27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 EKİM 2012 SALI [email protected] 14 Büyüleyici mekânları, görkemli oyunları ve bütçesiyle Ruhr Trienali’nden izlenimler KÜLTÜR Hayvan Cinayet Yasası Tatil dönüşü çalışma odamın camı önünde beslediğim bir çift kumrunun pencere demirini sarmış mor salkımın kuytusuna yaptığı yuvada iki savunmasız yavru bulduk. Ürkütmeden izledik onları. Annebabanın gelip besledikleri yavrular, on gün sonra ayaklandılar, bir iki gün dengede durmayı denediler. Büyükleri iki metre ötedeki avakado ağacını mesken tutmuştu. Yavrular da oraya uçtular. Günlerce yem penceresi ile ağaç arasında neşe ve heyecan içinde kanat alıştırdılar. Onlar bizim kumrularımız artık. Camın ardından güzel lacivert kanatlarını, boyunlarındaki benekleri görüyorum. Edebiyat tarihinin gelmiş geçmiş önemli yazarlarının hemen tümü kedilerle yakın ilişki kurmuşlardır. Yanlarında hep bir kedi ya da köpek arkadaşları vardır. Kuşlar, zebralar, aslanlar, kelebekler, bu çeşitlilik, bu güzellikler olmasa biz de olmazdık herhalde, olsak bile çok yalnız hissederdik kendimizi. Ama insanın iyisi, kötüsü var. Duygusunu ifade eden ama acısını söze dökemeyen bu güzel canlılara sevgi ve şefkat gösteren karşılığını sadakat ve dostluk olarak alır. İnsanın açgözlü, bencil ve para hırsı ile dolu kesimi ise hayvanlara acımasız davranır. Onları kürkleri, yağları, etleri için vahşice avlar, işkence yapar, kanını döker. Yaşam alanlarını kurutur. Soykırımdan kaçınmaz. Bu yüzden yasaların insan kadar hayvanları da koruması beklenir. ??? Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik öngören bir yasa tasarısı Meclis gündeminde. İçeriğe bakınca bunun bir korumama ve itlaf yasası olduğu anlaşılıyor. Değişiklikle, belediyelerin yapmak zorunda olup çoğunun yapamadığı yapabilenlerin de sokak hayvanlarını yakalayıp tıkıştırdıkları hayvan barınakları kalkıyor öncelikle. Yeni yerlerin adı “Doğal Hayat Parkı.” Sahipsiz hayvanlar bir bir toplanacak ve bu işe ayrılacak orman bölgelerine sürgün edilerek başıboş bırakılacak. Var olan yasanın 6. maddesi; ‘‘Kısırlaştırın, aşılayın, aldığınız sokaklara bırakın” diyordu. Oysa yeni yasayla hayvanlar şehirlere ve insanlara sonsuza kadar veda edecekler. Ölüm kamplarında “doğal olarak” açlıktan birbirlerini yiyerek telef olacaklar. Mevcut yasa belediyelerin hayvan öldürmesini yasaklarken, hasta, yaralı güçten düşmüş hayvanların tedavisini zorunlu kılıyordu. Şimdi bu zavallılar da gözlerden ırak ormanlarda, acılar içinde, yardımsız ölecekler. Taslağın bir başka maddesi ile evde beslenecek hayvan sayısına kota konuluyor. Bundan böyle evinizde kaç hayvan besleyeceğinize devlet karar verecek. Fazlasını ya da uygun olmayan türü elinizden alacak. Ayrıca “ev ve süs hayvanı” sahipleri hayvanın sağlığı ve çevreye verebileceği zararları önleyici tedbirler konusunda eğitim almakla yükümlü olacaklar. ??? Bu toplum vicdan ve merhametimize kalmış hayvanlara yardım, şefkat ve vefa geleneğine sahiptir. Çünkü İslam inancında hayvanlar birer ümmet sayılırlar. Dilsizler (hayvanlar) ilahi emanettir, işkence eden lanetlenir. Hayvanlara yapılan kötülük insanlara yapılandan daha günah ve azabı daha ağırdır çünkü helalleşme imkânı yoktur. Osmanlı bu hükümlere uymuş, hayvan haklarına önem vererek hastaneler açmıştır. Devlet hizmetinde çalışan yaşlı hayvanlar emekliye ayrılmış, doğal yolla huzurlu ölümleri beklenmiştir. Ya şimdi, bu nasıl Müslümanlık? Gelenekler yasayla bozulabilir mi? Hayvan hakları savunucuları, vicdanlar isyanda. Çünkü tasarı, bu haliyle Meclis’ten geçerse ortada korunacak, haklarından söz edilecek hayvan kalmayacak. Yoksa bu değişikliğin asıl adı faşizm mi, sıra hayvanlara mı geldi? “Prometheus” Bir marka festival 1730 Eylül tarihleri arasında yapılan Ruhr Trienali’nin beni etkileyen yanı, ne Robert Le Page’ın yine bir teknik harikası olan son yapıtı “İskambil Kâğıtları 1: Pik” (Playing Cards 1: Spades) ne de Carl Orff’un “Prometheus” opera tiyatrosu oldu, ki Aeschylus’un bu güçlü eseri, Samoalı yönetmen Lemi Ponifasio’nun kelimenin tam anlamıyla “görkemli” yorumuyla bambaşka bir boyut kazanmıştı. Fransız koreograf Mathilde Monnier’nin “İkiz Paradoks”u (Twin Paradox) da 1920’ler Amerika’sındaki dans maratonlarını irdeleyen dikkat çekici bir çalışmaydı. Bu arada Monnier, 1999’da “O Yerlerden” ile 11. Tiyatro Festivali’nin de konuğu olmuştu. Evet, Ruhr Trienali’nin beni büyüleyen, kıskandıran ve de düşündüren yanlarından biri: Aile, çocuk, gençlik, kültür ve spordan sorumlu Kuzey RenWestfelya Bakanlığı’nın konserleriyle, sergileriyle, tiyatro gösterileriyle bir bütün oluşturan bu etkinliğe ayırdığı hatırı sayılır bütçesiydi. Festivali Ruhr bölgesi için önemli bir marka olarak gören hükümet, elbette ki sanatı desteklemenin, sanatın özgürlük alanlarına karışmamanın bir zorunluluk olduğunun da bilincinde… Ve mekânlar... Ruhr bölgesine yayılmış olan bir zamanların muazzam maden ocakları, santrallar, şimdi tiyatrolara, konserlere, sergilere ev sahipliği yapıyor. Hepsi de kültür ve sanat soluyan endüstriyel alanlar… Marksist tarihçi Eric Hobsbawm 95 yaşında yaşama veda etti Barikatın ardındakilerin tarihçisiydi ? Ruhr bölgesine yayılmış olan, bir zamanların muazzam maden ocakları, santrallar, şimdi tiyatrolara, konserlere ev sahipliği yapıyor. Festivali önemli bir marka olarak gören hükümet, elbette ki sanatı desteklemenin, sanatın özgürlük alanlarına karışmamanın bir zorunluluk olduğunun bilincinde… bünüdür. Hareketler, sesler, sözcükler, bedenler, boşluklar, ışık ve renklerden oluşan bir dürbün… Bu deneyim, giderek öyle alanlara açılacaktır ki biz, belki de gelişmeleri anlatacak, paylaşacak sözcükler bulamayacağız. Ayrıca, bu şart da değil. Sahnede her an her olanı anlamak zorunda değiliz; yeter ki bize uzak ya da yabancı bir dili veya müziği dinlemeye, alışılmış kategorileri altüst eden imgelerin içinde dolaşmaya hazır olalım.” terileriyle, muazzam bir orkestrayla, Almanya’nın en iyileri arasında yer aldıkları söylenen tenor ve sopranolarla, Samoalı oyuncularla “Prometheus”u izlerken sanki mekânın gerçekliği tiyatronun o büyülü dünyasının içinde eriyiveriyor. 1902’de August Thyssen tarafından kurulmuş olan gaz santralı Kraftzentrale’nin boyutları inanılmaz! Sadece oyun alanının 170 metre derinlikte olduğunu söylemem yeterli… Mekânın sanatsal olaylar için korunmaya alındığı yıl ise 1997. Ruhr Trienali’nin ana mekânı olan Bocum’daki Jahrunhunderthalle’nin geçmişi 1903 yılına kadar gidiyor. 9000 metrekarelik bu çelik konstrüksiyon bir gaz santralı olarak 60 yıla yakın çalışıyor ve de 2003’te, kuruluşundan 100 yıl sonra, Ruhr Trienali’nin kurucusu ve ilk sanat yönetmeni Gerard Mortier döneminde yeni konumuna kavuşuyor. Ne güzel, ne doğru, ne çağdaş bir yaklaşım sanata, sanatçıya... Essen’de bulunan Zollverein ise bugün UNESCO’nun dünya mirası ilan ettiği mekânlardan biri. 2010’da İstanbul ve Ruhr Avrupa kültür başkentlerinin Atina ile birlikte ortak geliştirdikleri “Promethiade” projesi kapsamında Studio Oyuncuları Şahika Tekand’ın yazdığı ve yorumladığı “AntiPrometheusOn Adımda Unutmak”ı Zollverein’da oynamışlardı. Trienal’de Robert Le Page’ın oyununu da aynı mekânda izledik. Irak savaşı üstüne yapılan ve bence (her ne kadar olumlu eleştiriler aldıysa da) genel resme biraz Kanadalı takılan (tekniği inanılmaz) bu oyunu, umuyorum ki bir başka yazıda değerlendireceğim. ? İngiltere’nin yetiştirdiği en saygın tarihçilerden Hobsbawm’ın en önemli özelliklerinin başında, tarihte olup bitenleri açıklarken sıradan insanları temel alması geliyordu. Kültür Servisi İngiliz Marksist tarihçi ve yazar Eric Hobsbawm, Londra’da tedavi görmekte olduğu hastanede önceki gece yaşamını yitirdi. Yaşamı boyunca sosyalist kalan ve İngiltere’nin yetiştirdiği en saygın tarihçilerden biri olan Hobsbawn 95 yaşındaydı. Son yıllarda lösemiye yakalanmış olan Hobsbawm’ın zatürreeden öldüğü açıklandı. Kızı Julia Hobsbawm, babasının, son saatlerine kadar dünyada olup bitenlerle yakından ilgilendiğini, yatağının gazetelerle dolu olduğunu söyledi. Julia Hobsbawm, babasının bir hafta kadar önce torunlarına “meraklı olmayı” öğütleyerek “Merak bir insanın sahip olabileceği en değerli şeydir” dediğini belirtti: “Babam üç de kitap tavsiye etti. Biri Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’sı, biri de W.H. Auden‘ın şiirleri. Ve son olarak da, gözleri parlayarak ‘Komünist Manifesto’ dedi...” Pek çok kitabı Türkçeye de çevrilen Hobsbawm’ın görüşlerinin oluşmasında Karl Marx‘ın kitaplarını okuması ve 1930’larda Almanya’da yaşadıkları etkili olmuştu. 1936’da İngiltere Komünist Partisi’ne katılmış ve Sovyet ordusunun 1956’da Macar ayaklanmasını, 1968’de de Prag Baharı‘nı bastırmasına kamuoyu önünde karşı çıkmasına karşın 1991’e kadar Komünist Parti üyesi olarak kalmıştı. Ünlü tarihçinin 17891914 yılları arasındaki dönemi incelediği ve “Devrim Çağı” (1962), “Sermaye iyatro, bir izlenimler dürbünüdür’ Ruhr Trienali’nin 2012, 2013 ve 2014 yılları için sanat yönetmeni Heiner Goebbels. Festival izleyicisi, Goebbels’i 8. İstanbul Tiyatro Festivali’nde Rumeli Hisarı’nda yorumladığı “Prometheus’un Özgürlüğü” ve de 13. Tiyatro Festivali’nde AKM’de izlediğimiz “Hashirigaki”den hatırlayacaktır. Sonrasında her iki mekân da hayatımızdan çıktı, çıkartıldı. 2008’de çok uğraştığımız ama o esere uygun mekân bulamadığımız için üzülerek geri çevirdiğimiz “Strifters Dinge” ise sadece bizim için değil sanatçı için de bir düş kırıklığıydı. Goebbels: “Tiyatroyu bir deneyim olarak değerlendiriyorum” diyor. “Tiyatro benim için bir kaleydoskoptur. Bir izlenimler dür ‘T Mekânlar Bir dönemin endüstriyel, bugünün sanatsal mekanlarıyla ilgili olarak da bir saptamada bulunuyor Goebbels ve böylesi mekânların sahnenin, perdenin ya da kara kutunun büyüsünü bozarak tiyatronun gerçekliğini tüm çıplaklıklarıyla ortaya koyduğunu vurguluyor. Sanatçıya hak vermemek olanaksız ama, öte yandan da, örneğin, Duisburg’da Kraftzentrale adlı bir uzamda (mekân diyemiyorum) zengin bir koroyla, inanılmaz video ve ışık ve ses gös Çağı” (1975) ve “İmparatorluk Çağı” (1987) adlı kitaplardan oluşan üçlemesi okurlarını derinden etkilemişti. Daha sonra yayımlanan “Aşırılıklar Çağı” adlı dördüncü ciltte ise 1914’ten 1991’e uzanan dönem ele alınmıştı. Hobsbawm’ın 2011’de yayımlanan son kitabı “Dünya Nasıl Değiştirilir” ise, Marx ve Marksizm üstüne 1960’lara kadar uzanan denemelerini içeriyordu. İngiltere’nin en tanınmış tarihçilerinden A.J.P. Taylor, Hobsbawm’ın en önemli özelliklerinin, tarihte olup bitenlere kusursuz açıklamalar getirmesi ve sıradan insanları esas alması olduğunu söylemişti: “Pek çok tarihçi, bir meslek hastalığı olarak, yalnızca yukarı sınıflarla ilgilenir ve birkaç yüzyıl önce yaşamış olsalar kendilerinin de bu ayrıcalıklılar arasında olacağını varsayarlar. Oysa hiç de öyle değildir. Hobsbawm ise sımsıkı bağlarla barikatların öbür tarafındakilere bağlıdır.” Stalin’in 1953’teki ölümünden sonra Sovyetler Birliği’ni ziyaret eden Hobsbawm, düş kırıklığına uğradığını söylemiş, sosyalist harekete inanmayı sürdürmekle birlikte o tarihteh başlayarak kendini bir militan olarak değil, bir sempatizan olarak gördüğünü belirtmişti. Kediler edebiyatla buluşuyor ? Kültür Servisi Oyuncu, dublaj sanatçısı ve hayvan hakları savunucusu Dilek Şahzade ve Selçuk Çiftçi’nin düzenlediği “Edebiyatta ve Hayatta Kedi” başlıklı etkinlik, bugün Tiyatro Kedi’de gerçekleşecek. Hande Leman Gürler’in kedi fotoğraflarından oluşan sergisi ve Zerrin Soysal, Mehmet Esatoğlu ve Handan Kalender’in katılacağı söyleşi dizisinin amacı, edebiyatseverler ve hayvanseverleri bir araya getirmek ve sokak hayvanları yararına bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirmek. CU MOK İ S T ANB UL Ç AĞR IS I www.ortaoyuncular.com 7 EKİM 2012 PAZAR Saat 11.00’de Yurdu, ulusu, cumhuriyeti ve kurumlarını toptan hedef alan emperyalizm destekli olumsuz faaliyetlerin önümüzdeki sürece etkilerinin ve ÇIKIŞ YOLLARININ İRDELENECEĞİ Ferhan Şensoy 1720. FERHANG OYUN FERHAN ŞENSOY’UN EYLER 5 EKİM CUMA 20:00 “ÖNÜMÜZDEKİ ÜÇ YIL” KONULU KAHVALTILI TOPLANTIDA Gazetemizin Değerli Yazarı, 6 EKİMDEN BAŞLAYARAK CUMARTESİ 20:00 PAZAR 18:00 NASRİ HOCA VE MUHALİF EŞEĞİ T.C. K lt r ve Turizm Bakanl n n maddi katk lar yla ORHAN BURSALI’nın ÇÖZÜMLEME VE ÖNGÖRÜLERİNİ DİNLİYOR, SORULARIMIZI SORUYOR, YANITLARI ALIYORUZ. SÖYLEŞİ SONUNDA YAZARIMIZ KİTAPLARINI İMZALAYACAKTIR. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ. LÜTFEN YER AYIRTINIZ. Yer: ADEN OTELİ Vapur İskelesi Karşısı KADIKÖY İst. İletişim: 0555 967 24 97 0536 739 02 29 0532 391 11 27 0535 412 68 68 FERHAN ŞENSOY’un 12 EKİM CUMA SAAT 20:00 T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın maddi katkılarıyla Nüfus kağıdımı kaybettim. Hükümsüzdür. Hakan Murat Zengin w w w .cu mok ista nbul .o rg C MY B C MY B İŞSİZLER CENNETE GİDER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle