19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2012 ÇARŞAMBA [email protected] 16 KÜLTÜR Şiirimizin büyük ustası, yazarımız Melih Cevdet Anday’ı on yıl önce bugün yitirmiştik AYVAZOVSKİ’NİN ÜÇ ESERİNDEN İKİSİ SATILDI Evrensel ve hümanist ? 28 Kasım 2002 günü yitirdiğimiz Melih Cevdet Anday’ı, Paris’te yaşayan kırk yıllık dostu Abidin Dino’ya 1980’li yıllarda yazmış olduğu üç mektupla anıyoruz. Kuşkusuz daha uzun olan mektupların Melih Cevdet’in kendi şiiri ve sanat anlayışı, bir de genel olarak sanatla ilgili düşüncelerinin öne çıktığı bölümlerine yer vermeye çalıştık. FERİT EDGÜ Altı yıl önce, Melih Cevdet’in Paris’teki kadim dostu Abidin Dino’ya yazdığı on mektubu, Sözcükler dergisinin 2. sayısında (TemmuzAğustos 2006) yayımlamıştık. Bugün Sabancı Üniversitesi’nde korunan Abidin Dino arşivinde 17 Melih Cevdet Anday mektubu bulunuyor. Mektup edebiyatımızın fakirliği üzerinde konuştuğumuz bir gün, Melih Cevdet, sözlü edebiyat geleneğinden geldiğimiz için, mektup yazmaktan da, saklamaktan da hoşlanmadığımızı söylemişti. Abidin ile Melih Cevdet 1940’lardan beri dosttular. Sanırım, Abidin’in değilse de, Melih Cevdet’in bu kadar kesintisiz ve uzun süren bir dostluğu olmamıştı. Abidin Dino, Melih Cevdet’in ilk kitabı “Rahatı Kaçan Ağaç”ın kapağını yapmış, Melih Cevdet de, birçok kez dostunun sanatı ve kişiliği üzerine yazılar kaleme almıştır, eleştiriyi göz ardı etmeden. Genelde bizim yazarlarımızın mektupları, Batılı meslektaşlarınınki gibi, ilerde yayımlanmak üzere yazılmamıştır. Melih Cevdet’in bu mektuplarını okurken de bunu unutmamak gerekir. Her iki dostumun anısı önünde saygıyla eğiliyorum. ‘Ay Işığında Galata Kulesi’ne 2.4 milyon TL Kültür Servisi Ünlü Rus ressam Ivan Ayvazovski’nin “Ay Işığında Galata Kulesi”, Londra’daki Sotheby’s Müzayedesi’nde 825 bin 250 sterline (yaklaşık 2 milyon 400 bin TL) satıldı. Tablonun, 500 bin ila 800 bin sterlin arasında alıcı bulması bekleniyordu. Sotheby’s Müzayede Evi’nde yapılan “Rus Sanatı” başlığı altında 28 yapıtın satışa sunulduğu müzayedede en yüksek fiyata satılan yapıt ise ressam Valentin Alexandroviç Serov’un portresi oldu. Yağlıboya portre, 1 milyon 217 bin 250 sterline (yaklaşık 3 milyon 700 bin TL) alıcı buldu. Ayvazovski’nin İstanbul Boğazı’nı resmettiği 1900 tarihli yağlıboya tablosu 97 bin 250 sterline (yaklaşık 280 bin TL) alıcı bulurken Haliç’i resmettiği “Ay Işığında Haliç” adlı yapıtı ise satılmadı. 1886 tarihli tablonun 700 bin ila 900 bin sterlin arasında alıcı bulması bekleniyordu. Sanatçının 1856 yılında yaptığı “İstanbul ve Boğaz” adlı yapıtı, 25 Nisan 2012’de Londra Sotheby’s Müzayede Evi’ndeki “Oryantalist Eserler” müzayedesinde 3 milyon 233 bin 250 sterline (yaklaşık 9 milyon TL) alıcı bulmuştu. İstanbul’a ilk kez Osmanlı Sultanı Abdülmecid’in daveti üzerine 1845 yılında gelen Ayvazovski, 18451900 yılları arasında birkaç kez İstanbul’u ziyaret edip şehri resmetmişti. Dionyssos’tan çok Apollon 29 Aralık 1983 Sevgili Abidin, Yeni yıla girerken ikinizi de özlemle öperim. Sağlık, neşe, mutluluk dilerim. Güzel evinizde esenlik eksik olmasın, nice başarılı yapıtlar verin. Resim geldi, bize sevinçler getirdi. Şimdi duvarlardaki resimleri yeniden düzenleyeceğim. Yeni yıl benim için resim bakımından bereketli oldu. Taksim’deki Etap Oteli’nde açılan Kitap Fuarı’nda kitaplarımı imzaladığım gün, bir hanım, elinde kâğıda sarılı bir resimle geldi, “Size bir armağanımız var” diyerek resmi açtı, benim karakalem bir portrem. Meğer bu hanım rahmetli Orhan Peker’in kardeşi imiş, “Bana miras olarak bu portre kalmıştı, ben de onu size veriyorum” dedi. Gerçi yıllar önce, Orhan Peker benim bir yağlıboya resmimi yapmağa başlamıştı. Sonra o resim ne oldu, bitti mi, bitmedi mi, bilmiyorum. Anlaşılan onu bırakıp, bu yenisini yapmış olacak. “Karacaoğlan Çeşitlemeleri”nin bir kopyasını sana postalamıştık. (…) Bu şiir hakkında sana kısaca bilgi vereyim. Yazdığım sekiz parça, Karacaoğlan’ın altı kıtalık bir şiirine dayanmaktadır. Kimi dizeleri olduğu gibi kullandım, fakat şiirin bütününe, hele yapısına hiç bağlı kalmadım. Atı ile oradan oraya giden Karacaoğlan’ı kendi imgelerimle canlandırmayı yeğledim. Benim için sorun şu idi: Dilimizin ve kültürümüzün oldukça sık değişimlere uğraması, bizde geçmişten yararlanma anlayış ve eğilimine güçlükler doğurur; bu konuyu yıllar boyu düşünüp durmuşumdur. Ziya Gökalp’in, sanatlarımız için öğütlediği “Batılı teknik yerli öz” öğütlemesi, gerçekte kolay uygulanır gibi değildir, sanatçılarımızın çoğunda kolaya kaçma eğilimini beslemiştir. Sözgelişi çoksesli müzisyenlerimizin, yerli melodi ile armoni ve konturapunta kurallarını yan yana getirmekle ulusal bir müzik yarattıklarını sanmaları bende tepki uyandırıyor. Yaratma, bunca basit bir formülün sınırları içine hapsedilemez. Geçende bir yazımda da söylediğim gibi, ulusal bir sanatı yaratmak, evrensel bir bakışı gerektirir. Bu, yaşamımıza, duygu ve düşünce dünyamıza hümanist bir açıdan bakmak demektir. Yoksa insanımızın değişim süreci içinde yeniden yaratılmasını başaramayız. Dün radyonun her gün dinlediğim III. programında 13. yüzyıl Avrupa müziğinden örnekler dinledim; hoştu ama ilkeldi. Batı müziğinin oradan kalkıp Barok’a, sonra Klasik’e, Romantik’e geçmesi ve On İki Ton müziğine gelmesi, Rönesans’tan sonra ortaya çıkmış olan “İlerleme” kavramının tipik bir örneğidir. (…) Daha önce yolladığım dokuz şiirle ilişkili olarak şunları da söyleyivereyim: Kandinski’nin renklere, Schönberg’in seslere tanıdığı bağımsızlık ve özgürlüğü, ben de o şiirlerde sözcüklerle göstermek istedim. Gerçekte o şiirler hiç de “kapalı” değil benim için. Ancak onlardaki anlamı, değişme ve gelişmeden ayrı yerde aramamalı, doğal yaşamdaki gibi görmeli. (…) Ben, bilirsin, kendinden geçerek yaratma anlayışına hiçbir zaman yatkın olmamışımdır. Bende Dionyssos’tan çok Apollon’un etkisi vardır. (…) Devlet Tiyatrosu İstanbul bölümü, bu mevsim benim “Mikado’nun Çöpleri”ni sahneledi. Uyandırdığı olumlu etki beni çok sevindirdi. On altı yıl önce, Kenter kardeşlerin olağanüstü bir başarı ile oynadıkları bu oyun, o zaman, kimi solcu çevrelerce, “modern” olduğu için yerilmişti, beni bu yüzden nerdeyse döneklikle suçlayacaklardı. On altı yılda ne değişti ki, o zamanki yericilerim bu kez beni coşkunlukla kutladılar. İyi ki erken erken ölmemişim. “Kolları Bağlı Odysseus”un da ne kadar şaşkınlıkla karşılandığını unutmam. (…) Benim profilimi Osmanlı padişahlarına benzetmişsin. Bende Osmanlılık vardır; babaannem Siyavuş Paşa ahfadındandı, yani Kanunî’nin kızından gelirdi. Evkaf’tan ufak bir gelirimiz de vardır. Gözlerinizden öpüyorum. Resim için ikimiz de teşekkür ediyoruz. M. Cevdet Anday ROL ALDIĞI OYUN NEDENİYLE YARGILANAN MASATÇI: Estetik haz 25 Mart 1984 Sevgili l’Abdüş, Epey gecikse de, beklediğim mektubun nihayet geldi. Şiirlerim hakkındaki ayrıntılı izlenimlerini birkaç kez okudum. Teksesli – çoksesli konusunu şiirde belirlemek elbette sanıldığınca kolay değil; burada olsa olsa dramatik şiire yönelmekten söz edilebilir. O da ozanın yer yer başka kişileri konuşturması ile gerçekleşir ancak. Bu “başkaları” çatışmalı da olabilir, soru – yanıt (point – contrepoint) biçiminde de. Kısacası diyaloga yer vermek. Gerçekte ozan bir sözcüdür, insanları dile getirir. Şu var ki kuram ile icra her zaman birbirini tutmayabilir; elimizde ölçü olarak gene de “estetik haz” kalacaktır. Bütün sorun o hazzı yaratabilmekte. Oysa, nice başarısız şiir, nice özgün dü şüncelere dayanılarak yazılmıştır. Sen bu şiirlere böylesi bir yakınlık duyabildinse ne mutlu bana! (…) Geçende Yaşar Kemal’le gazetede karşılaştık. Ona “Çeşitlemeler”den birini okudum. Çok sevdi, hayran oldu… filan demeyeceğim; çünkü bunlar alelade insanlar için söz konusudur ancak. Yaşar ise o baş edilmez üslubu ile beni yedi kat göğün üstüne çıkardı. Utancımdan kalakaldım. Altı yedi kişi Kumkapı’ya gidip kafayı çektik. (…) Bir yıllık konuştuk. Sana telefonda belki bu öykünün sözünü etmiştir. İki yeni romanı varmış, ama belki ikisini de baştan yazacakmış. İlhan Selçuk da aramızda idi. Balık nefisti. Bunları, seni imrendirmek için yazıyorum. Ben ise buradan Paris’i düşünüp imreniyorum. Şu tersliğe bak! (…) Suna ve ben, Güzin’i ve seni özlemle öpüyoruz. Yakınlarda imkân olsa da Boğaziçi’nde bir rakı içsek! Mektuplarını bekliyorum. M. Cevdet Anday ‘Sanatın eylemliliği yargılanıyor’ CEREN ÇIPLAK Melih Cevdet Büyükada’da Kültür Servisi Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Melih Cevdet Anday’ı şairin ölümünün onuncu yılında, uzun zaman yaşadığı Büyükada’da anıyor. TYS, Büyükada Belediyesi, Milas Ören Belediyesi ve Adalar Müzesi işbirliğiyle hayata geçen “Melih Cevdet Anday Günü”, saat 11.00’de gerçekleştirilecek mezar ziyareti ile başlayacak. Büyükada Anadolu Kulübü’nde saat 13.30’da başlayacak sineviyon gösterisinin ardından panelde, Suna Anday, Yıldız Kenter, Ali Sirmen, Mustafa Köz, Esen Çamurdan, Metin Cengiz ve Sevengül Sönmez konuşmacı olarak bulunacak. Etkinlikte ayrıca, “Melih Cevdet Anday Armağan Kitabı” da okurla buluşacak. Vicdani retçi İnan Süver’e destek eyleminde rol aldığı oyun nedeniyle “halkı askerlikten soğutma” gerekçesiyle yargılanan tiyatro oyuncusu Nazlı Masatçı’nın karar duruşması 4 Aralık’ta görülecek. İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nce görülecek dava, yaklaşık iki yıldır sürüyor. Vicdani ret eyleminde, İzmir Yenikapı Tiyatrosu’nun Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde Nikolay Gogol’un “Palto” oyununu sahneledikten sonra yargılanan Nazlı Masatçı konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Daha önce de birçok sokak etkinliğinde ve eylemde oyun sahnelemiştik. Düzenlediğimiz ve içinde yer aldığımız kimi tiyatro festivallerinde polis sokak oyunlarımıza iki üç kamerayla gelmiş, 2010’daki Dünya Tiyatrolar Günü’ndeki kutlamalarda ise çevik kuvvetle etrafımızı sarmıştı. Bana yapılan suçlamaya şaşırmadım, vicdani ret eyleminin kalben yanındayım. Açılan davada benden ziyade sanatın eylemliliğinin ve sanatın yapılacağı yerin yargılandığını düşünüyorum. Herhangi bir yerde yapılan, herhangi bir sanat eyleminde suç olamaz!” Oyunu yöneten Orçun Masatçı ise her türlü haksızlığa karşı sokaklarda oyun sahnelediklerini belirterek “Bugün bizim başımıza gelen baskı yarın başka tiyatrolara gelecek. Bir oyun sahnelemek yargılanma konusu olamaz” dedi. SLASH, CALEXİCO VE JAMIE LİDELL GELİYOR İstanbul’a yeni sesler İnsan olmak 16 Nisan 1984 Sevgili Abidin, Resimler sağ salim elime erişti. Harika! Kitabımı ölümsüz kılıyorsun böylece. Nasıl teşekkür etsem! Araya taşınma girdiği için bu mektubu yazmakta geciktim. Sana geçen mektubumda bu yüzden nasıl sinirli olduğumu yazmıştım. Sen de öyle olurmuşsun, bir de kediler… Bu “kediler” örneği beni çok düşündürdü. Düşün, hayvanın bildiği, tanıdığı her şey yerinden kaldırılıyor, ne korkunç! (…) Evi ne sevdim, bilemezsin… bahçeler, parklar ve sessizlik içindeyim. İçerde alabildiğine dolaşabiliyorum, hiç sebep yokken. Dışarı çıkmak istemiyor canım. Dün oturdum, gazete için iki yazı yazdım. Bu, benim kafamı en az on beş gün rahat ettirir. Bundan yararlanarak birkaç şiir daha yazacağım. Elinizdekiler, sana gönderdiklerim, o kadar. Az değil mi? Neden az olsun dersen, sevinirim. (…) Benim, “önce millî – sonra evrensel” formülüne karşı olduğumu, sanırım, sana yazmıştım. Ben onu tersine çevirmenin doğru olduğunu, ileri sürdüm birkaç yazımda. Dün Sabahattin Eyüboğlu’nun toplu yazılarından gelişigüzel birini açtım, şu tümceyi kendimin sandım, diyor ki, “İnsan olmayan nasıl millî olabilir?” Bu konuyu seninle daha tartışmak isterim. Şimdi sokağa çıkıyorum, bu mektubu postaya atayım teşekkür görevimi yerine getireyim, içim rahat etsin! Teşekkürler İkinizi de özlemle öperim (Suna da). M. Cevdet Anday ŞİİR YAZMAK Kimi bir sözcükten yola çıkarım Aç kalmış güzel bir kurttur o Kimi bir düşünden ki Kör bir gül gibi dönenir Bedevi bir sabır gibiyimdir Ey tesellisiz gece Göçebe Denizin Üstünde, 1970 Kültür Servisi Özellikle Guns’n Roses grubunda çaldığı dönemde tanınan ve artık solo kariyerine devam eden gitarist Slash 2 Şubat’ta İstanbul’da olacak. Slash, “Featuring Myles Kennedy&The Conspirators Projesi” kapsamında Küçükçiftlik Park’ta yeni şarkılarını seslendirecek. Eleştirmenler tarafından dünyanın en iyi gitaristlerinden biri olarak tanımlanan Slash’in, “November Rain” adlı çalışması, “Guitar Slash World” tarafından en iyi 100 gitar solosu listesinde 6. sırada yer aldı. Salon İKSV ise mart ayında iki önemli ismi ağırlayacak. Amerika ve Meksika folk müziklerini harmanlayan ve özellikle sahne performanslarıyla dikkat çeken Calexico ve günümüz ‘soul’ müziğinin en sevilen isimlerinden Jamie Lidell. Calexico, 2012’de çıkardığı “Algiers” adlı son albümünün turnesi kapsamında 2 3 Mart’ta, Jamie Lidell ise 23 Mart’ta Salon’da olacak. ‘RUS EDEBİYATI BULUŞMALARI’ KAPSAMINDA Ailesi Tolstoy’u anlatıyor Kültür Servisi TürkRus Kültür Vakfı “Rus Edebiyatı Buluşmaları”nda ünlü romancı Lev Nikolayeviç Tolstoy’u anıyor. Etkinliğe, Yasnaya Polyana Devlet Müzesi Müdürü ve Tolstoy ailesi mensuplarından Ekaterina A. Tolstaya da katılacak. Yarın saat 17.30’da Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Nihad Sayar Konferans Salonu’nda gerçekleşecek programda ilk olarak, “Ailesi Tolstoy’u Anlatıyor” başlığı altında, Ekaterina A. Tolstaya, Tolstoy’un hayatından kesitler paylaşacak. Programda, “Tolstoy’un Romansları” başlıklı konser ile Yasnaya Polyana Müzesi koleksiyonundan seçilen “Fotoğraflarla Tolstoy” başlıklı sergi yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle