19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EKİM 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Reform Yorgunluğu ve Hormonal İktidar Bağımlılığı Dopamin veladdalin amin “Vücut kimyası ve hormon” da nereden mi çıktı? Elbette bilim dünyasından... Londra Üniversitesi Psikoloji Profesörü Ian H. Robertson, “Uzun yıllar iktidarda kalan ve ‘sınırsız iktidar keyfi sürenlerin’ hormon dengelerinin değiştiğini” açıkladı. Psychology Today’de yayımlanan araştırmaya göre, “Kısa ve geçici olarak bile iktidar elde etmek testosteron seviyesini yükseltiyor. Ayrıca beynin salgıladığı dopamin adlı kimyasalın artmasına yol açıyor.” Bu da bir tür iktidar bağımlılığına yol açıyor. Profesör Robertson’a göre, iktidar bağımlılığı süreci şöyle gelişiyor: “ Dopamin maddesi belli düzeyin üstünde salgılandığında, insanlar (liderler) düşünmeden hareket edebiliyor. Empati kurma duyguları ile riskleri tehlikeleri algılama yetenekleri çok zayıflıyor. Uzun iktidar yılları liderlerde narsisizm, acımasızlık, yanlış hükümler verme gibi ‘semptomlar’ yaratıyor.” Araştırmada tarihten örnekler de veriliyor. “Mesela, Hitler, ülkesini felakate uğratan askeri kararları, mutlak iktidar sonucu beyin kimyasında ortaya çıkan bozulmalar sonucu almış olabilir” deniyor. Araştırmaya göre, uzun ve mutlak iktidar yıllarının kimi liderlerde yarattığı bir duygu da “Tanrı tarafından görevlendirildiği inancı.” Bu cins liderlerin laik düzene niçin karşı olduğu sorusu da bir anlamda yanıtlanmış oluyor. Araştırmada, hormonlara bağlı olarak iktidar bağımlısı haline gelen liderlerin topluma verebileceği zararları en aza indirmenin yolları belirtiliyor: “Demokrasi, özgür basın, bağımsız yargı, adil seçimler.” Günümüzden ve tarihten “iktidar ve dopamin hormonu bağımlısı” liderler arasında Ahmedinejad, Kaddafi, Putin ve Hitler sayılıyor. Çok şükür bizden kimsenin adı geçmiyor. (Elbette şimdilik!) Tarihimizin en reform meraklısı iktidarı bu iktidar!.. 10 yıldır reform üstüne reform yapıyor. Yine de reforma doymuyor. “Reform” yeniden bir biçim vermek ve “forma” sokmak demek. Halkımız, reforma maruz kalmaktan yorgun düştü. Ama iktidar, reformdan yorulmadı... Kürtaja, doğuma ve anne karnına el atmaları bu işlerden elektrik falan aldıklarından mı; kim bilir? Satılacak kamu malı kalmayınca soyuta yöneldiler. Adalet reformundan aldıkları zevkin sonuçlarını, Yargıtay’dan bir darbe yemezlerse “Sivilleşme Bayramı” diye kutlayacaklar... Enerji reformu ise belli ki en fazla haz aldıkları reform. İktidara geldiklerinden beri haftada bir ikiden aşağıya düşmüyor. Yani akaryakıtta... Sıkıştıkça doğalgazı çıkarıyorlar... Elektriğe ise kimi zaman yeni bir mevsime girmeyi, bazen de çıkmayı bile beklemeden... Memura, emekliye verilenin üç dört katı boyunda... Son reformları ise... Mahkum ettikleri “28 Şubat Darbecileri”ni taklit etmek. Gazetelere “akreditasyon sansürü” uygulamak. Reform işi bir kere abartılmasın... Reform sarmalına kendi kendileri de dahil oluyor. Önceki günkü kongrede itiş kakış alkış arasında tüzüğün “69.” maddesi bile değiştiriliyor: “4 defa seçilen genel başkan, bir süre ara verirse yeniden seçilebilir!” Dikkat buyurunuz: “Bir dönem” değil!.. “Bir süre”... Bu süre ifadesi... “Sözü ve özü bir genel başkan”ın da reformdan “istifayde” etmesinin garantisi demek! Düşmez kalkmaz bir Allah!.. “Cumhurbaşkanlığı sevdası”nın neye ve nasıl patlayacağı belli olmaz. En iyisi “Kürkçü Dükkânı”na dönüşü açık bırakmak! Tam ustalaşmış ve ülke güllük gülistanlık olmuşken... Üstelik, “İslam Âlemi Liderliği” dünya âleme ilan edilmişken... Evde oturup torun sevmek... Ne hakkaniyete sığacak... Ne de vücut kimyasına ve hormon ifrazatına uyacak!!! Kongre... Demokrasi miydi, katılımcılık mı? Yoksa seçim miydi spor salonundaki manzara? Sizlere şenlik... Oysa yasaklı kongrede ne vardı? Cumhuriyet başta, muhalif basına sansür... Sansürü kulak arkası yapan zavallı medya. Akıl, izan değil, maksat tabanı sağlam tutmakta. Liboş ve dönek yalakalığını ıskalamayalım bu arada. Tek adam, sonra... “Tek adam olmazsa AKP olmaz” diyen bakan. Biat, itaat... Sözüm ona “es”, aslında cumhurbaşkanlığına niyet. CHP’ye bitmez tükenmez öfke, darbeci suçlaması. Toplumun yarısını yok sayma, dışlama, ama bunun adı “75 milyonu kucaklama”. ??? Öğretmende açık yok (!), Milli Eğitim tıkırında. Dayandı kişi başı milli gelir 10 bin 500’e; gaza, benzine, elektriğe zam, hikâye.. Ayrımcılığın dik âlâsı, akıl tutulması, vicdan yarası. Dün ak dediğine bugün kara. Avrupa bir yana, İslami ve Ortadoğu eksenli konuşma. Kâbil’e, Sana’ya, Mogadişu’ya, Tunus’a, Cezayir’e, Kahire’ye selam; Ortadoğu’da yeni Osmanlı rüyası, mezhep dayanışması beraberinde yola devam... ??? Bir selam da vatan uğruna şehitlere derken; Oslo’da, İmralı’da, nerede gerekiyorsa görüşmeler kaldığı yerden... Güya liste, aslı vesayet. İleri demokraside ayar böyle, durumu idare et! Aba altında sopa tasfiye edilenlere, ince ayar tabana... ??? Bu da oldu, PKK hamisi Barzani’ye, “Türkiye seninle gurur duyuyor” alkışı... Bir de, “Ankara’nın raylı sistemde aksayan adımları vardı, sistem yakında inşallah devreye girecek... İzmir çok farklı projelere kavuşacak.” Partinin yeni yönetiminin seçimiymiş! Not edin bir tarafa, böyle bir kongre olmaz bir daha... AKP Yardımcısı Doçent Hüseyin Çelik Bey, İçinde, “ileri demokrasi” geçmeyen uzun cümle kuramaz. Ama kongre dolayısıyla bunu başardı: Habertürk’e,“Utku Çakırözer TV’ye çıkarsa, karışmam!!” dedi. Böylece “karışmama” açıklamasıyla, yakın tarihin en ilginç sansürü gerçekleşti. Dezavantaj Daha sonra kendisi CNNTürk’e çıktı. Soyadına uygun çelik gibi bir gariban edebiyatı yaptı: “Ben de siyasi hayata dezavantajlı başladım” dedi. “Cemaziyelevvelini” bilmeyenleri bir lokmada yedi. ??? Başbakan Tansu Çiller’in DYP’sinde TBMM İdare Amirliği yaparken... AKP’ye yatay ve otomatik geçiş herhalde... “Siyasete dezavantajlı başlamak” oluyor... Yeni anayasaya “değiştirilmesi teklif bile edilemez bir madde” eklemek şart: “Halk aptal yerine konulamaz!” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Taksim Meydanı, Hayvanlar ve İnsanlar... Pazar günü köpeğim Leo, eşim ve asistanlarımla beraber yollara düştük ve “5199 No’lu Hayvanları Koruma Kanunu”na olan itirazlarımızı bildirmek üzere, Galatasaray’dan Taksim’e kadar dev bir yürüyüş örgütlemiş olan hayvanseverlere katıldık. Nefis görüntülerdi: Dünya tatlısı köpekler, her yaştan hayvanseverler, kediler, sanatçılar, öğrenciler, halk, herkes üzerine düşeni yapıyordu. Ardından Muhsin Ertuğrul’un önünde “Şehir Tiyatroları Sanatçıları”nın protesto mahiyetinde gerçekleştirdikleri alternatif açılışa katıldık. Sanatçıların durumu, hayvanların toplu itlafı kadar olmasa da, korkunç rahatsızlık verici bir seyirde! Bu ortamın dertleri arasında sansür, meslek dışı kişiler tarafından yönetilme ve AKP’nin “imha” projelerinden birinin parçası olmanın yükü var. Ne yazık ki bu ülkede dini yanlış yorumlayanlar, genel olarak hayvanları fazla sevmezler; niyesini pek anlamam. Şu aksi tesadüfe bakın ki “laik” Meclisimizin vekilleri bu sefer de AKP önderliğinde, adı “Hayvanları Koruma” olarak geçen bir yasayla hayvanseverlerin yorumlarına göre “hayvanları itlaf etme” peşindeler. “40 santimetre ve 20 kilogram üzeri” her köpeğin “tehlikeli” olarak sınıflandırılacağı bildirilirken, ben de pes diyorum. Hayvan sevmeyi öğrenememiş kimi insanların geçirmeye çalıştıkları bu yasaya karşı, bu dünyayı eşit şekilde diğer canlılarla paylaştığımızın bilincinde olan insan gibi insanlar, imrenilir bir dayanışma içinde yürüdüler. Tam o sıralarda, AKP Kongresi’nde Tayyip Erdoğan yine mutat balkon konuşmalarını(!) hatırlatır şekilde “Kimsenin yaşam tarzına karışmayacağııızzz” diye nutuk atıyordu! İnsan merak ediyor, bir de karışacak olsalardı ne olurdu! Öyleyse sahip çıksanıza milletvekillerinize! Sana ne kardeşim evimde yıllardır beslediğim köpeğin kaç santimetre olduğundan! Biz sizin takıntılarınızın boyunu ölçmeye kalkıyor muyuz? Neyse, o da apayrı bir konu. “İleri demokrat” iktidar partisinin, tüm muhalif gazetelerin akreditasyonunu toptan reddettiği bir ortamda, bu işleri daha fazla kurcalamamak lazım. (Bu ülkede “medyacılar” gerçekten gazeteci olsa, yandaşlar hariç hiçbir gazete AKP Kongresi’ni izlemezdi). Yasa o kadar kandırmaca ile dolu ki, inansanız, 50 hayvancığa barınaklarda bakamayan belediyeler, sanki bu alanlara binlerce hayvan doluşunca besleyebilecekler! Hayvanseverler, bu parkların iddia edildiği gibi “doğal yaşam parkları” değil, “doğal ölüm parkları” olduğu konusunda birleşiyorlar. Ortalıkta hiçbir hayvanın görünmeyeceği bir Türkiye düşünebiliyor musunuz? Kimilerinin İslami model ideallerine uymuyor diye, Türkiye sanki Dubai’ymiş gibi, steril kapitaller, gökdelenler ve markalar ülkesi haline getiriliyor. Hiç kedisiz İstanbul olur mu? Hayvanseverler arasında acaba AKP’ye giden kaç oy vardı! Ya da tiyatroseverler arasında! “Nedir bu çektiğimiz laikçi ulusalcılardan?” diyenlere sesleniyorum, şimdi anlayabildiniz mi laikliğin önemini bayım? Neyse, hadi susalım, ama bir daha yapmayın. Taksim Meydanı’nda bir büyük problem daha var, bu tarihi alan adına. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilke ve halk belleklerini oluşturan tüm kurum, görüntü, yaşam tarzı ve imgelerden kurtulmaya karar veren AKP, büyük bir iştahla, mönüsünü kimi zaman hızlı veya yavaş yiyerek bu “verilmiş” ev ödevini tamamlamaya gayret ediyor. İşte Taksim Meydanı da bu yeni sokuşturulmaya çalışılan “Kentsel Dönüşüm Yasaları” çerçevesinde yok edilme tehlikesi yaşayan ülkemizin gözbebeği, kalbi. İtiraf edeyim, ana muhalefet partisini bu konuda son haftalarda bir hayli dürtüp tepki verdirtmeye çalıştım. Ancak kendileri Hüseyin Aygün, Oslo ve Suriye konularıyla yüklü olduklarından henüz bu konuya niye muhalefet etmeleri gerektiğini bile tam bilmiyorlar. İşin gerçeği ise CHP üzerine bir kova su döküp acilen uyanmazsa, Taksim’e elveda demek durumunda kalabiliriz. AKP Taksim Meydanı’nı “iyileştirmek” amacıyla bir oldubittiye getirme peşinde. Soru basit: Dünyanın herhangi bir ülkesindeki en büyük meydana, iktidar belediyesi bu kadar kolay saldırabilir mi? Mesela Piccadilly Circus’a veya Etoile Meydanı’na gidip, herhangi bir belediye veya parti, “Trafiği yeraltına alalım” deyip kazma vurup saldırabilir mi? Hayır yapamaz ve denerse adama “deli” raporu alırlar. Mimarlar Odası ve Mimarist sitelerinden de hızla görebileceğiniz gibi, durum vahimden de öte. Ve en çok güvendiğimiz dağlara kar yağarken, iş başa düşüyor sevgili okurlar: Taksim’i kaybetmemek için acil olarak demokratik haklarınızı hukuk içinde örgütleyin ve 20. yüzyıl tarihimizin, yaşam tarzımızın kalbinin yok edilmek istenişine karşı kitle örgütlerinizle beraber ayağa kalkıp “dur” deyin. HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] 1/ Hatay yöre 1 sine özgü, et, pirinç ve patlı 2 canla yapılan 3 bir yemek. 2/ 4 Doğu Karade5 niz dağlarının yüksek kesim 6 lerinde yaygın 7 geçici kırsal 8 yerleşme tipi... Tarıma elve 9 rişli olan toprak par 1 2 3 4 5 6 7 8 9 çası. 3/ Antalya’nın 1 Ç A Ğ A N A T E bir plaj bölgesi... 2 A R F A K F ON Arap erkeklerinin ke 3 Ğ A R U S R E fiyelerinin üzerine 4 L İ K O R İ NO Z geçirdikleri kalın U L U S çember bağ. 4/ Rü 5 A T A 6 K İ L E OM T yabilim. 5/ Osmanlı 7 K A R A F A K İ padişahlarına verilen A NO R A K san... Cilve. 6/ Düğ 8 N A N A N E me ve süs eşyası ya 9 O T İ T pımında kullanılan bir deniz kabuklusu. 7/ Himalayalar’da yaşadığına inanılan “Kar Adam”a verilen ad... İlke. 8/ Motorlu taşıtların elektriğini sağlayan aygıt... Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti. 9/ Süpürgeotu, funda... Tavlada “üç” sayısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kıbrıs’a özgü, ıspanağa benzer bir sebze yemeği. 2/ Kastamonu’nun bir ilçesi... Kurnaz, açıkgöz. 3/ Çizgiyle mizah sanatı. 4/ Araplara özgü olan. 5/ Utanma duygusu... “O” adılının yönelme durumu... “ gerdan üstüne bir de ben gerek” (Karacaoğlan). 6/ İlkçağda birçok Ortadoğu toplumunda tapınılan tanrı... Daha çok heykel yapımında kullanılan bir tür beyaz mermer. 7/ İnsanın işine uymasını, amaca göre çalışmasını düzenleyen inceleme ve araştırmaların tümü. 8/ Söylence. 9/ Kaba ve çirkin, iğrenç... Güzel kadın. T.C. BAKIRKÖY 1. İCRA VE İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ EK SIRA CETVELİ İLANI 2011/26 İFLAS Müflisin adı, soyadı ve adresi: TEOKAN PETROL ÜRÜNLERİ VE KİMYA SAN. DIŞ TİC. LTD. ŞTİ Beykent Adnan Kahveci Mah. Umut 3 Blk. No:3 Beylikdüzü Müflis TEOKAN PETROL ÜRÜNLERİ VE KİMYA SAN. DIŞ TİC. LTD. ŞTİ. hakkında alacak ve istihkak iddialarını tahkik ve tetkik işlemi bitmiş olup, tanzim edilen sıra cetveli incelemeye hazırdır. Alacakları kısmen veya tamamen reddedilen alacaklıların, alacağın esasına ve miktarına ilişkin itirazlarını (15) gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesinde dava açmaları gerektiği, yalnız sıraya ilişkin itirazların ise (7) gün içinde şikâyet yolu ile icra mahkemesinde ileri sürülebileceği ilan ve tebliğ olunur. 27.09.2012 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 60322) 29.09.2012 tarih ve E 0590121 numaralı BERE TÜKETİM MALLARI PAZ. İÇ VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ.’ye ait EUR 1 belgesinin yeşil nüshası kaybolmuştur. Hükümsüzdür. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle