19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2012 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Başıboş Türkiye KARADENİZ’İN Ereğli’si çağdaş gemi yapımcılığımızın merkezi olmak üzereydi. Niçin? Çünkü bu işin temel malzemesi olarak kalın sacı üreten Erdemir fabrikası kısa bir süre önce orada kurulmuş, hatta dışsatıma başlamıştı. Zonguldak Merkez Atölyesi’nde yetişmiş ustalar başta olmak üzere, Cumhuriyetin ilk yıllarından beri kömür madenciliğinin araç gereçlerini onarmak, hatta küçük makine yapımcılığını geliştirmek açısından büyük deneyim edinmiş çok değerli bir teknik işgücü oracıkta hazırdı. Dolayısıyla, Türkiye’nin en uygar ve en güzel köşelerinden biri olan Karadeniz Ereğli, yalnız tarihçe ünlü olmakla kalmayıp aynı zamanda bu çağın gereklerine uygun yük ve yolcu gemileri, hatta tankerler yaparak takdir toplamaktaydı. Siparişler, Danimarka gibi denizci bilinen Kuzey Avrupa ülkelerinden bile geliyor ve zamanında bitirilen gemilerin kızaktan indirilme törenleri için tersanelerde bayram havası yaşanıyordu. Sonra, o yöndeki gelişme birdenbire kesilip sıfırlandı. Tersaneler kapalı, teknik personel gitmiş, açıkta sıra bekleyen gemi bile yok. Neden? Çünkü, arkasında devlet yoktu. Gemi yapımcılığı gibi bir alan, bütün yan sanayileriyle geniş kapsamlı bir teşvik düzenlemesi ve temel kamu işletmelerinin de katılımıyla işlek bir eşgüdüm gerektirir. ok şey gibi bu konuda da plansız programsız piyasaların hedefsizliğine terk edilmiş bir Türkiye, başıboş bir gemiymişçesine, oradan oraya sürükleniyor. Planlama, birtakım kurumsal kalıntılarından söz edilse bile, artık gerçekte yok. En umut verici alanlar bile bir bakıyorsunuz, ansızın yok olmuş. Galiba, bazı kavramları ilke edinmiş görünen siyasal partilerin o kavramları yorumlamada sıkıntı çekmelerinden kaynaklanan bir kısırlık var. Örneğin, CHP’nin altı okundan biri olan devletçilik. Onu ulusal ekonomide devletin işlevi açısından nasıl anlamak gerektiği konusunda ciddi bir tartışması hiç olmadı. Bu işlevi, genellikle hep yapılageldiği gibi, “Özel kesimin yapamadığını devlet yapar” biçiminde basitleştirmek ya da genelleştirmek yerine, işleve yeni bir çeşitlilik ve yaratıcılık getirip karma ekonominin çeşitli modaliteleri üzerinde derinliğine düşünülseydi daha iyi sonuçlar elde edilemez miydi? Tekke ve Zaviyelerin Açılmasını Kimler İstiyor? AlevilerBektaşiler, Atatürk olmasaydı bugün çağdaş bir devlet olma yoluna girilemeyeceğini, laikliği, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, özgürlüğü, eşitliği yaşama olanağının olmayacağını çok iyi bilirler. Yazarımızın yazısı elimize ulaşamadığından yayımlayamıyoruz. 2 Ç Ali Rıza SELMANPAKOĞLU Hacıbektaş Belediye Başkanı 9 Ekim 1923’te yeni vardı. Halifelik kaldırılmak k u r u l a n T ü r k i y e zorundaydı, çünkü Tanrı’nın Cumhuriyeti Devleti’nin yeryüzündeki temsilcisi tüm dünyaya laik, anlayışı çağdışıydı. Laiklikle demokratik, insan haklarına bağdaşmıyordu. Şeriye ve saygılı çağdaş bir hukuk Evkaf Bakanlığı kaldırılmalıydı devleti olduğu ilan edildi. çünkü devletin laik olması Ulusun ve devletin yönü bu g e r e k i y o r d u . Ö ğ r e t i m temel kavramlara döndürüldü. birleştirilmeliydi, çünkü Geçmişin yöneticilerinin 479 adet olan Abdülhamit saltanat ve istibdada dayanan, medreselerinde okutulan halkı ümmet, kul olarak gören derslerin yüzde 76’sı din dersi, anlayışıyla ortaçağ karanlıkları yüzde 5’i matematik yüzde yaşayan Osmanlı Devleti’nin 19’u sosyal ve diğer derslerdi; tamamen son bulduğu, Atatürk okullar bilimsel eğitimden ve arkadaşları tarafından ortaya uzaktı, çağdaş okullara konuldu. dönüşmeliydi. Bu bağlamda Yeni devletin, Cumhuriyetin araştıran, inceleyen, sorgulayan, nitelikleri, temelleri üzerine özgür düşünen ve düşüncesini inşa edilmesi devrim yasalarının ortaya koyup tartışan bir eğitim getirilmesi ile mümkün sistemi kuruldu. Ancak tekke olabilecekti. Bu bağlamda 3 ve zaviyelerinde hâlâ dini Mart 1924 tarihli üç devrim ağırlıklı eğitim yapılmakta yasası çıkarıldı. Bu yasalar idi. Bu eğitimde cemaatlerin, halifeliğin kaldırılması, mezheplerin, tarikatların öğretimin birleştirilmesi, her birinin kendi ritüellerine Şeriye ve Evkaf Bakanlığı’nın göre davranış sergilemesi kaldırılması yasaları idi. laik eğitim veren okullar ile Her üç yasanın temelinde bağdaşmıyordu. Öyleyse tekke laiklik ilkesinin yerleşmesi ve zaviyeler kapatılmalıydı. AleviBektaşi tekkelerinin eğitim düzeyi diğer tekkelerden ileri yada farklı diye ayrı tutulamazdı. Kanunun önemini bilen o günkü Alevi Bektaşi önderleri Atatürk’ün ve onun devrimlerinin bekçisi olurcasına tekkelerin kapatılmasına karşı çıkmamıştır. Bugün de aynı görüştelerdir. Tek tük karşı çıkan dernek ve vakıffederasyon yöneticilerinin dışında AleviBektaşi tabanı olan halk Atatürk ve devrimlerinin daima yanında olmayı sürdürmektedir. Tekke ve zaviyeleri kapatan yasanın kaldırılmasını kimler neden istiyor? a Yeni bir azınlık yaratmak isteyen devletler: AB ve ABD istiyor, çünkü Türkiye’de Kürt azınlığını yaratmanın yanında yeni bir Alevi azınlığının yaratılmasını bazen açıktan bazen dolaylı olarak destekliyor. AB, ABD’nin Irak’ta ŞiiSünniKürt bölgeleri ve federasyonu oluşturmasını model alıyor. Suriye’de de benzer model yaratılması izlenimi dikkatlerden kaçmamalı ve ABD’nin 2009 yılında Türkiye’nin bölünmüş haritasını yayımlaması bu görüşü destekliyor. b Özel olarak kurulan ve kurdurulduğu izlenimi verilen bazı Alevi dernek ve federasyonları: “ Alevilik İslam dışıdır ” diyerek AB’nin Türkiye’de Alevi azınlığı yaratma projesine bilerek ya da bilmeyerek destek oluyor ve destek alıyorlar. (Lozan’a göre azınlıkları Müslüman olmayan yurttaşlarımız oluşturuyor) c Alevi törenlerinde Sünni anlayışı taklit edenler: Bazı Alevi dernekleri ve vakıfları muharrem orucunu topluca açmak ve siyasilere parti adına konuşmalar yaptırmak ya da “ cem ”de zikir yapıp dövünmek, dizlere tempolu vurmak, semah yerine sema yaptırmak gibi Sünni anlayışa benzeyen davranışlara yönelerek farkında olmadan asimilasyona neden olmaktadırlar. d Atatürk’ü anlamayan bazı dernek yöneticilerinin tutumu: Tekke ve zaviyeleri Atatürk kapattı diyen bazı Alevi dernek yöneticileri Alevilerin İslam dışı olduğunu da ortaya koyanlarla aynı görüşü paylaşmaktadırlar. AB tarafından bu anlayışla Alevilerin azınlık gösterilmesine neden olmaktadırlar. Bazıları ise tekke ve türbelerin kendilerine verileceği umudunu taşımalarıdır. e Cemaatlerin etkinliğine özlem duyanlar: Tekke ve zaviyelerin kapatılması yasasının Alevilerce girişimde bulunarak kaldırılmasını destekleyen Sünni cemaatlerin ve onlardan siyasi destek alanların perde arkasından desteklenmeleri, doğrudan istekte bulunmayarak bu konuda bazı Alevi derneklerini öne çıkarmaları. Her ne olursa olsun Alevilerin Bektaşilerin Atatürk’ten ve onun devrimlerinden vazgeçmeleri gerçekleşmeyecektir; çünkü AlevilerBektaşiler, Atatürk olmasaydı bugün çağdaş bir devlet olma yoluna girilemeyeceğini, laikliği, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, özgürlüğü, eşitliği yaşama olanağının olmayacağını çok iyi bilirler. S on zamanlarda fazla yazı yazmıyorum. Daha doğrusu yazmak istemiyorum. İşin en zor tarafı da hayatının dörte üçünü yazmak ile geçirmiş biri için neden yazmak istemediğini açıklamak. Van’daki kıymetli dostlar benden, bir de babam hakkında bir yazı isteyince gerçekten onlara ne söyleyeceğimi bilemedim. Kıramadığım için, belki unuturlar diye idare bile ettim. Bu idare sözü bile benim yapıma uymuyor ama epeyce zaman geçti, onlar ısrarla telefon ettiler, beni ikna etmeye ‘Van’adır Van’a’ MİTHAT MELEN onları kayırmadılar. Öldükleri zaman çalıştılar. Onlara yazmak istemediğimi ise sadece çok güzel bir isim ve Türkiye sonunda söyledim ama yılmadılar. Ancak ülküsü bıraktılar. Tek ülkünün Türkiye neden yazmak istemediğimi sormadılar, için çalışmak olduğunu bize öğrettiler. naz yapmadığım biliyorlardı herhalde. Ben kendimi bazen çok şanslı bazen de Bilgisayarın başına geçince neden yazmak çok şanssız görüyorum. Ferit Melen’in istemediğimi açıklamak gereğini oğlu olmak ve onun tarafından yetiştirilmek duydum. Belki bu, İstanbul’daki büyük bir şans. Ancak Türkiye’nin benden ısrarla yazı isteyen dost bugününe uymak bakımından büyük gazetecilere de bir cevap olur. şansızlık. Belki de birilerini beğenmek Artık Türkiye’de doğruları o nesli gördükten, o çevrede yaşadıktan yazmak başkalarını eleştirmek sonra gerçekten zor. haline geldi. Çünkü ahlakta Bir uçak yolculuğunda, zorunlu olarak standart olmadığını göre ahlakı, yanıma oturan bir partinin genel başkanı bilimi, yapıyı ve karakterini, sevgi, bana bir saatlik yolculukta gerçekten saygıyı korumak çevrenizdeki eziyet çektirdi. Ferit Melen’in Van’a başta herkesi eleştirmek oluyor. Politika Devlet Su İşleri olmak üzere Karayolları, sözcüğünü bile yalan söyleme, İller Bankası, Topraksu vb. kıvırtma anlamında TBMM toplum için bölge müdürlükleri kullanıyoruz artık: araştırma yapmıyor. getirmesinin yanlış “Politika yapma.” olduğunu söyledi. Muhalefet etmek sanki Dünyanın ve kavga etmekle eşanlamlı. Türkiye’nin önemli Neden yanlış olduğunu da açıklamadı. Çünkü Politikacılar TBMM’de önemli, bilimsel ve ülkenin meseleleri TBMM’de b e n b i l i y o r d u m , kendisi Diyarbakır’da çıkarları için doğru dürüst konuşulmuyor. bir şey üretmedikleri için Liderler bile grup bölge müdürü olduğu için “Elimden yetkimi birbirleri ile kavga etmeye toplantılarında aldılar” diyemedi. ve kişisel laflar atmaya birbirlerine atıp Vizyonu olmayan, başlıyorlar. TBMM kişisel hırsları toplum için araştırma tutuyorlar. Sivil bitmemiş bir politikacı. yapmıyor. Dünyanın örgütlerimiz Gençlere ne verecek ve Türkiye’nin önemli tam çalışmıyor. bunlar diye sonra hep meseleleri TBMM’de düşündüm. Nerelere konuşulmuyor. Liderler Milletvekilleri geldiğimizi de hep bile grup toplantılarında bölgesinin birlikte gördük. birbirlerine atıp tutuyorlar. sorunlarından çok B ö l g e Sivil örgütlerimiz tam çalışmıyor. Milletvekili herkesin tayini için m ü d ü r l ü k l e r i n i n bölgesinin sorunlarından uğraşıyor. Vatandaş da diğer yararlarından söz etmiyorum, son çok herkesin tayini için uğraşıyor. Vatandaş da vekilinden ili, kasabası depremde gördük için değil bireysel ki bu müdürlüklerin vekilinden ili, kasabası için değil bireysel hizmet hizmet bekliyor ve Van’da olması yetişmiş personeli ve bilgi bekliyor ve kurumsal bir kurumsal bir birikimi de beraberinde isteği yok. isteği yok. get i rmi ş. Van’ı n Artık TBMM ve deprem sonrasında Türkiye’nin genelinde çabuk toparlanmasına niteliği unuttuk. Herkes başta büyük yardımları olmuş orada liderler kendilerine yakın ve emrinde yetişenlerin. politikacıları tercih ediyorlar. Bilmekte yarar var, bugün için Nitelikleri ile ülkenin geleceğine devlet eliyle kalkınma seçeneğinin imza atabilecek insanlar politikaya modası geçmiş görünebilir ama girmeye çekiniyor. Gençler uzağında özel sektörü kolay sokamadığınız duruyor politikanın ve tercihan çok yörelere zorunlu olarak devlet iyi yetişmiş beyinlerimiz ülkeden yardımı ile üretim yaptırmayı kaçmayı tercih ediyor. Bir de denemelisiniz. ABD’de bile bu yolsuzluklar; her gün bir yolsuzluk uygulama halen var. Kendini dosyası açıyoruz. O kadar çok dosya Türkiye’ye adamış ve karşılıksız var ki, kimse de karşı tarafa laf çalışmayı seven bir insan. Kalbi edemiyor. Van için devamlı çarpıyor ve Bu satırları hatta sayfaları çok Van’ın, bölgenin her meselesi ile da karamsar bir tarzda doldurmak ilgileniyor. Seçim kaybediyor, ne istemiyorum ama söylemek Van’ı bırakıyor ne de Vanlıları. Her istediğim o değil, başka bir konu. gün önce evi ve sonra da çalıştığı Benim babamın nesli, bize karamsar mekân Vanlılarla doluyor. Ayrım bir Türkiye bırakmadılar. Ülkeyi yapmadan genç, yaşlı, oy veren kendilerinden fazla düşündüler. veremeyen, bizden olan olmayan Yıllarca üst görevlerde bulunup demeden herkese, hemşerilerine zengin olmadılar. Ailelerine hizmet götürüyor ve onları zaman zaman eziyet bile ettiler, dinliyor. Adı Ferit Melen, işi Vanlı olmak. 1963 yılında Bitlis’e babamla gittik. O zaman Maliye Bakanı, kürsüde konuşuyor. Bayağı kalabalık var. Ben de kalabalık arasında dolaşıyorum. Diyor ki: “Bu bölgenin kalkınmasına önem veriyoruz. İşe fabrikalar kurmakla başlayacağız. Bu bölgeyi imar etmek gerekiyor. Önce çimento fabrikası kuracağız. Devlet Planlama Teşkilatı kamu yatırımı olduğu için inceliyor. Fabrikanın yeri yakında belli olacak.” Dinleyen Bitlisli vatandaşlar, hep bir ağızdan bağırmaya başladılar: “Van’adır Van’a.” Biraz daha devam edersem yazmaya, birçok kişiyi eleştireceğim. Onun için burada keselim ama bir tek noktanın altını önemle çizmekte yarar var. Türkiye demokraside çok yol aldı ama nitelikli insan sayımız o kadar az ki. Bizim görevimiz artık nitelikli insanlarımızı bizleri yönetmeye yöneltmek. Bize bırakılan iyi mirası geleceğe ve gençlere aktarmalıyız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle