19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 YÖK yoluna gitmeden... Cart Değil, Kart Ordu! Bülent Arınç: “İyi ki bu ordu ile savaşa girmemişiz!” dedi... Süheyl Batum ekledi: “Ordu kâğıttan kaplanmış!”… Bu iki siyasetçiyi 2 nedenle kutlamak gerek: İktidar ile ana muhalefeti ilk kez, aynı teşhiste birleştirdikleri için. “Ordu ancak darbe yapar” yargısını, yargıdan çok önce tuz buz ettikleri için! ??? Allah’a bin şükür ki darbe olmadı. Olsaydı çok garip bir darbe olacaktı. Bir kere, bu darbe, askerlere, ordu komutanlarına ve hatta sadece Genelkurmay Başkanı’na bırakılmayacak kadar ciddiye alınmıştı. Gazetecilerin... Yazmadıkları haberleriyle ve basmadıkları kitaplarıyla... Bazı cerrahların… Nakletmedikleri böbreklerle, almadıkları apandisitlerle... Birçok bilim adamı, emekli siyasetçi ve bürokratınsa telefonda yaptıkları “geyiklerle”... Bu darbeye çok büyük destek verdikleri ortaya çıktı! Ama vermeyince mabut, ne yapsın Kel Mahmut. Ordu gerçekten kâğıttan kaplanmış. Şimdi, tek temennimiz... Bedelli paralarıyla yırtılmaz bir ordu kurulmasıdır. Yoksa, soyadını sıfat diye kullandığınızda hapsi boylayacağınız Sayın Cihan Kansız gibi mütevazı bir cumhuriyet savcısı çıkar... Ve “Cart” diye bir tarih yazar, önümüz atar!.. Devlet büyüğü demek.. Afra tafra, kırmızı plaka, ömür boyu koruma vs. demek!.. “Her devlet büyüğü tarihe geçer” diye de bir kural yok. Bazıları sadece gelir geçer. Geçerken de genellikle hükmettikleri kurumları deler geçer! Eski YÖK Başkanı Prof. Y. Ziya Özcan gibi... Deldiğiyle... Ve tarihe geçmeye eksik teşebbüs ettiğiyle kaldı. Ama önünde hâlâ fırsat var. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde, “Başarılı olamazsam YÖK’ün önünde ‘harakiri’ yaparım!” diye verdiği sözü yerine getirmesi!.. (27 Haziran 2009, Gazeteler) ??? Neden kafaya sıkmak, tavandan asılmak gibi milli bir yöntem değil de Japonluk? Çünkü o sıralarda AKP modasıydı! Meclis’te “Suşi” ziyafeti falan çekiliyordu... Eski YÖK Başkanımızın “Başarısız olursam, harakiri yaparım!” beyanatı, Başbakan’ın içine yer etmiş. YÖK’ün önünde sözünü tutmaya kalkmasından falan korktu ki arka kapıda, kendisine sessiz sedasız, “Hayatta başarılar!” diledi. Kendisine ayrıca ömür boyu, koruma polisi tahsis edildiği de açıklandı. Belli ki devletimiz, muhteremi kendisine karşı da korumak istiyor. Hâlâ soranlar var: Peki neden harakiri?.. Arkasında bıraktığı kiri... Diyelim, keselim! gidenlerini devlet kesesinden “haca” gitmek kesmedi... Şimdi de liseli gençler devreye sokuldu. “İleri demokrasi”yi hızlandırmak gerek... “Hacı” olamamış, “Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesi (Zillullahı Ruyi Zemin)” diye anılan padişah efendilerimizi bile sollamak gerek... Büyük Oyun... Odatv davasının son duruşmasında tutuklu yargılanan gazeteci Nedim Şener, Uğur Dündar’a “Tiyatroya hoş geldiniz” demiş. Tiyatronun önemini ve ciddiyetini yadsıyan, ucuzlatan bir yaklaşım değil Şener’in sözleri. Senaryosundan tutun da yönetmenine, rollere kadar bir çeşit sahnedeki oyuna dikkat çekme çabası. Öte yandan bir “ironiyi” de yansıtıyor. Gören gözler, duyan kulaklar için, gerçekler ortada. Her oyunda olduğu gibi suflör, yine seyirci koltuklarından görünmüyor... Hem acıklı hem güldürücü yanıyla trajikomik bir oyun mu Şener’in kastettiği? Zaten son dönemde bu oyun türünün adını sık duyar olduk. Özel yetkili mahkemelerde, soruşturmalarda, tahliye ve tutuklamalarda... ??? Artık cezaya dönüşen uzun tutukluluk sürelerinden herkes yakınıyor sözüm ona. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, Başbakan Yardımcısı, Adalet Bakanı, AKP Grup Başkanı... Eee, gerekeni yapın o zaman, elinizi kolunuzu tutan mı var? Sorun ne? Ya bilerek öyle söylüyor, böyle yapıyorsunuz, ya da güç yetmezliği! Şimdi, bu durum hangisi? Komik mi, trajik mi? ??? Ya dünyadaki 35 bin teröristten 13 bininin Türkiye’de yaşamasına ne demeli? Basın özgürlüğünün 50 yıl öncesinden bile daha kötü olmasına... Ya atanamayan öğretmenlerin simgesi, altı ay önce kanserden yaşamını yitiren Şafak Bay’a yapılanlar? Basın açıklamasına katıldı diye verilen 3 yıllık ceza mı, öldükten sonra hükmün kesilmesi mi, evlatlarını yitiren aileye durumun tebliği mi, hangisi neyi anlatıyor? Örneğin Balbay’ı ziyarete giden CHP Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, “Mustafa nem ve beton kokuyordu” demiş. Söyleyin hangisi? Komik mi trajik mi? ??? En son tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ söyledi, cezaevine giderken “trajikomik” diye. Öyle ya Başbuğ terör örgütü lideriyse ona bağlı TSK de silahlı örgüt üyelerinin bir araya geldiği kurum olmuyor mu? Hem Cumhurbaşkanı ve Başbakan, Başbuğ’la birlikte görev yaparken o internet siteleri bilinmiyor muydu? Dikkatinizi çekiyor mu, iktidar ve yandaşları Başbuğ’un özel yetkili mahkemelerde yargılanmasını istiyor, muhalefet ise Yüce Divan’da. Neden acaba? Bütün bunlar, özel yetkili mahkemeleri, “ileri demokratik düzen unsurları” diye kakalayanlar, ülkenin başına gelenler, hepsi bir arada trajikomik mi? Aslında oyun büyük, küresel çaplı. Sonunda kan ve gözyaşı var. Baş senarist ciddi çekinceleri olduğunu, onayladığı yasayı hiçbir zaman uygulamayacağını söyledi ama 2011’in son günü imzayı çaktı. Böylece Amerikan hükümeti, kendi yurttaşları da dahil, tehdit olarak gördüklerini ya da kendisi aleyhine sosyal medya ortamlarında konuşanları terör suçlusu şüphesiyle tutuklayabilecek ve askeri mahkemelerde yargılayabilecek. Terör şüphelileri herhangi bir kanıta ya da mahkeme kararına ihtiyaç duyulmaksızın ve avukat hakkından mahrum tutularak Guantanamo’da tutuklanabilecek ve işkence görebilecek. Bugün Türkiye’de oyunun bölümlerinden biri sahneleniyor. Büyük oyunu anlamak için geniş bir açıyla bakmak gerekiyor. “Resim caiz değil!”… “Şiirin ucu teröre uzar!” diyen siyasilerimiz var. Çok şükür şiir yazmış, beste yazmış ve resim yapmış halife sultanlarımız da var. 36 Osmanlı padişahından hiçbirisi, İslamın 5 şartından biri olan hac ibadetini yerine getirmedi. Ama bu iktidar büyükleri arasında, mükerreren hacı olma Sürat ibadettir! mış pek kimse kalmadı. Şimdi de... Milli Eğitim Bakanlığımız, Diyanet İşleri Başkanlığı “marifetiyle” yarıyıl tatilinde liseli gençleri “umre hacısı” yapmaya karar verdi... Demek ki... İktidar önde gelenlerini ve Deneyimli siyasetçi kime derler? Ülkesinde, yarın, gelecek hafta, gelecek ay, gelecek yıl neler olacağını bir bir açıklayan... Bunlardan hiçbirisi doğru çıkmayınca da... Bunun nedenlerini tek tek ortaya koyan... Siyasetçiye derler... ??? Darbe hesaplısı ve siyaset meraklısı iddiası ile hücreye atılan Sayın İlker Başbuğ’da ne yazık ki... Ne zerre kadar siyasi kabiliyet var, ne de zırnık kadar bir siyasal öngörü... Başbuğ’un siyasetçiliği... ??? Bundan üç ay önce CNN 32. Gün’de, “Bedelli’ye neden karşı çıktığını” anlatırken M. Ali Birand’a dedi ki: “Her gün şehitler veren bir ülkeyiz. Askerlik paralı olursa, halkın tepkisi büyük olur!..” ??? Bedelli çıktı. Halktan çıt çıkmadı. ??? Oysa aynı halk “emekli milletvekili zammı” yüzünden az kaldı, sokaklara dökülüyordu... CHP lideri Kemal Bey mektup yazmasa... Cumhurbaşkanı Gül müdahale etmese... Dünya tarihinde mütekait mebus maaşı yüzünden “halk ihtilali” yapmış ilk ülke oluyorduk... ??? Başbuğ, anasından asker doğan bu milleti, kırk yıllık kıta hayatında demek ki pek tanıyamamış... Halkın “para yüzünden” sokağa döküle bileceğini bildi. Ama “emekli mebus parası” için olacağını bilemedi. ??? Silivri’deki silah arkadaşları kendisiyle aynı hücrede kalmak istemiyorlarmış. Kim ister siyasi kabiliyeti bu kadar sınırlı bir komutanla hücre paylaşmayı? O da “Tek kalacağım, kitap yazacağım!” demiş. İnşallah, Başbuğ bu kitabında, halkın mebus maaşına tepkisi ile bedeli karşılığı şehitlikten kurtulmaya bakışını da bir kurmay gözüyle irdeler! Ve yapacağı savunmaya ekler! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] YCHP, Demokratik Tüzüğü Öteliyor! CHP’de malum komplonun ardından, Baykal istifa edince, partide ve ülkenin sol kesiminin genelinde bir beklenti oluştu. Herkes CHP’nin o andan itibaren topluma açılacağını, oylarını katlayacağını, parti içinde nihayet oluşturulacak yepyeni bir tüzükle “parti içi demokrasi”nin artık bir yakınma değil, bir övünç vesilesi olacağını tahmin ediyordu. Ama işler hiç de öyle gitmedi. Aradan geçen ve iki yıla doğru gitmekte olan Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığı’yla geçen süreçte, CHP ne yazık ki demokratik bir tüzüğe kavuşamadı, toplumun üretken STK’leri ile buluşamadı. Bu da yetmiyormuş gibi parti hızla kendisine o sarsılmaz köklerini kazandıran CHP ideolojisinden somut ve şaşırtıcı adımlarla uzaklaşmaya başladı. “Yeni CHP” (YCHP) olduğunu kendisi iddia eden başka bir parti çıkıverdi ortaya! Laikliği savunmaktan korkan, Atatürk dönemi hakkında yapılan saldırılarda kekeleyen, özgürlüklerin, yazar ve sanatçılarının arkasında durmaya çalışmayan, AKP politikalarına imrenir gibi onu taklide kalkışan, muhafazakârlığa teslim olmuş bir “çakma” CHP… Kimse bu tanımlamadan alınmasın. Siz geçmişinizi ve politikalarınızı gömüp, ortaya farklı kılıkta çıkmış başka bir parti haline dönüşürken, ne olursanız olun artık “gerçek CHP” olamazsınız. Böyle bir farklı parti özlemi olan başka insanlar, dürüstçe YDH veya ÖDP gibi başka partiler kurmuşlardı! CHP bu “metamorfoz”u yaşayıp, Cumhuriyeti çökerten psikolojik harekâtın kalemşorlarına “şirin” görünmeye çalıştığında, AKP’nin Cumhuriyeti çökerten adımlarına “dur” diyebildi mi? Hayır. Silivri’de yatan iki vekilini, o tutmayan “yemin etmeme” restinden sonra dışarı çıkarabildi mi? Hayır. Peki, özgürlükleri, laikliği ve yaşam tarzı savunularını 2. plana atmayı tercih etti de oylarını mı arttırdı? Yine hayır. Neyi mi başardı CHP? Dost acı söyler. Hele şu günlerde yakın ufukta seçim yokken daha da rahat konuşur: CHP, aydınlara “Yalnızsınız, ben arkanızda değilim, sizi savunamam, ben varoşlardaki AKP oylarına oynuyorum” mesajını vermeyi başardı(!). CHP, TSK infaz edilip kılıçtan geçirilirken, küçük serzenişler eşliğinde bu kıyamı duyarsızca seyretmeyi başardı(!!). CHP “Ne olacak bu ülkenin hali, artık kalbim dayanmıyor” diyen halk kitlelerinin umutlarını söndürmeyi başardı(!!!). CHP “yeni bir tam demokratik tüzük yapıp yoluna devam eder ve halkı arasına katıp iktidar olabilir” diyen parti içi demokratik ateşi de ne yazık ki söndürdü! Ancak bunları aktifine (!) geçirebildi! Baykal döneminde hangi şikâyetler yükseliyordu CHP’den? Antidemokratik bir tüzük, sorgusuz sualsiz görevden alınan ilçeler, iller, genel merkezde yapılan atamalarla kör topal yürüyen adaylıklar, CHP kökeniyle alakası olmayan alakasız işadamları, hatta sonradan AKP’ye kaçanlar, kapalı kapılar… Ne değişti yeni yönetimle? Koca bir hiç. Kendisi henüz Grup Başkanvekili iken hazırladığımız tüzüğü önceden bilen, hak veren Kılıçdaroğlu, şimdi “kraldan fazla kralcı” oldu, yeni koltuğunu kaybetmemek için bazı takım arkadaşlarının manevraları ve taktikleriyle arasına mesafe koymadı. Parti çıkarlarının gerekleri ikinci plana itildi, delege ve alan koruma gibi, eski tas eski hamam siyaset tarzları tercih edildi. Bugüne kadar kendisinin kararıyla onca il başkanı, gençlik ve kadın kolu başkanı, ilçe başkanı görevden alındı. Parti Meclisi’nde “tüzük kongresi” isteyenler dışlandılar. Nihayetinde Kılıçdaroğlu bu sürekli ertelenen “üvey evlat” tüzük kongresini, kurultayın veya kongrelerin ertesine atarak, genel seçimlere yine kendi seçtiği delegelerle girme yolunu tercih edeceğinin işaretlerini verdi. Bunlar, demokrasi taleplerine karşı maalesef yakışıksız çabalar. Gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum: Siyasette koltuğa oturanın başı dönüyor, belleği zayıflıyor, selefine dair eleştirdiği tüm defoları sanki hücrelerine geçiriyor. Bunun nedenlerini nasıl izah ederiz ki? Bu yazımı okuyan kimileri hemen “CHP’yi karıştırmayın şimdi” diyebilir. Halbuki CHP bu statüsüyle, tam tersine şimdilerde çalkalanmazsa, yine bilmem kaçıncı kez hüsranla tanışacak! Ve bu belki partiyi bitirecek! Baykal’ı en çok eleştirmiş insanlardan biriyim. Baykal döneminde de CHP antidemokratikti, ama hiç olmazsa çizgisinden ödün vermiyor, ülkenin karanlık maceralara çekilmesine sokaktan da “dur” demeyi akıl ediyordu. Hiçbir liderin “Efendim beni yerine oturduğum insanla kıyaslamayın” deme lüksü yok. Dost acı söyler demiştik, değil mi? Peki bu ülkede demokrasi ve hukuk iflasa taşınırken, YCHP ne işe yarıyor, nasıl bir koruyucu duvar oluşturmaya gayret ediyor? Ya da böyle bir gayreti var mı? Türkiye uçurumun neresinde? Haftaya… HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Deve yavrusu. 2/ İnce ve düzgün dokunmuş pamuklu bir kumaş... Afrika’da bir ülke. 3/ Hoş bir görünümü olan... Bir ilimiz. 4/ Yemek... Pilotlar ve havacılar için yayımlanan bülten. 5/ Boğa güreşçisi. 6/ Eskiden haberleşme işlerinde kullanılan hızlı ve hafif bir gemi... Gösteriş, caka. 7/ Hem ısıtmaya, hem de üzerinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası... Kemiklerin yuvarlak ucu. 8/ Yarık, çatlak... Kısa kepenek. 9/ “Gelse o meclise naz ü tegafül eylese” (Şarkı)... Bir kimsenin ya da bir yerin koruyucusu olan iriyarı kimse. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Yaprak to 1 murcuğu. 2/ Büyük kent serse 2 risi... Kung 3 fu’ya benzer, 4 Çin kökenli bir dövüş sporu. 3/ 5 Azerbaycan ve 6 Kars yöresinde 7 yaygın telli bir çalgı... Gülme 8 ce. 4/ Közlen 9 miş patlıcanla 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yapılan, kıymalı ve yoğurtlu bir meze. 5/ 1 D E Ğ N E K Ç İ Boşlukta 300 000 2 E R A L İ A Ğ A km/sn’lik bir hızla ya 3 K O M İ K L İ P yılan ışık taneciği. 6/ 4 O S E L O A N E Satrançta bir taş... Tan 5 D K Z AM İ R tal elementinin simge6E F E S K A K İ si... Yankı. 7/ Isparta 7 R E E F O R T ilinde, “ulusal park” 8 D İ N A R P İ kapsamına alınmış bir göl... Rütbesiz asker. 8/ 9 K A T A S T R O F Evlilik korkusu. 9/ Konuşmada sesin duyguları belirtecek biçimde çıkması... Kirpik boyası. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle