19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Suçlarken... alen yargılanmakta H olan tutuklu gazeteciler için “ateşli Eşitlik ölçütü ÖK’ün sözde üniversiteye girişte katsayı eşitlenmesi kararına karşı Danıştay’da dava açan CHP milletvekili Dilek Akagün Yılmaz diyor ki: “Fen ve Anadolu liseleri ile düz liselerden mezun gençler için kendi alanlarını ya da farklı bir alanı seçmeleri önemli olmayıp katsayı 0.12 olarak uygulanacak. Bu gençlere üniversiteye girişte başka bir ayrıcalık tanınmıyor. Meslek liselerinden mezun aket paket P dediler; ucundan açtılar sonunda... Y gençler için ise hangi alanı seçerlerse seçsinler 0.12 katsayı uygulanacak. Ayrıca, kendi alanlarını seçtiklerinde 0.06 oranında ek puan uygulanacak, kendi alanlarındaki meslek yüksekokullarına sınavsız geçebilecekler. Girdikleri meslek yüksekokulundan da lisans eğitimine dikey geçiş yapabilecekler. Bunun neresi eşitlik?” Asıl amaç eşitlik değil ki, imam okullarını kayırma. kararlarını mahkemeden önce açıklayanlar, gazete köşelerinde savcılığa ve yargıçlığa soyunanlar; kısaca yandaşlar kurtarılıyor. Onların davaları varsa, düşecek. AKlayacaklar, AK’ıncıları. Ak Görüldü ki, uzun tutukluluğa filan değinilmiyor. Kişiye özel düzenlemeler getirilmiş. Yargısız infaz yapanlar, yazılmamış iddianameyi yazanlar, mahkeme silah, patlayıcı bulundurmak, evrakta sahtecilik, cinsel taciz, terör, darbeye teşebbüs... Gazeteci dedikleri işte bu suç isnatları ile yargılanıyor” diyen... “Minareler süngü, kubbeler miğfer; camiler kışlamız, müminler asker” diye konuştuğu için 10 ay hapse mahkum olmuş. Hakkında “zimmet, kalpazanlık, resmi evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” savlarıyla fezleke düzenlenmiş. Dahası, partisi, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla “laikliğin karşıtı eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle Hazine yardımının yarısından mahrum bırakılmış... Konuşuyor. İnanılmayan değişiklik u Meclis’ten anayasa çıkar B mı? Çıkmaz. Seçimler öncesi CHP, çağdaş, tutsakların haftada 10 saat 10 kişiyle sohbet hakkı yazılı olarak düzenlendi. Bugünkü Meclis Başkanı Cemil Çiçek, o gün ‘İleride 20 saate de çıkar’ diyerek daha üst sınırdan söz verdi. Sincan kadın hapishanesi düzenlemesi haftada 5 kişi 3 saat. Bu hak değil.” Cezaevi Mektubu ektup, Sincan Kadın Kapalı M Cezaevi’nden geliyor: “2007 Ocak ayında çıkarılan genelgeyle uygar bir anayasaya gerek olduğunu dile getirdi. İktidara gelirse değiştireceğini söyledi. Gelemedi. İktidara gelen AKP “Anayasa için oturalım” önerisini getirdiğinde baştan itiraz etmek istemedi, “Hay hay oturalım. Bizim de değiştirilmesini istediğimiz yönler var, sizin de” dedi. Niye? AKP, hem iç, hem de dış dünyaya, “CHP anayasa değişikliği istiyordu, şimdi vazgeçti” kampanyasına başlayacaktı. CHP, bu senaryonun önüne geçti. CHP kurmay heyeti, anayasa değişikliğinde AKP’nin önceliklerinin ne olduğunu sezebiliyor. Kürtçe eğitim ve bölgesel özerkliğin anayasaya konması örneğin... Özetle, TBMM’deki partiler anayasa değişikliğinin çıkacağına inanmıyor. Çoğu topu birbirine atıyor, çünkü çözümsüzlüğü dayatan parti olmak istemiyor. Duyarsızlık Hastalıktır İlkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in açıklamasını anımsayalım: “Burada insanlara ait gerek kafatasları gerekse diğer kemikler bulundu. Şu ana kadar 19 tane kafatası kemiği ve diğer kemikler bulundu. Kademe kademe aşağıya doğru iniyor. Kemiklerin hangi döneme ait olduğu, yakın bir tarih mi yoksa eski bir tarihe mi ait olduğu analizler sonucu ortaya çıkacak. Ama görünen bir durum, dar alanda üst üste yığılma şeklinde olduğu. Çok geniş bir alan değil. Bu alan içinde 7080 santimetre kazılmış, orada kemikler bulunmuş. Biraz da daha derine inildikçe daha fazla bulunmuş, her kademede biraz daha fazla kemik bulunmuş. Sadece kemikler. Bunlara ait herhangi bir metal ya da bir bez parçası bulunmuş değil. Şu anda koruma altında. Soruşturma tamamlandığında her şey netleşecek. Benim izlenimim, dini bir gömülme tarzı pek görünmüyor. Böyle rastgele atılmış gibi. Aldığımız bilgi de bu doğrultuda. Kemikler bulunduğunda kemiklerin ve kafataslarının duruşu yan yana. Toplu mezar olup olmadığını şu an söylemek doğru değil, mümkün de değil. Çalışmaları bekleyeceğiz.” Sayın Bakan bu açıklamayı Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, AKP Diyarbakır milletvekilleri Mine Lök Beyaz ve Galip Ensarioğlu ile birlikte Diyarbakır İçkale’de resmi ağızlarca hep olmadığı söylenen ama “olduğu bilinen” JİTEM’in eski karargâhının bulunduğu alanda Kültür Bakanlığı’nın yaptığı kazı çalışması sırasında çıkarılan insan kemikleri ve kafataslarına ilişkin olarak yapmıştı. Sayın Bakan, “Kemiklerin hangi döneme ait olduğu, yakın bir tarih mi yoksa eski bir tarihe mi ait olduğu analizler sonucu ortaya çıkacak” derken söylediklerine kendisi de pek inanmıyor. Bulunan kafataslarının, sözgelimi Urartulara ait olmadığını kendisi de biliyor. Bölge bu açıdan “verimli”, çünkü her kazma vuruşta yeni kafatasları çıkıyor. 23 Ocak günü 19 olan kafatası sayısı iki gün sonra 23’e yükseliyor. ??? Böyle dehşet verici bir olay herhangi bir uygar ülkede meydana gelmiş olsa toplum şoka girer, sarsılır, ülke karışırdı. Bizde ise toplum hiçbir şey olmamış gibi davranıyor, davranabiliyor. Toplumumuzun bu olay karşısında sergilediği duyarsızlık en az olayın kendisi kadar dehşet verici, korkutucudur. Duyarsızlık, ilgisizlik, kayıtsızlık, bireyler gibi toplumları da olumsuz etkileyen davranışlardır. Başka ülke, toplum ve insanların yaşadığı savaş, ölüm, açlık gibi acıları önemsemeyen, yalnızca kendisini doğrudan etkileyen sorunlarla ilgilenmek, duyarsızlık olarak nitelenir. Tıp bilimi duyarsızlığın nedenleri arasında “demans”, “huntington”, “şizofreni” gibi hastalıklar ile uyuşturucu madde bağımlılığını gösteriyor. İnsanımıza bakıldığında doğa, savaş, acı, ölüm ayırt etmeksizin bir meraksızlık, ilgisizlik, vurdumduymazlık, duyarsızlık görülüyor. Böylesine eksikli insanlardan oluşan bir topluma “sağlıklı” demek olası değildir. Toplumumuzun akıl sağlığı da ruh sağlığı da giderek bozuluyor. ??? Bu tür hasta toplumlarda ne terör biter ne de kan durur. Çünkü akıl ve ruh sağlığı bozulmuş hasta toplumlarda bireylerin ortak özelliklerinden biri unutkanlıktır. Bu ülkenin insanları kendilerini en çok heyecanlandıran, etkileyen olayları bile aradan üçbeş gün geçtikten sonra unutuyorlar. Bu ülkede tam 17 bin insan faili meçhul cinayetlerde yaşamını yitirmiş; binlerce çocuk babasız, binlerce kadın dul kalmış. TBMM bu ölümleri araştırmak, faillerin yakalanması doğrultusunda yön göstermek için bir araştırma komisyonu bile kurma gereksinimi duymamış. Bu ülkede yüzlerce katil özgürce kol gezerken, devlet pankart açan çocukların peşine düşüyor. Çünkü toplum tepki göstermiyor, haksızlıklara karşı sesini yükseltmiyor. Çok yakın geçmişimizde “meçhul faillerce” öldürülüp çukurlara atılmış insanların iskeletleri toprak üzerine çıkarken, insanlar “Hay Allah!” deyip başlarını çeviriyorlar. Kendimize karşı dürüst olalım. Toplumca hastayız biz. Bunu kabul edelim ki tedavi yollarını açabilelim. Eğer “hacir altında”, “vesayet altında” ölmek istemiyorsak tabii… Din Öğretim Genel Müdürlüğü, imam hatip lisesi müdürlüklerine birer yazı göndererek Ensar Vakfı’nın “Değerler Eğitimi Merkezi” tarafından yapılacak “İmam Hatip Liselerinde Arapça Öğretimi Sempozyumu”na katılımın sağlanması çağrısında bulunmuştu. CHP’li Aylin Nazlıaka, bir soru önergesi ile konuyu Meclis’e taşımıştı. Milli Eğitim Bakanlığı önergeye yanıt vermiş: “Değerler Eğitim Merkezi tarafından düzenlenen imam hatip liselerinde Arapça Ailemizin bakanlığı öğretimi sempozyumu ile ilgili bir sivil toplum kuruluşunun yaptığı etkinliğe, Arapça öğretmenlerinin katılmalarının mesleki gelişimlerine katkı sağlayacağı düşünülerek, konu Din Öğretimi Genel Müdürlüğü internet sayfasından imam hatip lisesi müdürlüklerine duyurulmuştur. Bu durumun yasa ve yönetmeliklere aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Arapça öğretimine katkı sağlamak amacıyla bakanlığımız hizmetiçi faaliyetleri kapsamında değişik zamanlarda Arapça öğretimi kursları açılmış ve ihtiyaç duyuldukça açılmaya devam edilecektir.” Öğretmenlerin mesleki gelişimlerine katkı sağlayan “sivil toplum kuruluşu” Ensar Vakfı’nın kurucular kurulu üyelerinden biri, bizzat Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’dir. Ensar Vakfı’nın Başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu, İstanbul İl Genel Meclisi’nin AKP’li üyesidir. Ensar Vakfı’nın Başkan Yardımcısı Mehmet Sarımermer, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün damadıdır. Ömer Dinçer’in oğlu ve Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın damadı Asım Dinçer de, vakfın mütevelli heyeti üyesidir. Adeta AKP’nin bir aile kuruluşu olan Ensar Vakfı, öğretmenlere Arapça öğretecek, o öğretmenler de çocuklarımıza Arapça eğitimi verecek. Böyle böyle ilerleyeceğiz... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Toplumun Geleceği Olan, ‘Çocukların Geleceği?’ KONU 1 “Bolu’nun Mudurnu ilçesinde imam nikâhlı eşi tarafından hastaneye kaldırılan 11 yaşındaki Z.Ç’nin 8 aylık hamile olduğu belirlendi. Z.Ç, doktorların hastaneye yatması teklifi 25 yaşındaki imam nikâhlı eşi tarafından kabul edilmeyince evine gönderildi. Küçük yaştaki kız çocuğu koruma altına alınmadı, imam nikâhlı kocası hakkında da işlem yapılmadı. (…)” (Cumhuriyet, 6 Ocak 2012) KONU 2 “Gaziantep’te bir ihbarı değerlendiren polis ekipleri, düğün konvoyunu durdurup 19 yaşındaki Müslüm Baloğlu ile evlendirilmek istenen 13 yaşındaki H.K’yi kurtararak 4 şüpheli ise işlemlerinin ardından serbest bırakıldı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.” (Cumhuriyet, 17 Ocak 2012) KONU 3 89 Kasım 2011 tarihlerinde, İngiliz Parlamentosu’nun Lordlar Kamarası’nda gerçekleştirilen “Şiddet Kısırdöngüsünün KırılmasıToplumdan En Fazla Dışlananlar İçin Bir Gelecek” başlıklı iki önemli toplantıya, Türkiye’den Maltepe Üniversitesi Sokakta Yaşayan ve Çalışan Çocuklar İçin Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Özden Bademci katıldı. Dr. Özden Bademci, Türkiye çocuk haklarını güvence altına almayı amaçlayan uluslararası sözleşmelere imza atmış olmasına karşın devletin ilgili organları çocukların başta kendi aile bireyleri tarafından sömürülmesinin önüne geçemediğini ve bu çocukları korumakta yetersiz kaldığını vurguladı. KONU 4 “UNICEF’in 2011 yılında yayımladığı rapora göre, 37 ülkede her ay 214 yaş arası çocukların yüzde 86’sı kendi evlerinde fiziksel, duygusal şiddete maruz kalmaktadırlar. Ayrıca 15 yaşın altında her 10 kız çocuktan biri genellikle kendi aile bireylerinden biri tarafından cinsel istismara uğramaktadır (UNFPA, 2009). Britanya’da şiddet suçu islemiş ya da birini öldürmüş kimselerin yüzde 72’sinin çocukluklarında istismara uğramış oldukları görülmüştür (Prince’s Trust, 1995). İstatistiklerin de açıkça ortaya koyduğu gibi; çocuk istismarının önlenmesi ve istismara uğrayan çocukların yaşadıkları travma ile baş edebilmeleri için mutlaka terapotik destek almalarına gerek vardır. Bugünün travmaya maruz kalmış olan çocukları yarının anne babaları, toplumun yetişkin bireyleridir. Bu anlamda onlara verilecek doğru destek aynı zamanda koruyucu hizmet anlamına da gelmektedir.” KONU 5 “Çocuklarla yapılan araştırmaların açıkça ortaya koyduğu gibi; yoksulluk ve göç, bu sorunun sadece nedenleri arasındadır. Çocuğun sokakta yaşamaya başlamasının başlıca nedeni bu çocukların büyük bir bölümünün başta kendi ebeveynlerinin onlara cinsel ve/veya fiziksel istismarda bulunmaları karşısında çocuğun bir çare olarak sokağa çıkmasıdır. Ebeveynleri tarafından acımasızca dövülen hatta öldürülen çocukların varlığı hiç de yabancısı olmadığımız gerçeklerdir. Sokakta yaşayan çocukların bizzat kendileri anne babaları tarafından nasıl reddedildiklerini onlardan gördükleri örseleyici muameleyi anlatmaktadırlar. KONU 6 Milyonlarca çocuk, annebabaları ya da ailedeki diğer yetişkinler tarafından işkence görüyor, dövülüyor, cinsel istismara uğruyor, hatta öldürülüyor ve devletler bu durumu önleyemiyor. YORUM: Bu bilgiler karşısında kendime soruyorum: “Toplumun geleceği olan çocukların, geleceği ne olacak?” Günümüzde bazı ülkelerdeki aşırı doğurganlık, “çocuklarının geleceği olmayan niteliksiz çoğunlukları” oluşturmuştur. Görüşümüze göre bu ülkeleri, çocuklarına gelecek verebilen “nitelikli azınlığa” ulaşmanın yolu da “aşırı doğurganlığa” son veren bir nüfus planlaması yapmak ve uygulamaktır. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Büyük bir yapı 1 nın cephesinde düzenlenen anıtsal ka 2 pı... Kuzu sesi. 2/ 3 İnsanın kendine 4 karşı duyduğu saygı... Bir süs taşı. 3/ 5 Takımlar grubu, kü 6 me... Çabuk yazmaya elverişli bir 7 yazı sistemi. 4/ Bir 8 şeyi yapıp yapma 9 maya karar verme 1 2 3 4 5 6 7 8 9 gücü... Sabahattin Ali’nin bir öykü kitabı. 5/ İki dört 1 G E L İ N T Ü L Ü lük ve iki üçlükten oluşan 2 O B E Z E R A Y Batı şiiri türü... Telli bir 3 B O Y A K E R E çalgı. 6/ Bir renk... Top 4 İ L R U AM lardamar genişlemesi. 7/ 5 T A T U P İ K O Konken gibi kimi iskam6 U T K U A L bil oyunlarında, istenilen 7 T U L U M A N A kâğıdın yerine konulabilen A B İ S kâğıt... Dudak boyası. 8/ 8 O R U K Bir tür pencere kapama 9 K A P U Z B A Ş I düzeni. 9/ Saz, kamış... Donuk renkli. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kimi metalleri ve yüzeyleri parlatma işlemi. 2/ Rüyabilim. 3/ Ayakkabı, çanta gibi şeylerin yapımında kullanılan parlak deri... Maden külçelerinin eritilip arındırılması. 4/ Türkiye’nin plaka imi... Kayseri’nin bir ilçesi. 5/ Tavlada “üç” sayısı... Divan şiirinin ölçüsü. 6/ Letonya’nın para birimi... Ardahan ilinde bir ılıca ve madensuyu. 7/ Tahmin. 8/ Necati Cumalı’nın filme de aktarılan bir oyunu... Kenar süsü. 9/ Türlü renklerde kareli olan kumaş... Lifleri ip ve çuval yapımında kullanılan bir bitki. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle