19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 AĞUSTOS 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 İş Bankası Genel Müdürü Bali, uyarılarıyla ilgili ‘gerçek satın alma gücüne dayanmayan tüketime’ dikkat çekti Para yoksa harcamayın BANKA 87 YAŞINDA Banka olarak, tüketimi fazlaca teşvik eden alanlarda bilinçli olarak aynı dozda rekabete girmediklerini belirten Bali, yurttaşların da sorumlu olduğunu ve ayağını yorganına göre uzatması gerektiğini söyledi. Ekonomi Servisi İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, hem bankanın kuruluşunun 87. yılını hem de dünyada yaşanan ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Finans sektörünün sağlamlığının ülkenin krizden olumlu manada ayrışmasına katkı sağladığına değinen Bali, tüketicilere yönelik “az harcayın, tasarruf edin” uyarılarına ilişkin şöyle konuştu: “Biz gerçek satın alma ve geri ödeme gücüne dayanmayan, tüketimi fazlaca teşvik eden alanlarda rekabete bilinçli olarak aynı dozda katılmadık. Bu tabii ki sadece kredi veren kurumların, bankaların veya otoritenin sorumluluğunda değil. Tüketici de sorumlu davranmalı. Sadece hassas dönemlerde dikkat edilecek hususlar da değil. Olağan dönemlerde de tüketici ayağını yorganına göre uzatmalı.” Bali’nin değrelendirmesindeki satır başlarını şöyle özetlemek mümkün: Yaşanan kriz istisnai değil, dalgalanma hep olacak. 20022008 arasındaki gibi düzgün, düzeltmesiz, yukarıya bir konjonktür artık beklenmemeli. Aktifler yüzde 12’nin üzerinde bir artışla 148 milyar TL’lik bir büyüklüğe ulaştık, yüzde 19.5 artışla kredilerimiz 77 milyara çıktı. Yüzde 3.6’lık takipteki krediler yüzde 2.8’e geriledi. 90 milyar TL’yi aşan mevduat ana fonlama kaynağı olmaya devam ediyor. Sonuç olarak aktif büyüklüğü, kredi ve mevduat hacmi, özkaynak büyüklüğü ve şube ağı itibarıyla Türkiye’nin en büyük özel bankası olma vasfını sürdürüyor. 1 milyar 476 milyon TL’lık bir net kâr elde edildi. Kriz döneminde politikalarda kesintiye yol açmayaksızın, şube açmaya ve yeni istihdama devam edildi. Bu yıl 27 şube daha açarak 1.169 şubeye ulaşıldı. Yılın ilk altı ayında 1.237 kişinin istihdamı sağlandı. 2012’de dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de büyümede bir ivme kaybı olacak. İş Bankası kurulduğu günden beri finansın yanı sıra sanayinin gelişmesine de büyük katkı sağladı. 291 şirkete iştirak etti. Altısı borsaya kote, finans, cam, telekomünikasyon, sanayi ve hizmet sektörlerinde olmak üzere 28 şirkete ortak. 1 milyon TL sermaye ile ve 37 çalışan, 2 şubeyle yola çıkmış bir banka. Kurucu Genel Müdürümüz merhum Celal Bayar kuruluş aşamasındaki sermayenin bir araya getirilişine ilişkin verilen mücadeleleri, fedakârlığı anlatmıştır anılarında. Aradan geçen zaman içerisinde her dönemde taş üstüne taş koyarak yenilikler koymak suretiyle, İş Bankası bu şekilde Cumhuriyetin hemen akabinde, 1 yıl sonra 26 Ağustos’ta kurulmuş bir banka. Özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket olarak kurulmuş İş Bankası. Bu önemli; çünkü yeni bir devlet bankası olarak kurulmamış. Bugün büyüklüğümüz sadece parasal varlıklar, finansal rasyolardan ibaret değil. Her biri birer meslek erbabı olan, her biri fedakârca çalışan her seviyedeki kadromuz en değerli sermayemiz. ‘AKP Hükümeti’ Değil, ‘AKP Rejimi’ Yavaş yavaş kaynatılan suya atılmış kurbağalar gibiyiz. Haşlandığımızın hâlâ çoğumuz farkında değiliz. Geride kalan 9 yıllık icraat, evet, AKP hükümetine aittir ama bu icraatla artık yeni bir “rejim” inşa edildi. Farkında mıyız, artık o rejimle idare ediliyoruz. “Yeni bir rejim”den kasıt nedir? Bunun için devlet teorisinin iki temel kavramını hatırlatalım: Devlet tipi ve devlet biçimi. Devlet tipi, bir toplumsal formasyondaki hâkim üretim biçimine tekabül eder. O toplumdaki hâkim üretim ilişkileri, devletin tipini de belirler: Köleci devlet, feodal devlet, kapitalist devlet, başlıca devlet tipleri... Devlet biçimi ise kapitalist devletin yönetme seçenekleri ile ilgili. İşte rejim, budur. Kapitalizmin her ülkede aldığı biçim, yönetim biçimini, rejimi de belirler. Feodalizmle çatışarak, aşağıdan yukarıya gelişmiş kapitalizmin devlet biçimi ile Türkiye gibi geç gelişmiş kapitalizmin devlet biçimi aynı değil. Kapitalizmin gelişmiş rejimi, burjuva demokrasisi. Demokratik muhalefetin özgür olduğu, yasamayürütmeyargının birbirine karşı özerk olduğu, seçme, seçilme hakkının, grev, toplusözleşme hakkının, ifade, örgütlenme hakkının, engelsiz, barajsız olduğu; cinsel, etnik ve diğer ayrımcılıklara izin verilmediği yönetim biçimi, rejimdir bu. Bir burjuva demokrasisine hiçbir zaman sahip olamamış Türkiye’de ne tür yönetim rejimleri yaşandı? Türkiye için tek partili otoriter devlet biçimi, 1950’de yerini çok partili bir rejime bıraktı. Ama bu rejimde yasama ve yargının bağımsızlığı, demokratik muhalefetin temsili, sözde kaldı. Ekonomikdemokratik haklar, iktidar blokunda askeri bürokrasinin etkisinin azaltılması tam manasıyla hayat bulamadı ve belli inişler çıkışlarla 27 Mayıs, 12 Mart gibi ara rejimlerle birlikte bu güdük parlamenter rejim, 1980’e kadar hüküm sürdü. 12 Eylül, yeni bir sermaye birikimi rejimi ile birlikte yeni bir yönetim rejimine geçişin miladıdır. Demokratik muhalefetin zulümle bastırıldığı, yükseköğrenimin, yasama ve yürütmenin görece özerk yanlarının budandığı, seçme seçilme, grev toplusözleşme hakkının karşısına barajların dikildiği bir rejimdi 12 Eylül. Dünya ekonomisi ile bütünleşme ve ucuz emekle rekabet gücü bulabilecek dışa açılma serüvenine denk düşen bu rejim, sözde sivilleşme oyalamasıyla 1983’ten 2002’ye kadar icra edildi. Dönem, 12 Eylül ruhunu koruyarak kısmi demokratikleşme rötuşlarıyla geçti. İktidar blokundaki sivilasker bürokrasi ile “laisizm” ekseninde müttefik büyük sermaye fraksiyonunun (TÜSİAD’ın), dip dalga İslami hareket ve Kürt siyaseti ile mücadelesi, bu rejim altında gerçekleşti. AKP’nin 2002 sonlarında iktidara gelişiyle, yeni bir rejimin inşa serüveni başladı. “Milli görüş” gömleğini çıkarıp “neoliberal gömleği” giyen AKP’liler, elbette, yeni rejimi inşada tek başlarına değildiler. Fethullah cemaatiyle kurulan koalisyonun ipleri, hep Okyanus ötesindeydi. ABD, Irak işgali sırasında çıkardığı derslerle, Türkiye’de yeni müttefik arayışına girdi ve tasarım, iletişim, istihbarat desteği ile yeni rejimin inşasına damgasını vurdu. 20022007’deki uygun iç ve dış iktisadi ikliminin de yardımcı olduğu bu rejimi inşa sürecinin ilk aşaması “güven sağlama” oldu. İslami muhafazakârlıktan endişe duyanlar, AB’ye tam üyelik şovlarıyla yatıştırılırken devamında, askersivil yargı bürokrasisinden gelebilecek ataklara karşı oynanan “mazlumluk” kartı, prim yaptı. “Sivilleşme” hamleleri, pabucumun demokratlarının hararetli alkışlarıyla “rıza”yı (consensus) pekiştirdi. 2007’de başlayan ikinci hükümet (kalfalık) ile birlikte, artık rejimin inşasında defanstan ofansa geçildi. Etkin bir medya donanımı ve rakip medyayı devlet baskısı ile kuşatmanın ardından Ergenekon, Balyoz, KCK çuvallarına sapla samanlar birlikte doldurularak sindirme süreci başlatıldı. Geleneksel büyük sermaye korkutulmuş, etkisizleştirilmişti. Hızla biat halindeydiler. Medyanın yanı sıra YÖK kontrol altındaydı. Sendikal alanda Hakİş, kısmen Türkİş, yandaş yapılarak süreç ilerletildi. 12 Eylül 2010 referandumu, “Yetmez ama evetçi” avanakların desteğiyle, yargının defterinin dürüleceği kilometre taşıydı. 12 Haziran seçimleriyle (ustalık dönemi) inşası süren rejim, Ağustos 2011’de ABD’nin desteği ile kuşattığı askeri vesayete son hamleyi yaptı ve üstüne toprağı attı. Bu, sivilleşme iddiasıyla, asker yerine baskı aygıtı olarak polisin ikame edildiği, rejimin inşasında önemli bir etaptı. Rejim, “Önce yıprat, sonra fethet” taktiği ile yargı ve orduda inisiyatifi ele aldıktan sonra, ayak bağı Kürt siyasetine ve her tür demokratik muhalefete artık “zor” aracıyla hunharca girişebilirdi. Rejimin artık yapacağı tek şey kaldı. Bütün bu “dönüşümleri” yani “mazrufu” , “sivil anayasa” isimli bir “zarf”a yerleştirmek ve kalıcı bir “rıza” ile yıllarca hükmetmek… Cemil Çiçek’in, “Sivil anayasa hazırlığı” davetlerine icabet edecek “bilim insanları”na, ana muhalefete ve diğer partilere sormalı: Yeni rejimin “mazruf”una dokunma, sorgulama, eleştiri hakkı size tanınacak mı? Sormak lazım; inşa ettikleri rejime niye dokundurtsunlar? Açık ki, amaçları, sözde demokratik tartışma ortamı sunup sonra bildiklerini okuyarak rejimi “anayasal” bir zarfla meşrulaştırmak. AKP rejiminin yerine demokratik yeni bir rejim, masada anayasa pazarlıklarından geçecekse, sormak lazım, elinizde ne koz var? O kozu sağlamanın tek yolu: Hayatın her alanında etkili bir hak mücadelesi vermek, kaybedilen mevzileri yeniden kazanmak... ‘BORÇ, GELECEKTEN ÖDÜNÇ ALINAN B R REFAHTIR’ ABD ve Avrupa’daki ekonomik sorunlara da değinen Adnan Bali, “Dikkatli yönetilmesi gereken bir süreç ama kendimize göre baktığımızda da diğer taraftan olumlu özellikleri de var. Borçların GSY H’ye oranının yüzde 60 olması gerekirken çekirdek üyelerde 80 ortalamaya ulaşılmış durumda. Türkiye’de bu oran yüzde 41. Türkiye’nin en azından piyasadaki likidite bakımından fazla kaldıraç kullanmamış ekonomi olduğunu ifade ediyoruz. Benim buradaki net değerlendirmem şu, işin özü de o bence. Borç gelecekten ödünç alınmış bir refahtır aslında ve geriye ödenemeyecek düzeyde alınmış borçlarla bir kuzudan dört post çıkararak dünya ekonomisinde hak edilmemiş refahları alan ülkelerin şimdi bunu nasıl yönetebileceklerini konuşuyoruz. Türkiye bu noktada iyidir. Yurdışında büyüdü Adnan Bali Yurtdışında iyi bir yapılanmamız söz konusu. İşbank GmbH’nin Almanya’daki 12 şubesinin yanı sıra Fransa, Hollanda, İsviçre ve çok yakın zamanda Sofya’da açtığı şubeyle toplam 16 şubesi var. KKTC’de en fazla şubesi olan banka. Rusya’da yeni satın aldığımız, yine yüzde yüz iştirakimiz olan 14 şubeli Bank Sofia söz konusu. Londra’da, Bahreyn’de, Erbil’de şubelerimiz, Çin’de ve Mısır’da temsilciliklerimiz bulunuyor. Bahreyn’le olan dış ticaret 2005 yılından 2010 yılına dört kattan fazla, Mısır ile ise üç kat artmış durumda. 2010’da 7 milyar dolarlık dış ticaret gerçekleştiren Irak’a şube açıldı. Daha kuruluşunun 8. yılında Hamburg ve İskenderiye şubelerini açmış bir banka İş Bankası. Bugünkü politikamız da o ana vizyon paralelindedir. Bölgemizde yaşanan dönemsel sıkıntılar orta ve uzun vadede bakışı değiştirmez. TC BAŞBAKANLIK TOK TOPLU KONUT DARES BAŞKANLIĞI Yıldız Holding Gıda Grup Başkanı Mehmet Tütüncü, şekerde ciroyu katlayacaklarını söyledi. K RA ÖDEMEK YER NE, KEND EV N Z N TAKS TLER N ÖDEY N! DEN ZL KURUDERE 1. ETAP’TA 180 ADET KONUT SATIŞA SUNULUYOR En Düşük Konut Fiyatı 68.585,TL. En Yüksek Konut Fiyatı 105.207,TL. Bayramda doğu şeker batı çikolatacı Ekonomi Servisi Türkiye şeker pazarında yüzde 15 pazar payına sahip olan Ülker, şekerde bu yıl toplam 40 milyon Avro ciro hedefliyor. Yıldız Holding Gıda İçecek Sakız ve Şekerleme Grup Başkanı Mehmet Tütüncü, bayramlarda Türkiye’de evlerin yüzde 59’una şeker girdiğini, en fazla şekerin yüzde 43 ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde tüketildiğini söyledi. Tütüncü, bu bölgeleri Marmara’nın yüzde 16, İç Anadolu’nun yüzde 20, Akdeniz’in yüzde 10, Karadeniz’in ise yüzde 5 ile izlediğini kaydetti. Yıldız Holding Ülker Grubu Başkan Yardımcısı Emin Özkan da “Yıldız Holding markaları olarak pazarda yüzde 51 pay ile lideriz. Hediyelik çikolata pazarında da hem paketli hem kiloluk çikolatada pazar lideriyiz. Paketli ürünlerde pazar payımız yüzde 29, kiloluk dökme çikolatada payımız ise yüzde 21. Bayram dönemlerinde normal çikolata satışlarımızın üç katı kadar çikolata satışı gerçekleştiriyoruz” diye konuştu. 6.000,TL. peşinat ve 240 ay vade 260,77 TL’den başlayan aylık taksitlerle ÖN ŞARTSIZ, KURASIZ, BAŞVURU ÖNCEL Ğ NE GÖRE KONUT SEÇME VE ALMA OLANAĞI 07/09/2011 30/09/2011 tarihleri arasında TC Ziraat Bankası AŞ Tüm şubelerine başvuru yapmanız yeterlidir. Detaylı Bilgi için: www.toki.gov.tr’yi ziyaret edebilirsiniz. rtibat Telefonu: 0 (312) 565 20 65 Not: Proje, konut büyüklükleri ve mahal listelerinde bir çelişki olduğu takdirde, uygulama projesi ve sözleşmedeki bilgiler esastır. (Basın: 54789) Kapasite kullanımı arttı, reel kesim güveni düştü Ekonomi Servisi İmalat sanayii genelinde kapasite kullanım oranı, ağustosta geçen yılın aynı ayına göre 3.1 puan, bir önceki aya göre ise 0.7 puan artarak yüzde 76.1 seviyesinde gerçekleşti. Mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı ise bir önceki aya göre 0.9 puan yükseldi. Kapasite kullanım oranı, haziran ayında yüzde 75.4 düzeyindeydi. Öte yandan, Merkez Bankası (TCMB) reel kesim güven endeksinin ağustos ayında temmuz ayına göre 4.3 puan azalarak 109.8 seviyesinde gerçekleştiğini açıkladı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle