce Mayıs 2003 tarihinin ileri sürüldüğünü belirten NASA, bu tarihte hiçbir şey olmayınca Aralık 2012 tarihinin belirlendiğini işaret etti. Maya takviminin 21 Aralık’ta sona ermediğine işaret eden NASA, “Tıpkı evlerimizdeki takvimlerin, 1 Ocak’ta yeniden başlaması gibi Maya takvimi de 21 Aralık’tan sonra yeni bir döneme başlıyor. Sırf sayfalar bitti diye, yaşam duracak demek değil” açıklaması yaptı. Uzay Dairesi, 2325 Aralık arası tüm Dünya’nın karanlıkta kalacağı, gezegenlerin belirli bir hizada sıralanacağı, kutupların değişeceği, devasa bir göktaşının Dünya’ya çarpacağı, Dünya’nın manyetik alanın tersine döneceği ve gezegenin uzayda 30 bin ışık yılı gidip Samanyolu galaksisinin merkezindeki kara deliğe düşeceği gibi diğer kıyamet senaryoları ile ilgili de hiçbir bilimsel kanıt bulunmadığını kaydetti. NASA’nın Marshall Uzay Uçuşları Merkezi’nden Mitzi Adams ise 2012 sonunda ve gelecekte Dünya’ya yönelik en büyük tehdidin, gökcisimleri değil, insanoğlunun ta kendisi olduğunu belirtti. Kardeşler’in anayasasına protesto Dış Haberler Servisi Mısır’da şiddetli protestolara neden olan tartışmalı anayasa taslağı önceki gün mecliste kabul edildi. Müslüman Kardeşler destekli Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye yönelik yargıyı devre dışı bırakarak yetkilerini genişletme amacında olduğu eleştirilerinin kitlesel eylemlere dönüştüğü dönemde gerçekleşen oylamaya, halihazırda meclisi boykot eden liberal, laik, sol görüşlülerin yanı sıra Kıpti vekiller de katılmadı. İslamcıların ağırlıkta olduğu mecliste 19 saat süren tartışmaların ardından Mübarek dönemi sonrası ilk anayasanın taslak metninde yer alan 234 maddenin tümü kabul edildi. Tasarının Mursi tarafından onaylanmasının ardından yaklaşık iki hafta içinde referanduma götürülmesi bekleniyor. İnsan hakları eylemcilerinin kadın ve azınlıklara yönelik özgürlükleri dikkate almadığı gerekçesiyle karşı çıktığı taslakta İslamcılarla liberal, laik kesimler arasında bir diğer önemli anlaşmazlık konusu ise “şeriat kurallarının yasamanın temelini oluşturduğu” maddesi. Yeni taslakta eski anayasada olduğu gibi “İslam devletin dini ve şeriat ilkeleri de yasaların kaynağı” olarak nitelendiriliyor. Kimi çevreler şeriat kuralları olarak Sünni inancının temel alınacağına da vurgu yapıyor. Meclisin kabul Mursi’nin yargıyı devre dışı bırakan adımlarına tepkiler sürüyor Eğitimde kimlik arayışı Başta internet olmak üzere okul dışında yeni ve modern teknolojilerin sağladığı sürekli bilgi akışı ve çeşitlenen bilgi mecraları, okulun rakipsiz bir bilgi mabeti olma tekelini/konumunu sarsmıştı. Üst üste katlanan tüm bu etkenler, bir eğitim kurumu olarak okulun “etkinliğini”, “saygınlığını” azaltmıştı. Eğitim sistemi, hiç hesapta olmayan bir kimlik arayışına girmişti… “Üniformaya geri dönüş” seçeneği, işte bu “saygınlık” ve “etkinliği” tesis etmenin bir aracı olarak gündeme geldi. Çoğu kez “koyvermişlik” ve bir “başıboşluk” duygusu yaratan giyim kuşam serbestisine karşın okul üniformalarının, öğrenciler arasında “birlik, beraberlik” ve “takım olma” duygularını güçlendirdiği söyleniyordu. Halk, anketlerde üniformaya dönüşü destekliyordu. Bu talebin okul müdürleri tarafından kendisine ısrarla iletildiğini belirten Berlusconi kabinesinin Eğitim Bakanı Gelmini, böylece tercih eden okullarda özerk olarak üniformaya geçileceğini açıkladı. Kıyafet yönetmeliğinde geçmişte de özerk karar uygulayan özel okulların yanında, devlet okulları da uygun gördükleri takdirde “üniformaya” dönebilecekti! Çizme’de şimdi böyle “karma” bir durum var. Karar, tepeden inmecilikle uygulanmıyor. Tercih, okul yönetimlerine bırakılıyor. Formanın artıları yeniden keşfediliyor ve eğilim formaya geri dönüş yönünde beliriyor. “Üniforma, Avrupa’da unutuldu. Tarihe gömüldü” filan diyorlar ya... Ya dünyadan hiç haberleri yok! Ya “giyim serbestisi” adı altında türban takıyyesi için her palavrayı mubah sayıyorlar. Başkent Kahire’de Tahrir Meydanı’na çıkan Mursi ve Müslüman Kardeşler karşıtı eylemciler “Halk rejimi düşürmek istiyor” sloganlarıyla, cumhurbaşkanını geri adım atmaya çağırdı. (Fotoğraf: REUTERS) ettiği yeni maddeler arasında, şeriatla ilgili konularda El Ezher Camii ve Üniversitesi’ne danışılması da yer alıyor. Ayrıca Mısırlı Hıristiyan ve Yahudiler için de Hıristiyanlık ve Musevilik “yasaların kaynağı” olarak değerlendiriliyor. Tasarıda devletin rolüne ilişkin “etik ve ahlaki koruma” ile “insanları aşağılama” maddelerinin getireceği ceza kanunlarının iktidara yönelik eleştirileri sansürleme amacıyla kullanılabileceği uyarıları da yapılıyor. Cumhurbaşkanının ulusal savunma komitesiyle görüştükten sonra meclis onayı olmadan savaş ilan etmesine ilişkin madde de tartışma yaratttı. Bazı maddelerin ifade ve basın özgürlüğünü hiçe sayacağı kaygısını dile getiren medyanın önde gelenleri ülkede Mursi karşıtı cephede. Protestolar çerçevesinde ülkedeki 11 gazetenin gelecek salı günü basılmama ve uydudan yayın yapın 3 özel TV kanalının çarşamba günü ekran karartma eylemi yapacağı gelen bilgiler arasında. Tasarıda cumhurbaşkanının görev süresi ise 4’er yıllık iki dönemle sınırlandırılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle