17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Kültür ve tabiatı ‘ayrıştırma’ adına ‘doğayla uyumlu yaşam’ alanları gözden çıkartılıyor Doğaya ‘şehircilik’! darbesi Yeni kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın (ÇŞB) örgütlenme, görev ve yetkilerini düzenleyen 644 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile bunda değişiklikler yapan 17 Ağustos 2011 tarih ve 648 sayılı KHK’nin yarattığı son durum özetle şöyle: 1 Önceki dönem hazırlanan “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı”, amacıyla çelişen hükümlerine çevrecilerin etkin direnişi yüzünden TBMM’ye sunulamamıştı… Şimdi tasarıdaki, “doğa”nın “yağmalanması”na yönelik düzenlemeler KHK’lerle yürürlüğe girdi. Böylece kamuoyundan ve hatta milletvekillerinden kaçırılarak kanunlaşan “çevrenin talanı” amaçlı hükümlerle “ileri demokrasi”nin ne anlama geldiğine dair bir örnek daha yaratıldı. 2 Kente ve çevreye zarar verici imar kararlarını ancak yargı denetimiyle durdurabilen mimarlık, şehircilik ve mühendislik odalarının “özerk”likleri yok edildi. Odalar, anayasadan gelen “kamu yararına kurumlar” iken ÇŞB’ye bağlı kuruluşlar haline getirildi. O kadar ki meslek mensuplarının odalarına kayıtları, hatta sicil işlemleri ile yine odaların çalışma kurallarını kendi demokratik organlarında belirleme hakları bile yok edilerek tümü ÇŞB’ye bağlandı. Böylece imar konusunda “katılım”cılığın sağlanacağı sözünü veren demokratik anlayış ve uzmanlık denetimine açık olunacağını belirten siyasi programlar çöpe atıldı. Hükümet dışı kuruluşların (NGO) yani sivil toplum örgütlerinin özerk çalışma ortamlarını kolaylaştırma yönündeki Habitat kararları da bir kenara itildi. 3 90’lardan bu yana çevrenin korunmasında etkin olan; ilerleyen yıllarda da Orman Bakanrumsal birikim “işlevsiz” kılınmış oldu. 6 ÇŞB’nin görevlerine “her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planları yapmak” da eklendi. Hem kamu arazilerinde hem de Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek alanlarda imar ve planlama yetkileri “inşaat ve iskân ruhsatı verme” dahil ÇŞB’nin oldu. Dahası, 10 Temmuz tarihli 646 sayılı KHK ile Hazine arazilerindeki imar yetkileri de doğrudan “Maliye (!) Bakanlığı”na verilerek, kamu alanlarının “toplum yararına” kullanılmaları yerine hükümete doğrudan “kaynak yaratmak” üzere pazarlanması hükme bağlandı. Böylece kent planlarının bütünselliğini sağlamada yerel yönetimler devre dışı bırakılırken, belediyelerin imar ve inşaat izni yetkileri de büyük oranda ellerinden alındı. Bütün bunların sonucunda, ülkenin tüm doğalkültürel alanları ile kamu alanlarındaki her türlü yapılaşma kararları, üstelik sınırsız ve denetimsiz imar yetkileriyle merkezi yönetime bağlanmış oldu. Ayvalık Rüzgârları Eylül ayında Ege’de festival rüzgârları eser. “Barış”, “dostluk”, “sevgi” kavramlarının sanat ve kültürle, kitapla, tiyatroyla, müzikle harmanlandığı ve tüm bu etkinliklerin geniş kitlelerle de paylaşıldığı günler… Bu kez henüz anlam veremediğim bir şeyler yaşamaktayız. Gerçekten “gelenekselleşmiş” Dikili Şenliği bu yıl iptal edildi… Aliağa’daki etkinliklerde Bekir Coşkun, Can Ataklı’yla birlikte medya konusunda bir panele katılıyordum ki son anda iptal haberi geldi… Foça’daki etkinliklerde ise Dostlar Tiyatrosu’nun oyunları iptal ediliverdi… “Terör” ya da “şehitler” diye “gerekçe” gösterilmesi beni hiç ama hiç ikna etmiyor. Zil takıp oynama değil, Nâzım Hikmet oyunlarından, edebiyat sohbetlerinden, tartışma ve panellerden söz ediyorum… En yaygın rivayet ise “baskılar”… Bu “baskılar” sözcüğü sihirli değnek gibi. Nereye çekseniz oraya uzuyor; her şeye gerekçe ya da “bahane” olabiliyor… CHP’li belediyelerin halka mal olmuş etkinliklerden vazgeçmeleri, hele şu dönemde bence hiç akıllıca bir tutum değil. Bir de unutmamak gerek ki: “Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele!” Artık ne baskısı, kimin baskısı onu da bulmak siz okurlara düşüyor… Ayvalık Belediyesi, “Ayvalık Kültür ve Sanat Günleri”nden vazgeçmemişti. Sadece yılda bir kez göstermelik yapılan bir şenliğin ötesindeydi. Zaten haziran ayında yer alan “Belgesel Sinema Günleri”, temmuzda yapılan “Caz Festivali”, ağustosta “Yemek Kültürü Şenliği” ve eylülün ilk haftasındaki “Kültür Sanat Günleri”yle, Ayvalık Belediyesi, toplumsal sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyor… Bu kez, çok geniş bir yelpazeye yayılan, “her nabza göre şerbet dağıtan” bir program sunulmuştu: Edebiyat söyleşilerinden dans ve baleye, klasik ve popüler müzikten tiyatroya uzanan bir program... Etkinlikler, Ayvalık’ın birbirinden çok farklı köşelerine, farklı mekânlara dağıtılmıştı. Tümüne de büyük ilgi vardı. Kaldığım iki gün boyunca bu ilgiye tanık olabildim. Ankara Devlet Opera Balesi’nin “Harem” eserini daha önce izlememiştim. Benim için de bir kazanç oldu. Merih Çimenciler’in reji ve koreografisiyle, klasik Türk müziği eşliğinde yarattığı bu eser, Alexander Vasilliev’in çarpıcı kostümleri ve işlevsel dekoruyla, Arzu Kıran ve Oliver Spence gibi sanatçıların ustalığıyla izleyiciyi fethetti. Gazetemiz çizeri Kamil Masaracı,“Kültürlü Hadiseler” sohbetiyle milleti kahkahalara boğduktan sonra, aynı mekânda benim de konuşmam elbet güç oldu ama oldu işte. Sohbetin sonunda katılımcılardan Ayvalık’ta birçok sanat ve kültür kurumunun varlığını öğrenecektim. Ayvalık Sanat Derneği, AYKÜSAT, AIMA (Bana heyecan veren bu müzik akademisini yarın ele alacağım), bu kez görme fırsatını yakaladığım Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı… Kendi kişisel gayretleri ve girişkenliğiyle Aysel Namlı’nın Ayvalık’a kazandırdığı, tarihi Şeytanın Kahvesi’nde oluşturduğu kitaplık… Bunların yanı sıra belediyenin sanat danışmanı Ali Akdamar’dan ileriye dönük çalışmaları öğreniyorum: Meşhur Kırlangıç Fabrikası’nın yeni işlerlik kazandırılıp çok amaçlı sanat kültür merkezine dönüştürülmesi: Burada Erdinç Bakla önderliğinde “Çağdaş Seramik Müzesi”nin kurulacak olması… Çok amaçlı Fuaye’de “Karikatür Evi”… Belediyeye ait yapıların projelendirilip, restorasyon sonrasında sergi, konser salonları olarak kullanılması… Bütün bunlar çok iyi. Tüm bu çalışmaları çok önemsiyorum. Ancak farklı birimler ve kurumlar arasında işbirliği olmamasını çok çok yadırgıyorum. Ayvalık, doğa nimetlerinin, insanoğluna en cömert, en şefkatli, en sevecen davrandığı yerlerden biri… İnsanoğlunun ona nasıl davrandığı ise tartışılır… Farklı kurumlar arasında işbirliği, cömertliğin, dayanışmanın ve güçlenmenin ilk adımı olabilir. Dilerim bir gün onu da gerçekleştirebiliriz. Yanıtsız sorular 1Bursa’da TOK yeni Bakanlık’ın esin kaynağı! 2Dalyan’da imar artık ÖÇKK’nin korumasında değil Maliye’nin pazarlama yetkisinde 3Galataport kıyı yağması.. Odalar mahkemeyle durdurmuştu, şimdi dava için Bakanlık’tan izin alacaklar! lığı’na bağlanan Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı (ÖÇKK) kaldırıldı. Oysa bu kurum Türkiye’nin de imzası olan “Barselona Sözleşmesi”nde devletlere yüklenen sorumluluğun ürünüydü. Buna rağmen doğanın korunmasında önemli bir birikim yok edilerek, uluslararası sözleşmelerle kurulan ÖÇKK tarihe karıştı. 4 Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sorumluluğundaki “doğal sit”ler ve Orman Bakanlığı’nın yükümlülüğündeki “milli park”lar, “tabiatı koruma alanları” gibi doğal zenginliklerimiz ile “anıt ağaçlar”ımız bile uzmanlaşmış bakanlıkların elinden alınarak ÇŞB’ye bağlandı. Böylece aynı alanları yıllardır koruyan temel kurumlarımızın varlıklarıyla birlikte yarattıkları “duyarlılık geleneği” de yok edildi. 5 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile aynı adlı bölge kurullarının “tabiat”a yönelik sorumluluklarını terk ederek, sadece kültür varlıklarına bakacak kadrolarla yenilenmeleri için bu kurullardaki tüm üyelikler 17 Ağustos 2011 günü sona erdi! Bu kurullara YÖK’ün üniversitelerden üye ataması da iptal edildi. Böylece, örneğin yaylalar, kırsal yerleşimler gibi “doğayla uyumlu yaşam kültürü”nü yansıtan alanların, koruma kurullarının, “doğal sit” kararlarıyla imar baskısından korumaları engellenirken, bu yöndeki 50 yıllık bilimsel ve ku Yaklaşık 20 yasada değişiklik yapan, cumhuriyet tarihinin en geniş kapsamlı KHK’si hakkındaki bu derlemeyi birkaç soruyla bitirelim: En önemli yetkilerini yitiren Orman, Kültür ve Turizm ve belediyelerin “hami”si İçişleri Bakanları, bu KHK’ye nasıl imza attılar? Kentlerimizin çevre ve kültürü gözeterek kimlikli gelişmesi için süren çabalara darbe indiren bu “ana kanun” niteliğindeki düzenlemeler, neden TBMM’den kaçırılarak KHK’yle yapıldı? Koruma kurulları yeni bir tanımla görevlerine devam edebilecekken, ülkenin eldeki kültür ve tabiat varlıklarının korunmalarını sağlamış bu emektar kadrolara “teşekkür” etmek yerine KHK ile “güle güle” demek, hangi siyasi terbiye ile tanımlanabilir? Bu KHK’yi kim ya da kimler yazarak bakanların imzasına sunmuştur? Türkiye’nin demokratik gelenekleri ve uzmanlık birikimleriyle böylesine çelişen bir düzenleme, hiç değilse Bakanlar Kurulu’nda tartışılmış; Çankaya’da yeterince incelenmiş midir? PEN ‘kitaba imha kararını’ kınadı tubu olarak değerlendiren disiplin kurulu, İnfaz Tüzüğü’nün 123/2. maddesine PEN Hapisteki Yazarlar Komitesi, göre “mektubun yok edilmesine” yöhükümlü yazar Halil Gündoğan’ın 200 nelik işlem yapılmasına karar vermişti. sayfalık kitabının hapis yattığı Sincan 1 Gündoğan’ın bu karara yaptığı itiraz da No’lu F Tipi Cezaevi yönetimince mek reddedildi. Bu gelişme üzerine Gündotup sayılarak imha ğan’nın Sincan edilmesini kınadı. F Tipi HapishaPEN Hapisteki Yanesi tarafından zarlar Komitesi alıkonan kitap Başkanı Halil İbtaslağına ilişkin rahim Özcan, yetinfaz hâkimliğikilileri 12 Eylül ne yaptığı itiraz zihniyetinden vazreddedilince geçmeye çağırdı. avukatı Aydın Cumhuriyet, 200 Erdoğan Ankasayfalık kitabın ra 2. Ağır Ceza Gazetemiz, 200 sayfalık kitabın mektup mektup sayılarak Mahkemesi’nde sayılarak imha edilmesi kararını 14 imha edilmesi ka Ağustos’ta manşetinden duyurmuştu. dava açtı. rarını 14 Ağustos Gündoğan 2011 tarihinde manşetinden duyurmuş avukatı aracılığıyla dava açarken PEN tu. Gazeteci Ahmet Şık’ın basılmamış ki Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı Öztabının toplatıldığı Türkiye’de bir basıl can cezaevi yönetiminin kararını kınayan mamış kitap vakası da Ankara Sincan 1 bir açıklama yaptı. Özcan’ın açıklamaNo’lu F Tipi’nde yaşanmıştı. TKP (ML) sı şöyle: TİKKO davasından hükümlü Halil Gün“Hükümlü yazar Halil Gündoğan’ın doğan’ın 200 sayfalık kitabının tamamı 200 sayfalık eserinin Sincan 1 No’lu F “sakıncalı” bulunmuş, 2005 yılında ce Tipi Hapishanesi yönetimince ‘mektup’ zaevinde yazdığı “Metris’ten Mun sayılıp imha edilmesini kuvvetle kınızur’a/Bir Firarinin Öyküsü” başlıklı ki yoruz. Kitaplardan korkulmayan bir tabı serbestçe okunan Gündoğan’ın ka ülkede yaşamak istediğimizi bir kez leme aldığı kitabın ikinci cildine cezaevi daha vurguluyor, yetkilileri 12 Eylül disiplin kurulunca “el konulmuştu.” zihniyetinden vazgeçmeye davet edi200 sayfalık kitabı hükümlünün mek yoruz.” AYKUT KÜÇÜKKAYA Oscar, Eddie Murphy’ye emanet Kültür Servisi Gelecek şubat ayında gerçekleştirilecek Oscar ödül törenini bu yıl ünlü komedyen Eddie Murphy’nin sunacağı açıklandı. Ödül töreninin yapımcısı Brett Ratner, “Eddie bir komedi dehası ve gelmiş geçmiş en büyük ve en etkili oyunculardan biri” dedi. Murphy, Oscar ödül törenini ilk kez sunacak. ST KLAL CADDES ’N N SES DALGALARI YAPI KRED B NASININ CEPHES NE YANSITILACAK Beyoğlu’nun sesi bu sergide Kültür Servisi Yapı Kredi Kültür Merkezi, 12. İstanbul Bienali ile eşzamanlı olarak ilginç bir enstalasyon ve sergiye ev sahipliği yapıyor. Sanatçı Refik Anadol ve mimar Alper Derinboğaz’ın birlikte hazırladığı “Aktif Strüktürler v1.1: Akustik Formasyon / İstiklal Caddesi” isimli enstalasyonda Taksim’den Tünel’e kadar olan yolda kaydedilen ses dalgaları, Yapı Kredi Kültür Merkezi binasının 200 m2’lik dış cephesine yansıtılacak. Daha sonra bu ses dalgalarından alınan bir kesit, 2 boyutlu ışık hüzmeleriyle 3 boyutlu strüktür üzerine uygulanacak. Mekân ve ses arasındaki ilişkiyi, klasik anlamda mimari detayları değil, sesin mekâna etkisini inceleyen enstalasyon, Yapı Kredi Kültür Merkezi binasının Galatasaray Meydanı’na bakan cephesinde bir hafta boyunca yer alacak. Türünün bu ölçekteki ilk örneği olan enstalasyonun sergisi ise 16 Eylül 30 Kasım 2011 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek. Türkiye’de ilk kez denenecek olan yöntemin ilk örneği ses ve mimari arasındaki ilişkiyi anlatan bir enstalasyonla 1958 yılında Brüksel’deki Dünya Fuarı’nda gerçekleştirilmişti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle