27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 AĞUSTOS 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 13 DOKTOR ‘TALİMATIYLA’ ANDYAR’ın araştırmasına göre en başarılı ilçe belediye başkanı şinin başında can verdi İstanbul Haber Servisi Atatürk Havalimanı’nda yer hizmetleri veren TGS (Turkish Ground Services) şirketinde çalışan Halit Özdemir’in kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirmesinde inanılmaz bir ihmal ortaya çıktı. Rahatsızlanarak işyeri doktoruna giden ve dinlenmek istediğini söyleyen Özdemir, “işinin başına dön” yanıtını aldı, doktorun yanından ayrıldıktan hemen sonra ise kalp krizi geçirdi. HAVAİş Sendikası yaptığı incelemelerin ardından yazılı açıklama ile Özdemir’in ölümüne ilişkin bulguları anlattı. Özdemir’in ölümünden 15 saat öncesinde yaşananların insanlık adına utanç verici olduğu belirtilen açıklamada “Halit Özdemir işbaşı yaptıktan kısa bir süre sonra rahatsızlandığını hissederek işyeri doktoruna çıkmıştır. Çalışmama talebi görevli doktor tarafından ‘Sana geçen hafta rapor verdim, şimdi işinin başına dön’ denilerek, üstelik bir Parol ağrı kesici ilaçla geri çevrilmiştir. TGS işçisi Özdemir, sağlık şikâyetini bildirmesine rağmen gerekli muayeneye alınmamıştır. Doktorun yanından ayrıldıktan hemen sonra, hastanın kalp krizine bağlı baygınlık geçirmesinin ardından çağırılan ambulans ise yarım saat sonra gelmiştir” denildi. Yapılan açıklamada ayrıca olayla ilgili TGS yetkililerinin işçilere konuşma yasağı koyduğu ve “sendikadan uzak durun” şeklinde baskı uyguladığı belirtildi. En iyisi Sarıgül İstanbul Haber Servisi Sosyal Araştırmalar Merkezi ANDYAR’ın, “Yerel Gündem Araştırması 2011” başlığı altında, 15 Temmuz 03 Ağustos 2011 tarihleri arasında, 16 ildeki toplam 326 noktada, il ve ilçelerin nüfus oranlarına göre belirlenmiş sayıdaki deneklerle yüz yüze görüşerek yaptığı ankete göre en başarılı ilçe belediye başkanı Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül oldu. Araştırmada performansı en çok beğenilen büyükşehir belediye başkanı ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş oldu. Araştırmaya göre Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ikinci, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek üçüncü, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek dördüncü, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz beşinci ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki altıncı oldu. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir yedinci, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen on birinci, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu on üçüncü ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ise on beşinci sırada yer aldı. İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’daki ilçe belediye başkanlarının performans araştırmasında yüzde 75.3’lük oy oranıyla ilk sırada yer alan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü yüzde 60.5’lik oy oranıyla Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara ve yüzde 59.8 ile Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir takip ediyor. Ankara’da Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, İzmir’de Bornova Belediye Başkanı Oktay Sındır, Bursa’da ise Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin ise performansları en yüksek bulunan belediye başkanları oldu. Yeni Paylaşıma Doğru... “Tek doğruyu, terk gerçeği” dayatan küresel sistemin bunalıma sürüklendiğini vurgulamıştık geçen yazıda. Bunalımın neresindeyiz? ABD’de, dünyayı ipten aldığı söylenen yeni borçlanma krizi, CumhuriyetçiDemokrat uzlaşmasıyla sözde aşıldı. Ama, 93 yıldan bu yana görülmeyen bir gelişme gündemde. Bu kez bağımsız denetleme kuruluşları ABD’nin güvenilirlik notunu düşürdü. Piyasalar şaşkın, dünya borsaları inişte. İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın krizi malum. Somali’de küresel sömürünün açlığa ve susuzluğa mahkum ettiği on binlerce insanın durumu ortada. Annesinin kucağında kaburgaları fırlamış, kol ve bacakları değnek gibi, koca kafalı ve artık öfke bile saçmayan ışığı sönmüş iri gözleriyle ölümü bekleyen Somalili çocuk. Irak, Afganistan, Suriye, Libya ve Tunus’ta kan... Büyüklere uyarı ş ur e nce ŞdiOrltieBd’ealeyeıdöieyğreçseein’kncleiinlşetKir,rudmğrbgGgnealazkcAşerağtmmsLiaisdaMlrealerriirnin”dPkraiKmupmısnbsaukgaatızld g i i“ e in e lan li e a r he ü t e r sahilinde çöp topladı. Öğrenciler, broşür ve çevreye duyarlı posetler dağıtarak büyüklerini çevreye karşı daha duyarlı olmaya, kumsalları kirletmemeye çağırdı. Çevreci öğrenciler, büyüklerine “Deniz ve kumsal hepimizin, bunlar bize emanet, temiz tutalım, çöplerimizi ortalığa atmayalım” uyarısında bulundu. Türkiye’de hizaya sokulan bakanların “yuttukları” açıklamalarına bakılırsa ekonomide çanlar çalıyor... Öte yandan sanki dünya hamiliğine soyunmuş gibi, kendi topraklarında terör örgütü PKK’yle savaş yokmuş gibi, sanki muhalifler sudan sebeplerle DGM’ler eliyle içeriye tıkılmıyormuş gibi, sanki Hopa’da tutukluluk listeleriyle dolaşılmıyormuş gibi, Suriye’yi hizaya sokma girişimleri... Taşeron çabalar... Bizim sokağın Bizim Kafe’sinde, kendi işlerinde sabahtan akşama ter döken çalışanlar, “borsa uzmanlıklarıyla” caka satanlar, bugün ıstırap içinde “Abi bizim kâğıtlara ne olacak, satmasak da beklesek mi?” diye soruyor. Zaten darlığı, yoksulluğu, işsizliği kanıksamış, sömürüyü kader gören, her türlü sorunu kutsallarına havale eden suskun toplumun, İsrail, Yunanistan ve diğer ülkelerde olduğu gibi tepki gösterecek, isyan edecek, sokağa çıkacak hali yok. “Usta”, bir yolunu bulur nasıl olsa... Denilebilir ki, sömürü düzeninin bunalımı, dönemsel olarak yaşanan, dolayısıyla olağan bir gelişme. Dalgalanmalar, inişler çıkışlar olacaktır. Peki, ya olağan akışın dışında derin bir kriz söz konusuysa? Dünyanın gelecek 50 yıllık doğal kaynaklarını şimdiden tüketen sistem, derin bir açmaza düştüyse? O zaman ne olacak? Tarihin öğrettiği, bilindik gelişmeler ve sonuçlar. Yani dünya savaşları ve yeniden paylaşım... Sovyetler Birliği ve bağlı düzenler çöküp, dünya tek kutuplu bir merkeze dönüştüğünde artık kanlı savaşların olmayacağı, sistemin uluslararası şirketler, AB benzeri ekonomik birlikler, bankalar ve finans sektörüyle sömürüyü sürdüreceği öne sürülmüştü. Dolayısıyla silah harcamaları azalacak, bu kalem giderler ağızlarına bir parmak bal çalınan insanlığın mutluluğuna, sosyal haklara, eğitim ve sağlığa yönelecekti. Bu yalan da tutmadı. Tam tersi oldu. Gelişmişler de dahil birçok ülkede sosyal haklar tırpanlandı, eğitim ve sağlık iyiye değil, kötüye gitti. “Savaşlar” derseniz geniş ölçekli değil ama yüz binlerce insanın yaşamına mal olanları bitmedi, sürüyor. Tek kutuplu dünyanın karnesindeki notlar, kan gölünden görünmüyor bile. Yeni dünya düzeni adıyla, “demokrasi” diye diye yayılan çatışmalar, büyük ve yeni bir paylaşım savaşına sürüklüyor insanlığı. Sonuçları, felaket olur... HARB SEM H POROY Her Sivilleşmenin Neden Demokrasi Olmadığına Dair… Yandaş basın geçen hafta YAŞ’ta Erdoğan ortada yalnız oturdu diye mest oldu, “işte ileri demokrasi!” diye tempo tutmaya başladı! “Mevzi terk etme” olarak eleştirdiğim istifaların bu tanımlamama ne kadar denk düştüğü de kanıtlandı: Yandaş basın “artık yeni düzen hep böyle” diye bu oturma düzeninin kalıcı olduğunu dosta düşmana müjdeledi! Aslında tek konu ortada o anda resmi olarak bir Genelkurmay Başkanı olmamasından kaynaklanıyordu. Ordunun o toplantıya has bir nezaketle yaptığı bu alçakgönüllü jest, malum kadro tarafından sanki anayasa değişmiş gibi zafer çığlıklarıyla değerlendirildi. TSK (ve utanmasalar Atatürk dönemi) hakkında devrisabık yapma meraklıları, bu densizlik içinde değerlendirmeler yaparken, ordu içinden henüz biri çıkıp bu durumu izah etmeye kalkışmadı. Doğu Perinçek ise Silivri’den verdiği tarihi demokratik mücadelede, aynı istifaları, “hukuka aykırı tutuklamalar, terfilere yasadışı müdahaleler, TSK’nin bir suç örgütü olarak vatandaşlarına sunulması” üzerinden hükümete karşı ortaya konan bir “iddianame” olarak kabul ettiğini açıkladı. Her ne kadar Koşaner’in kızgın metninin içeriği böyle okunabilse de, aslında fiili olarak ortaya, protestodan daha ağır bir “teslim bayrağı” bırakılmıştır. Herkesin kendini herkesten daha demokrat olduğunu kanıtlama yarışında bulduğu şu günlerde, demokrasinin ne olduğunu pek hatırlayan yok. “Kuvvetler ayrılığı” çerçevesinde, Yasama, Yürütme ve Yargı’nın gerçek bağımsızlığı dışında, sivil toplum, ordu ve basının da yürütme erkinin baskısı altında toptan yok olmadıkları özgür düzenin adıdır demokrasi. Sözde seveni çok, uygulayanı yoktur. Henüz demokrasiyi kendi içinde uygulamayı göze alamayan partilerden CHP, AKP’nin birçok uygulamasından şikâyet ederken, ordu konusunda neredeyse iktidarla aynı noktaya taşınmıştır. Ana soru şudur: Akıl almaz uygulamalarını Ergenekon ve Balyoz’da gördüğümüz polis gibi, TSK de, hükümetin direkt bir yan kolu olursa mı demokrasi güçlenecektir? Hükümetin soruşturma gizliliği ihlallerine gözünü yumduğundan yakınan CHP MYK üyesi Emine Ülker Tarhan, adalette yaşanan tutarsızlıkları dile getiriyor: “Baskıcı yönetim, kendi iktidarlarını güçlendirmek için yapılandırılan bazı soruşturmalardaki hukuksuzlukların mimarı olan savcılara yönelik yüzlerce şikâyeti dikkate aldırmamayı başarırken, kendisini zora sokacak bir soruşturmada nasıl da aceleci davranarak olağanüstü yetkilerle donattığı HSYK ve müfettişleri eliyle yargı sürecine ağır bir müdahale hazırlığında bulunduğu kamuoyunca ibretle izlenmektedir.” İleri demokrat AKP döneminde yumurta atan gençler, eğitimde harçların indirilmesini isteyen üniversiteliler yıllarca hapislerde çürüme tehlikesiyle boğuşurken, Erzurum’da ramazanda sigara içen bir hanıma saldıranlar, sanatçı bıçaklayanlar veya sanatseverlere meydan dayağı çekenlere yönelik, bu hükümetin hiçbir hatırlanacak demeci veya yaptırımı yoktur. Hatta bu sessizliğin, tam tersine “çağdaş yaşam” düşmanlarını yüreklendirdiği bile söylenebilir. Son yirmi yılda son derece kötü bir sınav veren Türk basınında ise tek mutlu “uyanma”lardan biri kısa süre önce gerçekleşmiş, Can Dündar bile NTV’de yaşanan kıyımlardan sonra “Süngü gitti, cop geldi diye sevinmemiz bekleniyor” diyerek yanılgının boyutunu ortaya koymuştur. Bu saydığımız örneklerden görülebileceği gibi, Türkiye’de özetle demokrasi ve “sivillik” arasındaki ilişkiler tamamen yanlış algılanmıştır. Bir ülkede yönetimin tamamen sivilleşmesi, o ülkeye demokrasinin geldiği anlamını taşımaz. Bu somut ve acı gerçeği taçlandıran son “sahte şahit” vakası, geçen hafta yaşandı. Cumhuriyet’e atılan bombalar konusunda sanık olan Bedirhan Şinal, “Bana atmam için bombayı polisler verdi, emniyet beni kullandı; bu davanın sanıklarının burada olmasının nede ni, Türkiye Cumhuriyet i Emniyeti içinde örgütlenmiş çetenin üretimidir. Bu örgüt yarattıkları Ergenekon’un 50 kat gücündedir, burada yargılanması gerekenler, bu komployu tezgâhlayanlardır” diyerek yaşadığımız abartılı trajikomik tuzakların yadsınamaz bir belgesini tarihimize hediye etmiştir. Bu tarihi kimlerin harıl harıl gerçeklerin üstüne hikâye yazarak değiştirdiği ortadadır. Ama kimin nasıl bu açık tahrifatlara ve hukuksuzluklara dur diyeceği ise geleceğin en çok merak ettiği sorudur. Hiçbir rejim, arkasında bu kadar ödenmemiş faturayla varlığını sonsuza dek sürdürememiştir. HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] 1/ Ökçeli ve konç 1 suz ayakkabı. 2/ Gece yapılan sine 2 ma ya da tiyatro 3 gösterisi... Afri 4 ka’da bir ülke. 3/ 5 İstanbul’un bir semti... Bir nota. 4/ 6 Üstü kapalı olarak 7 anlatma... Düşün 8 ce. 5/ Yeşile çalar toprakrengi... Taş 9 ya da maden çıkarılan yer. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 / Irak’ın kuzeyinde yaşa 1 ME L O D Y UM yan Hıristiyan Nasturile 2 E B O L A L E D re verilen ad. 7/ Bir kumar 3 L E K E N D E A aracı... Siirt ilinde bir kap4O R A G AMA Y lıca. 8/ “Dullar” anlaL A L A T A mında eski sözcük... Bir 5 F 6OM S A L A K nota. 9/ Bir renk... Bir cins L Alman birası. 7 N A K A R A T 8 S A L AMU R A YUKARIDAN AŞAĞIYA: K A Ş E R 1/ Girişilecek bir işin ha 9 A K S yırlı olup olmadığını rüyadan anlamak için aptes alıp dua okuyarak uyuma. 2/ Kenar süsü... Çeşme zıvanası. 3/ Çakala benzer yabanıl bir hayvan. 4/ Gözalıcı parlak renkleri olan, iri gövdeli bir papağan... Cennet bahçesi. 5/ İskambillerle oynanan bir tür oyun... Volga Irmağı’na verilen bir başka ad. 6/ Çok sevilen kimse ya da şey... Bir nota. 7/ Dolma yapmak için hazırlanan karışım... “ büke belimizi / Söyletmeye dilimizi / Hasta iken halimizi / Soranlara selam olsun” (Yunus Emre). 8/ Şöhret... Dinsel bayramlardan bir önceki gün. 9/ Pirinci kabuğundan ayırmak ya da bulgur dövmek için kullanılan dibek... Gözkapağına sürülen boya. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle