19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 “60’lı yılların sonu. Çetin’le (Altan) benim en hızlı dönemimiz. Her akşam içki sofrasında devrim yapıyoruz. Sadece devrim yapmakla kalmıyor, devrimden sonrasının politikalarını da belirliyoruz sözüm ona. Bir akşam, Moda’da bir meyhanedeyiz, masa kalabalık. Biz gelecekte, yani devrimden sonra Türkiye’nin tarım politikası üzerine beyin fırtınası yapıyoruz. Gecenin ilerleyen saatleri, ikimiz de hayli içmişiz. Çetin’le bu konuda aramızda görüş ayrılığı çıktı ve tartışmaya başladık. Çetin, alkolün de etkisiyle hırçınlaştı ve bana tarizde bulundu. Ben Çetin’le tartışırken birden bizim Handan atmaca gibi atılıp tartışmaya katılmasın mı? Hoppala!.. Al başına belayı. Çetin bağırıyor, Handan bağırıyor. Ben ikisini de mümkünü yok, susturamıyorum. Çetin, tartışmada Handan’ın yaşını da katarak bel altı vuruşu yapmaz mı? Handan çok üzüldü tabii. Baktım olacak gibi değil, ben Handan’ı alıp ayrıldım mekândan. O zamanlar Boğaz Köprüsü henüz yapılmamış. Arabalı vapurla Sirkeci’ye geçip eve vardık. Maçka’da oturuyoruz o zamanlar. HHH Eve girince ben Handan’a, ‘Sen ne diye bizim tartışmamıza müdahil oldun ki, ben kendimi savunmaktan âciz bir adam mıyım, aklım mı yok, dilim mi?’ diye çıkıştım. Zaten hayli üzgün olan Handan ağlamaya başladı. Bu kez de ben çok üzüldüm. Üstümü Kerime’nin yanına gittim. Kerime, tavada biftekleri kızartırken, ‘Sana da senin en sevdiğin arkadaşına da..’ diye söyleniyordu. Beni görünce pek utandı. Zavallı kadın ne yapsın? Ben olsam kapıyI açmam, kovardım vallahi...”(*) HHH Miyase İlknur, uzun zamandır üstünde çalıştığı ve yukarda “tadımlık” satırlar okuduğunuz belgeseline ilişkin, “Gelecekte Türk basın tarihi yazıldığı zaman, İlhan Selçuk’tan önce ve İlhan Selçuk’tan sonra, diye kalın çizgilerle ayrılacaktır. Bu durum, Cumhuriyet gazetesinin tarihi için de geçerlidir” saptamasını yapıyor. Doğrudur. Hiçbir yazarın onun kadar arı, duru ve vurucu bir dili olmadı Türk basınında. Hiç kimse, onun gibi sesini yükseltmeden kükreyemedi. Hiç kimsenin iradesi, onun iradesiyle başa çıkamadı. Hiçbir kırılganlık, onunki kadar dayanıklı çıkmadı. Hiçbir zarafet, onunki gibi muktedir olmadı. Hiçbirimiz, hayallerimizi gerçekleştiremedik onun başardığı kadar. “İlhan Abi”, narin bir gövdeyi peşinden sürükleyen zekâ cevherinin, kızgın yaşam örsünde vurula dövüle kırılmaz bir çelik haline gelişinin ve hayallerini gerçekleştirirken bedelini de adam gibi ödeyişin öyküsü. Sevgili Miyase’yi, ortak mesleğimizin anıtı İlhan Selçuk’un yaşamını anlattığı bu güzel kitap için kutluyorum. (*) Miyase İlknur, “İlhan Abi”/ Cumhuriyet Kitapları, 2012 “Centilmen, iki ayrı yaşta bir kadınla karşılaştığı zaman, en gerçekdışı olanı kabullenir.” DAVID NIVEN Bir Centilmenlik Kılavuzu: İlhan Abi Çetin hemen bana rakı söyledi. Yeniden içmeye başladık. HHH Sabah gün ışırken meyhaneden çıktık. Aynı arabayla Sirkeci’ye geçtik. İkimiz de zurna vaziyetteyiz. Araba zikzak çiziyor. Bir sağ kaldırıma vuruyoruz, bir sol kaldırıma. Çetin tutturdu, ‘İlle bize gideceğiz’ diye. Ben o saatte Kerime’yi ve çocukları uyandırmaya kıyamıyorum. ‘Olmaz’ diyorum, dinlemiyor. Çaresiz gittik Basınköy’e. Sabahın altısında kapıyı çaldık. Zavallı Kerime, gözlerini ovalayarak açtı kapıyı. Bizim Çetin, ‘Kerime bak en sevdiğim arkadaşımı getirdim’ dedi. Sanki Kerime beni tanımıyormuş gibi. Üstüne bir de biftek kızartmasını istemesin mi? Sabahın köründe Kerime’ye verdiğimiz eziyete mi, yaptığımız gürültüye uyanan Mehmet ile Ahmet’e mi üzüleyim, şaşırdım kaldım. Özür dilemek için mutfağa, Kış Akşamları Hatırlatır yaşanmış yaşanmamış geç sevdaları en erken terk edilen akşamlardır kış akşamları yolların, hasretlerin uzun yalnızlığı çöker dumanlara dağılır giderler boşluğa küçük, kırık pırıltılı buzdan iğnelerle binlerce yıldız olur çam dalları kuşların gördüğü rüyalar bitirir uykuları bu kadar soğukta artık ortalıkta ne varsa hepsi karların çocukları hatırlatır yaşanmış yaşanmamış umutsuz geç sevdaları en erken terk edilen akşamlardır kış akşamları. A. Kadri ERGİN Muhteşem Süleyman Doç. Dr. Erhan Afyoncu’ya göre, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan ya “cariye ya da Kırım Hanı’nın kızıydı.” Kimi tarihçiler ise bu muhterem padişah anasının Helga adında Polonya kökenli bir Yahudi olduğu savındadırlar. Biz ise resmi tarih yazımında kendimize yakışan seçimi yapmış, Hafsa Sultan’ın Kırım Hanı’nın kızı olduğu söylemini benimsemişizdir. 46 yıl süren iktidarının 30 yılını at üzerinde I. Viyana Kuşatması (1529) bozgunu göz ardı edilecek olursazaferden zafere koşarak geçirmiş bir kahraman olan Kanuni Sultan Süleyman elini namahreme sürmesine gerek bırakmayan dört evlilik yapmıştır. Tarihçi Yılmaz Öztuna, eşlerinden ilkinin adının bilinmediğini ancak 14961550 yılları arasında yaşayıp padişaha Mahmud adlı bir evlat verdiğini belirtir. İkinci eşi Şehzade Mustafa’nın annesi Mahidevran Sultan Haseki (14991581), üçüncü eşi Gülfem Hatun (14971562), dördüncü eşi ise Kanuni’ye bir kız (Mihrimah) ve beş şehzade (Mehmed, Selim, Bayezid, Cihangir ve Abdullah) doğuran Hürrem Sultan Haseki idi. HHH Televizyondaki o uyduruk Muhteşem Yüzyıl dizisinde gösterilenlerin tersine Sultan Süleyman sadık bir eş olduğu gibi sayıları on beş olan erkek evlatlarına karşı adil ve şefkatli bir babadır da... Bakalım. 1515 yılında doğan oğlu Mustafa’yı 1553 yılında Konya Ereğli’de, 1526 doğumlu Mehmed’i 1543’te Bursa’da boğdurmuştur. 1525 doğumlu Bayezid, 1543 doğumlu Orhan, 1545 doğumlu Osman babalarının “siparişi” üzerine 1562’de İran Şahı tarafından Kazvin’de boğdurulmuştur. Abdullah 14 yaşında, Mehmed de 3 yaşında aynı akıbete uğramışlardır. 1531 doğumlu Cihangir ise ağabeyi veliaht Mustafa’nın idamında geçirdiği şoka bağlı olarak 21 gün sonra, 27 Kasım 1553 günü ölmüştür. (Kaynak: Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2005) HHH Bir baba için yedi evlat canı almak kolay değildir; kararlılık ve buz tutmuş bir vicdan ister. Kanuni Sultan Süleyman bu yanıyla “eğer söz konusu iktidarsa geri kalanı teferruattır” özdeyişinin yaratıcısıdır. Tekrar o uyduruk diziye dönecek olursak… Bu diziyle amaçlanan, tarihi çarpıtarak Osmanlı’yı küçük düşürmektir. Örneğin, anne babaları tarafından padişaha “bacılık” yapsınlar diye Saray’a teslim edilip Harem ordusuna katılmış cariyeleri “indir bindir” görüntülerine malzeme yapmanın başka ne amacı olabilir ki? Başbakan yerden göğe haklıdır. O senaryo yazarı, o yönetmen, o televizyon sahibi bir an önce kafa kafaya verip doğru yolu bulmalıdır. Yoksa “yüce Türk yargısı” bugün değilse yarın kapıyı çalabilir. Unutulmasın ki burası Türkiye’dir ve Türkiye’de hiçbir yer, hiçbir kişi, hiçbir şey Silivri’ye uzak değildir. Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN giyinip arabaya atladım, yallah Moda’ya. Biliyorum, Çetin henüz kalkmamıştır nasılsa. Aklımca Çetin’i yakalayacak, yaptığı kabalığın hesabını soracaktım. Hatta belki de yumruk yumruğa birbirimize gireceğiz. Niyetim bu! Meyhaneden içeri girdiğimde, Çetin hâlâ masada konuşuyordu. Beni görünce ayağa kalkıp kollarını açtı ve ‘İşte geldi benim canım arkadaşım, biliyordum beni burada yalnız bırakmayacağını!’ diye boynuma sarıldı. İşte Çetin bu; buyur kavga et, edebilirsen. ‘Ulan seninle adam gibi kavga bile edilmiyor’ deyip oturdum. KİM KİME DUM DUMA BEKİÇ AK [email protected] Garanti, Yapı Kredi, İş Bankası, Akbank, Halk Bankası, Vakıfbank Genel Müdürlerine... “İstanbul Boğazı’na 3’üncü köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu” yapmak üzere mayıs ayındaki ihalede en uygun teklifi veren IC İçtaşAstaldi Ortak Girişim Grubu’nun finans gereksinimini karşılamak için Garanti, Yapı Kredi, İş Bankası, Halk Bankası, Akbank ve Vakıfbank olarak aranızda anlaşmışsınız. (Hürriyet23 Kasım) Gözümün önüne hemen “çevreci” reklamlarınız geldi. Doğanın ve ormanlarımızın korunması, ağaçların çoğaltılması, tüm yaşam kaynaklarımızın gelecek kuşaklara aktarılması için ciddi ve gösterişli çabalarınızla vermesini anılarım kabul edemiyor. Akbank için söylenecek söz de kısa ve öz… “Çukurova’nın bereketi”nden doğan bu bankanın “İstanbul’un bereketi”ni yok edeceklere kaynak sağlaması ne de hazin.. Halk Bankası ise şu çiçeği burnunda emeklilik yaşantımın arkadaşıdostugüvencesi… “Halk”ın el emeğini göz nurunu simgeleyen bankamız özelleşse bile yaşam kaynaklarımızı nasıl göz ardı edebilir? Vakıfbank’ı “ülkemizin ziyneti tarihi eserler”in onarımına ve yaşatılmasına yaptığı eşsiz katkılarla severiz. Şimdi ise aynı tutumun ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com ‘ G N O K T A S I ’ BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN övündüğünüz siz kıymetli bankalarımız, acaba aldatılıyor musunuz? Garanti Bankası’nın hem “yonca” logosunu, hem de “yeşil” kurumsal kimlik rengini öteden beri sevmişimdir. Şimdi İstanbul’un kuzeyindeki tüm yoncaları yok edecek, yeşilden ise zerre bırakmayacak bir projeye nasıl koltuk çıkabilir?.. Yapı Kredi, yıllardır maaşlarımızın yattığı, dolayısıyla “onsuz” yaşayamadığımız bir banka.. Bu bankada paramın olması 3’üncü köprüye benim de katkım olduğu anlamına gelmese bile ruhum sıkılıyor.. İş Bankası’na ne demeli? İlkokulda bana ilk kumbarayı veren “ilk bankam..” Bu yaşıma geldim İş Bankası’nda hep hesabım olmuştur. Cumhuriyetimizin kurucusunun “çevre katili” bir projeye destek tam tersini içeren, İstanbul’un geleceğini “su”suz bırakacak bir talan projesini desteklemesi inanılır gibi değil. Evet, bütün bu bankalarımızın Sayın Yöneticileri, Deniyor ki kredi koşullarınız henüz netleşmemiş. Karar vermeden önce bilim insanlarımızın ve uzman meslek kuruluşlarımızın itiraz gerekçelerini mutlaka ayrıntılarıyla öğreniniz; 3’üncü köprünün bir inat uğruna dayatıldığını, eğer yapılırsa sonsuza dek “zarar edeceği”ni de sakın göz ardı etmeyiniz. Sizlerin ve bankalarınızın saygınlığını, “İstanbul’un akciğerleri”ne ve kuşaktan kuşağa yaşam kaynaklarına göz koyan bir girişimi destekleyerek zedelemeyiniz. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ham ipek 1 ten dokun 2 muş ince bez. 2/ Mev 3 ki, makam... 4 Cennet bah 5 çesi. 3/ Kok6 muş hayvan ölüsü... Kan 7 sızlık. 4/ Süs 8 taşı olarak 9 kullanılan mor renkte 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir tür kuvars. 5/ 1 Ş A H S E V E N Kısa yazı... Ulus 2 E L A N İ K A P lararası Çalışma 3 R E Y H A N M İ Örgütü’nün sim 4 P D A Y A K R gesi. 6/ Türk mü5 A G A M İ O T O ziğinde bir ma A Z İ M kam... Müslüman 6 L A R A R A lıkta mezhep ku 7 A M İ R A L A L İ C A N ran kimse. 7/ Po 8 R E kerde, yapılan ar 9 T O T O L O J İ tırma teklifini kabul edip etmeyeceğine karar vermek için süre isteme... Galyum elementinin simgesi. 8/ Adları sıfat yapan bir yapım eki... İnce halat. 9/ Tavlada “üç” sayısı... Sanayileşmemiş bir toplumda, ayrı klan ya da akraba gruplarının bir araya gelmesiyle oluşmuş topluluk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Namık Kemal’in mezarının bulunduğu, Gelibolu ilçesine bağlı belde. 2/ Faiz... Bir elektrik devresindeki akımı, başka bir devreden geçen akımdaki değişiklikler aracılığıyla denetleyen aygıt. 3/ Köroğlu’nun gerçek adı. 4/ Ses... El sıkışma. 5/ İlişkin, değgin... Kutsal ışık. 6/ Aralarında ortak özellikler bulunan varlıklar topluluğu... Kuran’da bir sure. 7/ İnsanın var olabilmesi için doğayı değiştirmesi süreci... “Groston” sözcüğünün kısa yazılışı. 8/ Kötü, fena... Hareketleri yavaş olan, uyuşuk kimse. 9/ Hastalık derecesinde yalan söyleme eğilimi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle