17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 EYLÜL 2011 PERŞEMBE 4 HABERLER TBMM Başkanı Çiçek, uzun tutukluluk ve yargılama süreleri konusunda uluslararası sözleşmeleri hatırlattı Kentin Ruhu PARİS Paris’in, şehri ilk kez bundan 15 yıl önce tanıyan oğlum Devrim’i kendine hayran bırakan yanına, ben de bundan 47 yıl önce vurulmuştum. Kent yalnız gelişmiş estetiğiyle değil, aynı zamanda renkli ortak yaşamıyla da sarıveriyordu insanı. Sokaklar, yalnız evlere, kamu binalarına, hastanelere, tapınaklara ulaşmanın aracı değil, aynı zamanda ortak yaşam alanları olarak algılanıp düzenlenmişti. 1964’te genç bir hukuk öğrencisi olarak ilk kez adım attığım kentte, ben de herkes gibi, “cafe”lerin “restaurant”ların geniş kaldırımlar üzerine taşan masalarından etkilenmiştim. Tabii köşe başlarını tutmuş sokak çalgıcıları ile kaldırımların üstüne boyayla hünerlerini yansıtan sokak ressamları da beni çok sarmışlardı. Bir de Fransız başkentinin, her şeyiyle kendine özgü “köyü” Montmartre’ın tepesinin Tertre meydanında Paris manzaralarını konu olan tablolarını sergileyen, turistlerin (kimileri de taşradan gelme Fransızlar) portrelerini, karikatürlerini çizen, yarı resmi ressamlar var, ama ben onlardan değil, gezgin öğrenci gençlerden söz ediyorum. Mamafih, Tertre ressamlarının sayısında son yıllarda azalma olduğu gibi, geniş bulvar kaldırımlarında hüner sergileyen genç çizer boyarlara da daha az rastlıyorum ya da bana öyle geliyor... Yarım yüzyıldan bu yana her şey ve her yer gibi, Paris de çok değişti. Bu değişim her zaman da iyiye doğru olmadı. Başdöndürücü hızla yükselip, her türlü rasyonaliteyi aşan saçma gayrimenkul fiyatları, kentin popüler yanını iyice törpüledi. Zanaatkârların, küçük adamların, işçilerin Paris’i, artık yok. Onlar kendilerine yer vermeyen kentin dışına kaçtılar. Kimi semtler, yabancı zenginlerin zaman zaman oturdukları ikinci konutlarının yoğunlaştığı bölgeler haline geldiler. Örneğin, seçkin artistlerin, sanatçıların, politikacıların, entelektüellerin oturduğu Saint Louis Adası, Amerikan zenginlerinin yılın uzun süresinde kapalı duran ikinci konutları dolayısıyla geceleri ölü kent görünümüne bürünüyor. Buna karşılık, yine de kentin sokakları ortak yaşam alanı olmayı sürdürüyor. Nitekim beş gün önce geldiğimde, yine masaları kaldırımlar üzerinde görünce çok sevindim, hemen Mine ile kaldırımdaki masalardan birine kurulup, ortak yaşama katıldım. Hatta son zamanlarda, bu alanda yeni adımlar da atıldı. Birkaç yıldır, Luxembourg Parkı’nın parmaklıklarında, artık bir açık hava sergisi kuruluyor. Yine son yıllarda senenin en uzun günü 21 Haziran’da yapılan “Müzik Şenliği”nde, her köşe başında, amatörprofesyonel müzisyenler performanslarını sergiliyorlar. Yirmi yıl kadar önce, İlhan Selçuk ile Oktay Ekinci’nin Muğla’nın Saburhane semtindeki evlerini gezerken görmüştüm; bizde ev içe kapanık bir mekân, kadının içinde yer almadığı yaşamda sokak bir ortak alan değil. Kentlerimizde “piyasa yapılan” (deyim İtalyanca meydan anlamına gelen “piazza”dan gelir) meydanlar olmaması da belki de bu yüzdendir. Muğla’nın estetiğinin bunca güzelliğine karşın, Paris çekiciliğine sahip olmamasını bu özelliğine bağlamıştım. Son yıllarda kimi kentlerimizde yayalara tahsis edilmiş sokak ve caddeler ve sokakların ortak yaşam alanı haline getirilmesiyle İstanbul, daha renkli, daha çeşnili, kabul etmek gerekir ki, biraz da daha gürültülü bir yeni Paris havasına bürünmüştü. İki yıl önce, Paris seyahatine hazırlanan bir dostuma, Asmalımescit’te şunları söylediğimi anımsıyorum: Al sana en âlâsından, hatta daha iyisi bir Paris, artık İstanbul’un da ruhu sokaklarına yansıyor; en iyisi mi sen gitme burada kal, şenliği kendi kentinde yakala! Ama kadını olduğu gibi, bütün yaşamı da kapılar ardına kapamaya çalışanlar, kaldırımlara, sokaklara taşan masaları kaldırdılar, müzisyenlerin enstrümanlarını toplayıp aldılar, tek kelimeyle kentin sokaklarından ruhunu çaldılar. Yazık oldu İstanbul’a!... ‘AİHM dikkate alınsın’ BAHADIR SEL M D LEK ANKARA TBMM Başkanı Cemil Çiçek, tutuklu milletvekillerine ilişkin olarak Türkiye’deki tutukluluk ve yargılama sürelerinin uzunluğuna dikkati çekti ve mahkemelerin AİHM içtihatlarını dikkate almasını istedi. Meclis’in 1 Ekim’deki açılış resepsiyonunun iptal edilmesi talimatını da veren Çiçek, iptale gerekçe olarak son dönemde artan terör olaylarını gösterdi. Çiçek dün makamında Diplomasi Muhabirleri Derneği’nin Yönetim Kurulu üyelerini kabul etti. Meclis’in her yıl 1 Ekim’de gerçekleştirilen açılış resepsiyonunun, bu yıl yapılmaması için talimat verdiğini açıkladı. Çiçek, bu kararına gerekçe olarak, “ülkenin içinde bulunduğu durumu, son dönemde artan terör olaylarını” gösterdi. 12 Haziran seçimlerinde milletvekili seçilen ancak yemin etmeyen BDP’li milletvekillerine çağrısını da TBMM Başkanı Cemil Çiçek, uzun tutukluluk süreleri konusunda A HM kararlarını anımsatarak mahkemelere, ‘Yalnızca TCK’yi değil uluslararası sözleşmeleri de göz önüne alın’ çağrısı yaptı. Kuvvetler ayrılığı ilkesini de anımsatan Cemil Çiçek, “Her erk, kendi görev alanı içinde faaliyet göstermeli” diye konuştu. BDP’li vekillere ‘yemin edin’ çağrısını yineleyen TBMM Başkanı, yeni anayasa çalışması yapılırken kullanılan dile de özen gösterilmesi gerektiğini söyledi. yineleyen Çiçek, “Türkiye’de 25. seçimi yaptık. Adaylar seçimlere neden girerler? Parlamentoya seçilmek ve ülkeyi buradan yönetmek için. 12 Haziran seçimlerini de bu parlamento için yaptık. Herkesi görevini yapmaya davet ediyorum” dedi. Sözlerini, “Yeni bir anayasa yapılacaksa, ki halkın beklentisi de bu yönde, Meclis’in en önemli görevi budur. Tüm partilerin bu anayasanın yapılması konusunda katkıları önemlidir. TBMM’de temsil edilen partilerin bu süreçte, Meclis dışındaki partilerden ya da sivil toplum kuruluşlarına göre daha fazla sorumluluğu vardır” şeklinde sürdüren Çiçek, “Yemin etmek ve parlamento çalışmalarına katılmak hem görev, hem de sorumluluktur. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi konusunda hep davette bulundum. Mevcut mevzuat ve anayasa doktrini açısından ön şart göreve başlamak için yemin etmektir” dedi. Çiçek, yemin etmeyen milletvekillerinin komisyon çalışmalarına katılıp katılamayacağı konusunda ise şu değerlendirmede bulundu: “Komisyon çalışmaları da bir yasama faaliyetidir. Yasama faaliyetleri, ‘falanca gelirse yapılır’ gibi bir şarta bağlı değil” Aralarında gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın da bulunduğu tutuklu milletvekillerine ilişkin soruya ise “genel hatları” ile yanıt vermeyi tercih eden Çiçek, Türkiye’deki tutukluluk sürelerinin uzun olduğuna işaret ederek Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri anımsattı. Sözlerini, “Tutukluluk bir tedbirdir, mahkumiyet değildir” şeklinde sürdüren Çiçek, mahkemelere, “Sadece Türk Ceza hukukunu değil, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de göz önüne alın. Anayasanın 90. maddesi hak ve özgürlüklerle ilgili anlaşmaları iç hu kukun parçası yapmıştır. Üstelik, kanunlarla bu sözleşmeler arasında aykırılık olunca, sözleşmeler öncelik taşır. Her hukukçu normlar hiyerarşisini bilir. Hangi normların öncelikli olduğunu bilir. Tüm kamuoyunun olduğu gibi, bizim de beklentimiz, bu davaların bir an önce sonuçlandırılmasıdır” dedi. Çiçek, kuvvetler ayrılığı ilkesini de anımsatarak, “Geçmişte, yargının yasama ve yürütmeye müdahalesine tepki koyan bir insan olarak, ‘dün dündür, bugün bugündür’ demem. Dolayısıyla yargıya müdahale edemem. Her erk, kendi görev alanı içinde faaliyet göstermeli” görüşünü dile getirdi AVUKAT TURGUT KAZAN: İĞNELİ FIRÇA ZAFER Kaynak’ın sözleri kanımı dondurdu Yargıtay Başkanı Kaynak’ın yargı yılı açılış törenindeki sözlerini, ”hukuka inanan insanların isyan etmesini gerektiren bir değerlendirme” olarak yorumlayan Turgut Kazan, ”Dosyaya 2 dakika ayırabiliyoruz diyorsun. 2 dakika ayırdığın dosyalarda insanların neredeyse bin yıl tutuklu kalabileceğini kabul ediyorsun” diye konuştu. LHAN TAŞCI Çiçek, mevcut yasalarındaki gerek içerik, gerekse Türkçe yanlışlarının düzeltilmesi için bir toplantı düzenlemeyi planladığını da açıkladı. Toplantının, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın da katılımıyla bugün yapılması bekleniyor. Mevcut anayasanın Türkçe açısından çok sıkıntılı olduğunu vurgulayan ÇiTEMOÇİN çek, “Bir cümlede eğer iki ‘ve’ kullanılırsa, o metin Türkçe açısından kötü bir metindir. Benim edebiyat öğretmenim, eğer bu anayasayı değerlendirseydi, ancak 10 üzerinden 2 verirdi. Gelişmiş demokrasilerde hukuk metinleri o ülkenin dilini en güzel kullanan metinlerdir. Mevcut anayasada da kanunlarda da bu açıdan sıkıntılar var. Yeni anayasa mümkün olduğunda duru bir metin olmalı” dedi. Hükümetin İsrail’e yönelik yaptırım kararına da destek veren Çiçek, şunları söyledi: “Birincisi, Türkiye, dostluğunun getirisi katkısı yüksek olan ülkelerin başında gelir; ikincisi, Türkiye İsrail’i ilk tanıyan ülkedir; üçüncüsü, İsrail de Türkiye de demokrasi ile idare edilen iki ülke. Tüm bunlar yan yana getirildiğinde Türkiye ile İsrail ilişkilerinin İsrail açısından önemli olması gerekir. Mavi Marmara konusu uluslararası hukuk açısından ihlaldir. İsrail’in özür dilemesi gerekir, ölen insanlarımız için tazminat ödemesi gerekir…” Hatalar düzeltilecek [email protected] Karara destek TKP’DEN ADALET ÇAĞRISI: ANKARA Avukat Turgut Kazan, Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak’ın tutukluluk süreleri ve temyizden korkutucu önerilerini “dehşet veren, kan donduran değerlendirmeler” olarak niteledi. Kazan, tutukluluk süresinin iş yüküne bağlanmasıyla ilgili olarak “Bin yıl tutuklu kalınabileceğinin kabul edilmesi isteniyor” dedi. Avukat Turgut Kazan, Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak’ın adli yıl açılış konuşmasını değerlendirdi. Yargıtay Başkanı Kaynak, tutuklu sayısındaki fazlalığın tutuklama müessesesinden kaynaklanmayıp “iş yoğunluğu ve benzeri sebeplerle davaların makul sürede bitirilememesi”ne bağlamıştı. “Yargıtay Başkanı’nın sorunu bu şekilde ortaya koyması gerçekten dehşet verici bir şeydir” diyen avukat Kazan, “İnsan haklarına inanan, hukuka inanan insanların isyan etmesini gerektiren bir değerlendirme” dedi. mak zorundasınız diyor” diye konuştu. Kaynak’ın “aleyhe bozma yasağının kaldırılması” önerisini de irdeleyen Avukat Turgut Kazan, “Bunun Türkçesi temyiz hakkından vazgeçtir. Temyizden korkacaksın aleyhe karar çıkar diye ve verilen cezaya katlanacaksın. Bunu önermek olacak iş değil. 20 yıl hapis cezası alan birisi ağırlaştırılmış müebbet olacak diye korkup cezanın üstüne oturacak. Bu nasıl bir adalet anlayışında olduklarını gösteriyor” diye konuştu. Metiner’den bin kez özür Erdoğan’a ağır eleştiriler yöneltilen konuşmanın kendisine ait olduğunu kabul eden AKP’li vekil, ‘Cahiliye dönemimdi’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, internete düşen ses kaydındaki sözlerin kendisine ait olduğunu kabul ederken Kürt sorunuyla ilgili ağır eleştiriler yönelttiği Başbakan Tayyip Erdoğan’dan “bin kez” özür diledi. Metiner, önceki gece Ülke TV’ye çıkarak Erdoğan’dan özür diledi. Daha önce komployla karşı karşıya kaldığını, ses kaydındaki ifadelerin üretilmiş olabileceğini söyleyen ve suç duyurusunda bulunacağını açıklayan Metiner bu kez ifadelerin kendisine ait olduğunu kabul etti. Başbakan Erdoğan’a yönelik sözleri nedeniyle “pişman olduğunu” belirten Metiner, “Erdoğan’dan bin kez özür dilediğini” söyledi. Metiner, ses kaydındaki ifadeleri için “herkesin bir cahiliye dönemi olduğunu” kaydetti. Metiner, internete düşen ses kaydında “Erdoğan’ın kapasitesi Türkiye’yi yönetmeye yetmez; entelektüel birikimi dar ve geri. Uluslararası bir organizasyonun çabasıyla işbaşına getirildi. Kürt meselesini çözecek cesaret ve kapasitesi yok” demişti. CHP’li Aytun Çıray, Davutoğlu ve Yılmaz’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi AKP’ye füze kalkanı soruları ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Türkiye’de konuşlandırılması kararlaştırılan füze savunma sisteminden İsrail’in faydalanıp faydalanamayacağını sordu. CHP, füze kalkanı tartışmalarını TBMM gündemine taşıdı. CHP’li Çıray, AKP hükümetinin kurulmasına izin verdiği füze kalkanı projesiyle ilgili Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, konunun ülke gündeminin kargaşasına getirilerek hasır altı edilmeye çalışıldığına ve projede karanlık noktalar olduğuna dikkat çekti. AKP hükümetinin komşularla sıfır sorun parolasıyla çıktığı yolda söz konusu sistemin yeni sorunlara yol açacağına dikkat çeken Çıray, şu soruları yöneltti:  Bu X bandı radar sistemleri Türkiye’de hangi bölgelere, ne kadarlık süre için yerleştirilecektir?  Radarların tespit ettiği ve bir başka sistem tarafından Türkiye üzerinde havada imha gerçekleşirse bunun yerleşim merkezlerine serpinti zararı olacak mı?  Bu radarların tespit ettiği ülkemize yönelik bir saldırının, diğer bir NATO üyesi ülkenin elinde olan füzeler ile imha edilmesi sırasında herhangi bir suiistimal yaşanırsa zarar nasıl tanzim edilecektir?  Radarlarda toplanacak bilgiler ülkemiz ile ne oranda paylaşılacaktır?  Bu sistemin kurulu ve işleyişinde başta ABD olmak üzere kaç yabancı asker Türk topraklarına ne kadar süre ile yerleşecektir?  Bu radarlardan İsrail faydalanacak mıdır?  Türkiye ileride yüksek irtifa hava savunma füzeleri aldığında bu sistemden ne kadar faydalanacak olup bu çerçevede, açılan ihalelerde sistemle uyumlu olsun diye fiyatı ne olursa olsun mutlaka Amerikan malı bir sistem mi almak zorunda kalacaktır?  Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu konu hakkındaki görüş ve çekinceleri nelerdir? Kuralsızlık hukuk diye sunuluyor Haber Merkezi TKP Merkez Komite’den yapılan yazılı açıklamada, Türkiye’nin, 12 Haziran seçimleriyle yeni bir döneme girdiği belirtilerek “Yeni dönem, I. Cumhuriyet’in geri dönülmez bir biçimde ortadan kaldırıldığına işaret etmektedir. II. Cumhuriyet’in kurumsallaştırıldığı bir süreçteyiz” denildi. “Devleti yeniden yapılandıran AKP’nin, düzenin kritik kurumlarındaki direnci büyük ölçüde bertaraf ettiği açıktır” denildi. Açıklamada, “Kuralsızlıkların ve keyfi uygulamaların hukukmuş gibi sunulduğu bir ortamda haktan, hukuktan söz edilemez” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, 20112012 adli yılının hukukçuların adalet mücadelesini örgütlediği bir dönem olması gerektiği belirtildi. özüm önermeliydi’ Yargıtay Başkanı’nın açılış konuşmasında soruna ilişkin çözümler önermesi gerektiğine işaret eden Kazan, “Siyasal iktidardan çözümler yönünde iş yapmalarını istemesi gerekir. ‘Dosyaya 2 dakika ayırabiliyoruz, diyorsun 2 dakika ayırdığın dosyalarda insanların neredeyse bin yıl tutuklu kalabileceğini kabul ediyorsun. Kanım dondu. Yargıtay Başkanı bunu söyledikten sonra şunu şunu yapmanızı istiyoruz demeden bunu böyle nasıl bırakır? Bir anlamda tutuklamalara ve haksızlığa katlan ‘Ç CHP’lilere çadırkent engeli CHP heyeti, olayları yerinde incelemek amacıyla Suriye’ye yaptığı geziden dönerken, heyetin, Suriye’ye gitmeden çadırkentlere yapmak istediği ziyarete ise izin verilmedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Faruk Loğoğlu, milletvekilleri Mehmet Ali Edipoğlu ve Refik Eryılmaz, Aytuğ Atıcı ile Ali Serindağ Suriye’ye yaptıkları gezi öncesinde Yayladağı’nda çadırkentlerde barındırılan Suriyelileri yerinde görmek istedi. Fakat heyetin çadırkente girişine izin verilmedi. Yayladağı Kaymakamı Tolga Polat, çadırkentin girişindeki protokol çadırında heyete brifing verdi. Milletvekilleri çadırkente girişlerine izin verilmemesini TBMM’ye taşıyacaklarını ifade ettiler. (MEHMET ALİ SOLAK) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle