23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ Adeta AKP kadrolarının aile vakfı haline dönüşen Ensar Vakfı, milli eğitimi yönlendiriyor 7 Bir başka bereketli vakıf ğur Mumcu, Rabıta çalışmasında, “Bereket Vakfı”nı kuranlardan söz ederken Abdullah Sert’ten de söz eder. Yıllar sonra AKP’den Maliye Bakanı olacak Kemal Unakıtan ve Al Barakacılarla birlikte Bereket Vakfı’nın kurucusu olan Abdullah Sert, 1979’da bir grup isimle birlikte bu kez “Ensar Vakfı”nı kurmuştur. Bu isimlerin arasında bugün AKP’den İstanbul Anakent Belediye Başkanı olan Kadir Topbaş da vardır. Ensar Vakfı kurucularından bir başka isim de Ahmet Şişman’dır. 2011 Temmuz ayında vefat eden Ahmet Şişman’ın cenaze törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katılmışlar ve bizzat tabutunu taşımışlardır. Bir dönem, AKP’li siyasi kadroları içinde barındıran çatı örgütü olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın başkanlığını da üstlenen Ahmet Şişman, aynı zamanda 1990’lı yılların ortasında yayımlanan “Bilgi ve Hikmet” dergisinin sahipliğini de yapmıştır. İslamcı yazar Ali Bulaç’ın genel yayın yönetmeni ve sorumlu yazıişleri müdürü, AKP milletvekili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a uzun süre danışmanlık yapan Ömer Çelik’in Ankara sorumluluğunu üstlendiği o Bilgi ve Hikmet dergisi, AKP iktidara gelince Başbakanlık Müsteşarlığı, daha sonra Çalışma Bakanlığı yapan, bugün de Milli Eği U Ahmet Şişman’ın cenazesinde hükümet tam kadro yer aldı. tim Bakanlığı makamında oturan Dinçer’in, 1995’te Sivas’ta yaptığı bir konferans metnini 12. sayısında makale olarak yayımlamıştır. Eski CHP Grup Başkanvekili olan Ali Topuz’un geçmişte Meclis gündemine taşıdığı bu konferans metninde Dinçer, Cumhuriyet karşıtı bir tutum sergilemiştir. “21. yüzyıla girerken dünya ve Türkiye gündeminde İslam” başlığını taşıyan o makalede Dinçer, “Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür” sözlerinin yanı sıra, şu görüşlerini de kamuoyu ile paylaşmıştır: “Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin, laiklik, cumhuriyet, milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha ademi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.” Dinçer, 1997 yılı Aralık ayında İstanbul’da biraz önce konu ettiğim Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı tarafından gerçekleştirilen “Demokrasi Sempozyumu”nda yaptığı bir konuşmada da ulus devlete, demokrasiye, bürokrasiye ve modern topluma ilişkin eleştirilerini dile getirmiştir. Ki, o sempozyumun kapanış bildirisinde, “Bütün meselenin; her zaman her toplumda farklı toplum kesimlerinin, değişik inanç gruplarının, etnik, dini, kültürel ve diğer toplulukların aynı zamanda yaşayacaklarının kabul edilmesi ve rejimin bunu mümkün kılacak şekilde tanzim edilmesi” gereği vurgulanmıştır. “Rejimin yeniden tanzimi”nin istendiği bu sempozyumdaki konuşmasında Dinçer, “...tarihi gelenek içinde yer alan vakıfların, cemaatlerin, özel sektörün yönetimde söz sahibi, daha da önemlisi karar verme ve politika belirlemede güç sahibi olmaları gerektiğini” vurgulamıştır. Dokunulmazlığa Dokunmak! Başbakan İspanya yolcusu olduğu için AKP Meclis Grubu dün toplanmadı. Koskoca iktidar partisinin parlamenterleri, öğretmenleri gelmediği zaman sınıfa girmek yerine bahçede oynamayı seçen ilkokul çocukları gibi kulis muhabbetleriyle zaman doldurmuş olmalılar. Erdoğan başkentte olsaydı dünkü gruptaki konuşmasında neler söyleyecekti diye düşündünüz mü? Ben, kendi adıma böyle bir fikir cimnastiği yaptım. Dünkü tarihi taşıyan gazetelerin birinci sayfalarında büyük başlıklar altında verilen, Erdoğan’a ait en son açıklamaları salı vaazlarının tıpkısı olarak yorumlamaya karar verdim. Başbakan parlamentonun milletvekili sayısı itibarı ile dördüncü grubu olan BDP’lilerin neredeyse tamamına yakınının Anayasa ve Adalet Komisyonu’nda bekleyen dokunulmazlık tezkerelerinin hemen gündeme alınarak sonuçlandırılacağını, adeta bir talimat halinde AKP’li milletvekillerine buyurmakla yetinmiyor. Hem sözünü ettiğim komisyonlarda; hem de genel kurul görüşmelerinde varılacak sonucun da çantasında, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek tarafından yazılmış, mühürlenmiş olduğunu da muştuluyor! Böylelikle: Sadece yürütme erkinin değil, aynı anda yasama organının da başkanı olduğunu dosta düşmana duyuruyor. Kendisi için çok doğal olan bu tür bir yetki gaspı karşısında, söyleyecek bir şeyi varsa buyursun Meclisimizin anlı şanlı Başkanı, parlamentonun en deneyimli üyelerinin ilk sırasında yer alan Cemil Çiçek söylesin! Ancak çoğunluk grubunun başkanı olan Sayın Erdoğan’ın, söz konusu açıklamasıyla dokunulmazlığı kaldırılmak istenilen BDP’li milletvekillerinin eline çok güçlü bir silah verdiğini de unutmaması gerekiyor. Çünkü TBMM üyelerinin dokunulmazlığını düzenleyen anayasa maddesi, bu konuda parti gruplarında herhangi bir görüşme yapılamayacağını, karar alınamayacağını söyler. Gruplarda görüşülme olmasa bile, milletvekillerinin görüş ve oylarını, Meclis komisyonları ya da doğrudan genel kurulunda lider buyruklarıyla kilitleyecek parti kararları, tabii Anayasa Mahkemesi hâlâ bağımsızlığını koruyorsa, Yüksek Mahkeme’den dönmeye mahkum olacak demektir. inçer’in, yardımcı doçent olduğu dönemde Türkçeye çevirdiği ve 1988’de yayımlanan bir kitaptan da bugünkü gelişmeler açısından söz etmek gerekiyor. “İslam Ekonomisinin Temel Meseleleri” adlı bu kitabın yazarı Pakistanlı Muhammed Ekrem Han. Dinçer’in çevirisiyle kitaptan bir bölümü okuyalım: “Sosyal gerçeklerin farkına varılmasıyla, İslam geçerli hale gelecek ve problemlere İslami çerçeve içinde çözümler getirilebilecektir. Bu yönde gelişme kaydedebilmek için alan çalışmasına dayalı araştırma ve tezler yapılmalıdır. Bu araştırma ve tezler, öğrencileri İslam ile gerçek hayat arasındaki ilgiyi kurabilecek metodolojiyle yetiştirmeyi amaç edinmelidir. Üniversitedeki öğretim üyeleri de bu yönde araştırma projeleri hazırlamalıdır. Bu tür bir eğitim tarzının, gerçek hayat şartlarının farkında olan ve problemlere ilahi rehberliğin ışığında çözümler arayan öğrenci neslini yetiştireceğine inanıyorum. Böylece bilginin İslamlaştırılması hareketi, günümüz laik toplumlarından İslam toplumuna geçiş için bir araç olacaktır. Bugüne kadar değişim süreci, çoğunlukla politik bir süreç olarak algılanmıştır. Sonuçta, İslamlaşma süreci sadece politik bir süreç olarak kabul edilse bile Müslüman gruplar faydalı kanunlar hazırlayabilirler. Ancak gerçek hayat şartlarının farkında olan ve bu hayatla ilgili problemleri çözme kapasitesi ve kabiliyetine sahip liderliği oluşturamazlar. Politik sürecin önemi inkâr edilemez, ama tüm bilginin İslamlaştırılması hareketi, politik alanda da gerçek lider tipini yetiştirmeye yardımcı olacaktır.” Dinçer’in geçmişteki rejimin yeniden tanzim edilmesi ve tüm bilginin İslamlaştırılmasına yönelik çabalarının, büyük bir bölümünü Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra yaşama geçirdiğinin altını çizmek gerekiyor. D İlahi rehberlik Türkiye üzerinde Rabıta gölgesi IŞIK KANSU 3 VAKFIN AMACI EĞİTİM SİSTEMİNE UYARLANIYOR öyle ki... Dinçer’in kurucular kurulu üyesi olduğu Ensar Vakfı’nın en önemli çalışmalarından biri, “interaktif Kuranıkerim öğrenme CD”sinin bütün imam hatip lisesi öğretmen ve öğrencilerinin hizmetine sunulmuş olması... Ayrıca vakfın “www.dinkulturuogretmeni.com” adresindeki sitesi de ilk ve ortaöğretim din kültürü ve ahlak bilgi öğretmenleri için hazırlanmış. Ensar Vakfı’nın bir başka hizmeti de “ilmihal, tefsir vb. dini ilimlerle ilgili seminerler, konferans ve yardım faaliyetleri”ni yürütmek. Ensar Vakfı’nın amacına gelince... Vakıf, amacını şöyle açıklıyor: “Herkesin kendi dini ve felsefi inançlarına göre eğitim ve öğretim yapma hakkını kullanmasına destek ve yardım sağlamak temel misyonumuzdur. Bu konuda, kamusal alanı etkilemek ve yönlendirmek; özel alanda hizmet üstlenen kurumları desteklemek ve yardım etmek genel amacımızdır.” Ensar Vafı’nın amaçlarını etkilemek ve yönlendirmek için bugün elinde çok büyük bir olanak bulunuyor, o da vakfın kurucularından Dinçer’in Milli Eğitim Bakanı olması... Dinçer, Milli Eğitim Bakanlığı’na atanır atanmaz, bakanlığın görev tanımındaki “Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen vatandaş yetiştirme” hedefini “kanun hükmünde kararname” ile kaldırıyor... O hedef yerine Dinçer, bakanlığın görevleri arasına “öğrencileri, bedeni, zihni, ahlaki, manevi, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştirme, insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve beceriyle donatmak” amacını yerleştirir. Bu hedefte “katılımcı ve ademi merkezi” yapı “insan haklarına dayalı toplum yapısı” ifadesinde yerini bulmuştur.. “Daha Müslüman” yapı ise “ahlaki, manevi yönden geliştirme” vurgusundadır. Kısacası, “milli ve laik eğitim” yerini, “etnik ve dinsel” yelpazeye bırakacaktır. Eğitim hedefinde “milliyetçilik” kalkarken “küresel” denerek bugün dünyaya egemen kılınmış resmi ideoloji olarak “küreselleşme” başat konuma oturacak; buna koşut olarak da “sosyal devlet” ilkesi kalkarken “rekabet gücüne sahip ekonomik sistem” tanımıyla “piyasacılık” genç kuşaklara sunulacak tek tip ekonomi politik algı sistemi olacaktır. Dinçer’in gazetelere yansıyan “motor gücünü yükseltip kaportayı hafiflettik” diye nitelendirdiği bakanlık teşkilat kanundaki değişim işte budur. Ş AKP ÖNERİSİNİ KOMİSYONA SUNDU Padişah gibi başkan AYŞE SAYIN İlim Yayma’ya kutlama A K P ’ N İ N ir hatırlatma daha: 19 Mayıs’ı kıların tanıtımı, İlim Yayma Cemiyesıtlayan genelgesini durduran Dati’nin katkılarıyla 81 ilde, 25 bin öğretnıştay’ın kararını “hukuki bir ga mene 21 öğretim üyesi tarafından yarabet” olarak nitelendiren Dinçer’in bapıldı. Cemiyetin yurdumuzun pek çok şında bulunduğu Milli Eğitim Bakanlıyerinde inşaat halinde bulunan imam ğı’na bağlı okullarda Ensar Vakfı’nın dü hatip okul binası, pansiyon ve spor sazenlediği toplantılara çağrılar yapılırken lonlarının tamamlanmasında çok de29 Ekim 2011’de Cumhuriyet Bayramı ğerli destekleri oluyor. İlim Yayma törenleri Van depremi bahane edilerek Cemiyeti’mizin 60. yılını bu duygulariptal edilmiştir. Ama aynı Milli Eğitim la kutluyor, daha nice 10 yıllar yapmış Bakanlığı’ndan sorumlu Dinçer, olduğu değerli hizmetlere yeni halkaUğur Mumcu’nun “Rabıta” lar eklemesini diliyorum.’’ kitabında sıkça sözü ediEnsar Vakfı’nın, yeni Eğitimİş Sendilen İlim Yayma Cemimilli eğitim sistemine kası, geçen aylarda yeti’nin 60. yılını kutkatkısı bununla da kalAKP’nin son çıkardığı dört lama törenlerine kadörtlük medrese yasası ile ilgili bir maz. Bu ay düzenletılmayı görev bilir. rapor hazırlamış, İmam Hatipliler nen “Uluslararası Bir konuşma yapar Derneği gibi, Ensar Vakfı gibi kimi ör Değerler ve Eğitim ve İlim Yayma Ce gütlerin imamhatip ortaokullarının Sempozyumu” için sayısının artırılması ve kentlerin en çalışmalara hız verir. miyeti’ne teşekkür iyi yerlerinde okullarla yer değiş “Değerler eğitimi eder. Çünkü İlim Yayma Cemiyeti, En tirilmesi için valilik ve il milli eği açısından ders kitaptim müdürlükleriyle toplansar Vakfı gibi Milli ları ve materyalleri. tılar yaptığını da duEğitim Bakanlığı ile birDin ve değerler eğitimi. yurmuştu. likte çalışmaktadır artık: İslam ve değerler. Öğretmen “Eğitim alanlarındaki çalışmalayetiştirme programlarında değerrımızda maddi ve manevi desteklerinler eğitimi” gibi konuların tartışılacağı den büyük güç aldığımız 100’den fazla sempozyumun “Bilim Kurulu”na, Dinimam hatip lisesini MEB’e kazandıran çer’in, Talim Terbiye Kurulu Başkanlıİlim Yayma Cemiyeti’ne bugünün ğı’na atadığı Emin Karip de eklenir. Milli Eğitim Bakanı olarak şu üç alanDaha sonra Emin Karip, bilim kurulundaki katkıları için teşekkürlerimi borç dan çıkarılır ama konuşmacı olarak kenbiliyorum. İlköğretim, ortaöğretim, disine yer verilir. Hem de AKP iktidarı din kültürü ahlak bilgisi ile imam hadöneminde YÖK’e yürütme kurulu üyetip liselerinin yenilenen müfredat si olarak atanan Prof. Dr. Mehmet Şişprogramları ve yeni hazırlanan kitapman ile birlikte... B A İ L E VA K F I Bir diğer konu: Dinçer’in sorumluluğu altındaki Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretim Genel Müdürü İrfan Aycan, imam hatip lisesi müdürlüklerine birer yazı göndererek, “Değerler Eğitimi Merkezi” tarafından yapılacak “İmam Hatip Liselerinde Arapça Öğretimi Sempozyumu”na katılımın sağlanması çağrısında bulunur. Sempozyumu düzenleyecek olan Değerler Eğitim Merkezi, Dinçer’in kurucular kurulu üyesi olduğu Ensar Vakfı’nın oluşturduğu bir merkezdir. Ensar Vakfı’nın şu andaki Başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu, aynı zamanda İstanbul İl Genel Meclisi’nin AKP’li üyelerindendir. Ensar Vakfı’nın başkan yardımcılarından Mehmet Sarımermer, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün damadıdır. Bir diğer Genel Başkan Yardımcısı Hasan Can, AKP’li Ümraniye Belediye Başkanı’dır. Vakfın Sekreteri İbrahim Bacacı, Gül’ün damadı Mehmet Sarımermer’in Fenn Bilgi Teknolojileri Sanayi ve Ticaret şirketinden ortağıdır. Ensar Vakfı Mütevelli Heyeti üyeleri arasında AKP’li Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık da bulunmaktadır. Bir başka heyet üyesi de, AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun oğlu Ziya Develioğlu’dur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ziya Develioğlu’nun düğününde, evlenen çiftten üç çocuk yapmalarını istemiştir. Dinçer’in oğlu ve aynı zamanda Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın damadı olan Asım Dinçer de vakfın bugünkü mütevelli heyetinde üyedir. Anlayacağınız, Ensar Vakfı bugün adeta AKP’nin bir aile kuruluşudur... YARIN: RABITA PARASIYLA YURTDIŞINA GÖNDERİLENLER BUGÜN NEREDE? ANKARA AKP, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na resmen sunduğu “başkanlık” sistemi önerisinde, başkana yargıdan, üniversitelere kadar hemen her konuda geniş “atama” yetkisi verildi. AKP, MHP ve BDP, komisyona yeni anayasa önerilerini sundu. AKP’nin önerisi şöyle: Yüzde 5 koşulu: Başkan, 40 yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış ve milletvekilliğine seçilme yeterliliğine sahip kişiler arasından halk tarafından 5 yıllığına seçilecek, bir kişi en fazla 2 kez başkan seçilebilecek. Başkanlığa son genel seçimlerde en az yüzde 5 oranında oy alan siyasi partiler ile en az 100 bin yurttaş aday gösterebilecek. Başkan adayı olan milletvekilinin görevi, aday olmasıyla sona erecek. Seçim süreci: Başkanlık seçimi, başkanın görev süresinin dolmasından önceki 60 gün içinde tamamlanacak. Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday başkan seçilmiş olacak. İlk oylamada çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılacak. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış iki aday katılacak ve en çok oyu alan başkan olacak. Üniversite ve yargıya başkan damgası: Başkan “devletin ve yürütmenin başı” olacak. “Devlet Başkanı” sıfatıyla, Türkiye Cumhuriyeti ve “Türk” milletinin birliğini temsil edecek. Meclis’in “fesih yetkisi” dahil geniş yetkileri olacak. Buna göre başkan, “TBMM seçimlerinin yenilenmesine” karar verebilecek, sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etme, OHAL kararnamesi çıkarma, YÖK üyelerinin yarısını ve üniversite rektörlerini seçme Anayasa Mahkemesi üyelerinin yarısını, Danıştay üyelerinin yarısını, Yargıtay Başsavcısı ve HSYK üyelerinin yarısını seçme yetkisine sahip olacak. Başkana soruşturma: Kişisel ya da göreviyle ilgili suç işlediği iddia edilen başkan hakkında TBMM üye tam sayısının en az üçte ikisinin vereceği önergeyle soruşturma açılabilecek. TBMM Genel Kurulu’nca, üye tam sayısının ancak 4’te 3’ünün oyuyla Yüce Divan’a sevk kararı verilebilecek. Ömer Dinçer
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle