14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 2012 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR ‘The Kings of Limbs’ albümünün dünya turnesini sürdüren Radiohead’den müthiş performans Manchester’da yaş günü ? “Merhaba, adım Lady Gaga” diyerek konsere espriyle başlayan Thom Yorke, 44. yaş gününü dinleyicilerin hep bir ağızdan söylediği “Mutlu Yıllar Sana” şarkısıyla sahnede kutladı. Yaklaşık iki buçuk saat süren konser, bir anlamda Radiohead’in en iyilerinden bir seçmeydi. ZÜLAL KALKANDELEN MANCHESTER Bir grubun beşinci kez konserine gitmek için ya müziklerini çok sevmeli ya da o grubun gerçekten etkileyici bir canlı performansı olmalı. Konu Radiohead olunca benim açımdan her iki madde de sağlanmış durumda. O nedenle her turnede izlemek istediğim bir grup. Şubat 2012’den bu yana geçen yıl yayımladıkları “The Kings of Limbs” albümünün dünya turnesini sürdürüyor Radiohead. Özellikle Manchester’da onları izlemek farklı bir deneyim; çünkü hemen herkesin şarkı sözlerini ezbere bilip iştirak ettiği, çok coşkulu bir izleyici kitlesi var bu kentte. Avrupa’nın en büyük kapalı salonu MEN Arena’da yaklaşık 25 bin kişinin katıldığı konser, bugüne kadar izlediğim Radiohead konserlerinin içinde hem ses, sahne tasarımı gibi özellikler hem de grubun performansı açısından en iyisiydi. Sahnenin her iki yanına büyük ekranlar koymak yerine, daha önce video kliplerinde de gördüğümüz bir tekniği kullanmışlar; mikrofonlara yerleştirilen kameralar doğrudan sahnenin çeşitli yerlerinde asılı duran küçük ekranlara yansıtılmış. Böylece grup elemanlarının yakın görüntüleri salonun her yerinden görünmüş oluyor. Renkten renge giren farklı boyutta paneller aracılığıyla da göz alıcı bir dekor tasarlanmış. Kanadalı müzisyen Caribou’nun mükemmel setiyle açılan gecede, daha sonra sahnenin hazırlanması için 45 dakika ara verildi. Dikkatimi çeken nokta, o sırada çalınan müziklerin Thom Yorke’un son dönemde DJ setlerinde çaldığı dubstep ağırlıklı şarkılardan oluşmasıydı. Radiohead’in müziğine elektronik unsurları katması kimilerince hep eleştirildi ama bence grup bugün hâlâ bu kadar çok seviliyorsa, bu, müziği statik bir olgu olarak görmemelerinin bir sonucu. Grubun sahneye çıkış anının, geçen yılın en iyi elektronik albümlerinden birini kaydeden Zomby’nin “Mozaik” adlı şarkısın dan Radiohead’in “Lotus Flower”ına geçişle yapılması da, müziğe yaklaşımlarına dair önemli bir işaretti. Rock, caz ve elektronika unsurlarının oluşturduğu bir mozaikle, çok sağlam bir altyapıyla müzik yapıyor Radiohead ve bunu büyük ölçüde “Kid A” albümünde girdiği maceraya borçlu. Yaklaşık iki buçuk saat süren konser, “The King of Limbs” turnesi kapsamında gerçekleşti ama şarkı seçimlerine bakarsak, bir anlamda Radiohead’in en iyilerinden bir seçme yaptığı ortada. Sadece ilk albümleri “Pablo Honey” dışında, yayımladıkları diğer yedi albümden de çaldılar. 8’i biste olmak üzere konserde dinlediğimiz 24 şarkının içinde “These Are My Twisted Words”, “Full Stop”, “The Daily Mail” ve “Staircase” gibi herhangi bir albümde yer almayan, single olarak yayımlanan ve yeni kaydedilenler de vardı. Vokalist Thom Yorke’un kendine özgü çılgın danslarıyla renklendirdiği sahnede diğer grup üyeleri de her zamanki gibi büyük bir uyumla çaldılar. Geçen yıldan beri Clive Deamer’ın gruba ikinci baterist olarak katılması da, grubun soundunu daha güçlendirdi. Gizli kahraman ise, yine gitar, elektronik sesler, perküsyon ve tuşlu çalgılarda oradan oraya koşuşan Jonny Greenwood’du. “Merhaba, adım Lady Gaga” diyerek konsere espriyle başlayan Thom Yorke, 44. yaş gününü dinleyicilerin hep bir ağızdan söylediği ünlü “Mutlu Yıllar Sana” şarkısıyla sahnede kutladı. Gece “Kid A” albümünden “Idioteque” ile sona ererken, Radiohead’in 27 yıldır yalnızca dünya alternatif rock sahnesinin en başarılı gruplarından birisi değil, aynı zamanda günümüzün en iyi grubu olduğunu da düşündüm. (www.zulalkalkandelen.com) KeKeÇa Bunuel ve Aklın Zincirleri Geçen hafta “Tanpınar Edebiyat Festivali” etkinlikleri vardı. 2 Ekim akşamı “Edebiyatta Gerçeküstü ve Fantazya” konulu panelde ben, Sevin Okyay, Barış Müstecaplıoğlu, Yiğit D. Bengi konuştuk. Gerçeküstü ve fantazyanın gücünü, olanaklarını, günümüze uygunluğunu teslim ettik. Ayrıca ben edebiyatımızın yeni arayışlara ihtiyacı olduğunu belirttim. Tahayyül sınırlarımızı genişletmek zorundayız çünkü bu konuda geriyiz. İlgi yoğundu. Konu önümüzdeki günlerde de gündemde olacak sanırım. ??? Bu arada ünlü İspanyol yönetmen, gerçeküstücü sinemanın babası sayılan Bunuel’in, “Arzunun o Karanlık Nesnesi” ile “Gündüz Güzeli” adlı filmlerini izledim. Bunuel, geleneksel ahlaka, alışılmış hayallere, duygusalcılığa, toplumun yasakgünah bağnazlığına karşı bir sinemacı. “Burjuva ahlakı, ahlaksızlığın ta kendisidir; çünkü insana ters kurumlar üzerine kuruludur” sözleri sanatının özeti gibi. 1900’de doğdu. Lorca ve Salvador Dali ile üniversite arkadaşlığı vardı. 24 yaşında Dali İle birlikte Paris’e giderek gerçeküstücülerle tanıştı. İlk filmi “Endülüs Köpeği”ni kendinin ve Dali’nin gördüğü birer rüyadan ilhamla çekti. 1930’da ikinci filmi, Altın Çağ geldi. Bu film, toplumun tüm saygın kurumlarını yerle bir ettiği için yasaklandı, kopyalarına el kondu. Yasak ancak 1981’de kalkabildi. Bunuel, ülkesine döndükten sonra, 1946 1964 arası yirmi film çekti. Bunlardan bazıları, Cannes’da en iyi yönetmen ödülünü aldığı; Unutulmuşlar; Rüzgârlı Bayır, Bu Bahçede Ölüm, Bir Hizmetçinin Anıları, Tristana, Saman Yolu, Gündüz Güzeli gibi filmlerdir. Son Yemek ise İspanya’da yasaklandı ama 1963’te Altın Palmiye aldı. En son filmi, Arzunun O Belirsiz Nesnesi, oldu. Yenilikçi, kışkırtıcı, düşündürücü, bireyin ve toplumun açmazı olan tabuları yıkmaya yönelik filmler yapan Bunuel, töreleri değiştirme iddiasında değildi ama aklın kırılganlığını ve sallantıdaki evlerini hangi kaygan zeminlere inşa ettiklerini insanlara göstermeye niyetliydi. Bazen toplumsal gerçekleri, bazen büyük, onulmaz tutkuları, bazen de inanç ve vicdanla dogmalar arasındaki çatışmayı işleyen filmleri yanında tek bir filmde, keskin bir ironiyle, bunların tümünü irdelediği de oldu. Ama konusu ne olursa olsun gerçeküstücü bakışı hep kendini duyurdu. Çünkü gerçekle düşün kesişme noktaları keskin değil iç içeydiler. Hollwood’a pek yüz vermeyen Bunuel, kalıplara uymayan, özgür yaklaşımı ile yozlaşmış değerlere olduğu kadar akademik ölçülere hapsedilmek istenen sanata da başkaldırdı. Gerçeküstücülük onun için şiirsel bir biçim değil, insan aklının kendine yönelttiği, zincirlerini koparmaya kararlı bir çığlıktı. Öyle ki bu koparma işi demir balyozla yapılsa daha iyiydi. Sanatının amacı aklın ciddi bir sansür oluşturan baskısını yenmek, düşlerin büyüsüne dönmek ve ruhun bilinçaltı zenginliğini ortaya koymaktı. ??? 1983’te ölen Bunuel’in görüşlerini, tartışmalı yanları olsa da, yadsımak olanaksız. Borges’i; bütün körler gibi, ağzı iyi laf yapan Nobel Ödülü peşinde kibirli bir yazar olduğu için sevmiyordu. Günümüz kültürünün ekonomik ve askeri güçten ayrılamayışı ve yöneten devletin topluma kendi kültürünü dayatması da çok can sıkıcıydı. Böyle olmasa, “Hemingway gibi ikinci sınıf bir yazar dünya çapında ün kazanamazdı. John Dos Passos ve William Faulkner Paraguay ya da Türkiye’de doğmuş olsalar onları kim okurdu ki?” Şu sözleri de ilginç: “Etik açıdan hiçbir şey Oscar kazanmak kadar nefretimi çekemez!” AHMET NEJAT’IN ‘AŞK HALİ’ SERGİSİ ARTGALERİM’DE ‘Hiç’e bir adım daha... Kültür Servisi Ahmet Nejat, “Aşk Hali” başlıklı 12. kişisel sergisiyle Artgalerim Nişantaşı Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşuyor. Nejat sergide, “Her şeyi kapsayan mutlakiyete, bir başka söyleyişle ‘hiç’e ulaşma yolundaki en büyük adım” olarak yorumladığı aşkı, kaligrafik formların çağdaş yorumlara dönüştüğü son dönem yapıtlarıyla irdeliyor. Ahmet Nejat, farklı anlamlara ve sayısız yoruma açık olan “aşk”ın yüceliğiyle ilgili şunları söylüyor: “Aşk benlikten, maddeden, dünyevi hırslardan arınmayı esas kılarken iyilikseverlik, alçakgönüllülük, doğruluk gibi erdemleri kucaklamayı gerektiriyor ve böylelikle bireyi ‘hiç’e bir adım daha yaklaştırıyor.” Sergi 28 Ekim’e kadar açık kalacak. “Ç” Bu müziğin notası hareket 5. Uluslararası Beden Müziği Festivali bugün CRR’deki açılış konseriyle başlıyor maları, halka ve eğitmenlere yönelik eğitim atölyeleri, çocuklara yönelik Bir insanın keşfedebileceği en yaprogramlar kapsamında bir araya gekın yerdir kendi bedeni. Onun size tiriyor. Festivalin Eskişehir’de yapılaçacağı kapı dans da olabilir, spor ması planlanan ayağı ise belirsiz bir da, yoga da. Şimdi İstanbullular için tarihe ertelenmiş durumda. yeni bir kapıyı keşfetme zamanı; Beden müziği; ellerin, ayakların müzik. bedenle birlikte vurmalı Kendi alanının tek bir enstrüman olarak kul? Beden müziği; örneği olan “Uluslanılmasıyla yapılıyor. lararası Beden Mü10. yaşını kutlayan Keellerin, ayakların ziği Festivali”, bu KeÇa’nın kurucusu Babedenle birlikte yıl ilk defa Amerika şar, beden perküsyonunu vurmalı bir enstrüman bir oyun olarak tanımlıkıtasının dışına çıkarak Türkiye’ye geliolarak kullanılmasıyla yor. Sahnedeki koreograyor. Bugün saat yapılıyor. Festivalin 5. filerin, topluluk üyeleri20.00’de Cemal Renin oyunlarından yola çıyılında İstanbul’a şit Rey’de yapılacak karak hazırlandığını antaşınmasını sağlayan latan Başar’ın izleyiciye açılış konseriyle başlayacak festival, önerisi doğrudan işin içibeden perküsyonu 2008 yılından bu yakatılmaları. Zira festitopluluğu KeKeÇa’nın ne na, üçü Kalifornival performanslarının kurucusu Tugay Başar, çoğu interaktif olarak ya/ABD’de, biri São Paolo/Brezilya’da beden perküsyonunu gerçekleşiyor. olmak üzere dört deGeçen yıl İstanbul ve bir oyun olarak fa gerçekleşti şimdiAnkara’da konser veren tanımlıyor, izleyiciye de Bobby McFerrin aklıye kadar. Festivalin ilk yılın bu oyuna katılmalarını nıza ilk gelen isim oladan bu yana aktif bir bilir, ama Mc Ferrin’in öneriyor. parçası olan beden performansları ses ağırmüziğinin Türkilıklı ve beden perküsyoye’deki öncülerinden Tugay Banunun çeşitlerinden sadece biri. şar’ın kurduğu KeKeÇa’nın (Kendin (KeKeÇa’nın Mc Ferrin’in İstanKendini Çal) önayak olmasıyla 5.’si bul konserinde bir performans nin İstanbul’a taşındığı festival, kusergilediğini de belirtelim.) rucusu ve sanat direktörü Keith KekeÇa’nın üyelerinden Ezo SuTerry’nin kâr amacı gütmeyen sanat nal, açılış konserinin festivalle ilgili kuruluşu CROSSPULSE ile ortaklagenel bir izlenim sunacağını, bu neşa düzenleniyor. denle de kaçırılmaması gerektiğini Festival, 10 ülkeden 40 geleneksel belirtiyor. Festival 14 Ekim’e kadar ve çağdaş beden müziği sanatçısını sürecek. (www.internationalbodymukonserler, aile matinesi, atölye çalışsicfestival.com) SİBEL ÇORBACIOĞLU C OKURLARI KURBAN BAYRAMI'NDA KEMER TEKİROVA'DA BULUŞUYOR… ***** CLUB HOTEL PHASELIS ROSE 22/10/2012 HAREKET 5 GECE KONAKLAMA GECELİK KİŞİ BAŞI FİYAT : 100 TL 24/10/2012 HAREKET 3 GECE KONAKLAMA GECELİK KİŞİ BAŞI FİYAT : 110 TL ANKARA VE İSTANBUL' DAN ULAŞIM İMKANI ANTALYA'DAN DÖNÜŞ 28/10/2012 DETAYLI BİLGİ İÇİN PARANTEZ TURİZM 0312 425 11 88 ANKARA CUMOK www.ankaracumok.org 0507 364 69 67 ? Kültür Servisi Oyuncu Neslihan Atagül, Yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği Araf filmindeki performansıyla Moskova 2morrow Film Festivali’nde “Şimdinin ve Geleceğin En İyi Oyuncusu” ödülünü aldı. Neslihan Atagül, en son, Altın Koza Film Festivali’nde “Umut Veren Kadın Oyuncu” ödülünü almıştı. C MY B C MY B Neslihan Atagül’e Rusya’dan ödül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle