Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 OCAK 2012 SALI 6 HABERLER ‘Belgeleri yok edebilirdik’ Gölcük Donanma Komutanlığı’ndaki belgeler nedeniyle yargılanan Astsubay Yıldız ‘Malzemelerin içinde suç unsuru olduğunu bilmiyorduk. Bilseydik savcı gelene kadar zamanımız vardı’ dedi HİLAL KÖSE En Son Kılıçdaroğlu’nu Gördüm İçinde! 27 Mayıs’tan önce yayılan söylentilerden biri neydi: “İktidar gençleri kıyma makinelerine atıyor..” Ordu, diktatörlüğünü kuran Menderes iktidarını devirecek... Gençler ayaklanmış.. Eh, ortamın hazırlanması gerek; görevli ordu birimleri bu söylentiyi yayıyorlar, pek çok insan da inanıyor “kıyma makineleri”ne.. O günkü kıyma makineleri palavraydı... Ama bugünküler gerçek! İktidarın adaleti ve hukuku, gerçek kıyma makinelerini kurdu ve tıkır tıkır çalıştırıyorlar! Ulan dedim kendime, Menderes makineyi Meclis’te kurup muhalefeti derdest etmeye yöneldi... Ama bunlar daha gerçekçi çıktı, Meclis’e dokunmuyorlar (şimdilik)... Önce mıntıka temizliği yapıyorlar! Her gün bakıyoruz.. “Bugün kim atıldı, kim veya kimler var içeride” diye... Baktım haberlere, bir savcı, Kılıçdaroğlu’nu içine atmış! Nihayet, başka şeyler de yazabileceğimi göstermek için kurguladığım yazıyı hemen çöpe attım! ??? Düş bu ya, elimi uzattım, Kılıçdaroğlu’nu dışarıya çekip almak için! Zaten seçim gezileri sırasında uçakta karşımdaki koltukta ölçüp tartmıştım, kuş gibi gelmişti bana, onu bir çekişte dışarıya alabilirdim! Hey Başkan, uzat elini, kendini koyverme öyle! Düşündüm de CHP, kıyma dişlileri içinde öğütülen kendi milletvekillerini bile çekip dışarıya alma becerisini gösterememişken... Başkanlarını gerçekten kurtarabilir miydi? Hadi, yazının gelişi icabı, bir uç yorumda bulunayım: Olağanüstü koşullarda masa üzerine çıkartabilecekleri bir “fezleke”leri var ellerinde, şimdilik uykuda olsa bile... Ama akıl bu ya, “nereye takılacağı” belli olmaz, ben Kılıçdaroğlu konusunu öyle yabana atmayın derim... İşte bir bahanem var: ??? Gazete kupürlerimi karıştırıyorum, son günlerde kimler atıldı makinenin içine: Tabiiii Seyfi Bey! Seyfi Oktay! O, “Alevi” adam yani! Eski (Sivil) Adalet Bakanı! Dikkat edin: Eski Adalet Bakanı! Şu Seyfi Bey konusuna nasıl nereden girsem diye bekleyip duruyordum, işte bir kapı açıldı! Seyfi Bey milletvekili değil, bakanlığı da eski... Diyorum ki ufaktan ufaktan, eski milletvekili ve bakanları sıraya koydular demek ki, siz buna komplo teorisi deyiverin! Benim de böyle bir teorim olsun, izin verin de! Bu iş öyle başlar, merdiveni kurarlar, sonra tepeye doğru tırmanmaya başlarlar! Ulaştıkları yükseltide bulduklarını toplaya toplaya. En olgunu en yükseklerdedir ya! Ordunun tepesine, yavaş yavaş yükselttikleri merdivenden tırmandılar. Albaylardan generallere, orgenerallere ve Genelkurmay başkanlarına... “İleri demokratik rejim”lerde, bu iş öyle oluyor. Alıştıra alıştıra, küçükten büyüğe, alttan yukarıya doğru.. İşi pişire pişire.. Bakmışsınız ana mönü hazırrr! ??? Seyfi Oktay’ın Milliyet’te yayımlanan dosyasına bakıyorum.. Yazdıklarım onlarla sınırlı. Oktay, “Yargı Hücresi’nin Başı”.. Vay vay vay... Tabi ki Ergenekon, Balyoz davaları olacak da bunların dışarıda bir yargı hücresi ve başı mı olmayacak.. “Bütün davalar gibi bu dava da bir kişi tarafından polise gelen bir ihbarla başlıyor!” Nasıl ama heyecanlı film sahnelerinde ınnınnnnınnn vardır ya... işte bununla eşlik edebilirsiniz yazının bu bölümüne! Ne nihavent ne acemaşiran.. Tamamen Amerikan müziği lütfen.. Telefon konuşmalarına bakıyorum... Hepsi laga luga... Kenarından köşesinden, o da bir iki laf için, sezgiyle, şöyle yapmak istemişler, diyebilirsiniz sadece. Ama gerçekleşen de hiç bir şey yok! Veya şöyle diyelim: Siz bu yazıyı okurken hâkim ve savcılarla ve yakın çevresiyle, binlerce telefon görüşmesi yapılıyor. Hepsi, iyi niyetli davranışlar beklemeye yönelik... Ama bunlar arasında el ele yüz yüze ne rüşvetler dönüyor! Al parayı ver cezayı veya adamı.. Seyfi Oktay’ın “terörist başı” olduğu “hücre” ise zavallı mı zavallı, edebildikleri tek bir söz bile yok... Ben olsam şöyle derim: “Arkadaşlar, şu Balbay’ı kurtarmak için etkileyebileceğimiz kimler varsa etkileyelim.. Gül’ü, Erdoğan’ı, mahkemeyi, hâkimi, savcıyı... Ciddi şeyler söyleyelim, vicdanları olguları görsün ve bu zırvalığa bir son versinler!.. Hadi işbaşına!” Örgüt öyle çalışır! Düşünüyorum da Türkiye’nin her yanı, dünyanın her ülkesi “lobi” ile kaynıyor.. Lehte karar çıkarmak için yani! Türkiye’deki lobi kazanının içinde, kaynaya kaynaya içinde su kalmıyor, günde 100 parti su dökülüyor.. Burada Seyfi Oktay değil sadece, avukatları, savunmayı da esir alma ve hepsini Ergenekon kazanına atma çabası var. ??? Kılıçdaroğlu için bir şeyler daha diyecektim, ama yazı bitti; “yanına kimleri ister”, miydi?!. Deniz Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı Koramiral Kadir Sağdıç, Kurmay Albay Ali Türkşen, İstihbarata Karşı Koyma (İKK) Kısım Amiri Kemalettin Yakar’ın da aralarında bulunduğu 8 sanık, “hükümeti yıkmaya teşebbüs” suçundan dün ikinci kez yargıç karşısına çıktı. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki oturuma, Gölcük Donanma Komutanlığı’nda bulunan belgeleri sakladıkları, Poyrazköy’de bulunan mühimmat için yer tespit ettikleri ileri sürülen 5’i tutuklu 8 sanık katıldı. Koramiral Sağdıç’ın avukatları Murat Ergün ve Hüseyin Ersöz, ilk oturumda, objektif yargılama yapamayacağı gerekçesiyle mahkeme heyetini reddetmişlerdi. Mahkeme başkanı, bu talebin, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedildiğini belirtti. Astsubay Erdinç Yıldız, suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Yıldız, eski malzemelerin kısım amiri Yakar tarafından bölmelere yerleştirildiğini belirterek “İçinde suç unsuru olduğunu bilmiyorduk. Bilseydik savcı gelene dek 3.5 saat vaktimiz vardı. Alıp başka yere koyardık. Bütün gün günlük işlerimi yaptım. 3.5 saat aramayı beklemek masu miyetimin kanıtı. İşlemediğim suç nedeniyle 1 yıldır tutukluyum” dedi. Binadaki yer sıkıntısı nedeniyle döşemelerin altına kitap, dergi veya geçmiş dönemden kalan harddiskler konulduğunu herkesin bildiğini belirten Yıldız’a mahkeme başkanı, “Sizden başka biri odaya girip, harddiskleri değiştirebilir mi?” diye sordu. Yıldız ise şu yanıtı verdi: “Her gün yalnızca bir astsubay nöbet tutuyor. Ancak aramadan kısa bir süre önce o odada kablo döşendi, internet hattı kuruldu. NATO bilgi ‘Arama öncesi farklı çalışmalar’ sayarı geldiğinde hafta sonu da çalışmalar yapılmış. Tahminim, poşetler oradayken, içlerine suç unsuru tespit edilen harddisk atılmış. Bu harddiskler kullanıldığı dönemde içlerinde böyle şeyler yoktu. Bu harddisk çıkarılırken içindekiler, yeni takılan harddiske kopyalandı.” Binbaşı Behçet Altıntaş ise tahliye talep ederek, “Tam 361 gün sonra kendimi savunma imkânı buldum” diye konuştu. Sağdıç’ın avukatı Ersöz, iddianamenin 2. Balyoz ve Poyrazköy davalarınınkiyle aynı olduğunu ve müvekkilinin bu davalarda savunmasını yaptığını belirterek, davanın reddini talep etti.Ersöz’ün talebi reddedildi. Bu yıl, ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü 99 gazeteci cezaevinde ‘kutlayacak’ Gazetecilerin buruk günü ? Basın mensupları Türkiye’de muhalif gazeteciliğin baskı ve tutuklamayla eş olduğunu belirterek “Türkiye’de gazetecilerin ‘terör’ suçundan tutuklanmasının hesabını kim verecek” diye soruyor. Tehdidin herkes için geçerli olduğunu belirten gazeteciler, “Gelecek yıl tutuklamaların olmadığı bir yıl olsun” dedi. ALİ AÇAR Gazetecilerin haklarını “fikir işçisi” olarak düzenleyen yasanın 10 Ocak 1961’de yürürlüğe girmesiyle kabul edilen “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”nü 99 gazeteci cezaevinde kutlayacak. Basılmamış kitapların toplatıldığı, yazarının tutuklandığı bir ortamda “muhalif” gazeteci olmak her an tutuklanmayı göze almayı da gerektiriyor. Siyasi iktidara muhalif basın kuruluşlarında çalışan gazeteciler, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”nü değerlendirerek, yaptıkları haberlerden dolayı kimi zaman tutuklandıklarını, haklarında dava açıldığını, kimi zaman da izledikleri ha berlerde eylemcilerin sözlü ya da fiziksel şiddetine maruz kaldıklarını söyledi. Tutuklu Gazete’nin ikinci sayısı da bugün piyasaya “Terörist değil gazeteciyiz” manşetiyle çıkacak. Aydınlık, BirGün ve Evrensel gazetelerinin eki olarak tüm bayilerde okuyucuyla buluşacak Tutuklu Gazete’yi Atılım gazetesi de 14 Ocak’ta yayımlanacak sayısında ek olarak verecek. “99 gazetecinin tutuklu olduğu, 10 bine yakın davayla basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı bir ortamda gazeteciler gününü kutlamanın bir anlamı yok” diyen gazetecilerin değerlendirmeleri şöyle: ‘Mücadele sürecek’ ÇGD: Basın özgürlüğü 51 yıl öncesinden daha kötü durumda. Hukuki ve fiili tüm kazanımlarımız budandı, sendikalaşma neredeyse sıfırlandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bugün “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”. Ancak gazeteciler, bugünü buruk kutluyor. Çağdaş Gazeteciler Derneği’ne (ÇGD) göre, “Bugün Türkiye’de kutlanacak bir gün yok. Çünkü Türkiye’de, basın ve ifade özgürlüğü, 51 yıl öncesinden daha kötü durumda.” ÇGD Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada 10 Ocak 1961 tarihinde çıkan yasaya vurgu yapılarak, “Aradan geçen 51 yıl sonra bugün, gazetecilerin hukuki ve fiili kazanımları budanmış, sendikalaşma neredeyse sıfırlanmış, son olarak da AKP iktidarı tarafından ‘yıpranma hakkı’ ortadan kaldırılmıştır. Medyada iş güvencesi ortadan kalkmış, sigortasız çalıştırma, işten çıkarmalar günlük olaylar haline gelmiştir (...) ÇGD geçmişte olduğu gibi bugün de mesleğimize, meslektaşlarımıza uygulanan baskılara karşı mücadelesini, ödünsüz sürdürecektir” denildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, AKP iktidarında gazetecilerin kazanılmış haklarının elinden alındığını kaydetti. Toprak, “AKP iktidarı tarafından güdümlü basın yaratılarak, gazetecilerin en temel hakları yok edilmiştir” dedi. DSP Genel Başkanı Masum Türker de yazılı açıklamasında, “basın emekçilerinin demokrasinin can simidi olduğunu” belirtti. Murat Selenoğlu (Dicle Haber Ajansı): 36 arkadaşımız bir operasyonla tutuklandı. Basılmamış kitaplarının toplatıldığı bir Türkiye’de, gazetecilerin “terör” suçundan tutuklanmasının hesabını kim verecek bilmiyoruz. Aslında bu tehdit bütün gazeteciler için de geçerli. Bu nedenle ortak mücadeleyi örmeliyiz. Ali Cemal Karabudak (BirGün gazetesi): Çalışan Gazeteciler Günü’nde meslekte tanıştığım ve beraber haber takip ettiğim birçok arkadaşımın bugün hapishanede olması ve benim onların haberini yapıyor olmam açısından üzücü geçiyor. Ancak arkadaşlarımızın haklarını ve gerçeklerin savunuculuğunu ya da diğer bir tabirle basın özgürlüğünü savunmak bugün bizlere düşmüş bulunuyor. Şilan Özhan (Dicle Haber Ajansı) 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bana mesleki faaliyetlerinden dolayı tutuklanan gazetecileri ifade ediyor. Türkiye’de muhalif gazeteci olmanın bedeli ya cezaevi oluyor ya da işten kovulmak. Umarız bir dahaki sene gazetecilerin mesleki faaliyetlerin den dolayı tutuklanmadığı bir yıl olur. Çağdaş Küçükbattal (Etkin Haber Ajansı): 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, açılan 10 bine yakın davayla basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı tabloyu teşhir etmek açısından mücadelenin yükseltilmesi gereken bir gün olarak da görülmeli. 90’larda gazeteciler öldürülürken, şimdi ise tutuklanıyor. Durum böyle olunca verilen kararlar da hukuki değil, siyasi oluyor. Eylemi yapan halk da halkın sesini yansıtan basın emekçileri de “terörist” oluyor. Eda Yıldırım (Evrensel): Dün, halkın çıkarlarına habercilik yapan gazeteciyi öldürenler bugün de Ergenekon, KCK diyerek cezaevine koyuyor. Haberciliğinden korktuğu için hedef olarak gösteriyor. Gazeteciye, “terörist” yaftası ve arkadaşlarımızın tutuklanması da en açık tezahürü. Sezim Özadalı (Aydınlık): Bugünlere Uğur Mumcu’ların, Turan Dursun’ların öldürülmesiyle geldik. Şimdi de mesleğini yaparken tutuklanan 99 gazeteci var. Gazetemde “Ergenekon” adı altında düzmece bir davada yargılanan çok sayıda arkadaşım mevcut. Ülkemizde ileri demokrasiden bahsedenler tutuklu gazeteci sayısında dünyada 2. olduğumuzu unutuyorlar. Balbay’dan tweet var 2. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu yargılanan gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, sevenleri tarafından Twitter’da paylaşılan ve kendisine dünkü duruşma arasında bir kâğıda yazılarak verilen Tweet’lere aynı yöntemle yanıt verdi. Balbay, şunları aktardı: “Sevgili dostlarım; Silivri’de henüz internet, dijital haberleşme icat edilmediği için mesajlarınızı ortak dostların kâğıda döküp duruşma salonuna getirmesi sonucu aldım. Birkaç satıra yüreğinizi sığdırmışsınız. Böylesi mesajlar bizim için kalp atışlarımızın bir parçası. Gördüm ki nabızlarımız birlikte atıyor. Özgürlükte kucaklaşmak, mücadelemizi, sevgimizi omuz omuza haykırmak en büyük özlemim...” Balbay’ın gönderdiği mesaj, fotoğraf olarak birçok Twitter kullanıcısı tarafından paylaşıldı. İKİNCİ ERGENEKON DAVASI’NDA ÇAPRAZ SORGUSU SÜREN TOLON: BALYOZ DAVASINDA SAVUNMA YAPAN TÜMAMİRAL ŞİŞLİOĞLU: Demokrasiye hep bağlıydım HATİCE TUNCER Bizi sırtımızdan vurdular İstanbul Haber Servisi Birinci Ordu Karargâhı’nda 57 Mart 2003 tarihlerinde düzenlenen seminerin perde arkasında “Balyoz Harekât Planı” yapıldığına ilişkin üç iddianamenin birleştirilerek görüldüğü 249’u tutuklu 345 sanıklı davaya devam edildi. Tutuklu sanık Tümamiral Haydar Mücahit Şişlioğlu, “Ana üssümüzde elde edilen sözde belgelerle, bizi sırtımızdan vurdular. Bir çete tarafından üretilen sahte belgelerle ben ve ailem mağdur edildik” dedi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki büyük salonda görülen davanın 60. duruşması yapıldı. Duruşmada Tümamiral Şişlioğlu, tutuklandığı için emrindeki askerlerle vedalaşma fırsatının olmadığını, bazılarının da kendisiyle birlikte tutuklu olduğunu ifade ederek “Veda ve teşekkür” konuşmasını savunmasında yaptı. Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık emekli Hava Tümgeneral Ahmet Bertan Nogaylaroğlu ise 7 aydır tutuklu bulunduğuna dikkat çekerek, “Savcılık sorgumun ardından mahkemeye sevk edildim ve tutuklandım. Gece 02.00’de Silivri Cezaevi’ndeydim. Cezaevinde ilk 10 gün şok geçirdim. Toplumda tutuklanan sanıklar için ‘darbeci’ algısı beni çok rahatsız etti. Darbenin ne Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ne de Türk milletine hiçbir zaman faydası olmamıştır. Aksine darbelerden hep olumsuz etkilendik” dedi. Kurmay Albay Can Bolat, Albay Sami Yüksel ve Yarbay Erhan Kubat da suçlamaya neden olan dijital verilerin sahte olduğunu söyledi. Yarbay Kubat, belgelerdeki aynı imla hatalarına dikkat çekti. İkinci Ergenekon davasında tutuksuz yargılanan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un çapraz sorgusuna devam edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen İkinci Ergenekon davasının 147. duruşmasında Tolon, şu açıklamayı yaptı: “Ben görevdeyken de emekli olduktan sonra da demokrasiye ‘d’sinden e’sine’ kadar son derece özen gösteren bir insanım. En yüksek rütbeli generalden en küçük rütbeli ere kadar fikirlerini sorar, talebiniz nedir diye sorar ona göre karar veririm. Garnizondaki bir değişiklik için bütün erleri toplayıp ‘ne diyorsunuz’ diyen bir kişiyim.” Savcı Pekgüzel, Tolon’a gazeteci Emin Çölaşan ile yaptığı bir telefon görüşmesin de Tuncay Özkan’dan söz ederken “karşı tarafı sevindirmemek lazım” dediğini anımsatarak açıklamasını istedi. Tolon, gazetemiz yazarı ve CHP Milletvekili Mustafa Balbay’ın bir televizyon programında Özkan’ın televizyon kanalını satışına ilişkin serzenişte bulunduğunu belirterek“Özkan ‘Bu konuşmayla ilgili televizyona çıkıp Balbay’a yanıt vereceğim’ diyor. Ben de Çölaşan’a ‘Sen aralarını bul, birbirleriyle kapışmasınlar. Size muhalif olanları sevindirmesinler’ diyorum. İkisi de gazeteci, aralarında kavga olmasın istiyorum” dedi. Söz alan tutuklu sanık Özkan, “Savcının sorusunun ve Tolon’un yanıtının lehime delil olarak dosyaya konulmasını talep ediyorum. Balbay’dan talimat aldığım iddia ediliyordu. Bu soru ve yanıtından birlikte bir yapılanma içinde değil, aramızda bir çelişki olduğu ortaya çıkıyor” diye konuştu. Silivri Cezaevi’nde yangın ? İstanbul Haber Servisi Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki 7 No’lu Cezaevi’nde dün saat 16.00 sıralarında yangın çıktı. Maddi hasara yol açan yangın cezaevi ve Silivri itfaiye araçları tarafından söndürüldü. Yangının, 7 No’lu cezaevinde gasp, yankesicilik ve hırsızlık suçlarından kalan tutukluların bir koğuşta yatakları ateşe vermeleri sonucu çıktığı öğrenildi. Tutukluların 2 kişinin başka cezaevine sevk edilmesini protesto ettikleri iddia edildi. C MY B C MY B