19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2012 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Sahte Kahraman Petraeus... Darbe ve Darbeci “Darbeleri İnceleme Komisyonu...” Adı böyle mi, değil mi bilmiyorum! Ünlü kişiler toplanmışlar ‘darbe’leri konuşuyorlar. Darbe nedir? Sözlükte şöyle yazılmış: “Sert biçimde çarpış, kötü duruma düşüren, sarsan olay; hükümeti zor kullanarak düşürmek eylemi, iyi olan bir işi özlemenin yolu...” Bizi en çok ilgilendiren “hükümet darbesi”dir. Çünkü yaşadığımız bunca yıl, nice darbeler, darbe hazırlıkları, darbe hevesleri, şüpheleri, uygulamaları, niyetleri gördük. Derken bir de komisyon kurduk, o darbe neydi, bu darbe ne, o nasıl oldu, bu nasıl olacak falan filan diye, “darbe” konusunda uzman kişiler toplanmış günlerdir tartışıyorlar... Öte yandan adalet önünde darbeci diye yargılananlar var. Niyetleri darbe yapmakmış diye tutuklananların, cezalandırılanların sayısı az değil! Yüzlerce mi, binlerce mi? Askerinden, sivilinden, gencine yaşlısına, kadınına erkeğine kadar... İyisi de olur, kötüsü de! Yararlısı da, zararlısı da! Bir zalim yönetimden, bir diktatörün elinden kurtulmak için başkaldırmaya darbe derler! Bir ulusu düşman çizmeleri altında inlemekten kurtarmak için ölümü göze alıp savaşan insanlara da... Bir askeri darbeyle iktidarların değişmesi çok sık görülür! Bizler de bunu kaç kez yaşadık. Kiminde sevindik, oh dikta yönetiminden bizi kurtardılar diye, kimi zaman da bir darbeyle insanlığımızdan koparılacağız diye üzüldük! Silivri’de mahkemelerde bu darbe ve darbecilik konusu yıllardır tartışılıyor. Nice insanımız bu yüzden tutuklu! Kimi mahkeme kararıyla, ama çoğu öylesine, herhangi bir mahkeme kararı olmadan... Durup dururken darbeci diye suçlananlar var. Yazarlar da, aydınlar da... Bu işle suçlananları toplayıp içeri atıyorlar, yıllar geçiyor, mahkemeler sürüp gidiyor! Şüphelerin etkisiyle seni suçladılarsa yandın, kendini zor kurtarırsın hapislerden, hücrelerden... Yazmak bile, anımsatmak bile tehlikeli... En iyisi şu, “darbe ve darbeci” sözcüklerini sözlüklerden çıkarmalı! Hele hukuk edebiyatından!.. Başka bir söz bulmalı, uydurmalı!.. ABD’li general, yüz kızartıcı eylemleri ve el attığı her işte türlü yanlışları nedenleriyle, istifasını beklemek yerine görevlerinden çoktan alınmalı, daha da öte azledilmeliydi. Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV CIA Başkanı Gen. David Petraeus olayını “kahraman bir askerin bir kadın nedeniyle zorunlu istifası” biçiminde değerlendirmek temelden yanlıştır. “Yazık oldu değerli adama!” yaftası, yalanlar dizisinin yanıltıcı ama yeni bir halkasıdır. ABD hükümeti, medyası ve seçkinlerinin böylesine sunumu yalnız yanlış değil, temel bir kuyruklu yalanı paylaşıp kamuoyunu aldatmaktır. Askeri giysisi Hollywood oyuncuları gibi parıltılı olan bu generalin meslekğinde dâhi, özverili kahraman ya da ABD’yi Irak’ta ve Afganistan’da düzlüğe çıkarmış olan becerikli yönetici olduğu koca bir palavradır. Bu Amerikan generali bir aktöre yoksulluk, yasadışılık ve beceriksizlik örneğidir. Tüm yaptıkları herkes için felaketler yumağıdır. Simgelediği ulusun adını çoktan daha da kötüye çıkarmış, gittiği yabancı ülkelerde türlü acımasızlıkların başını çekmiştir gerekli tepkiyi göstermemesi bizim için de utanç vericiydi. Askerlikten istifa ettiği zaman bile Anadolu’daki İngiliz görevlilerinin tutuklanmasını ilgililere yazan Mustafa Kemal’in yaptığı gibi, aynı sayıdaki Amerikan askerini biz tutuklayabilirdik. Şanlı bir ulus olduğumuzdan, yabancının başına kuşkusuz çuval geçirecek değiliz. Onu uygarlıktan payını alamamış uluslar yapar. ABD’li general, yüz kızartıcı eylemleri ve el attığı her işte türlü yanlışları nedenleriyle, istifasını beklemek yerine görevlerinden çoktan alınmalı, daha da öte azledilmeliydi. Bu adamın nesi “bulunmaz kurtarıcı”, yaptığı hangi iş “kahramanca”? Günde birkaç yüz sivil öldürtmesi, tutuklulara insanlık dışı işkenceler yaptırması, sürekli baskı uygulaması, savaş hukukunu art arda çiğnemesi ya da rüşvet dağıtması mı? Onun buyruğu altındaki bir keskin nişancının bir CNN televizyonunda “Dün Irak’ta 146 sivil öldürdüm” diye övündüğünü kulağımla işittim, gözümle gördüm. Irak’tan, ardında bölünmüş ve iç savaş ortamında bir ülke bırakarak, Afganistan’a gitti ve orayı da kendine benzetti. Orada Sovyetler bile kadınlara işler yaratılmasına, genç kuşakların okula yollanmasına öncülük etmişlerdi. Irak’tan ayrılırken kimi iyi birikimler kökten yıkılmış, yerlerine her gün patlayan barut fıçıları yerleştirilmişti. Petraeus’un mirası şu: Süren şiddet, kan gölleri, onarılmaz yıkım, iç savaş altyapısı sorunlu gelecek... Öne çıkarılmayan gerçekler Petraeus’un bunlardaki payı. Apo Memlekete Lazım... Demek ki Apo olmadan beceremediniz... El attı... Düzeldi... H Adalet Bakanı uğraştı, olmadı... İçişleri Bakanı uğraştı, olmadı... Tarım Bakanı bile denedi, olmadı... H Başbakan çıktı açlık grevi ile ilgili “Bakmayın siz, kebap yiyorlar” dedi... Mönü bile yayımlandı yalaka medyada: Adana, salata, turşu... Olmadı... H Bülent Arınç çıktı ağladı... “Etmeyin, değerlisiniz, canınız bizim için çok kıymetlidir... Vazgeçin... Yiyin, için, iyi olun ki biz iyi olalım... Yani yemedin ne olacak, içmedin ne olacak?.. Üzmeyin bizi... Üzül üzül nereye kadar, dayanamam...” Mendil yetiştirdiler... Olmadı... H Açlık grevini kırmak için medyada yalan haberler yayımlamayı denediler: “İzmir yedi...” “Ankara sofraya oturdu...” “Bolu doydu...” “Diyarbakır sofrayı kurdu...” Olmadı... H MGK toplandı... O bitti, kabine toplandı... O bitti, zirve toplandı... Yer değiştirince belki olur diye Dolmabahçe’ye geçtiler... Olmadı... H Sonunda Apo’ya gittiler... Oldu... H Uzlaşı sağlandı, aynı gece açlık grevleri sona erdi, huzur geldi, endişe dağıldı, kötü beklentiler ortadan kalktı... Apo’dan küçük bir katkı... Sağ olsun... Daha önce de seçime giderken gidip akan kanı durdurmasını istemişlerdi terörist başından, esirgememiş, AKP terörü durdurdu diye oylarını artırmıştı bademin... Şimdi yeniden gemi verdiler, iskele yenilendi, sağlık personeli eklendi, VIP’i açıldı, gideni, geleni, ihtiyaçları... H Biliyorsunuz: Onu getiren subaylar hapiste eziyette... Onunla mücadele eden askerlere ses ve ışıkla psikolojik baskı sürüyor... Bu iyi şükürler olsun... Çulu düzeltti... H Bunların devlet adamlığı işte bu kadar; hapisteki terörist başı olmadan yönetemiyorlar devleti... Bu kadar çapın... Bence bir daha bozmayın arayı... Apo memlekete lazım... Yargılanmalı Oysa, bu adam Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalı. ABD bu kapıyı da kendi suçluları için çoktan kapadı. Petraeus’un başka hiçbir yerde uygulanmaması gereken bu yaptıkları ancak yüz kızartır. Ama Obama artık adam akıllı yara almış küresel imparatorluğunu bu türlü canilerle sürdürmeye çalışıyor. Afganistan’da askeri de artırdı, Pentagon’a parayı da. Şimdi uğraşı uzaya silah yerleştirmek. Bu girişim ateşle oynamaktır. ABD’nin hiçbir gelişmiş silah üstünde tekeli olamaz. ABD iki sivil Japon adasını 1945’te atomla bombaladıktan sonra, Pentagon’un kurucusu Leslie Groves, “Ruslar daha 1020 yıl atom bombası yapamaz” demişti. Oysa, Sovyetler bu sözden tam iki gün önce ilk bombalarını gizlice patlatmışlardı. Eski Başkan Wilson da “dünyayı kurtaracağını” söylemişti; kendini bile kurtaramadı. ABD Vietnam’dan da yenilerek çıktı; Afganistan’da da büyük ölçüde Pertaeus’un sayesinde, insanlık dışı eylemlerle karmaşık ama yenik durumdadır. Amerikan halkı da şimdilik bir şeylerin ters gittiğinin farkında. Hükümet ve medya bu tersliklerin ardındaki büyük gerçekleri gizlemekten başka bir şey yapmıyor. Asker olmak Konuşulması gereken bir kadınla ilişkisi değildir. Asker olarak yaptıkları sıradan ama onurlu kişinin yapmaması gerekenlerdir. Bundan yalnız Kuzey Irak’ta subaylarımızın başına çuval geçirtmesini kastetmiyorum. Eşsiz Atatürk’ü yetiştirmiş olan asker ocağımızın bu onur kırıcı olaya daha o zaman ‘Vaaav’ ve Ötesi Adil İZCİ Dilimizde şaşkınlık ve beğeni belirten “vay”, “vay be” gibi bazı sözcükler var ama bunları yeterli bulmadığımızdan olmalı, artık “vaaav” diye bir sözcük kullanıyoruz. Yakınlarda reklamlara da girdi bu “ithal” sözcük. “Hayret bi şey”... O, uzun yıllardır en gözde(!) sözlerimizden biri... TRT’nin dizilerinde bile yer buldu sonunda. Sorun nedir o halde? Dilimizde “hayret” diye bir önad (sıfat) olmamasında! “Kamu spotu” ... T e l e v i z y o n kanallarında görüyoruz. Kim buldu acaba? “Kamu duyurusu” desek olmaz mıydı? Olurdu, ama fiyakası nerede kalırdı o zaman? Ya “mega”... O da en değerli(!) sözcüklerimizden. Diyelim İstanbul’dan mı söz ediyoruz, “Mega kent İstanbul” dememek ne mümkün! Yine özellikle İstanbul haberlerinde, hele karlı yağmurlu günlerde, ne kadar sık duyuyoruz: “Ana arter”... Bunun yerine “ana yol” diyebiliriz elbette, ama o zaman sözümüzün bir etkinliği kalmaz ki! Futbol ligleri başladı ya, yeniden duyar olduk: “Lig, uzun bir maraton”... Bir takım o hafta yenildi mi, teknik direktörü ya da futbolcuları, taraftarları bu kalıp sözle yatıştırıyor: “Lig, uzun bir maraton”... Oysa maratonun kısası uzunu yok, hepsi 42.195 metre! Ne demeli bu incilere bakarak? TDK , 12 Eylül öncesindeki TDK olsaydı, dilimiz bu derece kirlenir miydi? Bizce hayır!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle