25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 26 AĞUSTOS 2011 CUMA 4 HABERLER Sağlık Bakanlığı hazırlanan KHK ile tüm teşkilat yapısında değişikliğe hazırlanırken TTB tepki gösterdi Ne ‘Sivil’i Kardeşim? Son zamanlarda sivil lafını dilden düşürmez olduk. Her şeyin “sivil”i aranıyor. Geçenlerde hıyar alıyordum, manava sordum: Sivil mi bu? Ne sivili abi! Düpedüz hıyar işte bu, dedi. Sonra da ekledi: Abi hıyarın sivili mivili mi olurmuş, Allah Allah, ilk defa senden duyuyorum. Güldüm. Kusura bakma dedim, son günlerde sivil sözünün olur olmaz kullanılmasına taktım. Gerçekten olur olmaz kullanıyoruz bu sözcüğü, örneğin tarikatlar için de kullanılıyor ve bunların sivil toplum örgütü oldukları söylenebiliyor. Oysa sivil dini hiyerarşi ile ilgisi olmayan demektir. Yani örneğin Fransa’da dini okullar, sivil (laik) okullar ayrımı vardır. Sivil sözcüğü emir komuta zinciri, ast üst ilişkisi içinde olmayan için kullanılır. Ama Türkiye’de bu ince ayrıntılara hiç önem verilmez. Bir tek tanımla yetinilir, o da “orduyla ilgisi olmayan”dır. 14 Ağustos Pazar günü Sedat Yaşayan bulmaca köşesinde bu tanımla anlatıyordu, “sivil” sözcüğünü. Tanım doğruydu, bulmaca köşesi için fazlası gerekmezdi. Ama herhalde sivil demokrasiyi tanımlarken bununla yetinip bir rejimi bu kadar basit tarif üzerine oturtamazdık. 12 Eylül’ü hiç anlayamamış olanlar, Türkiye’nin yaşadıklarını sadece üniforma ile sivil giysiye bağlayarak yorumlamaya kalkıp hiçbir şeyi kavramamışlardır ve bugün içinde yaşadığımız kavram kargaşası da aynı nedenden kaynaklanmaktadır. 12 Eylül darbesinin asıl nedeni Türkiye’yi küreselleşmeye eklemleyecek olan değişiklikleri topluma kabul ettirme isteğiydi. 12 Eylül’ün temelinde 24 Ocak 1980 ekonomik kararları yatmaktadır. Bu kararların mimarı Turgut Özal’ın 12 Eylül’ün ertesinde ekonomiden sorumlu bakanlık koltuğuna oturtulması rastlantı değildi. Tek kendi başına özgür olan makam oydu kabine içinde, diğerlerinin işini sıkıyönetim yapıyordu zaten. Rejimin 1983 yılında üniforma görüntüsü olmadan devam ettiği aşamada ise emekli amiral olan Bülent Ulusu’nun gitmesi, yerine artık Bijan’dan giyinmeye başlayan Özal’ın gelmesini değişim olarak kabul etmek için gerçekten saf olmak gerekirdi. Sivilleşmek, buyurgan, tepeden inme, keyfi rejim ve onun çözümleri yerine tartışmacı, katılımcı, demokratik sivil çözümler üretmek demekti. Yoksa üniformalıların koyduğu yasakları sivil elbiselilerin sürdürdüğü rejimler sivil rejimler değillerdi. Yasakları savunarak “Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz” diyerek sivil rejim olmazdı. Daha doğrusu olurdu da dikta olurdu. 12 Eylül 1980’den 30 yıl sonra 12 Eylül 2010’da 12 Eylül Anayasası ile ilgili bir referanduma gidildi. Amaç “askeri vesayet anayasasından kurtulmak” olarak ilan edildi. Sonuçta askeri vesayetten kurtulundu ve sivil vesayete geçildi. Bu yapılırken de askeri mahkemelerin yetkilerinde kısılmaya gidildi. İyiydi, doğruydu. Ama bu değişikliğin bir anlamı ifade edebilmesi, ancak askeri mahkemelerin sakıncalarından arındırılmış mahkemelerin onların yerine gelmesiyle mümkün olabilirdi. Oysa yapılan değişiklikle siyasi iktidarın güdümüne sokulan HSYK aracılığıyla, sivil yargı, yürütmenin denetimi altına sokuldu ve böylelikle sivil görünümlü ama sivil olmayan ya da başka deyişle bağımsız olmayıp bağımlı olan bir yargı yaratıldı. Yargı bağımlı olduktan sonra ha sivil olmuş, ha askeri, ne fark eder ki?! O sivil yargıda son olarak, Deniz Feneri davasında Zahid Akman’ın şikâyetçi olduğu savcı HSYK tarafından değiştiriliyor ve yerine yenisi getiriliyordu. Bu 12 Eylül 2010 referandumu sayesinde elde edilmiş bir sonuçtu. Şimdi bu sonuçta askeri vesayet kırıldı, sivil yargı egemen oldu demek mümkün mü? Yargı bağımlı olduktan sonra ha askeri olmuş, ha sivil ne fark eder ki? Şimdi ikide bir sivil lafını duymuyor muyum, öylesine ifrit oluyorum ki! Manava “hıyarın sivil olup olmadığını” sormam işte bu sivil saplantılı hıyarlardandır. Sağlık teşkilatı sil baştan MUSTAFA ÇAKIR TTB: BAKANLIK, SAĞLIK KURULUŞLARINI YUTUYOR Sağlık alanındaki meslek örgütlerinin “Sağlık Bakanlığı’nın politikalarına uygun çalışıp çalışmadığı” yönünden denetiminin getirildiğini, bunun anayasaya ve bu kuruluşların özerkliğine aykırı olduğunu kaydeden TTB, “Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetlerini sunan yürütme organı olmaktan çıkarılırken, tıp fakültelerini, meslek örgütlerini altlarını boşaltarak ortadan kaldırmakta, adeta onları yutmaktadır” dedi. TTB Genel Sekreteri Feride Aksu Tanık, “Bu kadar acele edilmesi yangından mal kaçırmayı ve kimin malının kimden kaçırıldığını düşündürür... ” dedi. KESK’e bağlı SES üyeleri de söz konusu KHK ve yasayı , stanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde protesto etti. ANKARA Sağlık Bakanlığı, kanun hükmünde kararname (KHK) ile teşkilat yapısında köklü değişiklikler yapmaya hazırlanıyor. Sağlık örgütleri ile paylaşılmayan KHK taslağında, geçen dönem Meclis’te kadük olan kamu hastane birliklikleri tasarısındaki tartışma yaratan hükümlere de yer veriliyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB), düzenlemenin Meclis’te tartışılmadan geçirilmek istendiğini kaydetti. TTB’nin ulaştığı KHK taslağında şu hükümler yer alıyor: Sağlık mesleklerinin uygulanmasından dolayı zarara uğradığını iddia edenlerin tazminat taleplerini değerlendirmek ve uzlaşma ile sonuçlandırmak üzere uzlaştırma komisyonları kurulacak. TTB, komisyonun işleyişine ilişkin konuların taslakta yer almadığına dikkat çekti ve sigorta şirketlerinin temsiline yer verilirken il gili meslek kuruluşlarının temsilcilerine yer verilmediğini kaydetti. Geçen dönem TBMM gündeminde bulunan ancak seçim sonrası kadük olan Kamu Hastane Birlikleri Tasarısı’na ilişkin hükümler de KHK taslağında yer alıyor. Buna göre, hastaneler, hasta ve çalışan memnuniyeti, hizmet altyapısı, organizasyonu, kalite ve verimlilik gibi konularda kurumca belirlenecek usul ve esaslara göre değerlendirmeye tabi tutulacak. Değerlendirme, kamu veya özel değerlendirme kuruluşlarına yaptırılacak. Değerlendirmeye göre hastanelere 100 üzerinden puan verilecek ve altı aydan az, bir yıldan fazla olmayan sürelerle değerlendirme yenilenecek. Puanlarına göre hastaneler A, B, C, D ve E olmak üzere beş sınıfa ayrılacak. Ağırlıklı ortalaması C ve üzeri olan hastaneler grubu birliğe dönüştürülecek. Hastanelerin durumunda iyileşme olmaması durumunda yöneticilerin görevlerine son verilecek. Birlik teşkilatı genel sekreterlik ve hastane yöneticiliklerinden oluşacak. Genel sekreterlik birliğin en üst karar ve yürütme organı olacak. Birliğe bağlı hastaneler hastane yöneti cisi tarafından yönetilecek. Hastane yöneticisine bağlı olarak başhekimlik, idari ve mali işler ile sağlık bakım hizmetleri müdürlükleri kurulacak. Bakanlık merkez teşkilatı içinde Teftiş Kurulu Başkanlığı yer almıyor. Katılım olanaksız TTB, taslağa göre Yüksek Sağlık Kurulu’nun üyelerinin tamamının bakan tarafından seçileceğine dikkat çekti. TTB ve Türk Diş Hekimleri Birliği’nin ve tıp fakültelerinin sınırlı da olsa tıpta uzmanlık eğitimi alanında alınacak kararlara katılımını sağlayan Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun bakan tarafından belirlenecek üyelerinin de üç katına çıkarılacağına işaret eden TTB, tıp fakültelerinin ve meslek örgütlerinin katılımının olanaksız hale getirildiğini vurguladı. TTB, hekimlik, uzman hekimlik, sağlık mesleği mensuplarının eğitim içeriklerinin ve eğitimlerinin belirlenmesi, mesleki yeterliliklerinin değerlendirilmesi yetkisinin de Sağlık Bakanı’na verildiğini kaydetti. Üniversiteler de Sağlık Bakanı’nın izni olmaksızın hiçbir biçimde uygulama ve araştırma merkezi açamayacak. TTB taslakta sağlık personelinin iş güvencesini ortadan kaldırmaya yönelik hükümler olduğuna da dikkat çekti. İlaçların topluma yönelik reklamı ve reçetesiz satışına yol açacak düzenlemeler bulunduğunu kaydeden TTB, tütün ürünlerinin zararlarının önlenmesine yönelik ücretsiz sağlık programları yayımlanmasına ilişkin hükümlerin değiştirildiğini bildirdi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan tarım arazilerini yapılaşmaya açacak düzenleme KILIÇDAROĞLU’NDAN AKP’YE Tarım arazileri satılık MURAT KIŞLALI ANKARA Hükümetin 17 Ağustos’ta yürürlüğe soktuğu çok tartışılan 648 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile mera, yaylak ve kışlaklardan sonra tüm tarım arazilerini de yapılaşmaya açacak bir düzenleme getirdiği ortaya çıktı. Hükümet, imar yetkisini belediyelerden alıp yeni kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verdiği ve koruma kurullarını kaldırdığı için çok tartışılan 648 sayılı KHK’de tarım arazilerini de yapılaşmaya açacak bir düzenleme yaptı. KHK ile 3194 sayılı İmar Yasası’nın 27. maddesi değiştirilerek “Köylerde yapılacak yapılar ve uyulacak esaslar” başlığı altında “Köy yerleşik alan sınırı içerisinde 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümleri uygulanmaz. Köy yerleşik alan sınırlarının parselleri bölmesi durumunda yerleşik alan sınırı 5403 sayılı kanun hükümlerine tabi olmaksızın ifraz hattı olarak kabul edilir” hükmü getirildi. Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı “Bu değişikliğin Türkçesi şu: Köy yerleşim alanı sınırları içinde tarım arazisinin niteliği dikkate alınmadan her türlü yapılanma gerçekleştirilebilir” derken, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Turhan Tuncer de değişikliği şöyle değerlendirdi: “Köylerde yapılacak yapılarla ilgili olarak daha önce sadece köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlar için sağlanan istisnaların yapılan değişiklikle herkese tanınması, tarım arazilerinin hızlı bir şekilde tahribine yol açacak uygulamaların başlangıcını oluşturacaktır. Özellikle kıyı şeridindeki köy yerleşim alanları ve çevreleri tarım arazilerinin özellikleri dikkate alınmaksızın tümüyle ranta açılacak; nitelikli tarım arazilerinin üzerine serbestçe lüks konutlar ve turistik tesisler kurulabilecektir.” ‘Libya’ya paralar ‘örtülü’den’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Libya’ya yaptığı 300 milyon dolarlık yardımın kaynağı konusunda “örtülü ödeneği” işaret etti. İstanbul’a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Işık Koşaner’e ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarıyla ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine, “İçeriği ile ilgili konuşmayacağım. Ama bu tür yasadışı işlemlere bizim prim vermememiz gerekiyor” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, hükümetin yasadışı dinlemeleri kimin yaptığını ortaya çıkararak kamuoyunun önüne koyması gerektiğini söyledi. AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli’nin yabancı istihbarat örgütlerini işaret ettiğinin belirtilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, bunun önemli olduğunu ifade ederek “Bu açıklamanın arkasında herhalde AKP de duruyordur. O zaman Başbakan’a düşen, eğer kendi Genelkurmay Başkanlığı’nı yabancı istihbarat örgütleri bu kadar rahat dinliyorlarsa o zaman demek ki bu ülkenin geleceği açısından kaygı duymalıyız” dedi. Libya’ya yardımlarla ilgili Kılıçdaroğlu, örtülü ödenekten para aktarıldığının anlaşıldığını ifade etti. Paranın bavullara konulması ve bu durumun Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri tarafından açıklanmasının doğru olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Devletin ciddiyeti ile bağdaşacak bir olay değildir” dedi. Ankara İl Başkanı Tarık Şengül’ün istifası ve Yenimahalle Belediyesi ile ilgili yolsuzluk iddialarına ilişkin de Kılıçdaroğlu, “Arkadaşları görevlendirdik” dedi. Başbakan Lübnan eski başbakanlarından Sinyora’yı kabul etti. (MEHMET KAMAN AA) Tarım yerine yazlık rantı Erdoğan’ın gündemi AA ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı kabul etti. Arınç’ın beraberinde son günlerde PKK’nin iki numarası Murat Karayılan’ın yakalandığı iddiasıyla, ardından da personele yönelik baskıyla gündeme gelen Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürü Kemal Öztürk’ü de götürmesi, Erdoğan’ın ajansı gündemine aldığı yorumlarına neden oldu. Başbakan Erdoğan’ın dünkü programında yalnızca eski Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora’yı kabul vardı. Görüşme Başbakanlık resmi binada gerçekleşecekti. Ancak bu görüşme öncesinde Başbakanlık merkez binasının önü sürpriz konuklar için hareketlendi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk ile birlikte resmi konuta geldi. Arınç, Erdoğan’la yaklaşık yarım saat baş başa görüşürken, Öztürk görüşmeye katılmadı. Görüşmenin ardından Arınç ve Öztürk resmi konuttan ayrılıp Başbakanlık merkez binasına geçti. Arınç’ın resmi konuta Öztürk ile gelmesi, Anadolu Ajansı’nın geçen hafta Karayılan’ın İran tarafından yakalandığı yönündeki haberlerin gündeme geldiği yorumlarına neden oldu. Bu konunun yanı sıra, Anadolu Ajansı’nda Öztürk ile başlayan personele yönelik yer değiştirme ve emeklilik baskısının da görüşmede ele alındığı yorumları yapıldı. CHP ANKARA L BAŞKANLIĞI Eski Bakan Ekren rektör oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK Genel Kurulu toplantısında, 60. hükümet döneminde devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olarak görev yapan Prof. Nâzım Ekren, İstanbul Ticaret Üniversitesi’ne rektör olarak atandı. İstanbul Aydın Üniversitesi için Prof. Yadigâr İzmirli, İstanbul Gelişim Üniversitesi için Prof. Mesut Güner, Üsküdar Üniversitesi için Prof. K. Nevzat Tarhan’ın rektör olarak belirlendiği belirtildi. 4/C ve kadrosuz Meclis’te yeni çalışmaya dava kurallar hazırlığı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk SağlıkSen, vekil ebe, hemşirelerin ve 4/C’lilerin de kadroya geçirilmesi için dava açtı. Sendikadan yapılan yazılı açıklamada, Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı’na 4/C’liler ve vekil ebe hemşirelere kadro verilmesi için yapılan başvuruların reddedildiği, bunun üzerine Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne dava açıldığı belirtildi. Açıklamada, 4/C’lilerin ve vekil ebe hemşirelerin kadroya geçme hakkından mahrum bırakılmasının “anayasanın, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu” ifade edildi. Dava dilekçesinde, Anayasa Mahkemesi’nin de daha önce, “aynı işi yapan ve aynı sorumlulukları taşıyan ve kamu hukuku ilişkisi içinde çalışan kişilerin aynı statü içinde bulunmaları gerektiği” kararı verdiğine dikkati çekildi. Söz konusu nedenlerle 4/C’lilerin ve vekil ebe, hemşirelerin memur kadrosuna geçme hakkından faydalandırılmamasının her türlü hukukivicdani ve mantıki temelden uzak bir uygulama olduğu ifade edilen dilekçede, Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı’nın “kadro başvurusunu reddetme işlemlerinin” iptali istendi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP, TBMM’nin ekim ayında açılışıyla birlikte anayasanın ardından TBMM İçtüzüğü’nü de silbaştan değiştirmek için harekete geçti. AKP, milletvekillerinin konuşma sürelerinin kısıtlanması, genel kurula vekilini konuşturmama yetkisi verilmesi ve vekillerinin davranışlarının etiğe uygun olup olmadığını karara bağlayacak bir etik kurulu oluşturulmasını öngören içtüzük değişikliği için önerge verdi. Önerge, AKP adına Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz tarafından TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Kapusuz’un önerisinde, 12 Haziran seçimleri sonrası AKP’li kadın milletvekillerinin verdiği içtüzük değişiklik önerisinde yer alan kadın milletvekillerine pantolon giyme serbestisini de içeriyor. Öneriye göre hükümet, komisyon ve siyasi parti grupları adına genel kurulda yapılacak konuşmalar on beşer dakika, grubu olmayan vekiller tarafından yapılacak konuşmalar da on dakika olacak. Genel kurulda iki defa yapılan davete rağmen ‘söz aldığı konuya gelmeyen’ vekilin aynı birleşimde konuşmaktan men edilmesi, başkan tarafından genel kurula önerilebilecek. ‘Atma Recep...’ inceleniyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin, marka ve endüstriyel tasarım başvurularında Avrupa’nın ilk üç ülkesi arasına girdiğini söyledi. Başvuru yapan kentler arasında “Bartın, İskilip, Taşköprü, İznik ve Sivas’ı sayan Ergün, “Atma Recep din kardeşiyiz” sözüyle ilgili patent başvurusunun da incelendiğini söyledi. Başbuğ’un kitabı da korsanda İstanbul Haber Servisi Korsan yayınlara yönelik çalışmalarını sürdüren Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri, takibe aldıkları kişi ve adreslere yönelik operasyon düzenledi. Üç ilçede eşzamanlı düzenlenen operasyonda, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “Terör Örgütlerinin Sonu” kitabı ile Elif Şafak’ın “İskender” kitabının da korsan baskıları ele geçirildi. ‘Mücadele sürecek’ Türk SağlıkSen Genel Başkanı Önder Kahveci, kamudaki tüm çalışanların kadrolu olmasını istediklerini vurgulayarak “Konu yargıda. Kadro mücadelesini hukuki yollarda da sürdüreceğiz” dedi. Yeni haklar geliyor Halen TBMM Başkanı’nın TBMM’nin manevi şahsiyetine yönelik saldırı hallerine karşı suç duyurusunda bulunamazken, bu hak verilecek. Milletvekillerinin davranışlarını izleyip karar vermek için etik kurulu oluşturulacak. Parlamentoya, “Parlamento Akademisi” kurulacak. ANKARA/SAMSUN (Cumhuriyet) CHP Ankara İl Başkanlığı’ndan istifa eden Tarık Şengül’ün “rant kavgası” iddialarına CHP yönetiminden açıklama geldi. Açıklamada, “Herkes çok iyi bilsin ki, CHP, AKP değildir. Hiç kimse, Deniz Feneri savcısını değiştirerek asrın en büyük yolsuzluğunu örtbas etmeye çalışan AKP ile CHP’yi birbirine karıştırmamalı, aynı kefeye koymamalıdır” denildi. CHP’nin, kurulduğu günden bugüne kadar yolsuzluk yapanlardan, rant peşinde koşanlardan hesap sormak için de siyaset yaptığının belirtildiği açıklamada şu değerlendirmeler yer aldı: “CHP olarak sadece savcıları da göreve çağırmıyor, bu konuda iddiası olduğu belirtilen Şehir Plancıları Odası’nın da belge ve bilgilerini ilgililerle paylaşmasını istiyoruz. CHP’de rant kavgası olmaz, rant kavgasına izin verilmez. AKP alışkanlıklarını CHP’ye taşımak isteyenler varsa onlardan da hesap sorulur. CHP’de rant kavgası diye manşet atan, gazetenin kamu kaynakları kullanılarak, devlet bankalarından sağlanan kredilerle satın alındığını ve üst düzey yöneticilerinden birinin Başbakan’ın damadı olduğunu bir kez daha kamuoyunun bilgi ve takdirine sunuyoruz.” Öte yandan CHP Samsun İl Başkanı Halil Türk, Kırşehir Merkez İlçe Başkanı Şefik Tekin ve yönetim kurulu üyeleri istifa etti. Yeniden yapılandırma kapsamında istifaların süreceği belirtildi. ‘Rant kavgasına izin verilmez’ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle