19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 2012 PAZAR [email protected] 16 KÜLTÜR ‘Sanki dedemin sesi...’ AYŞEGÜL ÖZBEK Adını Âşık Veysel’in türküsünden alan ‘Güzelliğin On Par’ Etmez’ Antalya’dan altı ödülle döndü ANTALYA Ödül töreni sonrası ikisi de şaşkın... “Güzelliğin On Par’ Etmez” ile 49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film” de dahil altı ödülü kucaklayan yönetmen Hüseyin Tabak ve filmin başrol oyuncusu “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllü 13 yaşındaki Abdülkadir Tuncer festival süresince aldıkları tepkilerden, yorumlardan umutlu olsalar da hem mutlu hem de şaşkınlar. Ödül töreni öncesi konuştuğumuzda henüz Türkiye’de bir dağıtımcısı olmayan filmin alabileceği en büyük ödülün gösterime girmesi olduğunu söylüyordu Tabak, şimdi tam altı ödülün sahibi oldu, gösterim de cabası... Türkiye’yi ailesiyle birlikte terk etmek zorunda kalan küçük Veysel’in Avusturya’da, dilini bilmediği yabancı bir memlekette yeni bir hayata adım atmasını konu alan film, Veysel ve ağabeyinin siyasi mülteci babalarıyla yaşadıkları çatışmalar üzerinden ilerliyor, aynı zamanda Batı’nın göçmenler karşısındaki tutumunu da irdeliyor. “İnsanlar Avrupa’ya göçtüklerinde ? “İnsanlar göç ettiklerinde yanlarında sadece bir valiz götürmüyor. Evdeki, topraklarındaki problemleri, kültürlerini de beraberlerinde taşıyorlar” diyor Hüseyin Tabak. İşte Âşık Veysel ve türküler de Tabak’ın beraberinde taşıdıklarından, “Sanki dedemin sesi gibi, tanıdık bir ses benim için” diyor. yanlarında sadece bir valiz götürmüyor. Evdeki, topraklarındaki problemleri, kültürlerini de beraberlerinde taşıyorlar” diyor. İşte Âşık Veysel ve türküler de Tabak’ın beraberinde taşıdıklarından... Adını Âşık Veysel’in türküsünden alan filmle ilgili olarak büyük ozanı soruyoruz önce Tabak’a: “Maraş Kaşanlıyım. Biz Alevi Kürtlerde ozan geleneği vardır. Ozan Emekçi, Âşık Meçhuli... Âşık Mahzuni Şerif, komşu köyden... Bağlama çalmayı bizim köyde öğreniyor. Ben bu türkülerle büyüdüm. Senaryo üzerine kafa yorarken de Âşık Veysel dinliyordum. İşte o arada aklıma düştü, sonra üç gecede ana temasını yazdım senaryonun. Onun sesi sanki dedemin sesi gibi, tanıdık bir ses benim için” diyor. İki yıl önce Antalya’da “Cheese” isimli kısa filmiyle yer alan Tabak’ın ilk uzun metrajlı çalışması “Güzelliğin On Par’ Etmez.” Almanya doğumlu Tabak, 2006’da Viyana Film Akademisi’ne giriyor ve ünlü yönetmen Michael Haneke’nin öğrencisi oluyor. “Haneke’yle iyi bir ilişkim var. Sen yaptığın işte dürüstçe davranıp arkasında durursan sahiplenir, sever. Ama bunu hissetmemişse seninle konuşmaz bile. Filmi kurgu odasında ilk izleyenlerdendi. Ayağa kalktı, hiç yapmadığı bir şey yaptı ve bana sarıldı. Filmi kısa metraj olarak düşünmüştük ama o ‘Bunu uzun yapmanız lazım, çok güzel olmuş’ dedi.” Hoşça Kal Altın Portakal Güzel anları, endişeleri, kavgaları, kahkahaları, gözyaşları, gürültü patırtısıyla… Antalya’dan Isparta ve Burdur’a uzanan kortejleriyle… Birbirinden değerli filmleriyle…Geçmişten geleceğe aktarılan bilgi ve birikimleriyle… Bir Altın Portakal Film Yarışması daha sona erdi. Bütün o anlar, anıya dönüşmeye başladı bile… çocuklara yarardan çok zarar vermesinden, vereceğinden korktum… Gönlümün en iyi kadın ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini de Jale Arıkan (“Zerre”) ve Ercan Kesal’a (“Küf”) sundum. O, ben değilim Dün sonuçlar açıklandığından beri telefonum durmuyor, tebrikler yağıyor. Hemen belirteyim: En iyi ilk belgesel film ödülünü “Ben, Sen, O” filmiyle kazanan Zeynep Oral, ben değilim. İzmir’de yaşayan, 1989 Ordu doğumlu bu Zeynep Oral, Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni 2012’de birincilikle bitirdi. Filmini görmedim ama sahnedeki duruşu, söylemi ve sonraki kucaklaşışımızla; adaştan öte duygudaş, akıldaş ve gönüldaş oluverdik… Bundan iki yıl önceki Altın Portakal Film Festivali’nde de “Atlıkarınca” filmindeki rolüyle ödül alan çocuk oyuncu Zeynep Oral nedeniyle tebrikleri karşılıyor, “o ben değilim” açıklamaları yapıyor; “öyleyse kızınızı kutlarız”lara şaşırıyordum. Yakında Türkiye’nin tüm Zeynep Oral’ları birleşin çağrısı yapacağım! Gizli değil açık örgüt kuracağız. (Bir itiraf: Bayılıyorum genç Zeynep Oral’arın çoğalmasına!) Muhteşem kapanış ‘İşe yarayan’ bir göçmen vusturya’ya ailesiyle birlikte 3 yaşındayken göç eden Abdülkadir Tuncer, filmden önce Âşık Veysel’in adını hiç duymamış. Rol aldığı bu ilk filmde sadece bir oyuncu gibi yer almamış, inanmış. Filmde Balkanlar’dan gelen göçmen bir ailenin apar topar sınırdışı edilişini hatırlatıyor: “Biz de aynı filmdeki gibi bir muameleyle karşı karşıya kaldık. Polis silahlarla geldi, evi altüst ettiler. Belgelerimiz vardı, ama ‘Araştırma yapıp geri geleceğiz’ dediler. 11 yaşındaydım. Orada bir hayat kurmuştuk, düzenimiz vardı, ayrılmak çok zor olurdu. Şimdi oturma iznimizi aldık. Bu da ders notlarım sayesinde oldu. Aynı filmde olduğu gibi çocuğun ders notlarına bakıyorlar. Devletin işine yarayacak biri olursanız size dokunmuyorlar.” “Güzelliğin On Par’ Etmez”in ardından “Kuma” adlı filmde oynayan Tuncer, şimdi de Avusturya’da bir dizide yer alacak. Oyunculuk yapmasına yapacak ama o asıl okula devam etmek istiyor... YILMAZ GÜNEY’İN İZİNDE Hüseyin Tabak, önümüzdeki yıl bir Yılmaz Güney belgeselinin çekimlerine başlamayı planlıyor. Aynı zamanda “genç yönetmen” rolüyle kamera karşısına da geçecek Tabak, belgeselde Yılmaz Güney’le tanışmak isteyen genç yönetmenin yolculuğunu anlatacak. “Yılmaz Güney’in doğduğu köye de gideceğim. ‘Yol’ ve ‘Duvar’ filminde rol alan çocuklarla da görüşmek istiyorum. 2014’te Yılmaz Güney’in 30. ölüm yıldönümünde bitireceğim” diyor. Bir sürpriz de filmde Michael Haneke, Martin Scorsese, Costa Gavras, Wim Wenders gibi yönetmenlerin de yer alacak olması. A Festival bitti, tartışmalar kaldı ? Performanslarıyla en çok övgüyü toplayan “Zerre”deki rolüyle Jale Arıkan’ın ve “Küf”teki rolüyle Ercan Kesal’ın ödül alamaması şaşkınlık yarattı. Jürinin de en çok bu iki ödül kategorisi üzerine tartıştığı belirtildi. ? 13 yaşındaki Abdülkadir Tuncer Altın Portakal Film Festivali tarihinin en genç “En İyi Erkek Oyuncu”su oldu. ? Özellikle eleştirmenler arasında favori olarak gösterilen, Venedik’te “Geleceğin Aslanı” ödülü alan “Küf” filminin törenden sadece “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ve “En İyi Makyaj” ödülleriyle dönmesi şaşkınlık yarattı. ? Gösterimlerde en çok alkış alan “Toprağın Çocukları” ve “Umut Üzümleri” Antalyalıların aksine eleştirmenler tarafından beğenilmedi. ? Hülya Avşar’ın festivalde tartışma yaratan “Derin Düşünce” filmiyle ilgili salondaki bir izleyiciden gelen “çocuk pornosu” tepkisini duyunca önce filmi “Türk toplumuna kötü örnek oluyor” diye kaldırmak istediği ancak daha sonra jüri toplantılarında filme beş üzerinden dört verdiği söyleniyor. ? Festivalin kapanış töreninde “En İyi İlk Belgesel” ödülünü alan yönetmen Zeynep Oral kürsüde “Dün sahilde yönetmen bir arkadaşım ile beraberdik. Sinemadan bahsediyorduk. O sırada yanımıza iki tane sivil polis geldi. Kürtçe konuşmamamız için bizi uyardılar. Sanırım birileri şikâyetçi olup polise ihbarda bulunmuş” şeklindeki sözleri üzerine Antalya Emniyet Müdürlüğü yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, ihbar üzerine polislerin kimik kontrolü yaptıkları belirtildi. Hemen söylemeliyim: 70’li yıllardan beri katılımcısıyım, bugüne dek yapılmış en güzel kapanış töreniydi. Neredeyse bir karnaval havasındaydı. Az ama öz, kısa ve vurucuydu. Teşekkürler Ayhan Sicimoğlu ve orkestrası, teşekkürler düzenleyenler ve görev alanlar! Sahnede Chaplin’in “Diktatör”, Szabo’nun “Mefisto” afişi de vardı, Aziz Nesin’in “Asalım”, “Keselim” manşetli “Marco Paşa” dergisi de… Silivri Cezaevi de; Madımak da sahnedeydi, muhalefet, mizah ve demokrasi tutkusu da barış düşleri de, zulümsüz, baskısız, yasaksız bir dünya hasreti de… Hepsi sahnedeydi ve yine de ne Kemal Kılıçlaroğlu ne de Mustafa Akaydın durumdan “vazife” çıkarmaya kalkmadılar! Nutuksuz, bürokrasisiz, sıcakkanlı ve insancıl bir törendi. Haberlerde sonuçları okudunuz. Her jüri kendi seçimini yapar. Her yıl olduğu gibi elbet bu yıl da tartışılacak. Ben ulusal uzun film, kısa film, belgesel yarışmalarına katılan tüm sanatçıları kutluyorum. Tutkularından vazgeçmemelerini, çabayı, emeği, yaratıcılığı ve olanaksızlıklarla boğuşmayı sürdürmelerini diliyorum. Bugüne dek ödül alan filmlerin gişede uğradığı düşüş göz önüne alınırsa, bu yıl belki de eleştirmenlerle izleyicinin ortak bir zeminde buluşmaları daha olası görülüyor… Tek tek filmler üzerine daha çok konuşacağız. Ama doğrusu “en iyi kadın” ve “erkek oyuncu” ödüllerinin, ilk filmlerini çeviren iki çocuğa verilmesi bana yanlış geldi. O Antalyalıların sesi “Yazın, yazın, n’ooolur yazın” dediler çevremi saran Antalyalılar. Söz verdim yazıyorum: Tarih değişikliği istiyorlar! Antalya Altın Portakal Film Festivali ve AntalyaKonyaaltı Kitap Fuarı, ikisi de aynı haftaya sıkıştırılmış! Koca takvimde başka hafta mı yok?! Bir yanda dünyanın bütün filmleri; öte yanda dünyanın tüm kitapları… Her ikisinde de yerli ve yabancı konuklar; her ikisinde de konferans, panel ve sergiler… Hangisine koşacağımızı şaşırdık, hem onu hem bunu izlemek istiyoruz diye çok haklı olarak yakınan Antalyalılar! Üstelik deneyim diyor ki ekimin ilk 15 günü kente yağmur yağar! Elçilik görevimi yaptım: Antalya Büyükşehir Belediyesi, Konyaaltı Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı çözün şu takvim işini! Nice nice Altın Portakal’lara… Ülkemin aydınlık, güleryüzlü, yaratıcı, ilerici güçlerine… ROMA TÜRK FİLM FESTİVALİ 18 EKİM’DE BAŞLIYOR Akın’ın ‘çöplüğü’ de Roma’da Kültür Servisi “Eyvah Anneciğim Türkler Geliyor!” sloganıyla bu yıl ikincisi düzenlenen Roma Türk Film Festivali Nuri Bilge Ceylan’ın 2008’de Cannes’da En iyi Yönetmen ödülü kazanan “Üç Maymun” filmiyle perdelerini açacak. 1821 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek festival, “Filmleriyle Geliyorlar”, “Ustaya Saygı”, “Türkler Neye Gülüyor”, “Belgeseller” ve “Kısa Metraj” bölümleriyle Türk sinemasını İtalyan seyirci ile buluşturacak. Ceylan’ın “onur konuğu” olacağı festivalde filmlerinin toplu gösterimi “Ustaya Saygı” bölümünde yapılacak. Ferzan Özpetek’in Onursal Başkanlığı’nda gerçekleştirilen festivalde Türk Sineması’nın son dönem örneklerini içeren 15 filmlik “Filmleriyle Geliyorlar” bölümünün yanı sıra, “Belgeseller” bölümünde Fatih Akın’ın son belge sel filmi “Cennetteki Çöplük”ün İtalya’daki ilk gösterimi gerçekleştirilecek. Karadeniz kıyısındaki bir köyde çay tarlaları ortasında kurulan dev çöp arıtma ve toplama tesisine karşı köylülerin verdiği mücadeleyi anlatan belgesel 5 yılda tamamlandı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle