19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 2012 PERŞEMBE 14 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y 25 28 25 25 26 28 30 22 23 22 21 21 24 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y B Y PB B PB PB PB PB PB PB PB Y 23 25 21 28 31 31 29 30 29 32 24 21 22 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid B Viyana PB HABERLER TARİHTE BUGÜN 10 14 13 15 14 13 14 14 16 18 24 26 21 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB PB PB Y Y Y B B PB PB Y PB B 26 24 24 27 18 16 27 26 24 22 23 33 31 Ülke genelinde parçalı va çok bulutlu, Marmara, Kuzey ve İç Ege, İç Anadolu’nun kuzey ve doğusu, Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeyi ile Konya’nın kuzey ilçeleri ve Kahramanmaraş’ın batı ilçeleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. MÜMTAZ ARIKAN 4 EKİM GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada kolpacı... Lider olacak akla mantığa sahip olmayan, demokrasi kültüründen yoksul diyen, karşılıklı iltifatları ağızlarından düşürmeyenlerden bir araya gelmelerini, terörü önleyecek çareler üretmelerini bekliyor kamuoyu. Bu beklenti, yağmur almayan tarladan bereketli ürün beklemek gibi bir şey... Suçluyu sorumluyu ara ki bulasın. Arada sırada kamuoyuna bir umut şırınga ediliyor. Bakmayın, dert etmeyin bir araya gelmeyişlerine diyorlar. Bir gün bakarsınız hop. Başka demokrasilerde böylesi görülmemiş bir olay gerçekleşiverir. Ağza alınmayacak sözcüklerle birbirine saldıran liderler, karşılıklı küfürleri sindirmişler; bir araya gelmişler, teröre çözüm türküleri söylüyorlar. O zaman terör sorununa çareler aramayanların yüzlerce şehidin sorumluluğu bir yana bırakılır. ??? Tıpkı bugünlerde olduğu gibi... Darbeleri hazırlayan nedenlerin araştırmalara konu edilmemesi, darbeye neden olan olaylardan söz edilmemesi, bugün kimilerinin sütten çıkmış ak kaşık muamelesi görmeleri gibi... Örneğin eski Başbakan Tansu Çiller. 28 Şubat müdahalesinin “mağduru” sıfatıyla savcılığa ifade verdi. Kurucusu olduğu Refah Partisi’nin ve hükümetinin laik devlet karşıtı faaliyetleri bugün hiç ama hiç hesaba katılmadan, demokrasi kahramanı mertebesine yükseltilen, oysa 28 Şubat’ı çağrıştıran Necmettin Erbakan gibi... ...ortağı Tansu Çiller de 28 Şubat’ın “mağduru” sıfatına layık görüldü. Fakat Çiller’in Erbakan’ın başbakanlığındaki RP+DYP koalisyonuna koşarak gitmesindeki nedenlerden söz edene rastlanmıyor. Çiller birden nasıl menkul ve gayrimenkul zengini olduğunu, Amerika’daki dev yatırımları, buradaki çiftlikleri, olağanüstü parasal zenginliği nasıl elde ettiğini ispat edemedi. Ha o paralar, mallar, mülkler mi? Anacığının yastık altında yıllarca sakladığı ufacık tefecik paracıkların zaman içinde faizle yüksele yüksele milyarlara eriştiğini açıkladığı günlerdi... ...Erbakan’ın Refah Partisi Meclis’e Çiller’in malvarlığını araştırmayı, soruşturmayı içeren bir önerge vereceğini duyurduğu gün; Çiller, memleketi hükümetsiz bırakmamayı öngören büyük bir fedakârlıkla RP’nin ortağı oluverdi. Yalnız RP’ye değil, tartışmalı malvarlığının kaynağını Meclis’e taşıyacağını açıklaması üzerine ANAP lideri Mesut Yılmaz’la birlikte hükümet olmaya partisini sürükleyen de Çiller’di. Yok hayır! Boşver geçmişte yaşanan gerçekleri: Bugün Erbakan 28 Şubat demokrasi kahramanı, Çiller mağduru! ??? Tarihi bir gerçek. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kendinden sonra DYP’ye genel başkan seçilen Çiller’e hükümeti kurma görevi verdiği gün: “Tartışmalı servetinin başını ağrıtacağını” söyledi. Uyardı! Başbakanken de RP ile koalisyon kurduğu günlerde de Çiller’i sürekli uyaran Demirel, nihayet bir gün, Çiller’in yüzüne, “Seni şu pencereden atmak geliyor içimden” dedi. Acaba neden? Şayet o günleri aydınlığa kavuşturmak amaçlanıyorsa, ilgilisine bilgilisine Cumhurbaşkanı Demirel’in 28 Şubat öncesi Başbakan Erbakan’a neden 4 uyarı mektubu yazdığı ve içeriği sorulmuyor? İşine gelmeyeni anımsamıyor Çiller. Gitmiş Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya, müdahaleden vazgeçmelerini istemiş. Tabii açıklamalarında Karadayı’dan aldığı yanıt yok! 28 Şubat’ı önlemek için Genelkurmay Başkanı ve komutanları derhal emekliye sevk etmelerini Başbakan Erbakan’a dayatmış ama ne çare, Erbakan, Demirel tezkereyi imzalamaz deyince bu girişimi de yatmış! Darbe dediği 28 Şubat’ı önlemek için müthiş, çok ama çoook çaba harcamış! ??? Zamanında tartışmalı servetinden kaynaklanan kişisel sakıncalarını siyasal yaşama yansıtan ve ne ki 28 Şubat’a yönelişi etkilemesindeki davranışları üzerinde durulmayan Çiller... …28 Şubat mağduru ha! Buyurun tarihsel gerçeklerin cenaze namazına! Akçakale’de 5 yurttaşın ölümüne neden olan top mermisinin ardından Türkiye ne yapacak? Kulislerde konuşulan senaryolara göre bugüne kadar izlediği başarısız Suriye politikasının sonucu olan bu gelişmeye karşı hükümet iki ayaklı bir strateji geliştiriyor: ATO’dan ne çıkar, ne çıkmaz Birinci temel unsur uluslararası toplumun desteğinin alınması. Dün gece acil toplantıya çağrılan NATO Konseyi’nde konu ele alındı. Suriye savaş uçağımızı düşürdüğünde yapılan toplantıdan sonra açıklama ile destek verilmiş ama Türkiye’nin somut talepleri karşılanmamıştı. Bu kez can kaybı yaşandığı için durum farklı. Türkiye’ye destek mutlaka somut bir adımla gösterilecek. Ancak Batılı kaynaklar, NATO’dan Türkiye’nin başından be N Tezkerenin Hedefi: Muhalefeti Ortak Etmek ri istediği uçuşa yasak bölge ya da tampon bölge gibi fikirlere destek çıkma ihtimalinin bulunmadığını belirtiyor. Toplantıdan çıkabilecek en olası sonuçlar şunlar olabilir: 1. Akçakale’ye olayı incelemek için bir NATO misyonu gönderilmesi. 2. Askeri komiteye ‘planlama’ yapması talimatı verilmesi. olağanüstü toplantıya çağrılması ve Suriye’ye asker gönderilmesi için tezkere hazırlıklarının ardında bu taktiğin yattığı ileri sürülüyor. Kulislerde hükümetin Suriye’ye tek başına giremeyeceğini bilmesine rağmen TBMM’den yetki istemesinin ardında özellikle CHP’yi yanına çekme gayretinin yattığı ileri sürülüyor. CHP ‘Hayır’a yakın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve kurmayları dün gece geç saatlere kadar alternatif senaryolara karşı partinin ne tutum takınacağını konuştu. Tezkere konusundaki genel kanaat, hükümete destek verilmemesi ve savaş kararına ortak olunmaması. Ancak Kılıçdaroğlu son kararı vermeden önce hükümetin TBMM’ye bu sabah getireceği son bilgileri dinleyecek. Gül ve Erdoğan: Fark Nerede? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül 2012 Pazar günü Adalet ve Kalkınma Partisi kurultayında yaptığı konuşma ve ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 1 Ekim 2012 Pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki açılış konuşması, iki lider arasında bazı önemli farklar olduğunu açıkça ortaya koydu. Bu farklar nedir, ne kadar derindir, bir çatışma ifadesi midir, sadece bir üslup farkı mıdır, Türkiye’nin önündeki üç yılında art arda gelecek seçimleri nasıl etkiler? Önce içerik farklarından başlayalım, çünkü bunlar her ne kadar Gül’ün konuşmasında, kimi zaman üstü kapalı bir biçimde ifadesini bulmuşsa da, Türkiye’nin sorunları açısından önemli yaklaşım farklarını ortaya koymaktadır: 1) Erdoğan konuşmasında ‘İslam âlemi’ne odaklanmış, Avrupa Birliği perspektifini ihmal etmiştir. Gül Avrupa Birliği’ni vurgulamıştır. 2) İfade ve basın özgürlüğü konusunda Erdoğan muhalif bazı gazetelere ve televizyonlara “akreditasyon engeli” koyarak bir nevi baskı uygulamış, ayrıca konuşmasında da yine basını suçlamıştır. Gül son derece açık seçik bir biçimde fikir ve basın özgürlüğünün önemini vurgulamış, medya üzerindeki baskıları eleştirmiştir. 3) Silivri’de yargılanan milletvekilleri konusunda Gül, kararlar çıkana kadar, tutuklu milletvekillerinin yerlerinin Meclis olduğunu gayet net olarak ifade etmiştir. Erdoğan, bu görüşe katılmadığını derhal ve hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde açıklamıştır. 4) Erdoğan mevcut parlamenter rejimin, başkanlık, yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı çizgisinde yeni bir yapıya kavuşturulması gerektiğini vurgulamıştır. Gül, bu konuda acele edilmemesi ve dikkatli davranılması gerektiğini söylemiş, bir anlamda Erdoğan’ın bu projesine kuşkuyla baktığını ifade etmiştir. 5) Erdoğan BDP’ye yüklenmiş ve zaten daha önce ifade etmiş olduğu, dokunulmazlıklarının kaldırılacağını işaret eden bir yaklaşım sergilemiştir. Gül, buna karşı olduğunu belirtmiştir. 6) Dış politika konusunda Erdoğan bugüne kadar izlediği atak ve çatışmacı çizgiyi sürdürmüştür. Gül, dış politika ve özellikle Suriye krizi konusunda daha dikkatli olunması gerektiğini vurgulamıştır. ??? Bu farklara bakıldığında, konuların ve yaklaşımların hiç de önemsiz olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda akla şu sorular geliyor: 1) Acaba bu farklar sadece bir kişilik ve üslup farkından mı kaynaklanmaktadır? Gül’ün daha sakin, daha temkinli bir kişiliği olduğu, Erdoğan’ın ise daha atak daha çatışmacı bir tutum ve davranış içinde olduğu bilinmektedir. Farklar buradan kaynaklanıyor denilebilir mi? Bence bu kişilik ve üslup farkları önemlidir ama bunlar, ana konularda birbiriyle çatışan yaklaşımları açıklamakta yeterli değildir. 2) Gül’ün ve Erdoğan’ın siyasete, demokrasiye temel ve felsefi yaklaşımları farklı mıdır, ortaya çıkan bu ayrışma noktaları bu farklardan mı kaynaklanmaktadır? Bu soruya yanıt vermek zor… Bugüne dek, hem AKP içindeki, hem hükümet ile cumhurbaşkanlığı arasındaki ilişkiler düşünüldüğünde, hem de bu ikili arasında olup bitenlere bakıldığında, temel ve felsefi farklardan söz etmek zor. Ama öte yandan dışa vurulan farklı yaklaşımlar da ihmal edilebilecek gibi değil. Bu nedenlerle, bu iki liderin ilerde, birbirinden farklı siyaset ve demokrasi çizgileri izleyip izlemeyeceklerini kestirmek zor, ama bu olasılık var! 3) Acaba bu farkların bugün dile getirilmesi, birbirine bağlı olan, Gül’den boşalacak Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanı olmak isteyen Erdoğan’dan boşalacak Başbakanlık koltuğu üzerindeki rekabetten mi kaynaklanmaktadır? Bence söz konusu olan koltukların henüz hangi yetkilerle donatılacağının ve nasıl paylaşılacağının belirlenememiş olması da bu farkların dışavurumunda önemli bir işlev sahibidir. Belirsizlikler, cumartesiye! aşarısız politikaya ortak aranıyor Hükümetin izlediği stratejinin ikinci ve ‘örtülü’ ayağının hedefi ise yürütülmekte olan başarısız Suriye politikasına muhalefeti ortak etmek. TBMM’nin bu sabah B BAŞARISIZ POLİTİKANIN BEDELİ Son 48 saat içinde Suriye ve Irak ile ilişkilerde yaşanan gelişmeler, AKP hükümetinin yürüttüğü dış politikanın Türkiye’nin güvenliği ve ulusal çıkarları açısından ne kadar sakıncalı bir hal aldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Dün yaşanan olay, izlenen Suriye politikasının artık doğrudan vatandaşlarımızın güvenliğini etkiler hale geldiğinin göstergesidir. Irak hükümetinin önceki gün Türkiye’nin PKK’yi izlemek için Kuzey Irak’ta kurduğu üsleri kapatma ve ‘sıcak takip iznini’ kaldırma kararları da yine hükümetin hesapsız dış politikasının sonucudur. Orada da Irak Başbakanı Maliki ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi arasındaki krizde AKP hükümeti taraf olmayı seçtiği için bu noktaya gelindi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu gerginliğin ortadan kalkması için geçen hafta Iraklı mevkidaşı Hoşyar Zebari ile New York’ta görüşmüş ve güven artırıcı bazı adımların atılması için bir süreç başlatılmıştı. Tam ilişkiler düzelecek derken pazar günü yapılan AKP kongesine Tarık Haşimi’nin onur konuğu olarak katılarak konuşma yapması üzerine Bağdat yönetimi tüm diyalog kapılarını kapatarak önceki günkü kararları açıkladı. Irak kabinesinin aldığı bu kararlar da Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırıdır ve güvenliğimizi tehlikeye sokmaktadır. YASAKLARA KARŞI ULUSLARARASI DAYANIŞMA AKP kongresinde Cumhuriyet’in de aralarında bulunduğu bazı gazete ve TV’lere getirilen yasaklama kararına içerideki meslek örgütlerimizin yanı sıra yurtdışından da tepki geldi. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) iki önemli açıklama yaptı. EFJ Başkanı Arne König yaptığı açıklamada, yasaklama için ‘modern demokratik değerlerden uzaklaşma’ değerlendirmesini yaparak “Böyle yaparak halkın belli bir bölümünün önemli bir siyasi olay hakkında bilgiye ulaşımı engellenmektedir” dedi. IPI da yayımladığı kınama mesajında, “Varlığını demokrasiye borçlu olan bir siyasi partinin basına karşı akreditasyon uygulamasına başvurmasından büyük hayal kırıklığı duyduk” ifadelerini kullandı. IRAK BAKANLAR KURULU ‘YABANCI GÜÇLERİN ÜLKEYE GİRMESİNİ YASAKLAYAN’ KARAR ALMASI İÇİN PARLAMENTOYA ÖNERİDE BULUNDU Irak ile ipler geriliyor BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Irak Bakanlar Kurulu’nun “Irak’ta herhangi bir yabancı devlete ait askeri kuvvetlerin yer almasını ve bundan sonra da yabancı güçlerin ülkeye girmesini yasaklayan” karar alması için parlamentoya öneride bulunması Ankara ile Bağdat arasındaki iplerin daha da gerilmesine neden oldu. Ankara’da Türk askerinin Irak’ın kuzeyinde halen bulunduğu bölgelerden çekilmemesi görüşü ağırlık kazandı. Türkiye’nin eski Irak Koordinatörü emekli Büyükelçi Osman Korutürk ise söz konusu Türk askeri varlığının karşılıklı mutabakatla orada kalabileceğini, Irak’ın bu kararına karşın Türk askerinin orada kalmasının gayri hukuki bir durum olacağını dile getirdi. ne Irak’ın Türkiye’ye nota vermediği öğrenilirken, tezkerenin Türkiye’nin terörle mücadelesi açısından hukuki bir araç olduğuna da vurgu yapıldı. Söz konusu karara ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Türkiye’nin eski Irak Koordina törü emekli Büyükelçi Osman Korutürk, “Orada bizim birliğimiz var, Iraklılar anlaşma halinde orada bulunuyor. Daha önce Saddam Hüseyin zamanında yapılmış olan bir sıcak takip anlaşması vardı, ayrıca bir mutabakat yapılmıştı Irak Necdet Özel’den Irak’a yanıt gibi açıklama ‘Silahlı gruplar olduğu sürece mücadele sürecek’ BARKIN ŞIK nkaraBağdat ilişkilerinde kriz sinyalleri Irak Bakanlar Kurulu’nun kararı ile AnkaraBağdat ilişkilerinde yeni bir krizin sinyalleri ortaya çıktı. Türk askerinin bulunduğu bölgenin bölgesel Kürt yönetiminin denetiminde olduğunu ve merkezi Irak yönetiminin burada askeri bir denetim yapamadığını dile getiren kaynaklar, Bağdat’ın bu kararının Türkiye’nin teröre karşı meşru savunma hakkını da hedef aldığını dile getirdiler. Türk askerinin bölgede iki ülke arasındaki ikili anlaşmalar çerçevesinde bulunduğunu dile getiren kaynaklar bu anlaşmanın iptal edilmesi durumunda iki ülke arasındaki güvenlik işbirliğinin büyük darbe alacağını da belirttiler. Kaynaklar, söz konusu kararın ülkedeki bütün yabancı askerleri kapsadığını dile getirip, “Peki, Irak’ta halen bulunan 3035 bin ABD askeri ne olacak? Onların da çekilmesini isteyecekler mi?” sorusunu ortaya attılar. Basına yansıyan haberlerin aksi A Özel ve Kıvrıkoğlu sıcak bölgede DİYARBAKIR/TUNCELİ (Cumhuriyet) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ile birlike önceki gece Elazığ’a gitti. Geceyi Elazığ’da geçiren Özel ve Kıvrıkoğlu bölgedeki gelişmeler hakkında 8. Kolordu Komutanlığı’nda komutanlardan brifing aldı. Komutanlar daha sonra helikopterle Tunceli’ye gitti. Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Murat Kırkaya ve 4. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Metin Akkaya tarafından karşılanan komutanlar bölgedeki olaylar ve PKK’ye karşı yürütülen operasyonlar hakkında bilgi aldı. Tunceli’de 25 Eylül günü PKK’lilerin bombalı araçla yaptığı ve 6 asker ve 1 sivilin şehit olduğu saldırıdan saniyelerle kurtulan Tuğgeneral Akkaya’nın olayla ilgili komutanlara bilgi verdiği ifade edildi. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu da Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde 30 Eylül’de PKK’li teröristlerin baskın yapmak istediği ve 2 teröristin öldürüldüğü Güzelce Jandarma Karakolu’nu ziyaret ederek incelemelerde bulundu. ANKARA Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, merkezi Irak yönetiminin, “Kuzey Irak’taki Türk askerini çekin” yönündeki kararı hakkında konuştu. Özel, bugün çıkacak Savunma ve Havacılık dergisine yaptığı açıklamada, “Teröristle mücadelede gayretlerin büyük bölümü hudutların kontrolüne tahsis edilmektedir. Bu maksatla, İran, Irak ve Suriye sınırlarından başlamak üzere derinlikte konuşlandırılan birliklerle teröristlerin geçişlerine ve bu bölgelerde barınmalarına engel olunmaya çalışılmaktadır” dedi. Özel’in “derinlikte konuşlandırılan” ifadesi Kuzey Irak’taki Türk askeri varlığını işaret ediyor. Özel, “Silahlı gruplar olduğu sürece, teröristle mücadeleye devam edilecektir” dedi. Askeri kaynaklar, Irak’taki PKK varlığı bitmediği sürece Kuzey Irak’ta Türk askerinin kalacağının altını çiziyor. Türk askerinin Irak’tan çekilmesi yönünde Bağdat yönetiminin aldığı kararın yanı sıra bir de Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin kararı bulunuyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Şubat 2008’de sınır ötesi Güneş Harekâtı’nı icra ederken, Bölgesel Kürt Parlamentosu, Kuzey Irak’ta bulunan Türk askeri üslerinin kapatılmasını kararlaştırmıştı. TSK’nin bu karara tepkisi de “O karar bizi bağlamaz. Silahlı kuvvetler, son terörist kalana kadar bölgedeki varlığını sürdürecektir” şeklinde olmuştu. ‘Türkiye’ye şart koşacak durumda değilsin’ lılarla, orada terör faaliyetlerini gözetleyen bir birliğimiz vardı” dedi. Son gelişmenin Irak ile Türkiye’nin arasının bozulduğunun önemli bir göstergesi olduğunu kaydeden Korutürk, bunun olası nedeni olarak Tarık el Haşimi’nin Türkiye’de bulunmasını ve AKP kongesine Irak cumhurbaşkanı yardımcısı sıfatıyla davet edilmesini gösterdi. Uluslararası ilişkilerde bu gibi birliklerin rızayla kalacak varlıklar olduğuna dikkate çeken Korutürk, “Orada kaldığı zaman karşılıklı bir mutabakat gerekiyor. Zorla kaldırıldığı zaman gayri hukuki bir duruma geliyor. Tezkereye tepki gösterselerdi geçen yıl, önceki yıl gösterirlerdi. Maliki bakıyorsunuz, İran’a daha yakın görünüyor, Türkiye ile ipleri koparmak için elinden geleni yapıyor” dedi. Emekli Büyükelçi Onur Öymen de hükümetin tutumunu eleştirip, Bağdat’a şu mesajların verilmesini istedi: “Diyeceksin ki bir kere Irak’tan bize yönelik terörü tamamen tasfiye edeceksiniz, terörün var olmayacağını göstereceksiniz bize, Irak Türkiye’ye yönelik bir saldırı merkezi olmayacak, o zaman gayet tabii düşünürüz biz de. Bizim başka ülkelerde asker bulundurma gibi bir stratejimiz yok. Güvenlik ihtiyacımız var, o yüzden bulunduruyoruz. Ben sıcak takip hakkını uluslararası hukuktan alırım, sen bana şunu mu demek istiyorsun, senin orada bir varlığın olmasın, PKK de gelsin seni vursun. Türkiye’ye şart koşacak, soru soracak durumda değilsin, bu tavrını sürdürürsen bütün ilişkilerimizi gözden geçiririz, bundan sen zararlı çıkarsın.” Yol kesen 4 PKK’li öldürüldü DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Şırnak’taki Küpeli ve Kilise dağlarında terör örgütü PKK’ye yönelik geniş kapsamlı hava destekli operasyon başlatıldı. Elazığ’ın Arıcak ilçesi ile Üçocak beldesi arasında iki gündür yol kesen PKK’lilerin yakalanması için de bölgede geniş çaplı operasyonlar başlatıldı. 8. Kolordu Komutanlığı’ndan bölgeye helikopter ile özel eğitimli komandolar sevk edildi. Çıkan çatışmada 2’si kadın 4 terörist öldürüldü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle