19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 9 AĞUSTOS 2011 SALI [email protected] 14 KÜLTÜR Avusturya’daki yarışmadan ‘Dünya Şampiyonu’ olarak dönen Boğaziçi Caz Korosu artık bağımsız bir oluşum Dünyalar onların oldu nternette yayımladıkları video ile sesini geniş kitlelere duyuran ‘Metro Cazcıları’ artık kendi kanatlarıyla uçacak. Hızla kazanılan ün de, başarıları da sorunları çözmüyor, sponsorluk anlaşmaları ancak bu yıl sonuna kadar sürecek, şu an çalışma yapacak bir yerleri de yok, duyurulur! S BEL ÇORBACIOĞLU Röportaj için oturduğumuz kafedeki sohbetimiz biter bitmez etraftan övgüler gelmeye başlıyor. Bu haklı tebrikleri toplayan “Metro Cazcıları”, yani “Boğaziçi Caz Korosu”. Geçen ay Avusturya’da düzenlenen Dünya Koro Şampiyonası’ndan “Dünya Şampiyonu” unvanıyla dönen ekibin bu noktaya çetrefilli bir süreçten geldiği ise su götürmez. “Caz korosuna girdiniz mi kolay kolay çıkamıyorsunuz” diyor Boğaziçi Caz Korosu üyeleri Mert Beşken ve Defne Mudun. Defne, Felsefe bölümü öğrencisi, Mert ise Makine Mühedisliği’nden mezun. Yollarının koroyla kesişmesi neredeyse tesadüf; biri koronun bir videosunu görüp beğeniyor, diğeri ise Rock Korosu’ndayken Caz Korosu’nu keşfediyor. Koronun genel profilini üniversite öğrencileri oluşturuyor. Dedik ya, koroya bir giren pek kolay çıkamıyor, okulu bitirenler de iş çıkışları koro çalışmalarına devam ediyor. Şeflerinin istekleri “sınırsız”... Şef Masis Aram Gözbek önderliğindeki 40 kişilik Boğaziçi Caz Korosu, son olarak Avusturya’daki Dünya Koro Şampiyonası’ndan 5 altın madalya ile dönmüştü. Isınma hareketlerinden teatral çalışmalara, zorlu fiziksel antremanlara kadar her şey mevcut bu çalışmalarda. “İşin sırrı bu farklı çalışma programında mı saklı acaba” diye sorduğumda yanıt “koro” şeklinde geliyor: “Masis”. Masis Aram Gözbek, 2007 yılından bu yana Boğaziçi Caz Korosu’nun şefi. Yedi yaşında kilise korolarına giren Masis, 2005 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne girmesiyle bir likte okulun Müzik Kulübü ve Caz Korosu’na da adım atıyor. Yarışmanın perde arkası Koronun kaderi, 2008 yılında Masis’in Avusturya’da düzenlenen a cappella yarışması “Vokal Total”e katılmasıyla değişiyor. Burada kazanılan ödüller ve kurulan ilişkilerle de Dünya Koro Olimpiyatları’na davet geliyor. Sonuç: Geçen yıl Çin’de düzenlenen 6. Dünya Koro Olimpiyatları’ndan 3 Altın Diploma. Bu sayede Şampiyonlar Kategorisi’nde yarışmaya hak kazanarak, bu yıl temmuz ayında da Avusturya’daki Dünya Koro Şampiyonası’ndan 5 altın madalya ile dönüyorlar. Sonuçları her yerden okuyup öğrendik ama yarışmanın perde arkasını Masis’ten öğreniyoruz: “Yarış mada Türkiye’nin ilk ve tek katılımcısı olduğumuz için, repertuvarı cazla birlikte yabancılara çok ilginç gelen aksak ritimlerden seçerek oluşturdum. Folklor kategorisinde Erdal Tuğcular, Muammer Sun, Hayri Akay ve Ferit Tüzün’ün çoksesli türkü düzenlemelerini, Karma Korolar kategorisinde ise Ahmet Adnan Saygun’un Kâtibim Türküsü Üzerine Varyasyonlar’ını seslendirdik. Çağdaş Müzik kategorisinde ise Hasan Uçarsu’nun iki bestesi ve bir de benim bestelerimden söyledik.” İki yarışma öncesinde de koronun sponsor arayışının zorlu geçtiğini, hatta sponsorluk ararken metroda çektikleri videonun sosyal medya sitelerinde bir milyondan fazla kez paylaşılarak, onların ününe ün kattığını biliyoruz. Yarışmaya kısa bir süre kala arayışları da bu sayede sona erdi. Ama bu onların sponsorluk ihtiyacının bittiği anlamına da gelmiyor. Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü çıkışlı olan Boğaziçi Caz Korosu artık bağımız bir oluşum, “kendi yağımızda kavrulacağız” diyorlar. Hızla kazanılan ün de, başarıları da sorunları ortadan kaldırmıyor, son sponsorluk anlaşmaları bu yıl sonuna kadar sürecek, koronun şu an çalışma yapacak bir yeri de yok, duyurulur! Koronun gelecek planlarıysa şu an için Masis’te saklı. “Çok yoğun bir dönemdi bizim için, bir süre dinlenmemiz gerek” diyor. Yaldızlar ve Yıldızlar (2) Psikolojik modern romanın temel taşlarından biri sayılan Henry James, hayatı boyunca hayal kırıklığı, mesleki utanç ve başarısızlık acısı çekti. Bir ara oyun yazdı ancak sahnede de umduğu ilgiyi bulamadı. Depresyonla boğuştuğu bir dönemden sonra yeniden toparlandı ve arka arkaya, üç büyük roman daha yazdı. The Ambassadors, The Wings of the Dove, The Golden Bowl. Ama “Saygılı bir şaşkınlık ya da boş bir kayıtsızlıkla” karşılanan bu eserlerden her birinin satışı ne yazık ki birkaç bini geçmedi. 24 ciltlik toplu eserlerinin 1908’deki New York baskısından aldığı yazar payı ise yalnızca 211 dolar oldu. “Bunu öğrenmek beni yere serdi” yazdı bir dostuna. Aynı dönemde başarıları, kendi başarısızlık duygusunu pekiştiren birçok yazarla dostluk ilişkisi içindeydi. Yakın arkadaşı, çizer, karikatürist George Du Maurier’in, eğlence olsun diye yazdığı Trilby adlı romanı öylesine popüler oldu ki sahneye, operaya uyarlandı, şapkadan çizmeye, peynirden sosise birçok ürüne adı verildi, tepe tepe kullanılarak yazarına, H. James kadar kendisini de şaşırtacak, itibar ve parayı kazandırdı. Anlaşılan çok satan yazarın sahiplenilme ve şişirilme mantığı o yıllarda filizlenmiş. Kapital düzeninin balonlaşıp patlayarak dünya savaşını zorlamaya hazırlandığı süreçte, yayıncı ve okurların pek tuttuğu içi boş kitaplar tıpkı bugünkü gibi, kolayca arzu nesnesi haline getirilebiliyormuş. İngiliz yazar David Lodge, Henry James üzerine yaptığı kapsamlı araştırmalar sonunda gerçeklere dayanarak kurguladığı “Yazar, yazar” adlı romanında yazarın yaşamını ve yazma çilesini canlı, ilginç ayrıntılarla anlatıyor. Geçen yüzyıl başlarındaki Londra ve New York edebiyat ortamını sergilerken de bugüne ışık tutuyor. Örneğin H. James’in popüler romanlarla ilgili saptaması bize hiç yabancı değil: “Bunlar, herhangi bir ayırt edici çeşniden kesinlikle yoksun, hayret uyandıracak şeylerdi. Henry bunları, hazırlama sürecinde içine çay yaprakları koymanın kazara unutulduğu ve yorum yapmayacak kadar nazik ya da çayı sevmeyen insanlara ikram edilen çaylara benzetiyordu. Çaydanlık ve fincanlar kusursuz bir tasarıma sahipti, su doğru ısıdaydı ve çaydanlığın ağzından bollukla akıyordu ama içecek şeffaftı ve hiçbir tadı yoktu. Ellerinin altında daima bir roman bulundurmayı seven ama okuma sürecinden pek hoşlanmayanlar için yazılmış bu romanları elinize aldığınız kadar kolay bırakabiliyordunuz ve bitirdikten beş dakika sonra tek bir kelimesini bile hatırlamıyordunuz.” H. James, 1916 kışında yatağında ölürken edebi geleceğinin parlaklığını hayal bile edemeyecek kadar umutsuzdu. David Lodge söyle yazıyor; “O an ona, birkaç on yıl sonra kanıtlanmış bir klasik olarak kabul edileceğini, modern İngiliz ve Amerikan edebiyatına ve roman estetiğine ilgi duyan herkesin mutlaka okuması gereken bir yazar haline geleceğini, bütün eserlerinin sürekli baskıda olacağını, (…) dünyanın her yerinde okullarda, üniversitelerde okutulacağını ve sayısız lisansüstü tez, makale ve kitaplara konu olacağını söyleyebilmek ne kadar güzel olurdu!” İnsani zenginliği düz bir çizgiye indirgeyen ticarileşmiş bir sistemin yazarlığı postmodern intihal ve tekrarlara sıkıştıran edebiyat piyasasında “pop star”lara ihtiyaç var. Ama bu işleyişin içinde olmayı hevesle kabullenenler zengin ve ünlü olsalar da acıklı bir biçimde metalaşıyorlar. Oysa yazar ancak bağımsız, dürüst, muhalif kafayla üretip ihlal ve reddetmeyle yol alırsa kalıcı olabilir. Elmas yerine yutturulmuş yaldızlı camın sırı ise er geç dökülür. Yazar, Yazar. / David Lodge / Ayrıntı Yay. Çev: Suzan Aral Akçora. POLANSK , CRONENBERG VE SODERBERGH VENED K F LM FEST VAL ’NDE Venedik’te üç usta ‘SÖZÜNÜ U N’IN KONUĞ SAKINMADA DAY’DI HAKAN GÜN ‘Yazar modaya kulak asmamalı’ Kültür Servisi İstanbul Modern’de bu ay ikincisi düzenlenen “Sözünü Sakınmadan” buluşmasında, Semih Gümüş ve Ömer Türkeş’in konuğu Hakan Günday’dı. 450’ye yakın okuyucunun katıldığı ekinlikte Hakan Günday; yazma süreci, şiddete bakışı, yeraltı edebiyatı sınıflındırması konularındaki görüşlerini dile getirdi. Anlatım biçimlerine hapsolmayı sevmediğini ifade eden Günday, “yazarken yasalara, ceza kanununa, ahlak kurallarına, çevrenize, o sırada moda olan edebiyat akımlarına kulak asmadan, sadece o hikâyenin kurallarına uymak gerekir” diye konuştu. “İnsanın içini kanırtan” hikâye ve romanlardan etkilendiğini dile getiren yazar, “şiddet” konusunda ise şu ifadeleri kullandı: “Şiddette insanın çıp laklaşması söz konusu, daha dürüst. Şiddet karşısındaki duruşlarına göre insanların yaşamdaki duruşlarını anlayabiliyorsunuz.” Günday, “Piç” romanında, “hareket yoksunluğu” üzerine yazmaya çalıştığını belirterek son romanı “Az”da ise “Amerikan Sapığı”ndaki “Kötülük olunan bir şey mi, yapılan bir şey mi” sorusuna yanıt aradığını ifade etti. Kitaplarının “yeraltı edebiyatı” olarak değerlendirilmesini ise şöyle yorumladı: “Bu tarz sınıflandırmaların ticareti hızlandırmak için olduğuna inanıyorum. Bugün ‘yeraltı edebiyatı’ klasöründe yer alan bir yazarı yarın ‘kişisel gelişim’ klasöründe görmek de mümkün.” “Sözünü Sakınmadan” buluşmalarının önümüzdeki ayki konuğu küçük İskender olacak. Kültür Servisi 31 Ağustos’ta George Clooney’nin “Ides of March” adlı filmiyle açılacak Venedik Film Festivali’nde üç usta yönetmenin yeni filmlerinin ilkgösterimleri yapılacak. 10 Eylül’e kadar sürecek festivalde, Roman Polanski’nin “Carnage” (Kıyım) ve David Cronenberg’in “A Dangerous Method” (Tehlikeli Bir Yöntem) adlı filmleriAltın Aslan için yarışırken, Steven Soderbergh’in “Contagion” (Salgın) adlı yapıtı yarışma dışı olarak gösterilecek. Polanski’nin, Yasmi Tehlikeli Bir Yöntem na Reza’nın Tony Ödüllü “Kıyım Tanrısı” adlı oyunundan beyazperdeye uyarladığı “Kıyım”da başlıca rolleri Kate Winslet, Jodie Foster ve Christoph Waltz paylaşıyor. 2002’de “Piyanist”le Oscar kazanan Polanski’nin yeni filminde, oğulları okulda kavga eden iki çiftin bir araya gelip önce konuyu, ardından kendi ilişkilerini tartışmaları anlatılıyor. David Cronenbergh’in “Tehlikeli Bir Yöntem” adlı filmi ise Carl Jung ile Sigmund Freud arasındaki çatışmadan “psikoanaliz”in doğuşunu konu alıyor. Filmde Freud’u Viggo Mortensen, Jung’u Michael Fassbender, ikisinin de hastası olan Sabina Spielrein’i de Keira Knightley canlandırıyor.Soderbergh’in “Salgın”ı, çevre konusuna duyarlı bir biçimde yaklaşan, bir virüsün yayılmasını konu alan bir gerilim filmi. Ama özellikle Matt Damon, Kate Winslet, Jude Law, Gwyneth Paltrow gibi oyunculardan oluşan görkemli kadrosuyla dikkati çekiyor. Naim Tirali adına öykü ödülü Kültür Servisi Gazeteci ve yazar Naim Tirali adına ailesi tarafından her yıl Tiralı’nın doğum günü olan 25 Aralık tarihinde verilmek üzere bir öykü ödülü konuldu. Naim Tirali’nin adını yaşatmak ve öykücülük anlayışını gelecek kuşaklara tanıtmak amacını taşıyan “Naim Tirali Öykü Ödülü”ne başvurular 30 Eylül’e kadar sürecek. 5 bin TL değerindeki ödül, 1 Eylül 201030 Eylül 2011 tarihleri arasında yayımlanmış öykü kitapları içinde seçici kurulun belirlediği yapıta verilecek. Doğan Hızlan başkanlığındaki seçici kurul şu isimlerden oluşuyor: Semih Gümüş, Yekta Kopan, Prof.Dr. Cevat Çapan, Oktay Akbal, Nursel Duruel, Dr. Emine Tirali. (Başvuru için detaylı bilgi: 0 216 330 31 21) Serhat Nalbantoğlu istifa etti ADT’nin yeni müdürü Yeşilkaya SELDA GÜNEYSU ANKARA Devlet Tiyatroları’nın (DT) sorunlarının tartışıldığı, repertuvarının belirlendiği ve genelde 3 gün süren koordinasyon toplantısının ilk gününe Ankara Devlet Tiyatrosu Müdürü Serhat Nalbantoğlu’nun istifası damga vurdu. Nalbantoğlu’ndan boşalan koltuğa rejisör ve oyuncu Akif Yeşilkaya getirildi. DT Genel Müdürlüğü’nce her yıl düzenlenen koordinasyon toplantısının ilk günü olan dün, aralarında KültürSanat Sen’in de bulunduğu sivil toplum kuruluşları DT’nin sorunlarını tartıştı. Tartışılan sorunlar arasında yıllardır bir türlü çıkarılamayan tüzük ve sahne gerisinde çalışmak üzere geçen yıldan bu yana alınan 4/B ve 4/C kadrosundaki personelin durumu da yer alıyor. Koordinasyon toplantısının ilk gününe Ankara Devlet Tiyatrosu Müdürü Serhat Nalbantoğlu istifa etti. Nalbantoğlu’nun istifası oyuncular arasında da şaşkınlık yarattı. DT içinde, “DT yönetiminde çatlak mı var” sorusu gündeme geldi. Nalbantoğlu ise koordinasyon toplantısında yaptığı konuşmada, “Artık sahnelere dönmek istediğini” söyledi. Nalbantoğlu’ndan boşalan koltuğa ise rejisör ve oyuncu Akif Yeşilkaya getirildi. C MY B C MY B r la uş l Uç ahi D
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle