17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EYLÜL 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 13 Yeniköy Korusu için alıcı aranıyor İstanbul Haber Servisi Çukurova Holding, Yapı Kredi Bankası’nın kurucusu Kazım Taşkent’in mirası olan İstanbul’daki koruları satışa çıkardı. Holding, gazetelere ilan vererek Yeniköy’deki Sait Halim Paşa Korusu için yatırımcılardan teklif istedi. Koruların imara açık olmaması nedeniyle satışının zor olacağı düşünülüyor. Ancak Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Muhcu, anayasa ve yasalarla koruma altında olan koruların ve tarihi köşklerin bir “oldubittiye” getirilebileceğine dikkat çekerek Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı göreve çağırdı. Çukurova Holding, Yapı Kredi Bankası’nı Koç HoldingUnicredit ortaklığına satarken obsiyonlu bir satış maddesi ekleyerek banka mülkiyetindeki koruları satma hakkı aldı. Anlaşmaya göre, koruların satışından elde edilecek gelir Çukurova’nın borcundan düşülecek, kalan bölüm de holdingin olacak. Çukurova Holding 2006 yılında da koruları satışa çıkarmış, ancak 100 milyon dolar değer biçilen korulara alıcı bulunamamıştı. Holding geçen hafta gazetelere ilan vererek koruları tekrar satışa çıkardı. İlk verdiği ilanda “İstanbul’un en gözde merkezlerinde bulunan Bağlarbaşı Korusu ve Yeniköy Korusu için ya UĞUR MUMCU MAHALLES TED RG N F LEN YAPILAŞMA MÜMKÜN M imarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, koruların yapılaşmaya açılmasının hukuken mümkün olmadığını dile getirerek “Ancak hükümetin ve yerel yönetimin uygulamalarına bakacak olursak koruların fiilen yapılaşmaya açılması gündeme gelebilir” dedi. Koruların, ticarete ve turizme açılmasının, yaygın ve yoğun kullanımının korulara zarar vereceğini vurgulayan Muhcu, koruların barındırdığı ağaç, bitki örtüsü ve tarihi eserler nedeniyle değerli olduğunu söyledi. Muhcu, yapılan son düzenleme ile doğal sitlerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, kültürel sitlerin Kültür Bakanlığı’na bağlandığını anımsatarak “Bu, koruların yapılaşmaya açılması için atılan ilk adımdı. Kimi yatırımcılar son gelişmelerden cesaret alıp koruları satmaya ve satın almaya karar verebilirler. Kültür Bakanlığı, korularda sit özelliği taşıyan kültürel değerlere sahip çıkmalı. Yoksa korular betonlaşarak yok olabilir” diye konuştu. Eski çöplüğe inşaat izni ÖZLEM GÜVEML ‘Yetmez Ama KHK!..’ Son dönemlerde haftalık yazılarımı, bir sonrakine terörle başlamama umuduyla noktalıyorum. Gel gör ki, değişen bir şey yok; ölümün kutsandığı bir kan gölünde yaşıyoruz sanki. Yine ölümler, yine ölümler... Oysa “hangi haklı gerekçe” ölümlerin üstüne yükselebilir ki? İktidarın teröre karşı polisi öne çıkarmaya çalıştığı bir dönemde, ardı ardına gelen şehit polis cenazeleri... Futbol oynarken alçak bir kurşunla son nefesini vermek! Askeriyeden yine şehit haberleri... Küresel güçlerin himayesinde varlığını sürdüren bir örgüt, kana doymuyor. Bu nasıl bir yapıdır ki silah alacak mali gücü bir türlü tükenmiyor? Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Destekçilerinin hangi yüzü varsa, 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliklerine katılıyor,provokasyon yapıyor. Siz hiç terör örgütü ve yandaşlarının sömürüye, yoksulluğa, açlığa, Doğu ve Güneydoğu’daki yarı feodal düzene, ağa ve töre baskısına karşı çıktığını gördünüz mü? Öte yandan geçtim öncekileri, “dünya gücü olma yolunda ilerlediğini” söyleyen bu iktidar, on yıldır ne yapıyor? Terör örgütünü belirli ölçülerde legalleştiren açılım politikalarıyla bugünlere gelmedik mi? ABD’nin stratejik ortağı “güçlü iktidar!”, BM raporunun ardından her dönem ABD’nin kanatları altında yaşayan İsrail’e posta attı, yaptırımları gündeme getirdi! Bu arada İsrail’in güvenliğini yaşamsal derecede ilgilendiren NATO füze kalkanının Türkiye’ye konuşlanacağını açıkladı, ne tesadüf! Koparılan gürültünün altında, “cambaza bak” oyunu... İsrail’e ateş püskürenler, onun can güvenliğini birinci elden sağlıyor. Füze değil, salt radar olacakmış kurulacak sistem! Bu durumda sözgelimi, İran’ın İsrail’e atacağı, Türkiye’nin tespit edeceği olası nükleer ya da kimyasal bir bomba, gökyüzünün neresinde imha edilecek acaba? Kabak başımızda patlamasın sakın! Ancak tek parti, tek adam sisteminde görülecek düzenlemelerin adım adım gerçekleştiği bir süreç yaşıyoruz. Kanun hükmündeki kararnameler (KHK) yoluyla Meclis, dolayısıyla muhalefet devre dışı. KHK’lerle çıkarılan birçok yasa, ana muhalefet eliyle Anayasa Mahkemesi’ne götürülüyor. Kuvvetler ayrılığının bozulduğu bir dönem. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışılıyor. Bağımsız, özerk ve yarı özerk her kurum güdümlü oluyor. Özellikle kıyı bölgelerde, ormanlarda, meralarda, sulak alanlarda, doğal ve arkeolojik SİT alanlarında inşaat dahil her türlü kullanımı önleyen yasal mevzuat, AKP’nin elinde yeniden düzenleniyor. Görülmemiş bir rantın, yağmanın önü açılıyor. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kamu arazileri, arsalar, binalar pazara çıkarılıyor. Çevre ve doğal yapıyı iyi kötü bugüne kadar koruyan hukuksal düzenlemeler ve kurumlar, devre dışı bırakılıyor. Ve bütün bunların gerçekleşmesine çanak tutan, iktidarın bu güce ulaşmasına destek veren, katkı koyan 12 Eylül Referandumu’nun “yetmez ama evetçi sahte çevrecileri”, hâlâ çevre koruma panellerinde, etkinliklerinde yer alma “becerisini” gösteriyor! Hâlâ CHP’li bazı yerel yönetimler, neoliberal uygulamalara omuz veren bu tür çevrecilerden ve çevrelerden doğru politika bekliyor! tırımcılardan teklif alınacaktır” duyurusu yapan Çukurova, daha sonra bir düzeltme yayımladı. Düzeltilmiş ilanda Bağlarbaşı Korusu satıştan çekildi, sadece Sait Halim Paşa Korusu olarak da bilinen Yeniköy Korusu için yatırımcılardan teklif istendi. Abdülmecit Efendi Korusu olarak da bilinen Bağlarbaşı Korusu’nun durumuyla ilgili haziran ayında bir gelişme yaşanmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile koru içinde son Osmanlı veliahtı Abdülmecid Efendi için yaptırılan Av Köşkü’nü sosyal tesis yapmak için prensipte anlaşmaya varılmıştı. Şu an satışa çıkarılan Yeniköy Korusu, 9.2 hektarlık alana sahip. Koruda bulunan sakız ağacı, gladiçya, gümüşi ıhlamur, servi, himalaya ve toros sedirleri, selvi, fındık, menengeç, defne, gürgen, akçaağaç ve fıstık çamlarının hepsi kayıtlı. Ziyarete kapalı olan koru, imara kapalı içindeki tarihi köşk de koruma altında. 1950’lerde Kazım Taşkent tarafından Yapı Kredi Bankası bünyesine kazandırıldı. İstanbul Uğur Mumcu Mahallesi’nde 1992 yılında kapatılan eski Yakacık Çöplüğü üzerinde yapılmak istenen inşaat çevredeki yurttaşları tedirgin etti. Temel çalışması sırasında metan gazı patlaması yaşanabileceğinden endişelenen mahalle halkı durumu Kartal Belediyesi’ne iletti. Belediye, halkın tepkisi üzerine inşaat için gerekli izinleri bulunan kooperatiften bir üniversiteden yerleşime uygunluk belgesi almasını istedi. Üstü toprakla örtülüp yeşil alana çevrilen eski çöplük alanı üzerinde sosyal tesisler, spor alanları, çocuk parkı ve yürüyüş parkurları bulunuyor. 3040 dönümü civarındaki alanın bir kısmı daha çöplükken 1984 yılında imara açıldı. Çöplüğün kapatılmasından sonra da 2006 yı lında Milli Emlak tarafından Durusu Konut Yapı Kooperatifi’ne satıldı. Kooperatif, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden 10 kata kadar imar izni aldı. Yaklaşık 2 ay önce inşaat için ölçüm yapılmaya başladığını gören yurttaşlar harekete geçti. Alanın karşısındaki apartmanda oturan Esfendiyar Kaya, 1996’da kendi binaları için başlayan inşaatın Ümraniye çöplüğünün patlaması üzerine “risk var” denilerek durdurulduğunu anlatırken “Bizim inşaat çöp alanında bile değildi, ama durdurmuşlardı. Şimdi çöp alanına inşaata izin vermeleri çelişki yaratıyor” dedi. Uğur Mumcu Mahallesi Muhtarı Soner Eker de, inşaat yapılacak alanın hem çöp alanı hem dere yatağı olduğunu çok küçük bir bölümünün çöp alanı dışında kaldığını kaydetti. Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] ‘Parodi Demokrasileri’ Ve Dünya... Evren kurulduğundan beri, insanlar birbirlerini yönetebilecekleri sistemler ürettiler. Romalılardan Hunlara, cumhuriyetlerden Sovyetler’in sosyalist cumhuriyetlerine ve günümüz modellerine kadar, imparatorluklar, diktatörlükler, kapitalist, komünist, liberal iktidarlar birbirini izledi. Sonunda işin gelip dayandığı nokta, demokrasilerin en iyi yönetim olduğuydu… Ne var ki demokrasilerin, niyeti farklı kesimler ve emperyalist ülkeler tarafından biçim bozmaya uğratılabilmesi, “maymuncuk”vari bu kavramı ideallerinden çok farklı noktalara taşıyor. Bundan iki hafta önce, “İleri değil, parodi demokrasisi” makalemde, Türkiye’de artık rejimin adını “demokrasi” koymanın imkânsızlığını ele almıştım. Yani seçim var, parlamento var, özgür (HaHaHa) basın var, bağımsız (Hmmmm) yargı var, muhalefet (?) var, hayatın keyfini çıkaran insanlar var. İşin özünde ise tersine, “bir” kişinin egemenliği altına girmiş bir rejim gözleniyor. Türkiye’nin yaşadıkları, tekil bir durum değil. Pazar günü Habertürk’te bir belgesel vardı: “The War on Democracy”. Avustralyalı yönetmen John Pilger’in filmi, en net şekilde emperyalizmin demokrasi kelimesini nasıl paspas ederek halkların tüm haklarına saldırdığını anlatıyor. Tam bir ders! Örneğin Şili’nin yaşadıkları anlatılırken Pinochet’nin, darbesini müteakiben hazırlattığı anayasa sayesinde, istediği “demokrasi makyajlı rejimi” devreye sokabildiği hatırlatılıyor. ABD’nin tarif ettiği yeni düzenin adı “demokrasi” olduğu için, emperyalizm bu oyunu bir süre yutturabilmiş! Şili’de Allende’ye karşı yapılan darbenin izlediği taktiğin bir benzerinin devreye sokulmasıyla, 2002’de Chavez hükümetine karşı yapılan darbe girişiminin nasıl canını hiçe sayarak sokağa çıkan geniş halk kitleleri tarafından bastırıldığını gözler önüne seriyor. Bu puslu 48 saatin hemen ardından ise darbenin yine ABD tarafından organize edildiği ortaya çıkmıştı. Guatemala’da 1951’de seçilen demokratik başkan Arbenz’in nasıl yine emperyalizm tarafından yutulduğu da Güney Amerika ülkelerinin acı “demokrasi” deneyimlerinden biri olarak tarihe geçti. ABD’nin “zenginlik ve özgürlük” vaatleriyle iktidarı alan diktatör Armas, sayısız insan öldürdü. Son yıllarda CIA eski yöneticilerinin itiraflarıyla berraklaşan bu kirli operasyonlar, 70 ve 80’lerde büyük zararlar verdikten sonra, halkın gücü Venezüella’da, Peru’da, Bolivya’da, birçok Güney Amerika ülkesinde solu iktidara geçmeyi başardı. Son yıllarda da farklı coğrafyalarda çıkar savaşlarını sürdüren ABD’nin taktiği hep aynı. Medya ile beyin yıkama, iktidar ele geçtikten sonra da her yöntemle “demokrasi”(!) adına koruma. İşin en ilginç yönü, dünyayı Vietnam’da, Güney Amerika’da, Ortadoğu’da kana bulayan ABD’nin bu ülkelere hep “demokrasi getirme” iddiasıyla girmesi! “Büyük Abi”nin kendi(!) “Parodi demokrasisi”nin altyapısı ise şöyle kurulu: Cumhuriyetçi ve Demokrat ana parti var. Bu iki partili rejimin dışına taşmak fiilen imkânsız. Sokakta her bildiriyi dağıtmak, yürüyüş yapmak hepsi serbest (Tabii Irak savaşı döneminde çıkarılan ağır faşist Bush dönemsel yasalarını saymazsak!) ama büyük medya nasıl olsa artık bir savaş mekanizması halini almış “Amerikan Rüyası”nı korumak adına, her dünya noktası için sahte imajlar yaymaya hazır! Şu anda tam bir demokrasiye geçememiş(!) sözde “Arap baharı” yaşayan ülkeler dışında, Malezya, Hindistan, Cezayir, Kamboçya, Pakistan, Sudan ve birçok Afrika ülkesinde bu “parodi demokrasisi” hüküm sürüyor. Kökü yok edilmiş partiler, sürekli parti değiştiren vekiller, suç batağında yüzen politikacılar ortada cirit atarken bir ülkede “demokratik” kurumlar ne kadar işleyebilir? Ancak emperyalizm eşgüdümlü basının şakşakladığı oranda! Bu ülkelerin en tipik sendromlarından biri, kirli iktidarların özellikle yeniden seçim kazandıktan sonra güçlerinin sınırı olabileceğini unutmaları ve halkın özgürlüklerini ve muhalefet haklarını yok saymaları. 2. Dünya Savaşı’nın koruyucu meleği ABD’nin, ardından yaşadığı değişim korkutucu! Obama gibi farklı iddialarla gelen bir Başkan bile bu kâbus senaryolarına karşı koymakta zorlanıyor. “Parodi demokrasileri” çağımızın kanayan yarası¸ emperyalizmin kamuoyu oluşturma taktikleriyle, kâh diktatörleri, kâh şeriatçıları, kâh liberal yolsuzluk hükümetlerini aklayabileceği muhteşem bir buluş! Bunu iliklerine kadar yaşayan ülkelerden birini hepimiz iyi tanıyoruz. Önümüzdeki aylarda, anayasası da muhalefetin yardımıyla tam uyumlu hale getirilecek ve görev tamamlanacak… HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] 1/ Çin’in ku 1 zeydoğusunda tarihsel bir 2 bölge. 2/ Ki 3 mi Türk leh 4 çelerinde 5 “ağa” yerine kullanılan söz 6 cük... Mı 7 sır’daki üç bü 8 yük piramitten biri. 3/ Çinge 9 ne... Kuşaktan kuşa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğa geçen kalıtımsal 1 D R İ P L İ NG öğe. 4/ İran’ın plaka 2 R UM İ M İ R A imi... Attilâ İlhan’ın 3 A T R İ A Y E T bir şiir kitabı. 5/ So4G İ L İ K A S A yundan gelinen kim5ON A N İ ZM N se... Kuzu sesi... UğE T raş. 6/ Bir nota... Bir 6 M B A L A E N A Y İ uçak ya da geminin 7 A Y A izlediği yol. 7/ Salgı 8 N E D İ M K E Z F O RM bezine benzer yapı 9 M A Ğ daki epitel hücrelerinde oluşan, genellikle iyi huylu tümör... Köpek. 8/ Hayvanlara vurulan damga... İtalyan lirik tiyatrosunda soytarı rollerine çıkan şarkıcı. 9/ Bir parçanın canlı çalınacağını anlatan müzik terimi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Büyük Okyanus’un kuzeybatısında yer alan, dünyanın en derin çukuru. 2/ Bir çalgıyı doğru ses vermesi için ayarlama... Erzurum yöresine özgü, yoğurt ve yarmayla yapılan çorba. 3/ Şöhret... Herkesin gözü önünde yapılan. 4/ Peygamberleri Hud’u dinlemedikleri için Tanrı tarafından yok edilen kavim... Lahza. 5/ Esas, temel... Göçebelerin konak yeri. 6/ Bir nota... Birçok bitkiyle özel koku verilmiş tatlı bir şarap. 7/ Bedene egemen olma yoluyla ruhsal yaşama da egemen olunabileceğine inanan Hint çileciliği... “Dario ”: 1997 Nobel Ödülü’nü kazanan İtalyan oyun yazarı. 8/ İştahı açmak için yemekten önce içilen içki. 9/ Kalay elementinin simgesi... Portakal ve limonla yakın akraba olan bir meyve. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle