19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 2012 PAZAR 8 İstanbul PB Edirne Y Kocaeli PB Çanakkale Y İzmir PB Manisa PB Denizli B Zonguldak PB Sinop PB Samsun B Trabzon B Giresun B B Ankara 26 26 29 26 26 28 29 24 23 26 25 25 25 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B A A A A A A A B B B 25 23 21 27 31 29 27 30 26 26 23 20 19 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra B AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih B Berlin PB Budapeşte Y Madrid Y Viyana PB HABERLER 4 9 9 12 12 11 12 13 13 12 17 20 16 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB Y PB B B Y B B PB PB Y B B 21 21 22 25 14 9 22 28 22 25 16 30 30 TARİHTE BUGÜN Ülkemizin kuzeybatı kesimleri parçalı çok bulutlu, Edirne, Kırklareli ve Çanakkale çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklğında önemli bir değişiklik beklenmiyor. MÜMTAZ ARIKAN 14 Ekim GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Protokol gereği devletin önde giden askersivil kurumlarını ve parti liderlerini de davet etti. Medyamız sevinç, hayret karışığı manşetler attı. Başbakan RTE ile CHP ve MHP başkanları nihayet bir araya geldiler diyen başlıklar, Batı medyasını, hatta yabancı devlet adamlarını güldürmüş olmalı. Hadi Türkiye’ye özgü demokrasi gereğidir; daha önce Köşk’e çıkmayan muhalefet liderleri bu davranışlarını geride bıraktılar diyelim. Pekala ama üçü bir araya geldiler de ne oldu? Şu Kürt sorununu ve bu sorunla bağlantılı PKK terörünü nasıl çözeceklerini öngören çalışmalara nasıl, nereden başlayacaklarını mı konuştular? Ya da Başbakan, muhalefet liderine, Suriye uçağıyla ilgili devlet sırrı dediği bilgiler mi sundu? Ya da Suriye politikasının medyaya yansımayan yönlerini mi aktardı muhalefete? Yooo! Cumhurbaşkanlarının nutuklarını dinlediler ve… …birbirlerini soğuk bakışlarla süzerek Köşk’ten ayrıldılar. Ertesi gün Başbakan muhalefete, muhalefet Başbakan’a çıyan diye başlayan, gerizekâlı diye karşılık gören, halka beş paralık umut vermediği gibi hizmet götürmeyen, dertlere şifasız konuşmalarla birbirlerine hakaret etmeye devam ettiler! ??? Meclis’te her fırsatta ana muhalefet ile iktidar partisi birbirlerine sokaktaki kavgalarda bile söylenmeyen hakaret sözcükleriyle saldırıyorlar. Ola ki duyduğunuz fıkrayı anımsatayım: Amerikan senatosunda bir yasa tasarısı tartışılırken Demokratlarla Cumhuriyetçiler birbirine girmişler. Havanın iyice elektriklendiği bir sırada kürsüdeki hatiplerden biri, diğerine “Cehenneme kadar yolun var” diye bağırmış. Diğeri şaşırmış. Ne diyeceğini bilememiş. Oturumu yöneten başkana dönerek, rakibinin bu sözüne itiraz ettiğini söylemiş. Başkan önündeki küçük kitabı açmış; sayfalarını karıştırmış ve şikâyetçi senatöre, “İçtüzüğe baktım. Gitmeniz şart değil” demiş! Bizde ise: Oturumu yöneten Meclis başkanvekilleri küfürlü, yumrukların, tekmelerin, tokatların konuştuğu tartışmaları önleyemeyince… …içtüzüğe bakmaya gerek görmeden... oturuma on beş dakika ara veriyorlar. ??? Yandaşları yalakaları Mustafa Sandal’ın şarkısından esinlenerek sürekli, “Bir Başbakanımız var özel mi özel” diye mırıldanıyorlar. Görevlerini yaptıkları için elbette haklılar. Zira öyle bir Başbakanları var ki; dünya demokrasilerinin anlayacağı, sindirebileceği bir Başbakan değil. Demokrasiyi kullanarak astığım astık, kestiğim kestik özdeyişi ile yorumlanabilecek ve kuşkusuz, siyasal yaptırımlarıyla kendisine özgü demokrasi yaratan bir Başbakan! Sivil ve askeri alanlarda tek otorite: Güney sınırımızı aşan Suriye bombalarına anında yanıt verilmesini emreden o! Uluslararası kuralları hiçe sayarak Moskova’dan Şam’a askeri malzeme götürdüğü ihbarını alarak “indirin şu uçağı” talimatını veren de o! ??? Şu sıralar Suriye uçağında silah var diyen RTE’ye, Rusya hayır yok diye karşılık veriyor. Önceki günlerde bir konu etrafında tartışmalar sürerken, yargıya gerekeni yapmasını emreden RTE; ister misiniz uçakta silah bulunmadığını açıklayan Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’a, “İddiayı ispatlamak, iddia sahibine aittir. Gel de sen silah olmadığını ispat et” desin? Eee canım bu kadarı da olacak şey mi diyenler olacaktır, olmalıdır ama; her vesileyle bütün komşularını küçümseyen, üstelik böyyük ülkenin böyyük başbakanı diye övünen ve övülen bir Başbakan’ın böyle bir çağrı yapması neden şaşırtıcı, fantastik bir davranış olsun? Bu ülke olmazların olduğu bir ülke değil mi? ??? İngiliz haber ajansı Reuters yorumunda, “Esad’a karşı gelmekle Vlademir Putin’le kavgaya tutuşmak tamamen apayrı şeyler” diyor. Haber ajansının hesaba katmadığı gerçek şu: Muhteşem Süleyman’ın torunu; yedi düvele kafa tutan, güneyimizi doğumuzu dost iken düşmana dönüştüren muhteşem Recep’e, kuzeyimizdeki Rusya vız gelir tırıs gider! Binmiş bir alamete, sürüklüyor ülkeyi kıyamete! Umurunda mı? Sevgili, Ölümünün ikinci yılında İlhan Selçuk ile ilgili ikinci kitap da yayımlandı. Gençlik yıllarından arkadaşı Orhan Karaveli’den sonra, son yıllarda hem İlhan Abi’nin hem de ailenin yakını olmuş olan Cumhuriyet gazetesi mensubu Miyase İlknur, ikinci kitabın yazarı. “İlhan Abi” 675 sayfalık hacimli bir çalışma. İlhan Abi’nin yaşamının önemli bölümlerini yansıtan, kitapta birçok da mektup var, okumanızı tavsiye ederim. Çok değişik duygularla okudum mektupları. Kimi zaman okurken İlhan Selçuk, Handan Selçuk gözlerimin önünde canlandı, üç gün boyunca geçmiş ile şimdiki zamanı iç içe yaşadım. Sanki mektupların sahipleriyle göz gözel gelmişim hissine kapıldım. Kimi zaman bakıştık, kimi zaman gözlerimizi kaçırdık birbirimizden, zaman zaman ürperdim. Zaman zaman, hakkım olmadan mahremiyetlerine giriyormuş duygusu içinde oldum, utandım, irkildim. İlhan Selçuk’u yakından tanımış bir kişi olarak, söylediklerini ve yazdıklarını dinlerken ve okurken vurgulara, eslere, noktalamalara dikkat etmek gerektiğini bilirdim ve mektupları okurken de öyle yaptım. ??? Mektuplardan birini okurken birden Mektup kafama dank etti: Mektup tarih olmuştu artık. Artık telgraf da çıktı hayatımızdan. Şimdi telefonla haberleşiyoruz. Evini sırtında taşıyan kaplumbağa gibi, telefonumuzu yanımızda taşıyoruz. Pek yakında, telefonlar vücudumuzun bir uzantası, parçası haline gelecekler. Eskiden telefonla konuşurken karşımızdaki kişiye nerede olduğunu sormazdık, çünkü bilirdik ki, o ahizenin bağlı olduğu adrestedir. Şimdi ise muhatabımız her yerde olabiliyor. Yine cep telefonu gibi henüz vücudumuzun uzantısı olmamışsa bile olması yakın olan bilgisayar ile haberleşiyoruz. Artık eposta var hayatımızda, mektup yok. Kısacası mektup çıktı yaşamımızdan. Oysa bir zamanlar hayatımızın önemli bir parçasıydı. Aynı zamanda edebi bir tür olan mektup zamanın hızına ayak uyduramadığından yaşamımızdan çıktı. Ama özellikle bizim gibi azgelişmiş, demokratikleşememiş ülkelerde, yaşımımızın bir alanında hâlâ önemli bir yer tutuyor mektup. ??? Esareti hâlâ aşamamış toplumlarda, hapisteki insanlar zincirleri mektuplarla kırıyorlar, demir parmaklıklar ardından, özlemlerini, tutkularını, dirençlerini, sevgilerini özgürlük kuşları gibi salıyorlar dünyaya. Mektubun tarihe karıştığı 21. yüzyılda, belki de Türk edebiyatında bir bölüm oluşturacak “Silivri mektupları”. Onlar en güç koşullarda teslim olmayan, insanlık onurlarından zerre yitirmeden yaşayanların bize gönderdikleri, tarihe kayıt düştükleri özgürlük kuşları, destanları olacaklar. Sağmalcılar mektuplarını ve mektupçusunu, Erdal Atabek “Görülmüştür”ünde ölümsüzleştirmişti. Bakalım Silivri mektuplarını ve mektupçularını kim ya da kimler ölümsüzleştirecek? Bize mektuplarıyla, yazılarıyla, kitaplarıyla, köşe yazılarıyla, zindanlarından özgürlük mesajları gönderen bütün dostlara “Selam olsun!” diyorum. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Balbay CHP il başkanlığının düzenlediği Büyük İzmir Konferansı’na mesaj yolladı: Karanlığı engelleyin İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, İzmir’de CHP il başkanlığı tarafından gerçekleştirilen Büyük İzmir Konferansı’na gönderdiği mesajında, kentin sosyal demokrat belediyecilik anlayışını yüksekte tuttuğu ölçüde “özgür” olduğunu vurguladı. “İzmir Geleceğine Yürüyor” sloganıyla düzenlenen konferans, İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde başladı. Konferansa CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata, İzmir milletvekilleri Alaattin Yüksel, Mehmet Ali Susam, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, il başkanı Ali Engin, parti meclisi üyeleri, belediye başkanları, ilçe başkanları ve partililer katıldı. Mustafa Balbay’a Özgürlük Platformu Başkanı Gürol Saygı tarafından okunan mesajda Balbay, emeğe biber gazının sıkıldığı Türkiye’de CHP’nin “emeğe saygı” dediğini belirterek, “Kültür ve sanatın muhafazakârlığın süsü olarak görülmek istendiği bir Türkiye’de CHP, kültür ve sanatı bir yaşam biçimi olarak ele alıyor. Kentsel dönüşümün, rantsal bölüşüm haline geldiği bir Türkiye’de CHP, kentsel dönüşümde halkçı yaklaşımlar diyor. Türkiye’nin şehirleşme tarihinde de uygarlığın izini süren CHP, CHP’li belediye başkanları olmuştur” dedi. ? CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay dönüşümün, rantsal bölüşüm haline geldiği Türkiye’de, çağdaş kentsel düzenlemelerin CHP’nin halkçı yaklaşımıyla gerçekleşebilece ğini belirtti. (Fotoğraf: HİCRAN ÖZDAMAR) Balbay, “Başta yerel yöneticilerimiz olmak üzere aydınlık İzmir’e gönül verenlerin sadece bu kente değil tüm Türkiye’ye borcu var. Büyük İzmir Konferansı, bu sorumluluğu göstermektedir. İzmir, Türkiye’nin kutupyıldızıdır. Yıldızı kara bulutların gölgelemesine izin vermeyin. İzmir bu işlevinin ne kadar bilincindeyse, sosyal demokrat şehircilik kavramını ne kadar yüksekte tutarsa, kendimi o kadar özgür hissedeceğim. İzmir meydanlarını zafer şarkılarıyla çınlatacağımız günlerin heyecanıyla” vurgusu yaptı. ‘AKP’ye rağmen’ Kocaoğlu da belediye başkanlarının projelerini eleştiren, yapılanları savunmayan ve yerel yönetimlerin arkasında durmayan partililere yüklenerek “Yaptığınızı anlatamıyorsunuz. Belediye başkanlarını eleştirmek iş değil. Oku ve öğren. Sonra bizim yaptıklarımızı anlat. Her yere yetişemem. Sadece Aziz mi var kardeşim?” dedi. Ayata, AKP gibi yurttaşa kömür, televizyon dağıtmakla siyaset yapılamayacağını söylerken Engin de “İzmir, AKP’ye rağmen kararlılıkla yürüyor” dedi. Toplantıda, Bilim Yönetim Kültür Platformu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, AKP iktidarının çalışmalarını eleştirirken, CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı Dr. Ülkümen Rodoplu da kongre süreci ile aksayan konferansın yeni il yönetimin çabalarıyla yeniden başladığını kaydetti. Konferans bugün sona erecek. BALYOZ DAVASI PROTESTOSU ‘Kararlar ‘Mezarlarına çiçek utanç bırakmak istiyoruz’ verici’ Döndüğüm günün akşamı tüm pencereleri açıp yorgunluğumu giderirken sabaha karşı bir kedi miyavlamasıyla uyandım. Sabah sessizliğinde, dışarda bir kedinin sokakları insanlara devretmeden önceki beyliğidir diye düşündüm. Az sonra miyavlamanın çok yakınımdan geldiğini fark ettim. Işığı yaktım. Yatağımın hemen yanında bir kedi tişörtlerimden birinin üzerinde 4 yavru doğurmuş. Bütün pencereleri açtığım için hangisini tercih etti, bilmiyorum. Bebeler daha gözlerini açamıyor. Anne yanı başlarında tüylerini yalıyor. İlk, süt bulmalı diye düşündüm. Birkaç gün sonra 4 yavru birden ayaklandı. Tıpış tıpış oldular. Madem eve ortak oldular, her birine ad bulmalıydım. O ara Mel Gibson’ın bir filminden etkilenmiştim, birine Mel adını verdim. Hareketli, fıldır fıldır olanına Temel dedim. Aradaki de Emel olsun. Uyaklı olsun, sonuncusu da Muhtemel olsun dedim. Mel, Emel, Temel, Muhtemel’le ortak yaşamımız ilerledikçe sevginin bir başka türlüsünü öğrendim. Dünyanın insana değil, insanın dünyaya ait olduğunu, bir nefes çeker gibi duyumsadım. Sütlerini içtikten sonra bellerini bacaklarıma sürterek sekiz çizmeleri hâlâ bir fotoğraf gibi gözlerimin önünde. ??? Hükümetin sokaktaki hayvanlarla ilgili yasa çalışmasına yönelik yurdun dört bir yanından yükselen protesto haberlerini okurken 1995’teki anım bir kez daha canlandı. Kuyruklarını sallaya sallaya kediler geçti gözlerimin önünden. Hükümet yine o bilinen yöntemini uyguluyor. Hemen herkesin çözümlenmesini istediği konuyu alıyor. Bazen ilgili kişileri de dinliyor. Sonra kendi bildiği gibi bir yasa çıkarıyor. Hayvanları uyutarak bu sorunu çözeceğim demek, insanları ve insanlığı uyutacağım demek. Yerleşim yerlerinden uzak alanlarda hayvanlar için doğal yaşam parkı kuracağım demek, güçlüler güçsüzleri yok edecek, kalanlar başının çaresine bakacak demek. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’nın AB’ye uyum amaçlı hazırlandığı söyleniyor. Avrupa’nın pek çok ülkesi kendi kültürüne uygun yöntemlerle sokak hayvanlarının tehlikeli olabilecek boyutlarını çözmüş, genel anlamda yaşam hakkına saygı gösterilmiş. Bizde ise “çözüm” şöyle bulunmuş görünüyor. “Gözden uzak tutalım yeter.” Yasanın ayrıntılarında hayvan cinslerinin de farklı uygulamalara tabi tutulacağı belirtiliyor. Bu bir anlamda doğanın kendi içindeki zinciri kırmak demek, hayvan soykırımı demek. ??? 1885’te dönemin Amerikan başkanı Kızılderililerin topraklarını satın almak istemesi üzerine Kızılderili reisi Seattle’ın başkana yazdığı mektup çok ünlüdür. Mektubun son cümlelerini paylaşalım: “Beyaz adamı bu topraklara getiren ve ona Kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücü veren Tanrı’nın kaderini anlamıyoruz. Tıpkı buffaloların öldürülüşünü, ormanların yakılışını, toprağın kirletilişini anlayamadığımız gibi. Bir gün bakacaksınız ki, göklerdeki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş. Yabani evcilleştirilmiş ve her yer insan kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamının sonu ve varlığını sürdürebilme savaşımının başlangıcı gelip çatmış olacak.” Seattle’ın dediği gibi bugün özellikle büyük kentlerimizde her yer insan kokusuyla dolmakta. Başka bir canlının bir köşede barınmasına bile izin yok. Oysa doğada canlıların yaşam zinciri içinde insan öteki canlılar varsa var, yoksa yok. Yok olan her tür, insanın ufkundan uzaklaşan her canlı insanı da eksiltiyor. İnsanın en özgür, en temiz hali olan çocukların yaşamından, hayalinden, masallarından hayvanları çıkarın; geriye ne kalır? Hayvanlarla ne kadar paylaşabilirsek dünyamız o kadar büyüyecek. İnsanlığımız da... Göçük altında kalan 2 işçi öldü ? SİVAS (AA) Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi morgu yanındaki alanda çalışma yapan işçiler Harun Şimşek (40) ve Cavit Yıldız (44) toprak göçüğü altında kaldı. Yapılan çalışmalarda işçilerin cesetlerine ulaşıldı. 2 kişiye 759 biner TL ? ANKARA (AA) Sayısal Loto’da kazandıran numaralar “4, 6, 9, 29, 33 ve 36” olarak belirlenirken, 6 bilen 2 kişi, 759 bin 142 TL 80’er kuruş ikramiye kazandı. Çekilişte 5 bilenler 2 bin 854 TL 60’ar kuruş, 4 bilenler 40 TL 15’er kuruş, ve 3 bilenler 5 TL 75’şer kuruş ikramiye alacak İstanbul Haber Servisi Vardiya Bizde Platformu, “21 Eylül Hukuk Darbesi Mağdurları” adıyla Balyoz davasında alınan tutuklama kararlarını protesto etmek için dün Beşiktaş Meydanı’nda üçüncü “Sessiz Çığlık” eylemini gerçekleştirdi. Ortak açıklama yapan Tümgeneral Ahmet Yavuz’un eşi Lütfiye Yavuz, “Umarız bize yapılan bu haksızlığın uygulayıcıları ve şakşakçıları huzur içinde uyuyamıyorlardır” dedi. Yavuz, delillerin sahteliğinin kanıtlandığını belirterek 21 Eylül’de verilen Balyoz davası kararlarını “utanç verici” olarak niteledi. Hava Pilot Tümgeneral Ayhan Gümüş’ün kızı Pelin Gümüş verilen hükmü bir şeref olarak gördüklerini söyledi. İstanbul Haber Servisi “Cumartesi Anneleri” 394. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek “Sevdiklerimizin resimlerine değil, mezarlarına çiçek bırakmak istiyoruz. Evlatlarımızı yaşatmayan bir vatan istemiyoruz” dediler. Eylemde, kaybedilişinin 18. yılında Turgut Yenisoy’un dosyası ele alındı. Kayıp yakınlarından Didem Arda şunları söyledi: “Yenisoy, JİTEM’in kendisine muhbirlik isteğine direnince baskı altına alındı. Defalarca gözaltına alındı, ağır işkenceler gördü. Yetkililer, gözaltına alındığını inkâr etti. Ailesi 18 yıldır Turgut Yenisoy’u bekliyor. Olayın sorumluları biliniyor ve onların derhal yargılanmalarını istiyoruz.” Fotoğraf: SERKAN YILDIZ Tunceli’de yol kesen PKK’lilere operasyon TUNCELİ (Cumhuriyet) TunceliErzincan karayolunu Samanlı mezrası yakınlarında dün öğlen yol kesen yaklaşık 10 kişilik PKK’li grup, durdurdukları bir kamyonu yaktı sonra da bir TIR’a el yapımı bombalar ve bomba düzenekleri yerleştirdi. TIR’ı yolun ortasına çekerek TunceliErzincan karayolunu çift taraflı trafiğe kapatan PKK’liler yoldan geçen birçok araçta kimlik kontrolü yaptıktan sonra dağlık alana doğru kaçtı. Olayın öğrenilmesinden sonra TunceliErzincan karayoluna özel harekât timleri sevk edildi. PKK’lilerin plakası öğrenilemeyen bir otomobile ayrıca bomba yerleştirerek aracı Tunceli istikametine gönderdiği duyumu üzerine kent merkezindeki polis alarma geçti. 2 Kobra helikopter, PKK’lilerin kaçabileceği alanları bombaladı. Operasyon geç saatlere dek sürdü. Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde de yol kesen PKK’liler, bir aracı ataşe verip kaçtı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. C MY B C MY B Öngören’i özlemle andık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemiz yazarı, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi, senarist ve TRT Televizyonu kurucusu Mahmut Tali Öngören, yaşamını yitirişinin 13. yılında Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında anıldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) üyeleri ve öğrencilerinin katıldığı anma etkinliğinde ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, “Bazı kişiler bulundukları kurumlara güç verirler. Öngören başlı başına bir kurumdu” dedi. Gazeteci yazar Metin Aksoy ise Öngören’in 2004’te yine bu gömütün başına geldiklerini, o gün ne söylediyse bugün de aynı şartların geçerli olduğunu söyledi. Etkinlikler kapsamında ÇGD ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Mezunlar Vakfı, gazetemizin Ankara Bürosu’nda bulunan Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde bir panel düzenledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle