19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 9 EYLÜL 2011 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER CHP 88 Yaşında... Popülizm Esrikliği YANLIŞ başlayan bir siyasal süreci doğru çizgiye getirmek zordur. Siyasetçi ustalığını aşan başka nitelikler ister. Eğri oturup doğru konuşalım: İsrail konusunda Türkiye’nin şimdi karşılaştığı durum, Mavi Marmara’yla başlayan ve daha ilk aşamada dokuz insanın ölümüne yol açan bir yanlışın sonucudur. amam, İsrail’in Filistin politikası ve hele Gazzelilere çektirilen acılar büyük insanlık ayıbıdır ve elbet kesinlikle protesto edilmeli, durdurulması için gerekenler yapılmalıdır. Ama protesto biçimi böyle mi olmalıydı, gereken de İsrail ablukasını böyle delmeye kalkışmak mıydı? Tel Aviv gemiyi karasularına sokmayacağını açıkça ilan etmişti. Böyle yapmayıp da uluslararası sularda yaptığını yaptı ve yine de suç işlemiş oldu. Ama, Ankara’nın olayda neler olacağını bile bile geminin yola çıkmasını engellemeyişi kolay affedilecek bir sorumsuzluk mudur? u yanlışlara karşın, olup bitenlerden sonra Ankara’nın harekete geçmesi ve uluslararası hukuk açısından yapılabilecekleri yapmaya başlaması elbet doğal ve haklı bir davranıştır. İsrail’in davranışı tepkisiz ve cezasız kalmamalı. Birleşmiş Milletler mekanizması işletilmesinde, tazminat ve özür istenmesinde de yerden göğe haklıdır Ankara. Gerçi bunlarda da birtakım usul hataları var ama asıl konu bu değil. Asıl konu, böyle bir aşamada Sayın Başbakan’ın tutumunda ve sözlerindeki sürdürmekte olduğu üsluptur. Sözcüklerin anlamına pek dikkat etmeyen, karşısındakileri incitecek fütursuz bir üslup. Kendi onurunuzun kırılmasına müsaade etmeyeceğinizi söylerken karşınızdakilerin onurunu kırmak doğru mu? Bir ülkenin ya da devletin “şımarık oğlan”lığından söz etmek Başbakan’a yakışmıyor. yle anlaşılıyor ki, Sayın Başbakan geniş halk yığınlarının benimsediği bir üslubu tutturmayı etkili, başarılı ve yararlı bulmaktadır. Ama bunun verdiği bir esrikliğin kendisini ve devletini zaman zaman pek hoş olmayan durumlara sürükleyebileceğini de düşünüyor mu acaba? Emek yoğunluğu olan kentlerde parti yönetiminde, emekçilerin içinden gelen, emeğin Bu kesime ulaşmak için partinin her örgüt örgütlerini iyi tanıyan, siyaset birikimi olan ve emekçilerin dinamizmini partiye biriminde “Emek Büroları” kurulmalı, iştaşıyacak olan insanlara görevler verilmelidir. CHP artık ormanı kucaklamak zorundadır. çiler, sendikacılar, emeğin aydın yandaşları Dr. Engin ÜNSAL 919 yılında kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin temel amacı önce bağımsızlığı sağlamak sonrasında çağdaş bir devlet kurmaktı. Bağımsızlık savaşının kazanılmasından sonra Mustafa Kemal Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin ilkelerinin kalıcı ve kurulan yeni devletin geleceğini belirleyici olabilmesi için bir siyasi parti kimliği kazanmasını istiyordu. Bu amaçla 6 Aralık 1922’de ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarını çözmek üzere halkçılık ilkesine dayanan ve Halk Fırkası adını alacak olan bir parti kuracağını açıkladı. 9 Eylül 1923’te İçişleri Bakanlığı’na verdiği dilekçeyle kendi başkanlığında sekiz milletvekili tarafından Halk Fırkası’nın kurulduğunu bildirdi. 17 Mayıs 1931’de yapılan 3. Kurultay’da ‘Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik’ partinin altı ilkesi olarak kabul edildi ve partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi oldu. Kuruluşundan 88 yıl sonra CHP kurduğu çağdaş devletin tüm ilkelerinin yok edilmek istendiği bir sürece tanıklık etmektedir. Atatürk’ün devrimci karakterini özümsemiş, demokratik laik Cumhuriyet’in çağdaş ve insan onuruna yakışan havasını solumuş insanlar yozlaştırılan siyasete ve hukuksuzluğa dur diyecek bir çıkış yolu aramaktadırlar. Bu arayış ister istemez tek iktidar seçeneği olabilecek CHP üzerine odaklanmaktadır. CHP, AKP’nin 2023 hedefinden önce mutlaka iktidar olmak ve bir karanlık tünele sokulmak istenen ülkeye aydınlık getirmek zorundadır. CHP genel seçim sonrasında kendisinden beklenen güçlü muhalefet görevini yerine getirememektedir. CHP’nin bir yandan tüzük değişikliği çalışmaları yaparken bir yandan da nun içinde fazlasıyla vardır. 1 T B özeleştiri yapması gerekir. CHP 12 Haziran seçimlerinde istenilen, hedeflenen başarıyı yakalayamamıştır. CHP eğer gelecekte ayakları yere basan, oy tabanını genişleterek iktidar olmak isteyen sosyal demokrat bir parti kimliğini kazanmak istiyorsa mutlaka bir değişim süreci yaşamak zorundadır. Sağlıklı bir tanı ve cesur adımlarla CHP iktidar yolunu açabilir. Bu amaca ulaşmak için MYK’de ve tüzükte değişiklik yeterli değildir. CHP mutlaka aşağıdaki değişimleri gerçekleştirmek zorundadır. 1 CHP üyeleri CHP’den ve yönetiminden kopuktur. CHP’nin hiçbir kademesinde üyelerini önemseyen, onun dilek ve eleştirilerini dile getireceği örgüt toplantıları yapılmamakta, bu yüzden kendisinin parti çalışmalarından dışlandığını düşünen üyeler taşımaları gereken parti heyecanından yoksundur. Bu heyecanı yeşertmek için örgüt toplantıları mutlaka başlatılmalıdır. 2 CHP birçok ilde önseçim yapmayarak, partiye emek vermemiş kişileri milletvekili yaparak örgütle arasına önemli bir mesafe koyan genel merkez bu soğukluğu gidermek ve ithal milletvekilleriyle örgütü barıştırmak için bu milletvekillerinin her hafta sonu örgütle buluşması için program düzenlemelidir. 3 CHP’nin sivil toplum örgütleriyle bağının ya çok zayıf ya da hiç olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu ilişkinin yokluğu kendini en çok işçiler ve onların sendikalarıyla kurulamayan ilişkide göstermiştir. CHP temelde emek eksenli sosyal demokrat bir parti olmak zorundadır. Bunun için 12 milyon çalışanı ve Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında olan 60 milyona yakın insanı partinin tabanını oluşturacak hedef olarak seçmelidir. Yöneticilerin çarşafa CHP rozeti takarak ulaşmak istediği muhafazakâr kesim bu emekçi ordusu ve emeklilerden oluşacak bu bürolar aracılığıyla CHP çalışan kesimin fabrikasına ve evine götürülmelidir. 4 Seçim çalışmaları aşamasında CHP aile sigortası ve kısa dönem askerlik dışındahalka yeni bir projeyi sunamamıştır. Partinin var olan araştırma bürosu bu yöndeki çalışmalarını yoğunlaştırmalı ve toplumu proje yağmuruna tutmalıdır. 5 Genel başkan tez elden “Genel Başkanlık Emek Sorunları Danışma Komitesi” kurmalı ve bu komiteye atanacak sosyal siyasetçi akademisyenler ve sendika yöneticilerinin önerileriyle oluşacak CHP’nin sosyal politikalarıyla parti ve çalışanlar arasındaki var olan güven bunalımı, ilişki zaafı giderilmelidir. 6 Genel başkan ekonomik sorunlara çözüm üretecek ve ulusal girişimcileri korumak amaçlı “Genel Başkanlık Ekonomik Danışmanlar Kurulu” oluşturarak partinin sanayi ve hizmet kesiminde üretim yapanların nabzını tutmanın ve ülke yararına politika üretmenin adımını atmalıdır. 7 Parti meclisi üyeleri ve tüm örgüt yöneticilerinin çoğu sosyal demokrasinin Marksizmden farkını, sosyal demokrasinin kapitalizmin zırhı olduğunu bilmezler. Bu ideolojik bilgi fukaralığını yok etmek ve parti üyelerini bilinçlendirmek için CHP acilen bir “Siyaset Okulu” açmalıdır. Bu açılımın yapılması her şeyden önce yeni bir kadrolaşmayı gündeme getirecektir. Bunun için Emek yoğunluğu olan kentlerde parti yönetiminde, emekçilerin içinden gelen, emeğin örgütlerini iyi tanıyan, siyaset birikimi olan ve emekçilerin dinamizmini partiye taşıyacak olan insanlara görevler verilmelidir. CHP artık ormanı kucaklamak zorundadır. Bu yolda atılacak adımlar partinin özgüven kazanmasını sağlayacak ve ilk seçimde partiye iktidar yolunu açacaktır. Öğretmenin Hayali... Dört yıl hayal kurdu: Bir sınıfın kapısı, açık mavi boyalı... Açıp girdi kapıyı; duvarlarında birkaç resim, çerçeve içinde İstiklal Marşı, bir küçük öğretmen masası, üzerinde yoklama defteri, ön duvarda Atatürk fotoğrafı ve tahta sıralarda çocuklar birer çiçek gibi... Tek tek kucaklayası gelir insanın... Ve o ilk iki kelime: “Çocuklar günaydın...” Dört yıl bu hayali kurdu atanmayan öğretmen adayı... Diplomasını aldığı günden bu yana “öğretmen” olmayı beklerken... Her gün... Her an... Her karanlık gece, o açık mavi boyalı kapıdan girdi içeri... Bir çiçek bahçesinde gezer gibi... Kimi zaman çocuklara anlattığı bir fıkra ile gülümsedi, kimi zaman bir çocuk şarkısı ile ıslandı gözleri... Dört yıl... Belki beş... Ve ona en son şu seçim öncesi kadro verip “öğretmen” yapacaklarını söylediler... O çocuklara iyi insan olmayı, doğruluğun erdemini, dürüstlüğün yüceliğini... Diyelim ki yalan söylememeyi öğretmeyi hayal ederken, ona yalan söylemişlerdi... Sahtekârlık parayla değil ya... Geçen gün haberi vardı gazetelerde: “Atanmayan öğretmen adayları sokaklarda...” Bütçe olanaklarından söz ettiler, kadrosuzluktan, parasızlıktan... Her şeye para var da... Sadece seçimi kazanmak için milletin cebinden dağıtılan avantanın, beleşin, rüşvetin cirosunu çıkartmıştı bir meslektaşımız geçen ay: “2 milyar dolar...” Ne yapacaksınız... Vicdansızın utanması olmuyor... Öte yanda öğretmensiz sınıflarda bekleyen çocuklar... Ve genç “öğretmen” her gece aynı hayali kurar... İşte önünde açık mavi boyalı kapının... Bir adım... Sadece istediği o bir adım... Ve bir kez olsun seslenmek: “Çocuklar günaydın...” Ö TÜBA Olayı ve stifa Kurumu! Fatma ES N A ğustos ayının son günlerinde hükümetin yangından mal kaçırır gibi çıkardığı kanun hükmünde kararname (KHK) ve bu kararnamenin 27 Ağustos 2011’de Resmi Gazete’de yayımlanması ile Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) ya pısı değiştiriliverdi! Bundan sonra üyelerinin 1/3’ünü hükümet, 1/3’ünü YÖK, geri kalanını da bilim kurulu atayacak. Amaç belli! Bundan önceki uygulamalarda olduğu gibi, iktidarın bu kurumu da ele geçirmesini, bilimsellikten uzaklaştırılmasını, yandaşları ile doldurmasını, kendi istekleri doğrultusunda çalışmasını sağlamak. TÜBA üyeleri bu gelişme karşısında tutumlarını belirlemek için toplanmışlar; değişik alternatifler ortaya konulmuş. Bunlardan biri de akademi üyelerinin hemen istifa etmesiymiş. İnsanlar çok zaman çalıştıkları kurumda, kuruma veya kurum çalışanlarının çıkarlarına ters düşen, etik olmayan, özellikle kendilerini insani bakımdan rahatsız eden durumlarda çalışmaya zorlanabilirler. Üstelik bunlara karşı koymaları, istenilen davranışlara uymamaları da mümkün olmayabilir. Bu durumda o kurumda kalması, işine devam etmesi, kendi için önemli olan değerlerini, kendisine olan saygısını kaybetmesine neden olabilir. Bu durumda yapılacak tek şey kalır: İstifa etmek! Yani istifa, edene saygınlık kazandıran bir kurumdur. Fakat ne yazık ki, kendisini bu saygın davranışa iten güç için büyük bir kazançtır, kazanılmış bir zaferdir, hatta gurur nedenidir. Çok yakın bir tarihte böyle bir istifanın bir örneği yaşandı bu ülkede. Ülke için çok önemli bir kurumda, TSK’de aynı anda en üst düzeydeki komutanlardan dört istifa! Ağustos ayı içinde iktidarın istekleri ile ters düşen, bunların uygulanmasını kurumları ve kendileri için etik dışı ve küçültücü buldukları için dört komutan istifa etti. Kendileri açısından onurlu bir davranışta bulundular. Haksızlıklara boyun eğmiş olmanın ezikliğinden kurtardılar kendilerini. Peki, onları bu istifaya iten iktidar ne yaptı? Ellerini ovuştura ovuştura, “güle güle” dedi ve onlara yaptıramadıklarını rahatlıkla yaptırabileceği birini buluverdi. Daha sonra yaşananlar henüz belleklerde. Milletvekillerinden bakanlara, Başbakan’dan Cumhurbaşkanı’na hepsinin yüzlerinde güller açtı, zaferlerinin mutluluğunu doya doya yaşadılar ve yaşıyorlar. Hatta karşı tarafa istifa kurumunun saygınlığını yaşatmamak için, kamuoyuna bunun istifa değil, emeklilik talebi olduğunu bile söylediler. Kısaca, bu en yakın tarihte yaşanılan olay dört kişiye saygınlık yaşattı, ama bir gruba da zafer sarhoşluğu!.. Kendimi TÜBA üyelerinin yerine koyduğumda, hiç kuşkusuz ve de tereddütsüz istifa yanlılarının yanında olurum. Sonrasında huzurlu olmayacağımı, hatta kendimi suçlayacağımı bilmeme karşın! Çünkü bir bilim insanı olarak bilimsel bir kuruluşa siyasetin böylesine müdahalesi, akılla, bilimle, çağdaşlıkla, hatta insanlıkla bağdaşmaz, fakat bir bilim insanının böyle bir duruma izin vermemesi, engellemek için mücadele etmesi gerektiği de işin bir başka yanı. İşte bu başka yan, istifadan sonra insanı huzursuz edebilir, kendini savaştan kaçan bir korkak gibi hissettirebilir. Ancak çarpışan kuvvetler arasında eşitlik yoksa, bir taraf eline KHK gibi bir silah geçirmişse, karşı taraf için savaşma olanağı ortadan kalkmış demektir. TÜBA üyelerinin en doğru kararı vereceklerine inanarak kendilerine içtenlikle kolaylıklar diliyorum. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle