18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA HABERLER 9 TÜRK YE STAT ST K KURUMU Düş gibi ülke: Hindistan Keşmir’de Srinagar’a bakan Lal Gölü Hindistan bir tek ülkeden çok sanki başlı başına bir anakara gibidir. Yaklalşık 3.3 milyon km ’lik yerölçümüyle. karesiyle dünyanın en geniş topraklı ülkelerinden biridir. Bir milyarı aşan nüfusuyla tüm Batı Avrupa ve ABD’nin toplamından daha kalabalıktır. 1652 dil konuşulur ve yeryüzünün tüm din ve mezheplerinden yurttaşları vardır. Müslüman azınlığı bile Endonezya ve Pakistan’dan sonra dünyada üçüncüdür. Hinduizm ile Budizm orada doğmuştur. Sanki bir azınlıklar ülkesidir, ama Hinduluk ağır basar. Devlet siyaseti laiktir ve ülke genelde “en geniş demokrasi” diye de tanımlanır. 2 ‘Tacize uğradım’ dedi işini kaybetti AL CAN ULUDAĞ Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV Rusya’da Hindistan çalışmalarını başlatmış olan I. P. Minayev 1886’da Bombay limanından ayrılıp yurduna dönerken anı defterine şunu yazmıştı: “Ayrılıyor olduğum için üzgünüm. Sanki çok tatlı bir düşten uyanıyor gibiyim.” Ben de öyle, çünkü kısa süre önce Keşmir cennetinde ve Delhi renkleri içindeydim. Londra’da Güney Asya üstüne yayımlanmış olan bir kitabımın üçüncü baskısına yeni bilgi ve belge toplamak ve üniversitelerde dört konuşma için oradaydım. İki üniversite profesörü Ermeni sorunu üstüne kitap yayımlamak istediklerini söylediler. “Ben de bir düşten uyanmış gibiyim” dedim ya! Benden ileri giden de var. Hollywood’un yetenekli oyuncusu Julia Roberts “Ye, Dua Et ve Seviş” filmini 2009’da orada çevirirken Hıristiyanlığını bir yana koydu, Hindu dinine girdi. Bana gelince: Her gidişimde anılarımı bir daha yaşar, mimari ve süsleme sanatları gibi eşsiz güzellikleri hayranlıkla gözlemlerim. Hint tarihinin biz Türkleri çok yakından ilgilendiren türlü yönleri var: Britanya sömürgeciliği gelip yerleşinceye değin yüzyıllarca sürüp giden ve “Moğol İmparatorluğu” diye anılan uzun dönem, gerçekte “Doğu Türkleri” yönetimiydi ve o güçlü devlet (Batı’da Osmanlılar ya da hemen yanımızda İran’da gene Türk Safavîler ve sonra Türk Kacarlar gibi) “Baburîler” diye bilinmekteydi. Bu gerçeği Delhi’deki konuşmalarımın birinde söylediğimde, onaylayan başlar az değildi. Delhi’de Mustafa Kemal Atatürk Caddesi Şiddetin gölgesinde bir cennet Hindistan’ın Keşmir’de bir baş ağrısı var. Komşusu Pakistan’la uzun ve kanlı bir anlaşmazlık konusu olan Cammu ve Keşmir’e on yıl önce de gitmiştim. Bu büyük toprak parçası nilüfer çiçekleriyle bezenmiş gölleri, tepelerde koşuşturan hayvanları, Müslüman ve Hindu tapınakları, kışın karlı ama hep yeşil dağlarıyla bir cennet köşesidir. Alpler’e yaslanmış olan sviçre buraların eline su dökemez. Cenevre’deki liman gölü başkent Srinagar’a bakan Lal Gölü yanında kuru bir görüntüdür. Yüzyılların birikimiyle Keşmir’de hoşgörülü bir slam geleneği vardı. Asoka yıllarında Budizm, 9’uncu yüzyılda Şaivizm ve Şah Mir öncülüğüyle slam girmişti. Mihrace Ranjit Singh ile Dogralar da Sih yönetimini sokmuşlardı. Bizim Anadolu harmanından bildiğimiz Sufilik şiir, tasavvuf, müzik ve raks karışımıyla burada da gelişme ortamı buldu. Keşmir’de de Rumî ve Yunus Emre benzeri rüzgârlar esti. laik ve hoşgörü geleneği kendini genelde göstermeye başlamıştı. slamcı köktendinciliğin, yabancı kanalların silah ve para desteğine karşın, kazanması artık çok olanaksız görünüyor. Konuştuğum polis şefi Kuldeep Khoda şiddete ödün vermediklerini söyledi. Kuzeyde Vuzzan köyünde Hindu Pandit kökenli Aaşa Jee adlı Keşmirli kadının halk tarafından yöneticiliğe seçilmesi ilerisi için yeni umutlar veriyor. Keşmir hem Müslümanlara, hem de Hindulara aittir. Geçmiş yıllarda vadideki köktendinci baskıdan kaçmış olan Hinduların gelecekte anayurtlarına dönmeleri herkesi sevindirmeli. Keşmirli Müslümanların “din kardeşi” diye komşu Pakistan’la birleşmede ısrarlı olacaklarını sanmıyorum. Köktendinci görüşe destek almak için Suudî merkezli slam Konferansı Örgütü’ne başvuracağını açıklayan Keşmirli imam Ömer Faruk ülke yurttaşlarının, özellikle Hinduların güvenini yitirmekle kalmıştır. Keşmirli Müslüman kendi kişiliğiyle yetinmeli, hoşgörü geleneğini geliştirmelidir. Keşmir’in iki yarısı da son bir seçim yaşadı. Her iki ülkedeki, özellikle Pakistan’daki genel seçimlere bir tür hazırlık olduğundan, bir o kadar daha önemliydi. Ortaya yeni dengeler çıktı. Keşmir’de siyaseti yıllardır denetimi altına almış olan Müslüman Konferansı Partisi bu kez ancak dört milletvekili kazanabildi. Siyasal güç kazanmanın bedeli kan akıtmaksa, sıradan Keşmirli bu bedeli fazlasıyla ödedi. Ozanın şu dizesi Keşmir’e kaftan gibi uyuyor: “Yeryüzünde cennet varsa, o burasıdır, burasıdır ve burası.” ANKARA Türkiye İstatistik Kurumu’nda (TÜİK) 11 yıldır 4/C kadrosunda sözleşmeli olarak çalışan Nurhan Ateş’in, amirinin “sözlü tacizi”ne uğradığı öne sürüldü. Olayın kurum içinde duyulması üzerine resen soruşturma başlatıldı. Soruşturma sonunda tacizde bulunduğu iddia edilen amir aklanırken Nurhan Ateş’e önce kınama cezası verildi, ardından sözleşmesi, “Yaşadıklarını bölge müdürüne söylemedin, personele anlatarak dedikoduya neden oldun” gerekçesiyle feshedildi. Ateş, TÜİK Bölge Müdürlüğü’nde anketör olarak 11 yılı aşkın emek harcadı. Başarılı çalışmalarından dolayı birçok teşekkür belgesi alan Ateş, kurumda takım sorumluluğuna Levent A’nın kendisine “Seninle Abant’a gidelim” teklifinde bulunduğunu, “Bazı insanlar aklını kullanır az çalışır. Sen beni dinlemiyorsun” dediğini öne sürdü. Ateş, kurumda çalışan iki kadın çalışanın da yine aynı kişi tarafından “sözlü tacize” uğradığını iddia etti. Bu kişilerin HAKSEN İşyeri Temsilcisi’ne giderek şikâyette bulunduğunu kaydeden Ateş, temsilcinin de üst amirine giderek, durumu anlattığını ve gerekli uyarının yapılacağı yanıtını aldığını aktardı. Ateş, bu süreçte kendisine maaştan kesme cezası verilmek istendiğini, ancak daha önce hiç ceza almadığı için bir alt ceza olan kınama verildiğini ifade etti. Kınama cezasında, “Siz kurumda dedikoduya yol açmışsınız, bölge müdürüne anlatmamışsınız” denildiğini aktaran Ateş, itiraz sonuçlanmadan 4 Temmuz’da sözleşmesinin feshedildiğini kaydetti. “Sözlü tacize uğrayan iki kadın da korktu, geri adım attı” diyen Ateş, tazminat alamadığını da belirtti. Barış umudu Fotoğraf: AA ‘Ankara’da bekleyemeyiz’ Türkiye’ye gelen Suriyelilerin geçici barınmaları için oluşturulan çadır kentleri 28 Temmuz günü ziyaret edeceğini belirten Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Hatay’ın Dörtyol ilçesinde töre cinayeti sonucu Ceylan Soysal’ın öldürülmesi olayıyla da ilgileneceğini söyledi. Kadın derneklerinin temsilcilerini kabulünden sonra açıklama yapan Şahin, “Ankara’da masa başında oturup Ceylan’ların azalmasını bekleyemeyiz. Bire bir saha mücadelesi yapacağız” dedi. Şahin, kendisine sunulan Şanlıurfa’daki intiharlarla ilgili raporun çok önemli olduğunu vurgulayarak “Şanlıurfa’ya gider takipçisi oluruz” dedi. Kadına şiddet konusunun partiler üstü bir mesele olduğunu belirten Şahin, CHP ve MHP’li kadın milletvekilleriyle bir araya gelerek çözüm önerileri üzerinde görüş alışverişinde bulunacaklarını söyledi. Yeni Delhi’de Mustafa Kemal Atatürk Caddesi Kurtuluşu simgeleyen “Mustafa Kemal” rüzgârı sömürge ve yarısömürgeleri, bunlar içinde en çok koca Hind’i bir fırtına gibi sarstı. Anababalar çocuklarına onun adını koydular. Keşmir’in laik düşünceli ilk başbakanı Şeyh Abdullah 10 Kasım 1938’de doğan oğluna “Mustafa Kemal Paşa” adını vermişti; hem de “paşa”sıyla birlikte. Onunla on yıl önce sağlık eğitimi bakanıyken konuşmuştum. Bu yörede bu ad bugün de yaygındır. Oradan Britanya gibi Batı ülkelerine öğrencilik ya da öğretmenlik yapmak için giden başka Mustafa Kemal Paşa’lara da rastladım. Bu son gidişimde de, Yeni Delhi’de “Mustafa Kemal Atatürk Caddesi”nden iş gereği birkaç kez geçtim. Dahası Camia Millia İslamiya adlı üniversitede “Halide Edip Hanım Yurdu” da var. Süleyman Demirel Bangladeş’te Dhaka ile havaalanı arasında “Atatürk Caddesi”ni açarken ben de heyetteydim. oşgörü bir yana itildi Bu gelenek 1947’lerde bir yana itildi. Keşmir ikiye bölünerek üçtebiri komşu Pakistan’a gitti. O zamandan bu yana, bu yeryüzü cenneti elli yıldır kana boyandı. 2000’de gittiğimde, sokaklarda şiddet, siyasal havada gerilim, her adımda güvenlik önlemleri vardı. Üniversiteyi gezmek isterken bile yanıma tüfekli bir koruma vermişlerdi. On yıl sonra, birkaç gün önce, gene oradaydım. Memnuniyetle altını çizmek isterim ki, şiddet en az yarı yarıya inmiş, dışarıdan bir gezgin akını da başlamıştı. Ben Srinagar’dayken bir polis denetmeni evinde silahlı saldırıya uğramışsa da, Keşmir’in H ŞANLIURFA’DA KORKUTAN SAYI Biz de Hintli aydınların adlarını caddelere verilim Bizde de Dr. Ansari, Nazrul İslam ve Ebul Kalam Azad’ın adları cadde, sokak, üniversite konferans salonu gibi yerlere verilmelidir. Kimi belediyelerimize ve dekanlıklara bu yönde önerilerde bulundum da. Hiçbiri gerçekleşmedi. Kim bunlar? Dr. Ahmed Muhtar Ansari Birinci Balkan Savaşı sırasında kalabalık bir sağlık personeliyle Türkiye’ye gelip Çatalca çevresinde bir yerde bir hastane kurarak yaralılarımıza bakmıştı. Hindistan’dan bu amaçla ayrılırken heyetin bindiği trenin her istasyonunda ve ardından İstanbul’a gidecek vapura geçerken her seferinde binlerce kişi ve Türk bayraklarıyla uğurlanmış ve Osmanlı başkentine de varınca Enver Paşa, çevresi ve sandallarla motorlara doluşmuş kentlilerimizle karşılanmıştı. Nazrul İslam, Bangla dilinde yazan büyük bir ozandır. Aşağı sınıfların si C MY B C MY B yasi partilerinin kurulmasına da öncülük ettiğinden, ilerici yanı da vardır. 1921 Sakarya zaferimizi duyunca onbeş gün içinde bir kitap boyutunda ve “Kemal Paşamız” başlıklı uzun bir şiir kaleme almış ve Kalküta’da çıkan bir dergide yayımlatmıştı. Dizelerde Mustafa Kemal, Sakarya başarısından sonra ordusuyla birlikte Ankara’ya doğru atının üstünde yola çıkar. Biraz gerisinden gelen bir süvari çavuşu vardır. Başkomutan ara sıra onunla konuşur. Ozan kendini o çavuşun yerine koyar. Ozanın Bangla dilinden seçtiği ve bir ordunun kararlı yürüyüşünü yansıtan sözcükler aynı zamanda müzikseldir de. O zaman, Mehmet Akif, İstiklâl Marşı’nı henüz yazmamıştı. Şiir, sonra bir kitabının içinde de yer aldı. Ben 1953’te bu şiirin kimi dizelerinin İngilizce çevirisini okuyunca ozana ve bu yapıtına ilişkin ilk tanıtma yazısını yazıp İstanbul’da çıkan bir dergide yayımlatmıştım. Ebul Kalam Azad bir “Pir”in oğlu olduğu için “Mevlana Azad” diye de bilinir. Özgürlükten yana bir yazar ol duğundan “Kalem” ve “Azad” adlarını kendi almıştır. Bizim için ayrıca önemli olan yanı çıkardığı dergilerde hem Birinci Dünya Savaşı, hem de Ulusal Kurtuluş Savaşımızda bizi içtenlikle desteklemesi, bunun için İngilizlerin koyduğu para, kapatma ve hapis cezalarına katlanması, Türklerin zaferine katkı olarak halktan para toplaması ve Ankara hükümetine iletmesidir. Hindistan 1947’de bağımsız olunca Kültür ve Bilimsel Araştırmalar Bakanı olmuş, ilk resmi gezisini Türkiye’ye yapmış ve Hindistan’ın ilk kültür antlaşmasını Ankara’da imzalamıştır. Biz bu üç olağanüstü Hintli için hiçbir şey yapmadık. Hem de uyarılara karşın. Hindistan’daki kimi dostlarımız Yeni Delhi’deki Büyükelçiliğimizden de şikâyetçi oldular. Örneğin eski bir rektör üniversitesinde “Mustafa Kemal Atatürk Araştırma Merkezi” kurma önerisini Büyükelçimize açtığında hiç ilgilenmediğini söyledi. Konuşmalarımın birinde de bana şu da soruldu: “Türkiye Cumhuriyeti adım adım Suudi Arabistan’a mı özeniyor?” ntihar sayısı otuz kat arttı SEV L ARINAN Barış yönünde Pakistan tarafında da birtakım adımlar var. Örneğin, silahlı kuvvetler komu Eşfak Pervez Kayanî’ tanı de olan Orgeneral Halit Şe n sonra en yüksek rütbeli mi da demişti ki: “Teroriz m Vinni temmuz başınKeşmir anlaşmazlığın me ve aşırılığa karşıyız. ı As liyiz.” Pakistan Savunm ya’da barış için çözmeMuhtar daha gerçekç a Bakanı Çavduri Ahmet i: “Hindistan çok sayıd a yeni silahlar edindi. Biz sıc gün dayanabiliriz; Hind ak bir çatışmada 2022 Aynı silahları edinece istan 45 gün sürdürebilir. k yıllık uygarlığın merke para bizde yok.” Binlerce zi olan bu kültür biriki yetişmiş kuşakları bo l ve her türlü zenginliğemli, sahip yöreye barış içind e yükselme yaraşır. ‘TEROR ZME KARŞIYI Z’ ANKARA Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e sunulan “Şanlıurfa’da Artan İntihar” araştırmasına göre, kentte 2009’da 5 olan intihar sayısı 2011’de 149’a yükseldi. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun hazırladığı araştırmada, Şanlıurfalı kadınların aile içi iletişim sorunu, kuma ve kocasının evi terk etmesi; erkeklerin ekonomik sorunlar, çaresizlik, aile geçimini sağlayamaması gibi nedenlerle intihara yöneldiği kaydedildi. Çocuklarınsa aile içindeki sevgisizlik nedeniyle hap içerek intihar ettiği belirlendi. Araştırmada öne çıkan bölümler şöyle: Kadınların en fazla 1525, erkekler 1729 yaş aralarında intihar ediyor. Genç kadınlar, kendi başına arkadaşlarıyla gezmek, erkek arkadaş edinmek, giyim tarzını değiştirmek, okuma veya çalışma isteklerinin kabul görmemesinden dolayı yaşadığı çatışma sonucunda intihara yöneliyor. Eşlerin birlikte vakit geçirme, eğlenme, gezme gibi paylaşımların yetersizliği, aile içi ilişkilerinde kadının birey olarak kabul görmemesi, kaynana, görümce, elti, kayınbiraderin baskıcı davranışları intihara yöneltiyor. Ailelerin geleneksel yapıya bağlı aşiret, cemaat, din gibi bağlarının güçlü olması ve televizyon yayınları intiharı etkiliyor. Kızların evlilik ve eş seçimi kararının aile tarafından alınması, intihara yol açıyor. Erkekler başlık parası, işsizlik veya sevdiği kızın verilmemesi sonucu intihar ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle