17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 EYLÜL 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA HABERLER Deniz Feneri’nde görevden alınan savcıların ‘evrakta sahtecilik’ten yargılanması isteniyor 7 Savcılara 8 yıl istemi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcı Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkında evrakta sahtecilik iddiasıyla 8 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaları talebi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından incelemeye alındı. HSYK’nin bu istemi yerinde görmesi durumunda Deniz Feneri savcıları yargılanacak. HSYK Başkanı Ahmet Hamsici dün konuyla ilgili açıklama yaptı. Soruşturmada “şüpheli” sıfatı bulunan bazı kişilerin müdafisi avukat Hakan Yıldız’ın, 27 Temmuz 2011’de, soruşturmayı yürüten Türkaslan, Yaren ve Tamöz hakkında şikâyet dilekçesi vermesi üzerine, adı geçen savcılara, dilekçe içeriğinde isnat edilen eylemlerin önemi dikkate alınarak, HSYK 3. Dai HSYK müfettişlerinin Türkaslan, Yaren ve Tamöz’ün yargılanmalarını istediği öğrenilirken HSYK Başkanı Hamsici tarafından bir yazılı açıklama geldi. Hamsici’nin açıklamasında “Cumhuriyet savcıları hakkında geçici tedbir uygulanması talebinin reddine, disiplin yönünden ilgililerden son savunmalarının istenmesine, kovuşturma yönünden ise konunun incelemeye alınmasına karar verilmiştir” denildi. resi’nin 1 Ağustos 2011 tarih ve 2011/4875 sayılı kararıyla, konunun incelenmesi ve delil elde edildiğinde soruşturmaya geçilmesi kararı verdiği ve bu karara istinaden HSYK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından iki başmüfettiş görevlendirildiğini ifade eden Hamsici, şunları kaydetti: “Görevlendirilen başmüfettişlerin yaptığı incelemeler sonucunda, bazı iddialara ilişkin olarak sorumluluğu gerektirebilecek bir kısım hukuka aykırılıklar tespit edilmiş olup, 19 Ağustos 2011 tarihinde kurul başmüfettişleri tarafından, şikâyet olunan Cumhuriyet Savcıları Türkaslan, Yaren ve Tamöz’ün savunmaları istenmiştir. 5 Eylül 2011’de kurul başmüfettişleri tarafından düzenlenen raporda; adı geçen savcıların Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesinde yürüttüğü soruşturmada ismi geçen 19 şüphelinin mal varlıklarına el konulmasına ilişkin talep üzerine Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nce şüphelilerin adına kayıtlı taşınmazlara, hava, deniz ve kara taşıtlarına, ortağı oldukları şirketlerdeki ortaklık paylarına el koyma kararı verildiği, şüphelilerin ortağı olduğu şirketlerin adına kayıtlı taşınmazlara, hava, deniz ve kara taşıtlarına el konulması talebinin ise reddedildiği halde, şirketlerin adına kayıtlı mallara da el konulmasını sağladığı, bu amaçla ilgili yerlere yazılar yolladığı, yolladığı müzekkerelere ekli anılan mahkeme kararının, şirketlerin mal varlığına el konulması talebinin reddine ilişkin kısmını kapatmak suretiyle tahrifat yaptığı, şüpheli mü dafilerinin söz konusu usulsüzlüğü belirterek yapmış oldukları itirazı reddetmek suretiyle usul ve yasaya aykırı işlemin devam ettirilmesine neden oldukları iddialarına ilişkin olarak, ilgili savcılar hakkında disiplin yönünden cezalandırılmaları ve cezai yönden de kovuşturma yapılması, ayrıca söz konusu eylemlerin yargının itibarına zarar vermesi nedeniyle haklarında ‘geçici tedbir uygulanması’ yönünde kanaat belirtilmiştir.” Bu Ülkede Hükümet Yok mu? Terör örgütü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yurttaşların can ve mal güvenliğini tedirgin etmeye yönelik eylemlerini sürdürüyor. Erzurum’un Hınıs ilçesi Emniyet Müdürlüğü binasına önceki gün uzun namlulu silahlarla ateş eden teröristler, aynı gün benzer bir başka eylemi de Diyarbakır’da bir maden ocağında gerçekleştirmişler. İş makinelerini, kamyon ve çadırları yakarak kaçmışlar! Bu tür olayları sıradanmış gibi, adi zabıta vakaları gibi karşılarsak, Güneydoğu ve Doğu’da ekmek parası kazanmak için çalışan dürüst yurttaşlarımızın işlerine korku içinde devam etmelerine yol açmış olmaz mıyız? Bu “olmaz mıyız?”la biten sorunun muhatabı, kuşkusuz Hükümettir. İki gün önce de bu köşede, sergerdelerin birbirini izleyen ve tek merkezden yönetildiği izlenimini veren olayları hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının ne düşündüğünü öğrenmek istediğimi anlatmaya çalışmıştım. Sadece bir gazeteci olarak ben değil, milyonlarca yurttaşımızın da kafalarında aynı doğrultuda sorularla güne başladıklarını ve hatta gecelerini de kimi zaman uykusuz olarak geçirdiklerini bilmiyor muyuz? Sayın Başbakan, bölgeye en gerçekçi yaklaşmanın “açılım” politikası ile olacağını düşündüğü dönemlerde, Kürt yurttaşlarımızın anadilleri ile özgürce konuşmaları gibi hemen herkesin gecikmiş bir ayıbın telafisi olarak değerlendireceği önlemler alınacağından söz etmişti. Dahası, etnik kökene dayanan bir siyasal parti olduğu bilinen BDP ile de sıcak ve akılcı ilişkiler kurulmasını bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmayan adımlar da atılacaktı. Bunların yanı sıra örgütün İmralı’da yatan lideri Öcalan ile “Devlet” olarak görüşme ve temaslar yapılmakta olduğu da söyleniyordu. Sırası gelmiş olmalı. Gerekiyorsa o tür temaslar, görüş alışverişlerinin yapılmasını da tıpkı bir zamanlar İngiltere’nin İrlanda’da yürüttüğü stratejiye benzeterek anlayışla karşılamalıyız. Ama şu gerçeğin de altını çizerek: Terör örgütünün başı ile görüşmeyi yapan, MİT ya da başka bir güvenlik kurumunun yetkilisi yani bir Hükümet görevlisidir. O görevlinin her konuşmadan öncelikle Başbakan’ı bilgilendirmesi, süren buluşmalar için yine Başbakan’dan direktif alması doğaldır. MİT müsteşarının Başbakan’la haftalık görüşmesinde elbette bu ayrıntılara da yer verilmektedir. O görüşmelerde Yürütme erkinin başını Devlet adı altında gizleyerek, kamuoyunu yanıltmaya çalışmanın ise anlamı yoktur. O halde Sayın Başbakan’a bir kez daha soralım: Siyaset yandaşlarına zaman zaman barış isteğinden, kan dökülmemesinden söz ettiren terör örgütü, silahlarını teslim etmeye hazır değil midir ki, eylemlerini daha da sıklatarak devam ettiriyor? Ve siz iktidarın başı olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz? Yoksa, “Bu sorduklarınız benim görev ve sorumluluk alanıma girmiyor ki. Ben Suriye’de, Mısır’da, Cezayir, Libya’da olanlarla kısaca Arap Baharı ile meşgulüm. Bu nedenle de o ülkelere gidiyorum” mu diyorsunuz? Aslan muhalefet partilerimiz, Meclis’in tatilden çıkmasını istemeyen iktidarın stratejisi karşısında afyon mu yuttunuz ki, bir imza kampanyası açmayı ya da Cumhurbaşkanı’na başvurmayı bile düşünmüyorsunuz? ‘Rapor dün görüşüldü’ Açıklamada HSYK 2. Dairesi’nce söz konusu Teftiş Kurulu raporunun dün görüşüldüğü de belirtilip “Cumhuriyet savcıları hakkında geçici tedbir uygulanması talebinin reddine, disiplin yönünden ilgililerden son savunmalarının istenmesine, kovuşturma yönünden ise konunun incelemeye alınmasına karar verilmiştir” denildi. Edinilen bilgiye göre ise HSYK müfettişleri, savcıların evrakta sahtecilik suçundan yargılanmalarını istediler. HSYK’nin bu istemi yerinde görmesi durumunda savcı Türkaslan, Yaren ve Tamöz, 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak. NATURE DERG S NDEN TEPK YARSAV’DAN FENER UYARISI ‘Tam bir Türk işi darbe’ REYHAN OKSAY ‘Davaya yeni müdahaleler gelebilir’ HÜLYA KESK N Saygın bilim dergisi Nature’un 7 Eylül tarihli online sayısında yer alan bir makale, hükümetin TÜBA ile ilgili çıkardığı kararnameyi tam bir hükümet darbesi olarak nitelendiriyor. Makale, dünyanın dört bir yanındaki bilim insanlarını Türk hükümetinin akademik özerkliği ortadan kaldırma çabalarına karşı TÜBA’nın yanında yer almaya davet ederken genel olarak herkesin bu girişimi demokrasi karşıtı bir tehdit olarak görmesi gerektiğini söylüyor. Nature’daki makale, 27 Ağustos’ta hükümetin çıkardığı kanun hükmünde kararnameyle TÜBA yönetişiminde köklü bir değişiklik yapıldığını ve bunun sonucunda TÜBA’nın akademi niteliğini yitirdiğini belirtiyor. Yazıda özetle şu noktalara değiniliyor: “Bu, aslında Türk toplumu için tehlike çanlarının çalmaya başladığının bir işareti. Tayyip Erdoğan hükümeti bir dizi kararnameyle Meclis’te görüşülmeden pek çok sektörü kontrol almaya çalışıyor. Örneğin son birkaç haftadır aralarında mali piyasaları düzenleme enstitülerinin ve medya denetleme kurullarının da olduğu 10 kadar denetleme kurumu, daha önce bağımsız olarak sürdürdükleri çalışmalarını artık doğrudan hükümetin denetimi altında yürütecekler. Bunlardan biri de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu. 30 Ağustos’ta Ankara’daki TOBB Üniversitesi Rektörü elektrik mühendisi Yücel Altunbacak’ı TÜBİTAK’ın eski başkanının yerine atadı. Hükümet ayrıca diğer yönetim kurulu üyelerinin seçiminde de söz sahibi olacak. En azından TÜBİTAK bir devlet kurumu. Hükümetin TÜBA’yı ele geçirme çabaları çok daha ciddi bir gelişme. Hükümet TÜBA üyeliğine müdahale etmekle çok büyük bir hata yaptı. Demokratik ülkelerin tümü, bağımsız bir bilimsel yapı için bağımsız bir akademiye ihtiyaç duyar. Bu hükümetin uzman tavsiyelerine hiç saygısı olmadığı anlaşılıyor. Bu kararnameyi çıkartırken bilim toplumunun (siyasi muhalefetin de görüşleri alınmadan) görüşlerini almamış olması bir ilk değil. Akademi şimdi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşerek kararnamenin iptali için çalışacak. Dünyanın dört bir yanındaki akademiler de Gül’e bu konuda yazmalılar. TÜBA üyeleri, bu yaklaşımın da başarısızlıkla sonuçlanması durumunda hükümetin ilk atamayı yaptığı anda istifa edeceklerini söylüyor. Bunu yapmakta da yerden göğe hakları var. Bu noktada, uluslararası akademi kuruluşları, TÜBA’yı tanımadıklarını bildirmelidir. Bu zoraki ele geçirmeye karşı direnmek şarttır. ‘AKP’nin hedefi sağlıkta kadrolaşma’ Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri, “Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında hayata geçirilmek istenen Kamu Hastane Birlikleri Yasası’nı” protesto etti. Çemberlitaş’taki l Sağlık Müdürlüğü önünde toplanan SES üyeleri adına açıklama yapan Aksaray Şubesi Sekreteri Sakine Gücüyeter, KHK’de, Sağlık Bakanlığı’nda 20 kişilik gönüllü müşavir ile gönüllü sağlık hizmeti ve sağlık gözlemciliğinin düzenlendiğine dikkat çekti. Gücüyeter, “Bu uygulama ile AKP Sağlık Bakanlığı’nda kadrolaşmayı hedefliyor” dedi. Gücüyeter, KHK ile kurumların içinin de boşaltıldığını vurguladı. ‘Fener’e ‘Balyoz’lu savunma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Deniz Feneri davası savcılarının Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in onayıyla başlatılan soruşturma nedeniyle görevden alınmasını, Balyoz davası savcılarının görevden alınması örneğiyle savundu. Çelik, “Bu ilk defa olmadı. 2010’da Balyoz davasına bakan savcılar değiştirildi. Üstelik bir soruşturma işin içinde yokken” dedi. Çelik, AKP’li Mehmet Metiner’in internete düşen Başbakan Erdoğan’ı ağır ifadelerle eleştiren sözleri için de “Orada sarf edilen sözler hoş sözler değil. Başbakanımız açısından kabul edilebilir değil” dedi. Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Murat Arslan, Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmanın Türkiye ayağını yürüten savcıların görevden alınmasının siyasi iktidarın yargıya direkt müdahalesi anlamına geldiğini vurgulayarak “Kaygılarımızı güçlendirecek bir süreç yaşıyoruz. Soruşturmanın ucu gerçekten çok önemli kimselere ulaşacaksa, tekrar müdahale edeceklerdir” dedi. Arslan iktidarın yargının sorunlarını bahane ederek kendisine “daha uygun, daha rahat alan bırakabilecek bir yargı” oluşturma çabasında olduğunu vurguladı. Arslan, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınması sürecini değerlendirerek “Bizim ciddi şüphelerimiz var. Bu dosyanın içeriğinde ne vardı da savcılar görevden alındı? Göz göre göre savcıları görevden aldılar. Siyasi iktidarın tekrar müdahale etmesi çok da aykırı değil. Büyük ihtimalle yine müdahale edilecek” ifadelerini kullandı. Özel yetkili mahkemelerin “siyaseti dizayn etme aracı olarak kullanıldığını” vurgulayan Arslan, “Özel yetkili mahkemelerin ıslah edilmesi mümkün değil, kaldırılması şart” dedi. ‘Sesimizi duyuramıyoruz’ CHP’N N PART OKULU AÇILIYOR Bakanın çalışmadığını söylediği nalcık, TÜBA’nın şeref üyeleri arasında Önce TÜB TAK kaybedildi Ergün’den nalcık gafı MAHMUT LICALI İlk öğrenciler Muşlu gençler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin Çevre Sokak’taki eski genel merkezi bugün “parti okulu” olarak hizmete açılırken; ilk dersi eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen verecek, ilk öğrenciler de Muşlu gençler olacak. Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, “Parti okulunun daha etkin olarak çalışmaya başlaması için tüzükte eğitimi zorunlu kılacak bir kurultay iradesinin ortaya çıkması” gereği üzerinde dururken “Tüm partililerin eğitimden geçmesi zorunlu olmalı. Siyasi kariyer planlaması, kademelendirilmiş bir eğitim sistemiyle paralel yürütülmeli” dedi. Sarı, parti içi eğitimin yaygınlaştırılması için “açık öğretim, sanal ortamda öğretim” seçeneklerinin de değerlendirileceğini söyledi. 12 Eylül darbesi sonrasında partinin kapatılması üzerine Devlet Güvenlik Mahkemesi olarak da kullanılan eski genel merkez binasında bir süredir tadilat çalışmaları yürütülüyordu. Parti Okulu, bugün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açılacak. Kılıçdaroğlu, eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile eski Genel Sekreter Önder Sav’a mektup göndererek açılışa davet etti. Sav’ın “Tatildeyim” diyerek daveti reddettiği, Baykal’ın ise mektubu aldığı ancak gidip gitmeme konusunda kararını açıklamadığı bildirildi. Parti okulunda ilk dersi verecek olan eski genel başkanlardan Altan Öymen “Kuruluştan Günümüze CHP”yi anlatacak. Ali Topuz , Betül Çotuksöken, Ercan Karakaş , Serpil Sancar, Gaye Usluer, İlter Ertuğrul ve Necdet Basa konferanslar verecek. Akşam da genel merkezde 88. kuruluş yılı kutlama resepsiyonu verilecek. Uluslararası destek şart ANKARA Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün Türkiye Bilimler Akademisi’nde (TÜBA) çalışmadığını ifade ettiği Prof. Dr. Halil İnalcık, akademinin şeref üyeleri arasında yer alıyor. Prof. İnalcık’ın TÜBA Yayınları’ndan çıkan kiProf. Dr. İnalcık tapları bulunurken, akademinin düzenlendiği strateji toplantılarına katıldığı belirtildi. Ergün, 27 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren TÜBA’nın özerk yapısına darbe vuran kanun hükmünde kararnameyi savunurken büyük bir gafa imza attı. Ergün, düzenlemenin kenarda kalan bilim adamları olarak nitelendirdiği İnalcık, Prof. Dr. Şerif Mardin gibi akademisyenlerin kurumda çalışması için yapıldığına işaret ederek, “Örneğin Halil İnalcık. Dünyanın en ünlü Osmanlı tarihçisi ama burada çalışma fırsatı bulamadı” ifadesini kullandı. İnalcık’ın, akademinin şeref üyeleri arasında bulunurken, akademinin düzenlediği pek çok toplantıya aktif olarak katıldığı belirtildi. İnalcık’ın TÜBA Yayınevi’nden çıkan “Tanzimat”, “Tarih ve Akademi” adlarında iki ÜN VDER BAŞKANI YEŞ LDERE: TÜBA’YA AÇIK B R MÜDAHALE Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜN VDER) Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, “Dünyanın hiçbir yerinde bu tip bilimsel kuruluşların hükümet ya da siyasi iktidarlarla hiçbir ilişkisi yoktur” dedi. Yapılan değişikliğin tamamıyla TÜBA’ya yapılan bir müdahale olduğunu vurgulayan Yeşildere, “Bu tip akademik kurumların da kan kaybetmesi Türkiye’nin geleceğinde bilim ve araştırmanın, teknolojinin ilerlemesinin önünde engel teşkil edebilir. Siyasiler üniversitelerden, bilimsel kuruluşlardan, akademiden ellerini çekmelidir” diye konuştu. ÇEL K: MANAVDAN, KASAPTAN ÜYE SEÇMEYECEĞ Z AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, eleştirileri yanıtlarken, akademinin küçük bir yapıdan oluştuğunu, düzenlemeyle kurumun daha da büyüdüğünü savundu. Çelik, “Neymiş; Bakanlar Kurulu seçerse yanlış olurmuş. Bakanlar Kurulu herhalde manavlardan kasaplardan birisini tercih etmeyecek. Üyeler bilimsel kriterlere göre seçilecek” diye konuştu. Çelik, düzenlemenin aslına bakılmadan eleştiri yapıldığını savunarak “Almanya’da rektörleri milli eğitim bakanı tek başına tayin ediyor. Bilim ortadan kalkmıyor. Biz bunu yapalım da demiyoruz” dedi. önemli eseri de bulunuyor. Prof. İnalcık hakkında akademinin internet sitesinde kapsamlı bir tanıtım da yer alıyor. Şeref üyelerinin haklarına tırpan Ayrıca 27 Ağustos’ta kabul edilen kanun hükmünde kararnameyle Prof. İnalcık’ın da yer aldığı şeref üyelerinin TÜBA’daki bazı hakları tırpanlanıyor. Başka bir deyişle Ergün’ün Prof. İnalcık’ın çalışma fırsatı bulamadığı iddiasıyla savunduğu yeni düzenlemeyle birlikte şeref üyelerinin TÜBA Genel Kurulu’na katılma ve üye seçiminde oy kullanma hakları elinden alınıyor. Öte yandan 70 yaşında şeref üyesi olma sınırı da yeni düzenlemeyle 67 yaşına indiriliyor. 1993’te kanun hükmünde kararnameyle kurulan TÜBA’nın eski üyelik kriterlerine göre 70 yaşını dolduran akademisyenler akademide asil üye olarak görev yapamıyor. 70 yaşını dolduran akademisyenler için asil üyelik koşullarını taşımaları şartıyla TÜBA şeref üyesi olmaları düzenleniyor. İnalcık, akademi kurulduğunda 77 yaşında olması nedeniyle akademide uzun yıllardır şeref üyesi olarak görev yapıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle