23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EKİM 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER AVRUPA KONSEYİ‘NİN 30 ÜYESİ YAYIMLADIKLARI BİLDİRİ İLE TÜRKİYE’Yİ KINADI: 5 geçiyor. Sermayeemek çelişkisini ağızlarına almayan dünün solcuları, bu ülkenin gerçek solcularını, sosyalistlerini, devrimcilerini “darbecilikle” suçlarken, iktidar yalakalığı yapmaktan geri kalmıyor. ??? Üniversiteler açılırken yaşananlar Türkiye’nin son on yılda nereden nereye geldiğinin en somut örneği... Kimi üniversite rektörleri, panel, konferans ve toplantılarda “siyasi içerikli tartışma” yapılmaması için uyarıda bulunurken şöyle diyor: “Genel ahlaka aykırı ve kamu düzenini bozmaya yönelik programlar düzenlenemez...” İleri demokrasi, düşünce özgürlüğü demek ki bu! Türkiye “kör bir noktanın” içine çekilmiş... Üniversitelerde siyaset konuşmak yasak! Üniversiteli öğrencilerin “parasız eğitim” istemeleri yasak! Aman ha dikkatli olun, bunları yaparsanız terör örgütü üyesi savıyla gözaltına alınıp, aylar ve yıllarca zindanda yatabilirsiniz. Unutmayın, 700’den fazla üniversite öğrencisi tutuklu bugün... Oysa terör örgütü kırsal alandan kentlere girdi, yol denetimini kimi bölgelerde eline aldı. Mehmetler vuruşuyor! Kimin haberi var! Ölünce, tabutları bayrağımıza sarılıp musalla taşına konulunca, evlere ay yıldızlı bayrağımız asılınca akla geliyor ve sonra unutuluyor... ??? Böylesine bir yaman çelişki içindeyiz işte... Bu ülkenin yoksul çocukları kurban ediliyor dağlarda, vadilerde, o derme çatma karakollarda. Devlet hiçbir zaman görememiş o kıytırık sınır karakollarını... Ne demişti Turgut Özal: “Bir avuç eşkıya!” Yine kıytırıktan bir araca bindirilen polislerimiz, patlayan bir bomba, sekiz şehit! Böyle özensizlik, vurdumduymazlık nerede görülmüştür, nerede? Böyle başa, böyle tarak! Başka söze gerek yok... ??? Akçakale’de dün akşam saatlerinde muhaliflerle Esad’ın askerleri arasında çıkan çatışma. Akçakale İstasyon Caddesi’ne düşen top mermileri: 5 ölü 9 yaralı... Olacağı buydu!.. Nerede Türkiye’nin prestiji, nerede? Tutuklu vekiller serbest bırakılmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Türkiye’yi 8 milletvekilinin tutukluluğunun sürmesi nedeniyle “kınadı.” AKPM’ye üye olan CHP milletvekillerinin girişimiyle yayımlanan bildiride, milletvekillerinin parlamentodaki faaliyetlerini sürdürmesinin önündeki engellerin kaldırılması istenerek “Türkiye’deki meslektaşlarımızın durumunu büyük bir endişeyle takip ediyoruz” denildi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde CHP milletvekilleri Haluk Koç, Deniz Baykal, Gülsün Bilgehan’ın da aralarında bulunduğu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki “birleşik sol grup” ve “sosyalist grup”tan başkanlarının imzaya açtığı 6 maddelik bildiriyi 30 miletvekili imzaladı. Bildiride şu görüşlere yer verildi: “Bu metnin altında imzası olan bizler, 12 Haziran 2011 seçimlerinde TBMM’ye seçilen 8 milletvekilinin devam eden tutukluluk hallerini en güçlü şekilde kınıyor ve onlarla dayanışma içinde olduğumuzu bildiriyoruz. Üç farklı siyasi partiye mensup 8 milletvekili, kendilerine karşı devam eden mahkeme süreçleri nedeniyle hâlâ tutuklu bulunmaktadırlar. Bazıları, 3 yıla yakın bir zamandır hapisteler. Türkiye’deki meslektaşlarımızın durumunu büyük bir endişeyle takip ediyoruz. Meslektaşlarımıza karşı sürdürülen uygulama, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘Özgürlükten mahrumiyet’ ilkesi ve ihtiyari birinci protokolün ‘seçme ve seçilme hakkı’ ilkesiyle çelişmektedir. Ayrıca mevcut durum, siyasi hayata katılıma dair hakları tanımlayan Birleşmiş Milletler Uluslararası Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi’ni ihlal etmektedir. Milletvekillerinin tutukluluk halleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi’ndeki masumiyet karinesi ilkesine de aykırı düşmektedir. Usulüne uygun olarak seçilmiş milletvekillerinin, halkın iradesi tarafından kendilerine verilmiş olan parlamento görevlerini yerine getirebilmeleri için Türkiye’deki ilgili bütün tarafları bunu sağlayacak koşulları yaratmaya davet ediyoruz.” Böyle Başa, Böyle Tarak... Bunca nefret, intikam, vicdansızlık, tehdit, “gününü gösteririm” demeler, bu topraklarda kardeşçe ve özgürlük içinde yaşamı sağlar mı? Askeri vesayete “hayır” diyenler, otoriter bir sivil yönetimin, kin ve nefret söylemleriyle toplumu ayrıştırması, bugün iktidarı koşulsuz destekleyenler bu konuda ne düşünüyor? Hayatla ölüm arasındaki o çizgi, gencecik bedenlerin toprağa düşmesi. İşsizlik ve yoksulluk... Giderek kötüye giden bir ekonomi... Sınır komşumuz Suriye’de kan ve ölüm. Bingöl, Tunceli, Gaziantep şehitleri, dağa çıkarılan 1415 yaşındaki çocuklar, ABD emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi, o yapılanmanın içinde yer alan İngiltere ve İsrail... Yoksul halkları köle olarak gören, paslanmış zincirleri, boğazlarına, ellerine, ayaklarına saran, kendi çıkarları için etnik, dinsel, mezhepsel kimlik üzerinden birbirine kırdıran bir zihniyete nasıl olur da alkış tutulur! Bir çark acımasızca dönüyor... Dış ve iç destekli terör, yaşadığımız coğrafyada, benim canım yurdumda kan akıtıyor. Ölenler bizim çocuklarımız... Acılar dinmiyor, akan kan durmuyor! ??? Bir toplumda “demokrasi ve özgürlükler” masalı anlatılarak, açık açık “kölelik düzeni”ne geçiliyor, yoksul daha yoksul, varsıl daha varsıl oluyor. AKP Kadın Kolları’nın, yoksullara mercimek, şeker, bulgur, nohut, zeytin torbalarının Türkiye’nin dört bir yanında dağıtıldığını açıklarken yüzü kızarmıyor. Övünç duyuyor övünç! Toplumun sesine soluğuna pranga takılıyor, üniversiteli gençler, dün Ankara’da Başbakan’ı protesto ederken 26’sı gözaltına alınıyor. Gençlerin istedikleri ne? Parasız eğitim, özerk üniversite! Evine ayda yarım kilo et götüremeyen emekli, asgari ücretli, dar gelirli... Sessizce izliyor bu olup bitenleri. Ekonomistler “ekonomi büyüyor” açıklamalarına gülüp Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın ‘Hadlerini bildirdik’ sözünü ‘demokrasiden nasibini almamakla’ açıkladı HİTLERLEŞTİĞİNİ dünyaya anlatacağız AB KOMİSYONU: AYŞE SAYIN CHP, TOPBAŞ‘IN İETT YOLSUZLUĞU DAVASINA KATILMAMASINA TEPKİ GÖSTERDİ: Medya özgürlüğü daha da kısıtlandı Dış Haberler Servisi AB Komisyonu’nun 10 Ekim’de açıklayacağı ilerleme raporunda Türkiye’ye yönelik özellikle ifade ve basın özgürlüğü konusunda sert eleştirilerin olduğu belirtildi. Milliyet gazetesinin ulaştığı taslak belgede, “Yapılan reformlar ifade özgürlüğü alanında belirgin bir ilerleme sağlanması açısından yeterli olmadı. İfade özgürlüğü ihlallerindeki artış ciddi endişe kaynağı olmayı sürdürüyor” deniliyor. “Medya özgürlüğü uygulamada daha da kısıtlandı” ifadesinin dikkat çektiği belgede, hükümete yönelik eleştiride bulunan bazı gazetecilerin işlerinden olduğu kaydediliyor. “Otosansür, Türk medyasında yaygın bir fenomen haline geldi” denilen belgede, Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulunuluyor: “Sanık hakları, uzun tutukluluk süreleri ve aşırı derecede uzun iddianamelerle ilgili endişeler sürdü. Türk demokratik kurumlarının ve hukukun üstünlüğünün iyi işlemesinin güçlendirilmesi açısından bir şans sunan davalar, geniş kapsamları ve yargı alanında yaşanan eksiklerle ilgili ciddi endişelerin gölgesinde kaldı. Yargı, sadece polis tarafından toplanan ya da gizli tanıklar tarafından verilen kanıtları kabul ediyor.” ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’nin yeni yasama açılış konuşmasında “basına akreditasyon uygulaması” ve “tutuklu milletvekilleri” konusunda eleştiriler yönelten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasındaki görüş ayrılığını, “3 temel konuda; demokrasi, yönetim anlayışı ve söylem konusunda görüş farklılıkları ortaya çıkıyor” sözleriyle değerlendirdi. Sorularımızı yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın “talimatıyla”, AKP kongresinde Cumhuriyet’in de aralarında bulunduğu muhalif medyaya “ambargo” uygulamasını “Hitlerleşme, Mussolini tavrı” olarak nitelendirdi. Erdoğan’ın muhalif basına yönelik, “Hadlerini bildirdik” sözlerine de tepki gösteren Kılıçdaroğlu, “Bu çok ağır bir ifade. Demokrasiyi bilmeyen, demokrasiden nasibini almamış bir anlayışın sonucu. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde bu rezaleti dile getireceğiz. Erdoğan’ın demokrat olmadığını, otoriterleştiğini, Hitlerleştiğini, Mussolini tavrı içine girdiğini milletvekillerimiz Türkiye’de ve gittikleri her ülkede her uluslararası platformda anlatacaklar” diyerek olayı uluslararası platformlara taşıyacaklarının mesajını verdi. Basına dönük “hadlerini bildirdik” ifadesinin ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin “bekasına kastedenler” için kullanılabileceğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bu anlayış demokrasinin önündeki en ciddi tehlikelerden birisidir” diye konuştu. Erdoğan’ın çağrısı daha mı önemli? İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi CHP Grubu üyesi Hakkı Sağlam ve eski üye Bülent Soylan’ın şikâyetinin ardından İBB Başkanı Kadir Topbaş hakkında “İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün metrobüs projesiyle ilgili yaptığı alımlarda belediyeyi zarara uğratarak görevi kötüye kullandığı” iddiasıyla açılan davaya devam edildi. Önceki duruşmaya “iş yoğunluğu” gerekçesiyle gelmeyen Topbaş, dünkü duruşmaya da “Başbakan Erdoğan tarafından Ankara’ya acil bir toplantı için çağrıldığı” gerekçesiyle katılmadı. Çağlayan’da İstanbul 31. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma sonrası partililerle birlikte adliye önünde açıklama yapan CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Topbaş’ın metrobüs alımında devleti 150 milyon TL zarara uğrattığı iddiasını anımsatarak “Topbaş’a 3 Ekim’deki davayı, İstanbul halkına vermesi gereken hesabı davulla zurnayla hatırlattık. Topbaş’ın şimdiki gerekçesiyse Başbakan’ın kendisini Ankara’ya çağırdığı yönünde. Başbakan’ın çağırması mı, yoksa yargının çağırması mı daha önemlidir” dedi. (HAZAL OCAK) CHP’Lİ HAMZAÇEBİ BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ: Terör için araştırma komisyonu kuralım ? Terör konusunda uzlaşma sağlanmasının ana yol haritaları olduğunu vurgulayan Hamzaçebi, “Siyasi partilerin bir araya gelmesi önemli ama bununla ilgili komisyona katılmıyorsa bu her şeyin sonu değildir. TBMM’de terörü önleme konusunda bir araştırma komisyonunu içtüzük hükümlerine göre oluşturabiliriz’’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, terörü önleme konusunda Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını önerdi. Hamzaçebi, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “Sınır ötesi tezkere öncesi Irak’ın ‘askerlerinizi çekin’ tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine, Irak hükümetinin bu tutumunun şaşırtıcı olmadığını, tezkereyi destekleyeceklerini söyledi. Hamzaçebi, “Barzani, AKP kongresinde alkışlanırken Kandil orada duruyor ve Irak hükümeti Türkiye’ye PKK’ye karşı yürüteceği mücadelede engel çıkarıyor, misilleme yapıyor. Türkiye, Irak hükümetinin bu tehdidine pabuç bırakmamalıdır. Oradaki varlığına devam etmelidir, Irak hükümetinin bu tutumuna izin verilmemelidir. Bu hükümetin dış politikasında Barzani pusula olduğu sürece, hükümet, PKK ile ciddi bir mücadele yürütme imkânına sahip değildir” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın terör konusunda işbirliği çağrısıyla ilgili takvimin netleşip netleşmediğinin sorulması üzerine Hamzaçebi, AKP’den kendilerine bu konuda herhangi bir önerinin gelmediğini bildirdi. Terör konusunda uzlaşma sağlanmasının ana yol haritaları olduğunu vurgulayan Hamzaçebi, “Siyasi partilerin bir araya gelmesi önemli ama bununla ilgili komisyona katılmıyorsa bu her şeyin sonu değildir. TBMM’de terörü önleme konusunda bir araştırma komisyonunu içtüzük hükümlerine göre oluşturabiliriz. Bunun önergesini ortak verebiliriz. Önemli olan bir araya gelmektir. Çözüm yolunu hep beraber bulmaktır. Onun dışında AKP teröre karşı önlemler alacaksa, bununla ilgili gerekli desteği veririz. Ancak Sayın Başbakan bir yandan ‘gelin’ derken öbür taraftan ‘gelmeyin’ ya da ‘koltuk değneğimiz olun’ anlayışında. Biz AKP’nin koltuk değneği olmayız. Biz sorun çözmek için yola çıktık. Sorun çözmek için hâlâ samimiyiz. Aynı samimiyeti AKP ve diğer partiler gösteriyorsa araştırma komisyonunu kuralım, hep beraber çalışmaya başlayalım” diye konuştu. Tutuklu vekiller Tutuklu milletvekilleri konusunda Erdoğan ile Gül arasında su yüzüne çıkan görüş ayrılığının sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın çevresinde kendisine hatalarını söyleyecek kimsenin olmadığını, sürekli “alkışlar, iyi yaptınız efendim” söylemiyle egosunun beslendiğine işaret etti. Bu tavır nedeniyle Erdoğan’ın da farklı bir kişiliğe bürünüp kendini “ilahlaştıran” bir noktaya götürdüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, Gül’ün eleştirilerine hemen yanıt vermesinin de çevresindeki bu eksikten kaynaklandığını ifade etti. Gül ile Erdoğan arasında “Cumhurbaşkanlığı yarışı” veya “iyi poliskötü polisi oynuyorlar” yorumlarına da yol açtığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi: “Sayın Cumhurbaşkanı ile Erdoğan arasında 3 temel konuda; demokrasi, yönetim ve Sayın Cumhurbaşkanı ile Erdoğan arasında 3 temel konuda; demokrasi, yönetim ve söylem konularında görüş farklılıkları var. Ben iyi polis kötü polisi oynamaktan çok, Cumhurbaşkanı’nın yazdığı, söylediği şeyleri, inanarak söylediğine inanıyorum. söylem konularında görüş farklılıkları var. Ben iyi polis kötü polisi oynamaktan çok, Cumhurbaşkanı’nın yazdığı, söylediği şeyleri, inanarak söylediğine inanıyorum. Çünkü kendisinin politika yapma gibi bir ihtiyacı yok. Cumhurbaşkanı parlamentonun açış konuşmasında ülkenin, siyasetin beklentilerine uygun bazı düşünceler ifade etmek zorundaydı ve yaptı.” Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, Atatürk, İnönü, Celal Bayar’ın da “partili cumhurbaşkanı” oldukları yönündeki açıklamalarını da değerlendiren Kılıçdaroğlu, Bozdağ’a “tarihi biraz daha yakından okuması” önerisinde bulundu. Bozdağ’ın “formül” olarak açıkladığı dönemin “tek parti dönemi” olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, “Tabii kendilerini de tek parti devleti olarak gördükleri için bu anlayışı sergilemek istiyorlar. Ama köprülerin altından çok sular aktı. Bekir Bozdağ unutmasın ki Celal Bayar, üzerinde Demokrat Parti amblemi olan bastonla gezdiği zaman çok eleştirilmişti” dedi. Bozdağ’ın Süleyman Demirel’i örnek almasını isteyen Kılıçdaroğlu, “Demirel cumhurbaşkanı seçildiği zaman, ‘geriye bakmam’ demişti ve gerçekten de oraya çıktı Bir partiden gelip cumhurbaşkanı olmak ayrı, ama bir partiden gelip, partinin militanı gibi cumhurbaşkanı koltuğunda oturmak ayrı ki biz birinciden yanayız, AKP ikinciden yana. “Hadlerini bildirdik” çok ağır bir ifade. Demokrasiyi bilmeyen, demokrasiden nasibini almamış bir anlayışın sonucu. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde bu rezaleti dile getireceğiz. ğında parti kimliğini bir yana bırakıp, cumhurbaşkanlığı yaptı. Bir partiden gelip cumhurbaşkanı olmak ayrı, ama bir partiden gelip, partinin militanı gibi cumhurbaşkanı koltuğunda oturmak ayrı ki biz birinciden yanayız, AKP ikinciden yana” görüşünü dile getirdi. CHP lideri, Erdoğan’ın Kürt sorunu konusunda CHP’yle birlikte “iki partili çözüm” yönündeki çağrısına ise “Biz diyaloğa kapımızı kapamadık. Ama oyçokluğuyla bu sorun çözülmez. Biz toplumsal uzlaşma diyoruz. Yüzde 1 oyu olan siyasi partinin bile sürece dahil olması gerekir” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle