18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 2012 SALI 2 şimdi öyle bir ümit yok... Bir zamanlar Türkiye İşçi Partisi adlı bir parti vardı. Bir seçimde on beş milletvekili çıkarmıştı. İçlerinde en göze çarpanı Çetin Altan’dı. Nerdeyse tek başına bir partiydi. Ama zaman nasıl birçok şeyi yıprattıysa, ona da bir şeyler oldu. Anlatmak gereksiz... Evet, Türkiye İşçi Partiliydik bizler de... Sanatçılar, yazarlar, şairler, aydınlar... Seçimlerde pek çok adayımız vardı sanat, kültür dünyasından... Sonra ne olduysa oldu TİP kapatıldı ya da kapandı. Bir daha açılamadı. Dört yıldır hapiste yatmakta olan değerli aydın Perinçek’in İşçi Partisi günden güne güçleniyor. Son yıllarda Türk toplumunda yaşanan karmaşa milleti şaşkına döndürdü. Umutlar, güvenler kırıldı. Bir karanlık yaygınlaştıkça yaygınlaşmakta... İşçi Partisi büyük bir ışık yaktı. Mustafa Kemal devrimlerinin, Atatürk idealinin, sanatın, kültürün, sosyal güvenliğin, gerçek özgürlüğün, kısacası demokrasi adı verilen bir yaşantının öncüsü, tek savunucusu... Ben de İşçi Partisi’ni destekliyorum. Nasıl yıllar önce TİP’i desteklemişsem, hatta milletvekili adayı bile olmuşsam, şimdi de İP’nin yanındayım. Özgürlük, barış için, halka güven veren bir parti. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Gazetecilerin Tutuklu Yargılanması Dünyadaki tüm devletler çeşitli alanlarda yarış içindedirler. Daha adil hukuk oluşturma yarışı da bunlardan biridir. Anavatanımız Türkiye’nin bu yarışta geri kalmayacağını ve dünyanın en insancıl hukuk sistemlerinden birini oluşturmak için harekete geçeceğini ümit edelim. Taner ERGİNEL KKTC Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı ünya Basın Konseyleri Birliği’nin (World Association of Press CouncilsWAPC) uluslararası toplantılarında bir gazetecinin yazdığı yazının suç oluşturup oluşturamayacağı ile başlayan tartışmalar, gazetecilerin tutuklu yargılanmasına yoğunlaşıyor ve daha sonra diğer tüm suçlarda sanıkların mahkum olmadan önce tutuklu kalması ve tutuklu yargılanması konusuna odaklanıyor. Dünyamızın tüm anayasaları ve yasaları, insanların özgür düşünme ve düşüncelerini yayma hakkı olduğunu belirtmektedir. Bu nedenle Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve diğer gazetecilerin suçlu olduğunu uluslararası hiçbir hukukçuya kabul ettirme olasılığı yoktur. Uluslararası hukukçuları asıl rahatsız eden ve hukuk dışı olmanın yanı sıra insanlık dışı olduğunu düşündükleri olay Balbay, Özkan ve diğer gazetecilerin mahkum olmadan önce aylarca ve yıllarca tutuklu kalmalarıdır. Bu durumu onlar ortaçağda sanıklara yapılan işkenceye benzetmektedirler. utuksuz yargılama gerçekçi bir ideal mi? Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 19/2 maddesi ko nıtlandıktan sonra ceza görmeye başlaması hukuk ilkelerine daha uygun değil mi? Emekçinin Partisi TBMM’de işçi sınıfının bir tek temsilcisi yok!.. Demokrasimiz açısından üzücü!.. Demokrasi varsa bir ülkede emekçinin, işçinin, yani eliyle, kafasıyla geçinenlerin güven veren partileri olur. Türkiye parlamentosunda böyle bir boşluk var... Milletvekilleri arasında emekçi, hatta işçi olanlar da vardır. Ama bir iki kişi ne işe yarar? Güçlü olmak için emeğin değerini, önemini bilen milletvekilleri sayıca daha çok olmalı... Şu günlerde İşçi Partisi’yle ilgileniyorum. 6 Ekim’deki toplantıya elbet katılamadım, ama sonuna dek TV’den izledim. Önce Sevgili Fikret Otyam’ın tekerlekli sandalyeyle halka seslenişini gördüm, çok duygulandım. Ben de onun gibi yapabilseydim, dedim. Yaşlılığın ileri günlerinde yaşayan bir insanın çaresiz yazdıklarıyla bir katkısı olabiliyor güzel, yararlı görüşlere, eylemlere... Fikret Otyam’a kendi adıma binlerce teşekkür... Perinçek’in İşçi Partisi seçimlerde çok az oy alıyor. Bilmem ilk genel seçimde ne olacak? AKP’nin bir daha iktidara gelmemesi, demokrasiye inananların isteğidir. Bu yolda en çok uğraş veren de İşçi Partisi’dir. CHP kendi ana çizgisine bir dönebilse, ama Kuvvetli suç şüphesi hali TC Anayasası’nın 19/2. maddesine göre suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler kaçmalarını veya delilleri karartmalarını önlemek amacıyla tutuklanabilirler. Birçok kişi 19/2 maddedeki temel koşulun yani suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin tutuklanabileceği koşulunun da tüm dünyada geçerli olduğunu zanneder. Oysa gerçek böyle değildir. O zaman sormamız gerekiyor: İleride mahkum olma olasılığı olan bir kişinin beraat etme olasılığı da yok mu? Hukuk ilkelerine göre bir sanığın mahkum oluncaya değin suçsuz kabul edildiğini gördük. Şu halde bir ceza davasında yargılanan sanık yargılandığı süreç içinde hem yasalar tarafından suçsuz kabul edilmektedir, hem de suçsuzluğunun kesinleşme yani beraat etme olasılığı vardır. Bir kişinin böyle bir süreç içinde tutuklanarak ceza görmeye başlaması doğru olabilir mi? emel koşulun tutarsızlığı ve sakıncaları Suçluluğa dair kuvvetli belirtiler olması koşulu teorik açıdan da tutarlı olmayıp kendi içinde çelişkilidir. Çünkü hem bir sanığın ileride suçsuzluğunun ortaya çıkabileceğini kabul etmekte hem de cezalandırılmasına yeşil ışık yakmaktadır. Bunun yanı sıra pratikte de büyük sakıncalar ortaya çıkarmakta ve adil yargılamaya gölge düşürmektedir. Yargıç lehte olan delilleri terazinin bir kefesine, aleyhte olanları diğer kefesine koyarak bir tartma işlemi gerçekleştirecektir. Suçluluğu gösteren deliller olmasına rağmen makul şüphe yaratacak delillerin ortaya çıkması halinde sanığı beraat ettirecektir. Bir yargıcın adil ve doğru karar verebilmesi için tartma işlemini önyargısız ve özgürce yapabilmesi gerekir. zgürlükten yoksun kalınabilecek haller Bir kişinin özgürlüğünden yoksun kalması üç ayrı aşamada söz konusu olabilir: a)Soruşturma aşaması: Bir kimsenin suç işlediği şüphesi ile tutuklanması ve soruşturma aşamasında gözaltında tutulması. b)Yargılama aşaması: Bir sanığın suç işlemekle itham edildikten sonra, yargılama süresince tutuklu kalması. c)Hapse mahkum olma. Uluslararası hukukçular dünya devletlerinde gazetecilerle siyasi suçlulara verilen hapis cezalarını gözden geçirmekte ve bu cezaların verildiği devletlere yönelik ciddi eleştiriler yapmaktadırlar. Türkiye’ye yönelik ağır eleştirilerin nedeni, soruşturma ve yargılama süreçlerinde verilen gözaltı ve tutuklama kararlarıdır. erekçesiz tutuklu yargılanma kararı Uluslararası hukukçuları isyan ettiren olaylardan biri de Türkiye’de verilen gözaltı ve tutuklu yargılama kararlarının gerekçesiz olması, belirtilen gerekçelerin uluslararası standartlara göre gerekçe sayılmamasıdır. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereği hukukun en temel ilkelerinden biridir.Türkiye Anayasası’nın 142. maddesi şöyledir: “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” Uluslararası hukukçulara göre genel ifadeler gerekçe sayılamaz. Belki gerekçenin önsözü olabilirler. Onlara göre kaçma ve karartmanın gerekçe olabilmesi için o kişinin nasıl kaçabileceği veya delilleri nasıl karartabileceği de açıklanmalıdır. Ampul... Enflasyon hesabı sepetinde var: “Merdiven...” Merdivene zam gelmedi mesela... İki tane alırsanız, indirimi olur... Tek ayağını alırsanız, zaten yarı fiyatı... ? “Flüt...” Yani sizin yaşamınızdaki enflasyonu hesaplarken, oturup flüt çaldığınızı varsaydılar... Nitekim baktılar enflasyon düşük çıktı... “Çalamam” demeyin... Çalan çalana... Sandılar ki herkes çalıyor... ? “Hortum...” Yatak odasını sularsınız... Bulunsun... ? Diyelim ki “deve etini” koymuşlardı sepete... Eşek eti olsa, hadi neyse... Çünkü on beş sene önceki sayımda 1.5 milyon eşek vardı... Eşek kalmadı memlekette... Yeteri kadar koyun bulamadıklarında... Ya da inekler, öküz eksik geldiği zaman demek eşekleri soktular araya... Enflasyon düştü sanki... ? “Soba borusu...” Enflasyon hesaplamaları, mevsimine göre dönemlere ayrıldı ayrıca... Yaz ayları diyelim... “Patinaj zinciri” ile “soba borusunu” koydular... Ne de olsa plaja giderken zincir şart.. ? Zamlardan sonra yaşam yüzde 25 kadar pahalandı... Hâlâ enflasyon tek haneli diyor... ? Bu savaşın faturasıdır... Tüm o bombaların, havanların, topların... Suriye’de destekledikleri suni isyancıların sıktıkları her bir kurşunun... Sığınmacı kamplarındaki klimaların... Kabadayılığın, haddini bilmezliğin, kendini bir halt zannetmenin bedelidir... Zamlarla ödüyor millet... Suriye macerasının Güneydoğu illerinde vurduğu ağır darbe bir yana... Kendi bakanlarının açıkladığına göre, sadece ihracattan Türkiye’nin bu yılki kaybı 2.5 milyar dolar gibi bir şey... Devamı gelecek... Nasılsa ödeyen var... ? “Ampul...” Fiyatı inmiş, iyi mi?.. Sepetteki ampule bakarsanız, iyisiniz yani... Eee al tak... ? Dünyanın en pahalı ampulüdür... Bir cumhuriyet verdiniz karanlığına... D numuzla ilgilidir. Bu madde şöyledir: “Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, (kaçmalarını ve delilleri yok etmelerini önlemek amacıyla) hâkim kararıyla tutuklanabilirler.” Bu madde Türk Ceza Usul Yasası’nda ve diğer yasalarda küçük değişikliklerle tekrarlanmaktadır. 19/2. maddeyi okuduğumuz zaman tutukluluk için temel koşulun “sanığın suçluluğu hakkında kuvvetli belirti” olması olduğunu görürüz. Bu bir önkoşuldur. Buna ek olarak kaçma ve delilleri karartma olasılığı gelmektedir. açma ve delilleri karartmada devletin görevleri Devletin yeni teknik olanaklardan yararlanarak ve yeni birimler oluşturarak sanıkların kaçmasını veya delilleri karartmasını tamamen önlemesi mümkün değil mi? Elektronik kelepçe takılan bir kimsenin 24 saat nerede olduğunu saptamak mümkündür. Buna benzer başka teknik olanaklar da bulunabilir. Her an bulunduğu yerin bilindiğinin farkında olan ve tutuklanıp mahkemeye götürüleceğini bilen bir sanık niye gününde mahkemeye gelmesin? Delillerin karartılması konusunda da du rum aynıdır. Her suç işlendiğinde soruşturma için bir ekip görevlendirilse, bu ekip başka herhangi bir iş yapmadan ilk fırsatta delilleri toplayıp koruma altına alsa, delilleri karartma olasılığı kalır mı? Diyelim ki alınan tedbirlere rağmen bir sanık kaçmaya veya delilleri karartmaya teşebbüs etti. O zaman savcılığın işi daha da kolaylaşacak değil mi? Kaçmaya ve delilleri karartmaya teşebbüs eden kişi kendi aleyhine en ağır delili oluşturmuş olacak ve suçlu konuma düşecektir. utuklama ile ilgili yasalarda çelişkiler TC Anayasası’nın 38/4 maddesi şöyledir: “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” Bu cümleler geçmişte “masumiyet karinesi” denilen suçsuzluk ilkesini ifade etmektedir. Bu durumda; hukuk ilkelerine göre suçsuz kabul edilen bir insanın yargılama süresince aylarca ve bazen yıllarca tutuklu kalması doğru olabilir mi? Bu tutukluluk, ne isim verilirse verilsin gerçekte yasaların suçsuz kabul ettiği bir kişiye verilen ceza değil midir? Bir kişi mahkum oluncaya kadar suçsuz kabul edildiğine göre kefaletle veya diğer önlemlerle serbest kalması ve suçlu olduğu ka T K T T Ö G C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle