22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2012 PERŞEMBE 4 HABERLER Kalpaksız Kuvvacı Uğur Mumcu Usta yazar, değerli dostum Mustafa Yıldırım’ın Uğur Mumcu cinayeti ile ilgili olarak yazdığı yazıyı çok ilginç bulduğum için, izninizle bu köşede yayımlıyorum. İran’ı ve AlKudüs’ü aklama çabalarına değinen Yıldırım’ın şimdi söz: Mumcu’nun yazdıklarına bile bakmadan “Uğur Mumcu’nun İran’la bir alıp veremediği yoktu!” diyerek İran’ın, Türkiye’nin içinde bulunduğu ülkelerde İslamcı darbe için kurduğu AlKudüs Uluslararası İslam Ordusu’nun yetiştirdiği yerli teröristler unutturuluyor. Böylece ulus devletlere düşmanlığı, kanlı eylemleriyle apaçık ortada olan İran diktatörleri ve onların yerli kopyaları aklanıyor! Hukuk savaşı hazırlığı BAHADIR SELİM DİLEK Bakanlık, Fransa’daki yasaya karşı uluslararası hukuk mücadelesi seçeneklerini değerlendiriyor Türk aydınları sağırdı İran diktatörlerinin “Sevgili kardeşleri” olan Türkiye yöneticileri de bu arada aklanıveriyor. Ne diyelim ki? Türkiye’de İranlı göçmenler, yabancı diplomatlar ardı ardına öldürülünce Uğur Mumcu, “Bütün bunlar, Türkiye’nin İran ajanlarınca eylem alanı olarak seçildiğini kanıtlıyor” diye yazıyordu. O yıllarda İran’da dünyaca ünlü yazarlar, şairler, sanatçılar, İran İslam Devrimi Muhafızları’na (Pasdaranlar) bağlı elemanlarca boğazları telle sıkılarak öldürülüyor; ölü bedenleri bir köşeye atılıyordu. Türkiye’nin sanatçıları, yazarları, İranlı aydınların katledilişi karşısında sessiz kaldılar. Çünkü onlar soğuk savaşın bitişini özgürlükdemokrasi çığırtkanlığıyla kutluyorlardı ve emperyalizmin kendiliğinden ortadan kalktığı inancıyla sarhoştular. AlKudüs Kuvvetleri (Uluslararası İslam Ordusu) Türk aydınlara her kıydığında İstanbul’da yayımlanan bildirileri, ciddi bir örgütlülükle düzenlenen sözde başörtüsü eylemlerinde kaldırılan pankartları, Humeyni’nin kızının, Hocatül İslamların İstanbul’daki konferansları sırasında haykırılan sloganları da duymadılar. Birkaçını anımsatalım: Çetin Emeç öldürüldükten sonra Hizbullahi bildiri: “Putçu Kemalist rejim… Lanet olsun tüm laik diktatörlüklere!” Bahriye Üçok, Turan Dursun öldürüldükten kısa süre sonra: “Müslümanların gecikmeden ortak bir cephe belirleyip harekete geçmeleri zaruridir. Müslümanlar laik terörü ancak böyle birlik ve ortak hareket stratejisiyle yenebileceklerini unutmamalıdır.” Amerikalı elçilik teknisyeni Marwick Ankara’da öldürüldükten ve Mısırlı elçilik memuru bombayla ağır yaralandıktan sonra: “Uluslararası Kudüs İslam Ordusu’na katılmaya hazırız!” ANKARA Fransız senatosundan geçen ve sözde soykırımı inkârı cezai yaptırıma bağlayan yasaya ilişkin Dışişleri Bakanlığı, uluslararası hukuk mücadelesi için seçenekleri değerlendirmeye aldı. Bu seçenekler arasında, Fransa’nın 1951’de imzaladığı BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na başvurulması da bulunuyor. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve bakanlığın hukuk müşavirleri, yasa, Fransız senatosunda görüşülmeden önce 17 Ocak’ta, Ermeni sorunu konusundaki uzmanlığı ile bilinen emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile değerlendirme toplantısı yaptı. Soykırımın gelişi güzel kullanılacak bir söz Türkiye’nin en büyük kaygısı Lahey UAD Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) başvurmayı da değerlendiren Dışişleri Bakanlığı UAD konusunda mahkemenin 17 hâkiminin önyargılı davranabileceği, konuyu siyasi değerlendirmelerle ele alabileceği kaygısı içinde olduğu öğrenildi. Bunun yanı sıra UAD’nin, bu konuda Türkiye ile Fransa arasında bir uzlaşmazlık olmadığı yönünde görüş bildirmesi olasılığı da bulunuyor. cük olmayıp uluslararası bir suç olduğu ve uluslararası bir hukuk enstrümanıyla kodifiye (kuralları sistemli olarak belirlemek) edildiğinin üzerinde durup, söz konusu enstrümanın, 1948’de BM Genel Kurulu’nda kabul edilen BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi olduğuna işaret etti. Soykırım suçunu diğer kitlesel öldürme fiillerinden ayıran özelliğin, eylemin hedef alınan belirli bir grubu yok etmek gibi özel bir ka sıtla işlenmiş olması gerektiğine vurgu yapan Elekdağ, bu özel kastı, “Soykırım eyleminin saptanmasında kilit nitelik taşır. Hedef alınacak grup, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir gruptur” şeklinde açıkladı. Elekdağ; toplantıda, soykırım suçunun mevcut olabilmesi için BM Soykırım Sözleşmesi’nde belirtilen yetkili mahkemeler tarafından saptanması ve hükme bağlanması gerektiğini anlatıp, yetkili mahkemelerin, suçun işlediği ülkenin ceza mahkemesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı olduğuna işaret etti. Elekdağ, bugüne kadar yetkili bir uluslararası mahkeme kararı olmadan hiçbir zanlının soykırımla veya insanlığa karşı suçla suçlanmadığını anımsattı. Elekdağ, bu çerçevede hukukun temel ilkesi olan masumiyet karinesinin, BM Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin 11. maddesinde yer aldığına işaret ederek şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu yasa, BM Soykırım Sözleşmesi’ni şu iki açıdan ihlal etmektedir: Cezai sorumluluk tahkikatı yapılarak soykırım suçunun kurucu unsurları saptanmamış ise soykırım isnadının hiçbir geçerliliği yoktur. Soykırım eyleminin mevcudiyeti ancak, BM Soykırım Sözleşmesi’nde öngörülen yetkili mahkemelerin kararıyla saptanabilir.” TBMM ALT KOMİSYONU İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN EMEKLİ BÜYÜKELÇİLER ‘Anadil’ uzlaşmayı gerdi ? Diyarbakır Barosu Başkanı Aktar, yeni bir anayasa istemini belirtip “anadilde eğitim” önerisini dillendirince MHP’li Bal “O zaman birbirimizle nasıl anlaşacağız” dedi. AYŞE SAYIN ‘60 imza toplamak çok güç’ ? Eski Paris Büyükelçisi Özülker, yasayı anayasa mahkemesine taşımak için toplanacak imza sayısının 3040’ı geçemeyeceğini söylerken emekli büyükelçi Öymen, Meclis’te ortak bir tavır alınması gerektiğini vurguladı. ANKARA (ANKA) Türk hükümetinin, Fransız senatosunun “soykırımların inkârını” cezalandıran yasa tasarısını etkisiz hale getirmek amacıyla gereken 60 milletvekili veya senatörün imzasını sağlamak için başlattığı girişimler tartışılıyor. Eski Paris Büyükelçisi Uluç Özülker, 60 senatör veya milletvekilinin imzasıyla anayasa mahkemesine gidilmesine ilişkin, “Bu kanunun anayasaya aykırı olduğunu düşünenler Anayasa Konseyi’ne gitmek yerine, katılıp oylamada buna hakikaten inanıyorlarsa gereğini yerine getirmiş olsalardı zaten iş biterdi” dedi. Özülker toplanabilecek imzanın sayının 3040’ın ötesine geçemeyeceğini söyledi. Özülker, “BM sözleşmesi geçmişe dönük uygulanmaz yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerlilik kazanmış, bizi o çerçevede kimse mahkemeye veremez. Siz oraya giderseniz geçmişi kabullenmiş olursunuz” diye konuştu. Özülker, Fransız milletvekillerinin, senatörlerinin bizzat kendilerinin kararın anayasaya aykırı olduğunu söylediğine dikkat çekerek “Bundan büyük delil olabilir mi? O zaman çok basit. Siz mahkemeye gidin tutuklattırın kendinizi.” dedi. ustafa Kemal’le sorunu olan İran’ın Uğur Mumcu ile de sorunu vardı! Uğur Mumcu öldürülmeden bir yıl önce Hizbullah’ın övüldüğü toplantıda: “Bir tağut olan Mustafa Kemal ve bir put olan Kemalizm… Ama bugün Şeyh Said’ler ayakta; bir değil binlerce sıkılmış yumruklar ve dillerinde bir şiar: Ölmedi Saidler! Kahrolsun Kemalistler!” Uğur Mumcu öldürülmeden bir yıl önce: “Türkiye’de İslamın onurunun nasıl savunulduğuna dostdüşman şahit olacak! Müslümanların yüzü gülüp tağutların ve laik saldırganların bahtı kararacaktır!” İsrail elçilik görevlisinin öldürülmesinden önce ve sonra İran’ın Cumhuriyei İslam gazetesi: “Yine tekrarlıyoruz ki yakından tanıdığımız o Müslümanlar (suikastçılar) pek yakında Siyonizme çok büyük darbe vuracak…” “Bu olay Türkiye’nin laik yöneticileri için bir ibret dersi olmalıdır, ta ki siyasi tercihlerinde halkın tercihine kayıtsız kalmasınlar.” “Türkiye Müslüman halkı bu ihtar edici mesajı göndermekle laik rejime karşı sertlik yanlısı bir yol seçmiş ve bunu da çok hızlı bir tepkiyle göstermiştir.” AlKudüs Kuvvetleri’nin yerli ameliyatçıları Uğur Mumcu öldürülmeden altı ay önce şunları yazıyor: “Sömürgeci emperyalistler de, gasıp Siyonistler de, faşist ve tağuti Kemalistler de pek yakında nasıl sarsıldıklarını göreceklerdir!” “Hizbullah kükrüyor/Amerika titriyor! Her gün aşura! Her yer Kerbela! Kahrolsun laik diktatörlük!” M ANKARA TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyon Diyarbakır Barosu’nun anayasa önerilerini dinledi. Daha önce yazılı önerilerini de komisyona ileten Diyarbakır Barosu Başkanı Emin Aktar, demokratik özgürlükçü, ülkedeki farklılıkları kapsayacak bir anayasa istemini dile getirerek, “Bu anayasa 1980 anayasasından kopuş anayasası olmalı” dedi. Yurttaşlık tanımının anayasada yapılmasının zorunlu olmadığını savunan Aktar, kişinin istemi dışında yurttaşlıktan çıkarılmasının da engellenmesini istedi. 12 Eylül ürünü olan siyasi partiler sisteminin tümüyle değiştirilmesi ve “lider sultası”na son verilmesini isteyen Aktar, bunun için de milletvekili adaylarının önseçimle belirlenmesi, genel başkana bağlı parlamenter sisteminin kaldırılmasını istedi. Aktar, kuvvetler ayrılığı ilkesinin yeni anayasada çok iyi düzenlenmesi ve yargı bağımsızlığının mutlaka güvence altına alınması gerektiğini belirtti. Aktar, “anadilde eğitim” önerisi getirince, MHP’li komisyon üyesi Faruk Bal, “Anadilde eğitim yapılırsa, birbirimizle nasıl anlaşacağız?” sorusunu yöneltti. Aktar ise “Ortak payda Türkçe olacak ve öğrenilmesi de zorunlu olursa sorun çözülür” karşılığını verdi. namikzafer@yahoo.com Akman ‘yuva’da Eski RTÜK Başkanı, Kanal 7’de açtığı ofis ile ‘dava’ arkadaşlarına kavuştu. Ancak durum yasaya aykırı FIRAT KOZOK ‘Öz yönetim istiyoruz’ AKP’li komisyon üyesi Mustafa Şentop ise Aktar’ın “yerinden yönetim” konusundaki görüşlerini biraz daha açmasını isteyerek, “Yerel yönetimlerin güçlenmesi mi, yoksa öz yönetimi mi kastediyorsunuz?” sorusunu yöneltti. Bunun üzerine de Aktar, “Öz yönetim istiyoruz. Bölge partalentoları, bölgenin gereksinimlerine göre yasama faaliyeti yapabilmeli” karşılığını verdi. Mumcu’ya suikasttan 4 hafta önce Uğur Mumcu öldürülmeden 28 gün önce İstanbul’da, AlKudüs Uluslararası İslam Ordusu yerli militanlarınca kaçırılan İranlı, Çınarcık’ta işkenceyle öldürüldü. Uğur Mumcu, imam hatiplilerin Harp Okulu’na girmelerini sağlayacak yasa değişikliğine karşı sert bir yazı yayımladı; iki gün sonra da İran merkezli al Kudüs Kuvvetleri’nce yetiştirilen yerli Hizbullahilerce öldürüldü. ANKARA Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri e.V. Derneği aracılığıyla Türkiye’de faaliyet gösteren Kanal 7 televizyonu başta olmak üzere bazı şirketlere yasadışı yollardan para transferi yapıldığı iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında yaklaşık 3 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan eski Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman, Kanal 7’de kendisine ofis açtı. Ancak bu durum “Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Yasa”ya aykırı. Akman ile birlikte ilk dalga operasyonda, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik, Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Karahan tutuklanmıştı. 3 ay tutuklu kalan Akman, soruşturmayı yürüten savcıların dosyadan alınmasının ardından tahliye edilmişti. Tüm bu sürecin ardından Akman, Kanal 7’nin Ankara Balgat’ta bulunan Ankara Temsilciliği’nde kendisine ofis açtı. Eski mekânına döndü Edindiğimiz bilgilere göre Akman, zaman zaman buraya giderek çalışmalarını sürdürüyor. Gazetemizin konuya ilişkin görüşlerini almak için Kanal 7 telefonlarından ulaşmaya çalıştığı Akman, telefonlara yanıt vermezken, sekreteri “Kendisi zaten bizim yönetim kurulu üyemiz, biz aradığınızı iletelim” demekle yetindi. Akman’ın bu hükme karşın Kanal 7’de hangi sıfatla çalıştığı ise merak konusu. ‘Ortak tavır alınmalı’ Eski CHP milletvekili ve emekli büyükelçi Onur Öymen, Türkiye’nin UAD’ye başvurması konusunda ihtiyatlı hareket edilmesi gerektiğini belirtip “Karşı tarafa hak veren bir karar çıkarsa ne yapacaksınız o zaman Türkiye’nin söyleyecek hiçbir sözü kalmayacak” diyerek büyük devletlerin etkisine vurgu yaptı. Öymen, Fransa’ya karşı mecliste ortak bir tavır alınması gerektiğini sözlerine ekledi. MHP’Lİ HALAÇOĞLU alpaksız Kuvayı Milliyeci Uğur Mumcu Uğur Mumcu cinayetinden 7 yıl sonra Gaffar Okkan Hizbullahilerce öldürüldü. Aradan yine yıllar geçti. Ahmedinejad İstanbul’da binlerce kişi tarafından “Sardar! Sardar!” çığlıklarıyla karşılandı. Sardar, “Kumandan” ya da “Başkumandan” demektir. Türkiye vatandaşları Ahmedinejad’ı Başkumandan olarak bağırlarına bastılar. Sardar Ahmedinejad’ı kucaklayan Cumhurbaşkanı Abdullah Cumhur Gül de “Sevgili kardeşim Ahmedinejad” diyerek onu konuk etti. Eski Pasdaran Ahmedinejad bağırlara basılırken Uğur Mumcu’nun katlinin “failleri bulunamadı” diyenler, onun “Devrim Şehidi”, “Cumhuriyet Şehidi” bir “Kalpaksız Kuvayı Milliyeci” olduğu gerçeğini unutturmak istiyorlar. K Kazdıkça yeni kemik çıkıyor: 4 kafatası daha MAHMUT ORAL ‘Uludere’deki insanlık suçunu belgeleyin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Uludere’de 34 sivilin bombalanması olayını BM İnsan Hakları Komisyonu’na taşıyan BDP; sivillere yönelik saldırının “yüksek mercilerce” planlandığını savunarak, komisyona “insanlığa karşı işlenmiş bu suçu belgeyin” çağrısı yaptı. BM İnsan Hakları Komisyonu’na başvuran BDP, konuyu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne de taşıma kararı aldı. BDP, Uludere olayının yerinde incelenmesi istemiyle yaptığı başvuruda, olayın oluş şekliyle ilgili bilgi verirken, yaşamını yitirenlerin tamamının sivil olduğu, bunun güvenlik görevlilerince de bilindiği kaydedildi. Başvuru dilekçesinde, “Katliamın AKP tarafından üstü kapatılmaya çalışılmıştır” görüşüne yer verildi. ‘Yürürlükten kalkabilir’ ANKARA (ANKA) MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Ermeni soykırımı ile ilgili Fransa senatosunun kararının yürürlüğe girmesinden sonra Türkiye’nin Fransa’da çok iyi ve etkili bir hukuk bürosu ile anlaşıp, “soykırım olmamıştır” diyen bir kişiye açılacak dava üzerinden yasayı yürürlükten kaldırabileceğini söyledi. Halaçoğlu, düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nce yüzde 100 reddedileceğini ileri sürdü. Çıkan kanunun Fransız Anayasası’nın 34. maddesinde yer alan ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu belirten Halaçoğlu, şunları söyledi: “Mahkeme tescil etmediği için bu yasa havadadır. ” DİYARBAKIR Diyarbakır’ın tarihi İçkale mevkisinde 11 Ocak’tan beri süren kazılarda dün de 4 kişiye ait kafatası ve kemik bulundu. Böylece kişi sayısı 23’e yükseldi. Kazı işlemi için çağrılan işçilerin kazı yapmak istemedikleri anlaşılınca, yerlerine yeni işçiler çağrıldı. Bulunan kemiklerin yakın larına ait olduğunu düşünen 35 aile, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. İHD Şube Sekreteri Raci Bilici, “Orada yapılanlardan sadece devletin haberi yok. Eğer bir devlet faili meçhul cinayetler, katliamlar üzerine kurulmuşsa o devlet yıkılsın. Biz böyle bir devlet istemiyoruz” dedi. Bilici, çıkan kemiklerin bir vahşeti andırdığını anlattı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle