19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 ‘Yunanistan atılsın Almanya kurtulsun’ Bern Üniversitesi Öğretim Üyesi Harris Dellas: Krizde her ülke kendi önlemini almak zorunda. Eğer Yunanlı politikacılar Yunan ekonomisini reforme etmeyi seçselerdi resesiyon bu kadar derin olmazdı. Avro bölgesinin bir anayasası olmalı ve kötü davranan bunun dışına atılmalı. Yunanistan reform yapmadığı için bence Avro birliğinin dışına atılmalı. Eğer borçlarınızı ödeyemeyecek durumdaysanız o zaman polisinize, öğretmeninize para vermeyi durdurmalısınız. Ekonomi Servisi Koç Üniversitesi ile TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen ‘Avrupa Borç Krizi’ başlıklı konferansa Yunanistan’ın kemer sıkma politikaları ve Almanya’nın zordaki ülkeleri kurtarmak için takındığı tutum damga vurdu. Konferansta konuşan Yunan asıllı Bern Üniversitesi Öğretim Üniversitesi Harris Dellas, krizin asıl nedeninin Avrupalı po Kazananı Yok Siz siz olun, ölüm tehdidi kapıda iken de, anlaşmaya varıldıktan sonra da, tarafların siyasi primi kendilerine yorma adına yaptıkları açıklamaları dinleyin, not alıp, belleğinize kaydedin, söylenenlerin doğruluğu üzerindeki kuşkularınızı koruyarak, akıl süzgecinden olabildiğince sağlıklı geçirmeye çalışarak değerlendirmelerini yapın.. Her koşulda varabileceğiniz olabildiğince sağduyulu sonuçlar bir yana.. Uzun süreçte bu işin kazananının olamayacağını kafanızın bir kenarına yazın.. Daha önceki tutuklulukla doğrudan ilişkilendirilebilen açlık grevlerinin de deneyimi ile iddia ediyorum.. Dünyada ve ülkemizde aklı başında olan hiç kimsenin savunamayacağı, açlık grevi ile kendi canıyla oynayarak hak aramaya kalkışmanın “çaresiz kalma”, “sesini duyurabilmeye, kamuoyu oluşturabilmeye yönelik başka yol bulamama”, “hak vermeye yanaşmayan gücü can tehdidi ile tehdit etme”, “siyaseten yıkma”, “kamuoyunun etkili dikkatini çekebilme”.. gibi bir vitrini olsa da.. Toplu açlık grevi eylemlerinde, hele de cezaevlerinde yapılıyorlarsa, yönlendiren bir siyasi odağın olması kaçınılmazdır. Siyasi odağın siyasi amaçları açısından açlık grevlerinin sonuçlarına bakıldığında ise, cezaevleri koşullarında kararın dışına çıkma iradesinden söz edilemeyecek tutukluların bazen canına, çoğunlukla da geri dönüşü olmayan biçimde, ölümden beter ağır sağlık sorunlarına, kayıplarına yol açan açlık grevleri eylemleri sonuçta, uzun süreçte azmettirene geri tepen silah gibidirler. Tam da bu nedenle tutuklunun kendi canı, sağlığını hedef alan açlık grevi eylemi ile hak aramasının akılcı direniş, hak arama savaşımı verme yöntemleriyle çatışan sonuçlarına bakılarak, bireysel, gerçekten özgür irade ile gerçekleştirilende, “aşırı umutsuzluk, çaresizlik”, toplu yönlendirilmiş eylemlerde ise “dışardan kullanma, güdüleme..” kriterlerinin varlığı tartışılmaz olur.. ??? Hepimizi çok korkuttuğu kuşkusuz açlık grevlerinin “azmettirilmiş” niteliğinin ağır basıyor olması bağlantılı, bu eylemden sorumlu Kürt terör eylemleri ile de içli dışlı siyaset cephesinin, uzun süreçte kayıp hanesine yazılacağını ilan ettiğimi düşünebilirsiniz. Eylemin gerçekleştirilmesinden doğrudan sorumlu kimi aktörler açısından doğru olsa da, somut kimi gerçekler bağlantılı tam tersi sonuçların çıkması, karşı taraf konumunda olan iktidarlarının yaptıkları ve yapacakları ile çok bağlantılı bir durum.. İnsan canı, sağlığını savaş aracı yapmış terörle olan maddi manevi bağlar, yerleşik kültürel değerler nedeniyle, açlık grevi eylemlerinin tek ve gerçek mağdurları, gönüllü, ya da moral değerler anlamında zorunlu katılanlarını çok da etkilemeyeceği olgusu sadece bir boyut. Daha çok Kürt, hele de ayrımcılıktan yana cephe için “kazan kazan” sloganı ile lehe yazılabilecek diğer sonuçlara bakmak gerek. Açlık grevi eylemlerinin kaldırıldığı günle çakışan, Esad’ın Türkiye sınırlarına düşen bölgeleri kendi Kürtlerine bıraktığı açıklamasının gelmesi düşündürücü. Suriye Kürt örgütlenmesinin PKK ile işbirliği, kankalık bağları bir yana, PKK eylemcileri arasında doğrudan varoluşları ortada. Türkiye’deki pazarlıklarda iddia edilenlerin aksine gündemde olmasalar bile, “kazan” hanesine yazılmış bir sonuç olduğu kuşkusuz. Barzani’nin hem Erdoğan hükümetine yakın hem de bu oluşumda katkısını reddetmeyen açıklamaları ile de yan yana okumak gerek. Apo istedi bitirildi; vitrinde Apo liderliğini öne çıkaran, kazanım hanesine yazılabilecek bir gerekçe sayılsa da, iktidar cephesinin kazanım hanesine de yazılabilecek sonuçları var. Sonuçta açlık grevlerine gerekçe yapılmış koşullara ilişkin bir ön kabul ortada yok. Ölümler yaşanmadan Apo kimlikli çağrının zorunlu bir gerekçe yapıldığı izlenimi ağır basıyor. Sorun, aynı saatler içinde askerlerin öldüğü bir kanlı çatışmanın daha yaşanmış olması, terör ve toplumsal eylemlerin devam edeceği açıklamalarının peş peşe sıralanması. PKK cephesinin, çıkmaza girilen, kendilerine yönelik işlemesi olasılığı çok yüksek açlık grevlerinden beklenen yararı aldıktan sonraki bir noktada, bir manevra ile eylemleri kaldırmaya formül bulmuş gibi bir tablo ortada. Oysa açlık grevlerinden doğrudan sorumlu olmayan, kaldırılmaları için görüşmeleri sürdürdüğü için en azından insani boyutu ile suçlanamayacak olan, resmi açıklamalara göre de hiçbir ödün vermemiş iktidar cephesi neden daha ağır bir kayıpta gibi bir tablo çıkıyor ortaya? İktidarlarının gerçekten ödün verilmediyse asla sorumlu tutulamayacağı bu eylemlerin ödünsüz kaldırılması, hükümetin başarı hanesine yazılabilecekken terslik nerede mi? Cezaevinde yatanın canından, sağlığından sorumlu iktidarın eylemleri kaldırma çabalarını suç gibi saklamasının bir anlamı var mıydı? Hele Başbakan Erdoğan’ın eylemleri tahrik eden, meydan okuyan çıkışları ile sanki suçunu saklayan rolünü oynamasının?.. Almanya Merkez Bankası Araştırma Merkezi Profesörü ve Bonn Üniversitesi Öğretim Üyesi Manfred Neumann: Daha fazla kemer sıkmaya ihtiyacımız var. Almanya Avro bölgesindeki zordaki ülkelerin yükümlülüğünü, tüm borçlarını üstlenmemeli. Buna karşıyım. Bunu yapacağını sanmıyorum. Almanya Avro bölgesinden çıkmalı mı peki? Evet çıkmalı. Sadece bir ülkeye dayanarak ondan destek alarak bu krizden çıkmamız mümkün değil. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner: Bulaşıcılık etkilerine karşı önemli tedbirlerle korunan Türk bankacılık sisteminin, yine de başta dış finansman olanakları olmak üzere, AB borç kriziyle ilişkili tehditler konusunda derinlikli analizler yapması bu anlamda faydalı gözüküyor. Dış ticaret kanalı, AB borç krizini Türkiye ile doğrudan ilişkilendirmekte. Türkiye AB pazarında pay kaybetmemesine rağmen krizin Türkiye’nin AB ihraç pazarını daralttığı aşikâr. tikacıların sorunları çözmek için birlikte hareket etmesi gerekiyor. Yunanistan’da bunu göremiyoruz” değerlendirmesini yaptı. Hürriyet gazetesi yazarı Ege Cansen ise Avrupa’da tam bir birlik sağlanacaksa bunun bedellerinin de olacağını anlatarak her ülkenin kendi kendine çekidüzen vermesi, bunu başaramayana tasdikname verip gönderilmesi gerektiğini açıkladı. litikacıların piyasaları yanlış yönlendirmesinden kaynaklandığını söyledi. Yunanistan’ın borcunun raporların gösterdiğinden çok daha fazla olduğuna işaret eden Dellas, bu sisteme neden olan Almanya’nın bunun bedelini ödemek zorunda olduğunu dile getirdi. Yunanistan ekonomisinin bir muz ekonomisi olduğunu, hep dışarıdan gelen kaynaklarla ayakta kaldığını anlatan Dellas, “Yunanistan yapısal re form yapmadığı sürece büyümesi mümkün değil. İnsanlar Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalacağını kestiremedikleri için yatırımlarını askıya aldılar” dedi. Bonn Üniversitesi Öğretim üyesi Manfred Neumann da Yunanistan’ın en ciddi probleminin iç şoklar olduğunu belirterek “Diyelim ki Yunanistan Avro’dan çıktı ki bu hayırlı olur. Eğer bir ülke bu kadar problem yaşıyorsa o ülkedeki poli Mersin’den narenciye atağı Kentin ekonomisine yıllık katkısı 1.5 milyar lirayı bulan narenciye ile tanınmayı hedefleyen Mersin’de turizmi canlandırmak ve narenciye tüketimini artırmak amacıyla düzenlenen Mersin Narenciye Festivali renkli görüntülere sahne oldu. 26 ülkeden 600’den fazla sanatçı ve grubun katıldığı festival 1718 Kasım’da gerçekleşti. Festival alanı 70 ton narenciye ile dev figürler kullanılarak süslendi. Ayrıca festivalde 50 firma, kurdukları stantlarla farklı narenciye ürünlerinden yapılmış lezzetleri de tatma fırsatını sundu. Mersin Ticaret Borsası ve Narenciye Festivali İcra Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir, “Narenciyenin Mersin’e yıllık katkısı 1.5 milyar lirayı aşıyor” dedi. Troyka’yı protesto edecek Ekonomi Servisi Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos’la söyleşi yapan Güney Kıbrıs’taki Politis gazetesinin haberi, “Mahvolmamamız İçin Troyka Aleyhine Gösteri Yapmaya Çıkacağım” başlığıyla yayımladı. Habere göre II. Hrisostomos, eğer Troyka’nın istediği olur ve geri dönmeyen kredi borçlarına karşılık gösterilen ipotekler satılmaya başlarsa, bütün bankalar batacak, başta KOBİ’ler olmak üzere herkes fakirleşecek, taşınmazlar 510 zengine gidecek. Bu durumda Başpiskopos, “ruhunun bütün gücüyle” sokağa çıkıp gösteri yapacak ve “kilise halkın yanında duracak.” II. Hrisostomos, Avrupalıların “Tanrının Güney Kıbrıs’a verdiği hediye olan Doğu Akdeniz’de keşfedilen doğalgaza” el atma planı yaptıklarına da inanıyor. Şikâyet edilen bankaya ceza kesiyoruz BDDK Başkanı Öztekin, kredi kartı ve hesap işletim ücretiyle ilgili tüketiciden şikâyet gelirse o bankaya 10 katı ceza kestiklerini söyledi. Ekonomi Servisi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mükim Öztekin, kredi kartı ve hesap işletim ücreti konusunda gelen banka şikâyetleriyle ilgili, “Bunlarla ilgili düzenleme yapılması lazım. Bize şikâyet geldiği zaman gerekli incelemeyi yapıyoruz. Söz konusu bankaya aldığı ücretin 10 katı kadar ceza veriyoruz. Tüketiciyi güçlü bankalar karşısında korumak hepimizin görevi” dedi. Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin toplantısına katılan Öztekin, asıl şikâyetlerin “tüketici talep etmeden” açılan kredili mevduat hesabı ve verilen kredi kartlarıyla ilgili olduğunu belirterek Finansal İstikrar Komitesi’nin bu konuda çalışmalarının sürdüğünü hatırlattı. Öztekin, bankacılık sektöründe henüz izne bağlanmamış ciddi lisans başvuruları olduğunu vurgulayarak yeni verilecek lisanslarla şu an 49 olan banka sayısının 60’a ulaşabileceğini belirtti. abancılar lisans için sırada Öztekin şunları söyledi: ? Yabancı payı sektörde şu anda yüzde 16.7, bu oranı riskleri artırmayacak seviyede tutacağız. ? Intesa Bank’ın şube açma, Bank of TokyoMitsubishi UFJ’nin lisans başvurusu var. ? Rabobank’ın Türk bankacılık sektörüne ilgisi devam ediyor. ? Çin, Güney Kore ve Hollanda gibi ülkelerden bankalarla görüşmelerimiz oluyor ama resmi başvuruya dönüşmüş bir şey yok. ? Karşılıksız çekler artıyor, ama Y bilgiye göre Intesa Bank, Mitsubishi ve Rabobank gibi yeni lisans başvurularıyla şu an 49 olan banka sayısı 60’a çıkabilir. Öztekin’in verdiği sadece karşılıksız çekler değil protestolu senetler ve sorunlu kredilerde de bir miktar artış var. ? Mevduatın vadesi uzatılmalı. Bu konuda Merkez Bankası ile beraber çalışıyoruz. Uzun vadede daha düşük zorunlu karşılık olmalı ya da bu konuda vergi teşviki olmalı. Mükim Öztekin CHP milletvekili Hurşit Güneş, örtülü ödenek üzerine yaptığı araştırma ile farkında olmadığımız rakamları göz önüne seriyor. Örtülü ödeneğe gizli hizmet giderleri adını koymuş ki, yerinde bir tanım. 2003 yılında 103, 2004 yılında 107, 2005 yılında 85, 2006 yılında 207, 2007 yılında 262, 2008 yılında 280, 2009 yılında 341, 2010 yılında 383, 2011 yılında 391 milyon TL, 9 yılda toplam 2 trilyon 159 milyon TL gizli hizmet gideri yapılmış durumda; her yılda artarak gelmiş. 2012 yılının 9 ayında ise bu rakam geçen yılı ikiye Kurum MİT Başbakanlık TBMM Çevre Dışişleri Enerji Gümrük Bilim, Sanayi KültürTurizm Toplam katlayarak 869 milyon TL olmuş. Bu artışı Hurşit Güneş olağanüstü bir artış olarak değerlendirmekte ve buna neden olarak ciddi bir gerekçenin olmadığını vurgulamaktadır. 2013 bütçesindeki rakamlarla karşılaştırma yapınca da ilginç sonuçlar çıkıyor: Örtülü ödenekten harcanan tutar MİT ve birkaç bakanlığın bütçesini geçmiş bulunmakta. Böyle olunca şaşkınlık Bin TL geçirmemek 812.271 mümkün değil. 137.514 Bilindiği gibi 610.67 örtülü ödenek ile 1.000.459 ilgili esaslar 5108 sayılı Kamu Mali 1.486.020 Yönetim ve 645.854 Kontrol 415.776 Kanunu’nun 2.326.080 aşağıda verilen 24. 1.783.856 maddesinde 2.622.085 düzenlenmiştir: Örtülü Ödenek Neden Artıyor? “Örtülü ödenek; kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili hükümet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan ödenektir. Kanunlarla verilen görevlerin gerektirdiği istihbarat hizmetlerini yürüten diğer kamu idarelerinin bütçelerine de örtülü ödenek konulabilir. Örtülü ödenek, bu amaçlar dışında ve başbakanın ve ailesinin kişisel harcamaları ile siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz. İlgili yılda bu amaçla tahsis edilen ödenekler toplamı, genel bütçe başlangıç ödenekleri toplamının binde beşini geçemez. Başbakanlık ve diğer ilgili idare bütçelerinde yer alan örtülü ödeneklerin kullanılma yeri, giderin kimin tarafından yapılacağı, hesapların tutulma ve kapatılma yöntemi, gideri yapanın değişmesi halinde yeni yetkiliye hangi belgelerin aktarılacağı başbakan tarafından belirlenir. Örtülü ödeneklere ilişkin giderler başbakan, Maliye bakanı ve ilgili bakan tarafından imzalanan kararname esaslarına göre gerçekleştirilir ve ödenir.” Hurşit Güneş Başbakan’dan hesap soruyor: “Başbakan bilgi vermek zorunda değil, ancak savaş halinde bütçenin binde 5’ini aşmayacak bu ödenek eğer barış halinde daha 9 ayda binde 2.5’e ulaştıysa ve Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamıysa, bunun hesabı sorulur.” Biz de şu soruları soralım: 1Örtülü ödenek arttığına göre, milli güvenlik meselemiz mi var? 2Devletin yüksek menfaatlerine harcanmışsa, bu menfaatler terörle mi ilgili yoksa komşu ülkelerle sıfır sorun mücadelesine(!) mi harcanmış? 3Sosyal amaçlara kullanılmışsa, bunlar içinde cami yapımlarına ve fakir fukaraya katkı var mı? 4Siyasal amaçlara kullanılımışsa, terörle mücadele bu amaç içinde var mı? 5Kültürel amaçlar içinde ülkenin tanıtımı ve sanatsal etkinlikler için yapılan harcama var mı? Pek tabii ki bunlara cevap alamayacağız. Ama Hurşit Güneş’in dediği gibi bütçe ödeneklerinin binde 5’ini aşarsa ne olacak, diye meraklanmayın. Çünkü aşmayacak mış!.. G. Kore, Çin ve Japonya serbest bölge yolunda SEUL (AA) Güney Kore, Çin ve Japonya, Asya’nın en önemli üç ekonomik gücünü bir araya getirecek serbest ticaret anlaşması için görüşmelere başlayacak. Güney Kore Ticaret Bakanı Bark Taeho, görüşmelerle ilgili resmi açıklamanın bugün Kamboçya’nın başkenti Phnom Penh’de yapılacak Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği ve Doğu Asya Zirvesi sırasında yapılacağını söyledi. Bark, serbest ticaret anlaşmasının bölgede ekonomik kalkınma ve siyasi ilişkilerin güçlenmesinin yanı sıra Çin ve Japonya arasındaki gerginliğin çözümüne de yardımcı olacağını belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle