22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK 2012 PAZAR 4 HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu ‘Adalet herkese lazım, eğer adalet yoksa demokrasi de yoktur’ dedi Hitler Çocukken Ölseydi Ya da İnsan Aklı Sevgili, Dünkü Milliyet’te, “Tarihin akışını değiştiren adam” başlıklı bir haber vardı. Max Tremmel isimli bir rahibin babasından dinlediğine göre, yıllar önce bir gün Passau kıyısında, göle düşen dört yaşında bir çocuğu, bir başka çocuk kurtarmış. Anlaşıldığına göre(!) kurtarılan çocuk Adolf Hitler’miş. Johan Kruehberger Hitler’i kurtarmasaymış her şey değişik olurmuş. Demek ki Passau kıyısındaki olay, “tarihin akışını değiştirmiş”! Tarihi kişisel rastlantılara bağlayan benzeri yorumlara zaman zaman rastlanır. Yani Hitler Passau kıyısında boğulmuş olsaydı, bir şekilde Alman Nazizmi veya İkinci Paylaşım Savaşı yaşanmayacak mıydı? Böyle düşünürsek tarihi kavramamız da olanaksızlaşır. Nitekim aynı gün, aynı gazetedeki köşesinde Mehveş Evin, Stephen Hawking’in, kendisine sorulan sorulara BBC aracılığıyla verdiği yanıtları anlatıyordu. Evin’in yazısında belirttiğine göre Stephen Hawking, insanoğlunun er veya geç, üzerinde yaşadığı dünyayı, ya devletlerin büyük şirketlerle yaptığı işbirliğinin sonucu meydana gelecek iklim değişikliğiyle ya da nükleer bir savaşla yok etmesinin çok güçlü bir olasılık olduğunu söylüyor. ??? Hawking’in açıklaması bir kehanet değil, gözlemler sonucu varılan bir öngörü. Benzeri bir öngörüye, Carl Sagan da “Cosmos” adlı yapıtında yer veriyordu. Demek ki 20. yüzyıl geride kaldıktan çok sonra bile insanlık, bir nükleer savaşı mümkün kılacak olan kendi Hitlerlerini veya vurdumduymazlıklarıyla, feci sonuçlar doğuracak iklim değişikliğini mümkün kılacak Hitlerciklerini üretmeyi sürdürecek. Böyle bir görüş ileri sürerek, insan aklına hakaret ettiğimi düşünme sakın! Bu olasılıkların saf dışı edilmesinin mümkün olmadığını seçkin bilim adamları söylediklerine göre, insan aklını küçümseyici yargıda bulunanlar da onlar. Ne zaman insan zekâsı söz konusu olsa aklıma bir fıkra ile bir söz gelir. İlgili Temel fıkrası şu: Temel’e sormuşlar: Temel güzel mi olmak istersin, aptal mı? Güzellik geçicidir, diyerek tercihini belirtmiş Temel. Albert Einstein buradaki kıssayı daha doğrudan dile getiriyor ve şöyle diyor: İki şeyin sınırı yoktur, evrenin ve insan aptallığının. Tabii ikisi de, pek latif gelmeseler de, latife... ??? Konumuza dönersek, insanların nükleer savaş ya da çevre kirlenmesi yoluyla göz göre göre sonlarını hazırlıyor olmaları, gerçekten aklımızın sorgulanmasını kaçınılmaz kılıyor. Önlenmesi mümkün olan, yok olma tehlikesine rağmen aklını başına alamayan yaratığın zekâsı ne biçim bir şeydir ki? Salhaneye koşarcasına kendi yok olmasına koşan yaratığın aklına güvenilebilir mi? Montaigne (1533 1592) kendi aklının güvenilmezliği karşısındaki çaresizliğini şöyle dile getiriyordu: “Aklımın beni bir kere aldattığını gördükten sonra, ona bir daha güvenecek kadar aptal değilim. Üstelik her zaman gerçeğin tersini söylese kolay, söylediğinin aksini yaparsın! Ama ne zaman doğru ne zaman yanlış söylediğini tespit etmek mümkün değil ki...” Sevgili, galiba en iyisi aklının doğruluğuna çok güvenmeyip, biraz dikkatli durmak. O zaman da neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda kuşkuyla kenara çekilmiş olan aklı kullananların, meydanı aklından emin buyurgan budalalara bırakması tehlikesi doğmuyor mu? Yoksa akıl, aklın yeteneği konusunda doğru bir karara varmaya bile yetmiyor mu? Ne dersin? ‘Ülke cezaevine döndü’ ? Kılıçdaroğlu, hukukun üstünlüğüne vurgu yaparak “Türkiye’deki demokrasiyi hibrit demokrasi olarak adlandırıyorlar” dedi. İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin bazı kişiler için açık, bazı kişiler için de kapalı cezaevi haline dönüştürüldüğünü ifade ederek “Eğer güçleri, güçler ayrılığı ilkesini bir tarafa bırakıp, bir kişinin iki dudağı arasına bırakırsanız, orada güçler ayrılığı yok demektir, orada demokrasi yok demektir, orada dikta vardır, faşizm vardır demektir” diye konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, dün Sarıyer Belediyesi’nin yeni hizmet binası temel atma törenine ve Bahçeköy Kız Konuk Evi açılışına katıldı. Kılıçdaroğlu temel atma töreninde yaptığı konuşmada, “Bir ülkede işadamları rahat konuşamıyorsa, bir ülkede sendikalar rahatlıkla eylem yapamıyorsa, bir ülkede insanlar hak aramak için özgürce konuşamıyorsa o ülkede demokrasi yok demektir” dedi. Kılıçdaroğlu, bunları ana muhalefet partisi olarak sadece kendilerinin söylemediğini, gelişmiş demok KOMUTANLAR ÜZGÜN Sarıyer Belediyesi’nin yeni hizmet binası temel atma törenine ve Bahçeköy Kız Konuk Evi açılışına katılan Kılıçdaroğlu yurttaşlardan büyük ilgi gördü. ‘Tarihte bir kırılma noktası’ CHP’li belediyelere operasyonları eleştiren CHP lideri, “Ne yaparlarsa yapsınlar, sosyal demokrat belediyeleri hizmetten alıkoyamayacaklar” diye konuştu. CHP’li belediyelerin çalışmadığını, hizmet üretmediğini iddia edenlere seslenen Kılıçdaroğlu, “Çalışıyoruz, üretiyoruz, çalışacağız ve üreteceğiz. Bütün baskılara rağmen yolumuzdan dönmeyeceğiz” dedi. Kılıçdaroğlu, daha sonra Vanlı depremzedeleri ziyaret etti. Çalışıyoruz, üretiyoruz çalışacağız rasilerdeki sivil toplum örgütlerinin de söylediğini ifade ederek, “Türkiye’deki demokrasiyi hibrit demokrasi olarak adlandırıyorlar. 21’inci yüzyılın Türkiyesi’nde herkes düşüncelerini özgürce söylemeli. Herkes rahatlıkla istediği toplantıyı, istediği eylemi de gerçekleştirebilmeli. Türkiye’ye yakışan budur. Özgür bir Türkiye, ba ğımsız bir Türkiye, geleceğe umutla bakan bir Türkiye, saygın, tutarlı bir adaletle ancak olabilir” dedi. “Bir ülkede adalet yoksa o ülkede demokrasi yok demektir” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Adalet herkese lazımdır. Bugün geldiğimiz noktada Tür ‘Adalet yoksa..’ kiye Cumhuriyeti adeta bir kısmı için kapalı, bir kısmı için açık cezaevi haline dönüştürüldü. Bu yapıyı sindiremiyoruz.” Hukukun üstünlüğünün temel kural olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Dünyada, Türkiye’deki demokrasi hibrit demokrasi olarak algılanıyor. İsteğimiz adalettir, isteğimiz hukukun üstünlüğüdür” dedi. Kâğıtları yeniden dağıtıyor The Economist, Başbuğ’un tutuklanmasıyla ilgili Başbakan Erdoğan’ın ‘eski generalleri temizlediğini’ yazarak ilginç bir de yorumda bulundu: Haber Merkezi Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması dünya basınının ilgisini çekmeye devam ediyor. The Economist’te yayımlanan yazıda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “ordudaki eski generalleri temizleyerek kâğıtları yeniden dağıttığı” yorumu yapıldı. The Economist dergisinde yer alan yazıda, Başbakan Erdoğan’ın değişen tavrına dikkat çekilerek Başbuğ’un NATO’daki meslektaşları tarafından kültürlü bir asker olarak tanımlandığı belirtildi. Türkiye’deki hükümeti devirme planları ve terörist bir gruba dahil olma suçlamalarıyla tutuklandığı belirtilen yazıda, “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın taraftarları, son adımın hükümetin, 1960’tan beri 4 hükümeti deviren ordu üzerindeki sivil kontrolünü sağlamlaştırmaya yönelik bir ilave olduğunu söylüyor. Generaller 1980 darbesi sonrası yaptıkları anayasaya koydukları maddelere sığınıp dokunulmaz olduklarını zannediyordu” yorumu yapıldı. Dergi, bu yoruma dayanarak, Erdoğan’ın eski askerleri ordudan temizleyip, kâğıtları yeniden dağıttığını belirtti. Örnek olarak ise, “Uludere’deki 34 kişinin ölümüyle ilgili homurdanmaların artmasına bağlı olarak, Erdoğan’ın aceleyle Genelkurmay Başkanı Özel’i desteklediği ve ordunun kendi vatandaşlarını kasıtlı olarak bombalamasının imkânsız olacağını açıkladı” cümlesini gösterdi. Dergide ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın, Başbuğ’un tutuklanması ile ilgili sözlerine de yer verdi. Dergi, Edelman’nın “Bir terör örgütünü yönettiği iddiası inanılırlığın sınırlarını zorluyor” dediğini savundu. Haber Merkezi Eski Genelkurmay başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un İnternet Andıcı davası kapsamında “terör örgütü yöneticiliği” ve “darbeye teşebbüs” iddiasıyla tutuklanmasını emekli komutanlar “üzüntüyle” karşıladı. Başbuğ’un tutuklanmasını Vatan gazetesine değerlendiren komutanlar “Cumhuriyet tarihinin kırılma noktası” yorumunu yaptı. Başbuğ’un tutuklanmasını değerlendiren eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, “Her şey meydanda. Üzülüyorum” dedi. Emekli Tümgeneral Erdal Sipahi, “Teröristler dışarıda gezerken Genelkurmay Başbakanı’nın sudan sebeplerle tutuklanması, Cumhuriyet tarihinin kırılma noktasıdır” değerlendirmesinde bulundu. Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu, “Sözün bittiği yer” yorumunu yaparken Askeri Yargıtay Onursal üyesi Ali Fahir Kayacan ise “Yargının çivisi çıktı. Türkiye’de yargı artık bitti” ifadesini kullandı. Emekli Tuğgeneral Kürşat Atılgan, “Bu TSK ve Türkiye açısından çok önemli bir olay” diye konuştu. BDPMİLLETVEKİLİ ÖNDER ‘Gecikmiş bir karar’ Haber Merkezi BDP İstanbul Milletekili Sırrı Süreyya Önder, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgenaral İlker Başbuğ’un tutuklanmasının geciken bir karar olduğunu savundu. Önder, “Tutuklama yerindedir. Çıkıp bütün halka yaptığı bu kötülüklerin hesabını vermelidir. Masumsa aklanır değilse mahkum olur” dedi. İlker Başbuğ’un tutuklanmasına başta Ankara olmak üzere pek çok kentte tepki geldi. Memleketinde protesto Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklanması memleketi Afyonkarahisar’da, protesto edildi. İşçi Partisi İl Başkanlığı, Türkiye Gençlik Birliği, ADD, ÇYDD ile Eğitimİş Sendikası Afyonkarahisar şubeleri emsilcileri, Başbuğ’un tutuklanması dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Ordu Bulvarı’nda, Asker Alma Bölge Başkanlığı’nın karşısında bir araya gelen topluluk adına yapılan açıklamada “İlker Başbuğ’un tutuklanmasının Türk ordusuna yönelik kurumsal bir saldırıdı” olduğu savunuldu. İşçi Partililer önceki gün de Ankara’da Başbuğ’un tutuklanmasını yaptıkları basın açıklamasıyla protesto etti. (Fotoğraf: AA ERTUĞRUL SUBAŞI) BAKAN İSMET YILMAZ: Kısa sürede sonuçlanmalı Haber Merkezi AKP cephesinden emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklanmasına farklı yorumlar geldi. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, “masumiyet karinesinin göz önüne alınarak karara bağlanmasını” isterken AKP Genel Başkan Yardımcısı Reha Denemeç, “Bunlar çoktan olması gereken olaylardı” dedi. Bakan Yılmaz, Trabzon Valiliği’ni ziyaretinde Başbuğ’un tutuklanmasına ilişkin soru üzerine “Hukuk devleti içerisinde bu süreci en kısa zamanda neticelendirmek Türkiye’nin lehinedir” diye konuştu. Bursa’da bir toplantıya katılan Denemeç ise şu değerlendirmelerde bulundu: “Şu an birçoklarının şaşkınlıkla izlediği gelişmeler normal ve demokratik ülkelerde çoktan olması gereken olaylardı. Bu olaylar bizde olduğu zaman şaşırıyoruz. Şimdi demokratik ülkelerdeki gibi olması gerekenler yapılınca bazı insanlar şaşırıyor. Bunlar çok doğal şeyler.” Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, “Türkiye bir hukuk devleti, mahkeme kararı olmadan kimsenin suçlu ilan edilmesi doğru değil. Ama kimsenin de suç işleme imtiyazı yoktur” dedi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, ise “Söyleyecek bir şey yok. Yeteri kadar herkes konuştu” diye konuştu. ‘Tutukluluk değil tahliyeler mutlu eder’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un yargılanma süreci ile ilgili mesajlar verdi. Arınç, anayasa değişikliği referandumunu hatırlatıp, “ ‘Evet’ diyenler şuna karar verdiler; genelkurmay başkanları, cumhurbaşkanları, kuvvet komutanları da şöyle bir özel yargılama usulüne tabi olsunlar. Bunların yargılanacak yerleri belli değildi. Orası da Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’dir” dedi. Başbuğ’un tutuklanmasıyla ilgili olarak da “İnsanların tutuklanmasından memnuniyet değil, tahliye edilmelerinden sevinç duyan bir anlayışa sahip olduklarını” söyledi. Arınç, AKP İzmir Gençlik Kongresi’ne katıldıktan sonra basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un tutuklanmasıyla ilgili sorularını yanıtlayan Arınç, bu konuda devam eden bir yargı sürecinin olduğuna dile getirdi. ve kimliklerini temsil etme imkânına kavuşurlar.” ması ve yargılanma Arınç, İlker Başbuğ’un tutuklan tukluluk süresinin süreci ile ilgili mesajlar verdi, tu kısa olması gerektiğini söyledi. ‘Tarafım ama söylemem’ Başbuğ’un yargılanmasına ilişkin olarak ise Arınç, “Şimdi Sayın Başbuğ’un yargılanması gereken yer, Yüce Divan mıdır, yoksa sivil mahkemeler midir, bu hukuki bir tartışma. Ben bunun bir tarafındayım ama onu söylemeyeceğim. Siz sorunuzun içinde Sayın Başbuğ’un ‘aslında benim şurada yargılanmam gerekir’ dediğini söylüyorsunuz. Bu her sanık için geçerlidir. Yetki görev itirazında bulunabilirler. Buna önce o mahkemeler karar verir” dedi. ‘Umarım kısa sürer’ Arınç, bu yargı sürecinde tutuklu bulunan ve serbest pek çok sanığın bulunduğunu belirterek şunları kaydetti: “Umarım ki Sayın Başbuğ’un tutukluluk süresi en kısa zamanda, bir yargı sürecinin sonucu olarak karşımıza çıkar. Biz insanların tutuklanmasından memnuniyet duyan değil, tahliye edilmelerinden sevinç duyan bir anlayışa sahibiz. Ama bu, hiçbir şekilde kişisel değil. Ben hukukun evrensel prensibi olarak bunu düşünüyorum ve eminim ki, adli süreç bir an önce tamamlanır ve tüm davalardan yargılanan insanlar bir mahkeme ilamıyla kendi kişiliklerini C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle