17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 EYLÜL 2011 PERŞEMBE [email protected] 12 DIŞ HABERLER Ahmedinejad: Allah’ın yarattığı her şeyi insan da yaratabilir EKBER KARABAĞ İran Cumhurbaşkanı’nın bir toplantıda sarf ettiği sözler muhafazakârları kızdırdı. TAHRAN İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, başkent Tahran’da “Bilimden Amele” adlı bir konferansta yaptığı konuşmayla muhafazakârları kızdırdı. Ahmedinejad, “Allah, sürekli olarak muhtelif işlevi olan çeşitli mahlukat yaratmaya devam etmektedir. Allah ne yarattıysa insan da yaratabilir; bir fark var ki o yaratıcıdır (haliktir), insan ise yaratılan (mahluk)” dedi. İran Fars ajansının haberine göre, Ahmedinejad Allah’ın tüm evrene egemen olmak için insana fırsat verdiğini ve bunun yolunun bilimden geçtiğini söyledi. İran’ın Mehr ajansı da, Ahmedinejad’ın aynı toplantıda, “insanın sadece Tanrı’nın zatına ulaşamayacağını yoksa Tanrı tarafından yaratılan her şeyi kendisinin de yaratabileceğini” dediğini aktardı. Ahmedinejad, “İran, dünya medeniyeti ve kültüründen çıkarılırsa konuşulacak bir şey kalmaz. Bunu, dünyadaki yaklaşık tüm tarih yazarları ve uzmanlar itiraf etmektedir” ifadesini kullandı. Ahmedinejad’ın sözlerine Kuran’daki bazı ayetlere dayandırarak sert tepki gösteren muhafazakâr haber ajansı Fars, “Umarız insanın yaratma kabiliyeti ile ilgili Cumhurbaşkanı tarafından söylenen ifadeler yanlışlıkla dile getirilmiştir” diye yazdı. Emperyalizmin Dünü… Bugünü Yeniden Merhaba! İzne çıktığımın üçüncü gününde lanet bir soğuk algınlığı ile yatağa yapıştım… Komodinimin üzerinde okunmayı bekleyen kalın kitap destesi içinden gözüme kestirdiğim David Fromkin’in 500 sayfalık “Barışa Son Veren Barış”ını çektim ve üçdört gün yalnızca bu kitapla yaşadım… Şunu hemen söyleyeyim: Ortadoğu ve emperyalizm hakkında yalnızca bir kitap okumaya zamanınız varsa, o kitap “bu” olsun! 500 sayfayı bir Agatha Christie romanı gibi hatmettikten sonra kitap su gibi akıyor! hem “emperyalizmin doğası”, hem “modern Ortadoğu’nun dizaynı”, hem “bugünle gösterilen (inanılmaz!) paralellikler”, hem “Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü” hakkında bildiğiniz/bilmediğiniz çok konuyu bir araya getiriyor, eksik kalan parçaları birleştiriyor, büyük fotoğrafı görmüş olarak, kapağı kapatıyorsunuz. Bir tarih kitabı olmasına rağmen uzun yıllar “best seller” listelerinde yer alan kitabın orijinal adı gerçekte “A Peace to end all peace Fall of the Ottoman Empire”… Türkçe versiyonda nedense kapağa “Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü” çıkartılmamış da, yerine “Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı?” alt başlığı kullanılmış… Eski Büyükelçi Liel, Erdoğan’ın Gazze’ye gezi planını değerlendirdi ‘ ran’da değişim kaçınılmaz’ Dış Haberler Servisi ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, İran’da bir değişimin ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) eski başkanı Panetta, İran’daki reform hareketinin Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’deki ayaklanmalardan çok şey öğrendiğini belirtti. CIA koltuğundan Savunma Bakanlığı’na temmuz ayında geçen Panetta, önceki gece katıldığı bir televizyon programında “Sizce Arap Baharı, Arap olmayan İran’a da yayılabilir mi? yönündeki soruyu “Kesinlikle” diye yanıtladı. Arap dünyasında yaşanan halk isyanlarına atıfta bulunan Panetta, İran’da geçen seçimlerde, başka yerlerdeki gibi benzer kaygıları dile getiren bir hareketi olduğunun görüldüğünü düşündüğünü söyleyerek “Birçok açıdan bu yönde İran’da da bir değişim, reform ve devrimin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Panetta İran’daki muhalif hareketlere işaret ederek “Onların attığı her adımı ve çabalarını desteklemeye çalışmalıyız. Ama aynı zamanda bir ters tepki ya da çabalarını baltalamamak için ortaya çıkacak her durumu analiz etmeliyiz” ifadesini kullandı. “Tunus ve Mısır’a baktığımızda konulardan biri de: Bunu yayan ne? Bütün olanlara ne sebep oldu?” diyen Panetta, bu çerçevede sosyal medya ve bu ülkelerdeki geleceğe yönelik umutlarını yitirmiş yoğun genç nüfusa işaret etti. Panetta, “Durum şu ki insanlar zamanın geldiğine karar verdiklerinde, muazzam değişikliklerin olması da eli kulağındadır” dedi. ABD Savunma Bakanı sözlerini şöyle sürdürdü: “Sanırım bu sadece Ortadoğu için doğru değil. İran’da da gerçekleşecek.” İran’da Mahmud Ahmedinejad’a bir dönem daha iktidar yolu açan Haziran 2009’daki tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde yoğun protestolar yaşanmıştı. ‘Tanrı gibi karşılanır’ Dış Haberler Servisi İsrail’in eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel, “Eğer Erdoğan Gazze Şeridi’ne giderse bir Tanrı gibi karşılanacaktır ” dedi. İngiliz gazetesi Independent’ın haberine göre, Liel, İsrail ve ABD’nin söz konusu ziyareti engellemek için ellerinden gelen çabayı göstereceklerini de ileri sürdü. Benzeri bir değerlendirmeyi Financial Times gazetesine de yapan Liel, Mısırlıların Erdoğan’ın Gazze Şeridi’ne Refah sınır kapısından girmesine izin vermeleri durumunda, adıgeçen ülke ile Türkiye arasındaki ilişkilerde de yeni bir dönemin başlayacağına dikkat çekti. Liel’e göre Erdoğan’a Refah kapısından giriş izni verilmesiyle birlikte bölge diplomasisinde de “dramatik” gelişmeler olabilir. Independent gazetesi, Başbakan Erdoğan’ın ziyaret konusunda kesin bir karara varmadığını, Mısırlı muhataplarıyla konuştuktan sonra ne yapacağına karar vereceğini belirtti. Söz konusu ziyaretin en erken gelecek hafta gerçekleştirileceğini de kaydeden Independent, “Erdoğan’ın Gazze ziyareti, Hamas’ın kontrolü ele geçirdiği 2007 yılından bu yana bir hükümet başkanı tarafından gerçekleştirilecek ilk ziyaret olacak” diyerek “Türk Başbakanı bir kahraman gibi karşılanacak” ifadelerine yer verdi. dealist davaları ‘maske’ edinmek Prof. Zafer Toprak’ın kaleme aldığı baskının önsözünde, gayet vurucu bir tespitle, “Türkiye yazınında genellikle Cihan Harbi ve Milli Mücadele ayrı süreçler olarak ele alınır. Oysa Cihan Harbi ve Milli Mücadele bir bütün. Aynı kavganın iki evresi. Bu iki ayrı evrenin bütünlüğünü Fromkin’in kitabında berrak biçimde görmek mümkün” deniyor… Başlık seçiminde önsözde işaret edilen saptama hilafına! konuları bir şekilde ayrı tutmak isteği mi rol aldı bilinmez ama… “Osmanlı” lafı her ne hikmetse Türkçe kapakta öne çıkmıyor…. Bunların ötesinde genele gelecek olursak… “Barışa Son Veren Barış”ın okuyucuyu zorlayan tek yönü; Rus romanları gibi içinde biraz fazla karakter olması… Llyod George, Lord Curzon, Chamberlain, Sykes, Picot’nun kim olduğunu temel tarih bilgisi olan herkes bilir ama Reginald Wingate, Lord Hardinge, David Hogarth’ın kimler olduğunu takip edebilmek için okurken sürekli kenara not almak zorunda kalıyorsunuz. Bu aynı zamanda kitabın en güçlü tarafı. Fromkin; etki ve sonuçları günümüzde süren bu müthiş tarih dilimini, “tarihin aktörlerini” doğrudan merkeze koyarak ve konuları “kişiselleştirerek” irdeliyor ki; bu, hem anlatılanları heyecan verici kılıyor, hem “emperyal serüven” ardındaki “zihin yapısına” benzersiz bir ayna tutuyor. Nedir o zihin yapısı? 1. Stratejik düşünmek. 2. “Aktörleri” oyunda tutmak ve onları perde arkasından yönetmek. 3. Ahde vefa tanımamak. Taahhüt verirken, verilen taahhütleri yerine getirmek zorunda kalınmayacağı biçimde vermek. Bu yolda her muğlaklığa başvurmak. (Hoş geldiniz sözgelimi! AB Türkiye macerası!) 4. Yerli halkların çıkarlarını, emperyal çıkarlarla “örtüşür gibi” göstermek. “Gibi yapmak”tan çekinmemek… 5. Büyük davaların ideallerini “maske” edinmek. Bu kısa listeyle yetinelim. “Büyük davaların idealleri” derken, neyi kastediyor Fromkin? “Barışa Son Veren Barış”ın zaman dilimindeki on yıllık dönemin (19121922) “emperyal gücü” Britanya! “büyük dava” olarak “bağımsızlık” ve “Arap bağımsızlığı” “davalarını” kalkan olarak kullanıyor. ısır ve Ürdün’ü de etkileyebilir Financial Times’ta yer alan bir haberde de Türkiye’nin İsrail’e karşı aldığı tavrın, Arap dünyasında İsrail ile diplomatik ilişkileri olan Mısır ile Ürdün’ü de etkileyeceği ileri sürüldü. Gazetede, bu durumun İsrail’i en çok endişelendiren konu olduğu belirtilerek, “Eğer bu iki ülkeyi de kaybederse, İsrail İslam âleminde müttefiksiz kalacak” denildi. M Bakanlar toplandı Bu arada dün Bakanlar Kurulu’nun bazı üyeleri Başbakan Erdoğan’ın Mısır ziyareti öncesinde koordinasyon amacıyla bir araya geldi. Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantıya Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz katıldı. Yeni Delhi ve Ketta kana bulandı Pakistan’ın güneybatısındaki Ketta kentinde dün düzenlenen iki intihar saldırısında 23 kişi hayatını kaybederken, 60 kişi de yaralandı. Polis yetkilileri, Belucistan eyaletindeki sınır birliklerinin komutan yardımcısı Faruk Şehzad’ın evinde düzenlenen saldırıda ölenler arasında Şehzad’ın eşi ile 8 askerin bulunduğunu duyurdu. Saldırıları Taliban örgütü üstlendi. Taliban açıklamasında, saldırıların Ketta’da tutuklanan bir El Kaide liderinin öcünü almak için yapıldığı bildirildi. Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de ise Yüksek Mahkeme binasının dışında meydana gelen ve El Kaide bağlantılı radikal slamcı Hareketül Cihadi slami’nin (HUJI) üstlendiği bombalı saldırıda en az 11 kişi öldü, 80’e yakın kişi yaralandı. (Fotoğraflar: REUTERS) ‘Türkiye İslam cumhuriyeti’ İsrail Başbakan Yardımcısı Moşe Ya’alon, Tel Aviv’de düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmada, Türk hükümetine ağır eleştirilerde bulundu. “İran ve Hamas ile sıkı fıkı olan bir hükümete güvenilir mi?” ifadesini kullanan Ya’alon, Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilgili “Hükümetinin iktidara gelmesinden beri Türkiye, Batı yerine Doğu’ya yönelmeye karar verdi. Türkiye, laik cumhuriyet olmaktan çıkıp bir İslam cumhuriyetine dönüştü” değerlendirmesinde bulundu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise “Türkiye ile olan ilişkilerde gelinen nokta bizim seçimimiz değil. Türk milletine ve Türk geleneklerine saygımız büyüktür ve ilişkilerin düzelmesini istiyoruz” diye konuştu. Netanyahu, Ortadoğu’nun şu anda çok fırtınalı bir dönemin içinde olduğunu belirterek “Bu fırtınalı dönemde hangi rejimlerin batıp hangilerinin ayakta kalacağı belli değil” dedi. ‘Arap Baharı’nın kullanımı gibi Günümüzde tıpkı “demokrasi” ve “Arap Baharı” davalarının kullanılması gibi... Ortada illa yüceltilecek ve her vesileyle devreye sokulacak bir ülkü/erek, “ideal maskesi” olacak! Halkların “emperyal güçle” gönüllü işbirliğini temin/teşvik adına bu elzem sayılıyor. Ve yem diye o dönemde oltaya “bağımsızlık/Arap bağımsızlığı” davası bağlanıyor. “Emperyal güç”, Arapların kendi kendilerini yönetebileceğine inanmıyor. Ama Arabı, Osmanlı’ya karşı kullanabilmek ve daha sonra kendi hegemonyası altına alabilmek için, bu “ajandadan” yararlanıyor. Fromkin, emperyal düzenin, yöre üzerindeki “hegemonya” dayatmasıyla; “bağımsızlık davasının” araçsallaştırması arasındaki bu çarpıcı tezata, 500 sayfa boyunca döne döne dikkat çekiyor. “Dava”ları kullanmak, “hegemonya”nın önüne yerli bir “Arap görüntüsü” verebilmek adına da kullanışlı oluyor. Yazarın dikkat çektiği diğer husus bugün olduğu gibi tıpkı! “İslamın kullanılması!” “Emperyal güç”, “Doğu”da her şeyin “din” olduğu varsayımından hareket ediyor! İngilizler haritaya bakıyorlar ve “İslamın hâkimiyetinin, bölgedeki politik manzaranın biricik unsuru olduğunu” tespit ediyorlar. Bu yaşamsal tespit üzerinden, o gün bugün “Doğu”yu, yani bizi güdüyorlar. Devamı cumartesiye! Türkiye ile Mısır pakt oluşturacak Dış Haberler Servisi Türkiye’nin İsrail’le askeri ilişkileri askıya almasının ardından Mısır’la askeri pakt oluşturmaya hazırlandığı bildirildi. İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesinde çıkan bir yazıda, askeri paktın İsrail’den “intikam” almayı amaçlamadığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin nüfuz alanını on yıllar boyunca erişemediği bölgelere yaymak niyetinde olduğu belirtildi. Gazete, Mısır’la askeri ve ekonomik paktın Erdoğan’ın gelecek pazartesi günü Mısır’a yapacağı ziyaret sırasında imzalanacağını da yazdı. Haaretz, Erdoğan’ın İsrail’e karşı “güç gösterisinin” AKP liderliği tarafından desteklendiğini, ancak atılan bazı adımları parti içinde kuşkuyla karşılayanlar da olduğunu bildirdi. Gazeteye göre, kimliğini saklı tutan bir AKP milletvekili, Erdoğan’ın bazen duygularıyla hareket ettiğini sonra da yaptıklarını tamir etmeye çalıştığını söyledi. Dış Haberler Servisi Libya lideri Muam hastasıydı. O da kolumdan ve sırtımdan bımer Kaddafi’nin oğlu Hannibal’ın, çocuğunun çakladı. Bazı yabancı çalışanları konuşmadadısını sıcak suyla haşlayan eşi Aline’ın evin sınlar diye öldürdüler. Hannibal ve eşi, 21 de çalışan Türk garsonu da bıçakladığı ortaya çık Ağustos’ta muhaliflerin Trablus’a girmeletı. Garson Adnan Tam (54), Hatay’ın Saman ri üzerine başka bir yere gitti. Ben de villadağ ilçesinden Libyalı zengin bir işadamının nın tuvaletinin penceresinden kaçtım. O evinde çalışacağı vaadiyle yaklaşık 1 yıl önce günlerde büyükelçiliğimiz kapalı olduğu için Trablus’a gittiğini, daha sonra Hannibal Kad bir camiye sığındım. İmam beni bir hafta sakladı. Çok iyilik gördüm ondan. dafi’nin evinde geçen şubat ayına kadar sorunsuz çalıştığını anYemek ve yiyecek verdi. Daha lattı. Tam, Libya’daki isyandan sonra bir Türk lokantasında birkaç ay sonra, Türkiye’nin Libkaldım. Burada, televizyon izya halkının yanında yer alması lerken büyükelçiliğimizin açılacağı haberini gördüm, açılınca üzerine Hannibal ve eşi ile adamlarının kendisine yönelik tutumda büyükelçiliğimize sığındım. larının değiştiğini söyledi. Tam, Kaçmasaydım, konuşmayao günden sonra Hannibal’ın evinyım diye beni de öldürecekde yaşadıklarını şöyle anlattı: lerdi.” “Türkiye’nin, Misrata’daki yaPasaportuna Kaddafi ailesi taralı muhalifler için gemi gönrafından el konulduğundan, büdermesinin ardından hakaret yükelçiliğin dönüş için gerekli ve işkence başladı. Nefret ettibelgeleri hazırladığını söyleyen ler benden. ‘Hain Türk’ diyerek Tam, “Aylardır maaş alamaaşağılıyorlardı. Her günü işdığımdan hiç param yok. Yol kence, horlama ve hakaretle gemasraflarımı da büyükelçiliçirdim. Hannibal ve adamlağimiz karşılayacak. Sağ olrından sopayla defalarca dasunlar her türlü kolaylığı sağAdnan Tam, işkence yak yedim. Karısı Aline sinir gördüğünü anlattı. (AA) ladılar” diye konuştu. Hannibal’ın eşi Aline, Türk garsonu bıçakladı Bir takım yok oldu Haber Merkezi Rusya’nın batısındaki Yaroslavl kentinden hareket eden YAK42 tipi bir yolcu uçağının kalkış sırasında düşmesi sonucu 44 kişi hayatını kaybetti. Uçağın, Ukrayna’nın Kiev kentindeki deplasman maçına giden Lokomotiv Yaroslavl adlı buz hokeyi takımını taşıdığı bildirildi. Yanan uçaktaki 37 yolcu ve 8 kişilik mürettebattan sadece bir kişinin kurtulduğu, bu kişinin de durumunun ağır olduğu bildirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle