17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA 13 AKP’nin TÜBA kararına tepki Dünyada çok sayıda akademiyi temsil eden bir kuruluş olan Human Rights Network of Academies and Scholarly Societies Başbakan’a yazdığı mektupta TÜBA’nın Türk hükümetinin çıkarttığı son kararnameyle yeniden şekillendirilmesine karşı çıkıyor REYHAN OKSAY Ucuz Oyun!.. İki haber de Türk medyasında aynı gün yer aldı.. Önce manşete layık görülenden başlayalım: İsrail’le ipler koptu!.. Ne olmuştu peki? Birleşmiş Milletler “Mavi Marmara faciası” ile ilgili raporunu yayımlamış, AKP hükümeti bu raporu hiç mi hiç beğenmemişti! Öyle ki; Cumhurbaşkanı Gül, “BM raporu yok hükmünde” bile demişti. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ağzından İsrail’e karşı 5 maddelik “yaptırım paketi” açıklandı. Buna göre, İsrail’le diplomatik ilişkiler en alt düzeye indirildi. Askeri anlaşmalar askıya alındı. İsrail’in Gazze ablukası reddedildi. En dikkat çekici başlık ise “Akdeniz’deki seyrüsefer serbestisi için gerekli önlemler alınacak” maddesiydi.. Yani, Akdeniz’de Türk savaş gemileri daha sık ve etkili gezilere çıkacaktı!.. Gelelim manşetlerin altında yer alan ikinci habere: ABD radarları (füze kalkanı) Türkiye’de!.. Neydi bu radarlar, anımsayalım.. ABD’nin girişimiyle, NATO’nun gündemine gelen ve Ankara’nın da onayıyla Türkiye’ye erken uyarı radarı kurulacağı açıklandı. Durumdan pek memnun görünen Pentagon, füze kalkanının bu yılın sonunda devreye gireceğini açıkladı.. Haa, unutmadan; bu sistemin öncelikli olarak İran için kurulduğunu Mısır’daki sağır sultan bile biliyor da, atlanan bir ufak detay var: Suriye’nin füzeleri!.. Dünyada çok sayıda akademiyi temsil eden bir kuruluş olan Human Rights Network of Academies and Scholarly Societies Başbakan’a hitaben yazdığı bir mektupta TÜBA’nın Türk hükümetinin çıkarttığı son kararnameyle yeniden şekillendirilmesine karşı çıkıyor ve akademinin yeniden özerkliğine kavuşturulması gerektiğini belirtiyor. Bu mektup Başbakan’ın dışında Cumhurbaşkanı’na, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı’na da gönderildiği gibi, kurumun sitesinden dünya kamuoyuna açıklanmış durumda. Human Rights Network of Academies and Scholarly Societies, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi tarafından tanınan hakları şiddetli bir biçimde baskılanan bilim insanlarına, öğretim görevlilerine, mühendislere ve sağlık sektörü mensuplarına yardımcı olmak amacıyla kuruldu. Ulusal akademilerin ve akademik kuruluşların bağımsızlığını ve özerkliğini korumak için dayanışma içinde olan kuruluş, kurumsal insan hakları farkındalığını oluşturmak ve bu yöndeki çabaları desteklemek amacını güdüyor. Kuruluş, İnsan Hakları Sekreterliği’nin dikkatlerine getirdiği vakalara ve sorunlara dünya çapında bir iletişim ağı üzerinden müdahale etme hakkına sahip. 6 Eylül tarihli mektupta şöyle deniliyor: “Sayın Başbakan, Bizler, dünyadaki ulusal akademi ve akademik kuruluşların oluşturduğu bir yapıyız. Üyelerimizin pek çoğu Türkiye Bilimler Akademisi ve saygın üyeleri ile birlikte uzun yıllar çalışmıştır. Mali ve idari bir özerklik içinde hareket eden TÜBA’nın büyük bir sorumluluk içinde Türkiye’deki bilimsel çalışmaları nasıl desteklediğini, bilimsel öncelikleri nasıl belirlediğini, bilim politikaları için nasıl öneriler verdiğini ve Türk hükümetlerine bilimle ilgili yasalarda yapıcı değişiklikler için nasıl yol gösterdiğini izledik. Bütün bu çabaların arkasındaki ülkü, Türkiye’yi gerçek bir ‘bilim toplumu’ düzeyine çı kartmaktır. Kuruluşumuzun yükümlülüklerinden biri de bağımsızlığı tehdit altında olan kardeş akademileri desteklemek olduğu için, bu mektubu yazıyoruz. Son hükümet kararnamesi ile TÜBA’nın yeniden şekillendirileceğini ve bu şekilde bağımsızlığını yitireceğini büyük bir üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. (Diğer bilim örgütlerinin de bizim endişelerimizi paylaşacağını bildiğimiz için bu mektubu kendi web sayfamızda yayımlıyoruz.) Bu mektup ile sizlerin kaygılarımızı anlayacağınıza içtenlikle inanıyoruz; bu kararı iptal edeceğinizi ve TÜBA’yı güçlendirip destekleyeceğini zi umuyoruz. Sağlıklı ve bağımsız bir bilim akademisi, Türkiye’de iyi bilimin yapılmasına ve bunun getireceği avantajlardan yararlanmasına yol açacaktır. Halkın iyiliği ve toplumsal denge için uluslararası bilim insanları ve akademisyenler olarak –yasal, ahlaki, bilimsel normlar dahilinde özerkliğin bilimin (akademiler ve üniversitelerde) uygulanmasında ve kültüründe gerekli olduğuna inanıyoruz. Yasal ve saygın tüm ulusal akademiler bağımsızdır. Üyelerini bilimsel başarılarına göre seçer; mali kaynaklarını ihtiyaçlara göre dağıtır; nesnel, yansız bilimsel fikirler sunar; dini ve siyasi etki ve inanışlardan ba ğımsız kalmaya özen gösterir. Türkiye’nin, bağımsız TÜBA’nın yoluna devam edeceğine ilişkin uluslararası bilimsel topluluğun saygısını ve kabulünü hak ettiğine ve ihtiyacı olduğuna şiddetle inanıyoruz.” Tepkiler Science dergi grubunun bilim politikası konusundaki son haberlere ve analizlere yer veren ScienceInsider isimli internet gazetesi, Martin Enserink imzası altında TÜBA ile ilgili son hükümet kararlarına ilişkin gelişmeleri yazdı. Yazıda özetle şöyle deniyor: Türkiye Bilimler Akademisi, Türk hükümetinin kurumu ele geçirmeye yönelik girişimlerine direniyor. 27 Ağustos tarihinde hükümetin çıkarttığı bir kararnameyle üyelerin çoğunluğunun dışarıdan seçilmesinin ve başkanının tayin edilmesinin yolunu açarak akademinin özerkliğini elinden almış oldu. Prof Kanpolat hükümetin bu kararnameyi çıkartmasının altındaki neden hakkında şu yorumu yapıyor: “Bence hükümetin akademiyi susturmak istemesinin nedeni evrim gibi bazı hassas konulardaki faaliyetlerini engellemek değil. Tersine, hükümet kurumların tümünü kendine bağlamak ve içlerine sızmak istiyor. TÜBA bu kurumların sonuncusuydu.” ‘TÜBA Ç N SABIRLI OLUN’ Bakan Nihat Ergün, TÜBİTAK ve Türkiye Bilimler Akademisi’nde (TÜBA) üyelerin seçilme yönteminin değiştirilmesi ve Bakanlar Kurulu’na da üye seçme yetkisi verilmesi yönündeki eleştirilerle ilgili olarak da “Yeni sistemde TÜBİTAK ve TÜBA genel kurullarının yanı sıra YÖK Genel Kurulu ve Bakanlar Kurulu da üye belirleyecek. Bu, farklı bakış açılarının yansıtılması ve zenginleştirme amaçlı bir düzenleme. Bakanlar Kurulu’nun kriteri de akademik ölçütler olacaktır. Bu kurumları hükümetin ele geçirmek istediği yönündeki yorumlar yanlış. Hepimiz bilimsel ölçütlerle değerlendirme yapmak zorundayız. Herkes biraz sabırlı olursa aslında, TÜBA’da akademisyenlerimizin, değerli hocalarımızın ne kadar özgürce, bilimsel çalışma yapabileceklerini önümüzdeki süreçte çok rahat görebileceklerini söyleyebiliriz. Dünyadaki tüm bilim adamlarımızı solcu ya da sağcı diye ayırmadan bir araya getirip 2023 hedefleri için düşüncelerini almak istiyoruz. Bilim adamlarımıza gereken değeri veremedik” açıklamasında bulundu. 30 Ağustos’la Şeker Bayramı’nın Beraberliği PER HAN ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] İnanılması zor bu büyük kurtuluş zaferinin destansı seyrini yaşayan İzmir kökenli içi yanık anneannemden C MY B C MY B Önemli bir açıklama: 30 Ağustos Zaferi’nin bu yılki kutlamalarının izlenimlerine değinmeden önce, 1 Eylül 2011 günlü köşe yazımda izninizle bir yanlışımı açıklamak istiyorum. Bu kusurun nedeni bilgisayarımı bir yakınım kullandıktan sonra ‘enter’i çökertmesi sonucu oluşan arızanın, ancak bayram sabahında düzeltilmesinden sonra, bozuk bir moral ve stresle metni yazmış olmamdan kaynaklanmış olsa gerek... I. Dünya Savaşı birleşik emperyallerin galibiyetiyle sonuçlanmıştı. Onlara karşı Osmanlı devletinin müttefiki Almanya’nın başını çektiği birleşiklik yenilince Mustafa Kemal’in kumandasındaki Çanakkale Savaşı’nda, abidesi dikilen kahramanlarımızın zaferine rağmen Osmanlı Devleti de yenilmiş sayıldı. Sevr Antlaşması’nın hükümlerince Osmanlı mülkü galiplerin paylaşım işgallerini getirdi... Paylaşımda Yunanistan’a Batı Anadolu sunuldu. Onlar da silahlı güçleriyle Ege Denizi’nden merkez İzmir olmak üzere işgale giriştiler. İzmir ve çevresindeki tüm iş ve oturma yerlerinin sahiplerini yok ederek ele geçirdiler, geriye kalanları da yakıp yıktılar. General Trikopis’in komuta ettiği bu girişimler, silahtan ve tüm gereksinmelerden yoksun askerlerimizle, vatanları için canını vermeye hazır halkımızın oluşturduğu güçlerin çarpışma ve savunmalarına karşın Yunan ordusu Ankara’ya doğru ilerlemesine devam ediyordu. Bilindiği gibi bunu kabul edemeyen M. Kemal Paşa’nın komutasındaki kuvvetler bu ilerlemeyi Sakarya Meydan Savaşı’nda birçok yokluklar içinde olsalar da durdurmayı başardılar. Çarpışmanın sonuçları kendileriyle birlikte halkın da maneviyatını yükseltti. Bunun üzerine M. Kemal Paşa güvendiği üç yoldaşı, İsmet, Fevzi ve Kazım Paşa’ya yoksunluklar içinde de olunsa Yunanı kovmaya devam edileceği kararını bildirdi. Kurtuluş Savaşı’nın en şiddetlisine girişerek 26 Ağustos’ta başlayp 34 gün sonra başarıyla bitirdiği 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Savaşı’yla zafere ulaştırdı. Düşman kuvvetlerinin komutanı Trikopis esir alındı. 9 Eylül’de düşman denize dökülerek, işgal sona erdirildi. Bu zafer gününün görkemli kutlamalarını çok küçük yaşlarımda Güzel İzmir’de izleyişim en değerli anılarımdandır. bebekliğimden erişkinliğime değin tüm gerçekleriyle hep dinlemişimdir. Şöyle ki; mücadelede büyük oğlu meçhul asker olarak,16 yaşında, işgal nedeniyle rüştiyedeki öğrenimini terke mecbur olan, küçük oğlu da Ali Efe’nin Kuvayı Milliyeci oğlu Çakır Mehmed Efe’nin ailesinin himayesinde.. Bayındır’ın Hasköy’üne sığındıkları o işgal günlerinde, halk savaşçısı çetelerine azık taşıdığı gecelerden birinde Menderes suyundan yaya olarak geçerken Efson’un (Yunan askeri) serseri kurşunuyla dizinden aldığı yaranın kangrenleşmesiyle kaybettiği oğullarının onulmaz acılarını aralıksız anlatarak teselli arardı. M. Kemal’le kurtuluşta emeği geçen komutanlarla şehit düşenlere, bilebildiği ölüm günlerinde ve milli bayramlarımızda hiç aksatmadan indirdği hatimlerle dualarını gönderirdi.. ‘Canlı Tarih’ten dinleyip öğrendiklerime karşın Trikopis’in yerine Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “Yurtta sulh, dünyada sulh” ilkesiyle yakın komşularımızla dostluk kararı almıştı. Büyük zaferden sonra o günlerde Yunanistan’ın Başbakanı olan Venizelos’la bu ilke doğrultusunda dostluğun kanıtı olarak el sıkmasını bildiğim halde Venizelos’u, yanılgıyla işgal güçlerinin komutanı General Trikopis’in yerine koyma yanılgımdan duyduğum utançla önce Ulu Önderimizden sonra da okurlarımdan özür diliyorum. Tarihimizde Kurtuluş Savaşımızın zafer simgelerinden biri olan 30 Ağustos 1922’deki Başkomutanlık Meydan Savaşı’yla Şeker Bayramı, ancak kırk yıla yakın bir süreyle beraber olabiliyorlar. Kutlamalarda bu iki öğenin, eşdeğerde tutulması gerekirken, devlet erkânının Şeker Bayramı’nı öne çıkarıcı tavrını üzücü buldum. Çünkü; 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi’nde verilen kararların başında Kurtuluş ve Kuruluş vardı. Eğer M. Kemal Paşanın Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı, 30 Ağustos 1922’de övünülesi zaferle kazanıp Kurtuluş sağlanmasaydı ne ramazan ne de onun bayramı olamazdı. Bu tarihi değerler okulda çocuklarımıza ve çoğunlukla dünyadan habersiz insanımıza tüm nitelikleriyle anlatılıp öğretilmezse güvenli ve ileri bir ülkeyi ancak rüyalarımızda görebiliriz. Daha bu konuda değinilecek birçok söz var, ama sayfam bitti. Kurtuluş ve Kuruluşumuza saygıyla... Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Şimdi de işin “ucuz senaryo” boyutuna bakalım!.. İsrail’le ipleri kopartan, hatta görünürde, Akdeniz’de bir savaş olasılığını bile gündeme getiren yaptırım kararları ile, Türkiye’ye “Füze kalkanı” yerleştirileceği açıklamasının aynı güne gelmesi ne anlama geliyor? Ucuz oyun anlamına tabii!. Bir yandan, ABD’nin dünyadaki en önemli iki stratejik ortağından birine, İsrail’e yaptırım(!) uygulayıp, Arap dünyasında (ve tabii halkımız nezdinde) prestij kazanmaya oynayacaksın, öte yandan füze kalkanı projesine topraklarını açıp, aslında İsrail’i, hem İran’ın hem de Suriye’nin saldırılarına karşı koruma altına almış olacaksın!.. Oyunun senaryosu bu bölümde fena halde tökezliyor!.. Ama oyunun püf noktası zaten bu değil; asıl amaç, İsrail’e “yaptırım” masalıyla Arap dünyasında elde edileceği planlanan prestijin, Suriye seferi ve sonrası için bozdura bozdura harcanması!. Diğer taraftan, Türkiye’ye yerleştirilecek olan “füze kalkanı”nın, İran’dan önce, Suriye’de Sovyet döneminden beri bulunan (ve nükleer başlık taşıdığı iddia edilen) füzelerine karşı kullanılması.. Ve oyun şimdilik tıkır tıkır yürüyor!. Kahraman Türk medyasının engin desteğiyle bir de “Gazze gazası” uyduruldu, şimdi ona kılıf dikiliyor!. 12 Eylül’de Mısır’a gidecek olan Tayyip Bey’in Gazze’de büyük bir gövde gösterisi yapacağı yazılıp çiziliyor. Başbakan’a soruyorlar, “Mısır’daki kardeşlerimizle orada istişare edeceğiz; gideriz de, gitmeyiz de” yanıtını veriyor!.. Bir Allah’ın gazetecisi de çıkıp, “siz böylesine yaşamsal bir konuda o anda mı karar vereceksiniz” demiyor, diyemiyor. Sanki Başbakan ve beraberindekiler, abluka altındaki Gazze’ye değil de, Şarm el Şeyh’e tatile gidiyor!.. Bu arada İsrail, sıcağı sıcağına Yunanistan’la askeri işbirliği anlaşması imzalıyor. Akdeniz’de Güney Kıbrıs’la petrol araması yapıyor. Rusya, limanlarını ikili anlaşmalara aykırı şekilde mal getiren Türk gemilerine fiilen kapatıyor. Maşallah bizimkilerde tık yok!.. Sözün özü; umarım füze kalkanı Türkiye’ye yerleştirildikten sonra Suriye sınırında “sefere yol açacak” kötü ve kanlı bir şeyler kotarılmaz... Çünkü bu çapta bir ucuz oyun yalnızca savaşı işaret ediyor!.. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] 1/ Köy oyun 1 larını yöneten kimseye veri 2 len ad... Sıcak 3 bölgelerde ye 4 tişen çok sert 5 bir ağaç. 2/ Batı Trakya 6 Türkleri ara 7 sında yaygın 8 bir halk oyunu. 3/ Yinele 9 nen dize. 4/ Herhan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 gi bir törende ya da 1 T A Ş D E L E N gösteride yer alan 2 U Z O K U L A K kalabalık... Gazian 3 R A L L İ A R A tep yöresinde yetişen 4N MAMA A Ş beyaz bir üzüm cin5A N A L O J İ A si. 5/ Ankara’nın 6 L A A Z A Z İ L Sincan ilçesinde arkeolojik bir vadi... 7 A R İ N N M O A L T Fas’ın plaka imi... 8 R İ N G A 9 N İ A G A R A Hayvanlara vurulan damga. 6/ Üzerinde yüzlerce iğneli köstek bulunan uzun balık oltası. 7/ Eskiden Karagöz oynatılan kahvelere verilen ad... Kabadayı. 8/ Meslek... Havayuvarı içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, yel, yıldırım, yağmur, dolu gibi olaylara verilen genel ad. 9/ Bir durumun anlaşılmasına yardım eden şey... Eski Mısır’da güneş tanrısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bataklık... İstem dışı yapılan hareket. 2/ Kuşbaşı doğranmış kuzu eti ve yufkayla yapılan bir tür kebap. 3/ Usandıracak kadar sık yinelenen söz. 4/ Biriyle ya da bir şeyle eğlenme ve onu küçümseme... Bir takvim türü. 5/ Sazın en ince ses veren teli... Eski dilde su... Genişlik. 6/ Geminin saatteki hızını anlamak için kullanılan aygıt. 7/ Tropikal Amerika’da yaşayan ve top gibi yusyuvarlak olabilen bir hayvan... Zeybek. 8/ Uğraş... Akanyıldız. 9/ Büyük Menderes Irmağı deltasında, birçok kuş türünü barındıran bir göl... Arjantin’in plaka imi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle