26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EKİM 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 Kahraman kent Sivastopol Sivastopol, dünyada iki farklı ülkenin donanmasını bulunduran tek kent. Moskova Sivastopol’daki varlığını Ukrayna’ya karşı kullandığı doğalgaz şantajıyla 21. yüzyıl ortasına dek garantiye almış... avel Laşuk, çantasından “tarih kalıntıları” çıkartıyor: bilye gibi kurşunlar, parçalanmış gülleler, asker üniformalarından kopan kemer tokaları, silah temizleme aletleri, saat çalıştırma anahtarları, paslanmış paralar… Hepsi 19. yüzyılın ortasında Kırım Savaşı’nda çarpışan Osmanlı askerlerine ait… Sanki dün yaşanmış gibi… Elinizde maden tarayan “metal Tarihçi Pavel Laşuk dedektörle”dolaştığınızda yerin ‘Rus açısını’ anlatıyor. altından hâlâ bunlar fışkırıyor. “Burada iyi ki bugün karşıtanbul’daki “Panaroma1453 Tarih laştık” diyor Pavel Laşuk: “Şimdi bun Müzesi” gibi Sivastopol’un “Panoraları müzeye götürüp teslim etmek üze ma”sı da Kırım Savaşı’nı betimliyor. reydim!” Geçen defa geldiğimde de gitmiştim. Pavel Laşuk, tarihçi. Kırım Savaşı muhaberelerinin cereBahsettiği müze de bulunduğumuz yan ettiği Malakov Tepesi’nde yapılmış coğrafyada 159 yıl önce cereyan eden Kı neoklasik, yuvarlak bir binayı 360 dererım Savaşı’nı dev bir “canlandırmayla” celik bir büyük sahne ile çepeçevre dönen anlatan “Panorama” müzesi... Tıpkı İs gerçek yaşam boyutlarındaki canlandırma Kuzuların Sessizliği... Hazreti Muhammet’e hakaret amacıyla çevrildiği söylenen film ile çizilen karikatürler, nefret suçunu önlemek için yasa çıkarılması görüşünü yeniden gündeme getirdi. Konu AKP’nin 63 (?) maddelik yol planında da yerini buldu. Bana sorarsanız Türkiye’de nefret suçunu işleyenleri cezalandıracak bir yasanın çıkarılması olanaklı görülmüyor. Önce, 4+4+4 yöntemiyle getirilen İslamiyetle ilgili derslere yargının bakış açısını irdeleyip sonra o konuya geçelim. ??? Kısa bir süre önce, Danıştay 8’inci Dairesi, ateist olduğu belirtilen bir ailenin, çocuğunun zorunlu din dersinden ayrık tutulması isteğiyle yaptığı başvuru için yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu. Bozma gerekçesinde de verilen dersin din dersi değil “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi” olduğunu gösterdi. Çünkü dersin adı anayasa ile konulmuştu. Oysa Danıştay uygulamayı da irdelemeliydi. Derste öğretilenlerin dersin anayasal adıyla uyuşup uyuşmadığına bakmalıydı ama lüzum görmedi. Ancak şu görüşü de gerekçesine ekledi: “Öğretimde uygulanan müfredatın belirli bir din anlayışını esas alması durumunda bunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersi olarak kabul edilemeyeceği açıktır.” Danıştay Dairesi, davanın 2008 yılında açıldığını dikkate aldığını da vurguladı. ??? Anayasa Mahkemesi ise CHP’nin 4+4+4 yasasıyla ilgili anayasaya aykırılık başvurusunu reddetti. Reddetme nedenini gerekçe açıklanmadığı için henüz bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz ki yalnızca İslamiyetle ilgili derslerin konulmuş olması anayasadaki kuralla çelişiyordu. Bu durumu da Danıştay 8’inci Dairesi’nin yukarıya alıntıladığım “belirli bir din anlayışını esas alması” değerlendirmesi kanıtlıyordu. AYM’nin 12 Eylül referandumunun amaçlarına uygun kararı, anlaşılıyor ki laiklik kavramına yeni bir içerik kazandırmayı amaçlıyordu. Ama nefret suçu tanımını anayasaya uydurmak pek kolay görünmüyor. Çünkü bu konu yoruma açık değil ve insan hakları konusundaki uluslararası anlaşmalarda (ki iç hukuk yasalarından daha değerliler) tanımları var. ??? Nefret suçları yasası yapmak için İslamiyetten yola çıkarsınız ama sadece İslamiyete yönelik nefret suçlarını cezalandıramazsınız. En azından Hıristiyanlık ve Musevilik gibi iki ayrı semavi dini de dikkate almak durumundasınız. Bu durumda yasa anayasaya uygun olur. Olur da AKP kimi kendi üyelerinin ve yandaşlarının ayaklarına kurşun sıkar durumuna düşer. Çünkü ülkemizdeki nefret suçları İslamiyetten çok Hıristiyanlık ve Musevilik hakkında işlenmektedir. Örnek bulmakta zorlanmak da söz konusu değildir. Kimi günlük gazeteleri okur, televizyonları izler ve radyoları dinlerseniz çok sayıda potansiyel sanık görebilirsiniz. ??? AKP’nin boykot ettiği gazete ve televizyon kanallarıyla ilgili tevil çabaları şenlikli bir havaya girdi. Bir AKP yetkilisi de kongreyi düğüne benzetti. İki tür düğünümüz var. Birincisi eskiden “hitan merasimi” denilen sünnet düğünü, ikincisi de “velime cemiyeti” denilen evlenme düğünü. Birincisinde önce küçüğün fazlalığı giderilir, ardından eğlence başlar. Bazen mevlit okutulduğu da olur. İkincisinde ise önce coşulur, eğlenilir, ardından gerdek gelir. Merakım şunlar: 1 Sünnet düğünüyse kimin fazlalığı gitti? 2 Evlenme düğünüyse gelinle damat kimdi ve gerdek nasıl geçti? ??? Hakaret cephesi bir anda genişleyiverdi. Davet üzerine uçağa atlayıp Ankara’nın yolunu tutan Müslüman liderler ile kendilerine davet yapıldığı için mutlu olanlar da ağızlarının payını aldılar. Ortaya çıktı ki “kuzu kuzu gelmişler, ikram edileni yiyip içmişler ve ayrılmışlar”. Kuzular şimdi ne düşünüyor dersiniz? ??? Bu da benden olsun. Ne hakla? 35’e bakla... P Panorama Müzesi’nde cephede düşen Rus askerleri canlandırması ve dev bir tablo; Sivastopol kuşatmasında Rusların sergilediği “kahramanlıkları” sergiliyor. Panaroma müzesinin tarihçisi Laşuk ile YaltaSivastopol karayolu üzerindeki Türk şehitliğinde konuşuyoruz. Laşuk, Rus tarih kitaplarında hala “Savaşın Türkler tarafından çıkartıldığı; Britanya’nın Rusya ile savaştığı, Fransa’nın (19. yüzyıl başında yaşadığı) Napolyon hezimetinin intikamını aldığı anlatılıyor” diyor... Türk şehitliğine çiçek koyduk Çamların arasında, sade rüzgârın sesinin duyulduğu bir yerdeyiz. Bundan 40 yıl önce bu çamları dikmek için bu topraklar sürüldüğünde topraktan kabirler fışkırmış. Rus haritalarında Türk mezarları… bulunduğumuz yola yakın gösterildiğinden ziyaret ettiğimiz şehitliğin bu noktaya yapılması kararlaştırılmış. Ancak politik nedenlerle bu kararın alınması kolay olmamış. Silivri’de yirmi yıla mahkum olan Özden Örnek’in 2004 yılında katıldığı bir törenle açılan şehitliğin inşasını, o dönemde Ukrayna Büyükelçisi olarak görev yapan Bilge Cankorel şöyle anlatıyor: “Ukrayna’ya tayinim çıktığında dosyalara göz atarken bu şehitlik problemini gördüm. Okudukça gözlerime inanamıyordum. Ukrayna’da ben üçüncü bü Grubumuzdaki üç büyük elçi Varol Özkoçak, Şule Soysal, Bilge Cankorel Kırım Savaşı Şehitleri’ni anarken. yükelçiyim. Benden önceki on senede iki arkadaş hizmet etti. Şehitlik, onların döneminde yapılmaya çalışılmış. Şehitlik yapılıyor ancak ertesi sabah da yıkılıyor. Büyükelçilik, bunu konu edince resmi yetkililer ‘Halk galeyana geldi. Halka mani olamıyoruz!’ diyorlar. Kırım yerel yönetimini ‘savaşın bittiğine’ ve ‘150 yıl önceki ya pılan barışı kabul etmenin zamanı geldiğine’ ikna etmemiz gerekti. Sürekli ‘Çanakkale Anıtı’nı örnek veriyordum. (O yıllardaki Ukrayna cumhurbaşkanı olan) Leonid Kuçma, bana yardımcı oldu. Onun aşağısında bu işi halletmenin imkânı yoktu. Açılış için sonra Kırım Savaşı’nın 150. yıldönümünü öne sürdük. (Osmanlı yanında Fotoğraf: VAROL ÖZKOÇAK savaşan) İngilizleri ve Fransızları da törenlere dahil ettik. Dört ülkeden temsilciler geldi. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, bahriye tören kıtamız ve Ukrayna tören kıtasıyla bir arada, karma bir törenle şehitlik açıldı.” Gerçekötesi atmosfer ‘Sivastopol Rus şehri!’ Sivastopol’un Kırım içinde farklı bir konumu var. Özerk Kırım Cumhuriyeti’nin parçası olmakla beraber şehir, idari açıdan “özel statüye” sahip. Ruslar, buna karşın kenti her türlü yöntemle kendilerine bağımlı kılmak için ellerinden geleni yapıyor. Rusya’nın emellerini, bir ziyaretinde, dönemin Moskova Belediye Başkanı Luzhkov; “Sivastapol, bir Rus şehridir. Yeniden Rus şehri olmalıdır!” diye birkaç yıl önce açıkça ilan ettiğinde epey bir patırtı kopmuştu. Ama bu tipik “Rus bakışında” o gün bugün fazla değişiklik olmadı. Sovyet döneminde donanmayı burada tutan Moskova, belli aralıklarla yenilenen özel bir anlaşmayla Karadeniz filosunu hâlâ bu sularda bulunduruyor. Sivastopol hala çünkü“büyük güçler arası güvenlik dengesinin anahtarı”görülüyor. Ve Avrupa’nın hâlâ “Doğu kapısı” sayılıyor... Tarih, Sivastopol’da böyle hiç bitmiyor ve hiç geçmiyor. “Bölünmüş deniz üssü” Sivastopol limanındaki Karadeniz donanmasının bu sebeple yüzde 80’i Rusların, yüzde 20’si de Ukraynalıların… Bu bölüşüm planının 2042’ye dek bu şekilde devam etmesi gerekiyor. Medvedev dönemi anlaşmalarına göre Rusya, yüzyıl ortasına dek Sivastopol’daki varlığını Ukrayna’ya yaptığı doğalgaz şantajıyla garantiye almış durumda. Sonrasında kim öle, kim kala... Eşi olmayan bu ilginç uygulamayla Sivastopol, çift donanmaya ev sahipliği eden dünyadaki tek kent kalmaya mahkum görünüyor. ? Kırım Özerk Bölgesi’nde Rus nüfus hâkim. 2 milyonluk Kırım halkının yüzde 60’ından fazlası Rus. Ukraynalıların payı yüzde 20. Kırım Tatarları, nüfusun yüzde 12’sini oluşturuyor. Kimi soğuk, kimi açlık, kimi masını batırıp, Kırım Savaşı’nı tetikleyen amiral… hastalıktan kırılan 40 bin civaEn görkemli meydanda, en rındaki Türk askerinin anısına büyük bir çam ormanının sessiz görkemli yer ona ayrılmış. Kırım Savaşı hakkında okuduliği içinde saygı duruşunda bulunduktan ve kırmızıbeyaz kağum en sürükleyici kitaplardan biri olan “Kırım Son Haçlı Seranfillerden özel hazırlanmış bir feri” isimli eserinde Orlando çelengi şehitlerin anısına bırakFiges, savaşta aldığı yarayla yatıktan sonra Sivastopol’a doğru şamını yitiren Nahimov’un ceyola koyuluyoruz. Sivastopol, hemen hemen nazesinin nasıl büyük bir olay hepsi aynı boyda alçak beyaz bi olduğunu şöyle hikâye ediyor: “Cenaze, bütün şehir halkınaları ve geçtiğimiz diğer Rus nın katıldığı ve şehir surlarıkentlerinin tümünde gördüğünın yanından geçen korteji gömüz gibi büyük kestane ağaçlarının çevrelediği bol yeşillikli rebilmek için bombardımana caddeleri ile insanın içini açıyor. ara veren müttefik birlikleriAma şehrin üzerinden atamadığı nin izlediği görkemli bir törenle kaldırıldı. Sivastopol’daki tarih müzesi yükü ile sahil bobir bakıcı rahibe, ‘Derin hüznü yunda şortları, bikinileriyle yürüyen turistler arasında garip bir anlatacak sözleri bulamıyorum’ diye yazdı ailesine. Düşman, tezat hissediliyor. Bu garip tezat, şehre gerçeküscenaze alayını görebilecek ve üzerine doğrudan ateş tü bir görünüm veriyor. açabilecek durumdaydı Turizm burada aslında çok ama onların topları bile yeni. saygıyla sustu ve tören 1997 yılına dek “askeri üs” sayılan şehre girmek boyunca tek bir mermi atılmadı…” Sovyet döneminde yasakmış. Nahimov heykeli Sivastopol halkı, yalnız “doönünde bugün küçük nanma üssü” ve askeri teRus çocukları hatıra sislerde çalışanlardan ibaretmiş. Onların yakınları da fotoğrafı çektirmek için hâlâ poz verikente ancak özel izinle alıyor. Heykelin baynabilirmiş. rak kısmına da taze Askeri geçmişi nedeniykaranfil bırakıle “kahraman kent” diye anılan Sivastopol yorlar. Savaş anıları, bu topgirişinde bizi en önce raklarda dün Nahimov’un heykeli yaşanmış gikarşılıyor. Nahibi hâlâ çok mov, Sinop’ta Oscanlı yaşıyor ve manlı Osmanlı Donanması’nı batıran “Kahraman” yaşatılıdoNahimov’un heykeli. yor. nan Osmanlı ‘Panorama’da yok Rus tarafı, tarihi özetle tersyüz etmiş. 1 milyon insanın öldüğü savaşı, Rusya’ya göre durup dururken “Türkler” çıkarmış! Ama çatışma, Türklerin esamesinin okunmadığı “büyük güçler” kapışmasına dönüşmüş. “Panorama” müzesinde de bu perspektif sergileniyor. “Kırım Savaşı’nı” anlatan müze, Osmanlı’dan hiç bahis etmiyor. Sovyetler’in dağılmasıyla bugün Ukrayna topraklarında kalan müze, Osmanlı’yı savaşta küçük bir “dipnot” olarak dahi düşmüyor. “Rus Çarı I. Nikolay, bu savaşta tarihte birbiriyle hiçbir zaman dost olmayan Fransa ve İngiltere’yi aynı safa çekerek büyük hata yaptı” diyerek anlatmaya devam ediyortarihçi Laşuk: “Onlar birleştiği anda zaten Rusya kaybetmiş oldu!” Kırım Savaşı’nı tetikleyen olay gerçekte Nahimov’un Sinop’ta Osmanlı donanmasını batırması oldu. Osmanlı donanmasının imhasıyla Rusların Akdeniz’e inmesinden çekinen İngiltere, Fransa ile birlik oldu ve 1853’te Rusya’ya savaş ilan etmek zorunda kalan Osmanlı’nın yanında yer aldı. İngiltere’nin davası Rusya’ya karşı Osmanlı’yı korumak değil, yükselen Rus İmparatorluğu karşısında “Hindistan yolunu” garantiye almaktı. Fransa güç gösterisi yaparken, Çar I. Nikola tarafından “hasta adam” ilan edilen Osmanlı İmparatorluğu can derdine düşmüştü… KIRIM SAVAŞI James Bond filmlerinin denizaltı mağarası Tatarların “Akyar” dediği Sivastopol’dan Osmanlı askerlerinin çarpışmış olduğu Balaklava Körfezi’ni görmeden ayrılmıyoruz. Balaklava, Sivastopol’dan 15 kilometre ötede bulunan “çift S” şeklinde korunaklı bir liman. “Panorama” müzesinde izlediğimiz yemyeşil tepeler ve meşe, çam, kayın ağaçlarıyla çevrili yolumuz tek şerit halinde ilerliyor. Yol boyu trafik ve reklamlar, çok az. Yörenin doğasına burası bir açık hava savaş müzesi olduğu için, hemen hiç dokunulmamış... yoruz. Mihmandarımız, bu yatın bir örneğinin Putin’de de olduğunu ve yatın “Kafkas” adıyla Soçi’de demirli bulunduğunu anlatıyor. Koyun karşı kıyısında James Bond filmleriyle özdeşleşen derin denizaltı mağaraları göze çarpıyor... Bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin en büyük silah deposu olarak kullanılan en gizli askeri sırların saklandığı 850 metre uzunluğunda ve 62 metre genişliğindeki mağaralara gereğinde yedi denizaltı sığıyormuş. Tam Bond filmlerinde gördüğümüz gibi, denizaltılar mağaranın bir yanından girip diğer yanından çıkabiliyormuş. Aynı zamanda atom bombası sığınağı işlevi de gören, denizaltıların bakım ve tamiratı için kullanılan bu mekân artık yalnızca bir soğuk savaş müzesi. İnsanın bakarken bile tüylerini ürperten sığınak denizaltı mağaralarının önünde turistler yüzüyor. Vaktiyle çevresi yalnızca askeri kışlalarla çevrili koyun ucunda son dönemde çok katlı bir otel yapılmış. Az ileride Çarlık dönemi aristokratlarından Prens Yusupov’un bir malikânesi dikkat çekiyor… Sinop’un karşı kıyısı böyle çok karışık bir dünya... Bir parça turizm, bir parça savaş müzesi, biraz askeri üs, biraz eski asalet ve biraz yeni mafya ile... her daim heyecan sunan James Bond öyküleri böyle iç içe geçiyor… inop’un karşı kıyısı’ Sivastopol’a, İstanbul’dan üç kat yakın olduğu söylenen Sinop’un karşısına isabet ediyor Balaklava... Rehberimiz Sinop’un tam karşı kıyıda, bulunduğumuz noktadan 360 kilometre ötede olduğunu söylüyor. On beşyirmi dakika içinde Balaklava’nın ünlü bir balık lokantası önünde duruyoruz. Restoran sahibi, mezelerle donatılan masanın yanı başında bizi bekliyor ve; “Edinburg dükü ve eşinin az önce burada yemek yediğini” söylüyor. Yemekler, gerçekten hafif ve lezzetli. Balık konsomesiyle yapılmış hamsi çorbasıyla başlayan menü, mükemmel bir kalkan ızgarayla bitiyor. Parlaklığını henüz kaybetmeyen eylül güneşiyle ışıldayan koy sularında, Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in devlet yatını görü ‘S Giresun valisi yine gaf yaptı GİRESUN(Cumhuriyet) Giresun Valisi Dursun Ali Şahin, geçen ağustos ayında gazetecilere söylediği, “Ben vereyim sana o parayı, yazma” sözlerinin ardından yeni bir gaf daha yaptı. Şahin, katıldığı toplantıda bazı köylerin belediyeye geçmek istemesine, “Kendini belediyeye geçmekle şehirli mi zannedeceksin? Zencinin adını beyaz gül koymakla beyaz mı oluyor?” diye karşı çıktı. CHP İl Genel Meclis Üyesi Mehmet Aksu’nun merkeze bağlı Çavuşoğlu, Çiçekli, Çandır, Ortaköy ve Çalış köylerinin belediyeye geçmek istemelerini gündeme getirmesi üzerine Vali Şahin, buna tepki gösterdi. Şahin, “Ben her türlü hizmeti götürmüşüm. Niye sen şimdi belediyeye geçmeye çalışıyorsun? Kendini belediyeye geçmekle şehirli mi zannedeceksin? Yani zencinin adını beyaz gül koymakla beyaz mı oluyor? Gül mü oluyor? Yanlış mı söylüyorum arkadaşlar?” diye konuştu. SÜRECEK C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle