14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Alexandr Rudin yönetiminde Johann Sebastian Bach eserlerini seslendiren Musica Viva konserinin düşündürdükleri ‘Baba Bach’ olmasaydı... ? Bach’ın oğullarından dördü tarihin hatırı sayılır bestecilerindendir. Johann Sebastian gibi bir babanın çocukları olmak onları bir adım önde götürse de acaba önlerinde bir “Baba Bach” olmasaydı Aydınlanma döneminin ünlü birer bestecisi olarak tarihe geçmez miydiler, sorusu akla gelir. Johann Sebastian Bach’ın Brandenburg konçertolarını ve 2. Orkestra Süiti’ni dinliyorum. Alexandr Rudin yönetiminde Musica Viva seslendiriyor Boğaziçi’nde. Bir yanda ince ayrıntılarla nakış gibi işlenmiş ezgiler, öte yanda beni alıp 18. yüzyıla götüren müziğin Barok çağdaki izdüşümü. Zamanın toplumsal ortamını, coğrafi yörelerin kültürünü, yaşam biçimini, dinsel derinliğini ve bir o kadar da dünyasal tutkularını buluyorum. 16851750 arasında yaşamış bir besteci Johann Sebastian Bach. Öldüğü zaman Barok çağ kapanmış, ÖnKlasik çağ başlamış. Lutherci kiliseye bağlarıyla korolu, derin yapıtlar yazmış. Zamanında usta bir orgcu, çalgı uzmanı ve kilisenin yaratıcı bestecisi olarak biliniyor. 20 çocuğuyla kentten kente iş arayarak geçen yıllar, Almanya sınırlarının dışına çıkmamış dar bir alandaki yaşam ve sonunda Leipzig’deki Aziz Thomas kilisesinde geçirdiği 35 yıl, tekdüze bir yaşam görünümü. Oysa Bach’ın içindeki deha ve imge zenginliği onu geniş coğrafyalara açmıştır. Süitlerinde zamanın değişik Avrupa ülkelerinden birer özgün dans bulabilirsiniz: Allamande (Alman), Sarabande (İspanyol), Courante (Fransız), Gigue (İskoç ve İskandinav) gibi. Zamanına göre çalgı birleşimlerinde yarattığı tınısal devrim, Kral Büyük Friedrich’in teması üstüne bestelediği Müzikal Sunular’da doruğa tırmanmış, neredeyse bugünün elektronik müziğini öncellemiştir. Kahve Kantatı, tarihin bir izdüşümüdür: Osmanlılarla Viyana’ya giren kahve, 18. yüzyıl başında bir moda yaratmış. Bach da kahve tutkunu bir kızın babasıyla tartışmasına dayalı nükteli bir sahne kantatı yazmış. Nice yorumcu güne Bach çalarak başlar. Uzaya atılan tablette Bach’ın 2. Brandenburg Konçertosu’ndan ilk bölüm; 3. Keman Partita’sından Gavotterondo ve İyi Düzenli Klavye’sinden Do Majör PrelüdFüg yer almıştı. Tuşlu çalgılara getirdiği yeni düzen akort sisteminin temeli olmuştur. Bach’ın müziğinde tuşlu çalgılar 18. yüzyılın aristokratik toplumunun da bir simgesidir. Son yapıtı Si minör Missa’nın Gloria’sını dinlerken cennet kapılarının açıldığını duyarsınız! Oğullarından dördü tarihin hatırı sayılır bestecilerindendir. Johann Sebastian gibi bir babanın çocukları olmak onları bir adım önde götürse de acaba önlerinde bir “Baba Bach” olmasaydı Aydınlanma döneminin ünlü birer bestecisi olarak tarihe geçmez miydiler, sorusu akla gelir. Rudin bize en büyük oğul C. P. E.Bach’ın La Majör Çello Konçertosu’nu çaldı. Babadan gelen öğreti bir sonraki dönemin Rococo inceliği ve “Fırtına ve Gerilim” akımındaki derin düşünceyle kaynaşmıştı. J. S. Bach, bütün çağların bestecisi olarak yarınlara da ışık tutmaya devam edecek. Öykücülüğümüzde Yeni Bir Dalga Yükselirken 2012 yılının edebiyatımız için önde gelen olayı nedir diye sorsanız, öykü sanatımızın yeni atılımlarla daha da zenginleşme yolunda bir yıl geçirmesidir, derdim. 90’lardaki patlama, sanki yeni bir ivmeyle sürüyor. Bu kuşağın öncüsü Cemil Kavukçu, öykü türüne bağlılığını bu yıl yayımlanan yeni kitabı Aynadaki Zaman (Can Yayınları) ile bir kez daha gösterdi. Kavukçu, yeni kitabında gerçeğin sınırlarını zorlayan bir geniş alana taşıdı öykü dünyasını. Bu yıl genç kuşağın değerli öykücülerinden İnan Çetin yönetiminde yayın hayatına başlayan Sarnıç öykü dergisi de kasım sayısında Cemil Kavukçu’nun yeni kitabını odağa alıp inceliyor. Birgül Oğuz’un Hah’ı (Metis Yayınları), kusursuz öykü yapısıyla, son derece yetenekli bir yazarla karşı karşıya olduğumuzu söylüyor. İlhan Durusel’in Gül Öksüren Melek’i (Yapı Kredi Yayınları), Ahmet Büke’nin Cazibe İstasyonu (Can Yayınları), Bora Abdo’nun Öteki Kışın Kitabı (Alakarga Yayınları), Şule Gürbüz’ün Coşkuyla Ölmek’i (İletişim Yayınları), okurlarını karşılaşacakları zenginlikle çarpacak, coşturacak yapıtlar. Bir de edebiyatın vazgeçilemeyen hastalığı olan “oyuncu yazarlığı” öne çıkaranlar var. 2012 bu türden kitapların da bol görüldüğü, dahası çeşitli yayın organlarında övgülere boğulduğu bir yıl oldu. Laf kalabalığını, söz cambazlığını yazarlık sanıp başkaca bir özelliği bulunmayan yapıtlar da “öykücülüğümüzde yeni bir soluk” olarak sunuldu. İlk gazetemiz Cumhuriyet’le başlamıştı; bugün neredeyse bütün gazetelerin kitap ekleri var. Çoğu da ilan verenlerin açık ya da örtülü yönlendirmesi altında. Nereden biliyorsun diyeceksiniz. Ben de size okuduklarımdan diyeceğim. Bu dergilerin kaçında gerçek bir edebiyat eleştirisi, hele hele tartışma yazısına rastlıyorsunuz? Hep övgü, hep övgü... Eleştirilecek, üzerinde tartışılacak hiçbir şey yok sanki. Daha geçen hafta bir yazar arkadaşımız, ünlü bir yazarımızın yeni yayımlanan romanına ilişkin yazdığı eleştiri yazısının bir gazetenin kitap ekinden geri çevrildiğini internette duyurdu. Bütün yeni yapıtlar çok güzel, harika olmalı! O zaman neden yayımlanıyor bu dergiler? Yalnızca ilan ve yayınevlerinin basın duyuruları için mi? Yıl içinde yayımlanan öykü kitapları da bu yazgıya ortak oldu ne yazık ki. Ben yukarıda etkilendiğim, beğenerek okuduğum öykü kitaplarını andım. Birileri de çıkıp şu şu nedenlerle yanılıyorsun; şunlar şu nedenlerle daha iyi, dese de tartışsak. Okurlar da bu tartışmalardan yararlansa, güzele ve iyiye ulaşmak daha kolaylaşsa. Ünlü sanatçı ‘Back to Bass’ turnesi kapsamında Ataköy Arena’daydı ‘Kemal Sunal’a Saygı’ gecesine sanatçıların ilgisi yoğundu ‘Vefa tedavülden kalkmadı’ ZEYNEP ALTAY Alkışlar Sting için! Sting, her ne kadar “Back to Bass” adını taşıyan turnesinde daYılın son büyük konseri için önha yalın akustik bir soundu hedefceki akşam ilk kez gittim Ataköy lemiş olsa da zaman zaman gümAtletizm Arena’ya. Spor karşılaşbür gümbür inletti mekânı. Gitarını malarına uygun olan mekân, beyaz çalıp “The End of Game”i ya da ışıkların da etkisiyle birden çok so “Shape of My Heart”ı söylerken ğuk geldi ama ışıklar kapanıp müo bilgece sakinliği hâkimdi sahnezik başlayınca, bu önemini yitirdi. ye, ama ne zaman “Demolition Sahne önü bileti Man”i, “Driven to Teolanlar için ayrılan ars”ı çaldılar, o zaman alanın bir kısmı bu The Police döneminin ? Sting ve ekibi, konserde de boştu. enerjisi yayıldı ortama. gelmiş geçmiş en Onun arkasındaki Şarkıların bazısına yasaha içi bölümde dupılan yeni düzenlemetakıntılı aşk rum tam olarak naler de oldukça başarışarkılarından birisi sıldı bilmiyorum, falıydı. Özellikle The Poolan “Every Breath You lice’in 1978 tarihli ilk kat tribünlerdeki ve sahne önündeki izleTake”i çalıp sahneden albümünden “Roxanyici grubu, konser ayrıldığında, yaklaşık ne”ın uzatılmış versisırasında birkaç şaryonu dikkat çekiciydi. 15 bin kişiden yoğun kı dışında fazla coşİzleyicileri harekettezahürat duyuldu. kulu görünmedi. Bulendiren şarkılardan binun nedeni Sting’in Tekrar gelip “Next to risi, ekibe klarnette performansı değildi Serkan Çağrı, perküsYou” ile sarstılar elbette; 60’ını deviyonda Gurur Nar ve salonu. ren sanatçı, hâlâ taş kanunda Devrim gibi sağlam müzik Ekiz’in katılımıyla yoyaptığını İstanbul’da rumlanan “Desert Robir kez daha gösterdi. se” oldu. Sting’in “Yallah Yal2006’da Kuruçeşme Arena’da lah” nidalarıyla eşlik ettiği şarkı, verdiği konserle kıyaslarsam, permüziğin rotasını birkaç dakika için formansını bu kez daha güçlü buldoğuya çevirdi. Sahnedeki bu budum. Yüzündeki çizgiler biraz daluşma fikir olarak güzeldi ama ha artmış olsa da, gri tişört, siyah bence iyi çalışılmış olduğu izlenipantolon ve yelekten oluşan spor mini vermedi. şıklığıyla zamana meydan okuyorSting ve ekibi, gelmiş geçmiş en du yine. takıntılı aşk şarkılarından birisi Sadece 13 dakika gecikmeyle olan “Every Breath You Take”i sahneye gelişi bile profesyonelliğin çalıp sahneden ayrıldığında, yaklagöstergesiydi. 1993 yılından bir şık 15 bin kişiden yoğun tezahürat şarkıyla, “If I Ever Lose My Faduyuldu. Tekrar gelip “Next to ith in You” ile açtı konseri. AlkışYou” ile sarstılar salonu. Tam iki lara Türkçe “Teşekkürler, merha saat süren konserin kapanışında 25 ba!” diye karşılık verip uzun zayıl önce ilk kez duyduğumuz mandır birlikte çalıştığı Dominic “Fragile”ı dinlerken, Sting’in The Miller (gitar), Vinnie Colaiuta Police’ten ayrıldıktan sonra rock, (davul), David Sancious (klavye), caz ve dünya müziğine kucak açan Peter Tickell (elektronik keman) solo kariyerinin bütün görkemini ve Jo Lawry’den (vokal) oluşan koruduğunu düşünüyordum. ekibini tanıttı. www.zulalkalkandelen.com ZÜLAL KALKANDELEN Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen “Ustalara Saygı” toplantıları, “Kemal Sunal’a Saygı” gecesi ile önceki akşam Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde Halit Kıvanç ustanın sunuculuğunda gerçekleşti. Geceye katılanları Kemal Sunal’ın annesi Saime, eşi Gül, kızı Ezo ve oğlu Ali Sunal birlikte selamladı. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın plaket sunduğu Gül Sunal, aile adına yaptığı konuşmada herkese teşekkür ederek; “Kemal’in bana yaşatmadığı tek şey kavgaydı. Onunla hiç kavga edemedim. Onunla ve çocuklarımızla harika bir hayat yaşadım” dedi. Gece, Gül Sunal ve Nihat Özcan’ın hazırladığı “Son Gülen Adam” belgeseliyle başladı. Cem Yılmaz, Hülya Koçyiğit, Lale filmin sahibi Necip Sarıcı, Osman Şengezer, Şevket Altuğ, Ahmet Gülhan, Kemal Sunal’ın Marmara Üniversitesi’nde yüksek lisans ho Ali Sunal, Ezo Sunal, Başkan İsmail Ünal, Gül Sunal ve Zeki Alasya Akatlar Kültür Merkezi’ndeki gecede. cası Prof. Dr. Şükran Esen, Berna Laçin, Zeki Alasya, Kemal Sunal’ı anlattı. Prof. Esen “TV ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü” adıyla kitaplaştırılan yüksek lisans tezinin yeniden basılmasını isterken Cem Yılmaz, Devekuşu Kabare ve Kemal Sunal’ın temsil ettiği kuşağı vurgulayarak “Komedyenin itibarını bu kuşağa borçluyuz” dedi. “Sinematografisiyle birbirinden önemli işler yapmış aktörler var, ben varım, Metin var ama Kemal Sunal bir tane” diyen Zeki Alasya ise Sunal’a; “Usta Tür kiye, artık bizim Türkiye değil, dönmesen daha iyi” diye seslendi. Yavuz Bingöl ve Sezen Aksu’nun mini konserine ise bütün salon eşlik etti. Gül Sunal’ın sahneye çıkıp sarıldığı Sezen Aksu; “Vefa tedavülden kalktı diyenlere bu gece şahane kapak olur. Görüyorum ki, vefa var, umut var. O bu alkışlarla yaşıyor” diyerek salonu selamladı. Geceyi aralarında Haldun Dormen, Suna Keskin, Erol Keskin, İzzet Günay, Göksel Kortay, Serap Aksoy’un da aralarında bulunduğu çok sayıda sanatçı izledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle