18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli PB Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon Y Giresun Y B Ankara 33 34 32 32 35 34 35 30 28 29 28 28 36 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B A A A A B B A 32 36 36 34 34 35 43 42 41 42 36 31 34 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki Y Stockholm PB Londra PB AmsterdamY Brüksel PB Paris PB Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid PB Viyana Y 22 21 23 22 18 18 23 18 21 21 22 36 23 Belgrad Y 25 Sofya Y 28 Roma PB 27 Atina A 32 Zürih Y 22 Moskova Y 26 Aşkabat A 39 Taşkent A 38 Baku A 37 Bişkek Y 35 Tiflis A 38 Kahire A 36 Şam A 43 31 TEMMUZ 2011 PAZAR Yurdun kuzey kesimleri parçalı ve çok bulutlu Giresun, Trabzon, Rize ve Hopa çevreleri kısa süreli ve yerel olmak üzere sağaanak ve gök gürültülü diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Yayımladığı raporlarda devlet yönetiminde asker etkisinin azaltılmasını yıllardır dayatan Avrupa Birliği’nin, istifaları Türk demokrasisi güçlendi diye yorumlaması, ulusal vicdandaki yargıyı değiştirmez. Ne kadar aksini söylerlerse söylesinler, yazsınlar; her fırsatta TV’de konuşsunlar. Gerçek şu: Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının onurlarıyla görevi bırakmaları yalnız TSK tarihinde değil, Cumhuriyet tarihinde de derin iz bırakacak! İçimizdeki kimileri; örneğin, “Türkiye Köşk’teki zirvede medeni ilişkiler içinde sivil demokratik sistemi işletmeye başladığına tanıklık etti” diye yazan Muharrem Sarıkaya hükümete hoş görünüyor. Hele bir TV’deki yorumunu izleseydiniz 2. Cumhuriyetçi Mehmet Altan’ın, yandaş, yalaka basın erbabı gibi eteklerinde ziller çaldığını görecektiniz. Kriz mi, yok canım; akşamüzeri başladı. Üçdört saat sonra Jandarma Komutanı Necdet Özel’in önce KKK’ye sonra Genelkurmay Başkanlığı’na atanmasıyla sona erdi, diyor. Memur bunlar! Sıradan insanlar! Kafa bu! Asker düşmanlığını sergilemek dört komutanın istifasıyla yeniden alevlendi. Ne AB, ne de içimizdeki AB’li yalaka kalemler Genelkurmay Başkanı ile komutanların istifalarının, askerin moralini ne ölçüde etkileyeceğini düşünüyor ya da düşünmek istiyorlar... Askerde moral yitmesi PKK ile mücadeleyi olumsuz etkiler diye düşünen yok! Bu kafada olanlar Orgeneral Işık Koşaner’in istifasından sonra TSK’ye yayımladığı veda mesajını iyi okusunlar. Orgeneral Koşaner, “Şu anda 173’ü muvazzaf, 77’si emekli olmak üzere 250 orgeneral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuşun tutuklanmalarının evrensel hukuk kaidelerine, adalete ve vicdani değerlere uygun yapıldığını kabul etmek mümkün değildir” diyor ve evrensel hukuka aykırı durumun düzeltilmesi için hükümete başvuruların sonuçsuz kaldığını söylüyor. Bir bakıma hükümet davranışlarıyla askeri çalışamaz duruma düşürüyor! Koşaner, “soruşturmaların uzun süreli tutularak TSK’nin ‘bir suç örgütü’ olduğu izlenimi yaratıldığını” söylüyor. Barışta başkomutan Çankaya’daki AKP’li ile Başbakan’ın kılı kıpırdamıyor. Yıllardır yazdık, TSK’yi AKP’lileştirmek çabasındalar. Çankaya’dakinin uzun Dışişleri Bakanlığı’nda bir kez olsun TSK’yi AB suçlamalarına karşı koruyan bir girişimde bulunduğu görülmedi. Başbakanlık’ın orduyu herhangi bir müsteşarlığa dönüştürmek amacıyla kurguladığı planı 2002’den beri aşama aşama yürürlükte! RTE ve Çankaya’nın dünyanın güçlü birkaç ordusundan biri TSK olsun diye bir sorunları yok. TSK olsun, ama AKP’nin TSK’si! Koşaner ve kuvvet komutanı arkadaşlarının istifaları altında yatan gerçekler henüz ortaya dökülmedi. Veda mesajı yorumlamakla yetiniliyor. İstifalar duyulur duyulmaz aysbergin altında kimi başka ve de önemli nedenler olduğunu ilk gün yalnız MHP lideri Devlet Bahçeli açıkladı. “TSK’nin yeniden dizayn edilmek istendiğini” söyledi. Başbakan, “jandarma ve polisin birbirine entegre olacağını” açıklar, TSK’yi yeniden biçimlendirmeye yönelirken “Valilerin, ihtiyaç duyulması halinde Kara Kuvvetleri’ni göreve çağıracaklarını” duyurması bir başka kaygı kaynağıydı. 24 Temmuz’da yayımlanan İkinci Ordu (mu) başlıklı yazımızda RTE’nin doğrudan emri altında olacak bir başka ordu kurma girişiminden söz ettik. Nasıl mı? Şöyle: Jandarma Komutanlığı bir kuvvet komutanlığı değildir. İçişleri Bakanlığı’na (bakana) bağlı kolluk gücü. Emniyet Genel Müdürlüğü doğrudan bakana bağlı. Ağır silahlarla donatılacak, yaklaşık 30 bin polisle jandarma birimlerinden oluşan (entegre) yeni bir silahlı gücün dağda, kentte doğrudan terörle mücadeleye yönlendirilmesi… bu gücün bağlı olduğu İçişleri Bakanı kanalıyla, doğrudan Başbakan’a bağlı duruma getirilmesi… ...RTE’nin TSK’yi dışlayarak ileride daha güçlendireceği bir ikinci ordu kurma olasılığını güçlendiriyor. Medyayı benzetti. Başkaldıran, beyefendiyi eleştiren yazar çizer gidiyor. Bağımsız yargının yerinde yeller esiyor, AKP’ye bağımlı. Üniversiteler suskun. AKP’ye yatkın profesörlerin yönetiminde. RTE’nin peyderpey devreden çıkarmayı amaçladığı TSK’de son durum ortada. Ama RTE’ye sorun. Bu gerçekler fasa fiso. Yaşadığımız gül gibi ileri demokrasiye karşın kim bu ülkede tek partiden, tek adam egemenliğinden söz ediyorsa… Halt ediyor diyecek! Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria OomenRuitjen, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve üç kuvvet komutanının istifasıyla “Türkiye’nin daha fazla demokratikleştiği” değerlendirmesini yaptı. İçeride de bazı yorumcularda buna benzer görüşler dile getiriyor. Bayan Oomen Ruitjen ve benzer düşünenlerin göremediği ya da görmek istemediği önemli bir nokta var: Demokrasi ancak ‘hukuk devleti’ ilkesi işliyorsa sağlıklı bir demokrasi olarak adlandırılabilir. Türkiye’de bir süredir yaşananlar sağlıklı bir demokrasiyle örtüşüyor mu bir bakalım: Sivil, asker; öğrenci, öğretmen; kadın, erkek demeden hatta milletvekili seçildiğine bile bakmadan binlerce Türk vatandaşı aylarca, yıllarca özgürlüklerinden mahrum tutulmaktadır. Gazeteciler basılmamış kitapları nedeniyle bile aylarca cezaevinde tutuluyor. Basın ve ifade özgürlüğünün geldiği nokta sadece uluslararası basın kuruluşlarını değil, artık müttefiklerimizi ve uluslararası finans kuruluşlarını bile kaygılandırır hale geldi. Hükümetin uygulamalarını protesto eden tüm demokratik gruplara önce biber gazı sıkılmakta ardından haklarında idari ve adli işlem başlatılmakta. İktidarın, kararlarını beğenmediği yüksek yargı organları teker teker hükümetin kontrolüne geçerken ülkedeki haksız uygulamalara direnen yargıçlar da bir bir görevlerinden alınıp pasif görevlere atanmakta. Bu saydıklarımız herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşansa, OomenRuitjen’ler yine ‘de çarpanlarının başında gelmektedir. Hal böyleyken silahlı kuvvetleriyle kavgalı bir görüntünün yıllardır sürmesine göz yummak, ne demokrasilerin vazgeçilmezi olan vatandaşın can güvenliğinin sağlanması, ne de Türkiye’nin çıkarlarının korunması açısından doğru bir yaklaşımdır. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Komutanlar istifa edince ne kadar demokratikleştik? mokrasi’ diyebilirler miydi? Benzer biçimde, komutanların istifası sonrasında, Türkiye’de bu olumsuzluklardan kaçının düzeleceğine samimi biçimde inanıyorlardır acaba? Koşaner’in gerekçesi kalkmadan Demokrasi için ulusal güvenlik şart Batıdan gelen bu tür değerlendirmeler, ne AKP hükümeti ve destekçilerini ne de Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal kuruluşların uyum içinde çalışmasını gözetmekle yükümlü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü kandırmasın. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ulusal güvenliğine ve askeri caydırıcılığına özel önem vermesini gerektirmektedir. Bir tarafta bölücü terör tehdidi, diğer yanda on yıllardır çözülemeyen Kıbrıs sorunu ve şimdi de sınırlarımızın hemen ötesinde yaşanan belirsizlik gözönünde tutulduğunda, güçlü bir ordu, Türkiye’nin stratejik çıkarlarının korunması açısından en önemli güç Gül ve AKP hükümeti, Org. Necdet Özel’i Genelkurmay Başkanı yapmakla her şeyi çözeceği sanısına kapılmamalıdır. Bu noktadan sonra Özel’in TSK hiyerarşisine ne kadar hâkim olacağı büyük bir soru işaretidir. Hele de ayrılan Genelkurmay Başkanı Koşaner, istifa gerekçelerini kamuoyu ile paylaşmışken... Bu gerekçelerin Silahlı Kuvvetler ailesinin muvazzaf personeli ile onların aileleri kadar emekli olan binlerce mensubunca da paylaşıldığı muhakkaktır. Yarın başlayacak YAŞ toplantısı ve sonrasında hükümetTSK ilişkilerinde Koşaner dönemini aratabilecek daha sorunlu günler yaşanabilir. Ülkemizi yönetenler, Türkiye’nin gerçek demokrasi yolunda ilerlemesini istiyorsa Koşaner ve kuvvet komutanlarını istifa noktasına getiren gerekçeleri ortadan kaldıracak önlemleri bir an önce almalıdır. Batılı dostlarımız da AKP hükümetinin otoriter anlayışlarına destek vermek yerine, hukukun üstülüğü, güçler ayrılığı, tarafsız yargı ve hür basın gibi evrensel ilkelere dayanan bir demokratik yönetime yönelmesi için çaba harcamalıdır. Bir futbol maçı düşünün... Oyuncu topu yarım metre dışarıdan çevirip çok güzel bir gol atıyor. Maçı yorumlayanlar “top dışarıdan çevrildi, ama gol muhteşemdi. O kadar hata olur. Gol sayılmalı” diyor. Bu ne kadar kabul edilemezse, Silivri davaları için de, “Usul hatalarını boş verin, davaların amacı önemli” denemez. İkisi de aynı şey... Kaderin cilvesine bakın ki; bir pazar sabahı “şike operasyonlarına” uyandık. Onlarca ev aranıyor, gözaltı listeleri uzayıp gidiyor. Daha pazar operasyonunun eni boyu belli olmadan birkaç gün sonra “2. dalga şoku” başlıyor. İkinci dalganın ayrıntıları kesinleşmeden haber uçuruluyor: 3. dalga yolda... Görünen o ki, usule uymama, usule ilişkin yasaları uygulamama özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) “usulü” haline geldi! Damdan düşenin derdini damdan düşen anlar. Daha ilk gün, işin seyrine bakınca, “Dilerim Silivri davalarına benzemez” diye hayıflanmıştım. Gidiş aynı gidiş... Her şeyden önce bir şike soruşturmasının ÖYM’lerin kapsamında olabilmesi için “silahlı bir örgütün” olması gerekiyor. Futbol takımlarının topu, tankı, tüfeği var mı? Futbol topunu farklı yorumlamış olabilirler. Potansiyel olarak baktığınızda, ÖYM’lerin usullü usulsüz kapsama alanını düşündüğünüzde topun etrafındaki herkes “şike amaçlı terör örgütünün” üyesi olabilir! 3. dalgayı heyecanla bekleyenler bunun ne kadar ayırdında bilemiyorum. İddianamenin yazılması, kabulü, duruşmaların başlaması aylar alacak. 2012’nin başını bulacak. Oysa Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) kendisini 1520 gün içinde karar verme yükümlülüğünde hissediyor. Neye dayanarak karar verecek? Savcılıkça gönderilen 26 klasör ve yaklaşık 100 bin sayfadan oluşan “delillere”! Gelinen bu noktada TFF ne karar verirse versin bir kesim memnun olmayacak. Bu memnuniyetsizlik salt kararı beğenmeme duygusallığına değil; tartışmalı soruşturma süreçlerine dayalı olacak. Şu an şike iddialarıyla ilgili iki mahkeme var: ÖYM ve TFF... Oluşturulmaya çalışılan iklime bakılırsa şike davasının sonuçlanması değil, açılması önemli. Zira, medya mahkemesinin de katılımıyla dava daha açılmadan hüküm verilmiş oluyor. Ya da istenen amaca ulaşılmış oluyor. Türk Ceza Yasası’nda yazılı olmasa da böylesi operasyonların hedefindeki kişilere uygulanan fiili cezalar da var. Örneğin; hakkında bir haftada 50 manşet haber yapılmasına, 40 tartışma programında masaya yatırılmasına, kalan kısımlarının yorumculara parçalar halinde sunulmasına... Kazanma heyecanının, paranın ve rekabetin olduğu yerde elbet giderilmesi gereken olumsuzluklar da yaşanabilir. Ancak yöntem bu olmamalı. Şu anda yapılan çekiçle sinek ezmeye girişmek. Temmuz ayının son haftasında İtalya’da yine bir şike iddiası vardı. Ama ne insanlar bir pazar günü sabahın köründe alınıp götürüldü ne de karar vericilerden önce medya mahkemesi kuruldu. 18 kulüp ve 26 kişi hakkında İtalya Futbol Federasyonu bünyesindeki kurul inceleme başlattı. İşin içine ne terör örgütü iddiası girdi, ne silah... Lise son sınıfa kadar Fenerbahçe’nin yenildiği günlerde yemek yiyemezdim. Kardeşim de öyleydi. Annem ikimize söylenirdi: “Golleri yiyen futbolcular çoktan karnını doyurmuştur.” Biyoloji kitabımın kapağındaki Hayatspor posteri hâlâ gözümün önünde: “CemilOsmanEnder, Filelere Gönder.” Üniversite yıllarında başka gençlik heyecanları öne çıktı. Ama Fenerbahçelilik tabii ki devam etti. Kan grubu gibi bir şey. Eşim Galatasaraylı. Kızımı zorlamadım ama, ona bir şey alırken elim sarılacivert renklere gider. Futbolda olduğu gibi taraftarlıkta da rakip varsa güzeldir. Temiz bir lig her sağduyulu kişinin özlemidir. Ama yaşananlara bakınca, şu soruyu sormadan edemiyorum: Amaç futbolu temizlemek mi yoksa bazılarını futboldan temizlemek mi? ‘Yoldaş general’ skandalı Taraf, önceki gün Mehmet Baransu’nun ‘Yoldaş general’ başlıklı haberini manşete taşıdı. Ancak haberde yer alan Korgeneral Ziya Güler’in başka bir kişiyle karıştırıldığı anlaşıldı Haber Merkezi Taraf gazetesinde yayımlanan, Balyoz soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Korgeneral Ziya Güler’in 1972 yılında THKPCC üyesi olduğu ve Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) yönetici olduğu yünündeki MİT belgesinde isimlerin karıştığı ortaya çıktı. Taraf gazetesinde önceki gün Mehmet Baransu imzalı “Yoldaş General” başlıklı haberde tutuklu bulunan Korgeneral Ziya Güler’le ilgili iki MİT belgesi yayımlandı. MİT tarafından savcılığa gönderilen belgeden birinde Korgeneral Güler’in 1972 yılında THKPC mensubu olduğu, 1989’da ise TBKP yöneticisi olduğu iddia edildi. Birgün gazetesinde yayımlanan haberde ise belgelerde yer alan Ziya Güler’in TBKP Merkez Komite üyesi ve Federal Almanya Yöre Sekreteri Feridun Gürgöz olduğu belirtildi. Haberde Gürgöz’ün parti içinde kullandığı ismin “Ziya Güler” olduğu belirtildi. Feridun Gürgöz’ün, TÜSTAV tarafından yayımlanan anılarında Ziya Güler adını kullandığını açıkladığı anımsatıldı. Birgün gazetesi Baransu’nun haberindeki yanlışlığı ortaya çıkardı. AYSEL TUĞLUK ‘Karar vakti’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Demokratik Toplum Kongresi’nin 5’inci Olağan Kongresi’nde konuşan DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, çözüm için 5 maddelik bir öneri sunarak, “Artık karar vaktindeyiz. Onurlu bir barışa, demokratik bir çözüme, diyaloğa hazır olduğumuzu bütün kamuoyuna duyuruyorum. Başbakan’ın bu açıklamalarının bizden yana bir manası, bir karşılığı yoktur. Kürtler bu saatten sonra kaybetmez, kaybettirecek gücüne sahiptir” dedi. DTK’nin 5’inci Olağan Kongresi, BDP Diyarbakır İl Başkanlığı Vedat Aydın Konferans Salonu’nda başladı. Kongreye DTK Eşbaşkanları Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk, BDP Eşbaşkanları Filiz Koçali ile Hamit Geylani, BDP’li milletvekilleri, sivil toplum örgütü temsilcileri, aydın, yazar, gazeteciler ve 850 DTK delegesi katıldı. Toplantıda çatışmalarda yaşamını yitiren terör örgütü PKK üyeleri “şehit” olarak nitelendirilerek bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. 6 aylık asker olan er Mustafa Bulut’un Kayseri’nin Kocasinan ilçesinde bulunan baba evi acı haberle yıkıldı. Şehit er Mustafa Bulut’un inşaat işçisi babası Ömer Osman, annesi Esma ve kız kardeşi Fatma Bulut ile yakınları gözyaşlarına boğuldu. Bulut’un cenazesi Hunat Camisi’nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Kartal Şehitliği’nde toprağa verildi. (AA) 2 saldırıda 2 şehit Yurt Haberleri Servisi Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde ve Kahramanmaraş’taki saldırlarda iki asker şehit düştü. Hakkâri’nin Şemdinli ilçesine 35 kilometre uzaklıktaki Beyyurdu köyü yakınlarında yol güvenliği sağlayan askeri birliğe, terör örgütü PKK üyelerince önceki gece geç saatlerde uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. İlk ateşte er Mustafa Bulut şehit olurken PKK’li grup gece karanlığından yararlanarak kaçtı. Bölgede hava destekli geniş çaplı operasyon başlatıldığı bildirildi. Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesinde, Jandarma trafik ekibine düzenlenen silahlı saldırıda Jandarma Uzman Çavuş Abdulmecit Yıldırım şehit olurken Astsubay Üstçavuş Kasım Yağbasan ve Uzman Çavuş Taner Yasam yaralandı. Yaralı askerler teröristlere karşılık verdi. Teröristler kısa süreli çatışmanın ardından ormanlık alana kaçarken güvenlik güçleri, teröristleri yakalamak için operasyon başlattı. Yaralı askerler hastaneye kaldırıldı. Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Büyükgüney köyü kırsalında güvenlik güçleri, bir grup teröristle karşılaştı. Çatışma sonrasında bölgede teröristlere ait 5 sırt çantası ve 2 adet Kalaşnikof tüfek ele geçirildi. Erdoğan, ulusa seslendi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında, yeni bir anayasa için herkesi katkı vermeye çağırırken terör konusunda Türkiye’nin güçlü bir ülke olmasını çekemeyen güçlerin taşeronlarını devreye soktuğunu söyledi. Erdoğan, ekonomik krize karşı gerekli önlemleri aldıklarını belirtti. İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükada’da iskelede bulunan bir polis teknesinde henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Yangının kısa sürede söndürülmesine rağmen içinde kimse bulunmayan teknede büyük hasar meydana geldi. SAVCILIK DTK’Y BULAMADI MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Demokratik özerklik ilan etmesinin ardından Demokratik Toplum Kongresi (DTK) hakkında başlatılan soruşturma kapsamında bilgi toplayan savcılık, DTK ile ilgili resmi bir kayıt bulamadı. Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı, Valilik’ten DTK’nin tüzel kişiliği, iletişim bilgileri gibi, tüzel bir kişiliğin Dernekler Müdürlüğü’ne bildirmekle zorunlu olduğu bilgilerin gönderilmesini istedi. Savcılık, emniyet ve BDP’den de bilgi istedi. Diyarbakır Valiliği Dernekler Müdürlüğü ve emniyet, savcılığa DTK’nin resmi statüsünün olmadığını ifade etti. C MY B C MY B Polis teknesinde yangın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle