17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir PB Manisa PB Denizli Y Zonguldak B Sinop B Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Y Ankara 27 30 27 25 27 27 27 22 25 26 25 27 23 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y B 23 24 23 28 28 28 28 31 29 29 25 23 23 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki PB Stockholm B Londra Y AmsterdamB Brüksel PB Paris PB Bonn Y Münih PB Berlin B Budapeşte B Madrid B Viyana B 16 15 15 19 17 17 19 19 21 16 25 29 20 Belgrad A 23 Sofya B 26 Roma Y 27 Atina B 28 Zürih B 20 Moskova Y 15 Aşkabat A 28 Taşkent A 28 Baku A 22 Bişkek A 26 Tiflis PB 25 Kahire A 31 Şam Y 27 23 EYLÜL 2011 CUMA Ülkemiz geneli parçalı ve çok bulutlu, İç Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Batı Karadeniz’in iç kesimleri, Orta ve Doğu Karadeniz Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Sakarya, Bursa ve Bilecik çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Eylül CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Balbay’ın sözleri bir yakarış değildi; Türk demokrasisinin ayıbını hâkimlerin, parlamentonun, partilerin yüzüne vurmaktı! Ama söylendi, gazetelerde yer aldı. Sonrası yok! Sonrası yok; çünkü tutuklu milletvekilleri sorununun çözümünde hedefi vurması beklenen muhalefetin elindeki silahlar aylardır tutukluk yapıyor. Ana muhalefetin Meclis tatile girdiğinden beri sorunun çözümünü öngören çalışmalarını yansıtan tek bir haber gören varsa lütfen parmağını kaldırsın. Sekiz gün sonra, TBMM yeni dönem çalışmaları başlayacak. Yeni bir anayasa; elbette ön sırada yer alıyor. Oysa yeni anayasa yapılmadan demokrasiyi onaracak girişimleri yaşama geçirmek, çeşitli sorunlar arasında, hatta başında gelen tutuklu milletvekillerinin tahliyelerini sağlayacak yasal düzenlemelere öncelik vermek ve böylece demokrasi ayıbını ortadan kaldırmak gerekmiyor mu? Ergenekon hâkimlerinden umut yok. Tutuklu milletvekillerinin parlamentodaki görevlerine başlayabilmelerini sağlayacak olası olanaklar TBMM’de. Bu sorunun üstüne gitmesi zorunlu olan CHP’den; aylardır tutuklu vekillerin tahliyelerini sağlamaya yeterli olacak; örneğin anayasada, ceza hukukunda “vekil seçilenin derhal tahliye edilmesini” emreden bir maddelik yasa önerisi hazırlıklarının tamamlandığını veya yapılmakta olduğunu içeren bilgi yansımadı. Ana muhalefet partisi, bu konuda siyasal strateji hazırlaması için Adalet Bakanlığı’ndaki “10 yıla uzayan tutukluluğa ve tutuklu vekiller krizine çözüm yolları araştıran” çalışmaların sonuçlarını açıklayacak raporu bekliyor. Ana muhalefet bakanlıktaki çalışmaları bekleyedursun, iktidar partisi ve iktidara koşut yüksek yargı organlarının yaptığı açıklamalar AKP görüşleri doğrultusunda… Dünden bugüne gündemden düşmeyen “çare”; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda tutukluluk süresini, örneğin ikiüç yıl gibi, makul sınıra indirmekti. Lakin yaz boyu izlenen gelişmeler bu olanağın gerçekleşmesine karşı içerik taşıyor. Önce Yargıtay’a yeni üyelerin etkin katkısıyla başkan seçilen Nazım Kaynak, adli yılın açılış konuşmasında... …Ergenekon davasında dile getirilen tutukluluk süresiyle ilgili eleştirileri yanıtladı. Bu “sakıncalı” durumun “davaların makul sürede bitirilmemesinden kaynaklandığını” belirtti ve bir uyarıda bulundu. “Gerekmediği halde koruma tedbirlerine (tutukluluk) başvurmak ne kadar yanlış ise gerektiği halde uygulamamak da yanlıştır. Yargının selameti açısından sakıncalı sonuçlar doğurur” dedi. Bir süre sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1’inci Daire Başkanı İbrahim Okur da tutukluluk süresinin kısaltılmasına şöyle karşı çıktı: “Cinayet sanıkları, tecavüzcüler, gaspçılar sürenin kısaltılmasından dolayı salıverilirse, bu kez toplumda başka bir kargaşa çıkar. Onun için tutukluluk sürelerini kısaltmak değil, yargılama sürelerini hızlandırmak önemli.” Bu açıklamalar dikkat çekiyor. Zira Yargıtay Başkanı’nın, HSYK 1’inci Daire Başkanı’nın açıklamaları, tutukluluk süresi gündeme geldiğinden beri AKP’nin savunduğu görüşle örtüşüyor. Örtüşüyor; çünkü ne zaman gazetecilerin yıllardır tutuklu olmaları söz konusu olsa; iktidar kodamanları üzüldüklerini beyan buyuruyorlar. Örneğin Bülent Arınç; sureti haktan görünüyor. Demeçlerinde üzülüyor, çoook üzülüyor ama tutuklu gazetecilerin mesleksel suçlardan değil, başka nedenlerle içeride yattığını söylüyor. Tahliyelerini mahkemeye bırakıyor ve.. tutukluluk süresinin, vekillerin tahliye olasılığının üzerine limon sıkıyor. Yargıtay Başkanı ile HSYK’nin görüşlerini CHP’nin bugüne dek neden eleştirmediği, suskun kaldığı ayrı bir sorun. Fakat İbrahim Okur’un bulduğu; “510 yıl olan yargılama sürelerini kısaltmayı” içeren formül; örneğin 3 yıldır içeride yatan, üstelik milletvekili seçilen Mustafa Balbay’ın bugün yarın tahliyesini sağlamaz. Bulunan formüllerle, diyelim ki Ergenekon davası hızlandırıldı. Hesaplara göre 1015 yıl süreceğine, beş yıla indirildi. Bu yöntemin bugün için pratikte yeri yok! Mahkeme tahliye etmemekteki ısrarını sürdürürse milletvekili Balbay; iki, belki üç yıl daha yatacak mı Silivri’de? Meclis’te gerekli olanları yapmaz, önümüzdeki aylarda tutuklu vekillerinin tahliyesini sağlayamazsa… …AKP’ye yakıştırılan demokrasi ayıbının ön sayfasında CHP’nin adı da yer alacak! Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Mısır, Lübnan ve İsrail’le anlaşmalar yaparak belirlediği münhasır ekonomik bölgesinde petrol arama çalışmalarına başlama kararının ardından Türkiye, apar topar KKTC ile kıta sahanlığı anlaşması imzaladı ve KKTC açıklarında petrol aramasına başlanacağı açıkladı. Hükümetin bu hamlesinin ne anlama geldiğini, Dışişleri Bakanlığı’nın yetiştirdiği en bilinen deniz hukukçularından olan eski MHP yöneticilerinden emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı’na sorduk. “İmzalanan anlaşma yeni değil. Bakanlıkta ilgili birimin başındayken 10 yıl önce ben kaleme almıştım” diyen Bölükbaşı şu değerlendirmeyi yaptı: “KKTC ile anlaşarak arama yapılacağı söylenen yer zaten Türkiye’nin kendi karasuları içinde. İskenderun Körfezi’nde petrol araştırmaları için halihazırda TPAO tarafından verilmiş 10 ruhsat da var. Orada arama yapmak için KKTC ile bu anlaşmaya gerek yok. Anlaşmanın tek amacı ‘Rumlar yaptı biz de karşılık verdik’ diye şov yaparak halkı kandırmak.” Deniz Bölükbaşı: Anlaşma 10 yıldır hazırdı bölgenin ‘Kıbrıs Adası’nın güneyinde olmasına’ dikkat çeken Bölükbaşı durumu, “Türkiye, Rumların arama yaptığı o sahada hak iddia edemez. Çünkü kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge belirlemesinde bir adayı atlayamazsınız. Türkiye ancak şuna itiraz edebilir: ‘Kıbrıs’ta tüm Kıbrıs halkını temsil eden meşru bir hükümet yoktur. Çözüm olmadığı için bu yönetim uluslararası anlaşma yapamaz. Adanın etrafındaki sualtı zenginliklerinde Kıbrıs Türkü’nün de payı vardır’ diyebilir” sözleriyle izah etti. Durumun, 1987 yılında Yunanistan ile Ege’de yaşanan krizden farklı olduğunun altını çizen emekli diplomat, “Orada Türkiye’nin hakları söz konusuydu ve bu yüzden ‘Sen yaparsan ben de yaparım’ diyerek her iki tarafın da aramadan vazgeçmesi sağlanabildi. Temel fark burada Türkiye’nin hakkının söz konusu olmaması. Zaten 8 yıldır da Rumlar oralarda sismik araştırma yapmışlar. O nedenle şimdi çıkıp ‘donanmayı Akdeniz’e gönderiyorum’ söylemiyle sadece kendimize güldürürüz” dedi. nlaşmanın gereği bağımsızlıktır Bakanlıkta olduğu dönemde, TürkiyeKKTC kıta sahanlığı anlaşma A taslağı hazırlanmasının stratejik bir gerekçesi olduğunu belirten Bölükbaşı, “İmzalanması durumunda bu anlaşmanın amacı KKTC’nin bağımsız devlet olması yolunda bir adım atmaktı. Bu strateji doğrultusunda hazırlanmıştı” dedikten sonra şöyle devam etti: “Bu anlaşmayı imzalamakla Türkiye ‘Kıbrıs’ta artık çözüm ümidi kalmamıştır, müzakere sürecini kesiyoruz. KKTC’yi bağımsız devlet olarak tanıdığımız gibi dünyaya da öyle tanıtacağız. KKTC egemenlik anlaşması yapma hakkına da sahiptir ve ilk anlaşmasını bizimle yapacaktır’ diyecekti. Hükümet madem bu anlaşmayı yaptı o zaman dünyaya bunun siyasi mesajını da vermeli ve iki devletli sürece girdiğini açıklamalıdır. Bu yapılmayacaksa, imzalanan bu anlaşmanın bir şovdan öte değeri olamaz.” (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) stanbul’da kitlesel eylem çağrısı yapıldı. GÜNCEL Vekiller Kürecik’te eylem yapacak CHP kalkana canlı kalkan ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet Bürosu) CHP milletvekilleri, 2 Ekim günü Kürecik’te “kalkan”a “kalkan olma” eylemi yapacak. NATO üssüne karşı pazar günü de Taksim’de kitlesel bir gösteri gerçekleştirilecek. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İsrail füze savunma sisteminin Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı Kürecik bölgesine kurulmasına karşı bir dizi girişimde bulundu. TBMM’de Kürecikli muhtarlarla birlikte basın toplantısı düzenleyen Ağbaba, Başbakan Erdoğan’a, “Malatya’da füze kalkanının istenilip istenilmemesi konusunda referandum yapmayı planlıyor musunuz” diye sordu. Ağbaba, 2 Ekim’de 1520 CHP milletvekilleriyle birlikte Kürecik’e giderek “kalkan”a kalkan olma eylemi yapacaklarını söyledi. CHP Sözcüsü Prof. Dr. Birgül Ayman Güler yaptığı yazılı açıklamada, geçmişte Başbakan Erdoğan’ın Suriye sınırındaki mayınlı araziyi 49 yıllığına İsrail firmasına tahsis ettirmesine CHP’nin iki kez engel olduğunu anımsatarak “Bu durumda İsrail’in avukatı kimdir? Sayın Başbakan’a öğüdümüz, İsrail’in avukatlığını ve koruyuculuğunu yaparken kendisine de çok iyi avukatlar bulmasıdır. Çünkü, günün birinde bunların hesabını hem sandığa hem de yargıya verecektir” dedi. CHP: HAN L ŞK N Z Y YD ? rada Türkiye’nin hakkı yok’ Rumların arama başlattığı ‘O CHP dış politika sözcüleri ise AKP’nin temel hatasının Rumların Mısır, Lübnan ve İsrail ile anlaşma yapmasına göz yummak olduğunu belirterek “Üç anlaşma da, AKP döneminde hayata geçti. Mısır ve Lübnan ile iyi ilişki iddiasındaki hükümet bunları iptal ettirmeli ya da uygulamaya girmesini engellemeliydi” görüşünü dile getirdi. Rumların kazdığı Afrodit’in rezervi Türkiye’nin 105 yıllık ithalatı büyüklüğünde Hükümet seyretti MURAT KIŞLALI Taksim’de kitlesel eylem çağrısı ANKARA Rum Kesimi Yönetimi’nin, Amerikan Noble Enerji ve ortaklarına verdiği Kıbrıs’ın güneyinde Afrodit doğalgaz sahasındaki potansiyel doğalgaz miktarının, bugünkü değerlerle Türkiye’nin 105 yıllık ithalatını karşıladığı ortaya çıktı. Türkiye Petrol Jeologları Derneği Baş Danışmanı Özer Balkaş, Kıbrıs deniz alanlarının, hidrokarbon aramacılığı için büyük bir potansiyel sunduğunu belirterek “Türkiye’nin siyasi demeç ve tepkiler dışında ne gibi teknik ve ekonomik hazırlıklar içinde olduğunu bilemiyoruz. Bu olay bir haftada arama başlatılarak halledilecek bir olay değil” dedi. Balkaş, 16 Eylül 2011’de ODTÜ Güzelyurt Kampusu’nda yapılan çalıştayda şu değerlendirmelerde bulundu: Diğer ülkelerle anlaştı: Rum Yönetimi; Mısır (2003), Lübnan (2007) ve İsrail’le (2010) yapılan anlaşmalarla, Kıbrıs’a ait olduğunu iddia ettiği “Münhasır Ekonomik Zon” (MEZ) deniz sınırlarını belirlemiş bulunmaktadır. Rumlar Afrodit’i Noble’e veriyor: Güneyde yer alan 51 bin km2 MEZ’de 12 No’lu blok, üretim paylaşım anlaşması ile Noble Enerji ve ortaklarına tahsis edilmiştir. (24 Ekim 2008) Afrodit’in potansiyeli: Güncel ihtilaf ve tartışmalarda adı geçen CyprusA prospekti (Afrodit), Doğu Akdeniz’deki 10 bazen/arama alanı arasındaki Levant baseninde yer alıyor. US Geological Survey, Levant Baseni Provensinde; ortalama 1.7 milyon varil kurtarılabilir petrol ve 122 Tcf kurtarılabilir doğalgaz varlığını tahmin etmektedir. Türkiye’nin 105 yıllık ihtiyacı: Balkaş’ın sunduğu verilerden yaptığımız hesaba göre, 122 Tcf doğalgaz varlığı, yaklaşık 3.5 trilyon m3 doğalgaza denk geliyor. Türkiye’nin yıllık doğalgaz ithalatı 33 milyar m3 civarında. Buna göre olası Afrodit rezervleri, Türkiye’nin 105 yıllık ithalatı büyüklüğünde. Diğer sahalar sırada: Rum Yönetim 2 aylık bir süre içinde bölgedeki diğer ruhsatlar için, 2. offshore ihale turunun başlayacağını ifade etmiştir. Piri Reis gemisi bugün yola çıkıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, hafta başında Akdeniz’de petrol arama çalışmaları için Norveçli bir firmayla görüşüldüğünü belirtmesine karşın, bugün Piri Reis gemisinin yola çıkacağını açıkladı. Yıldız, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Yürütme Kurulu’nun Enerji şlerinden Sorumlu Üyesi Awat el Barasi ile yaptığı görüşmenin ardından soruları yanıtladı. Önceki gün ABD’de Türkiye ile KKTC arasında imzalanan kıta sahası sınırlandırma anlaşmasının özellikle TPAO’ya yeni bir alan açtığını söyleyen Yıldız, bundan sonraki süreçte KKTC’nin ruhsat alanlarını belirleyerek ilana çıkacağını kaydetti. Piri Reis’e askeri refakat olup olmayacağının sorulması üzerine Yıldız, “Gerektiği kadar” dedi. Öte yandan Yıldız’ın açıklamalarının ardından olağanüstü toplanan KKTC Bakanlar Kurulu, TPAO’ya KKTC deniz yetki alanlarında petrol ve doğalgaz arama ruhsatı verme kararı aldı. Türkiye Petrol Jeologları Derneği Baş Danışmanı Özer Balkaş, Piri Reis’in petrol aramaya uygun bir gemi olmadığını belirterek “Piri Reis arama yapmıyor, yıllardır hurdada bekliyor. Petrol arama için artık yüksek teknik özelliklere sahip yeni kuşak gemiler kullanılıyor” dedi. Kürecikliler Dayanışma Derneği, Akçadağ ve Elbistan Sağlık ve Eğitim Vakfı, Sevdilliler Dayanışma Derneği, BDP, EMEP, ESP’nin de aralarında olduğu çok sayıda sivil toplum örgütü ve siyasi parti de NATO füze kalkan sistemine tepki göstererek ortak mücadele çağrısı yaptı. Taksim Hill Otel’de düzenlenen toplantıda platform adına açıklamayı okuyan Leyla Hantüzel, pazar günü saat 14.00’te Taksim Meydanı’nda yapacakları kitlesel gösteriye tüm aydın, yazar, sanatçı ve yurtseverleri çağırdıklarını belirtti. 68 kuşağının simge isimlerinden Sinan Cemgil ve 3 arkadaşının öldürüldüğü çatışmada ağır yaralı olarak kurtulan Mustafa Yalçıner ise Kürecik NATO üssüne karşı mücadele etmenin geçmişe karşı boyun borcu olduğunu belirtti. ÖZEL HAYATIN G ZL L Ğ DAVASI Nedim Şener beraat etti İstanbul Haber Servisi “Ergenekon örgütüne yardım ettiği” iddiasıyla Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Nedim Şener, yazdığı bir haberde Cem Uzan’ın özel hayatının gizliliğini ihlal ettiği iddiasıyla 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davadan beraat etti. Şener, Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Silivri Cezaevi’nden getirildi. Şener’in eşi Vecide Şener ve çok sayıda gazeteci izlediği duruşmada sanığın aşırı derecede kilo vermiş olması da dikkat çekti. Şener’in cezaevinde spor yaptığı için 25 kilo kadar verdiği öğrenildi. Hâkim Hasan Gülver, Şener’in oturmasını istedi. Ancak sanık, oturduğu yerden arkadaşlarını göremeyeceğini belirterek, ayakta durmaya devam etti. Duruşmada son sözü sorulan Şener, beraatını isteyerek “Uzan, siyasi kişiliği olan bir parti genel başkanıdır. Türk milleti tarafından etik karşılanmayacak bir sözleşme yapan kişinin siyasete soyunarak toplumu yönetme isteği karşısında, toplumu bilgilendirmek amacıyla yayın konusu yaptım” dedi. Mahkeme de söz konusu suçların oluşmadığına hükmederek Şener’in beraatına karar verdi. İddianamede, 19 Kasım 2009’da Milliyet gazetesinde “Milyon dolarlık evlilik kontratı” başlıklı haberlerde özel hayatın gizliliği ihlali ve hakaret ettiği belirtilerek Şener hakkında 1 yıl 3 aydan 5 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. ‘Gemi yıllardır hurdada’ Türkiye’nin çelişkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin, Kıbrıs Rum kesimine misilleme yapmak için KKTC ile kıta sahanlığı sınırlandırma antlaşması imzalamasının Türkiye’nin daha önce belirlemiş olduğu diplomatik pozisyonla çeliştiği ortaya çıktı. Türkiye, 3. Deniz Hukuku Konferansı’nda Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında, bölgesel görüşmeler sonucunda gerçekleştirilecek bir antlaşma ile konunun çözülmesi gerektiğini savunurken, hükümetin bu pozisyondan Rumlara misilleme yapmak için vazgeçmesi, Ankara’nın özellikle BM nezninde yapılacak girişimler konusunda elini zayıflatmış oldu. Türkiye’nin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf ülke olmamasına karşın, Uluslararası Adalet Divanı’nın Libya ve Malta’ya ilişkin vermiş olduğu 3 Haziran 1985 tarihli kararda, devletlerin çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olan sözleşmenin büyük öneme sahip olduğunu, dolayısıyla taraflar istemde bulunmasalar dahi, bu sözleşmenin maddelerinin uluslararası teamül hukuku kuralı olarak tarafları bir ölçüde bağlayıcı nitelikte olduğunu belirtilmişti. Türkiye de Rumların başta Mısır ve Lübnan olmak üzere kıta sahanlığı sınırlandırması antlaşması yapmasının, söz konusu teamül hukuku kuralına aykırı olduğu görüşüyle BM ve üçüncü ülkeler nezninde girişimde bulundu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle