17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA HABERLER Sınıf öğretmeni Çiğdem Baykal 50 kadına “Bana hikâyenizi anlatın” dedi, onlar da anlattı: 10 yaşında gelin gittim, kaynım ben ekmek yaparken bıçaklayıp kapıyı üstüme kapattı. Hastaneye götürdüler, kim yaptı 3 diye sordular, ‘kış kabağı keserken oldu’ diye anlattım Gerze’ye kurulması planlanan termik santralı ve bölgede son günlerde yaşanan olayları protesto eden bir grup Ankara’da eylem yaptı. (AA) Gerze’de bir çevreci tutuklandı ‘Düşman topraklarına girer gibiydiler’ CEM L C ĞER M Kaynım bıçakladı ben yaptım dedim AB D N YAĞMUR ABD’nin Siyasal slamla Tehlikeli DansıV ABD kendini dünyanın hâkimi görüyor… Öyle de davranıyor! Bu tutum ve davranışın ardında yatan nedenleri iyi çözümlemezsek, dünyada olup bitenleri ve olup bitecekleri de anlayamayız. Dünya, Birinci Büyük Savaşa, Tarım Devrimi’nden Sanayi Devrimi’ne geçişin sonucunda ortaya çıkan çelişkileri çözmek için girdi. Tarım Devrimi’nin zenginlik kaynağı olan toprak, artık göreli olarak önemini yitirirken Endüstri Devrimi’nin yükselen değerleri olan, hammadde temini pazarları, sanayi üretimi ve mamul satışı için gerekli olan pazarlar öne çıkıyordu. Pek doğal olarak dintarım imparatorlukları da yerlerini ulusal devletlere ve toprak yerine, hammadde ve ürün pazarlarını sömürecek devlet yapılarına bırakıyordu. Bu dönüşüm sırasında dünyanın hâkimi İngiltere’ydi. Dönüşüm sancıları, Avrupa’daki güç savaşı, sömürge bakımından yoksul bir Almanya ile rakipleri arasındaki Birinci Dünya Savaşı’nı başlattı. Savaş sonunda, İngiltere ve müttefikleri Almanya, AvusturyaMacaristan ve Osmanlı imparatorlukları ve Bulgar Krallığı ittifakına karşı zafer kazandı. Savaş sonunda, artık Endüstri Devrimi, Tarım Devrimi’nin dünya dengelerini, stratejilerini ve devlet biçimlerini tasfiye etmişti. İngiltere dünya egemenliğini yitirmiş, yerini, sonradan savaşa katılarak müttefikleri zafere taşıyan ABD almıştı. Aynı senaryo bir biçimde, dünyanın İkinci Büyük Savaşı’nda da tekrar etti. ABD, sonradan katıldığı İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya, İtalya ve Japonya tarafından temsil edilen faşizmi yenilgiye uğrattı… Böylece ikinci kez “dünyanın kurtarıcısı” rolünü oynarken, dünya egemenliğini de perçinledi. Ama bu kez de karşısına Sovyetler Birliği ve Soğuk Savaş çıkmıştı. 45 yıl süren bir dönem sonunda ABD, Batı’nın da yardımıyla Sovyetler Birliği’ni de tarihin karanlıklarına gömdü ve üçüncü kez “Hür Dünyanın Lideri” olduğunu tartışmasız bir biçimde tescil etti. Şimdi de karşısında İslamdan kaynaklandığı iddia edilen ama esas olarak tarihsel açıdan ABD’nin örgütlediği, desteklediği ve güçlendirdiği bir küresel terör ve Çin’in yükselen ekonomik ve stratejik gücü var rakip olarak. ABD, hem tarihi zaferlerinden gelen güçle sahip olduğu “Dünya Hâkimi Psikolojisinin” etkisinde, hem de bugün sahip olduğu stratejik, ekonomik ve askeri üstünlüğü yitirmemek için, bütün dünyayı gözlem ve denetim altında tutuyor, görebildiği tehdit ve tehlikelere karşı önceden önlem alıyor… Bunun adını da koydu: “Önleyici Üstünlük” (preemptive preeminence) diyor, gerektiğinde askeri müdahaleleri de öngören bu stratejiye. Bu çerçevede, tüm İslam âlemi ve Çin, (pek doğal olarak dünyanın öteki ülkeleri ve bölgeleri de, önem sırasına göre) ABD’nin birinci derecede hedefi. ABD’nin Siyasal İslamla dansında çok farklı partnerleri ve rakipleri var: 1) Filistin’i, Filistin Kurtuluş Örgütü, FKÖ’yü ve Hamas’ı ilk sırada anmak gerek. Tüm Siyasal İslam ve İslami Terör iddialarının merkezinde bunlar var çünkü. FKÖ partner, Hamas rakip olarak görülebilir ama bunları birbirinden ayıran çizgiler hiç de öyle net değil. 2) İkinci sıradaki partnerleri arasında Suudi Arabistan gibi, Kuveyt gibi Birleşik Arap Emirlikleri gibi Sünni şeriatıyla yönetilen diktatörlükler var. 3) Üçüncü sırada, İran gibi, Şii diktatörlüğüyle yönetilen rakipleri var. Biraz zorlayarak da olsa, Arap Aleviliği denilen farklı bir inanç çerçevesindeki bir diktatörlükle yönetilen Suriye de bu bağlamda görülebilir. 4) Dördüncü sırada ABD işgalindeki İslam ülkeleri geliyor. Sünniler, Şiiler ve Kürtler arasında bölünmüş Irak bu kategorinin örneği. Biraz zorlamayla, yine ABD öncülüğünde, NATO işgalindeki Afganistan da buraya sokulabilir. Şimdi Libya da buraya girmeye aday ülke. Daha sırada kimler var, tam belli değil. 5) Mısır beşinci sırada “nevi şahsına münhasır” bir örnek: Hem Filistinİsrail çatışmasının tam ortasında, hem diktatör Mübarek devrilmiş, hem geçiş döneminde bir askeri diktatörlükle yönetiliyor, hem de “Arap Baharı”nın başlangıcını ve sonradan gelen acı hüsranını yansıtıyor… Ama Mısır’da suların durulması daha çok zaman alacak ve pek çok değişime gebe bir ülke görünümünde. Biraz zorlamayla, Ürdün de Mısır benzeri bir ülke olarak görülebilir. 6) Altıncı sırada İslam Konferansı Örgütü var. Altmışa yakın üye ve beş kadar gözlemciden oluşan bu örgüt İslam ülkelerini bir araya getiren bir yapı. Siyasal olarak tam bir birlik ve uyum sağlanamadığı için şimdilik çok etkin değil ama ilerde ne rol oynayacağı da belirsiz. 7) Yedinci sırada, kendilerini İslamın temsilcisi olarak sunan terör örgütleri var. El Kaide, Hizbullah, İslami Cihad ve pek çok küçük fraksiyon burada rol alıyor. Bakmayın yedinci sıraya koyduğuma, ABD’nin Siyasal İslamla dansında (son zamanlarda partnerlik de yapan) en önemli rakip bu örgütler. 8) Müslüman Kardeşler ve benzeri, “demokrasi ve insan hakları” bağlamında siyaset yapan örgütler. Bunlar Arap ülkeleri içinde en örgütlü ve kuvvetli siyasal gücü oluşturuyor. ABD’nin partnerliğine en yakın aday da onlar. 9) Ve nihayet, bölgedeki güçlü devletlerden biri olarak, (özürlü de olsa) demokratik ve laik rejimi, Müslüman halkı ile İslam Dünyası içindeki tek ve biricik kimlikli Türkiye Cumhuriyeti. Cumartesiye ABD’nin, Siyasal İslam bağlamındaki pragmatik dış politikası. SİNOP Gerze’ye bağlı Yaykıl köyü Çakıroğlu mevkiinde kurulması planlanan termik santrala tepki gösteren çevrecilere, güvenlik güçlerinin biber gazlı ve sis bombalı sert müdahalesine tepkiler sürerken termik santrala karşı çıktığı için gözaltına alınan 6 çevreciden Volkan Özcan ‘polisi darp etmekten’ tutuklandı. Kararda 2 polis ve 2 jandarmanın tanıklığı göz önüne alındı. Yeşil Gerze Çevre Platformu (YEGEP) Sözcüsü Şengül Şahin, şirketin hukuk tanımaz tavrına kolluk kuvvetlerinin de ortak olduğunu söyleyerek “Bu saldırı düşman topraklarına girer gibi yapıldı. Bunu kınıyoruz. Gerze düşman toprağı değil” dedi. Şirket yetkilileri ise yaşananların ardından yazılı açıklama yaptı. Gerze Enerji Santralı’nın 1 milyar Avro’luk yatırımla kurulacağının ve ülke ihtiyacının yüzde 4’ünü karşılayacağının altının çizildiği açıklamada, “Çalışmalarımız, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın izni kapsamında sürdürülmektedir. 3000 kişiye iş ortamı yaratılacaktır” denildi. Eski eşinin kocasını öldürdü MERSİN (AA) Mersin’in Silifke ilçesinde bir kişi, 3 yıl önce boşandığı eski eşinin kocasını bıçaklayarak öldürdü. İşsiz olduğu belirtilen 38 yaşındaki Salim D., Saray Mahallesi’ndeki eski TEKEL binası yanında eski eşi Firdes Kümbet (35) ve bir ay önce evlendiği Murat Kümbet’le (35) karşılaştı. Salim D. ile yeni evli çift arasında henüz belirlenemeyen nedenden tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Salim D., üzerinde taşıdığı bıçağı Murat Kümbet’in kalbine saplayarak kaçtı. Olay yerine çağrılan 112 Acil Servis ekiplerince Silifke Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Kümbet, yapılan müdahaleye rağmen hayatını kaybetti. Kaçan Salim D. ise polis ekiplerince bir iş hanının çatısında yakalandı. ki kişi yaşamını yitirmişti Sel felaketinde iki yıl sonra keşif İstanbul Haber Servisi İstanbul’daki sel felaketinde 2 kişinin öldüğü İkitelli’deki TIR garajının sahibinin 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davada olay yerinde keşif yapılması kararlaştırıldı. Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan garaj sahibi İdris Tan Kamer ile avukatı katıldı. Duruşmada tanık olarak dinlenilen Mustafa Kale, olay günü garajda olduğunu, suyun birdenbire aşırı derecede yükseldiğini belirtti. Tanık Kale, “Suyun yükselmesi sonucunda garajın yanındaki Basın Ekspres yolunun beton duvarını aşan su yola aktı. Sular çekildiğinde TIR garajının içinde su kaplumbağası, balıklar ve su yılanı gördüm. Bu hayvanların askeri alandaki göletten başka yaşayacağı su kaynağı çevrede yok. Çünkü parkın yanından geçen dere kirlidir ve canlı yaşayamaz” dedi. Mahkeme heyeti ise olay yerinde keşif yapılmasını kararlaştırarak duruşmayı erteledi. MERSİN Aile içi şiddet, erken yaşta annelik, zorla yapılan evlilikler, çocuk yaşta yapılan evlilikler, kadının eşine ekonomik bağımlılığı... Türkiye’de milyonlarca kadının yaşadığı bu ortak sorunlar, sınıf öğretmeni Çiğdem Baykal’ın “Bana hayatınızı yazın” dediği 50 kadının kendi el yazısıyla hikâyeleşti. Baykal da kadınların mektuplarını bir araya topladı, fotokopi ile çoğaltıp bir kitap taslağı oluşturdu. Şartlar elverirse mektupları ‘Şevket Sümer’de 50 Kadın, 50 Hayat’ adını vereceği bir kitapta toplamak istediğini söyleyen Baykal, kadınlara ‘hayatınızı yazın’ demeye devam edeceğini söylüyor. Mahallede yüzden fazla aileyi ziyaret eden, dostluklar kuran Çiğdem öğretmenin bu talebine önceleri temkinli yaklaşmış kadınların birçoğu. Ancak hayatlarında ilk kez “Dertlerinizi, sorunlarınızı anlatın” diyen biriyle karşılaşmış olmanın heyecanı ağır basmış. Mersin’in göçle oluşmuş mahallelerinden biri olan Şevket Sümer Mahallesi’nde yaşayan, çoğunluğu Kürt kökenli 50 kadının kaleme aldığı hikâyelerin neredeyse hepsinde çocuk yaşta ve zorla evlendirilme, koca ve kaynanadan şiddet görme, erken yaşta çok çocuklu anne olma gibi mağduriyetler dile getiriliyor. Kitap için öyküsünü yazan 50 kadından sadece birkaçı 18 yaşından sonra evlenmiş. Geriye kalanların hepsi 1517 arasında evlendirilmiş. Yaram iyileşmeden işe başladım Kitap için hikâyesini anlatan kadınlardan Z.E. 10 yaşında zorla evlendirilmiş. Z.E’nin kitap taslağında kendi cümleleriyle anlattığı hikâyesi ise şöyle: “Ben 10 yaşında gelin gittim Gaziantep’e. Fırına giderken çocuklar beni kovalardı, ‘küçük gelin’ diye bağırırdı. Elimle çamaşır yıkardım, kaynanam beni döverdi. Kaynanam ekmek vermezdi. Kaynım ben ekmek yaparken karnıma bıçak soktu. Sonra kapıyı üstüme kilitleyip çıktı. Kayınbabam ata bindirip hastaneye götürdü. Bana sorular sordular. Nasıl oldu dediler. Kış kabağı keserken oldu dedim. Mahkemeye gönderdiler. Her ay mahkemeye giderdik. Savcı ve hâkim bana sordular. stekli mi evlendin yoksa zorla mı evlendin? ki kolumu mühürlediler, Diyarbakır heyetine gittik. Yaşımı büyütmek için, yoksa kocam hapse girecekti. Sonra eve döndük. Daha yaram iyileşmeden işe başladım.” CEVAP ve DÜZELTME 5 TEMMUZ 2011 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Murat KIŞLALI’ya ait “AOÇ kimin çiftliği” başlıklı yazıda, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi EKER ve Bakanlığımız hakkında, haksız ithamların bulunduğu, yanlış ve asılsız iddialara yer verilerek kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesine neden olunmuştur. Sayın Mehmet Mehdi EKER ve Bakanlığımızın hükmi şahsiyetine yönelik ifadelerinizde tamamen gerçek dışı bilgi ve buna bağlı yanlış yorumlarla kaleme aldığınız konuyla ilgili olarak aşağıdaki tekzibin yayınlanması zarureti doğmuştur. Söz konusu yazıda AOÇ kiralamalarında sanki sürekli çok büyük ihale yolsuzlukları yapıldığı, sorunlu kiralamaların başında Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi EKER bulunuyormuş gibi ifadelerle, geçen yılki TBMM KİT Komisyonu görüşmelerinde savcılığa vereceğini söylediği iki akaryakıt istasyonu kiralamaları ile ilgili sanki hiç işlem yapılmamış, bunlar hakkında soruşturma yapılmamış, örtbas edilmiş gibi lanse edilerek tamamen gerçek dışı ve yanlış bilgilerle dolu iddialar ortaya atılmıştır. Bahse konu iki akaryakıt istasyonu ile ilgili yapılan inceleme ve soruşturma neticesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 14.09.2009 tarih ve Soruşturma No: 2009/121819; Karar No: 2009/61193 sayılı kararı ile İŞLEMDEN KALDIRMA KARARI verilmiş olup, söz konusu kararda: AOÇ’nin kira protokolünün 2008 yılından itibaren 11 yıl daha uzamasından dolayı herhangi bir kira gelir kaybına uğramadığı, yapılan işlemin mevzuata uygun olduğu, kira veya gelir kaybı bir yana, AOÇ Yönetiminin kurumun rayicin çok üstünde gelir elde etmesini sağladığı, AOÇ’nin kira sözleşmesinin uzatılması sonucunda herhangi bir zararın oluşmadığı yönündeki müfettiş tespitleri yerinde ve uygun olarak görülmüş ve evrakın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Gazetecilerin, haberlerin doğruluğunu ve gerçekliğini araştırma mükellefiyeti bulunduğu halde, bu ilkelere uyulmadan haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için, gerekli araştırmaların yapılarak, gerçeğe dayanan, bilgi ve belgelere dayalı haber yapılması zorunludur. Haberde yer alan bazı iddiaların, araştırılmadan ve Bakanlığımızca doğrulatılmadan, gerçek habermiş gibi kamuoyuna sunulması, yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebileceği gibi, kamuoyunda yersiz endişelere yol açabilecek mahiyettedir. Yazınızda yer alan iddialar ile ilgili olarak açıklamalarımız doğrultusunda gerekli cevap ve düzeltme yapılması, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından önem taşımaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı adına Refiye Ertürk 1. Hukuk Müşaviri Şans Topu çekildi: 2, 10, 15, 22, 24 +13 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle