23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 OCAK 2012 SALI 4 HABERLER CHP’li Kart, özel yetkili savcılığın Yargıtay’ın görev alanını gasp ettiğini söyledi Mağrip Cephesinde Yeni Bir Şey Yok Şoven şişinmeler, ırkçı böbürlenmeleri hep küçümseme ve kahkahayla karşılayacağız ama, kendi öz şaşkınlığımızın batağından bir türlü kurtulamıyoruz ki... Kendi tarihinin karanlık sayfalarını, başkalarındaki benzerleriyle aklamaya çalışma şaşkınlığı içinde olanların Fransa’ya Cezayir soykırımını anımsatmaya kalkmalarındaki saçmalığa cevap, Paris’ten değil, bizzat Cezayir’den geldi. Üstelik Fransa’ya Ermeni olayları konusunda birkaç söz söyleyebilmek için Cezayir’e kadar gitmeye gerek yoktu. Geçen yüzyılın başında Anadolu’da Ermeniler ile Türkler arasında meydana gelen olaylardaki affedilmez Fransız rolünü anımsayıp, Legion d’Orient olayını anımsatmak yeterdi. Cezayir’e kadar uzanmak ise gereksiz olduğu kadar tehlikeliydi de... Çünkü, zamanında Cezayir’deki katliama, karşı çıkmak fırsatı varken, seyirci kalmış, Cezayir halkının geniş ölçüde Mustafa Kemal’den esinlenmiş bağımsızlık hareketinde, kendi kaderini tayin hakkı 1958’de BM oylamasına geldiğinde, Paris’i gücendirmemek adına müstenkif kalmış olanların konuyu ağızlarına almaya hiç hakları olamazdı. ??? 1958 yılında Cezayir’in kendi kaderini tayin hakkına yabancı kalan oy kadar büyük bir aymazlıktı, 2011’de bu olayın unutulmuş olması da. Siz unutsanız bile, zaten birilerinin onu size anımsatması da mukadderdi. Nitekim de öyle oldu, önce, “Fransa ile Ermeni sorununuzda bizi kullanmayın!” uyarısından sonra, AFP’nin bildirdiğine göre, Cezayir Başbakanı geçen cumartesi yaptığı basın toplantısında olayı anımsatıverdi. Mustafa Kemal’in ülkesinin Cumhuriyet’in kurucu ilkelerinden uzaklaşarak, “Mağribe” Fransız kalmasının o ülkede yarattığı silinmez izleri, Semih Günver’in anılarında bulmak mümkündür. Aynı şekilde aynı yıllarda, Mustafa Kemal’i örnek alacağını söyleyen Nâsır’ın Mısır’ına karşı, Ankara’nın tavrının içeriğini ve vahim sonuçlarını anlamak için Mahmut Dikerdem ile İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarına bakmak yeter. Kendi Kurtuluş Savaşı döneminde “mazlum uluslar” realitesi ile tanışmış olan Türkiye hem 2. Savaş sonrası “mazlum uluslar”ın topluluğu olan “Bloksuzlar”a hem de Maşrık’tan (Doğu’dan) Mağrib’e (Batı’ya) Mustafa Kemal’in yolunu tutan Arap ülkelerine yabancılaşıyordu. ??? Ankara bu tavrının bedelini uluslararası platformdaki yalnızlığıyla ağır ödedi. İç politikada Adnan Menderes’in DP’sinin çizgisini sürdüren Süleyman Demirel dış politikada 195060 damgalı aymazlık diplomasisinden uzaklaşmaya büyük ölçüde özen gösterdi. Ecevit’in doğal çizgisi de buydu tabii. Peki bugün geldiğimiz yer neresi? Fransa’nın Mağrip cinayetlerini dilinden düşürmeyen Tayyip Erdoğan, bölgeye yeni bir bakış açısıyla yaklaşmayı deneyip, bunu becerebilmiş midir? Erdoğan’ın böyle bir bakış düzeltmesini becerememiş olduğu, Türkiye’nin Fransa’nın şampiyonluğunu yaptığı Libya’yı istikrarsızlaştırma politikasında havada ve denizde başrollerden birine soyunmasıyla sabit olmuştur. Oysa başlangıçta, Erdoğan’ın “NATO’nun Libya’da ne işi var?” sözleriyle yeni bir yaklaşım denediğini sananlar oldu. Ama bu sözle, hemen ardından 180 derece çark ederek, başrollerden birine soyunma arasında o kadar az süre geçti ki, kimse ilk çıkışın akim kalmış bir deneme mi, büyük şaşkınlığın bir tezahürü mü, yoksa ikisi de birden mi olduğunu bir türlü tam olarak kavrayamadı. Kısacası Erich Maria Remarque’ın ünlü yapıtı “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”taki gibi, Türkiye için de Mağrip (Batı) cephesinde yeni bir şey yok. Bu durumda da, Fransa ile Cezayir üzerinden hesaplaşmak çok ayıp oluyor, çok! ‘Yargıtay harekete geçmeli’ KILIÇDAROĞLU VE SELÇUK AYNI GÖRÜŞTE BİRLEŞTİ ‘Makam belli yorum gereksiz’ İstanbul Haber Servisi Eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk, “Başbuğ’un usul hukukuna göre, Anayasa Mahkemesi’nde hemen yargılanması gerekir. Yer Yüce Divan’dır, başka yoruma gerek yok” dedi. Selçuk, “Davanın yetki alanının maddi açıdan Yüce Divan olduğunu” kaydetti. Prof. Selçuk, Başbuğ’un tutuklanmasıyla ilgili CNN Türk’e yaptığı değerlendirmede, konunun gayet açık olduğunu belirterek “Son değişiklikle Yüce Divan’da yargılanması değişikliğiyle bu iş çözülmüştü. Bunlar ceza yargılamasını ilgilendiren konulardır. Herhangi bir düzenleme yapılmışsa hemen yargılanmalıdır. Nerede yargılanacağı bellidir. Hiçbir yoruma ihtiyaç yoktur.” Sami Selçuk ‘Yargılanma yeri Yüce Divan’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, anayasaya göre, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerektiğini söyledi. Anayasada Genelkurmay başkanının görevi ile ilgili suç işlediği takdirde Yüce Divan’da yargılanması gerektiğinin yazdığını vurgulayan CHP lideri, “Ancak siz özel yetkili mahkemelerde yargılıyorsunuz. Ya anayasaya uyacaksınız ya da ‘anayasa ne yazarsa yazsın istediğimi yaparım’ diyeceksiniz. Bu, hukuk devleti ile bağdaşmaz. Anayasa var ama uygulanmayan bir anayasa. Daha despot bir ülke olmaya sürükleniyoruz” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, özel yetkili savcılık mekanizmasının; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görev ve yetki alanını gasp ettiğini, başsavcılığın resen harekete geçmesi gerektiğini söyledi. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, yaptığı yazılı açıklamada, AKP iktidarıyla birlikte, Türkiye’nin nispi olarak mevcut olan hukuk devleti yapılanmasından hızla uzaklaştığını savundu. “Türkiye artık bir kanun devleti bile değildir” diyen Kart, şöyle dedi: “12 Eylül 2010 referandumuyla kabul edilen anayasa hükümleri, ‘hükümetin ajanı’ anlayışıyla görev yapan soruşturma mercileri tarafından ayaklar altına alınabilmektedir. Özel yetkili savcılık mekanizmaları, Yargı tay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görev ve yetki alanını gasp ederek aslında doğal yargıç ilkesini de ayaklar altına almaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise bu müdahaleyi seyretmektedir.” Siyasi iktidarın yarattığı faşizan iklimin kaçınılmaz sonuçlarını Türkiye’nin yaşadığını vurgulayan Kart, “Bu süreç ile birlikte Türkiye’nin her anlamda ayrıştığını, kutuplaştığını görüyoruz. Yine bu süreç ile birlikte rövanş ve intikam yaklaşımlarıyla, yargının istihbarat yoluyla siyaset için araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Kişiler yanlış yapabilir, suç işleyebilir. Önemli olan, bu gibi durumlarda hukukun işlemesidir. Ülkemizde ise hukuk işlemediği gibi mevcut kanunlar bile artık uygulanamaz hale gelmiştir. ‘Toptan ve götürü’ yargılamalar yapılmaktadır” diye konuştu. HP de ‘Yüce Divan’ dedi MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da düzenlediği basın toplantısında Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerektiğini söyledi. Bu tutuklamaların “terörle mücadele edenlerin itibarsızlaştırılması” olarak nitelendiren Vural, “Bu tutuklamanın siyasal anlamıyla çıkardığı sonuçlardan biri TSK’nin topyekun hedef alındığını ortaya koymuştur” görüşünü dile getirdi. Vural, Başbuğ’un nerede yargılanacağına ilişkin tartışmaların anımsatılması üzerine de anayasa gereği Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan’da yargılanması gerektiğini ifade etti. M ÜSTÜN’DEN YÜCE DİVAN YORUMU İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN YÜZDE 63’Ü İŞLEME KONULMADI ‘Farklı karar çıkmayacak’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması tartışmaları, “Niye Anayasa Mahkemesi’ne gitme arzusundalar, anlamıyorum. Sanki Anayasa Mahkemesi’ne gidince farklı bir karar mı verecek?” sözleriyle değerlendirmesi dikkat çekti. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Üstün, “askeri yargı ve adli yargı”nın görev alanıyla ilgili düzenleme yapılırken “darbe” olarak tanımlanan, suçlarla ilgili davaların adliye mahkemelerinde görüleceğinin kesin ifadeyle belirttiklerini savundu. Üstün, gerekçede, “Her kim olursa olsun, adliye mahkemelerinde yargılanır” denildiğini ifade etti. Üstün, tartışmalarla Anayasa Mahkemesi’ne “haksızlık edilmemesi” gerektiğini savunarak “Ha orada ha burada yargılanması fark etmez aslında. Oradan farklı bir beklentileri varsa bu boşa çıkar gibi geliyor” dedi. Hâkimsavcı şikâyeti arttı ? Hâkim ve savcılarla ilgili yapılan şikâyetlerin sayısı, 2006’da 3 bin 817 iken geçen yıl 9 bin 125 oldu. Sonuçlandırılan 6 bin 147 şikâyetin 4 bin 850’si işleme konulmadı, 1106 şikâyetle ilgili ise soruşturma izni verilmedi. ANKARA (AA) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 3. Dairesi’ne bağlı Hâkim ve Savcı Şikâyet Bürosu’na vatandaşlardan hâkim ve savcılarla ilgili geçen yıl 9 bin 125 şikâyet geldi. Hâkim ve savcılarla ilgili şikâyetler, HSYK’nin yeni yapısından önce Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde hizmet veren Hâkim ve Savcı Şikâyet Bürosu’na yapılıyordu. Bakanlık verilerine göre, hâkim ve savcılarla ilgili şikâyet dosyaları yıllar içinde artış gösterdi. Buna göre, 2005 yılında 3 bin 654 olan şikâyet sayısı, 2006 yılında 3 bin 817 oldu. HSYK’nin yapısının değiştirilmesinin ardından şikâyetler, HSYK 3. Dairesi’ne bağlı çalışan Hâkim Savcı Şikâyet Bürosu’na yapılıyor. “Hâkim ve savcılar hakkında yapılan ihbar ve şikâyetleri inceleyip ilgili daireye sunmak, hâkim ve savcıların görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını kurul müfettişleri veya muhakkik eliyle araştırmak” gibi görevleri bulunan büronun 2011 yılı istatistiklerine ilişkin rapora göre, büroya geçen yıl hâkim ve savcılarla ilgili 9 bin 125 şikâyet geldi. namikzafer@yahoo.com Mahkemeye sunulan bir belgede Erdoğan’ın imzasının bulunduğunu iddia etti Kışanak, Başbakan’ı çok kızdıracak! ŞANLIURFA (Cumhuriyet) BDP Eşbaşkanı ve Şanlıurfa Milletvekili Gültan Kışanak Başbakan Erdoğan’la ilgili çok ciddi bir iddia ortaya attı. Kışanak İnternet Andıcı davasında mahkemeye sunulan, altında Başbakan’ın imzasının bulunduğu bir belgenin olduğunu ileri sürerek “Bu belgeyi hazırlayan, bu andıcı hazırlayan, İlker Başbuğ’la, Genelkurmay’la işbirliği yapan Tayyip Erdoğan’ın ta kendisidir. O zaman Başbakan’ın yeri, Başbuğ’un yanıdır” dedi. Kışanak, BDP Milletvekili İbrahim Binici ile partisinin Şanlıurfa il örgütü tarafından düzenlenen dayanışma gecesine katıldı. Burada konuşan Kışanak, hükümete yüklenerek “Bizi yok etmek istiyorlar. Direnişimizi yok etmek istiyorlar. Böylece Kürt sorununu ortadan kaldırmak istiyorlar. Binlercesini tutuklasanız da binlercesi yine bu mücadelenin saflarında yer alacak, direnişi ve mücadeleyi örgütleyecek” dedi. Uludere’de yaşanan ve 35 kişinin ölümü ile sonuçlanan olaya da değinen Kışanak “19’u çocuk, 35 gencecik insan bedeninin paramparça olduğu bir günde kendisine insanım diyen bir zatın, 20 saat susup sonra çıkıp ‘operasyon kazası’ demesi sözün bittiği, insanlığın ve vicdanın bittiği noktadır” dedi. İnternet Andıcı davasında mahkemeye Başbakan Erdoğan’ın imzası ile sunulan bir belgenin olduğunu iddia eden Kışanak, Başbakan Erdoğan’ın dava kapsamında tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un yanına konulması ile ülkede adalet olacağını savundu. Kışanak, “Bir internet andıcı davasından bahsediyorlar. İlker Başbuğ bu nedenle tutuklandı. Ama mahkemeye bile intikal eden, sonrasında örtbas edilip gizli kurye ile yeniden Genelkurmay’a gönderilen bir belge var. O belgenin altında da Başbakan Erdoğan’ın imzası var. O da diyor ki; ‘DTP’yi susturun, Kürtleri susturun, Kürtlerin basınını susturun. Kürtlerin davasına sahip çıkan insan hakları kuruluşlarını susturun’ Bu belgeyi hazırlayan, bu andıcı hazırlayan, İlker Başbuğ’la, Genelkurmay’la işbirliği yapan Tayyip Erdoğan’ın ta kendisidir. O zaman Başbakan’ın yeri, Başbuğ’un yanıdır. İlker Başbuğ’un yanına, Tayyip Erdoğan giderse; bu ülkede adalet var diyebiliriz, bağımsız yargı var diyebiliriz. Çünkü aynı belge, o mahkemenin önüne gitti. Genelkurmay özel kurye ile yanlışlıkla göndermişti. Ama duruşmada kısmen okundu, gerisi zarfa konup mühürlenerek Genelkurmay’a gönderildi” diye konuştu. Çiçek: Hukuktan bahsedilemez ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İnternet Andıcı davasının tutuklu sanığı emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un aynı dava kapsamında tutuklanmasını değerlendirdi. Çiçek, avukatı İrem Çiçek aracılığıyla Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, Başbuğ’un tutuklandıktan sonra “Takdir yüce Türk Milleti’nindir” dediğini anımsattı. “Sayın Komutan böyle diyerek, özel yetkili mahkemelerde görülen davalarda yıllardır yaşadığımız adaletsizliği ve özgürlüklerimizin gasp edilmesini en üst düzeyde ifade etmiştir” diyen Çiçek, şunları kaydetti: “Demokratik bir hukuk devletinde bir Genelkurmay Başkanı silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklanıp cezaevine konuluyorsa o ülkede hak ve hukuktan nasıl bahsedilebilir? 2 yıldır mahkemeye ve Türk milletine anlatmaya çalıştığımız, nefesimizi tükettiğimiz sahtekârlıklar ve iftiralar bu acı gerçekle daha kolay anlaşılmıştır.” üzde 63’ü işleme konulmadı Böylece 2006’da 3 bin 817 olan şikâyet sayısı, 5 yılda neredeyse 3 kat artarak 9 bin 125’e yükseldi. HSYK, bu şikâyetlerin 6 bin 147’sini sonuçlandırdı. Sonuçlandırılan 6 bin 147 şikâyetin 4 bin 850’si işleme konulmadı, 1106 şikâyetle ilgili ise soruşturma izni verilmedi. Kurul, gelen 191 şikâyetle ilgili soruşturma izni, 1422 şikâyetle ilgili de inceleme izni verdi. Yüzde olarak yapılan hesaba göre de şikâyetlerin yüzde 63’ü işleme konulmadı, yüzde 15’i için soruşturma izni verilmedi. Dosyaların yüzde 3’ü için soruşturma izni, yüzde 19’u için ise inceleme izni verildi. Y Gültan Kışanak GENELKURMAY BAŞKANLIĞI HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATTI ZANA, YENİ ÖZGÜR POLİTİKA GAZETESİNE KONUŞTU Demirtaş’a onbaşı davası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel hakkında sarf ettiği “Bizim nazarımızda ha bir onbaşı konuşmuş ha Genelkurmay başkanı” sözleri için Genelkurmay Başkanlığı tarafından hukuki süreç başlatıldı. Demirtaş, geçtiğimiz günlerde, “Kürtçe eğitimi uygun görmüyorum” diyen Genelkurmay Başkanı Özel’e tepki göstermişti. Demirtaş, “Senin rütben orgeneral de olsa bizim nazarımızda onbaşısın. Senin kıymetin o kadardır. Bunu böyle bil. Bizim nazarımızda ha bir onbaşı konuşmuş ha Genelkurmay başkanı. Nazarımızda zerre kadar değerin, kıymetin yok yanımızda” demişti. Genelkurmay Başkanlığı, bunun üzerine, yazılı bir açıklama yaparak “Bir siyasi parti yöneticisinin Genelkurmay Başkanı’na yönelik sarf ettiği sözlerle ilgili hukuki süreç başlatılmıştır” duyurusunda bulundu. ‘Silah Kürtlerin sigortası’ Yurt Haberleri Servisi Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana, yine çok tartışılacak sözler sarf etti. Zana, “Silahların bırakılmasını asla tartışmıyorum. O, Kürtlerin sigortasıdır. Bu sorun var olduğu müddetçe o silahlar, Kürtlerin güvencesidir” dedi. Leyla Zana’nın, Frankfurt merkezli Yeni Özgür Politika gazetesine verdiği röportaj PKK’ye yakınlığıyla bilinen ANF haber ajansında yayımlandı. Zana, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın hapis koşullarının değiştirilmesi gerektiğini savunarak, “Başka bir cezaevine naklinden daha çok ev hapsi olabilir. Öcalan’ın İmralı’dan çıkarılıp, İstanbul mu olur, Ankara mı, Urfa mı olur, bilemiyorum ama mutlaka artık İmralı’dan alınması gerekiyor. Bu sağlıklı bir müzakere için gerekli” diye konuştu. Zana “Kürtlerin silah bırakmasını tartışmamak gerekir. Ama silahların susturulması taraftarıyım” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle